Hukuk Genel Kurulu'nun 2023/697 E., 2025/419 K. sayılı kararı
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 02.07.2025 tarihli, 2023/697 E., 2025/419 K. sayılı kararı
T.C.
Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu
2023/697 E., 2025/419 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/3187 E., 2022/3191 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 15.09.2022 tarihli ve
2022/4670 Esas, 2022/12137 Karar sayılı BOZMA kararı
Taraflar arasındaki 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 1007. maddesi uyarınca tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı Hazine vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince karar düzeltilerek davalının istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı Hazine vekili ve katılma yolu ile davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 5. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karsı direnilmiştir.
Direnme kararı davalı Hazine vekili ve katılma yolu ile davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde; müvekkillerinin Bursa ili Karacabey ilçesi ... Mahallesi 195 parsel sayılı taşınmazın 271 m²’lik kısmının, 462 parsel sayılı taşınmazın 2.420 m²’lik kısmının, 439 parsel sayılı taşınmazın 672 m²’lik kısmının, 862 parsel sayılı taşınmazın 5.889,92 m²’lik kısmının malikleri olduğunu, Karacabey 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/263 Esas, 2014/493 Karar sayılı kararı ile 195 parselin tamamının, Karacabey 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/284 Esas -2015/390 Karar sayılı kararı ile 462 parselin 7,18 m²’lik kısmının, Karacabey 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/1031 Esas, 2017/348 Karar sayılı kararı ile 439 parselin 180,43 m²’lik kısmının, Karacabey 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/299 Esas, 2016/180 Karar sayılı kararı ile 862 parselin 5.899,92 m²’lik kısmının kıyı kenar çizgisi kapsamında kaldığının tespitine, taşınmazların belirtilen kısımlarının tapu kayıtlarının iptali ile tescil harici bırakılmasına karar verildiğini, anılan hükümlerin kesinleştiği tarih itibariyle müvekkillerinin mülkiyet hakkını kaybetmiş olması nedeniyle zarara uğradıklarını ileri sürerek 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 109. maddesi uyarınca fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 195 parsel sayılı taşınmaz için 1.000,00 TL, 462 parsel sayılı taşınmaz için 50,00 TL, 862 parsel sayılı taşınmaz için 1.000,00 TL, 439 parsel sayılı taşınmaz için 1.000,00 TL tazminatın kararların kesinleştiği tarihten itibaren ayrı ayrı işleyecek olan yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş, ıslah dilekçesi ile talebini 195 parsel sayılı taşınmaz için 12.287,14 TL, 462 parsel sayılı taşınmaz için 295,96 TL, 862 parsel sayılı taşınmaz için 242.913,08 TL olarak artırmış, davacılar vekilinin talebi üzerine İlk Derece Mahkemesince 23.02.2021 tarihli duruşmada dava konusu ... Mahallesi 439 parsel sayılı taşınmaz yönünden dosyanın tefriki ile ayrı bir esasa kayıt edilmesine karar verilmiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde; taşınmazların niteliğinin sicilin tutulması nedeniyle değil, mahkeme hükmü gereği değiştiğini, TMK'nın 1007. maddesinin tapu sicilinin sebep olduğu zararlardan dolayı bir sorumluluğu değil, tapu sicilinin yolsuz tutulmasından dolayı sorumluluğu düzenlediğini, söz konusu davada Hazineye yöneltilebilecek bir kusur ya da sorumluluk bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 23.02.2021 tarihli ve 2019/709 Esas, 2021/132 Karar sayılı kararıyla; taşınmazların tapu kaydının iptal edildiği tarihteki değerlerinin hesaplanması ve davacının gerçek zararının tespiti amacıyla mahallinde keşif icra edildiği, alınan bilirkişi raporunun somut, açıklayıcı ve denetime elverişli olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile 12.287,14 TL tazminatın 10.12.2015 tarihinden, 295,96 TL tazminatın 08.03.2016 tarihinden, 242.913,08 TL tazminatın 18.07.2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak miras payları oranında davacılara verilmesine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 26.11.2021 tarihli ve 2021/1097 Esas, 2021/2560 Karar sayılı kararıyla; dava konusu 195 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptaline ilişkin kararın 01.12.2015 tarihinde kesinleştiği ve bu taşınmaz yönünden m2 birim değerinin 45,34 TL olarak belirlendiği, dava konusu olan diğer taşınmazlar yönünden kararın kesinleşme tarihinin ise 2016 yılı olup m2 birim değerinin 41,22 TL olduğu, 2015 yılında belirlenen tazminatın 2016 yılından fazla olmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, 195 parsel sayılı taşınmaz yönünden taşınmazın gerçek değerine ulaşması sebebiyle objektif değer artış oranı uygulanmaksızın 37,78 TL üzerinden hesaplama yapılarak gerçek zarar miktarı olarak 10.238,38 TL'ye hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle davalının istinaf başvurusunun kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne, 10.238,38 TL tazminatın 10.12.2015 tarihinden, 295,96 TL tazminatın 08.03.2016 tarihinden, 242.913,08 TL tazminatın 18.07.2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak miras payları oranında davacılara verilmesine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili ve katılma yolu ile davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
''... Dosyada bulunan kanıt ve belgelere, kararın dayandığı gerekçelere göre; dava konusu Bursa İli, Karacabey İlçesi, ... Mahallesi 195, 462 ve 862 parsel sayılı arazi vasıflı taşınmazların Hazine tarafından açılan davalar sonucunda Karacabey 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/263 Esas, 2014/493 Karar ve 2014/284 Esas, 2015/390 Karar sayılı, Karacabey 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/299 Esas, 2016/180 Karar sayılı ilamları ile kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan kısımlarının tapusunun iptali ile tescil harici bırakılmasına karar verildiği, kararların temyiz incelemesinden geçmeksizin 10.12.2015, 08.03.2016 ve 18.07.2016 tarihlerinde kesinleştiği, eldeki davanın 30.12.2019 tarihinde 10 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Dava konusu taşınmazlara gelir metodu esas alınarak değer biçilmesinde yöntem itibari ile bir isabetsizlik görülmemiştir.
Bu nedenle davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları yerinde değildir.
Davacılar vekilinin temyiz itirazlarına gelince;
Dava konusu 195 parsel sayılı taşınmazın konumu ve bilirkişi kurulu raporunda belirtilen özellikleri ile aynı bölgeden intikal eden ve Dairemizin 2021/1874 Esas, 2022/4783 Karar; 2020/9035 Esas, 2022/1760 Karar sayılı dava dosyalarında, aynı değerlendirme tarihi itibarıyla aynı mahallede bulunan ve dava konusu taşınmaza komşu olup benzer özellikteki taşınmazlara % 20 oranında objektif değer artışı uygulandığı dikkate alındığında, tespit edilen metrekare birim fiyatına % 20 oranında objektif değer artırıcı unsur uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,
Doğru görülmemiştir...'' gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; taşınmazların gerçek değerini belirlemek amacıyla ihtiyaç duyulduğunda objektif değer artış oranı uygulandığı, bazı durumlarda ise taşınmazın konum ve özelliklerine göre önceki yıllarda uygulanmakla birlikte eğer değerlendirme yılı için taşınmazın gerçek değerine net gelir yöntemine göre ulaşılmışsa bu husus belirtilerek objektif değer artış oranı uygulanmadığı, dolayısıyla objektif değer artış oranının bir bölge için aynı oranda ve her yıl mutlak şekilde uygulanacak bir veri olmadığı, taşınmazın kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan taban suyu yüksek olan bir bölgede olması sebebiyle her türlü ürünün yetişme imkanı olmayan, kısıtlı tarım yapılabilen bir arazi olduğu, bu nedenle objektif değer artış oranı uygulanarak bulunan 45,34 TL metrekare değerinin yüksek olup adil ve hakkaniyetli bir sonuç olmayacağı, dava konusu 195 parsel sayılı taşınmazın 2015 yılı için bulunan sonuç metrekare değerinin gerçek bedeli yansıtan adil ve hakkaniyetli bir değer olduğu gerekçesiyle oy çokluğu ile direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karsı süresi içinde davalı Hazine vekili ve katılma yolu ile davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde; hükme esas alınan bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli olmadığını, dava konusu taşınmazların kıyı kenar çizgisi içerisinde olup tarıma elverişli olmadığını, kapitalizasyon faiz oranının yanlış tespit edildiğini, metre kare birim değerinin daha düşük olması gerektiğini ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
2. Davacılar vekili katılma yolu ile temyiz dilekçesinde; davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının reddedilmesi gerektiğini, Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerçek bir direnme kararı niteliğinde olmayıp yeni gerekçelere dayanan yeni hüküm niteliğinde olduğunu, incelenmek üzere Özel Daireye gönderilmesi gerektiğini, tarım arazilerinin kıymetinin ardışık yıllarda değişim göstermesinin mümkün olduğunu, objektif değer artışının uygulanmasını gerektiren sebeplerde herhangi bir değişme olmadığı hâlde bundan kaçınılmasının doğru olmadığını, direnme kararında örnek verilen taşınmazların farklı mahallelerde olup varılan sonucu teyit etmediğini ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; çekişmeli taşınmazların bir bölümünün kesinleşen kıyı kenar çizgisi içinde kaldığı gerekçesiyle tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın TMK'nın 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin eldeki davada, dava konusu 195 parsel sayılı taşınmazın konumu ve bilirkişi kurulu raporunda belirtilen özellikleri dikkate alındığında taşınmazın tespit edilen metrekare birim fiyatına %20 oranında objektif değer artırıcı unsur uygulanmasının gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
D. Ön Sorun
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, işin esasının incelenmesine geçilmeden önce iki husus ön sorun olarak ele alınmıştır.
1. Birinci ön sorun yönünden
Direnme olarak adlandırılan kararın önceki kararda yer almayan yeni gerekçeye dayalı yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulunca mı yoksa Özel Dairece mi yapılması gerektiği hususu ön sorun olarak tartışılmış olup, Bölge Adliye Mahkemesince, Özel Dairenin bozma kararından sonra verilen direnme kararında gerekçenin güçlendirildiği ve kararın yeni hüküm niteliğinde olmadığı, usulüne uygun direnme kararının bulunduğu ve temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulu tarafından yapılması gerektiği sonucuna varılarak 18.06.2025 tarihinde yapılan görüşmede ön sorun oy birliğiyle aşılmak suretiyle ikinci ön sorunun incelenmesine geçilmiştir.
2. İkinci ön sorun yönünden
Direnme kararına yönelik davalı Hazine vekilinin temyiz isteminin kesinlik sınırının altında kalıp kalmadığı; buradan varılacak sonuca göre katılma yoluyla direnme kararını temyiz eden davacılar vekilinin temyiz itirazlarının da incelenip incelenemeyeceği hususu ayrı ayrı ikinci ön sorun olarak tartışılmıştır.
E. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 348, 352, 362 ve 366. maddeleri.
2. Değerlendirme
A- Davalı Hazine vekilinin temyiz talebi yönünden yapılan incelemede;
1. Miktar veya değeri kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararlar, HMK'nın 362. maddesi uyarınca temyiz edilemez. Temyize konu edilen miktarın kesinlik sınırının altında kalması hâlinde anılan Kanun’un 366. maddesi atfıyla aynı Kanun’un 352. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi uyarınca temyiz başvurusunun reddine karar vermek gerekir.
2. Somut olayda davacılar vekili tarafından TMK'nın 1007. maddesine dayalı tazminat istemi ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 195 parsel sayılı taşınmaz için 1.000,00 TL, 462 parsel sayılı taşınmaz için 50,00 TL, 862 parsel sayılı taşınmaz için 1.000,00 TL, 439 parsel sayılı taşınmaz için 1.000,00 TL tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesi talep edilmiş, ıslah dilekçesi ile talep 195 parsel sayılı taşınmaz için 12.287,14 TL, 462 parsel sayılı taşınmaz için 295,96 TL, 862 parsel sayılı taşınmaz için 242.913,08 TL olarak artırılmıştır.
3. Davacılar vekilinin talebi üzerine, İlk Derece Mahkemesince, dava konusu ... Mahallesi 439 parsel sayılı taşınmaz yönünden dosyanın tefriki ile ayrı bir esasa kayıt edilmesine karar verilmiştir.
4. İlk Derece Mahkemesince, davanın kabulü ile 195 parsel sayılı taşınmaz için 12.287,14 TL, 462 parsel sayılı taşınmaz için 295,96 TL, 862 parsel sayılı taşınmaz için 242.913,08 TL tazminatın davalıdan tahsili ile miras payları oranında davacılara verilmesine karar verilmiş; kararın davalı Hazine vekilince istinaf edilmesi üzerine; Bölge Adliye Mahkemesince, ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak davanın kısmen kabulüne, 195 parsel sayılı taşınmaz için 10.238,38 TL, 462 parsel sayılı taşınmaz için 295,96 TL, 862 parsel sayılı taşınmaz için 242.913,08 TL tazminatın davalıdan tahsili ile miras payları oranında davacılara verilmesine karar verilmiştir.
5. Kararın davalı Hazine vekili ve katılma yolu ile davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Özel Dairece, davalı Hazine vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra davacılar vekilinin temyiz itirazları kabul edilerek dava konusu 195 parsel sayılı taşınmazın tespit edilen metrekare birim fiyatına %20 oranında objektif değer artırıcı unsur uygulanması gerektiği gerekçesiyle karar bozulmuştur.
6. Bölge Adliye Mahkemesince dava konusu 195 parsel sayılı taşınmaz yönünden 10.238,38 TL tazminatın davalıdan tahsiline ilişkin olarak direnme kararı verilmiştir. Direnme kararı davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiş, davacılar vekili ise katılma yoluyla temyiz yoluna başvurmuştur.
7. Dolayısıyla yukarıda değinilen açıklamalar ışığında hüküm altına alınan ve davalı Hazine tarafından temyize konu edilen toplam miktar 10.238,38 TL olup, Bölge Adliye Mahkemesinin karar tarihi olan 14.12.2022 tarihi itibari ile kesinlik sınırı olan 107.090,00 TL’nin altında kalmaktadır.
8. Hâl böyle olunca davalı Hazine vekilinin temyiz başvurusunun HMK'nın 362/1-(a) maddesi gereğince miktardan reddine karar vermek gerekmiştir.
B- Davacılar vekilinin katılma yoluyla temyiz talebi yönünden yapılan incelemede;
9. Temyiz dilekçesine süresi içerisinde cevap verecek tarafın, vereceği cevap ile birlikte kendine özgü temyiz sebepleri ileri sürmesi olarak tanımlanabilecek olan katılma yoluyla temyize ilişkin olarak HMK'nın 366. maddesindeki yollamayla temyiz kanun yoluna ilişkin olarak uygulama alanı bulan aynı Kanun’un 348/1. maddesi gereğince temyiz dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf, başvurma hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, vereceği cevap dilekçesi ile temyiz yoluna başvurabilir. Temyiz yoluna asıl başvuran taraf, buna karşı iki hafta içinde cevap verebilir.
10. Karşı (asıl) tarafa bağlı temyiz diyebileceğimiz katılma yolu ile temyiz kurumu, belirli şartlara uygun olarak, kendi temyiz süresi içerisinde temyiz hakkını kullanmamış veya kullanamamış olan taraf, karşı tarafın temyizi ile birlikte ve ona tâbi olarak temyiz yoluna başvurmaktadır. Dolayısıyla katılma yoluyla temyiz isteminin sıhhati, asıl temyiz isteminin esasen incelenip incelenmeyeceğine ilişkin akıbete bağlıdır. Bu kapsamda asıl tarafın temyiz itirazından feragat etmesi yahut anılan temyiz itirazlarının esasen incelenmeksizin reddedilmesi durumunda katılma yoluyla başvuranın da temyiz isteminin reddine karar verilir (HMK md. 348/2).
11. Bu açıklamalar ışığında somut olayın incelenmesinde; yukarıda belirtilen gerekçeyle davalı Hazine vekilinin temyiz başvurusunun miktardan reddine karar verilmiş olması nedeniyle davalının temyizine bağlı olarak davacı tarafından katılma yoluyla ileri sürülen temyiz isteminin, HMK'nın 366. maddesi yollamasıyla uygulanan aynı Kanun’un 348/2. maddesi gereğince reddine karar verilmelidir.
12. Hâl böyle olunca; davacılar vekilinin katılma yoluyla temyiz isteminin de reddine karar verilmelidir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
I- A. bendinde (§1-8) belirtilen gerekçeyle davalı Hazine vekilinin temyiz başvurusunun MİKTARDAN REDDINE,
II- B. bendinde (§9-12) belirtilen gerekçeyle davacılar vekilinin katılma yoluyla temyiz dilekçesinin REDDINE,
İstek hâlinde temyiz peşin harçlarının yatıranlara geri verilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
02.07.2025 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.