ADALET HABERLERİ

ADALET HABERLERİ

Hukuk Genel Kurulu'nun 2023/650 E., 2025/408 K. sayılı kararı

Hukuk Genel Kurulu'nun 2023/650 E., 2025/408 K. sayılı kararı
1 Okunma

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 25.06.2025 tarihli, 2023/650 E., 2025/408 K. sayılı kararı

T.C.

Yargıtay

Hukuk Genel Kurulu

2023/650 E., 2025/408 K.

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/2431 E., 2022/2116 K.

ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 01.11.2022 tarihli ve

2022/5867 Esas, 2022/15061 Karar sayılı BOZMA kararı

Taraflar arasındaki tapu iptal ve tescil, mümkün olmadığı taktirde taşınmaz bedelinin tahsili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davalı vekilinin istinaf itirazlarının kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 5. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; İstanbul ili Üsküdar ilçesi ... Mahallesi, 2642 (eski 978) ada 11 parsel sayılı taşınmazın inşaat ruhsatı alınması sırasında davalı idarenin zorlaması ve yanlış yönlendirmesi sonucu 1.152,00 m2'lik kısmının yola terk edildiğini, imar yolu olarak kullanılacağı inancıyla yola terk edilen bu kısmın yol olarak kullanılmadığı gibi üçüncü kişilerin özel mülkiyetine geçirileceği yönünden duyum aldıklarını ileri sürerek davalı idare adına olan tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya kayıt ve tescilini, mümkün olmadığı takdirde bedelinin davalı idareden yasal faiziyle birlikte tahsilini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı idare vekili cevap dilekçesinde; davaya konu taşınmazın 1.152,00 m2'lik kısmının bedelsiz olarak ve herhangi bir şart koşulmaksızın müvekkiline terk edildiğini, davacının terk ettiği kısmın yola terk amacı dışında işlem gördüğü yönündeki iddiasının ispata muhtaç olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 20.02.2020 tarihli ve 2016/203 Esas, 2020/44 Karar sayılı kararıyla; davacı her ne kadar tapu kaydının iptalini talep etmiş ise de hâlen tapu kayıt maliki olan kişi ya da kişilerin dosyada davalı olarak gösterilmediği, bu nedenle tapu iptali ve tescil talebinin dinlenemeyeceği, öncesinde imar planı değişikliği ile kullanım hakkı elinden alınıp bilahare imar planı değişikliği yapılarak taşınmazın özel şahıslara satılması eyleminin el atma niteliğinde olduğu, davacının uğradığı zararın tazmin edilmesi gerektiği gerekçesiyle ıslah talebi de dikkate alınarak davanın kabulüne, 426.240,00 TL bedelin yola terk işleminin yapıldığı tarih olan 04.09.2013 tarihinden hesaplanacak yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 04.02.2022 tarihli ve 2020/911 Esas, 2022/224 Karar sayılı kararıyla; davanın konusunu oluşturan 1.920,00 m2 büyüklüğündeki 2642 ada 11 parsel sayılı taşınmazda, davacı ve dava dışı diğer paydaşların inşaat yapabilmeleri amacıyla 1.152,09 m2'lik kısmının bedelsiz olarak ... adına yola terk edildiği, dava konusu taşınmazın fen bilirkişi raporuna ekli krokide B harfi ile işaretli 849,82 m2'lik bölümünün 2642 ada 28 parsel, C harfi ile işaretli 6,12 m2'lik kısmının ise 2642 ada 27 parsel olarak kayıtlı bulunduğu, 2642 ada 28 parsel sayılı taşınmazın bir şirkete ait olduğu ve davalı idare tarafından taşınmazda konut yapılabilmesi için yapı ruhsatı verildiği, yapılan keşif sırasında taşınmaz üzerinde çalışma yapıldığının tespit edildiği, dolayısıyla davalı idare tarafından bu kısımların terk amacına uygun olarak kullanılmadığı, fen bilirkişi rapor ve krokisinde B ve C harfleriyle gösterilen 855,94 m2'lik kısımda davacı payına düşen bedele hükmedilmesi ve davanın niteliği gereğince dava tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle davalı idare vekilinin istinaf itirazlarının kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulü ile 316.697,80 TL el atma bedelinin dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalı idareden tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;

''...Dosyada bulunan kanıt ve belgelere, kararın dayandığı gerekçelere göre; İstanbul İli, Üsküdar İlçesi, ... Mahallesi 2642 ada 11 parsel sayılı 1.920,00 m² yüzölçümlü davacının hissedar olduğu taşınmazın, davacının ve dava dışı diğer paydaşların taşınmazda inşaat yapabilmeleri amacıyla 1.152,09 m²lik kısmının 22.09.2005 tarihli tescil istem belgesi ile bedelsiz olarak ... adına yola terk edildiği, dava konusu taşınmazın fen bilirkişi raporuna göre, krokide B harfi ile işaretli 849,82 m²lik kısmının 2642 ada 28 parsel ve C harfi ile işaretli 6,12 m²lik kısmının 2642 ada 27 parsel olarak kayıtlı bulunduğu, bu taşınmazların şirkete ait olduğu ve yapılan keşif sırasında bu taşınmazlar üzerinde harfiyat çalışması yapıldığının tespit edildiği, dolayısıyla davalı idare tarafından bu kısımların terk amacına uygun olarak kullanılmadığının anlaşıldığı, ancak fen bilirkişi raporunda A, D ve E harfleri gösterilen toplam 296,15 m²lik bölümün terk amacına uygun olarak yol olarak kullanıldığı anlaşıldığından, halen yol olarak kullanılan bölümler de dahil olmak üzere rızai terke konu toplam 1.152,09 m²lik bölümün tamamı için bedel hesaplayan ilk derece mahkemesi kararına karşı davalı idare vekilince yapılan istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak, dava konusu taşınmazın yola terk edilen 1.152,09 m²lik kısmından amacına uygun olarak kullanılmayarak 3. kişiler tarafından kullanılan ve 15.04.2019 tarihli Fen Bilirkişi rapor ve krokisinde B ve C harfleriyle gösterilen toplam 855,94 m²lik kısımda davacı payına düşen bedele hükmedilmek suretiyle yeniden esas hakkında hüküm kurulduğu anlaşılmıştır.

Her ne kadar mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de; 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 35. maddesi uyarınca imar düzenlemesi sırasında malikinin muvaffakati ile yol, yeşil alan ve bunun gibi kamu hizmet ve tesislerine ayrılan alan için eski malikleri tarafından mülkiyet iddiasında bulunulamayacağı ve karşılığı da istenemeyeceğinden ve Anayasa Mahkemesinin 07.09.2021 tarihli ve 2017/22268 başvuru nolu kararı da dikkate alındığında davacıların kendi isteği ile yapılan işlemden elde ettiği menfaat de gözetilerek davanın reddi yerine yazılı gerekçe ile kabulüne karar verilmesi,

Doğru görülmemiştir..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; inşaat izni alabilmek için davalı idarenin şart koşması nedeniyle tapu maliklerince yola terk edilen taşınmazdan idarenin önemli ekonomik yarar elde ettiği, yol olarak bağışlanan kısmın konut alanına dönüştürülerek bundan elde edilecek ekonomik menfaatin davalı idareye ait olmasının Devlete güven ilkesini zedeleyeceği, ayrıca belediyenin konut alanına dönüştürdüğü taşınmazdan ekonomik çıkar sağlamasıyla elde edilecek kamu yararının, taşınmazın bedelinin malike ödenmemesi sonucu malikin yüklendiği külfete kıyasen çok hafif kaldığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı vekili; verilen kararın Kamulaştırma Kanunu'nun 35. maddesine aykırı olduğunu, dava konusu taşınmazla ilgili gerçekleştirilen idari işlemler ve uygulamadaki planların hukuka uygun olarak yürürlükte olduğunu, terk işleminin arsa maliklerinin talebi üzerine gerçekleştirildiğini, davacının inşaat alanının brüt parselden yapılması nedeniyle inşaat alanı olarak kaybının bulunmadığını ileri sürerek hükmün bozulmasını talep etmiştir.

C. Uyuşmazlık

Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; taşınmazda inşaat izni alınması karşılığında bir kısım payın yola terk edilmesinden sonra, 15.04.2019 tarihli fen bilirkişi rapor ve krokisinde B ve C harfleriyle gösterilen toplam 855,94 m2'lik kısımda imar uygulaması ile özel mülkiyete dönüştürülmesinden kaynaklanan tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tazminat istemine ilişkin eldeki davada, taşınmazın uyuşmazlığa konu bölümünün eski maliki tarafından karşılığının istenip istenemeyeceği, buradan varılacak sonuca göre davanın reddine karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

D. Gerekçe

1. İlgili Hukuk

1. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın (Anayasa) 35. maddesi,

2. 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 35. maddesi,

3. 818 sayılı mülga Borçlar Kanunu'nun 244. maddesi,

4. 2960 sayılı Boğaziçi Kanunu'nun 10. maddesi

2. Değerlendirme

1. Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle ilgili mevzuat hükümleri ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (AİHS) ilgili bölümlerinin açıklanması gerekmektedir.

2. Öncelikle belirtilmelidir ki, Türk Hukuk Lûgatında "bireylerin bir şey üzerindeki egemenliği" olarak kısaca açıklanan ancak mevzuatta tanımı yapılmayan mülkiyet hakkı, toplum yararı ile sınırlı, sahibine gerek yetki ve gerekse ödevler yükleyen kamu ve özel hukuk karakterli, kendine özgü bir haktır (Türk Hukuk Lûgatı: Türk Hukuk Kurumu, Ankara 2021, C.1, s. 828).

3. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın (Anayasa) 35. maddesinde;

“Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.

Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.

Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz" düzenlemesine yer verilerek mülkiyet hakkının varlığı Anayasal bir hak olarak belirlenmiş ve ancak kamu yararı ve kamu düzeni amacı ile sınırlandırılabileceği hüküm altına alınmıştır.

4. 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun "İmar mevzuatı uygulanan veya özel parselasyon yapılan yerler" kenar başlıklı 35. maddesi “…İmar mevzuatı gereğince düzenlemeye tabi tutulan parsellerden düzenleme ortaklık payı karşılığı olarak bir defaya mahsus alınan yol, yeşil saha ve bunun gibi kamu hizmet ve tesislerine ayrılan yerlerle, özel parselasyon sonunda malikinin muvafakati ile kamu hizmet ve tesisleri için ayrılmış bulunan yerler için eski malikleri tarafından mülkiyet iddiasında bulunulamaz ve karşılığı istenemez…” şeklinde düzenlenmiştir.

5. 3194 sayılı İmar Kanunu'nun "Arazi ve arsa düzenlemesi" kenar başlıklı 18. maddesinin ilgili bölümü “…İmar hududu içinde bulunan binalı veya binasız arsa ve arazileri malikleri veya diğer hak sahiplerinin muvafakatı aranmaksızın, birbirleri ile, yol fazlaları ile, kamu kurumlarına veya belediyelere ait bulunan yerlerle birleştirmeye, bunları yeniden imar planına uygun ada veya parsellere ayırmaya, müstakil, hisseli veya kat mülkiyeti esaslarına göre hak sahiplerine dağıtmaya ve re'sen tescil işlemlerini yaptırmaya belediyeler yetkilidir. Sözü edilen yerler belediye ve mücavir alan dışında ise yukarıda belirtilen yetkiler valilikçe kullanılır.

Belediyeler veya valiliklerce düzenlemeye tabi tutulan arazi ve arsaların dağıtımı sırasında bunların yüzölçümlerinden yeteri kadar saha, düzenleme alanındaki nüfusun kentsel faaliyetlerini sürdürebilmeleri için gerekli olan umumi hizmet alanlarının tesis edilmesi ve düzenleme dolayısıyla meydana gelen değer artışları karşılığında "düzenleme ortaklık payı" olarak düşülebilir. Ancak, bu maddeye göre alınacak düzenleme ortaklık payları, düzenlemeye tabi tutulan arazi ve arsaların düzenlemeden önceki yüzölçümlerinin yüzde kırk beşini geçemez.

(Değişik fıkra:4/7/2019-7181/9 md.) Bu madde hükümlerine göre, herhangi bir parselden bir defadan fazla düzenleme ortaklık payı alınmaması esastır. Ancak, her türlü imar planı kararı ile yapılaşma koşulunda ve nüfusta artış olması hâlinde, artış olan parsellerden, uygulama sonucunda oluşan değerinin önceki değerinden az olmaması kaydıyla, daha önceki imar uygulamalarında yapılan terk veya kesintiler dikkate alınmak suretiyle ilk uygulamadaki düzenleme ortaklık payı oranını % 45’e kadar tamamlamak üzere ilave düzenleme ortaklık payı kesintisi yapılabilir...” hükmünü içermektedir.

6. Bedelsiz terk işleminin yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan 818 sayılı mülga Borçlar Kanunu'nun 244. maddesinin ilgili kısımları;

“….., aşağıdaki hallerden biri vukuunda elden yaptığı hibeden veya tenfiz ettiği taahhüdünden rücu ve mevhubunlehin elinde halen ne kalmış ise onun iadesini dava edebilir.

...

3 - Mevhubunleh, hibeyi takyit eden mükellefiyeti haklı bir sebep olmaksızın icra etmezse…” hükmüne amirdir.

7. 2960 sayılı Boğaziçi Kanunu'nun 10. maddesinin 1. fıkrasında; "Geri görünüm" bölgesinde Taban Alan Kat Sayısı (T....S.) azami % 15 ve 4 katı (H = 12.50 m. irtifaı), "Etkilenme" bölgesinde ise gene Taban Alanı Kat Sayısı (T....S.) % 15 ve 5 katı (H = 15.50 m. irtifaı) geçmemek şartı ile konut yapılabilir. Daha önce belediyeye bilabedel terk edilmiş veya edilecek olan alanlar bu hesaba dahil edilir. Hesabat brüt alan üzerinden yapılır 1/1/1982 den sonra alınmış "Yüksek Anıtlar Kurulunun" kararları ile 22/7/1983 onay tarihli planda kazanılmış haklar saklıdır." şeklinde düzenleme bulunmaktadır.

8. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) başlangıçta mülkiyete ilişkin bir kural içermemekle birlikte, Sözleşmenin yürürlüğe girmesinden önce mülkiyet hakkının da yer almasına yönelik bir protokol oluşturulmuş ve İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme'ye Ek Protokol imzalanmıştır. Ek 1 No.lu Protokol’ün 1. maddesinde; “Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir.

Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez” hükmü öngörülmüş olup, protokolün 1. maddesi mülkiyetin korunmasını düzenlemektedir. Bu madde üç kuraldan oluşmaktadır. Bu kuralların ilki, mülkiyet hakkına saygı duyulması biçiminde genel ilkedir. İkincisi, mülkiyet hakkından kamu yararı nedeniyle hukuka uygun olarak yoksun bırakılmasının meşruluğu ilkesi ve nihayet üçüncüsü, mülkiyet hakkının kamu yararına uygun olarak kullanılması düzenlemesinin, meşru bir müdahale sayılacağı ilkesidir.

9. 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 35. maddesinde düzenlenen ve uygulamada yola/yeşil alana vs. terk olarak bilinen kamuya bedelsiz devredilen taşınmazlar yönünden mülkiyet hakkının ihlâl edilip edilmediği meselesi hem Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), hem de Anayasa Mahkemesi (AYM) kararlarına konu olmuştur.

10. AİHM; 07.04.2015 tarihli ve 55549/11 Başvuru No.lu Sağlık İnşaat Turizm Sanayi Taahhüt ve Tic. Ltd. Şti./Türkiye davasında; "İhtilaf konusu taşınmaz üzerine adalet sarayı inşa edildiği, idare tarafından kamu hizmetine ayrıldığı, mülkün başlangıçta tören alanı olarak kullanılmasının öngörüldüğü doğru olsa da, yerel imar planının sonradan Adalet Bakanlığının ihtiyaçları doğrultusunda değiştirildiği, Belediye tarafından söz konusu taşınmaz ile Hazineye ait bir başka taşınmazın trampa edildiği ve her iki taşınmazın sırasıyla iki idare adına tapuya tescil edildiği, söz konusu trampa işleminin, konuya uygulanabilir kurallara riayet edilerek gerçekleştirildiği, başvuran tarafından devredilen taşınmaz üzerine, adalet sarayı inşa edildiği ve diğer taşınmazın da yine kamunun kullanımına sunulduğu, Mahkeme (AİHM) başvuranın, taşınmazı idare tarafından kamu hizmetine tahsis edilmesi nedeniyle, mülkünün iade edilmesini ya da iade edilmemesi hâlinde, taşınmazının değerine karşılık gelen tutarda tazminat almayı yasal olarak isteyemeyeceği kanısında olduğunu..." açıklamıştır.

11. AİHM’nin 05.12.2017 tarihli ve 49025/06 Başvuru No.lu Kuddusi Bilici/Türkiye davasında; AİHM, "öncelikle başvuran tarafından devredilen arsanın ortaöğretim okulunun inşa edilmesi için kullanılmasının öngörülmesine rağmen, gözden geçirilen yerel şehircilik planı ardından ihtilaf konusu parselin kamuoyuna açık yeşil alan olarak tahsis edildiği, sözleşmeci devletlerin sahip oldukları takdir yetkisini dikkate alarak, Mahkeme (AİHM) yeşil alan yapılmasının da kamu yararı niteliği taşımasından şüphe etmemek gerektiği kanaatiyle başvurunun kabul edilemez olduğuna..." karar vermiştir.

12. AYM’nin 07.09.2021 tarihli ve 2017/22268 başvuru No.lu kararında ise; "...Başvurucunun sahibi olduğu 61.389 m² yüz ölçümündeki taşınmazda yola terk ettiği 21.654 m²lik kısmının sosyal kültürel tesis alanına dönüştürülmesi ve daha sonra bu alanın 3.379 m²lik kısmının Belediye adına avlulu kârgir düğün salonu olarak tapuya tescil edilmesi mülkiyet hakkına müdahale teşkil etmektedir. Ancak müdahalenin genel bir imar uygulamasının parçası olarak değil söz konusu taşınmazın başvurucunun ifraz talebi üzerine -ekonomik açıdan yarar sağlamak için- parselasyon işleminin yapıldığı dikkate alınmalıdır. Buna göre başvurucu, taşınmazı olduğu gibi kullanmak yerine ifraz ettirerek tasarruf ve devir işlemlerinde bulunmayı tercih etmiştir. Öte yandan söz konusu parselasyonun ancak ifraz edilen parseller için taşınmazın bir kısmının yola terki suretiyle yapılabileceği başvurucu tarafından öngörülebilir bir durum...” olduğu gerekçesiyle mülkiyet hakkının ihlâl edilmediğine karar verilmiştir. Benzer yönde Anayasa Mahkemesi, kamu hizmetine tahsis şartı bulunmaksızın bağışlanan ve belediyece üçüncü kişiye devredilen taşınmaz hissesinin başvurucuya iade edilmemesinin -bu bağışla elde etmeyi amaçladığı tüm yararlara kavuştuğu da dikkate alındığında- başvurucuya olağan dışı, aşırı ve ölçüsüz bir külfet yüklemediği sonucuna ulaşmıştır (Şahin Tosun, B. No: 2014/10857, 11.01.2017). Buket Baran ve diğerleri kararına konu olayda ise, başvurucuların murisi imar planında yeşil alan vasfıyla yer alan taşınmaza ilişkin olarak belediye ile yapmış olduğu anlaşma uyarınca taşınmazının bir kısmını bedelsiz olarak kamuya terk etmiştir. Belediye söz konusu taşınmazı bir vakfa devretmiştir. Anayasa Mahkemesi taşınmazın şartlı olarak bağışlandığının ortaya konulamadığını vurgulayarak mülkiyet hakkının ihlâl edildiğine ilişkin iddiayı açıkça dayanaktan yoksun bulmuştur (Buket Baran ve diğerleri, B.No: 2017/14999, 03.12.2020).

13. Somut olay ve dosya kapsamına göre, İstanbul ili, Üsküdar ilçesi, ... Mahallesi 2642 ada 11 parsel sayılı 1.920,00 m2 yüzölçümlü davacının hissedar olduğu taşınmazın, davacı ve dava dışı diğer paydaşların taşınmazda inşaat yapabilmeleri amacıyla 1.152,09 m2'lik kısmının 22.09.2005 tarihli tescil istem belgesi ile bedelsiz olarak ... adına yola terk edildiği açıktır. Fen bilirkişi raporuna göre, dava konusu 2642 ada 11 parselden yola terk edilen krokide B harfi ile işaretli 849,82 m2'lik kısmının 2642 ada 28 parsel olarak, aynı parselden yola terk edilen krokide C harfi ile işaretli 6,12 m²lik kısmının 2642 ada 27 parsel olarak tapuya tescil edildiği, bu taşınmazların dava dışı bir şirkete ait olduğu ve yapılan keşif sırasında bu taşınmazlar üzerinde harfiyat çalışması yapıldığı tespit edilmiş, 2642 ada 11 parselden yola terk edilen krokide A, E ve D harfi ile işaretli bölümlerin ise yol olarak kullanılmakta olduğu açıklanmıştır.

14. Üsküdar Belediye Başkanlığının 17.06.2016 ve 22.06.2016 tarihli yazılarına göre, dava konusu taşınmazın 17.11.1992 tarihli ve 1/1000 ölçekli Boğaziçi Geri Görünüm ve Etkilenme Bölgeleri Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planında; kısmen imar yolu alanında, kısmen de TAKS: 0.15, KAKS:0.60 yapılanma koşullarında, H: 9.50 m (3 kat) irtifada, ayrık nizam konut alanında kalmakta iken, söz konusu parsele yönelik 17.11.1992 ...li 1/1000 ölçekli planlara göre imar uygulaması yapılmış olup, imar uygulaması sonucu parselin yol terkleri yapılarak, yapılaşma değerleri 2960 sayılı Boğaziçi Kanunu kapsamında brüt parselden hesaplanarak 02.03.2016 tarih ve 3/3 cilt/sayfa no ile parsele yapı ruhsatının düzenlendiği, 2960 sayılı Boğaziçi Kanunu ve plan şartları gereğince imar uygulamasının brüt parsel üzerinden yapılması nedeniyle kamuya terk alanlarının inşaat alanı hesabına dahil edildiği, parsel maliklerinin herhangi bir mağduriyetinin bulunmadığı bildirilmiştir.

15. Malikinin muvafakati ile yola terk edilen taşınmazın Kamulaştırma Kanunu'nun 35. maddesi uyarınca eski maliki tarafından karşılığının istenebilmesi için, şarta bağlı bağışlamanın yanı sıra bedelsiz terk nedeniyle eski malikin ekonomik açıdan yarar sağlamaması gerekmektedir. Eğer malik bağışladığı taşınmazın yol dışında başka bir amaç için kullanılmasını istemiyorsa şarta bağlı bağışlama yapma imkânına sahiptir. Somut olayda ise 22.03.2005 tarihli tescil istem belgesine göre yola terk işlemi şarta bağlı yapılmadığı gibi 2960 sayılı Boğaziçi Kanunu kapsamında olan dava konusu 2642 ada 11 parsel sayılı taşınmazda imar uygulamasının brüt parsel üzerinden yapılması nedeniyle kamuya terk alanlarının inşaat alanı hesabına dahil edildiği, yapılaşma değerlerinin brüt parselden hesaplanarak yapı ruhsatının düzenlendiği anlaşılmakla davacının mağduriyetinin bulunmadığı sonuca varılmıştır.

16. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; tapu maliklerince inşaat izni alabilmek için davalı idarenin şart koşması nedeniyle yola terk edilen taşınmazdan idarenin önemli ekonomik yarar elde ettiği, bu nedenle hükmün onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

17. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

18. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun'un 371. maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Dosyanın 6100 sayılı Kanun'un 373. maddesinin 2. fıkrası uyarınca kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

25.06.2025 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.

Kaynak:https://www.hukukihaber.net/hukuk-genel-kurulunun-2023650-e-2025408-k-sayili-karari