Hukuk Genel Kurulu'nun 2023/77 E., 2024/429 K. sayılı kararı

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 12.09.2024 tarihli, 2023/77 E., 2024/429 K. sayılı kararı
T.C.
Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu
2023/77 E., 2024/429 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/83 E., 2022/368 K.
KARAR : Davanın kısmen kabulüne
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 02.12.2021 tarihli ve
2021/7273 Esas, 2021/15347 Karar sayılı BOZMA kararı
Taraflar arasındaki tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı asıl tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılıp düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davalı ... vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı asıl; 26.03.2002 tarihli işe giriş bildirgesi bulunduğunu, davalı Kurumun 1479 sayılı Kanun'un geçici 18 inci maddesi gereğince 04.10.2000 tarihinden itibaren Bağ-Kur sigortalılık tescilini yaptığını, ancak 07.09.1993 tarihinden itibaren vergi kaydı; 09.09.1993 tarihinden itibaren Ankara Umum Otomobilciler Esnaf Odası; 09.08.1993 tarihinden itibaren Esnaf ve Sanatkârlar sicili kaydı bulunduğunu bu nedenle tescilinin bu tarihler itibariyle yapılması gerektiğini ileri sürerek sigortalılık başlangıç tarihinin 09.09.1993 kabul edilmek sureti ile sigortalılığın tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı ... (SGK/Kurum) vekili; Kurum işleminin usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
A. İlk Derece Mahkemesinin Birinci Karar
İlk Derece Mahkemesinin 10.04.2017 tarihli ve 2016/532 Esas, 2017/129 Karar sayılı kararı ile; vergi kaydı tek başına zorunlu Bağ-Kur sigortalılığını gerektirmekte ise de Kuruma başvurulmadığı gibi tescili olmayanların sigortalı sayılmasına ilişkin yasalar gereği verilen süreler içerisinde Kuruma müracaatla prim de ödenmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
B. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı asıl istinaf başvurusunda bulunmuştur.
C. Bölge Adliye Mahkemesinin Birinci Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin 26.09.2017 tarihli ve 2017/1356 Esas, 2017/1489 Karar sayılı kararı ile; davacının vergi mükellefiyeti bulunmamakla birlikte oda ve sicil kaydı bulunan 04.10.2000 ile tescil tarihi olan 26.03.2002 tarihleri arasında kalan dönem bakımından taksicilik faaliyetine devam edip etmediği araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle kararın kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
D. İlk Derece Mahkemesinin İkinci Kararı
İlk Derece Mahkemesinin 20.06.2018 tarihli ve 2017/328 Esas, 2018/321 Karar sayılı kararı ile; 04.10.2000-26.03.2002 tarihleri arasında davacının başkaca bir tescil talebi bulunmadığının Kurumun cevabi yazısından anlaşıldığı, bu nedenle davacının bu dönemde fiilen çalışıp çalışmadığının araştırılmasına gerek olmadığı, fiilen çalışma olsa dahi talep koşulu yerine getirilmediğinden davacının anılan dönemde Bağ-Kur sigortalısı sayılmasına yasal olanak bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
E. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
F. Bölge Adliye Mahkemesinin İkinci Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin 21.11.2018 tarihli ve 2018/2701 Esas, 2018/2194 Karar sayılı kararı ile; önceki kaldırma kararındaki gerekçe aynen tekrar edilmek suretiyle kararın kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
G. İlk Derece Mahkemesinin Üçüncü Kararı
İlk Derece Mahkemesinin 11.03.2020 tarihli ve 2018/375 Esas, 2020/82 Karar sayılı kararı ile; kaldırma kararında belirtilen araştırmalar yapılarak bilirkişiden ek rapor alındığı, ek raporda da belirtildiği üzere davacı taksi işletmecisi sayılsa bile basit usulde vergiye tabî olduğu, vergi muafiyetinin bulunmadığı, vergiden muaf meslek yürütmemesi nedeniyle sadece oda ve sicil kaydına göre Bağ-Kur sigortalısı olamayacağı, vergiden muaf olduğunun kabulü hâlinde dahi talep tarihinden itibaren sigortalılık başlayacağından talebinin de 22.03.2005 tarihi olduğu gözetildiğinde 04.10.2000-26.03.2002 dönemi Bağ-Kur sigortalısı kabul edilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı asıl istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 29.04.2021 tarihli ve 2020/1095 Esas, 2021/788 Karar sayılı kararı ile; 04.10.2000 tarihinden önceki döneme ilişkin istemin reddi yerinde ise de, Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 14.12.2017 tarih ve 2015/20055 Esas, 2017/8929 Karar ve 10.09.2013 tarih ve 2013/1389 Esas ve 2013/15820 Karar sayılı kararlarında da belirtildiği üzere 1479 sayılı Kanun'un 22.03.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3165 sayılı Kanun’un 6 ncı maddesi ile değişik 24 üncü maddesi gereğince zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için gelir vergisi kaydı, Esnaf ve Sanatkârlar sicil kaydı veya kanunla kurulu meslek kuruluş kayıtlarından yalnız birinin yeterli olduğu, 02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanun ile 24 üncü maddede yapılan değişiklikle sigortalılık için gelir vergisi kaydı, gelir vergisinden muaf olanlar yönünden ise Esnaf ve Sanatkârlar sicili ile birlikte aynı zamanda kanunla kurulu meslek kuruluşuna kayıtlı bulunma koşullarının getirildiği, 1479 sayılı Kanun’un 3165 sayılı Kanun ile değişik 24 üncü maddesi gereğince sigortalılık niteliğinin kazanılması ve devamı hâlinde 4956 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik kapsamında vergiden muafiyet bulunmasa bile sigortalı lehine usuli kazanılmış hak oluşacağı, somut olayda davacının fiilen yaptığı taksicilik faaliyeti nedeniyle oda ve sicil kaydına dayalı olarak 04.10.2000 ile tescil tarihi olan 26.03.2002 tarihleri arasında gelir vergisinden muaf olup olmadığına bakılmaksızın 1479 sayılı Kanun kapsamında sigortalı sayılması gerektiği gerekçesiyle davacının istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılıp düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davacının 04.10.2000-26.03.2002 tarihleri arasında 1479 sayılı Kanun kapsamında zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespitine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararı süresi içinde davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
2. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
"..1479 sayılı Yasa’nın Geçici 18. maddesinde; bu Kanuna göre sigortalılık niteliği taşıdıkları halde 04.10.2000 tarihine kadar kayıt ve tescilini yaptırmamış olan sigortalıların sigortalılık hak ve mükellefiyetlerinin 04.10.2000 tarihinden itibaren başlayacağı, ancak bu Kanuna göre zorunlu sigortalı olarak tescil edilmiş olanların sigortalılıklarının, bu kanunun yürürlük tarihinden itibaren altı ay içinde kuruma yazılı olarak başvurmaları ve 20.04.1982-04.10.2000 tarihleri arasındaki vergi kayıtlarını belgelemek ve belgelenen bu sürelere ilişkin olarak prim borçlarının tamamını tebliğ tarihinden itibaren 1 yıl içinde ödemek kaydıyla bu sürelerin sigortalılık süresi olarak değerlendirileceği bildirilmiştir.
4956 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği 02.08.2003 tarihine kadar tescilleri, prim ödemeleri veya tescil başvuruları yoksa aynı tarihten sonra sadece aynı yasa ile 1479 sayılı Yasaya eklenen geçici 18. maddeye göre vergide kayıtlı olan süreleri için borçlanma haklarını kullanarak sigortalılık süresi elde edebilirler. Geçmişe yönelik hizmetlerini tespit ettiremezler. 02/08/2003 tarihinden önceki tarihte Kuruma tescil edilmiş, giriş bildirgesi vermiş veya bir şekilde kendi adına tescil isteği yerine geçecek şekilde prim ödemiş olan ve 1479 sayılı Yasa kapsamında kendi adına veya hesabına bağımsız çalışanlar, 20/04/1982 tarihinden itibaren vergi kaydına dayalı olarak, 22/03/1985 tarihinden itibaren de vergi, esnaf sicili veya meslek kuruluşu kayıtlarına dayalı olarak sigortalılıklarının tespitini isteyebilirler.
Aynı şekilde, 5510 sayılı Kanunun geçici 8. maddesine göre sigortalılık niteliği taşıdıkları halde 01.10.2008 tarihine kadar kayıt ve tescilini yaptırmamış olan sigortalıların sigortalılık hak ve mükellefiyetlerinin 01.10.2008 tarihinden itibaren başlayacağı belirtilmiş; aynı maddede, Kanunun yürürlük tarihinden itibaren altı ay içinde Kuruma yazılı olarak başvurmak şartıyla, 01.10.2008 tarihine kadar kayıt ve tescilini yaptırmayanlara, 04.10.2000-01.10.2008 tarihleri arasında vergiye kayıtlı oldukları süreyi borçlanma imkanı getirmiştir.
Geçici 8. maddesinde belirtilen "yazılı başvuru" şartı, şekil şartı olmayıp; sigortalının, 01.10.2008 tarihi öncesi döneme ilişkin vergiye kayıtlı olduğu süreyi, yasada belirtilen 6 aylık sürede, Kurum'a başvurarak veya borçlanmaya ilişkin prim ödeyerek, borçlanma iradesini ortaya koyması, yasadan yararlanmak için yeterli sayılmalıdır. Anılan yasada belirtilen 6 aylık sürenin geçmesinden sonra, 01.10.2008 tarihi öncesine ilişkin sürenin, 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalı olarak değerlendirilmesi mümkün değildir. Belirtilen açıklamalar ışığında somut olaya dönüldüğünde, 06.10.1993 ile 04.03.1996 ve 26.03.2002 ile 28.05.2014 tarihleri arasında vergi kaydı ve 09.08.1993 tarihinden itibaren devam eden meslek odası kaydına dayalı olarak bağ-kur sigortalılık tespitinin istenildiği işbu davada, davacının tespite konu dönemde bağkur kapsamında tescili olmadığı gibi, prim ödemesi ve başvurusunun da bulunmadığı belirgin olduğundan, yukarıda belirtilen mevzuat kapsamında değerlendirme yapılıp davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin, istinaf başvurusunun kabulüne ilişkin kararı bozulmalıdır..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; 22.03.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3165 sayılı Kanun ile 1479 sayılı Kanun’un 24 üncü maddesi değiştirilerek zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için vergi kaydı veya Esnaf ve Sanatkârlar sicil kaydı veya kanunla kurulu meslek kuruluşu kaydının yeterli görüldüğü ancak anılan maddenin 04.10.2000 tarihinde yürürlüğe giren 619 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile değiştirilerek sigortalılık için gelir vergisi mükellefi olma, gelir vergisinden muaf olanlar yönünden ise Esnaf ve Sanatkârlar siciline veya kanunla kurulu meslek kuruluşuna kayıtlı olma şartı getirilmiş ise de, 619 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin tüm hükümlerinin Anayasa Mahkemesinin 08.08.2001 tarihinde yürürlüğe giren 26.10.2000 tarihli kararı ile iptal edildiği, daha sonra 02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanun ile 24 üncü madde değiştirilerek zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için gelir vergisi mükellefi olma şartı getirildiği ancak gelir vergisinden muaf olanlar için esnaf sicil ve oda kaydının bir arada bulunmasının yeterli görüldüğü, 619 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 1479 sayılı Kanun’un 24 ve 25 inci maddelerini değiştiren hükümlerinin Anayasa Mahkemesince iptali ile sigortalılık niteliklerinin belirlenmesi bakımından 04.10.2000 ile 4956 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 02.08.2003 tarihleri arasındaki dönem yönünden yasal boşluk oluştuğu, yasal boşluk bulunan 04.10.2000 ile davacının tescil edildiği 26.03.2002 tarihleri arasında kalan dönem bakımından 4956 sayılı Kanun öncesi yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerine göre uyuşmazlığın çözümü gerektiği, Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin bu yönde kararlarının bulunduğu, mahkemece toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre davacının oda ve sicil kaydının bulunduğu 04.10.2000 ile tescil edildiği 26.03.2002 tarihleri arasında fiilen kendi nam ve hesabına taksicilik yaptığının kanıtlandığı, bu dönem bakımından 1479 sayılı Kanun’un 24 ve 25 inci maddelerinin uygulanması bakımından oluşan yasal boşluğun sigortalı lehine yorumlanarak doldurulması gerektiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Direnme kararına karşı süresi içinde davalı ... vekilince temyiz isteminde bulunulmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı Kurum vekili, 04.10.2000-26.03.2002 döneminde esnaf sicil ve oda kaydının Bağ-Kur sigortalılığı için yeterli olmadığını, bu kayıtlarla birlikte talep tarihinden itibaren sigortalılığın başlatılacağını ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda 07.09.1993-04.03.1996 tarihleri arasında ve 26.03.2002 tarihinden itibaren devam eden vergi mükellefiyeti, 09.08.1993 tarihinden itibaren devam eden meslek odası ve esnaf sicil kaydı bulunan ve 22.03.2005 tarihli işe giriş bildirgesine istinaden 26.03.2002 tarihinden itibaren 1479 sayılı Kanun kapsamında zorunlu sigortalı olarak tescil edilen davacının 04.10.2000 ile 26.03.2002 tarihleri arası dönem yönünden Bağ-Kur sigortalılığının tespitine karar verilip verilemeyeceği; buradan varılacak sonuca göre davanın reddinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun (5510 sayılı Kanun) geçici 7 nci maddesi, 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu'nun (1479 sayılı Kanun) 24, 25 ve 26 ncı maddeleri.
2. Değerlendirme
1. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konuyla ilgili kavram ve yasal düzenlemelere kısaca değinilmelidir.
2. Bilindiği üzere sosyal güvenlik hakkı, temel insan haklarından olup uluslararası hukuk normları ve Anayasalarda güvence altına alınmıştır. Ülkemizin ekonomik, sosyal ve kültürel değişimi sosyal güvenlik haklarına olumlu yansımakla birlikte kimi zaman bu hakları sınırlayıcı düzenlemelere gidildiği de görülmektedir.
3. 1 Ekim 2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanun'un geçici 7 nci maddesinin birinci fıkrasında; “Bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 17/07/1964 tarihli ve 506 sayılı, 02/09/1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı, 08/06/1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanunlar ile 17/07/1964 tarihli ve 506 sayılı Kanun’un Geçici 20'inci maddesine göre sandıklara tabi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiili hizmet süresi zammı, itibari hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları Kanun hükümlerine göre değerlendirilirler.” yönünde düzenleme bulunmakta olup bu hüküm uyarınca davanın yasal dayanağı uyuşmazlık konusu dönem itibariyle mülga 1479 sayılı Kanun olmakla bu Kanun hükümlerinin incelenmesi gerekmektedir.
4. Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu zorunlu sigortalılık şemsiyesi altına en son alınan esnaf ve sanatkarlar ve diğer bağımsız çalışanlara Kanun'da yazılı sosyal güvenlik hükümlerini uygulama amacını taşımakta olup Kanun'un 26 ncı maddesinde sigortalı olma hak ve yükümlülüğünden vazgeçilemeyeceği ve kaçınılamayacağı, bu Kanun'a göre sigortalı sayılanların, sigortalı sayıldıkları tarihten itibaren üç ay içinde Kuruma başvurarak kayıt ve tescil yaptırmalarının zorunlu olduğu, aksi durumda Kurum tarafından resen tescil işlemi yapılacağı hükme bağlanmıştır.
5. Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu'nun 24 üncü maddesinde sigortalı olmanın koşullarına, 25 inci maddesinde sigortalılığın başlangıç ve bitiş tarihlerine yönelik düzenlemelere yer verilmiştir. 01.04.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Kanun’un 24 üncü maddenin ilk şeklinde Bağ-Kur sigortalılığı için kanunla kurulu meslek kuruluşu kaydı aranırken, 25 inci maddede 24 üncü maddede belirtilen kimselerin meslek kuruluşuna yazılarak çalışmaya başladıkları tarihten itibaren kendiliğinden sigortalı olacağı belirtilmiş; 04.05.1979 tarihinde yürürlüğe giren 2229 sayılı Kanun ile 1479 sayılı Kanun'un 24 üncü maddesinin öngördüğü meslek kuruluşlarına kayıtlı olma koşulu kaldırılmış, sadece Kanun'un temel ilkesi olan kendi ad ve hesabına çalışma koşulu getirilmiş, 25 inci maddede ise 24 üncü maddede belirtilen kimselerin çalışmaya başladıkları tarihten itibaren kendiliğinden sigortalı olacağı kabul edilmiştir.
6. Daha sonra 20.04.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Kanun ile 1479 sayılı Kanun'un 24 ve 25 inci maddesi tekrar değiştirilerek 24 üncü madde ile zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için gelir vergisi mükellefi olma şartı getirilmiş ancak gelir vergisinden muaf olanlar için meslek kuruluşuna kayıtlı olma kabul edilmiş, 25 inci maddede ise sigortalığın gelir vergisi mükellefi olanlar için mükellefiyetin başlangıç tarihinden, gelir vergisinden muaf olanlar için de kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıt oldukları tarihten itibaren kendiliğinden sigortalı olacağı düzenlenmiştir.
7. 22.03.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3165 sayılı Kanun'un 6 ncı maddesi ile 1479 sayılı Kanun'un 24 üncü maddesinde yapılan değişiklikle, “...gerçek ve götürü usulde gelir vergisi mükellefi olanlar, Esnaf ve Sanatkarlar Siciline kayıtlı bulunanlar veya kanunla kurulu meslek kuruluşuna usulüne uygun kayıtlı bulunanlar"ın sigortalı sayılacağı belirtilmiş, yine 3165 sayılı Kanun'un 7 nci maddesi ile değiştirilen 25 inci maddesinde ise gelir vergisi mükellefi olanların mükellefiyetin başlangıç tarihinden, gelir vergisinden muaf olanlar ile vergi kaydı bulunmayanların Esnaf ve Sanatkârlar siciline veya kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıt oldukları tarihten itibaren kendiliğinden sigortalı sayılacakları hüküm altına alınmıştır.
8. Ancak 619 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 1479 sayılı Kanun'un 24 ve 25 inci maddelerinde tekrar değişiklik yapılmış ve gelir vergisi mükellefi olanlar ile gelir vergisinden muaf olanlardan Esnaf ve Sanatkârlar siciline veya kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıtlı olanların zorunlu Bağ-Kur sigortası sayılacağı; gelir vergisi mükellefi olanların mükellefiyet başlangıç tarihinden, gelir vergisinden muaf olanlardan Esnaf ve Sanatkârlar siciline veya kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıtlı olmak şartıyla talep tarihinden itibaren sigortalılıklarının başlatılacağı hükme bağlanmış ise de 619 sayılı Kanun Hükmünde Kararname 08.08.2001 tarihinde yürürlüğü giren Anayasa Mahkemesinin 26.10.2000 tarihli ve 2000/61 Esas, 2000/34 Karar sayılı kararı ile iptal edilmiştir.
9. 619 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamesinin iptalinden sonra 02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanun ile 1479 sayılı Kanun'un 24 ve 25 inci maddesinde bir kez daha değişiklik yapılmış, 24 üncü maddesinde zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı için gelir vergisi mükellefi olma şartı getirilmiş ancak gelir vergisinden muaf olanlar için esnaf ve sanatkârlar sicil kaydı ve oda kaydının bir arada bulunmasının gerektiği, 25 inci maddesi ile de 24 üncü maddeye göre sigortalı sayılanlardan gelir vergisi mükellefi olanların sigortalılıklarının mükellefiyetin başlangıç tarihinden, gelir vergisinden muaf olanların sigortalılıklarının ise Esnaf ve Sanatkârlar sicili ile birlikte kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıtlı olmak şartıyla talep tarihinden itibaren başlatılacağı hükme bağlanmıştır.
10. Son olarak 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanun’un 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendine göre, “b) Köy ve mahalle muhtarları ile hizmet akdine bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan ise;
1) Ticarî kazanç veya serbest meslek kazancı nedeniyle gerçek veya basit usûlde gelir vergisi mükellefi olanlar,
2) Gelir vergisinden muaf olup, esnaf ve sanatkâr siciline kayıtlı olanlar,
3) Anonim şirketlerin yönetim kurulu üyesi olan ortakları, sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerin komandite ortakları, diğer şirket ve donatma iştiraklerinin ise tüm ortakları,
4) Tarımsal faaliyette bulunanlar sigortalı sayılırlar”. düzenlemesi yanında ayrıca sigortalılığın başlangıcı kenar başlığı ile 7 nci maddede sigorta hak ve yükümlülükleri 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında sigortalı sayılanlardan, gelir vergisi mükellefi olanlar ile şahıs şirketlerinden kollektif, adi komandit şirketlerin komandite ve komanditer ortakları ve donatma iştiraki ortaklarının vergi mükellefiyetlerinin başladıkları tarihten; gelir vergisinden muaf olanların ise Esnaf ve Sanatkâr siciline kayıtlı oldukları tarihten itibaren başlayacağı hüküm altına alınmıştır.
11. Buna karşın sigortalılık hak ve mükellefiyetlerinin belirli tarihlerden başlatılmasını zorunlu kılan düzenlemelere yer verilen 1479 sayılı Kanun'da, mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun (506 sayılı Kanun) 79 uncu maddesine (5510 sayılı Kanun md. 86/9) paralel nitelikte bir hüküm bulunmadığı için geçmiş sigortalılık sürelerinin tespitine ilişkin kural olarak dava açılmasının mümkün olmadığını dikkate alan kanun koyucu, sigortalılık niteliğini taşıdıkları hâlde Kuruma tescil edilmemiş sigortalılara zaman zaman kendi ad ve hesabına bağımsız çalıştıkları süreleri borçlanma ve bu sürelerin sigortalılık süresi olarak değerlendirilmesi olanağını tanımıştır.
12. Belirtilen düzenlemelerden ilki olan 1479 sayılı Kanun'a 2654 sayılı Kanun ile eklenen “Tescilini yaptırmayanlar hakkında yapılacak işlemler” başlıklı Ek geçici 13 üncü maddede tescilleri yapılmamış, ancak sigortalılık niteliğini taşıyanlar yönünden hak ve mükellefiyetlerin 2654 sayılı Kanun'un yürürlük tarihi olan 20.04.1982 tarihinden başlatılacağı öngörülmüştür.
13. Daha sonra 04.10.2000 tarihinde yürürlüğe giren 619 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin geçici 1 inci maddesinde ise, “Bu Kanuna göre sigortalılık niteliği taşıdıkları halde bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar kayıt ve tescilini yaptırmamış olan sigortalıların sigortalılık hak ve mükellefiyetleri bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren başlar. Ancak, 1479 sayılı Kanuna göre zorunlu sigortalı olarak tescil edilmiş olmak kaydıyla, 20.04.1982 tarihinden bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar vergi dairelerine kayıtlı olarak kendi nam ve hesabına bağımsız çalıştıklarını belgeleyen sigortalıların, vergiye kayıtlı bulundukları süreler, bu süreye ilişkin primleri, ödeme tarihinde bulundukları gelir basamağı prim tutarı üzerinden ödemek kaydıyla sigortalılık süresi olarak değerlendirilir.” hükmüne yer verilmiş ise de anılan Kanun Hükmünde Kararname yukarıda belirtildiği üzere Anayasa Mahkemesince iptal edilmiştir.
14. Anayasa Mahkemesinin 619 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyi iptal etmesinden sonra benzer bir düzenlemeyi öngören 4956 sayılı Kanun'un 47 nci maddesi ile 1479 sayılı Kanun'a eklenen geçici 18 inci maddede bu Kanun'a göre sigortalılık niteliği taşıdıkları hâlde 04.10.2000 tarihine kadar kayıt ve tescilini yaptırmamış olan sigortalıların sigortalılık hak ve mükellefiyetlerinin 04.10.2000 tarihinden itibaren başlayacağı, ancak bu Kanun'a göre zorunlu sigortalı olarak tescil edilmiş olanların sigortalılıklarının bu Kanun'un yürürlük tarihinden itibaren altı ay içinde kuruma yazılı olarak başvurmaları ve 20.04.1982-04.10.2000 tarihleri arasındaki vergi kayıtlarını belgelemek ve belgelenen bu sürelere ilişkin olarak prim borçlarının tamamını tebliğ tarihinden itibaren bir yıl içinde ödemek kaydıyla bu sürelerin sigortalılık süresi olarak değerlendirileceği düzenlenmiştir.
15. Nihayet 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanun'un geçici 8 inci maddesinde de benzer yönde bir düzenleme yapılmış olup sözü edilen maddeye göre bu Kanun'un 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (4) numaralı alt bendi hariç diğer alt bentlerine göre sigortalılık niteliği taşıdıkları hâlde bu Kanun'un yürürlük tarihine kadar kayıt ve tescilini yaptırmayanların sigortalılık hak ve yükümlülüğünün bu Kanun'un yürürlük tarihi olan 01.10.2008 tarihinden başlayacağı, ancak bu Kanun'un 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) ve (3) numaralı alt bentlerine göre sigortalı sayılanlardan bu Kanun'un yürürlük tarihinden itibaren sigortalılıkları başlatılanların 04.10.2000-01.10.2008 tarihleri arasında vergi kayıtları bulunması hâlinde bu Kanun'un yürürlük tarihinden itibaren 6 ay içinde talepte bulunmaları, tebliğ tarihinden itibaren 6 ay içinde borçlanma tutarının tamamını ödemeleri hâlinde bu süreleri hizmetten saydırabilecekleri bildirilmiştir.
16. Tüm bu düzenlemelerde ortak nokta, tescilin belirtilen tarihlerden sonra yapılmasına karşın, Kanun'da tanınan süreler içinde borçlanma hakkının kullanılabilecek olmasıdır. Anılan hükümlerle belirtilen şartları yerine getiren kişiler maddelerde belirtilen sürelere ilişkin prim tutarlarını ödeyerek o döneme ilişkin süreleri sigortalı saydırabileceklerdir.
17. Vurgulanmalıdır ki, 619 sayılı Kanun Hükmünde Kararname Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiğinden 4956 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği 02.08.2003 tarihine kadar olan dönem yönünden daha önce yürürlükte olan 1479 sayılı Kanun'un 3165 sayılı Kanun ile değişik 24 ve 25 inci maddelerine göre sigortalılık koşulları tespit edilmesi gerekmektedir. Buna göre 3165 sayılı Kanun ile değişik 25 inci madde doğrultusunda gelir vergisi mükellefi olanlar mükellefiyet başlangıç tarihinden, gelir vergisinden muaf olanlar ile vergi kaydı bulunmayanlar da Esnaf Sanatkârlar siciline veya kanunla kurulu meslek kuruluşuna kayıt oldukları tarihten itibaren kendiliğinden sigortalı sayılmışlardır. Bu durumda kanunlarla yapılan değişiklikler önceki mevzuatın öngördüğü koşullara sahip olan sigortalıların, sigortalılık niteliklerine son vermemekte, değişikliklerin yürürlüğe girdiği tarihten sonra Bağ-Kur sigortalılık niteliğini kazananlar yönünden yeni düzenlemeler içermektedir. Tersinin kabulü, kazanılmış hakları ortadan kaldırmak olur ki, bu durumun kabulüne imkân bulunmamaktadır.
18. Somut olayda 07.09.1993-04.03.1996 tarihleri arası ve 26.03.2002 tarihinden itibaren taksi ile yolcu taşımacılığı faaliyetinden dolayı vergi mükellefiyet kaydı, 09.08.1993 tarihinden itibaren Esnaf ve Sanatkârlar sicilinde ve Ankara Umum Otomobilciler ve Şoförler Esnaf Odasında kaydı bulunan davacının 22.03.2005 tarihinde Kurum kayıtlarına giren Bağ-Kur giriş bildirgesi ile 26.03.2002 tarihi itibari ile 1479 sayılı Kanun kapsamında tescilinin yapıldığı ancak davacı tarafından tescilinin sicil ve oda kayıt tarihinden itibaren başlatılması gerektiği ileri sürülerek eldeki davanın açıldığı, İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verildiği, kararın istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince 04.10.2000-26.03.2002 tarihleri arasında 1479 sayılı Kanun kapsamında zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespitine karar verildiği anlaşılmaktadır.
19. Şu hâlde yukarıda değinilen mevzuat hükümleri ile yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; yapılan araştırmalarda toplanan deliller ve tüm dosya kapsamı ile davacının Esnaf Sanatkârlar sicili ve kanunla kurulu meslek kuruluşu kayıtlarının yanı sıra zorunlu sigortalılık için gerekli olan kendi ad ve hesabına bağımsız çalışma olgusunun da gerçekleşmiş olduğu, uyuşmazlık konusu dönemde zorunlu sigortalılık için 22.03.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3165 sayılı Kanun'un 6 ncı maddesi ile değişik 1479 sayılı Kanun'un 24 üncü maddesi gereğince gelir vergisi kaydı, Esnaf ve Sanatkârlar sicili kaydı veya kanunla kurulu meslek kuruluş kayıtlarından yalnız birinin yeterli olduğu, 3165 sayılı Kanun'un 7 nci maddesi ile değiştirilen 25 inci maddede ise gelir vergisi mükellefi olanların mükellefiyetin başlangıç tarihinden, gelir vergisinden muaf olanlar ile vergi kaydı bulunmayanların Esnaf ve Sanatkârlar siciline veya kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıt oldukları tarihten itibaren kendiliğinden sigortalı sayılacağı hükme bağlanmış olmakla uyuşmazlık konusu dönemde yürürlükte olan mevzuatın öngördüğü koşullara sahip olan sigortalıların 3165 sayılı Kanun ile değişik 25 inci madde gereği kendiliğinden sigortalı sayılacağı, uyuşmazlık konusu dönemden sonra yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanun ile yapılan değişiklerin ve 4956 sayılı Kanun ile 1479 sayılı Kanun'a eklenen geçici 18 inci madde ile 5510 sayılı Kanun'un geçici 8 inci maddesinin somut uyuşmazlıkta uygulanamayacağı, bu nedenle Özel Daire bozma kararının yerinde olmadığı sonucuna varılmıştır.
20. Hâl böyle olunca usul ve yasaya uygun olan direnme kararı onanmalıdır.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun olan direnme kararının ONANMASINA,
Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
12.09.2024 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.