ADALET HABERLERİ

ADALET HABERLERİ

Hukuk Genel Kurulu'nun 2023/634 E., 2023/1280 K. sayılı kararı

Hukuk Genel Kurulu'nun 2023/634 E., 2023/1280 K. sayılı kararı
3 Okunma

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 20.12.2023 tarihli, 2023/634 E., 2023/1280 K. sayılı kararı

T.C.

Yargıtay

Hukuk Genel Kurulu

2023/634 E., 2023/1280 K.

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Yargıtay 7. Hukuk Dairesi (İlk Derece Mahkemesi Sıfatıyla)

SAYISI : 2023/3 E., 2023/1 K.

KARAR : Davanın reddine

1. Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı Yargıtay 7. Hukuk Dairesince ilk derece mahkemesi sıfatıyla yapılan yargılama sonunda, davanın reddine karar verilmiştir.

2. Karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği düşünüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi

4. Davacı vekili ... 3. Asliye Hukuk Mahkemesine sunduğu dava dilekçesinde; müvekkilinin maliki olduğu ... ili Merkez ilçesi ... Köyü 4885 parsel sayılı taşınmaz hakkında ... 3. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2008/1845 Esas, 2009/727 Karar sayılı kararı ile ortaklığın satış suretiyle giderilmesine dair karar verildikten sonra bu taşınmazın satıldığını ve tapuda tescilinin yapıldığını, ancak bahsi geçen dosyadaki muris ... ile müvekkili arasında isim benzerliği olması nedeniyle yanlışlığa sebebiyet verildiğini, müvekkiline ait taşınmazın davacıların murisine ait olmadığını, bu nedenle sehven satış yapıldığını, yanlış açılan dava ve yargılama sebebiyle müvekkiline ait taşınmazın haksız olarak satıldığından müvekkilinin zarara uğradığını, davanın belirsiz alacak davası olduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL tazminatın davalı Adalet Bakanlığından tahsilini talep etmiş; 28.05.2018 tarihli ıslah dilekçesi ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla taleplerini 49.336,26 TL artırarak 59.336,26 TL’nin satış tarihinden itibaren yasal faizi ile tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı

5. Davalı Adalet Bakanlığı vekili cevap dilekçesinde; öncelikle müvekkilinin husumetinin bulunmadığını, davanın süresinde açılmadığını, eldeki davanın belirlenebilir olduğunu, ilgili mevzuatta aranan yasal şartların oluşmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.

Görevsizlik Kararı

6. ... 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 25.09.2018 tarihli ve 2017/532 Esas, 2018/871 Karar sayılı kararı ile; davanın kabulü ile 59.336,26 TL maddi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

7. ... 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 25. Hukuk Dairesinin 17.03.2020 tarihli ve 2019/425 Esas, 2020/599 Karar sayılı kararı ile; dava tarihi itibariyle yürürlükte olan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 47 nci maddesi gereğince ilk derece mahkemesi hâkiminin hukuki sorumluluğuna dayalı olarak Devlet aleyhinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde davanın açılması gerektiği, ilk derece mahkemesince görevsizlik kararı verilmesi gerekirken işin esasına girilerek davanın kabulüne karar verilmesinin isabetsiz olduğu gerekçesiyle davalının istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ... 3. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

8. ... 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 04.12.2020 tarihli ve 2020/188 Esas, 2020/397 Karar sayılı kararı ile; tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde 6100 sayılı Kanun’un 47 nci maddesi gereğince mahkemenin görevsiz olduğu gerekçesiyle davanın göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan usulden reddine, davacı tarafından başvurulması hâlinde dosyanın görevli ve yetkili Yargıtayın ilgili dairesine gönderilmesine, başvurmadığı takdirde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine karar verilmiştir.

9. Davacı vekilinin dosyanın görevli ve yetkili Yargıtay 4. Hukuk Dairesine (İlk Derece Mahkemesi sıfatıyla) gönderilmesini talep etmesi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin (İlk Derece Mahkemesi sıfatıyla) 24.02.2021 tarihli ve 2021/15 Esas, 2021/20 Karar sayılı kararı ile; “…Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu’nun 23/01/2020 tarih ve 2020/1 sayılı kararı uyarınca, ortaklığın giderilmesi istemine ilişkin olarak verilen hükmün ve kararların temyiz inceleme görevi Yargıtay 14. Hukuk Dairesi’ne ait olup, HKM.nun 47. maddesindeki düzenleme de dikkate alındığında eldeki davada ilk derece mahkemesi sıfatıyla yargılama yapma görevi Yargıtay 14. Hukuk Dairesi’ne aittir. Bu nedenle dava dilekçesinin görevsizlik nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekir…” gerekçesiyle davanın görevsizlik nedeniyle usulden reddine, karar kesinleştiğinde ve süresi içinde talep hâlinde dosyanın görevli Yargıtay 14. Hukuk Dairesine gönderilmesine karar verilmiştir.

10. Yargıtay 14. Hukuk Dairesince davacı vekilinin dosyanın görevli ve yetkili Yargıtay 14. Hukuk Dairesine (İlk Derece Mahkemesi sıfatıyla) gönderilmesini talep ettiğini belirtilerek dava dilekçesi ve görevsizlik kararları ekli cevap dilekçesini ve varsa karşı dava dilekçesini sunması aksi hâlde dava dilekçesindeki vakıaları inkâr etmiş sayılacağına dair ihtarlı olarak davalı ... Hazinesine 06.07.2021 tarihinde tebligat yapılması üzerine Maliye Hazinesi vekili 29.07.2021 havale tarihli cevap dilekçesinde; davanın süresinde açılmadığını, müvekkili aleyhine usulüne uygun açılmış tazminat davası bulunmadığını, davalı Adalet Bakanlığı aleyhine açılan eldeki davanın müvekkili aleyhine dönüştürülemeyeceğini, bu nedenle davalı Adalet Bakanlığı hakkındaki davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiğini, müvekkiline delillerin tebliğ edilmediğini, belirsiz alacak davası açılamayacağını, 6100 sayılı Kanun’un 46 ncı maddesinde belirtilen koşulların mevcut olmadığını, davacının müvekkilinden talep edebileceği bir zararının bulunmadığını, davacının ancak ... 3. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2008/1845 Esas sayılı dosyasındaki taraflardan sahtecilik eylemine dayalı olarak varsa zararının tazminini talep edebileceğini, illiyet bağını kesen eylem nedeniyle müvekkilinden tazminat talep edilmesinin mümkün olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Özel Dairenin Birinci Kararı

11. Dosyanın gönderildiği Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 01.03.2022 tarihli ve 2021/3 Esas, 2022/1 Karar sayılı kararı ile; “..Davacı vekili dava dilekçesinde T.C. Adalet Bakanlığı'nı hasım olarak göstermiş daha sonra bu kabil davaların ancak Hazine aleyhine açılabileceğini gerekçe göstererek iradi taraf değişikliği talebinde bulunmuş ise de, davalı taraf, davacı tarafın iradi taraf değişikliği talebini kabul etmediklerini vurgulamıştır.

Tarafta iradi değişiklik 6100 sayılı HMK'nın 124. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre;

"Bir davada taraf değişikliği ancak karşı tarafın açık rızasıyla mümkündür.

Bu konuda kanunlarda yer alan özel hükümler saklıdır.

Ancak maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişlikliği talebi karşı tarafın rızası aranmaksızın hakim tarafından kabul edilir" şeklindedir.

Bu madde metnine göre tarafta iradi değişiklik ancak karşı tarafın açık rızası ile ya da maddi bir hatadan kaynaklanıyorsa karşı tarafın rızası aranmaksızın kabul edilebilir.

Somut uyuşmazlıkta, yukarıdaki açıklamalar ışığında HMK'nın 124. maddesindeki iradi taraf değişikliği koşullarının gerçekleştiğinden söz edilemeyeceğinden Dairemizce davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Yukarıda açıklanan gerekçelerle; Davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle REDDİNE..” karar verilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu Kararı

12. Özel Dairenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

13. Hukuk Genel Kurulunun 28.12.2022 tarihli ve 2022/7-570 Esas, 2022/1934 Karar sayılı kararı ile; ön sorun yönünden davacı vekilinin duruşma isteğinin reddine karar verildikten sonra esas yönünden “…34. Somut olayda yargılama sırasında davalı olduğu belirtilen Adalet Bakanlığına ilişkin cevap ve beyan dilekçelerini sunan vekilin Maliye Hazinesi vekili olduğunu belirterek dilekçeleri imzaladığı ve yasal hasım olan Maliye Hazinesinin de davalı olarak davaya dâhil edildiği açıktır.

35. O hâlde taraf teşkilinin sağlandığı anlaşılan eldeki davanın esasının incelenerek sonucuna göre karar verilmelidir.

36.Bu nedenle Özel Daire kararının bozulması gerekir…” gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.

Özel Dairenin İkinci Kararı

14. Yargıtay 7. Hukuk Dairesince Hukuk Genel Kurulunun bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda 04.04.2023 tarihli ve 2023/3 Esas, 2023/1 Karar sayılı kararı ile;

“…Dairemizce verilen 01.03.2022 tarih ve 2021/3 Esas, 2022/1 Karar sayılı kararımızın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna temyiz incelemesi için gönderilmiş olup, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 28.12.2022 tarih ve 2022/7-570 Esas, 2022/1934 Karar sayılı ilamıyla bozulmasına karar verilerek dosya Dairemize gönderilmiş, bozma ilamının taraflara usulüne uygun olarak tebliğ edildiği ve bozma üzerine yargılama devam olunarak işin esasına geçilmiş ve taraf vekillerinin beyanları alınmıştır.

Davacı vekili bozma sonrası yapılan duruşmada vermiş olduğu beyanında; Önceki yazılı ve sözlü beyanlarını tekrar ederek, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

Davalı hazine vekili bozma sonrası yapılan duruşmada vermiş olduğu beyanında; HMK'nın 46 ncı maddesindeki şartların oluşmadığından davanın reddine karar verilmesini beyan etmiştir.

İhbar olunan, bozma üzerine yapılan yargılama sırasında davaya herhangi bir cevap vermemiştir.

Hâkimlerin hukuki sorumluluğu Hukuk Muhakemeleri Kanununun 46-49. maddelerinde düzenlenmiş bulunmaktadır. Kanunda gösterilen sorumluluk nedenleri, örnek niteliğinde olmayıp, sınırlı ve sayılı durumları ifade etmektedir.

Tazminat istemi, yasa yolları düzenlenmiş bulunan yargısal işlem ve kararlara ilişkindir. Hatalı olduğu ileri sürülen yargısal işlemlerde, özel amaç ile davranıldığı yönünde bir delil de bulunmamaktadır.

Davacı vekili, ... 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2017/532 Esas sayılı dava dosyasında yerel mahkeme hakiminin yargılama faaliyetinden dolayı uğradıkları zararın davalıdan tahsilini talep etmiştir. Dava konusu olayda ...nun 46 ncı maddesinde yer alan nedenler bulunmamaktadır.

Dava edilen talebin konusu, Hukuk Muhakemeleri Usulu Kanunda sınırlı sayıda yazılı sorumluluk gerektiren hususlardan olmadığından davanın reddine karar verilmiştir.

HÜKÜM : Yukarıda açıklanan gerekçelerle;

1- Davanın REDDİNE

2- 6100 sayılı HMK'nun 49. maddesi gereğince disiplin para cezasının takdirine yer olmadığına,

3- Davacıdan peşin alınan 170,78 TL ve ıslah dilekçesi ile yatırılan 850,00 TL olmak üzere toplam 1.020,78 TL harçtan alınması gereken 276,40 TL'nin mahsubu ile kalan 744,38 TL'nin istek halinde davacıya iadesine,

4- Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 17.800,00 TL vekalet ücretinin, davacıdan alınıp kendisini vekil ile temsil eden davalı ... Hazinesine verilmesine,

5-Yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 6100 sayılı HMK'nun 333. maddesi uyarınca hükmün kesinleşmesinden sonra yatırılan avanstan kullanılmayan kısmın davacıya iadesine,

6-Davalının yaptığı yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,

7-İhbar olunan tarafından dosyada herhangi bir yargılama gideri yapılmadığı anlaşıldığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına…” karar verilmiştir.

Kararın Temyizi

15. Özel Daire kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. ÖN SORUN

16. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce, davacı vekilinin temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına yönelik istemi ön sorun olarak tartışılmış ve değerlendirilmiştir.

III. GEREKÇE

Ön sorun yönünden

17. Ön sorun ile ilgili hususların açıklığa kavuşturulması açısından temyiz incelemesinde duruşma yapılmasına ilişkin yasal düzenlemelerin incelenmesi ve konunun adil yargılanma hakkı kapsamında irdelenmesi gereklidir.

18. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının (Anayasa) “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36 ncı maddesinin birinci fıkrasında:

"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir." hükmü yer almaktadır.

19. Anayasada adil yargılanma hakkının kapsamı düzenlenmediğinden bu hakkın kapsam ve içeriğinin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) “Adil yargılanma hakkı” başlıklı 6 ncı maddesi çerçevesinde belirlenmesi gerekir. Anılan maddeye göre, “Herkes davasının medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir…”.

20. Anayasanın 36 ncı maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının temel unsurlarından birisi de Anayasanın 141 inci maddesinde düzenlenen yargılamanın açık ve duruşmalı yapılması ilkesidir. “Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması” kenar başlıklı 141 inci maddesinin birinci fıkrası :

“Mahkemelerde duruşmalar herkese açıktır. Duruşmaların bir kısmının veya tamamının kapalı yapılmasına ancak genel ahlâkın veya kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı hallerde karar verilebilir” şeklindedir.

21. Yargılamanın açıklığı ilkesinin amacı adli mekanizmanın işleyişini kamu denetimine açarak yargılama faaliyetinin saydamlığını güvence altına almak ve yargılamada keyfiliği önlemektir. Bu yönüyle anılan ilke hukuk devletinin en önemli gerçekleştirme araçlarından birisini oluşturur. "Duruşmalı yargılama hakkı" her türlü yargılamanın mutlaka duruşmalı yapılması zorunluluğu anlamına gelmez.

22. Usul ekonomisi ilkesi, pozitif temelleri olan bir ilkedir. Zira, Anayasanın 141 inci maddesine göre Devlet, yargılamanın basit, çabuk ve ucuz gerçekleşmesi için gereken tedbirleri almak zorundadır. Bundan başka AİHS’nin 6 ncı maddesine göre, herkes davasının makul bir süre içinde adil ve açık olarak görülmesini isteme hakkına sahiptir. 6100 sayılı Kanun’un 30 uncu maddesinde “usul ekonomisi” başlığı altında düzenlenen hükme göre hâkim, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür (... Serkan Arslan, E-Duruşma Hukuk Yargılamasında Videokonferans Yöntemi, İstanbul 2023, s. 82-83). Bu nedenle adil yargılama ilkelerine uyulmak şartıyla usul ekonomisi ve iş yükünün azaltılması gibi amaçlarla bazı yargılamaların duruşmadan istisna tutulması ve duruşma yapılmaksızın karara bağlanması anayasal hakların ihlâlini oluşturmaz.

23. Özellikle ilk derece mahkemeleri önünde duruşmalı yargılama yapılıp karar verildikten sonra kanun yolu incelemesinin, tarafların iddia veya savunmaları yazılı olarak alındıktan sonra dosya üzerinden yapılması hâlinde adil yargılanma hakkının ihlâlinden söz edilemez (Anayasa Mahkemesi, ... Soysal ve diğerleri, B. No: 2014/2678, 17.11.2016, § 36; ... Topel Çelikoğlu, B. No: 2013/8049, 18.02.2016, § 80; Kırmızı GAA İnşaat Turizm Gıda Sanayi ve Tic. Ltd. Şti, B. No: 2013/2370, 11.12.2014, § 23; Nevruz Bozkurt, B. No: 2013/664, 17.9.2013, § 32).

24. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) inandırıcılık sorunu taşımayan, karmaşık olmayan veya olaylarla ilgili hiçbir tartışmanın bulunmadığı, oldukça teknik davalar ile mahkemelerin tarafların sunduğu görüşlere ve diğer belgelere dayanarak, adil ve makul bir biçimde karar verebilecekleri davalar için duruşma yapılmasının gerekli olmayabileceğini belirtmiştir (AHİM, Jussila/Finlandiya, § 41, Döry/İsveç, B. No:28394/95, 12.11.2002, § 37, ... ... Şimşek/Türkiye, B. No: 5488/05, 28.2.2012, § 30). (Adnan Altın, kararı, § 47).

25. Temyiz yolunda, hüküm mahkemesinin kararı sadece hukuka uygunluk bakımından inceleme konusu yapılabilir. Yargıtay, istinaf mahkemesi gibi, bir vakıa, tahkikat ve yargılama mahkemesi değildir. Temyiz yolunda, hüküm mahkemesinin kararı incelenerek, hüküm mahkemesine bildirilmiş olan vakıaların usulüne uygun biçimde incelenip incelenmediği, özellikle o vakıalara kanunların (hukukun) doğru uygulanıp uygulanmadığı kontrol edilir.

26. Nitekim Anayasa Mahkemesi de bireysel başvuru yoluyla önüne gelen davalarda verdiği kararlarında, başvurucuların duruşma talepleri bulunmasına rağmen dosya üzerinden inceleme yapılmasının adil yargılanma hakkının ve bu kapsamda aleni yargılama hakkının ihlâli niteliğinde olduğu yönündeki başvurularının “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar vermiştir.

27. Yukarıda yapılan açıklamalar ve özellikle temyiz yolunda yeni vakıa ve delillerin Yargıtay tarafından incelenemeyecek olması karşısında, duruşma isteminin reddi kararlarının hak ihlâli olarak değerlendirilmesi mümkün görülmemektedir.

28. Aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 18.05.2021 tarihli ve 2017/12-2540 Esas, 2021/571 Karar; 17.09.2019 tarihli ve 2019/4-60 Esas, 2019/879 Karar; 22.11.2017 tarihli ve 2016/11-1239 Esas, 2017/1398 Karar ve 22.11.2017 tarihli ve 2017/8-2835 Esas, 2017/1399 Karar sayılı kararlarında da benimsenmiştir.

29. Somut olayda dava, 6100 sayılı Kanun’un 46 ncı maddesine dayalı tazminat istemine ilişkin olup, karmaşık bir dava türü olmadığı gibi verilen karara karşı temyiz istemleri için taraflara başvuru olanağı tanınmış, temyiz dilekçesinin bir örneği cevap hakkı için karşı tarafa tebliğ edilmiştir.

30. Hâkimlerin sorumluluğunu düzenleyen ve eldeki davanın dayanağı olan 6100 sayılı Kanun’un 46 ve devamı maddeleri gereğince, Dairelerin ilk derece mahkemesi sıfatıyla karar verdiği ve temyiz incelemesini Hukuk Genel Kurulunun yaptığı işlerde duruşmalı olarak temyiz incelemesi yapılacağı konusunda açık bir düzenleme yer almamaktadır. Ayrıca Yargıtay Kanunu’nda da bu işlerin temyizinin duruşmalı olarak inceleneceği konusunda açık bir hükme yer verilmemiştir.

31. Şu durumda, Hukuk Genel Kurulunun ağırlıklı işini oluşturan direnme kararlarının dahi temyiz incelemelerinin açıklanan nedenlerle duruşmalı yapılamayacağı öngörülmüşken, diğer işlerinin duruşmalı yapılacağını kabule olanak verecek yasal bir düzenleme ve gereklilik bulunmadığı açıktır. Bu nedenle Hukuk Genel Kurulunun incelemesine tabi işlerde ayrık ve açık bir düzenleme olmadığı sürece duruşmalı inceleme yapılması olanaklı görülmemektedir.

32. Bu nedenle davacı vekilinin duruşma isteğinin reddine oy birliğiyle karar verildikten sonra işin esasının incelenmesine geçilmiştir.

Esas Yönünden

33. Dava, 6100 sayılı Kanun’un 46 ncı maddesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.

34. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 46 ncı maddesinde sorumluluk nedenleri sınırlı olarak sayılmıştır. Anılan maddede “(1) Hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı aşağıdaki sebeplere dayanılarak Devlet aleyhine tazminat davası açılabilir:

a) Kayırma veya taraf tutma yahut taraflardan birine olan kin veya düşmanlık sebebiyle hukuka aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.

b) Sağlanan veya vaat edilen bir menfaat sebebiyle kanuna aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.

c) Farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar veya hüküm verilmiş olması.

ç) Duruşma tutanağında mevcut olmayan bir sebebe dayanılarak hüküm verilmiş olması.

d) Duruşma tutanakları ile hüküm veya kararların değiştirilmiş yahut tahrif edilmiş veya söylenmeyen bir sözün hüküm ya da karara etkili olacak şekilde söylenmiş gibi gösterilmiş ve buna dayanılarak hüküm verilmiş olması.

e) Hakkın yerine getirilmesinden kaçınılmış olması.” düzenlemesi bulunmaktadır.

35. Somut olayda 6100 sayılı Kanun’un 46 ncı maddesinde sınırlı sayıda belirtilen sorumluluk sebeplerinden hiçbiri bulunmadığından ve hâkimin yargılama faaliyetinden dolayı tazminat şartları oluşmadığından Özel Dairece davanın reddine karar verilmesi yerindedir.

36. Hâl böyle olunca, yapılan açıklamalara, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bilgi ve belgelere, Daire kararında açıklanan gerektirici nedenlere, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun olduğu tespit edilen Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın onanması gerekir.

IV. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın ONANMASINA,

Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına,

20.12.2023 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.

Kaynak:https://www.hukukihaber.net/hukuk-genel-kurulunun-2023634-e-20231280-k-sayili-karari