Hukuk Genel Kurulu'nun 2023/695 E., 2024/595 K. sayılı kararı

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 27.11.2024 tarihli, 2023/695 E., 2024/595 K. sayılı kararı
T.C.
Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu
2023/695 E., 2024/595 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/1478 E., 2022/1624 K.
KARAR : Davanın kısmen kabulüne
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 22.06.2022 tarihli ve
2020/7137 Esas, 2022/5185 Karar sayılı BOZMA kararı
Taraflar arasındaki teminatın iadesi ve maddi-manevi tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkeme kararının kaldırılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davalı vekili ve katılma yoluyla davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; davalı tarafından yapılan ihale sonucunda 95.000 ton toz kömürün taşınmasına ilişkin hizmet alım işinin 05.01.2015 tarihli sözleşme ile müvekkiline verildiğini, sözleşme süresinin işe başlama tarihinden itibaren on iki ay olarak belirlendiğini, buna göre 01.06.2015 tarihinde başlanan işin 31.05.2016 tarihinde sona erdiğini, sözleşme süresi bitmeden önce davalının müvekkiline sözleşme süresini uzatmak isteyip istemediğini sorduğunu ve müvekkili tarafından buna olumsuz cevap verildiğini, sözleşme süresi sona erdikten sonra davalının sözleşmeyi feshettiğini bildirerek sözleşme kapsamında verilen teminatı irat kaydettiğini, fesih gerekçesi olarak da 14.08.2015 tarihinde toz kömür yüklü üç adet kamyona su basılması gösterdiğini, oysa sözleşmenin feshi için haklı sebep bulunmadığı gibi sözleşme sona erdikten sonra sözleşmenin feshinin mümkün olmadığını, öte yandan gerçekleştiği iddia edilen fiilden on ay sonra davalı tarafından fesih işlemi uygulanmasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu, dolayısıyla müvekkili tarafından verilen teminatın iadesi gerektiğini, ayrıca davalının haksız olarak müvekkiline beş yıl ihalelere katılma yasağı uygulandığını, bu nedenle müvekkilinin maddi ve manevi zarara uğradığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla sözleşmenin feshinin geçersizliğinin tespiti ile irat olarak kaydedilen 95.000,00 TL teminatın irat kaydedildiği tarihten itibaren avans faizi ile birlikte müvekkiline iadesine, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL maddi, 50.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili; taraflar arasında akdedilen sözleşme kapsamında davacının 01.06.2015 tarihinden itibaren taşıma işine başladığını, 14.08.2015 tarihinde işletmeye getirilen kömürler üzerine su sıkıldığının tespit edildiğini, davacının hileli ve aldatıcı hareketlerde bulunarak müvekkilini zarara uğrattığını, bu nedenle sözleşmenin haklı sebeple feshedildiğini, feshin haklı olması nedeniyle teminatın sözleşme gereğince irat kaydedildiğini ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 02.11.2018 tarihli ve 2016/597 Esas, 2018/806 Karar sayılı kararı ile; taraflar arasındaki sözleşmenin 31.05.2016 tarihinde sona erdiği, ancak davalı tarafça sözleşmenin 30.05.2016 tarihinde feshedildiği, feshe gerekçe olarak 14.08.2015 tarihinde üç adet kömür yüklü kamyona su basılmasının gösterildiği, ayrıca davacının gerçekleşen fiiline ilişkin olarak davalının ihalelerinden beş yıl süre ile ihale dışı bırakılması yönünde ceza uygulandığı, davacının bu cezanın iptaline ve maddi-manevi tazminat istemine ilişkin Ankara 8. İdare Mahkemesi nezdinde açtığı davanın reddine karar verildiği, davacı tarafça gerçekleştirilen ve idare mahkemesi tarafından da meslek ahlakına aykırı bulunan eylemin, sözleşmenin feshine haklı sebep oluşturduğu, ayrıca sözü geçen idare mahkemesi kararında maddi ve manevi tazminata ilişkin kesin hüküm oluşturacak şekilde karar verildiği, anılan nedenlerle feshin haklı sebebe dayalı olduğu ve geçerli bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 10.07.2020 tarihli ve 2019/236 Esas, 2020/640 Karar sayılı kararı ile; davalı tarafından sözleşmenin 30.05.2016 tarihinde feshedildiği, ancak bu feshin davacıya iadeli taahhütlü olarak tebliğ edildiğine dair bir belgenin dosya kapsamında bulunmadığı, buna göre sözleşmenin sona erme tarihi olan 31.05.2016 tarihinden önce fesih iradesinin davacıya ulaştırıldığının davalı tarafından ispat edilemediği, öte yandan davacının tespit edilen eylemi nedeniyle kendisine ceza kesilmesinden yaklaşık sekiz ay sonra ve sözleşmenin bitimine bir gün kala aynı nedenle sözleşmenin feshinin haklı nedene dayandığından söz edilemeyeceği, dolayısıyla cezai şart olarak davacı teminatının gelir olarak kaydedilemeyeceği, Ankara 8. İdare Mahkemesince verilen kararın idare hukuku ilkelerine göre kurulduğu ve dava konusu sözleşmenin feshinin haklı ve geçerli olup olmadığı yönünden bir etkisinin olmadığı, bununla birlikte davacının ihalelerden yasaklanma kararının hukuka uygun olduğunun idare mahkemesi kararıyla sabit olması nedeniyle davacının maddi veya manevi tazminat istemlerinin yerinde görülmediği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulü ile 95.000,00 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya dair istemlerin reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
"...1- İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK'nın 355 ve devamı maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK'nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine karar verilmesi gerekmiştir.
2- Davalının temyiz itirazlarına gelince; dava, taşıma sözleşmesi gereğince alınan teminatın iadesi istemine ilişkin olup, İlk Derece Mahkemesince davanın reddine yönelik kararın davacı vekilinin istinaf başvurusu üzerine Bölge Adliye Mahkemesince davacının isitinaf isteminin kabulü ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Taraflar arasında akdedilen 05.01.2015 tarihli sözleşmenin 53. maddesinde Kesin Teminatin geri verilmesine ilişkin koşulları, 13.4 maddesinde diğer cezai hükümlerin teknik şartnamede belirtilen şekilde uygulanacağı, 16.1.4. maddesinde yüklenicinin hile, vaat, tehdit, nufüz kullanma, çıkar sağlama, anlaşma, irtikap, rüşvet suretiyle veya başka yollarla sözleşmeye ilişkin işlere fesat karıştırma, sözleşme konusu işlerin yapılması veya teslimi sırasında hileli malzeme, araç veya usuller kullanması, taahhüdünü yerine getirirken teşekküle zarar vermesi, bilgi ve deneyiminin teşekkülün zararına kullanması durumları söz konusu olduğunda sözleşmenin tek yanlı olarak feshedileceği, 17. maddesinde feshin sonuçlarını ve aynı sözleşmenin 21. maddesinde sözleşme ve ekleri arasında bir çelişki olması halinde yani bir başka deyişle sözleşme ile idari şartname, teknik şartname, hizmet işleri genel şartnamesi, teknik resim ve eklerinde düzenlenen hükümler arasında çelişki bulunması halinde teşekkül lehine olan hükümlerin uygulanacağı düzenlemiştir.
Bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde, davalı yüklenicinin taahhüt etmiş olduğu taşıma işini yaptığı sırada yükün ağırlaşmasını sağlamak ve dolayısıyla haksız menfaat elde etmek maksadıyla taşıma emtiasını ıslattığı ve böylece sözleşmeye aykırı davrandığı, bu eylem nedeniyle teknik şartnamenin 9.9 maddesi gereğince ceza uygulandığı ve cezanın hak edişlerinden kesildiği ve ayrıca yaptığı eylemin 201 sayılı Mal ve Hizmet Alımlarında Uygulanacak Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 14/3 maddesi uyarınca eylemin iş ve meslek ahlakına aykırı olması nedeniyle Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğünün ihalelerden 5 yıl süre ile ihale dışı bırakılmasına dair 06.06.2016 tarih ve 694/8 nolu yönetim kurulu kararında hukuka aykırılık bulunmadığına ilişkin kararına karşı açılan davanın idare mahkemesince reddedilmesi ile taraflar arasında akdolunan sözleşme hükümleri birlikte değerlendirildiğinde teminatın iadesi şartları oluşmadığından bu talebe yönelik davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirilme ile yukarıda yazılı olduğu şekilde bu talep yönünden davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamış kararın davalı yararına bozulması gerekmiştir..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile önceki gerekçeyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davalı vekili ve katılma yoluyla davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; taraflar arasındaki sözleşme gereğince davalı tarafından yapılan feshin haklı sebebe dayanıp dayanmadığı, buradan varılacak sonuca göre teminatın iadesi şartlarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
C. Ön Sorun
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce; direnme kararına yönelik davalı vekilinin temyiz isteminin kesinlik sınırının altında kalıp kalmadığı; buradan varılacak sonuca göre katılma yoluyla direnme kararını temyiz eden davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenip incelenemeyeceği hususu ayrı ayrı ön sorun olarak tartışılmıştır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Kanun'un 60, 119, 129, 194, 216 ve 219 uncu maddeleri;
2. Değerlendirme
Davalı vekilinin temyiz talebi yönünden yapılan incelemede;
1. Miktar veya değeri kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararlar, 6100 sayılı Kanun'un 362 nci maddesi uyarınca temyiz edilemez. Temyize konu edilen miktarın kesinlik sınırının altında kalması hâlinde anılan Kanun’un 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun’un 352 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca temyiz başvurusunun reddine karar vermek gerekir.
2. Davacı vekili irat olarak kaydedilen 95.000,00 TL teminat ile şimdilik 1.000,00 TL maddi, 50.000,00 TL manevi tazminatın faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş; Bölge Adliye Mahkemesince davanın kısmen kabulü ile 95.000,00 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, maddi ve manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiştir. Kararın taraf vekillerince temyizi üzerine Özel Dairece, davacı vekilinin maddi ve manevi tazminata ilişkin temyiz itirazları da dahil tüm temyiz itirazları reddedilmiştir. Dolayısıyla maddi ve manevi tazminata ilişkin kısım kesinleşmiştir. Bölge Adliye Mahkemesince bozmaya ilişkin kısım yönünden direnme kararı verilmiştir.
3. Dosya içeriğine göre hüküm altına alınan ve temyize konu edilen toplam miktar 95.000,00 TL olup Bölge Adliye Mahkemesinin karar tarihi itibari ile kesinlik sınırı olan 107.090,00 TL’nin altında kalmaktadır.
4. Hâl böyle olunca davalı vekilinin temyiz başvurusunun miktardan reddine karar vermek gerekmiştir.
Davacı vekilinin katılma yoluyla temyiz talepleri yönünden yapılan incelemede;
5. Temyiz dilekçesine süresi içerisinde cevap verecek tarafın, vereceği cevap ile birlikte kendine özgü temyiz sebepleri ileri sürmesi olarak tanımlanabilecek olan katılma yoluyla temyize ilişkin olarak 6100 sayılı Kanun'un 366 ncı maddesindeki yollamayla temyiz kanun yoluna ilişkin olarak uygulama alanı bulan aynı Kanun’un 348/1 maddesi gereğince temyiz dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf, başvurma hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, vereceği cevap dilekçesi ile temyiz yoluna başvurabilir. Temyiz yoluna asıl başvuran taraf, buna karşı iki hafta içinde cevap verebilir.
6. Karşı (asıl) tarafa bağlı temyiz diyebileceğimiz katılma yolu ile temyiz kurumu, belirli şartlara uygun olarak, kendi temyiz süresi içerisinde temyiz hakkını kullanmamış veya kullanamamış olan taraf, karşı tarafın temyizi ile birlikte ve ona tabi olarak temyiz yoluna başvurmaktadır. Dolayısıyla katılma yoluyla temyiz isteminin sıhhati, asıl temyiz isteminin esasen incelenip incelenmeyeceğine ilişkin akıbete bağlıdır. Bu kapsamda asıl tarafın temyiz itirazından feragat etmesi yahut anılan temyiz itirazlarının esasen incelenmeksizin reddedilmesi durumunda katılma yoluyla başvuranın da temyiz isteminin reddine karar verilir (6100 sayılı Kanun, m. 348/2).
7. Bu açıklamalar ışığında yapılan incelemede; yukarıda belirtilen gerekçeyle davalı vekilinin temyiz başvurusunun miktardan reddine karar verilmiş olması nedeniyle davalının temyizine bağlı olarak davacı tarafından katılma yoluyla ileri sürülen temyiz isteminin, 6100 sayılı Kanun'un 366 ncı maddesi yollamasıyla uygulanan aynı Kanun’un 348/2 maddesi gereğince reddine karar verilmelidir.
8. Hâl böyle olunca; davacı vekilinin katılma yoluyla temyiz isteminin de reddine karar verilmelidir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
I- Yukarıda (§1-4) belirtilen gerekçeyle davalı vekilinin temyiz başvurusunun miktardan REDDİNE,
II- Yukarıda (§5-8) belirtilen gerekçeyle davacı vekilinin katılma yoluyla temyiz dilekçesinin REDDİNE,
İstek hâlinde temyiz peşin harçlarının yatıranlara ayrı ayrı geri verilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
27.11.2024 tarihinde oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.