ADALET HABERLERİ

ADALET HABERLERİ

Hukuk Genel Kurulu’nun 2023/627 E., 2025/69 K. sayılı kararı

Hukuk Genel Kurulu’nun 2023/627 E., 2025/69 K. sayılı kararı
1 Okunma

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 19.02.2025 tarihli, 2023/627 E., 2025/69 K. sayılı kararı

T.C.

Yargıtay

Hukuk Genel Kurulu

2023/627 E., 2025/69 K.

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2022/341 E., 2023/7 K.

ASIL VE BİRLEŞEN 2018/237 ESAS, 2018/238 ESAS SAYILI

BİRLEŞEN 2017/141 ESAS SAYILI DAVADA;

BİRLEŞEN İSTANBUL ANADOLU 26. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNİN

2015/157 ESAS SAYILI DAVADA;

ASIL VE BİRLEŞEN DAVALARDA

ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 24.05.2022 tarihli ve

2021/5894 Esas, 2022/4905 Karar sayılı BOZMA kararı

Taraflar arasında birleştirilerek görülen taşınmazların 6292 sayılı Kanun'un 7. maddesi kapsamında bedelsiz iadesi olmadığı takdirde rayiç bedelinin tahsili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl ve birleşen davaların açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.

Kararın asıl davada davacı Kooperatif vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı asıl davada davacı Kooperatif vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 8. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, İlk Derece Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı asıl davada davacı Kooperatif vekili, birleşen 2015/157 Esas sayılı dosyada davacılar vekili ile fer’î müdahil ... vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra temyiz incelemesi sırasında duruşmanın düzenlendiği 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369. maddesinin direnme kararının temyizini kapsamadığı, direnmenin düzenlendiği aynı Kanun’un 373. maddesinde ise duruşmaya yer verilmediği gözetildiğinde direnme kararlarının temyiz incelemesinde duruşma yapılamayacağı kabul edilerek temyiz eden asıl davada davacı Kooperatif vekili, birleşen 2015/157 Esas sayılı dosyada davacılar vekili ve fer’î müdahil ... vekilinin duruşma isteğinin reddine karar verilip Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. ASIL DAVA

1. Davacı Kooperatif vekili; dava konusu İstanbul ili, Pendik ilçesi, ... köyü 333, 423, 468, 477, 486, 488, 492, 494, 543, 544, 552, 595, 596, 602, 603, 646, 648, 661, 662, 690, 691, 692, 696, 697, 699, 703, 707, 731, 738, 812, 813, 860, 883, 891, 912, 923, 924, 925, 941, 942, 943, 946, 947, 951, 952, 1036, 1104, 1111, 1112, 1113, 1153, 1154, 1156, 1272, 1319, 1324, 1329, 1330, 1331, 1332, 1333, 1334, 1335, 1337, 1338, 1339, 1340, 1341, 1342, 1343, 1344, 1345, 1346, 1347, 1348, 1349, 1350, 1351, 1352, 1353, 1354, 1355, 1356, 1388, 1402, 1403, 1406, 1421, 1431, 1436, 1448, 1449, 1452 ve 1453 parsel sayılı taşınmazların davalı Hazine adına kayıtlı olduğunu, dava konusu taşınmazların eski malikleri ile müvekkili Kooperatif arasında Kartal 4. Noterliğinin 10.07.1992 tarihli ve 33027 ile 33028 yevmiye numaralı gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi imzalandığını, müvekkili Kooperatifin bu satış vaadi bedellerini tamamen ödediğini ve zilyetliği devraldığını, Kooperatif tarafından Milli Emlak Müdürlüğüne resmen iade başvurusunda bulunulduğunu ancak idarece cevap verilmediğini, 6292 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi Ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi İle Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun'un (6292 sayılı Kanun) tüm davalarda yargılamanın iadesi ve tescilin idarece yapılmasını öngördüğünü, idarenin iki ay içerisinde başvuruya cevap vermemekle istemi örtülü olarak reddetmiş sayılacağını ve tapuda tescilin ancak hukuk mahkemelerinden talep edilebileceğini, 6292 sayılı Kanun’un iadeye ilişkin 7 ve devamı maddelerinde tanımlanan bedelsiz iade kavramının akdi halefleri de kapsadığını, dolayısıyla hâlen Hazine adına kayıtlı olan taşınmazların müvekkiline 6292 sayılı Kanun hükümlerine göre iadesi gerektiğini ileri sürerek öncelikle tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde ise bedel isteğinde bulunmuştur (İlk Derece Mahkemesince dava konusu 686 ve 731 parsel sayılı taşınmazlar bakımından dava tefrik edilerek ayrı bir esasa kaydedilmiş ise de İstanbul Anadolu 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/237 Esas ve 2018/238 Esas dosyalarında verilen 09.07.2018 tarihli kararlar ile bu davalar yeniden asıl dava ile birleştirilmiştir).

2. Davalı Hazine vekili; dava konusu 486, 492 ve 494 parsel sayılı taşınmazların 6001 sayılı Kanun kapsamında Karayolları Genel Müdürlüğüne devredildiğini ve Hazine ile ilgisinin kalmadığını, bu nedenle 6292 sayılı Kanun kapsamında değerlendirme konusu yapılmasının mümkün olmadığını, 1453 sayılı parsel üzerindeki 2/B şerhinin ise müvekkili idarenin talebi üzerine terkin edildiğini ve davanın konusunun kalmadığını, dava konusu edilen 943, 1036 ve 1452 sayılı parseller bakımından ise tapuda Hazine adına kayda rastlanmadığını, diğer taşınmazlar bakımından da davacının başvurusu üzerine Milli Emlak Müdürlüğünce yapılan incelemenin devam ettiğini ve zımni ret olayının gerçekleşmediğini, ayrıca dava konusu taşınmazların evveliyatında devletin hüküm ve tasarrufunda altındaki yerlerden olduğunu, bu nedenle 6292 sayılı Kanun'un 7. maddesi uyarınca iadeye konu olamayacaklarını belirterek davanın reddini savunmuştur.

II. BİRLEŞEN DAVA

1.Birleşen 2015/157 Esas sayılı dosyada davacı ... ve arkadaşları tarafından açılan davada; davacılar vekili asıl davada dava konusu olan Pendik ilçesi, ... Mahallesi, 697 parsel sayılı taşınmazın müvekkilleri adına kayıtlı iken Kartal 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1973/55 Esas sayılı dosyasında tapu kaydının iptali ile taşınmazın Hazine adına tesciline karar verildiğini, kadastro çalışmaları neticesinde 697 parsel sayılı taşınmazın orman niteliğini kaybettiğini, 2/B parseli niteliğinde olduğunu, 6292 sayılı Kanun’un 7 ve devamı maddeleri ile 345 sayılı Milli Emlak Genel Tebliği uyarınca taşınmazın iadesi için Milli Emlak Genel Müdürlüğüne 11.03.2013 tarihinde idari başvuru yapıldığını, ancak haklı taleplerinin reddedildiğini ileri sürerek tapu iptali ve tescil olmadığı takdirde ise bedel isteğinde bulunmuştur.

2. Davalı Hazine vekili; öncelikle idare mahkemeleri görevli olduğundan davanın yargı yolu nedeniyle reddi gerektiği gibi dava konusu taşınmazın 6292 sayılı Kanun'un 7. maddesi kapsamında iadesinin de mümkün olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 31.03.2020 tarihli ve 2013/339 Esas, 2020/126 Karar sayılı kararıyla; davanın kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkin olduğu, taşınmazın aynına ilişkin davalarda dava konusu taşınmazın gerçek değeri tespit edilerek peşin harcın buna göre alınması gerektiği, taşınmazların keşif sonucu tespit edilen değeri üzerinden alınacak harcın tespit edilerek 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun (492 sayılı Kanun) 30. maddesi uyarınca eksik harcı ikmâl etmek üzere asıl ve birleşen davacılar vekillerine süre verildiği, ancak 6100 sayılı Kanun'un 150/4-5. maddesi uyarınca eksik harcın ikmâl edilmediği, bu nedenle işlemden kaldırılan dosyanın yasal süresi içerisinde de yenilenmediği gerekçesiyle asıl ve birleşen davalar yönünden 6100 sayılı Kanun’un 150/5. maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl davada davacı Kooperatif vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 30.09.2020 tarihli ve 2020/1106 Esas, 2020/1733 Karar sayılı kararıyla; davanın 6292 sayılı Kanun’un 7. maddesi uyarınca bedelsiz iade nedeniyle, tapu iptal ve tescil talebine ilişkin olduğu, davacı Kooperatif vekilinin isteminin tapu iptal ve tescil talebini içermesi karşısında davanın nispi harca tabî olduğu, ancak taşınmazların keşifle belirlenen değeri üzerinden eksik harcın verilen süre içinde tamamlanmadığı gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl davada davacı Kooperatif vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; "...Mahkemece dava konusu taşınmazların yapılan keşif sonucu belirlenen değerleri üzerinden hesaplanan harcın ikmal edilmediği gerekçesiyle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş ise de, dosya kapsamı ve talebin niteliği göz önüne alınarak eldeki davanın maktu harca tabî olduğu ve bu harcın da davacı tarafından dava açılırken yatırıldığı anlaşılmakla, yatırılması gerekli maktu harç davacı tarafından yatırıldığı halde nispi harcın ödenmemesi gerekçesiyle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Kabule göre de, 6292 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi İle Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanunun "2/A veya 2/B belirtmelerinin terkini ve iade edilecek taşınmazlar " başlıklı 7. maddesinde; " (1) İlgililer tarafından idareye başvurulması ve idarece bu başvuru üzerine veya resen yapılan inceleme ve araştırma sonucunda doğruluğu tespit edilmesi hâlinde;

a) Tapu ve kadastro veya imar mevzuatına göre ilgilileri adına oluşturulan ve tapuda halen kişiler adına kayıtlı olan taşınmazlardan Hazine adına orman sınırı dışına çıkarıldığı gerekçesiyle tapu kütüklerine 2/A veya 2/B belirtmesi bulunan veya konulan taşınmazların tapu kayıtları bedel alınmaksızın geçerli kabul edilir ve tapu kütüklerindeki 2/A veya 2/B belirtmeleri terkin edilerek tescilleri aynen devam eder, aynı gerekçeyle bu nitelikteki taşınmazlar hakkında dava açılmaz, açılan davalardan vazgeçilir, açılan davalar sonucunda tapularının iptaliyle Hazine adına tesciline karar verilen, kesinleşen ve tapuda henüz infaz edilmeyen taşınmazlar hakkında da aynı şekilde işlem yapılır. Ancak bu kararlardan infaz edilerek tapuda Hazine adına tescil edilen taşınmazlar ise, ilgilileri tarafından bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki yıl içinde idareye başvurulması hâlinde, bedelsiz olarak önceki kayıt maliklerine veya kanuni mirasçılarına iade edilir.

b) Özel kanunları gereğince Devlet tarafından kişilere satılan, dağıtılan, trampa edilen, bedelli veya bedelsiz olarak devredilen veya iskânen verilen ya da özelleştirme suretiyle satılanlar ile hisseleri devredilen özel hukuk tüzel kişileri adına kayıtlı olan ancak daha sonra Hazine adına orman sınırı dışına çıkarıldığı gerekçesiyle tapu kütüklerine 2/A veya 2/B belirtmesi konulan taşınmazların tapu kayıtları geçerli kabul edilir, aynı gerekçeyle bu nitelikteki taşınmazlar hakkında dava açılmaz, açılan davalardan vazgeçilir, açılan davalar sonucunda Hazine adına tescil edilenler ise, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki yıl içinde ilgilileri tarafından idareye başvurulması hâlinde önceki maliklerine veya kanuni ya da akdî haleflerine bedelsiz olarak iade edilir. Ancak, bu kişilerden taşınmazlarına karşılık daha önce yer verilenlere veya bedeli ödenenlere iade işlemi yapılmaz.

c) Bu fıkra kapsamında kalan taşınmazların kullanıcılarının kayıt maliklerinden farklı kişiler olmaları ve kayıt maliklerinin bu fıkradan yararlanmak istemeleri hâlinde, kullanıcılar bu Kanunda belirtilen şartları taşısalar dahi doğrudan satış hakkından yararlanamazlar.

(2) Birinci fıkra kapsamında kalan taşınmazlardan orman sınırı dışına çıkartılacak yerlerde bulunan ve Hazine adına orman sınırı dışına çıkarıldığı gerekçesiyle tapu kütüklerine 2/B belirtmesi konulması gereken taşınmazların tapu kütüklerine 2/B belirtmesi konulmaz ve bunlar hakkında dava açılmaz.

(3) Birinci fıkra kapsamında kalan taşınmazlardan tapuda Hazine adına tescilli olan taşınmazlar hakkında aynı fıkrada belirtilen süre içerisinde idareye başvurmayan ilgililerin hakları bu süre sonunda sona erer, bu kişiler idareden başkaca talepte bulunamazlar, hak ve tazminat talep edemezler ve dava açamazlar. Bu taşınmazlardan Hazine adına tescilli olanlar idarece satış dâhil genel hükümlere göre değerlendirilir.

(4) Bu maddeye göre ilgililerine iade edilmesi gereken taşınmazlardan orman olduğu iddiasıyla Orman Genel Müdürlüğünce açılan davalar sonucunda orman niteliğiyle Hazine adına tescil edilen, fiilen orman niteliğinde olan veya bu nedenle dava açılması gereken, ağaçlandırılmak üzere Orman Genel Müdürlüğüne tahsis edilen, kamu hizmetlerine ayrılan veya bu amaçla kullanılan, özel kanunlar gereğince değerlendirilmesi gereken veya Maliye Bakanlığınca belirlenen taşınmazlar ilgililerine iade edilmez. Bu taşınmazların yerine, idarece belirlenen ve ilgililerince itiraz ve dava konusu edilmeksizin kabul edilen rayiç bedelleri ödenebilir veya rayiç bedellerine uygun taşınmazlar verilebilir.” düzenlemesi bulunmaktadır.

Yukarıda izah edilen 6292 sayılı Kanun'un 7. maddesi bir bütün olarak değerlendirildiğinde, idareye geniş takdir yetkisinin tanındığı görülmektedir. Zira, idarece iade başvurusu yerinde görülerek taşınmaz iade edilebileceği gibi onun yerine rayiç bedelini ödeyebileceği veya rayiç bedeline uygun başka taşınmaz verebileceği hatta idarenin kanunda belirtilen gerekçelerle taşınmazı iade etmeyebileceği anlaşılmaktadır.

Bu noktada kısaca idari eylem ve idari işlemi tanımlamak gerekirse; idari eylem, kamu idare ve kurumlarının kamu görevine ilişkin, idare hukuku kural ve gereklerine göre yaptığı olumlu veya olumsuz davranış ve fiillerden ibarettir. İdari işlem ise, idari kanunlara dayanılarak yapılan muamelelerdir. İdarenin eylem ve işlemleri, onun kamu hukuku alanındaki kamu gücünü (kamu otoritesini) kullanarak, idare hukuku kural ve gerekleri uyarınca yaptığı faaliyetlerin, hukuki ve maddi hayattaki görünümleridir.

Dosya kapsamından; davacı kooperatifin İstanbul ili, Pendik ilçesi, ... Köyü, 333, 423, 468, 477, 486, 488, 492, 494, 543, 544, 552, 595, 596, 602, 603, 646, 648, 661, 662, 690, 691, 692, 696, 697, 699, 703, 707, 731, 738, 812, 813, 860, 883, 891, 912, 923, 924, 925, 941, 942, 943, 946, 947, 951, 952, 1036, 1104, 1111, 1112, 1113, 1153, 1154, 1156, 1272, 1319, 1324, 1329, 1330, 1331, 1332, 1333, 1334, 1335, 1337, 1338, 1339, 1340, 1341, 1342, 1343, 1344, 1345, 1346, 1347, 1348, 1349, 1350, 1351, 1352, 1353, 1354, 1355, 1356, 1388, 1402, 1403, 1406, 1421, 1431, 1436, 1448, 1449, 1452, 1453 parsel sayılı taşınmazların 6292 sayılı Kanun'un 7.maddesi uyarınca bedelsi,z iadesine, kabul edilmediği takdirde taşınmazların rayiç bedelinin ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

Konuya ilişkin olarak yukarıda değinilen kanun hükümleri ve davacının eldeki davadaki talebi ile bunun dayanağı birlikte irdelendiğinde; dava konusu taşınmazın 6292 sayılı Kanun kapsamında bedelsiz olarak iade şartlarını taşıyıp taşımadığı, idareye başvurup başvurmadığı hususlarının saptanması ve sonrasında dayanak tapunun 7/1-a ve b bentlerinde belirtilen nitelikleri taşıyıp taşımadığı, tapu kaydı belirtilen nitelikleri taşısa bile, taşınmazın bedelsiz iade edilebilecek nitelikte olup olmadığı, taşınmazın yerine rayiç bedelin ödenmesi ya da rayiç bedele uygun taşınmaz verilip verilmeyeceği yönünden ayrıca bir belirleme yapılması şeklindeki faaliyetlerin birer idari işlem olduğunun kabulü gerekmektedir. Davacı tapu iptali ve tescil isteminde bulunsa da maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 s.lı HMK 33 m). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava davacı lehine henüz sicile yansıtılmamış olan mülkiyet hakkının doğmuş olması nedeniyle, tapu iptali ile tescil niteliğinde olmayıp zaten mevcut olan ve tapu sicilinde kayıtlı olan dayanak tapu kaydı uyarınca bedelsiz iadeye ilişkin idari işlemlerin icrasına yöneliktir. Dolayısıyla işin esasının da idare hukuku ilkelerine göre incelemeye uygun olduğu; davanın kökeninde, çözüme kavuşturulmamış mülkiyet, kadastro vs. gibi hukuki ilişkinin bulunmadığı görülmektedir.

Bu durumda, açılan davanın, 2577 sayılı Kanun'un 2. birinci fıkrasının (a) ve (b) bentlerinde belirtildiği üzere; “İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları” ve “İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları” kapsamında, idari yargı yerince çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. Nitekim Uyuşmazlık Mahkemesinin 25.02.2019 tarihli ve 2018/820 Esas, 2019/117 Karar ve 28.05.2020 tarihli ve 2020/56 Esas, 2020/309 Karar sayılı kararları da bu doğrultudadır.

Buna göre; davacının, ilk talebi olan tapu iptal ve tescil talebi bakımından dava şartı yokluğundan usulden reddine, karar verilmesi gerekirken usul ve yasaya aykırı olarak davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi doğru görülmemiştir…”gerekçesiyle karar bozulmuş, bozma nedenine göre sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

B. İlk Derece Mahkemesince Verilen Direnme Kararı

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; önceki gerekçeyle direnme kararı verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde asıl davada davacı Kooperatif vekili, birleşen 2015/157 Esas sayılı dosyada davacılar vekili ve fer’î müdahil ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Asıl davada davacı Kooperatif vekili; 6292 sayılı Kanun’un 7. maddesine göre iade talepli davalarda iadenin ücretsiz olacağı, bu durumun yargı harcı ve vekâlet ücretinin de maktu olmasını gerektiğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

2. Birleşen 2015/157 Esas sayılı dosyada davacılar vekili; birleşen dava yönünden harç eksikliği söz konusu olmayıp tüm harç ve dosya masraflarının eksiksiz olarak ikmâl edildiğini, İlk Derece Mahkemesinin 02.07.2019 tarihli duruşmasının (4) nolu ara kararında davacı Kooperatif vekiline eksik harcı yatırmak üzere kesin süre verildiğini, birleşen dava yönünden harcın ikmâli açısından bir hüküm kurulmadığını, birleşen davanın dava değeriyle esas davanın dava değerinin de birbirinden farklı olduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Uyuşmazlık

Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda, eldeki davanın maktu harca mı nispi harca mı tabî olduğu noktasında toplanmaktadır.

D. Gerekçe

1. İlgili Hukuk

1. 6292 sayılı Kanun'un 7. maddesi.

2. 492 sayılı Kanun'un 15, 16, 27, 28, 30. maddeleri.

3. 6100 sayılı Kanun'un 150. maddesi.

2. Değerlendirme

1.Bilindiği üzere harç; bazı kamu hizmetlerinden yararlanan ve hatta Kanun hükmü ile yararlanmak zorunda bırakılan özel ve tüzel kişilerin, özel menfaatlerine ilişkin olarak, kamu kuruluşlarının hizmetlerinden yararlanmaları karşılığında, belli bir ölçüde bu hizmetlerin maliyetine katılmaları amacıyla konulan ve zor unsuruna dayanan malî yükümlülüklerdir (Burak Pınar, Yargı ve İcra Harçları, Ankara, 2009, s.1-3).

2. Harçlar konusunda genel düzenleme içeren 492 sayılı Kanun'un gerekçesinde harcın tanımı ise; “fertlerin özel menfaatlerine ilişkin olarak, kamu kurumları ve hizmetlerinden yararlanmaları karşılığında yaptıkları ödemelerdir” biçiminde yapılmıştır.

3. Buna göre, bir hizmetin harç konusu olabilmesi için; kişilerin bir kamu kurumundan yararlanmaları, kişilere kamu eliyle özel bir yarar sağlanması ve kamu idaresinin kişilerin özel bir işiyle uğraşması gerekmektedir.

4. Bir kamu hizmetinden dolayı harç alınabilmesi, bu hizmetin kanunla belirlenmesine ve bu hususla ilgili harç alınmasına ilişkin düzenlemelerin de kanunda yer almasına bağlıdır. Nitekim, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 73/3. maddesinde; “Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır” hükmünü içermektedir. Bu Anayasa kuralının, vergi, resim ve harç gibi parasal yükümlülüklerin veya bunlardan bağışıklığın, kapsam ve içeriğinin hiçbir kuşkuya yer vermeyecek biçimde ve açıkça gösterilmesi amacına yönelik bulunduğu bellidir.

5. O hâlde, harca ilişkin bir Kanun hükmünün yorumu ve uygulanmasında, bu ilke ve amacı gözden uzak tutmamak gerekir. Aksi hâlde, kişi ve kurumların yasal dayanağı olmayan bir yükümlülük altına sokulmaları veya Devletin önemli bir gelir kaynağından yoksun bırakılması gibi, kanun koyucunun amacına aykırı ve sakıncalı sonuçların doğmasına yol açılmış olur.

6. Bu kanunilik ilkesine paralel olarak, 492 sayılı Kanun'un 1. maddesinde, bu Kanuna göre alınacak harçlar arasında yargı harçları da bulunmaktadır. Aynı Kanun'un 2. maddesinde ise yargı işlemlerinden bu Kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanların, yargı harçlarına tabî olduğu vurgulanmıştır.

7. Yargı harcı ise devletin mahkemeler aracılığıyla yaptığı adlî hizmete, ondan yararlananların katkısıdır (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulu, 16.11.1983 tarihli ve 1983/5 Esas, 1983/6 Karar). Yargı harçlarının konusuna giren, yani yargı harcına tabî işlemleri genel olarak mahkeme harçları, icra ve iflas harçları olmak üzere ikiye ayırmak mümkündür.

8. Yargı harçlarının konusunu oluşturan harçlardan ilki mahkemelerde ödenecek harçlar olup; bunlar başvurma harcı, celse harcı ile karar ve ilâm harcıdır. Genel olarak yargı harçlarını davayı açan veya harca mevzu olan işlemin yapılmasını isteyen kişiler ödemekle mükelleftir (492 sayılı Kanun md. 11/2).

9. Gereksiz davaların açılmasının ve diğer tarafın haksız yere ızrar edilmesinin önlenmesi için ihdas edilen karar ve ilâm harcı, yargılama giderlerinin de önemli bir kısmını oluşturmaktadır.

10. Karar ve ilâm harcı, maktu ve nispi olmak üzere iki çeşittir. Bu anlamda davanın maktu veya nispi harca tabî olup olmaması, kural olarak dava konusunun para ile değerlendirilebilir olup olmamasına göre değişmektedir. Nispi harç konusu belli bir değerle (para veya para ile değerlendirilebilen bir şey) ilgili davalarda, hüküm altına alınan değer üzerinden tarifedeki belli nisbete göre alınan harçtır. Maktu harç ise konusu belli bir değerle tespit edilemeyen davalarda ve davanın reddine ilişkin kararlardan alınan harçtır.

11. Değer esası 492 sayılı Kanun'un 16. maddesinde düzenlenmiş olup bu ölçüye göre harca tabî işlemlerde (1) sayılı tarifede yazılı değerler üzerinden nispi harç alınır. Yine aynı madde uyarınca müdahalenin önlenmesi, tescil ve tapu kayıt iptali gibi gayrimenkulün aynına taalluk eden davalarda gayrimenkulün değerinin esas alınacağı gibi taşınmazın aynına ilişkin davalarda ecrimisil ve tazminat taleplerinde de bulunulması hâlinde harç, taşınmazın değeri ile talep edilen ecrimisil ve tazminat tutarlarının toplamı üzerinden alınır. Tapu iptali ve tescil isteği ile açılan davaların taşınmazın aynına ilişkin olduğu, dava konusu edilen taşınmaz ya da birden çok taşınmaz hakkında dava açılmış ise taşınmazların, diğer bir deyişle davanın konusunu oluşturan hakkın para ile değerlendirilmesinin mümkün olduğu açıktır. Dolayısıyla bu tür davaların değer esasına göre nispi harca tabî olacağı konusunda bir kuşku bulunmamaktadır.

12. Ne var ki eldeki davalarda, 26.04.2012 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6292 sayılı Kanun'un 7. maddesi uyarınca dava konusu taşınmazların öncelikle bedelsiz iadesi olmadığı takdirde rayiç bedellerinin tahsili talep edilmiştir.

13. 6292 sayılı Kanun'un “Amaç ve Kapsam” başlıklı 1. maddesinde; kanunun amacının 31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanunu'nun (6831 sayılı Kanun) 2. maddesi gereğince Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin değerlendirilmesi, yeni orman alanlarının oluşturulması, nakline karar verilen Devlet ormanları içinde veya bitişiğinde bulunan köyler halkının yerleştirilmesi ve orman köylülerinin kalkındırılmasının desteklenmesi ile Hazineye ait tarım arazilerinin satışına ilişkin usul ve esasların belirlenmesi olduğu ve 6292 sayılı Kanun'un, 6831 sayılı Kanun'un 2. maddesine göre Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerler ile Hazineye ait tarım arazileri hakkında uygulanacağı hüküm altına alınmıştır. Aynı Kanun'un “Tanımlar” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun uygulanmasında 2/A alanlarının 6831 sayılı Kanun'un 2. maddesinin birinci fıkrasının (A) bendine göre Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan ve çıkarılacak yerleri; 2/B alanlarının da 6831 sayılı Kanun'un 20/6/1973 tarihli ve 1744 sayılı Kanunla değişik 2. maddesi ile 23/9/1983 tarihli ve 2896 sayılı, 5/6/1986 tarihli ve 3302 sayılı kanunlarla değişik 2. maddesinin birinci fıkrasının (B) bendine veya kesinleşmiş mahkeme kararlarına göre Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan ve çıkarılacak yerleri ifade ettiği belirtilmiştir.

14. 6292 sayılı Kanun'un “2/A veya 2/B belirtmelerinin terkini ve iade edilecek taşınmazlar“ başlıklı 7. maddesinde Hazine adına orman sınırı dışına çıkarılan taşınmazlardan (2/A) veya (2/B) olduğu gerekçesiyle açılan davalar sonucunda tapuları iptal edilerek Hazine adına tescil edilen taşınmazların önceki kayıt maliklerine veya kanuni mirasçılarına (birinci fıkranın (b) bendindeki taşınmazlar açısından akdi halefler dahil) bedelsiz iade edilmesi hüküm altına alınmıştır.

15. Asıl ve birleşen davalarda tapu kayıtlarına dayanılarak 6292 sayılı Kanun'un 7. maddesinde öngörülen bedelsiz iade olmadığı taktirde tazminat istemli ve terditli olarak dava açmış olup bu davalar bünyesinde mülkiyet ihtilafı barındıran klasik tapu iptali ve tescil davası niteliğinde değildir. Bu davalar çekişmeli taşınmazlar yönünden 6292 sayılı Kanun'un 7. maddesinde sayılan bedelsiz iade koşullarının mevcut olup olmadığının belirlenmesi suretiyle çözümlenecek, anılan özel yasadan kaynaklanan bir tespit davası niteliğindedir. Madde metninde açıkça bedelsiz iade denildiğinden artık 492 sayılı Kanun'un 16. maddesi uyarınca para ile ölçülebilen bir değer esasından bahsetmek de mümkün değildir.

16. Hâl böyle olunca; bir hakkın tespitine yönelik eldeki davaların maktu harca tabî olduğunun kabulü gerekir.

17. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, davanın mülkiyetin el değiştirmesine dayalı tapu iptali tescil davası olup nispi harca tabî olduğu gerekçesiyle direnme kararının uygun olduğu görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

18. O hâlde İlk Derece Mahkemesince Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

19. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Asıl davada davacı Kooperatif vekili, birleşen 2015/157 Esas sayılı dosyada davacılar vekili ve fer’î müdahil ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun'un 371. maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine,

Dosyanın 6100 sayılı Kanun'un 373/1. maddesi uyarınca kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

19.02.2025 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.

Kaynak:https://www.hukukihaber.net/hukuk-genel-kurulunun-2023627-e-202569-k-sayili-karari