ADALET HABERLERİ

ADALET HABERLERİ

Hukuk Genel Kurulu'nun 2023/764 E., 2024/73 K. sayılı kararı

Hukuk Genel Kurulu'nun 2023/764 E., 2024/73 K. sayılı kararı
3 Okunma

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 07.02.2024 tarihli, 2023/764 E., 2024/73 K. sayılı kararı

T.C.

Yargıtay

Hukuk Genel Kurulu

2023/764 E., 2024/73 K.

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

SAYISI : 2023/28 E., 2023/200 K.

KARAR : Davanın reddine

ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 28.01.2019 tarihli ve

2018/3278 Esas, 2019/339 Karar sayılı BOZMA kararı

1. Taraflar arasındaki hizmet tespiti davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İstanbul Anadolu 29. İş Mahkemesince verilen davanın reddine dair karar davacı ve davalı ... vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir. Direnme kararının usulüne uygun olmadığı gerekçesiyle Hukuk Genel Kurulu tarafından usulden bozulması sonrası Mahkemece usuli yanlışlık düzeltilerek tekrar direnme kararı verilmiştir.

2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği düşünüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi

4. Davacı vekili; müvekkilinin davalı şirkete ait işyerinde 01.09.1996 tarihinde çırak olarak çalışmaya başladığını, 1999 yılından 12.04.2009 tarihine kadar da granit ve mekanik ustası olarak çalıştığını, son ücretinin 1.350,00 TL olduğunu, 04.02.2000 tarihinden itibaren Kuruma bildirim yapılmasına rağmen çalışma süresinin eksik bildirildiğini, primlerinin de eksik ödendiğini, bununla ilgili 27.01.2009 tarihinde Kuruma başvurduğunu, ayrıca en son dava dışı Yeni Yapı İnş. San. Tic. A.Ş.’nin şantiyesinde çalıştığını ve bu şirket tarafından müvekkili adına Kuruma bildirim yapıldığını ileri sürerek 01.09.1996-12.04.2009 tarihleri arasında davalı şirkette kesintisiz çalıştığının tespiti ile bu süre içerisindeki yatırılmayan primlerin 1.350,00 TL üzerinden ödenmesini, Kurum kayıtlarının düzeltilerek diğer hizmetler ile birleştirilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı

5. Davalı Mid Mimarlık İnşaat ve Dekorasyon Tic. Ltd. Şti. vekili; müvekkili şirketin mimarlık faaliyetinde bulunduğunu, dış cephe taş montajı işi yapan davacının müvekkili şirkete bazen metraj veya götürü usulünde iş yaptığını, yevmiye usulü çalıştığı takdirde ise Kuruma bildirim yapıldığını, daimi çalışan olmadığını, hizmet cetveline göre davacının yurt dışı dâhil dava dışı şirketlerde çalışmasının bulunduğunu, 2008 yılında geçirdiği trafik kazası nedeniyle 6 ay tedavi görmesi nedeniyle bu sürede çalışmasının mümkün olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

6. Davalı ... (SGK/Kurum) vekili; davalı şirketin 30.01.1987 tarihinde Kanun kapsamına alındığını ve hâlen faal olduğunu, işyerinde denetim yapılmadığını, davacı adına davalı şirket tarafından 04.02.2000-05.05.2000 tarihleri arasında 76 gün; 05.07.2007-20.08.2007 tarihleri arasında 47 gün bildirim yapıldığını, davacının uyuşmazlık konusu çalışma döneminde başka şirketlerde çalışmasının bulunduğunu, kesintili çalışma nedeniyle 2003 yılı öncesi çalışma dönemi yönünden hak düşürücü sürenin geçtiğini, davacının iddiaları ile Kurum kayıtlarının örtüşmediğini, davanın kamu düzenini ilgilendirdiğini, bu nedenle resen araştırma yapılması ve fiili çalışma olgusunun ispatlanması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemenin Birinci Kararı

7. Kadıköy 2. İş Mahkemesinin 04.11.2011 tarihli ve 2009/325 Esas, 2011/989 Karar sayılı kararı ile; 08.06.2011 tarihli bilirkişi raporunda dava 21.04.2009 tarihinde açıldığından 04.02.2000 tarihinden öncesi yönünden hak düşürücü sürenin dolduğunun, 04.02.2000 tarihli işe giriş bildirgesi bulunduğundan bu tarihten sonra hak düşürücü süreden bahsedilemeyeceğinin, hizmet cetveline göre davacının davalı işyerinde ve dava dışı şirketlerde aralıklı çalışmalarının olduğunun, ayrıca davacının iki kez yurt dışında bulunduğunun, tanık beyanlarından davacının 2007 yılında trafik kazası geçirerek 1 yıl çalışmadığı ve birkaç kez ücretsiz izin kullandığının belirtildiği, dosya kapsamı ve bilirkişi raporuna göre davanın kısmen kabulüne karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 05.05.2000- 31.07.2000 tarihleri arası 85 gün, 01.08.2000-31.03.2001 tarihleri arası 240 gün, 01.04.2001-31.12.2001 tarihleri arası 270 gün, 01.01.2002-31.03.2002 tarihleri arası 90 gün, 01.04.2002-30.06.2002 tarihleri arası 90 gün, 01.07.2002-31.03.2003 tarihleri arası 270 gün, 01.04.2003-02.05.2003 tarihleri arası 32 gün fiilen ve kesintisiz çalıştığının tespitine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.

Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı

8. Kadıköy 2. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

9. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 11.03.2013 tarihli ve 2012/266 Esas, 2013/4493 Karar sayılı kararı ile; “…Eldeki dava dosyasına konu olayda, mahkemece yapılan araştırma ve inceleme, hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değildir. Mahkemece, dinlenen tanık beyanlarına göre hüküm kurulmuş ise de, tanıkların çalışma olgusu konusundaki beyanları soyut nitelikte olup, davacının çalışmasına dair herhangi bir somut bilgi içermediği görülmektedir. Hal böyle olunca, mahkemece, öncelikle, ihtilaf konusu dönemdeki davacının çalışmalarının geçtiği işyerleri belirlenerek, bu işyerleri ile davalı işveren arasında ihtilaf konusu dönemde asıl işveren taşeron ilişkisi bulunup bulunmadığı araştırılarak, işverenin Kurum nezdindeki ihtilaf konusu döneme ait dönem bordroları celp edilerek, dava konusu dönemde davacı ile birlikte çalışan ve işverenin bordrolarında kayıtlı kişiler ile aynı yörede komşu veya benzeri işleri yapan başka işverenler ve bu işverenlerin çalıştırdığı bordrolara geçmiş kişiler resen saptanarak, çalışmaların varlığı ve süresi yönünden bilgi ve görgülerine başvurulmalı, bunun dışında sigortalının kayıtlarda gözükmeyen çalışmalarının hangi nedenlerle kayıtlara geçmediği ya da bildirim dışı kaldığı hususu gereğince tespit edilerek, davalı işyerinde tespiti istenen dönemde Kurum müfettişlerince inceleme yapılıp yapılmadığı sorulmalı, inceleme yapılmışsa, belgeler getirtilmeli, yargılama sürecinde dinlenen tanık anlatımlarının değerlendirilmesinde; iş yerinin kapsamı, kapasitesi ile işin ve işyerinin niteliği nazara alınmalı, böylece bu konuda gerekli tüm soruşturma yapılarak uyuşmazlık konusu husus, hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde çözümlenip, deliller hep birlikte değerlendirilip takdir edilerek, davacının murisinin çalıştığı iddia edilen süreler tereddütsüz belirlenmeli, ihtilaf konusu dönemde davacının bildirimlerinin yapıldığı işverenler ile davalı işveren arasında hukuki ilişkinin varlığının saptanamaması ve davacının çalışmalarının kesintili olduğunun belirlenmesi halinde, 506 sayılı Yasanın 79/10 maddesindeki, “Yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilam ile ispatlayabilir” hükmü gözetilerek, 04.02.2000 tarihli işe giriş bildirgesi öncesine yönelik davalı işverence tanzim edilen işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu ve benzeri evrakın bulunmaması halinde, 01.09.1996-04.02.2000 tarihleri arasındaki talebe yönelik, hak düşürücü sürenin varlığı irdelenerek, varılacak sonuca göre bir karar verilmelidir.

Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın, eksik inceleme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Mahkemenin İkinci Kararı

10. Bozma sonrası dosyanın tevzi edildiği İstanbul Anadolu 29. İş Mahkemesinin 05.04.2018 tarihli ve 2017/64 Esas, 2018/172 Karar sayılı kararı ile; bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda eldeki dava 21.04.2009 tarihinde açıldığından 04.02.2000 tarihinden öncesi yönünden hak düşürücü sürenin dolduğu, hizmet cetveline göre 04.02.2000-08.04.2008 tarihleri arasında davalı şirket tarafından toplam dört kez davacı adına bildirimde bulunulduğu, bunlardan ikisinde davalı şirketin alt işveren olduğunu belirttiği, ayrıca dava dışı şirketlerde davacı adına bildirimleri olduğu, öte yandan davacının 09.02.2006-23.03.2006 ve 09.09.2007-20.11.2007 tarihleri arasında yurt dışında olduğu, 2008 yılı Mayıs ilâ Kasım ayları arasında geçirdiği kaza nedeniyle çalışmadığı, bu durumda kesintisiz çalışmadan söz edilemeyeceği, mimarlık faaliyetinde bulunan davalı şirkette taş döşeme işinin sürekli yapıldığına dair delil bulunmadığı, nitekim davalı işverenin 13 yıl boyunca ayda 30 gün süre ile davacıyı taş döşeme işinde çalıştırmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, bu nedenle davacı ile davalı şirket arasındaki bağımlılık ilişkisinin Kuruma bildirim yapılan süreyle sınırlı olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı

11. İstanbul Anadolu 29. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı Kurum vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

12. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 28.01.2019 tarihli ve 2018/3278 Esas, 2019/339 Karar sayılı kararı ile; “…Davacının, davalı iş yerinde 01.09.1996-12.04.2009 tarihleri arasında kesintisiz çalıştığının tespiti ile bu süreler içinde yatırılmayan primlerin almış olduğu son gerçek ücret olan 1.350,00 TL üzerinden davalı şirket tarafından yatırılması, kurum kayıtlarının düzeltilmesi ile diğer hizmetleri ile birleştirilmesini istediği eldeki davada, Mahkemece, bozma sonrası yapılan yargılamada, davanın reddine karar verilmiş ise de bu sonuca eksik araştırma ve inceleme ile gidilmiştir.

Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasa’nın 79. maddesi ile 5510 sayılı Yasa’nın 86. maddesidir. Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin davalar, kamu düzenine ilişkin olduğundan, özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde re’sen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.

İnceleme konusu davada, davacının yurt dışında bulunduğunun tespit edildiği 09.02.2006-23.03.2006 ile 09.09.2007-20.11.2007 tarihleri ile geçirdiği kaza nedeniyle çalışamadığı Mayıs 2008-Kasım 2008 tarih aralığı gözetilmek suretiyle, 02.05.2003-08.11.2003 arası çalışmasının başka iş yerinde gerçekleştiğinin anlaşılması halinde anılan dönem öncesi yönünden hak düşürücü süreye uğrayıp uğramayacağı hususu irdelenmeli, ayrıca davacının beyanı alınmak suretiyle çalışılan iş yerleri sorulmalı, bildirimlerin başka iş yerlerinden yapıldığı iddiası kapsamında, şayet bildirime konu iş yerlerinin, davalı iş yerinden bağımsız, farklı iş yerleri olduğunun belirlenmesi halinde, dava dışı iş verenlerin, HMK 124. madde kapsamında katılımı sağlanıp, anılan iş yerlerine husumet yöneltilmelidir.

Konuya ilişkin işçilik alacağı dosyası, onanmak suretiyle kesinleşmişse sonucu gözetilmek suretiyle, davanın nitelikçe kamu düzenini ilgilendirdiği nazara alınıp araştırma genişletilerek, toplanan kanıtlar değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre hüküm kurulmalıdır.

6552 sayılı Kanunun 11.09.2014 günü yürürlüğe giren 64. maddesiyle 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 7. maddesine eklenen 4. fıkrada, hizmet akdine tabi çalışmaları nedeniyle zorunlu sigortalılık sürelerinin tespiti talebi ile işveren aleyhine açılan davalarda, davanın Kuruma resen ihbar edileceği, ihbar üzerine davaya davalı yanında feri müdahil olarak katılan Kurumun, yanında katıldığı taraf başvurmasa dahi Kanun yoluna başvurabileceği belirtilmiş olup, davanın nihai amacının, niteliği itibariyle sigortalılık haklarına ilişkin olup davalı kurumun davada işlemi tesis eden yasal hasım durumunda olması sebebiyle davalı olup, fer'i müdahil olarak kabul edilemeyeceği dikkate alınmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O hâlde, davacı ve fer’i müdahil Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı

13. İstanbul Anadolu 29. İş Mahkemesinin 05.03.2020 tarihli ve 2019/188 Esas, 2020/196 Karar sayılı kararı ile; hizmet cetveline göre 04.02.2000-08.04.2008 tarihleri arasında davalı şirket tarafından toplam dört kez davacı adına bildirimde bulunulduğu, bunlardan ikisinde davalı şirketin alt işveren olduğunu belirttiği, ayrıca davalı şirketle ilgisi bulunmayan dava dışı şirketlerinde davacı adına bildirimlerinin olduğu, öte yandan davacının 09.02.2006-23.03.2006 ve 09.09.2007-20.11.2007 tarihleri arasında yurt dışında olduğu, davacının da kabul ettiği üzere 2008 yılı Mayıs ilâ Kasım ayları arasında geçirdiği kaza nedeniyle çalışmadığı, tarafların imzası bulunan yevmiye hesabına ilişkin belgelere göre davacının en son yevmiye usulüyle çalıştığı, davacı adına Kuruma bildirimde bulunan şirketler ile davalı şirket arasında organik bağ bulunmadığı ve asıl işveren-alt işveren ilişkisinin olmadığı, bu itibarla davacının davalı şirkette hizmet cetvelinde belirtilen çalışması dışında çalışmasının olmadığı, davacı tarafın fiili çalışma olgusunu ispatlayamadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

14. İstanbul Anadolu 29. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararı davacı ve davalı Kurum vekillerinin temyizi üzerine Hukuk Genel Kurulunun 20.10.2022 tarihli ve 2022/10-850 Esas, 2022/1366 Karar sayılı kararı ile; mahkemece taraflara yüklenen borç ve tanınan hakkın sıra numarası altında belirtildiği açık, infazda şüphe ve tereddüt uyandırmayacak biçimde usulün aradığı niteliklere haiz kısa karar ve gerekçeli karar kurulmadığı gerekçesiyle kararın usulden bozulmasına, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

15. İstanbul Anadolu 29. İş Mahkemesinin 02.05.2023 tarihli ve 2023/28 Esas, 2023/200 Karar sayılı kararı ile; Hukuk Genel Kurulunun usule ilişkin bozma ilâmına uyulduktan sonra önceki gerekçeler tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi

16. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

17. Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; 01.09.1996-12.04.2009 tarihleri arasında eksik bildirilen hizmetlerin tespiti istemiyle açılan eldeki davada Mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin yeterli olup olmadığı; buradan varılacak sonuca göre davacının yurt dışında bulunduğu 09.02.2006-23.03.2006 ve 09.09.2007-20.11.2007 ile geçirdiği kaza nedeniyle çalışmadığı 2008 yılı Mayıs ila Kasım ayları arasındaki tarihler gözetilerek 02.05.2003-08.11.2003 tarihleri arasında dava dışı şirketlerde çalışması bulunduğunun tespiti hâlinde anılan çalışma dönemi öncesi yönünden hak düşürücü sürenin geçip geçmediği hususu irdelenip ayrıca davacıya çalıştığı işyerleri sorulduktan sonra bildirim yapan işyerlerinin davalı şirketten bağımsız ve farklı olduğunun belirlenmesi durumunda dava dışı işverenlerin 6100 sayılı Kanun'un 124 üncü maddesi uyarınca davaya katılımları sağlandıktan sonra bozma kararında belirtilen diğer araştırma ve incelemeler yapılarak sonucuna göre karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

18. Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun geçici 7 nci maddesinin birinci fıkrasında; “Bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 17/07/1964 tarihli ve 506 sayılı, 02/09/1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı, 08/06/1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanunlar ile 17/07/1964 tarihli ve 506 sayılı Kanun’un Geçici 20'inci maddesine göre sandıklara tabi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiili hizmet süresi zammı, itibari hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları Kanun hükümlerine göre değerlendirilirler” yönünde düzenleme bulunmaktadır.

19. Bu durumda 01.10.2008 tarihinden önceki döneme ilişkin hizmet tespiti uyuşmazlıklarında mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu (506 sayılı Kanun); bu tarihten sonraki dönem bakımından ise 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu (5510 sayılı Kanun) hükümlerinin uygulanması gerekmektedir.

20. Mülga 506 sayılı Kanun'un 79 uncu maddesinin onuncu fıkrasında "Yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar çalıştıklarını, hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilam ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları nazara alınır." hükmü bulunmaktadır. 5510 sayılı Kanun'un 86 ncı maddesinin dokuzuncu fıkrası da aynı doğrultudadır.

21. Öte yandan Kanun'da öngörülen koşulların oluşmasıyla birlikte çalıştırılanlar, kendiliğinden sigortalı sayılırlar. Ancak bu kimselerin ayrıca Kanunda sayılan istisnalara girmemesi gerekir. Çalıştırılanların başka hiçbir işleme gerek kalmaksızın sigortalı niteliğini kazanmaları 5510 sayılı Kanun’un 4 ve 92 nci maddeleri gereğidir.

22. Ne var ki sigortalılığın oluşumu için fiili çalışma olgusunun varlığı zorunludur. Fiili ve gerçek bir çalışmanın varlığı tespit edilmediği sürece sigortalılıktan söz edilemez.

23. Gelinen bu noktada fiili çalışmanın varlığının hangi kanıt ve olgularla belirleneceği konusu üzerinde durulmalıdır.

24. Sosyal güvenlik hukukunun hem kamu hukuku hem de özel hukuk alanında kalan özellikleri dikkate alındığında özellikle hizmet tespiti davalarında kendiliğinden araştırma ilkesinin ağır bastığı görülür. Gerçekten de hizmet tespiti davaları, taraflarca hazırlama ilkesi kapsamı dışında olup kendiliğinden araştırma ilkesi uygulandığından bu tür davalarda ispat yükü bir tarafa yükletilemez.

25. Çalışma olgusu her türlü delille ispatlanabileceğinden bu davalarda işyerinde tutulması gerekli dosyalar ile Kurumdaki belge ve kanıtlardan yararlanılmalı, ücret bordroları getirtilmeli, müfettiş raporları olup olmadığı araştırılmalı, mümkün oldukça tespiti istenen dönemde işyerinin yönetici ve görevlileri, işyerinde çalışan öteki kişiler ile o işyerine komşu ve yakın işyerlerinde, tarafları veya işyerini bilen veya bilebilecek durumda olanlar kolluk aracılığıyla araştırılarak saptanmalı, sigortalının hangi işte hangi süre ile çalıştığı, çalışmanın konusu, sürekli, kesintili, mevsimlik mi olduğu, başlangıç ve bitiş tarihleri ve alınan ücret konularında beyanları alınarak tanıkların sözleri değerlendirilirken bunların inandırıcılığı üzerinde durulmalı, verdikleri bilgilere nasıl vakıf oldukları, işveren ve işçiyle, işyeriyle ilişkileri, bazen uzun yılları kapsayan bilgilerin insan hafızasında yıllarca eksiksiz nasıl taşınabileceği düşünülmeli, beyanları diğer yan delillerle desteklenmelidir.

26. Bu amaçla tanıkların hizmet tespiti istenen tarihte işyeri veya komşu işyeri sigortalısı ya da işvereni olup olmadıkları araştırılmalı, davalı Kurumdan, bu kişilerin belirtilen tarihte sigortalılık bildirimlerinin hangi işyerinden yapılmış olduğu da sorularak elde edilen bilgilerin beyanlarında belirttikleri olgularla örtüşüp örtüşmediği de irdelenmeli, işyerinin kapsamı ve kapasitesi ile niteliği bu beyanlar çerçevesinde kontrol edilmelidir.

27. Diğer taraftan bu davalarda işverenin çalışma olgusunu kabulü ya da reddinin tek başına hukuki bir sonuç doğurmayacağı da göz önünde tutulmalıdır.

28. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27.05.2021 tarihli ve 2017/(21)10-2130 Esas, 2021/640 Karar; 09.11.2022 tarihli ve 2021/(21)10-553 Esas, 2022/1475 Karar ile 24.01.2024 tarihli ve 2022/10-1241 Esas, 2024/9 Karar sayılı kararlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir.

29. Yeri gelmişken belirtilmelidir ki bu tür davalarda husumetin sigortalıyı çalıştıran işverene ve Kuruma yönetilmesi gerektiği Yargıtay içtihatları ile kabul edilmiş, mülga 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun (5521 sayılı Kanun) 7 nci maddesine 6111 sayılı Kanun’un 64 üncü maddesi ile eklenen dördüncü fıkradaki düzenleme ile de hizmet akdine tâbi çalışmaları nedeniyle zorunlu sigortalılık sürelerinin tespiti talebi ile işveren aleyhine açılan davalarda davanın Kuruma resen ihbar edileceği ve ihbar üzerine Kurumun davaya davalı yanında fer’î müdahil olarak katılacağı öngörülmüştür. Bu yöndeki hükme 5521 sayılı Kanun’u yürürlükten kaldıran 25.10.2017 yürürlük tarihli 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 4 üncü maddesinin ikinci fıkrasında da aynen yer verilmiştir. Bu itibarla hizmet tespiti davalarının davalısı işçiyi çalıştıran işveren olmakla mahkeme kararını infaz edecek olan Kurumun işverenden o döneme ait prim belgelerini vermesini talep etmesi, verilmediği takdirde resen düzenlemesi gerekmektedir. Tespit edilen döneme ilişkin primler de gecikme zammı ile birlikte Kurum tarafından işverenden tahsil olunmaktadır. Öte yandan gerçeğe aykırı sigortalılık bildirimleri söz konusu olduğunda bu bildirimlerin Kurumca iptal edilmesinin yanı sıra işveren hakkında Kanun’da öngörülen idari para cezası ve diğer yaptırımların uygulanması ayrıca işverenin yararlandığı teşvik veya teşvikler varsa bunların iptal edilerek yapılan ödemelerin geri alınması gündeme gelecektir.

30. Somut olayda 01.09.1996-12.04.2009 tarihleri arasında eksik bildirilen hizmetlerin tespiti istemiyle açılan eldeki davada davacı adına 04.02.2000-05.05.2000 ve 05.07.2007-20.08.2007 tarihleri arasında davalı şirket, 02.05.2003-08.11.2003 tarihleri arasında dava dışı Favori Hediyelik Eşya Paz. Tic. Ltd. Şti., 07.12.2004-15.12.2004 tarihleri arasında dava dışı Saroğlu İnş. Taah. ve Tic. Ltd. Şti., 03.06.2005-10.06.2005 tarihleri arasında dava dışı Doğuş İnş. ve Tic. A.Ş., 15.07.2005-30.11.2005 tarihleri arasında dava dışı Sabri Örçen ve 02.12.2008-08.04.2009 tarihleri arasında dava dışı Yeni Yapı İnş. San. ve Tic. A.Ş. tarafından Kuruma bildirimde bulunulduğu, öte yandan davacının 09.02.2006-23.03.2006 ve 09.09.2007-20.11.2007 tarihleri arasında yurt dışında olduğu, 2008 yılı Mayıs ilâ Kasım ayları arasındaki tarihlerde geçirdiği kaza nedeniyle çalışmadığı, ayrıca davacının davalı işveren aleyhine açtığı Kadıköy 1. İş Mahkemesinin 2009/330 Esas sayılı dosyasında işçilik alacaklarının tahsili isteminde bulunduğu anlaşılmıştır.

31. Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde davacının yurt dışında bulunduğu ve geçirdiği kaza nedeniyle çalışmadığı tarihler gözetilerek 02.05.2003-08.11.2003 tarihleri arasında dava dışı şirketlerde çalışması bulunduğunun tespiti hâlinde anılan çalışma dönemi öncesi yönünden hak düşürücü sürenin geçip geçmediği hususu irdelenip ayrıca davacıya çalıştığı işyerleri sorulduktan sonra bildirim yapan işyerlerinin davalı şirketten bağımsız ve farklı olduğunun belirlenmesi durumunda dava dışı işverenlerin 6100 sayılı Kanun'un 124 üncü maddesi uyarınca davaya katılımları sağlandıktan sonra işçilik alacağı dosyasının kesinleştiğinin anlaşılması hâlinde sonucu da gözetilmek suretiyle hizmet tespiti davalarının kamu düzenine ilişkin ve kendiliğinden araştırma ilkesine tâbi davalardan olduğu dikkate alınarak araştırma genişletilmek suretiyle deliller toplanmalı ve sonrasında dosya kapsamı birlikte değerlendirilerek sonucuna göre infaza elverişli bir karar verilmelidir.

32. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki hükümde direnilmesi doğru olmamıştır.

33. Ne var ki bozma nedenine göre davacı vekilinin diğer temyiz itirazları inceleme konusu yapılmamıştır.

34. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

IV. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3 üncü maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429 uncu maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 07.02.2024 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.

Kaynak:https://www.hukukihaber.net/hukuk-genel-kurulunun-2023764-e-202473-k-sayili-karari