ADALET HABERLERİ

ADALET HABERLERİ

Hukuk Genel Kurulu'nun 2023/694 E., 2023/1207 K. sayılı kararı

Hukuk Genel Kurulu'nun 2023/694 E., 2023/1207 K. sayılı kararı
2 Okunma

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 06.12.2023 tarihli, 2023/694 E., 2023/1207 K. sayılı kararı

T.C.

Yargıtay

Hukuk Genel Kurulu

2023/694 E., 2023/1207 K.

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2022/461 E., 2022/426 K.

KARAR : Davanın reddine

ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 19.09.2022 tarihli ve 2021/2244

Esas, 2022/6023 Karar sayılı BOZMA kararı

Taraflar arasındaki Türk Patent ve Marka Kurumu (TÜRKPATENT) Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kararı'nın (YİDK) iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, İlk Derece Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; davalı ...’a ait 2017/70747 sayılı “...” ibareli marka başvurusuna karşı müvekkilince, “...” ve “...” esas ibareli tanınmış markalarına dayalı olarak yapılan itirazın nihai olarak dava konusu YİDK kararıyla reddedildiğini, kararın hukuka aykırı olduğunu, taraf markaları arasında benzerlik bulunması sebebiyle karıştırılma ihtimâlinin mevcut olduğunu, müvekkilinin ve markalarının yüksek düzeyde tanınmış markalar olduğunu, marka tescilinin müvekkilinin markalarının itibarını zedeleyeceğini, haksız yarar sağlanabileceğini, başvurunun kötüniyetli olduğunu, tescilin aynı zamanda haksız rekabete neden olabileceğini ileri sürerek davalı Kurum YİDK’nın 2018-M-5131 sayılı kararının iptali ile marka başvurunsunun tescili hâlinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

1. Davalı Kurum vekili; YİDK kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, markalar arasında karıştırılma ihtimâline neden olacak düzeyde benzerliğin bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

2. Davalı ... vekili; markalar arasında benzerliğin bulunmadığını, davacının itiraza mesnet markalarının tanınmış olmadığını, kötüniyet iddialarının dayanaksız olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 14.03.2019 tarihli ve 2018/312 Esas, 2019/96 Karar sayılı kararıyla; taraf markaları arasında karıştırılmaya neden olacak düzeyde benzerliğin bulunmadığı, kötüniyet ve tanınmışlığa dair iddiaların yerinde olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 24.12.2020 tarihli ve 2019/784 Esas, 2020/1183 Karar sayılı kararı ile; İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve esas yönünden kanuna uygun olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; "...Dava tanınmış marka hakkına dayalı YİDK kararının iptali istemine ilişkindir.Mahkemece davacının “...” markasının davalı başvurusuna konu “...” ibaresi ile benzer olmadığı gerekçesiyle dava reddedilmiş ise de, davacının markasının ilk üç harfi davalı markası ile aynı olup, yazı karakteri itibariyle de birbirinin aynısıdır. Bu haliyle ortak mal ve hizmetler açısından tüketici nezdinde iltibasa yol açacak şekilde benzerlik nedeniyle davacının itirazının 556 sayılı KHK. m.8/1-b kapsamında değerlendirilmesi gerektiği gibi, davacı 556 sayılı KHK. m.8/4 uyarınca tanınmışlığa dayalı olarak da markasının zarar göreceği iddiası açısından da mahkemece herhangi bir inceleme yapılmamıştır. Bu durumda eksik incelemeye dayalı yerel mahkeme kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir..." şeklindeki gerekçeyle karar bozulmuştur.

B. İlk Derece Mahkemesince Verilen Direnme Kararı

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile önceki gerekçeye ilaveten; davacı markasının ilk üç harfinin aynı olması nedeni ile benzerlik ve karıştırma ihtimâlinden bahsedilmiş ise de harf sayısı az, kısa kelimelerden oluşan markalarda bir harf değişikliğinin bile markalarda benzerliği ortadan kaldırıp ayırt edicilik kazandırabileceği, davalı marka başvurusunun bütün olarak ele alınması gerektiği, markalar arasında benzerlik olmadığından 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu'nun (6769 sayılı Kanun) 6/4 ve 6/5 maddeleri gereğince tanınmışlık nedeniyle hükümsüzlük şartlarının da oluşmadığı, tanınmışlık nedeniyle ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek olmadığı gerekçesiyle direnme kararının bozulmasını talep etmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili; müvekkili markalarının tanınmış olduğunu, markaların benzer olup karıştırılma ihtimâlinin bulunduğunu, İlk Derece Mahkemesince yeterli inceleme ve değerlendirme yapılmadığını, başvurunun tescilinin müvekkilinin markalarının tanınmışlığına ve itibarına zarar vereceğini, başvurunun müvekkili markalarına yanaşma amacında olduğunu ve iyiniyetli olmadığını belirterek direnme kararını temyiz etmiştir.

C. Uyuşmazlık

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalı ...’a ait “...” ibareli marka ile davacıya ait ve “...” esas unsurlu markalar arasında karıştırılmaya neden olacak düzeyde benzerliğin bulunup bulunmadığı, buradan varılacak sonuca göre davacı markaların tanınmışlığının zarar görebileceğine dair iddia bakımından inceleme yapılmasının gerekli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

D. Gerekçe

1. İlgili Hukuk

6769 sayılı Kanun'un 5, 6, 17, 18, 19, 20, 21, 25, 156 ve 162 nci maddeleri.

2. Değerlendirme

1. Dava konusu markanın başvuru ve dava tarihi itibariyle somut olaya uygulanması gereken 6769 sayılı Kanun'un 5 inci maddesinde bir marka tescil başvurusunun TÜRKPATENT tarafından “mutlak ret nedenleri” kapsamında yapılacak inceleme sonucunda reddedilmesinin koşulları belirlenmiştir. Mutlak ret nedenlerinin ortak özelliği, marka olarak tescili talep olunan işaretin kamuyu ilgilendirmesi veya kamuya mal olmasıdır. Ret nedenlerinin mutlak karakteri icabı, herhangi bir kişinin ileri sürmesine gerek kalmaksızın TÜRKPATENT ve mahkeme tarafından resen dikkate alınırlar. Zira mutlak ret nedenleri birer def'i değil itiraz sebebidir. 6769 sayılı Kanun'un 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendi hariç diğer bentler kapsamındaki mutlak ret nedenlerini, mükellefiyetleri olmamasına rağmen, 6769 sayılı Kanun'un 17/1 inci maddesi gereği herkes TÜRKPATENT'in bilgisine arz edebilir ve ilgililer (tescil neticesinde menfaat kaybına uğrayabilecek kişiler) de aynı Kanun'un 18 inci maddesi çerçevesinde "itiraz" konusu yapabilirler. İlgililer bu itirazlarından feragat edemezler. İtiraza rağmen YİDK tarafından verilen kesinleşmiş tescil kararına karşı, 6769 sayılı Kanun'un 162 ve 156/2 nci maddeleri ile Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Dairesi Kurulları Yönetmeliği'nin (Yönetmelik) 8 inci maddesi gereğince iptal davası ikame edilebilir. Bu davalarda, mutlak ret nedenleri mahkemece resen dikkate alınır. YİDK kararlarının iptali için açılan davalarda mutlak ret nedenleri hakkındaki inceleme ve değerlendirme başvuru tarihindeki koşullara göre yapılır. Mutlak ret nedenlerinden birinin varlığı dolayısıyla tescil olunmaması gerekirken her nasılsa tescil olunan bir markaya karşı 6769 sayılı Kanun'un 25 inci maddesi gereğince hükümsüzlük davası açılabilir.

2. 6769 sayılı Kanun'un 6 ncı maddesinde ise markanın tescili ile ilgili “nispi ret nedenleri” düzenlenmiştir. Bu nedenlerin ortak özelliği, tescili talep olunan marka üzerinde üçüncü bir kişinin üstün hak iddiasına dayanmasıdır. Mutlak ret nedenlerinden farklı olarak nispi ret nedenlerinin kamu menfaati ile herhangi bir ilgisi bulunmamaktadır. Nispi ret nedenleri, mahkeme veya Kurum tarafından resen dikkate alınmazlar. Bunların mutlaka 6769 sayılı Kanun'un 18 inci maddesi gereğince ilgili kişiler tarafından itiraz olarak ileri sürülmesi gerekir. İlgili kişiler, itiraz hakkını kullanmaktan feragat edebilirler. Nispi ret nedenlerinden birinin varlığı dolayısıyla tescil olunmaması gerekirken her nasılsa tescil olunan bir markaya karşı 6769 sayılı Kanun'da belirtilen prosedür takip edilerek kesinleşmiş YİDK kararı aleyhine iptal davası açılabileceği gibi, aynı Kanun'un 25 inci maddesindeki şartlar dairesinde hükümsüzlük davası da ikame edilebilir.

3. Somut olay ile ilgisi bulunması bakımından nispi ret nedenlerinden 6769 sayılı Kanun'un 6/1 inci maddesi üzerinde durulması gerekmektedir.

4. 6769 sayılı Kanun'un 6/1 inci maddesindeki düzenleme; "Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.” hükmünü haizdir. Buna göre anılan madde kapsamında tescil için başvurusu yapılan marka ile tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka arasında halk tarafından karıştırılma ihtimâlinden (iltibas) bahsetmek için hem karşılaştırmaya konu marka işaretleri arasında hem de işaretlerin tescil edileceği mal ve hizmetler arasında aynılık veya benzerlik olması gerekir.

5. 6769 sayılı Kanun'un 6/1 inci maddesi kapsamında markalara ait mal ve hizmet listelerinde yer alan mal ve hizmetlerin “aynı veya benzer” olup olmadığının değerlendirmesinde, sınıflandırmaya ilişkin ulusal ve uluslararası düzenlemelerin bağlayıcı kurallar içermediği dikkate alındığında, karşılaştırma konusu mal ve hizmetlerin ait oldukları sınıf numaraları ile bağlı kalınmamalıdır. Karşılaştırmaya konu mal veya hizmet farklı sınıflarda yer almakla birlikte, hammadde-mamul ilişkisi, pazarlama koşulları, amaçları, satış sonrası servis ve onarım süreçlerinde ortaya çıkan müşteri çevresindeki ayniyet, birinin diğeri yerine ikame edilebilmesi gibi birçok açıdan benzerlik içerebilmektedir. Bu itibarla karşılaştırmaya konu mal veya hizmet farklı sınıflarda olsa da “aynı veya benzer” olabilmektedir.

6. Tescil için başvurusu yapılan marka ile tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka arasında halk tarafından karıştırılma ihtimâlinden bahsedebilmek için mal ve hizmetin aynı veya benzer olmasının yanında işaretlerin de “aynı veya benzer” olması gerekmektedir. İşaretler arasında benzerlik değerlendirmesi yapılırken işaretler arasında görsel, işitsel ve anlamsal benzerliğin yanında esas olarak halk (tüketici) nezdinde bir bütün olarak uyandırdığı izlenim esas alınmalıdır. Bir işaret, görsel, işitsel, anlamsal veya diğer bir açıdan farklı olsa bile, “bütünsel” bir açıdan kendisine yaklaşıldığında herhangi bir sebeple halk gözünde başka bir marka ile bağlantısı varmış intibaı yaratarak onu çağrıştırıyorsa ve bu yüzden halkın mal veya hizmet tercihinde etkili oluyorsa, marka olarak tescili engellenebilir. Başka bir deyişle müşterilerin ihtiyaçları olan mal veya hizmetleri bunları ayırt etmek maksadıyla kullanılan işaretlerin birbirine yakınlığı dolayısıyla karıştırmaları ihtimâl dâhilindeyse bir marka ile diğer bir işaret arasında “benzerlik” vardır. Bu itibarla markanın bir bütün olarak algılanmasına etki eden bütün unsurlar her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmeli ve halk tarafından karıştırılma ihtimâli buna göre belirlenmelidir. Burada belirtilen halk; işin ilgilisi veya uzmanı olmayan ancak doğrudan muhatabı olan ortalama tüketicidir.

7. Karıştırılma ihtimâlinde önemli olan husus, tüketicilerin bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde ve herhangi bir sebeple bağlantı kurma ihtimâlidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım veya bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir. Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” bunların karıştırılabileceği yönünde ise iki işaret arasında karıştırma ihtimâlinin bulunduğu kabul edilmelidir. Başka bir anlatımla karıştırılma ihtimâli; görsel, biçimsel, anlamsal ve işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın asıl unsurları ve tamamlayıcı unsurları, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine tüketicilerin, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.

8. Hemen belirtilmelidir ki; işaretlerin benzerliğinde ve karıştırılma ihtimâlinde dikkate alınacak önemli bir unsur da, önceki markanın ayırt edici niteliğidir. Önceki markanın ayırt edici niteliği düşük ise küçük farklılıklarla dahi karıştırılma ihtimâli ortadan kaldırılabilir. Bu gibi hâllerde önceki marka ile başvuru arasında mevcut farklı unsurların veya ortak unsurlara yapılan ilavelerin ayırt ediciliği ve sonraki başvuruyu yeterince farklılaştırıp farklılaştırmadığı üzerinde durulmalıdır. Nitekim Avrupa Marka ve Tasarım Ağı Ortak Bildirgesinde de belirtildiği üzere, markalar düşük seviyede ayırt ediciliği olan bir unsuru paylaşıyorsa, karıştırılma ihtimâli değerlendirmesinde örtüşmeyen bileşenlerin markaların genel izlenimi üzerindeki etkisine odaklanılacaktır. Başka bir anlatımla önceki markanın ayırt edici niteliği düşük ise markaların örtüşmeyen bileşenlerinin benzerlikleri/farklılıkları ve ayırt edicilikleri ele alınarak sonuca gidilecektir.

9. Bununla birlikte önceki markanın tanınmış olması da işaretler arasında karıştırılma ihtimâlini artıran bir unsurdur. Gerçekten de bir işaretle karşılaşan tüketici, bu işaretin tanınmış markanın sadece bir unsurunu içermesi hâlinde dahi bunlar arasında bir bağlantı kurabilmektedir. Zira tanınmış markayı oluşturan ibareler tüketici nezdinde yerleşmiş olduğundan, sonraki işaret görüldüğünde bu işaretteki bazı farklılıklar gözden kaçırılarak tanınmış marka ile bağlantı kurulabilmektedir. Ancak vurgulamak gerekir ki, 6769 sayılı Kanun 6/1 inci maddesi kapsamında, önceki markanın tanınmış olması, tescil edilmek istenen markanın sadece aynı veya benzer mal ve hizmetler yönünden benzerlik değerlendirilmesinde dikkate alınmalıdır. Tanınmış markanın tescil edildiği mal ve hizmetlerden farklı mal ve hizmetlerde korunup korunamayacağına 6769 sayılı Kanun'un 6/1 inci maddesi kapsamında değil, aynı Kanun'un 6/5 inci maddesi kapsamında yapılan değerlendirmeden sonra karar verilmelidir.

10. 6769 sayılı Kanun'un 6/5 inci maddesi; “Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.

” hükmünü haizdir. Görüldüğü üzere anılan maddede bir markanın tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka ile aynı veya benzer olmasına rağmen, farklı mallar veya hizmetlerde kullanılabileceği açıkça vurgulanmış, ancak tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir.

11. Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı tarafından davalı ...'a ait "..." ibareli marka başvurusuna karşı "..." ve "..." esas ibareli markalara dayalı olarak 6769 sayılı Kanun'un 6 ncı maddesi kapsamında yapılan itiraz üzerine davalı Kurum Markalar Dairesi Başkanlığınca, başvuru markasındaki ibare ile davacıya ait markalardaki ibareler arasında karıştırılmaya neden olacak düzeyde benzerlik bulunmadığı gerekçesiyle davacı itirazının reddine karar verildiği, bu karara karşı yapılan davacı itirazının ise nihai olarak dava konusu YİDK kararıyla reddedildiği anlaşılmaktadır.

12. Davacının itiraz mesnet markalarından "..." esas unsurlu markalarındaki kelime sağa eğik formda özgün bir şekilde oluşturulmuş, kelimenin başındaki "..." harfi ise ayırt edici bir şekilde tasarlanmıştır. Davalı ...'a ait davalı marka başvurusundaki "..." ibaresi de davacının "..." esas unsurlu marklarında olduğu gibi sağa eğik formda oluşturulan bir kelimeden ibaret olduğu gibi kelime başındaki "..." harfinin şekli de davacıya ait aynı marka ile yüksek düzeyde benzerlik içermektedir. Bunun yanında taraf markalarındaki ibarelerin ilk üç harfindeki ayniyet sebebiyle işitsel benzerlik de mevcuttur.

13. Bu itibarla davalı ...’a ait “...” ibareli marka ile davacıya ait ve “...” esas unsurlu markalar arasında karıştırılmaya neden olacak düzeyde benzerliğin mevcudiyeti açıktır. Dolayısıyla anılan taraf markalarındaki ibare benzerliğinin, marka kapsamlarındaki benzer mal ve hizmetler bakımından 6769 sayılı Kanun'un 6/1 inci maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği gibi davacının "..." ibareli markasının tanınmışlığının zarar göreceğine dair iddia bakımından yine 6769 sayılı Kanun'un 6/5 inci maddesi kapsamında bir değerlendirme yapılması gerekir.

14. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında; taraf markalarındaki "..." ve "..." ibareleri arasında karıştırılmaya neden olacak düzeyde benzerlik bulunmadığından direnme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş, Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.

15. Hâl böyle olunca; İlk Derece Mahkemesince önceki kararda direnilmesi doğru olmadığından, hükmün Özel Daire bozma kararında belirtilen nedenlerle bozulması gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Dosyanın 6100 sayılı Kanun’un 373 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

06.12.2023 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.

"K A R Ş I O Y"

Dava, YİDK kararının iptali ve marka hükümsüzlüğünün tespitine ilişkindir.

Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, bu kararın bozulması üzerine önceki kararda direnilmiştir.

Sayın çoğunluk ile aramızda oluşan uyuşmazlık, davacı markası ile davalı markanın benzer nitelikte olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

Davacının "lin" ile başlayan çok miktarda ürünü bulunmaktadır. Bu ürünlerin her birinin yazı karakteri farklı olduğu gibi, birbirine benzeyen yazılar da bulunmaktadır. Davalının markası ise "..." isimlidir. Davacının marka isimleri genellikle beş harften oluşmaktadır. Davalının markası ile ilk üç harf uyuşmaktadır. İlk üç harfin uyuşması nedeniyle benzerliğin kabul edilmesi hâlinde hiçbir şahıs "lin" ile başlayan yeni bir çikolata markası alamayacaktır. Esasen ilk üç harf dahi tam olarak benzememektedir.

Hâl böyle olunca Yerel Mahkemenin direnme gerekçelerinin yerinde olduğu kanaatine vardığımızdan kararın onanması düşüncesiyle sayın çoğunluğun bozma görüşüne katılmıyoruz.

Kaynak:https://www.hukukihaber.net/hukuk-genel-kurulunun-2023694-e-20231207-k-sayili-karari