Hukuk Genel Kurulu'nun 2023/456 E., 2024/512 K. sayılı kararı

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 09.10.2024 tarihli, 2023/456 E., 2024/512 K. sayılı kararı
T.C.
Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu
2023/456 E., 2024/512 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
KARAR : Davanın reddine
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 06.04.2022 tarihli ve
2022/526 Esas, 2022/5036 Karar sayılı BOZMA kararı
Taraflar arasındaki tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı ... vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılıp düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davacılar vekilince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; müvekkilinin 1999 yılından itibaren tarım ve hayvancılık ile uğraştığını, 01.10.1999 tarihinden itibaren devam eden Çine Ziraat odası kaydı bulunduğunu, 30.04.2000 ve 31.05.2000 tarihli iki adet müstahsil makbuzlarından da anlaşılacağı üzere dava dışı Kar Gıda Kollektif Şirketine süt satışı yaptığını, davalı Kurum tarafından 2003 yılından itibaren sigortalı olarak tescil edildiğini, müvekkilinin 1999 yılından itibaren tarımsal faaliyette bulunduğunu belirterek davalı Kuruma yaptığı başvurunun reddedildiğini ancak ilk prim tevkifatının yapıldığı 30.04.2000 tarihini takip eden Mayıs ayının başından itibaren sigortalı sayılması gerektiğini ileri sürerek 01.05.2000 tarihinden itibaren 2926 sayılı Kanun kapsamında sigortalı olduğunun tespitine karar verilmesini talep etmiş, yargılama sırasında davacının vefat etmesi üzerine mirasçıları davaya devam etmiştir.
II. CEVAP
Davalı ... (SGK/Kurum) vekili; müstahsil makbuzu düzenleyen firma bildirim listelerinde sigortalının ismine rastlanmadığından yükleme işleminin yapılamadığını, Kurum kayıtlarının aksinin yazılı delillerle ispatlanması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 23.02.2021 tarihli ve 2018/278 Esas, 2021/137 Karar sayılı kararı ile; davacı murisin kendisine ait tarlada çiftçilik ve büyükbaş hayvan besiciliği yaparak geçimini sağladığı, Kuruma intikal eden giriş bildirgesine istinaden 01.11.2003 itibariyle tarım Bağ-Kur sigortalısı olarak tescil edildiği, teslim ettiği ürün bedelinden 30.04.2000 ve 31.05.2000 tarihlerinde prim kesintisi yapıldığı ancak bu kesintilerin Kurum kayıtlarına girmemesi nedeniyle geriye dönük tescil talebinin kabul edilmediği, davacı adına prim tevkifatı bulunması, 01.10.1999 tarihinden itibaren devam eden Çine Ziraat odası kaydı, kolluk tahkikatı ve tarım işi ile uğraştığına ilişkin tanık anlatımları birlikte değerlendirildiğinde prim kesintisinin Kurum kayıtlarına intikal etmemesinin sorumluluğunun davacıya yükletilemeyeceği, 4 seri No.lu Tebliğ uyarınca müstahsil makbuzunu saklama yükümlülüğünü yerine getiren ve bu suretle sigortalı olma iradesini gösteren davacının ilk tevkifatın yapıldığı tarihi takip eden aybaşın
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 03.11.2021 tarihli ve 2021/1632 Esas, 2021/1674 Karar sayılı kararı ile; davacının kendi nam ve hesabına tarımsal faaliyeti nedeniyle kendi sigortalılık haklarını takip etme yükümlülüğünü öngören yasal düzenlemeler gereğince talep ettiği dönemde herhangi bir işlem yapmadığı, davalı Kuruma sigortalılık iradesini ortaya koyan bir başvuru gerçekleştirmediği ve 20 yıla yakın süre öncesine ilişkin olup özel hukuk tüzel kişi tarafından düzenlenen ve içeriğinde yer alan kesintinin Kurum hesaplarına intikalinin gerçekleşmediği belirgin bulunan, geçerli olduğunun kabulünü gerektirir bir niteliğe de sahip olmayan makbuza dayalı istemin kabulünün mümkün olmadığı, Özel Daire ve Hukuk Genel Kurulunun yerleşik içtihatlarından farklı yaklaşım içeren Hukuk Genel Kurulunun 15.02.2017 tarihli ve 2015/1283 Esas, 2017/242 Karar sayılı kararındaki değerlendirmeye katılmanın da mümkün olmadığı gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararı kaldırılıp düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
"... Eldeki dava dosyasında, davacının sunmuş olduğu 30.04.2000 ve 31.05.2000 tarihlerinde ... adına iki adet müstahsil makbuzunun varlığı karşısında başka kimlik bilgileri içermediği anlaşılmaktadır. Yine davacının, Kurumca kabul edilen tarım bağkur sigortalılık süresinin; 01.11.2003 ve devam eden şekilde olduğu ve ziraat oda kaydının ise 01.10.1999 tarihinden itibaren devam ettiği belirgindir. Uyuşmazlık konusu dönem; 01.05.2000-01.11.2003 tarihleri arasında olup öncelikle mezkur müstahsil makbuzlarının davacıya aidiyetinin belirlenmesi gerekir.
Mahkemece, öncelikle davacı ile aynı ad ve soyadını taşıyan başka kimse olup olmadığı ilgili nüfus Müdürlüklerinden araştırılarak ayrıca Kuruma aynı isim ve soyisimde başka kayıt olup olmadığı sorulup müstahsil makbuzlarının aidiyeti belirlenmeli, böylece uyuşmazlık konusu husus, hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde çözümlenip; deliller hep birlikte değerlendirilip takdir edilerek varılacak sonuç uyarınca bir karar verilmelidir.
Aidiyetin davacılar murisi ...’e ait olduğunun belirlenmesi halinde az yukarıda ayrıntılı açıklandığı üzere; tarım bağ-kur sigortalılık hakkının kazanılması için tevkifat kesintisi yeterli olup, tevkifat kesintisinin ayrıca kuruma intikal etmesi aranmayacağının gözetilerek bir karar verilmesi gerekmektedir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz ardı edilerek eksik araştırma ve inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacılar vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun kabulüne ilişkin kararı bozulmalıdır...." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; önceki gerekçeye ilaveten teslim edilen ürün bedellerinden özel kuruluşlar tarafından yapılan ve Kuruma intikal etmediği çekişmesiz bulunan kesintiye dayalı sigortalılık tescili ve geçmişe yönelik Tarım Bağ-Kur sigortalılık süresi tespitinin mümkün olmadığı yönündeki yerleşik Yargıtay içtihatlarından ayrılan ve içtihat değişikliğine yol açacak olan uygulamanın Hukuk Genel Kurulu tarafından karara bağlanması gerektiği vurgulanmak suretiyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Direnme kararına karşı süresi içinde davacılar vekilince temyiz isteminde bulunulmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili, davada tek dayanaklarının müstahsil makbuzu olmadığını, müvekkillerinin murisinin çok uzun zamandan beri kendi adına tarım ve hayvancılık yaptığını, tevkifatların davalı Kuruma intikal etmemesinin hukuki sorumluluğunun müvekkilerinin murisine yüklenemeyeceğini ve murisin eşinin de dava sonucu elde edilecek sosyal güvenlik hakkından faydalanacağını ileri sürerek direnme kararının bozulmasını talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; 30.04.2000 ve 31.05.2000 tarihli iki adet müstahsil makbuzunun Özel Daire bozma kararında belirtilen araştırmalar yapılarak davacılar murisine aidiyeti araştırıldıktan sonra davacılar murisine ait olduğu belirlendiği takdirde dava dışı şirket tarafından ürün teslimi sırasında tevkifat yoluyla davacılar murisi adına kesilen Bağ-Kur priminin Kurum hesabına intikal etmemesinin tescile engel olmayacağı gözetilerek tescil istemi hakkında karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
1. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun (5510 sayılı Kanun) geçici 7 nci maddesi.
2. 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu'nun (2926 sayılı Kanun) 2, 3, 5, 7, 9, 10 ve 36 ncı maddeleri.
3. 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu 4 Seri No.lu Uygulama Tebliği (Tebliğ) ilgili maddeleri.
2. Değerlendirme
1. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konuyla ilgili yasal düzenlemeler ve kavramlar üzerinde kısaca durmak gerekir.
2. Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun geçici 7 nci maddesi uyarınca davanın yasal dayanağını oluşturan ve 17.10.1983 tarihinde kabul edilip 20.10.1983 tarihli ve 18197 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 2926 sayılı Kanun'un 2 nci maddesinin ilk hâlinde kanunla veya kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulan sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın tarımsal faaliyette bulunan kimselerden 22 yaşını doldurmuş erkeklerle 22 yaşını doldurmuş aile reisi kadınların bu Kanun'a göre sigortalı sayılacağı belirtilmiş, 15.04.1987 tarihli ve 3350 sayılı Kanun'un 1 inci maddesi ile eklenen fıkra ile de uygulama tarihinde 50 yaşını dolduran kadınlarla 55 yaşını dolduran erkeklerin istekleri hâlinde kapsama alınacağı hükme bağlanmıştır. Ancak Anayasa Mahkemesinin 14.07.2007 tarihli ve 2003/81 Esas ve 2007/50 Karar sayılı kararı ile 2 nci maddenin birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan “…aile reisi…” ibaresinin Anaya
3. Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu'nun sözü edilen 2 nci maddesi 02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanun'un 48 inci maddesi ile değişikliğe uğramış olup madde;
"Kanunla veya kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulan sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın 3 üncü maddenin (b) bendinde tanımlanan tarımsal faaliyetlerde bulunanlar, bu Kanuna göre sigortalı sayılırlar.
Yukarıdaki fıkra hükmüne göre sigortalılığın tespit, tescil ve takibine ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı, Çevre ve Orman Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığı tarafından bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren altı ay içinde müştereken çıkarılacak bir yönetmelikle belirlenir.
İlk tescil tarihinde ellisekiz yaşını dolduran kadınlarla, altmış yaşını dolduran erkekler istekleri halinde kapsama alınırlar." şeklinde yeniden düzenlenmiştir.
4. Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu'nun "Tanımlar" kenar başlıklı 3 üncü maddesinin (b) bendinde "Tarımsal Faaliyette Bulunanlar: Kendi mülkünde, ortaklık veya kiralamak suretiyle başkalarının mülkünde, kamuya mahsus mahallerde ekim dikim, bakım, üretim, yetiştirme ve ıslah yollarıyla veya doğrudan doğruya tabiattan istifade etmek suretiyle bitki, orman, hayvan ve su ürünlerinin üretimini, avlanmasını, avcılar ve yetiştiriciler tarafından muhafazasını, taşınmasını sağlayanları veya bu ürünlerden sair bir şekilde faydalanmak suretiyle kendi adına ve hesabına faaliyette bulunanlar" olarak tanımlanmıştır.
5. Bu itibarla 2926 sayılı Kanun'un 2 ve 3 üncü maddeleri kapsamında kendi nam ve hesabına tarımsal faaliyette bulunanlardan Kanun'da öngörülen belli bir yaşı dolduran kadın ve erkekler dışındakiler bakımından Tarım Bağ-Kur sigortalılığı zorunlu sigortalılık niteliğinde olup sigortalı olmak hak ve yükümlülüğünden vazgeçilemez ve kaçınılamaz (2926 sayılı Kanun md. 5).
6. Sigortalı sayılanlar 2926 sayılı Kanun'un 7 nci maddesi uyarınca sigortalı sayıldıkları tarihten itibaren en geç üç ay içinde Kuruma başvurarak kayıt ve tescillerini yaptırmak zorundadırlar. Bu Kanun'a göre sigortalı sayılanlardan Kanun kapsamına girdikleri tarihten itibaren üç ay içerisinde Kuruma başvurarak kayıt ve tescillerini yaptırmayanların tescil işlemi Kurumca resen yapılacak ve Kanun'un 5 inci maddesi hükmü gereğince tescil edildikleri tarihi takip eden aybaşından itibaren sigortalı sayılacaklar, hak ve yükümlülükleri ise kayıt ve tescil edildikleri tarihi takip eden aybaşından itibaren başlayacaktır.
7. Diğer yandan 2926 sayılı Kanun'un 10 uncu maddesinde kayıt ve tescil işlemlerinde valilik, kaymakamlık, özel idare, belediye, muhtarlık ve nüfus idareleri kayıtları ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarının, kanunla kurulu meslek kuruluşlarının, tarım satış kooperatifleri ve birliklerinin, tarım kredi kooperatifleri ve birliklerinin, Pancar Ekicileri İstihsal Kooperatifleri ile Birliği (Pankobirlik), Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim Şirketi ve tarım kesimine yönelik faaliyette bulunan milli bankaların kayıtlarının esas alınacağı belirtilmiştir. Bu kayıtların tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışmanın yasal karinesi olduğu anlaşılmaktadır.
8. Yargıtayın kararlılık kazanmış uygulaması ile de Tarım Bağ-Kur sigortalılığının kanıtlanması yönünde zirai kuruluşların kayıtları karine olarak kabul edilmektedir ( Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 07.07.2010 tarihli ve 2010/10–359 Esas, 368 Karar; 08.02.2017 tarihli ve 2016/10-1906 Esas, 2017/215 Karar ile 15.02.2017 tarihli ve 2015/10-1283 Esas, 2017/242 Karar sayılı kararları).
9. Gelinen bu noktada belirtilmelidir ki, 2926 sayılı Kanun'un 36 ncı maddesi uyarınca Kurumun prim alacaklarını Bakanlar Kurulu kararı ile ürün bedellerinden tevkifat suretiyle tahsil etmesi mümkündür. Bu hâlde 2 nci madde kapsamına girenlerin belirtilen şekilde prim borçlarının ürün bedellerinden tevkifat suretiyle kesilerek Kuruma ödenmesi durumunda kayıt ve tescil için Kuruma başvuru olmasa dâhi bahse konu biçimde prim ödenmesi suretiyle kayıt ve tescil konusundaki iradelerini ortaya koydukları tartışmasızdır. Kurumun prim ödenmesine rağmen sigortalıyı resen kayıt ve tescil etmemesi kanunun kendisine yüklediği resen tescil mükellefiyetine aykırılık teşkil etmektedir.
10. Nitekim 2926 sayılı Kanun'a tabi sigortalıların ödeyecekleri primlerin ürün bedellerinden tevkif suretiyle tahsil edilmesine ilişkin olmak üzere 01.04.1994 tarihinde uygulanmaya başlanılan 03.04.1993 tarihli ve 93/4384 sayılı Bakanlar Kurulu Kararnamesi ve eki 13.05.1993 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanmıştır. 08.01.1994 tarihli ve 94/5173 sayılı Bakanlar Kurulu Kararnamesi ile de tevkifat oranı %1'e indirilmiştir. 2926 sayılı Kanun ve kararnameler kapsamında konuyu değerlendiren Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu 4 Seri No.lu Uygulama Tebliği düzenlenerek 26.03.1994 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanmış ve 01.04.1994 tarihinden itibaren tarım sigortalılarının prim borçlarının teslim ettiği ürün bedellerinden tevkif suretiyle tahsili ile yersiz olarak alınan tutarların ilgililere geri verilmesine ilişkin usul ve esaslar belirlenmiştir. Tebliğin (B) bendinde tevkifat yapacak olanlar, (C) bendinde çiftçi primlerinin
11. Konu son olarak 01.03.2013 tarihli ve 28574 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak 01.04.2013 tarihinde yürürlüğe giren Tarımsal Faaliyette Bulunanların Prim Borçlarının Sattıkları Tarımsal Ürün Bedellerinden Kesinti Yapılmak Suretiyle Tahsil Edilmesine Daire Tebliğ ile düzenlenmiştir. Bu Tebliğ'in 14 üncü maddesi ile yukarıda belirtilen 26.03.1994 tarihli Tebliğ yürürlükten kaldırılmıştır.
12. 01.04.2013 tarihinde yürürlüğe giren Tebliğ'in 12 nci maddesinin birinci fıkrasında "4 üncü maddede belirtilen gerçek ve tüzel kişilerin, tarımsal faaliyette bulunanlardan satın aldıkları ürün bedellerinden prim borçlarına mahsuben kesinti yapmamaları veya yaptıkları kesinti tutarlarını 7 nci maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen engelleyici bir sebep olmaksızın bu Tebliğde belirtilen süre içerisinde ve tam olarak Kurum hesaplarına intikal ettirmemeleri halinde, gerçek kişilerin kendileri, kamu kurum ve kuruluşlarının tahakkuk ve tediye ile ilgili görevlileri, tüzel kişiliğe haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst derecedeki yönetici ve yetkilileri ile kanuni temsilcileri Kuruma karşı işverenleriyle birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludurlar." hükmüne yer verilmiş, maddenin devam eden fıkralarında kesinti tutarlarını Kurum hesaplarına intikal ettirmeyenlerden prim kesintilerinin tahsiline ilişkin usul ve esaslar düzenlenmiştir. Sözü edilen maddenin dördüncü f
13. Ayrıca bu Tebliğ'in 13 üncü maddesinde Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurlarının Kanun'un 59 uncu maddesi uyarınca tarımsal faaliyette bulunanlardan satın aldıkları ürün bedellerinden kesinti yapmak zorunda olan gerçek ve tüzel kişilerin kesinti yapıp yapmadıklarını, kesinti tutarlarını tam olarak ve süresi içinde Kurum hesaplarına intikal ettirip ettirmediklerini tespit amacıyla anılan gerçek ve tüzel kişilerin ilgili defter, evrak ve muhasebe kayıtlarını teftiş, kontrol ve denetleme yetkisini haiz oldukları hüküm altına alınmıştır.
14. Tebliğ'in 6 ncı maddesinin birinci fıkrasında "Ürün alımı sırasında kesinti yapmak zorunda olan gerçek ve tüzel kişiler, söz konusu satın alma işlemleri nedeniyle düzenlemek zorunda oldukları belgelere; tarımsal faaliyette bulunanların adı ve soyadını, ürün bedelini, kesinti tutarını, kesinti tarihini ve T.C. kimlik numarasını kaydetmek zorundadırlar." hükmüne yer verilmiş, maddenin devam eden üçüncü fıkrasında ise tarımsal faaliyette bulunanların prim borçlarının, sattıkları ürün bedellerinden kesinti suretiyle ödendiğini ispatlayabilmeleri ve yersiz tahsil edilen kesinti tutarlarını iade olarak alabilmeleri için birinci fıkrada belirtilen bilgilerin alıcılarca düzenlenen belgelerde eksiksiz olarak yer almasını talep etmeleri ve kendilerine verilen belgeleri muhafaza etmeleri gerektiği belirtilmiştir.
15. Kendi nam ve hesabına tarımsal faaliyette bulunan ancak sigortalılık tescili mevcut olmayan ve dolayısıyla bildirimsiz kalan sigortalılar yönünden 5510 sayılı Kanun'un 86 ncı maddesinde hizmet akdine tâbi çalışan sigortalılara ilişkin olarak düzenlenen hizmet tespit davasına eş değer bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Yasal düzenlemeler gereğince tarımda kendi nam ve hesabına çalışan ancak kayıt ve tescilini yaptırmayan sigortalıların hak ve yükümlülükleri kayıt ve tescil edildikleri tarihi takiben başlayacaktır. Bu itibarla kayıt ve tescil ya da tescil yerine geçen iradi prim ödemesi veya prim tevkifatı öncesine isabet eden tarımsal faaliyet ve buna dayalı sigortalılığın tespiti mümkün değildir. Öte yandan kayıt ve tescil konusundaki iradeyi ortaya koyan prim tevkifatının aidiyet ve tespitini konu alan davalarda Anayasal temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının hayata geçirilmesi, bunun yanında gerçeğe aykırı sigortalılık edinme durumlarının önlenmesi bakımından gerçeğin hiçbir kuşkuya ve d
16. Somut olayda 17.10.2003 tarihinde Kuruma kayıtlarına giren tarım sigortalılığı Bağ-Kura giriş bildirgesine istinaden 2926 sayılı Kanun kapsamında 01.11.2003 tarihi itibariyle tescili yapılarak sigortalılığı başlatılan davacının 15.05.2017 tarihli dilekçesi ile Kar Gıda San. ve Tic. Koll. Şti. firmasına ait 30.04.2000 ve 31.05.2000 tarihli Bağ-Kur prim kesintisi içeren müstahsil makbuzlarına istinaden 7 No.lu Tebliğ uyarınca ilk tevkifat tarihini takiben tescil talebinde bulunduğu, davalı Kurumca müstahsil makbuzu düzenleyen firma bildirim listelerinde sigortalının ismine rastlanmaması nedeniyle talebin işleme alınmaması üzerine eldeki davanın açıldığı, yargılama sırasında davacının vefat etmesi üzerine davaya mirasçılar tarafından devam edildiği anlaşılmaktadır.
17. Şu hâlde yukarıda değinilen mevzuat hükümleri ile yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; öncelikle uyuşmazlık konusu 30.04.2000 ve 31.05.2000 tarihli Bağ-Kur prim kesintisi içeren müstahsil makbuzlarının davacılar murisine ait olup olmadığı hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmelidir. Bu nedenle müstahsil makbuzunda prim kesintisi yapılan kişi ile davacılar murisinin aynı kişi olup olmadığının tespiti bakımından davacılar murisi ile aynı ad ve soyadını taşıyan başka kimse olup olmadığı ilgili nüfus müdürlüklerinden ve davalı Kurumdan sorulup müstahsil makbuzlarının aidiyeti belirlenmeli, davacılar murisine ait olduğunun belirlenmesi hâlinde özel kuruluşlara teslim edilen ürün bedellerinden tevkifat yolu ile yapılan prim kesintisinin Kuruma intikal edip etmemesinin sigortalının sorumluluğunda olmadığı ve tevkifatın Kuruma intikal etmemesinin tescile engel olmayacağı göz önünde bulundurularak Tarım Bağ-Kur sigortalılık süreleri hakkında karar verilmesi gerekirk
18. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15.02.2017 tarihli ve 2015/10-1283 Esas, 2017/242 Karar, 21.06.2023 tarihli ve 2022/10-792 Esas, 2023/677 Karar ile 21.06.2023 tarihli ve 2022/10-1180 Esas, 2023/678 Karar sayılı kararları da aynı yöndedir.
19. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında ürün tesliminin özel kuruluşlara yapılması hâlinde hak ve mükellefiyetin başlangıcı için bu tevkifatın Kurum hesabına intikal etmesinin zorunlu olduğu, dava konusu müstahsil makbuzlarının davacılar murisine aidiyeti belirlendiği takdirde dahi Kurum hesabına intikal etmeyen kesintiye dayalı olarak sigortalılık tescili ve Tarım Bağ-Kur sigortalılık süresinin tespiti mümkün olmadığından direnme kararının onanması gerektiği ileri sürülmüşse de bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
20. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki hükümde direnilmesi doğru olmamıştır.
21. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine,
Dosyanın 6100 sayılı Kanun'un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
09.10.2024 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.
''K A R Ş I O Y''
Uyuşmazlık, 30.04.2000 ve 31.05.2000 tarihli iki adet müstahsil makbuzunun davacılar murisine aidiyeti araştırıldıktan sonra murise ait olduğu belirlendiği takdirde dava dışı özel hukuk tüzel kişiliği tarafından ürün teslimi sırasında tevkifat yoluyla kesilen Bağ-Kur primi Kurum hesabına intikali aranmaksızın sigortalılık tescilinin ve geçmişe dönük Tarım Bağ-Kur sigortalılığı tespitinin mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
17.10.1983 tarihinde kabul edilip 20.10.1983 tarihli ve 18197 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu’nun (2926 sayılı Kanun) 2 nci maddesinin ilk hâlinde kanunla veya kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulan sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın tarımsal faaliyette bulunan kimselerden 22 yaşını doldurmuş erkeklerle 22 yaşını doldurmuş aile reisi kadınların bu Kanun’a göre sigortalı sayılacağı belirtilmiş, 15.04.1987 tarihli ve 3350 sayılı Kanun'un 1 inci maddesi ile eklenen fıkra ile de uygulama tarihinde 50 yaşını dolduran kadınlarla 55 yaşını dolduran erkeklerin istekleri hâlinde kapsama alınacağı hükme bağlanmıştır. Ancak Anayasa Mahkemesinin 14.07.2007 tarihli ve 2003/81 Esas ve 2007/50 Karar sayılı kararı ile 2 nci maddenin birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan “…aile reisi…” ibaresinin Anayasaya aykırı olduğuna ve iptaline karar veri
Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu'nun sözü edilen 2 nci maddesi 02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanun'un 48 inci maddesi ile değişikliğe uğramış olup madde;
"Kanunla veya kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulan sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın 3 üncü maddenin (b) bendinde tanımlanan tarımsal faaliyetlerde bulunanlar, bu Kanuna göre sigortalı sayılırlar.
Yukarıdaki fıkra hükmüne göre sigortalılığın tespit, tescil ve takibine ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı, Çevre ve Orman Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığı tarafından bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren altı ay içinde müştereken çıkarılacak bir yönetmelikle belirlenir.
İlk tescil tarihinde ellisekiz yaşını dolduran kadınlarla, altmış yaşını dolduran erkekler istekleri halinde kapsama alınırlar." şeklinde yeniden düzenlenmiştir.
Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu'nun "Tanımlar" kenar başlıklı 3 üncü maddesinin (b) bendinde "Tarımsal Faaliyette Bulunanlar: Kendi mülkünde, ortaklık veya kiralamak suretiyle başkalarının mülkünde, kamuya mahsus mahallerde ekim dikim, bakım, üretim, yetiştirme ve ıslah yollarıyla veya doğrudan doğruya tabiattan istifade etmek suretiyle bitki, orman, hayvan ve su ürünlerinin üretimini, avlanmasını, avcılar ve yetiştiriciler tarafından muhafazasını, taşınmasını sağlayanları veya bu ürünlerden sair bir şekilde faydalanmak suretiyle kendi adına ve hesabına faaliyette bulunanlar..." şeklinde tanımlanmıştır.
Bu itibarla 2926 sayılı Kanun'un 2 ve 3 üncü maddeleri kapsamında kendi nam ve hesabına tarımsal faaliyette bulunanlardan Kanun’da öngörülen belli bir yaşı dolduran kadın ve erkekler dışındakiler bakımından Tarım Bağ-Kur sigortalılığı zorunlu sigortalılık niteliğinde olup sigortalı olmak hak ve yükümlülüğünden vazgeçilemez ve kaçınılamaz (2926 sayılı Kanun md. 5).
Sigortalı sayılanlar 2926 sayılı Kanun'un 7 nci maddesi uyarınca sigortalı sayıldıkları tarihten itibaren en geç üç ay içinde Kuruma başvurarak kayıt ve tescillerini yaptırmak zorundadırlar. Bu Kanun'a göre sigortalı sayılanlardan Kanun kapsamına girdikleri tarihten itibaren üç ay içerisinde Kuruma başvurarak kayıt ve tescillerini yaptırmayanların tescil işlemi Kurumca resen yapılacak ve Kanun'un 5 inci maddesi hükmü gereğince tescil edildikleri tarihi takip eden aybaşından itibaren sigortalı sayılacaklar, hak ve yükümlülükleri ise kayıt ve tescil edildikleri tarihi takip eden aybaşından itibaren başlayacaktır.
Diğer yandan 2926 sayılı Kanun'un 10 uncu maddesinde kayıt ve tescil işlemlerinde valilik, kaymakamlık, özel idare, belediye, muhtarlık ve nüfus idareleri kayıtları ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarının, kanunla kurulu meslek kuruluşlarının, tarım satış kooperatifleri ve birliklerinin, tarım kredi kooperatifleri ve birliklerinin, Pancar Ekicileri İstihsal Kooperatifleri ile Birliği (Pankobirlik), Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim Şirketi ve tarım kesimine yönelik faaliyette bulunan milli bankaların kayıtlarının esas alınacağı belirtilmiştir. Bu kayıtların tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışmanın yasal karinesi olduğu anlaşılmaktadır.
Yargıtayın kararlılık kazanmış uygulaması ile de Tarım Bağ-Kur sigortalılığının kanıtlanması yönünde zirai kuruluşların kayıtları karine olarak kabul edilmektedir (Hukuk Genel Kurulunun 07.07.2010 tarihli ve 2010/10–359 Esas, 368 Karar; 08.02.2017 tarihli ve 2016/10-1906 Esas, 2017/215 Karar ile 15.02.2017 tarihli ve 2015/10-1283 Esas, 2017/242 Karar sayılı kararları).
Gelinen bu noktada belirtilmelidir ki, 2926 sayılı Kanun'un 36 ncı maddesi uyarınca Kurumun prim alacaklarını Bakanlar Kurulu kararı ile ürün bedellerinden tevkifat suretiyle tahsil etmesi mümkündür. Bu hâlde 2 nci madde kapsamına girenlerin belirtilen şekilde prim borçlarının ürün bedellerinden tevkifat suretiyle kesilerek Kuruma ödenmesi durumunda kayıt ve tescil için Kuruma başvuru olmasa dâhi bahse konu biçimde prim ödenmesi suretiyle kayıt ve tescil konusundaki iradelerini ortaya koydukları tartışmasızdır. Kurumun prim ödenmesine rağmen, sigortalıyı resen kayıt ve tescil etmemesi Kanun’un kendisine yüklediği resen tescil mükellefiyetine aykırılık teşkil etmektedir.
Nitekim 2926 sayılı Kanun'a tabi sigortalıların ödeyecekleri primlerin ürün bedellerinden tevkif suretiyle tahsil edilmesine ilişkin olmak üzere 01.04.1994 tarihinde uygulanmaya başlanılan 03.04.1993 tarihli ve 93/4384 sayılı Bakanlar Kurulu Kararnamesi ve eki 13.05.1993 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanmıştır. 08.01.1994 tarihli ve 94/5173 sayılı Bakanlar Kurulu Kararnamesi ile de tevkifat oranı %1'e indirilmiştir. 2926 sayılı Kanun ve kararnameler kapsamında konuyu değerlendiren Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu 4 Seri No.lu Uygulama Tebliği (Tebliğ) düzenlenerek 26.03.1994 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanmış ve 01.04.1994 tarihinden itibaren tarım sigortalılarının prim borçlarının teslim ettiği ürün bedellerinden tevkif suretiyle tahsili ile yersiz olarak alınan tutarların ilgililere geri verilmesine ilişkin usul ve esaslar belirlenmiştir. Tebliğin (B) bendinde tevkifat yapacak olanlar, (C) bendinde çiftçi primler
Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu 4 Seri No.lu Uygulama Tebliğinin "Prim Tevkifatı Nedeniyle Tescil ve Sigortalılığın Başlangıcı" kenar başlıklı (I) bendinde ise, " 2926 sayılı Kanun'un 2 inci maddesine göre sigortalı sayıldıkları halde, Kanunun 7 nci maddesinde öngörülen üç aylık süre içinde Kuruma kayıt ve tescilini yaptırmayan sigortalıların tescil işlemleri, Kanunun 9 uncu maddesine göre Kurumca re'sen yapılmakta ve sigortalıların hak ve yükümlülükleri de kayıt ve tescil edildikleri tarihi takip eden aybaşından itibaren başlamaktadır.
Ancak Kanunun 2 nci maddesine göre sigortalı olmaları gerektiği halde, Kuruma kayıt ve tescilleri yapılmamış çiftçilerin, tevkifatın yapıldığını gösteren belgeleri de eklemek suretiyle yazılı talepte bulunmaları halinde, söz konusu talepleri tescil için irade beyanı olarak değerlendirilecek ve tevkifat tutarının Kurum hesaplarına, bildirimin ise Kurum kayıtlarına intikal etmesi koşuluyla, sigortalılıkları tevkifatın yapıldığı tarihi takip eden aybaşı itibariyle başlatılacaktır.
Sigortalının bu yönde bir talebinin olmaması halinde, sigortalılık Kurumca re'sen tescil işleminin yapıldığı ayı takip eden aybaşından itibaren başlatılacaktır." yönünde düzenleme bulunmakta iken bu bent 21.03.2002 tarihli ve 24702 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 4 seri No.lu Tebliğ ile yürürlükten kaldırılmış ise de daha sonra 22.5.2007 tarihli ve 26529 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 7 seri No.lu Tebliğ ile yeniden düzenlenerek tekrar yürürlüğe konulmuştur.
Konu son olarak 01.03.2013 tarihli ve 28574 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak 01.04.2013 tarihinde yürürlüğe giren Tarımsal Faaliyette Bulunanların Prim Borçlarının Sattıkları Tarımsal Ürün Bedellerinden Kesinti Yapılmak Suretiyle Tahsil Edilmesine Daire Tebliğ ile düzenlenmiştir. Bu Tebliğ'in 14 üncü maddesi ile de yukarıda belirtilen 26.03.1994 tarihli Tebliğ yürürlükten kaldırılmıştır.
01.04.2013 tarihinde yürürlüğe giren Tebliğ'in 11 inci maddesinde de konu aynı şekilde düzenlenmiş ve 2926 sayılı Kanun'un 2 nci maddesine göre sigortalı sayıldıkları hâlde Kuruma kayıt ve tescilleri yapılmamış ve sattıkları ürün bedellerinden 01.04.1994 tarihinden itibaren kesinti yapılan tarımsal faaliyette bulunanların, kesintinin yapıldığını gösteren belgeleri de eklemek suretiyle Kuruma yazılı talepte bulunmaları hâlinde kesinti tutarının Kurum hesaplarına intikal etmesi şartıyla kesinti yapılan tarihi takip eden aybaşından itibaren 4 Seri No.lu 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu Uygulama Tebliği uyarınca sigortalılıklarının başlatılacağı belirtilmiştir.
Sonuç olarak ürün tesliminin özel kuruluşlara yapılması hâlinde hak ve mükellefiyetin başlangıcı için bu tevkifatın Kurum hesabına intikal etmesinin zorunlu olması gerektiği dikkate alındığında dava konusu müstahsil makbuzlarının davacılar murisine aidiyeti belirlendiği takdirde dahi Kurum hesabına intikal etmeyen kesintiye dayalı olarak sigortalılık tescili ve Tarım Bağ-Kur sigortalılık süresinin tespitine olanak bulunmamaktadır. Nitekim Hukuk Genel Kurulunun yerleşik kararları da bu doğrultudadır (YHGK, 08.02.2017 Tarihli, 2016/10-1906 Esas, 2017/215 Karar, 18.01.2022 Tarihli, 2019/(21)10-594 Esas, 2022/9 Karar, 31.05.2022 Tarihli, 2019/(21)10-596 Esas, 2022/793 Karar, 27.10.2022 Tarihli, 2020/10-607 Esas, 2022/1396 Karar)
Açıklanan nedenlerle Hukuk Genel Kurulunun yerleşik içtihatları doğrultusunda verilen direnme kararının usul ve yasaya uygun olduğu ve onanması gerektiğini düşündüğümden sayın çoğunluğun aksi yöndeki görüşüne katılmıyorum.