ADALET HABERLERİ

ADALET HABERLERİ

Hukuk Genel Kurulu'nun 2023/445 E., 2023/895 K. sayılı kararı

Hukuk Genel Kurulu'nun 2023/445 E., 2023/895 K. sayılı kararı
1 Okunma

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 04.10.2023 tarihli, 2023/445 E., 2023/895 K. sayılı kararı

T.C.

Yargıtay

Hukuk Genel Kurulu

2023/445 E., 2023/895 K.

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2022/119 E., 2022/344 K.

KARAR : Davanın kabulüne

ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 22.03.2022 tarihli ve 2022/413 Esas ve 2022/5169 Karar sayılı BOZMA kararı

Taraflar arasındaki yargılamanın yenilenmesi isteminden dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince yargılamanın yenilenmesi davasının kabulüne, mahkemenin 2016/473 Esas, 2019/54 Karar sayılı kararının iptaline, davacı ... tarafından açılmış olan 2016/473 Esas sayılı davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın karşı taraf (davacı) vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince karşı taraf (davacı) vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile, İstanbul 25. Asliye Hukuk Mahkemesinin 29.04.2021 tarihli ve 2020/256 Esas, 2021/134 Karar sayılı kararının kaldırılmasına, yargılamanın iadesi talebinin kabulü ile; İstanbul 25. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/473 Esas, 2019/54 Karar sayılı kararının iptaline, davacı ... tarafından açılmış olan 2016/473 Esas sayılı davanın hak düşürücü süre nedeni ile reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı karşı taraf (davacı) vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 5. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, İlk Derece Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı karşı taraf (davacı) vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Yargılamanın yenilenmesini isteyen davalı ... vekili talep dilekçesinde; mahkemenin 2016/473 Esas, 2019/54 Karar sayılı kesinleşen kararının, daha önce tarafları, konusu ve sebebi aynı olan ve kesinleşen ... 3. Asliye Hukuk Mahkemesi kararı ile çelişkili olduğunu, dosyaya gelen Merkez Bankası ödeme evrakının ve davacıya yapılan ilanen tebligatın dikkate alınmadığını, verilen kararın eksik incelemeye dayandığını, kamulaştırma işleminin davacıya ilanen tebliğ edildiğine ilişkin belgenin idarece yargılamanın neticelenmesi akabinde tespit edildiğini, karşı taraf vekilinin temsil yetkisinin şüpheli olduğunu ve müvekkiline ait kamulaştırma bedelini çektiğini gizleyerek hileli davranış ile karara tesir ettiğini ileri sürerek 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 374 vd. maddeleri kapsamında yargılamanın yenilenmesi koşullarının gerçekleştiğinden ve mahkemenin 2016/473 Esas, 2019/54 Karar sayılı kararının yeniden yargılama yapılarak kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesi talep etmiştir.

II. CEVAP

Karşı taraf (davacı) vekili cevap dilekçesinde; yargılamanın yenilenmesi sebebi olarak gösterilen hususların doğru olmadığını, vekâletnamenin gerçek olduğunu, Merkez Bankasından önceden de yazı cevaplarının geldiğini, kanunda yazılı iade sebeplerinin bulunmadığını belirterek yargılamanın iadesi taleplerinin reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 29.04.2021 tarihli ve 2020/256 Esas, 2021/134 Karar sayılı kararıyla; mahkemece yazılan yazıların dosyada mevcut belgeler kapsamında yetersiz bilgi nedeniyle eksik yazılması, Merkez Bankası tarafından da mahkeme yazılarına sadece istenen kısımlar yönünden cevap verilmiş olması hususları dikkate alındığında, kamulaştırma yapılması ve bedelin ödenmesi ile ilgili hususlarda davayı etkileyecek nitelikteki tüm belgelerin dosyaya intikal etmediği, dolayısıyla davacı tarafın elinde olmayan nedenlerle elde edilemeyen belgenin kararın verilmesinden sonra ele geçirilmiş olduğu hususundaki iddiasının sabit görüldüğü, ayrıca Av. ...'nun Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına yargılamanın iadesine konu davanın açılış tarihinden (15.07.2014) hemen sonra 06.08.2014 tarihinde ve daha sonra da 09.09.2014 tarihinde dilekçe teatileri tamamlanmadan başvuru yaptığı, bu başvuruya 16.12.2014 tarihinde Merkez Bankası tarafından cevap verildiği, bu cevaplarla da 07.06.1989-05.09.1989 tarihleri arasında çeşitli tarihlerde yapılan ödeme ve kesintilerin bildirildiği, dolayısıyla eldeki davanın görülmekte olduğu sırada Av. ...'nun aldığı cevaba göre aslında kamulaştırma bedelinin ödendiğini bildiği, bunun 6100 sayılı Kanun'un 375/1-h maddesindeki hileli davranış olarak değerlendirilmesi gerektiği, bu nedenle yargılamanın iadesi talebinin 6100 sayılı Kanun'un 375/1-ç ve h maddeleri ile aynı Kanun'un 379 uncu maddeleri kapsamında koşulların gerçekleştiği gerekçesiyle; yargılamanın iadesi davasının kabulüne, mahkemenin 14.02.2019 tarihli ve 2016/473 Esas, 2019/54 Karar sayılı kararının iptaline, davacı ... tarafından açılmış olan 2016/473 Esas sayılı davanın reddine, ihtiyati tedbirin karar kesinleşinceye kadar devamına karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde karşı taraf (davacı) vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 08.11.2021 tarihli ve 2021/1320 Esas, 2021/1596 Karar sayılı kararıyla; yargılamanın yenilenmesi kurumunun 6100 sayılı Kanun'un 374 vd. maddelerinde düzenlendiği, kesin olarak verilen veya kesinleşmiş olan hükümlere karşı 6100 sayılı Kanun'un 375 inci maddesinde yer alan sebeplere dayanılarak yargılamanın iadesinin istenebileceği, işbu davada dosya kapsamına ve mahkeme kabulünde yer alan gerekçeye göre yargılamanın iadesinin kabulüne dair verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığı, bu nedenle karşı taraf vekilinin sair istinaf taleplerinin yerinde olmadığı, ancak yargılamanın iadesi talebi kabul edilerek asıl davanın hak düşürücü süre nedeni ile usulden reddine karar verilirken, davacı taraf aleyhine vekâlet ücretinin maktu olarak belirlenmesi gerektiğinin düşünülmemesinin doğru olmadığı, bu yanılgının giderilmesinin ise yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediği gerekçesiyle karşı taraf vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile İstanbul 25. Asliye Hukuk Mahkemesinin 29.04.2021 tarihli ve 2020/256 Esas, 2021/134 Karar sayılı kararının kaldırılmasına, yargılamanın iadesi talebinin kabulüyle İstanbul 25. Asliye Hukuk Mahkemesinin 14.02.2019 tarihli ve 2016/473 Esas, 2019/54 Karar sayılı kararının iptaline, davacı ... tarafından açılmış olan 2016/473 Esas sayılı davanın hak düşürücü süre nedeni ile reddine, ihtiyati tedbirin karar kesinleşinceye kadar devamına, yargılamanın iadesi talebinde bulunan taraf lehine maktu vekalet ücreti ödenmesine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde karşı taraf (davacı) vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;

''...Talep, yargılamanın yenilenmesi istemine ilişkindir.

İlk derece mahkemesince yargılamanın yenilenmesi talebinin kabulüne, İstanbul 25. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 14/02/2019 tarih, 2016/473 E.- 2019/54 K. sayılı kararının iptali ile davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı vekilince yapılan istinaf başvurusunun İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi’nce 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiş olup; hüküm, davacı vekilince temyiz edilmiştir.

Aşağıda açıklanan gerekçelerle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi’nin istinaf başvurusunun esastan ret kararı kaldırıldıktan sonra İstanbul 25. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2020/256 E.- 2021/134 K. sayılı kararının incelenmesinde,Yargılamanın yenilenmesini nedenleri kanunda tahdidi olarak sayılmış olup, taraflardan birinin kesinleşmiş mahkeme kararına karşı ancak bu sebeplerden birinin var olması halinde yargılamanın yenilenmesi yoluna başvurabileceği düzenlenmiştir. Talep eden davalı idare vekilince; 6100 sayılı HMK’nın 375/1-c- ç-h maddelerine dayanılarak yargılamanın yenilenmesi talep edilmişse de; davacı vekilin noter tasdikli vekaletnamesinin aslı getirtilerek vekil olmayan kimsenin huzurunda davanın görülmüş olması şartı gerçekleşmediği gibi; bedelin davacıya ödendiğine ilişkin Merkez Bankası’nın 20.06.2017 tarihli yazı cevabı dosya içerisinde mevcut olduğundan yargılama sırasında hüküm verilen tarafında elinde olmayan nedenlerle elde edilemeyen bir belgenin kararın verilmesinden sonra ele geçirilmiş olması da söz konusu olmayıp, dosyadaki bu belgenin davacı vekili tarafından bilinip hileli davranışlarla saklanması ve kararın verilmesine etki etmesi de söz konusu değildir.

Bu itibarla; HMK’nın 375. maddesinde yer alan sebeplerden hiç birine uymayan talebin reddi yerine yazılı gerekçelerle kabulüne karar verilmesi;

Doğru görülmemiştir.

Davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan İstanbul 25. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2020/256 E.- 2021/134 K sayılı hükmünün HMK’nın 371. maddesi uyarınca bozulmasına, HMK’nın 373/1. maddesi uyarınca kararın bir örneğinin İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesine gönderilmesine,...’’ karar verilmiştir.

B. İlk Derece Mahkemesince Verilen Direnme Kararı

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; önceki karardaki gerekçeye ek olarak, 26.11.2022 tarihinde yürürlüğe giren 7421 sayılı Kanun'la Kamulaştırma Kanunu'nda yapılan değişiklikler dikkate alındığında, taşınmaza ilişkin kamulaştırma bedelinin ödenmiş olması hâlinde tebliği dâhil eksik veya hatalı kamulaştırma işlemlerinin tamamlandığının kabul edilmesi gerektiği, bu nedenle 1986 yılında davacı ...'a kamulaştırma bedelinin ödenmiş olduğu, dolayısıyla kamulaştırma işleminin tamamlandığı, bu kapsamda ikinci kez kamulaştırma bedelinin ödenmesi suretiyle haksız bir kazanç elde edilmesine olanak sağlanmaması gerektiği, eldeki yargılamanın yenilenmesi davasında Kanun değişikliğinin uygulanabileceği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde karşı taraf (davacı) vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Karşı taraf (davacı) vekili; yargılamanın yenilenmesi sebeplerinin hiçbirisinin HMK’da tahdidi olarak sayılan nedenlere girmediğini, sonradan ele geçen belge olarak nitelendirilen belgelerin zaten dosyada mevcut olduğunu, kendileri tarafından Merkez Bankasına yapılan başvurunun dava konusu olaydan bağımsız bambaşka bir konuda yapılmış olduğunu, Merkez Bankasının yargılamanın yenilenmesine konu davadaki 20.06.2017 tarihli cevabı ile eldeki dava dosyasında bulunan 16.03.2021 tarihli yazısının birebir aynı olduğunu, belgeye bağlanmış bir araştırma yapılmadan doğrudan gazete ilanına başvurulduğunu, Merkez Bankasının 16.03.2021 tarihli cevabi yazısı ve ekindeki belgelerin yargılamanın yenilenmesi talebine dayanak teşkil etmeyeceği gibi karar tarihinden sonra ele geçirilen belge olarak da değerlendirilemeyeceğini ileri sürerek direnme kararının bozulmasını talep etmiştir.

C. Uyuşmazlık

Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; yargılamanın yenilenmesi istemine ilişkin eldeki davada, 6100 sayılı Kanunun 375 inci maddesinin ç ve h bentlerinde hüküm altına alınan yargılamanın yenilenmesi sebeplerinin somut olayda gerçekleşip gerçekleşmediği noktasında toplanmaktadır.

D. Ön Sorun

Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında öncelikle bölge adliye mahkemesince, ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılarak yeniden karar verilmiş olması karşısında, bozma kararı sonrasında dosya ilk derece mahkemesine gönderilmiş ise de 6100 sayılı Kanunun 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası hükmüne göre ilk derece mahkemesi tarafından direnme kararı verilip verilemeyeceği hususu ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.

E. Gerekçe

1. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 341 inci maddesinin birinci fıkrası, 352, 353, 355, 359, 361, 373 vd. maddeleri

2. Değerlendirme

1. Ön sorunun çözümü için öncelikle konuya ilişkin yasal düzenlemeler yanında hukuki kavram ve kurumların ortaya konulmasında yarar bulunmaktadır.

2. 6100 sayılı Kanun'un 341 inci maddesinde hangi kararlara karşı istinaf kanun yoluna başvurabileceği, hangi hâllerde bu kanun yolunun kapalı olduğu ayrıntıları ile düzenlenmiş, 352 nci maddesinde ise, bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince dosya üzerinde yapılacak ön inceleme sonunda incelemenin başka bir dairece veya bölge adliye mahkemesince yapılmasının gerekli olması, kararın kesin olması, başvurunun süresi içinde yapılmaması, başvuru şartlarının yerine getirilmemesi, başvuru sebeplerinin veya gerekçesinin hiç gösterilmemesi hâllerinden birinin tespiti durumunda öncelikle gerekli kararın verileceği, eksiklik bulunmadığı anlaşılan dosyanın incelemeye alınacağı belirtilmiştir.

3. 6100 sayılı Kanun'un 355 inci maddesine göre; istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ancak, bölge adliye mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu resen gözetir. Kanun'un 356 ncı maddesi ise 353 üncü maddede belirtilen hâller dışında incelemenin duruşmalı olarak yapılacağını hükme bağlamış, maddenin 7251 sayılı Kanun’un 36 ncı maddesi ile eklenen ikinci fıkrasında da duruşma sonunda bölge adliye mahkemesinin istinaf başvurusunu esastan reddetmek veya ilk derece mahkemesi hükmünü kaldırarak yeniden hüküm kurmak dâhil gerekli kararları vereceği belirtilmiştir.

4. Bu hükümler birlikte değerlendirildiğinde genel olarak ilk derece mahkemesinin vakıalar, vakıaların ispatı için ileri sürülen ve toplanan delillerin değerlendirilmesi, yargılama usulü ve hukukun uygulanması ile ilgili noktalardaki kabulüne ilişkin eksiklik ya da yanlışlıklar sebebi ile istinaf kanun yoluna başvurulabileceği sonucu çıkmaktadır. Başka bir anlatımla, vakıaların tespit ve değerlendirilmesindeki hatalar ile hukukun uygulanmasından kaynaklanan yanlışlıklar istinaf sebebi olacaktır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.11.2018 tarihli ve 2016/22-388 Esas, 2018/1607 Karar sayılı kararı).

5. İstinaf bir kanun yolu olmakla birlikte temyiz kanun yolundan farklı olarak ilk derece mahkemesi kararının denetlenmesi yanında aynı zamanda gerektiğinde yeni bir yargılama yapılması ve hüküm mahkemesi gibi karar verilmesi söz konusudur.

6. İlk derece mahkemesindeki tahkikatın amacı, uyuşmazlıkla ilgili tarafların delillerini toplayıp değerlendirdikten sonra uyuşmazlığı çözüp karar bağlamak iken, temyiz incelemesinin amacı denetimdir. İstinafta ise, hem ilk derece mahkemesinin gerçekleştirdiği tahkikat denetlenir, hem de gerekirse yeniden inceleme yapılarak karar verilir. Zira istinaf yolunda sadece hukuki denetim değil, aynı zamanda maddi vakıa denetimi de yapılmaktadır. Bu açıdan istinaf incelemesi ne ilk derece yargılamasının ne de temyizin özelliklerini tam olarak taşımaktadır.

7. Yeri gelmişken belirtilmelidir ki, istinaf ile ilgili dar ve geniş istinaf sistemi olmak üzere iki sistem öngörülmüş olup, geniş anlamda istinaf sisteminde ilk derece yargılamasındaki gibi yeniden inceleme yapılmakta, maddi mesele, ortaya çıkan değişiklikler herhangi bir sınırlamaya tâbi olmaksızın ileri sürülen yeni delil ve olaylar yeniden ele alınarak incelenmektedir. Dar anlamda istinaf sisteminde ise; ilk yargılamadaki her şey yenilenmemekte, ilk yargılama baştan sona aynen tekrarlanmayarak maddi olay incelemesi yapılmakta ve kural olarak özellikle ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen hususlar incelenmemektedir. Yani dar anlamda istinaf sisteminde verilen kararın ileri sürülen hususlar çerçevesinde maddi ve hukuki denetimi yapılmaktadır.

8. Hukukumuzda dar anlamda istinaf sistemi kabul edilmiş olup istinaf incelemesinin kapsamını 6100 sayılı Kanun'un 355 inci maddesi belirlemiştir. Bu madde hükmü dikkate alındığında kamu düzenine aykırılık hâlleri dışında istinaf dilekçesinde belirtilen istinaf sebepleri ile sınırlı olarak inceleme yapılır; istinaf sebebi ile bağlı kalınmak kaydı ile bu konudaki delillerin toplanması ve incelenmesi söz konusu olur. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama tümüyle tekrarlanmayıp sadece yanlışlık ya da eksiklik tespit edilen noktalarda yargılama yapılarak deliller toplanıp değerlendirildikten sonra kararın düzeltilmesi sağlanmaktadır. Nitekim Kanun'un 357 nci maddesi hükmüne göre, bölge adliye mahkemesince re'sen göz önünde tutulacak hususlar ile ilk derece mahkemesinde usulüne uygun olarak gösterildiği hâlde incelenmeden reddedilen veya mücbir bir sebeple gösterilmesine olanak bulunmayan deliller dışında, ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmalar dinlenemez, yeni delillere dayanılamaz.

9. Bölge adliye mahkemesince yapılacak istinaf incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu kanaatine varılması hâlinde istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilecektir (HMK md. 353/b-1). Duruşma yapılmasına gerek olmayan, 6100 sayılı Kanunun 353 üncü maddesinin (a) fıkrasının 1 ilâ 6 ncı bentleri arasında düzenlenen usuli hataların bulunduğu durumlarda bölge adliye mahkemesi ilk derece mahkemesinin kararını kaldırıp dosyanın ilgili mahkemeye gönderilmesine karar verir.

10. Bölge adliye mahkemesi istinaf başvurusunda ileri sürülen sebeplerin doğru olduğuna kanaat getirirse bu durumda ilk derece mahkemesi kararını kaldırarak yeniden esas hakkında hüküm kurar. Ayrıca yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında karar verecektir.

11. Gelinen bu aşamada temyiz kanun yolu üzerinde durulmasında da yarar bulunmaktadır. Temyiz kanun yolu 6100 sayılı Kanun'un 361 inci maddesine göre kural olarak bölge adliye mahkemelerinin kararlarına karşı başvurulabilen bir kanun yoludur. 362 nci maddesinde ise temyiz edilemeyen kararlar hakkında düzenleme yapılmıştır.

12. Temyiz sebepleri ise Kanun'un 371 inci maddesinde sayılmıştır. Bunlar; hukukun veya taraflar arasındaki sözleşmenin yanlış uygulanmış olması, dava şartlarına aykırılık bulunması, taraflardan birinin davasını ispat için dayandığı delillerin kanuni bir sebep olmaksızın kabul edilmemesi ve karara etki eden yargılama hatası veya eksiklikler bulunması olarak belirtilmiş olmakla birlikte, aynı Kanun’un 369 uncu maddesinin birinci fıkrasındaki hükmü gereğince Yargıtay tarafların ileri sürdükleri temyiz sebepleriyle bağlı olmayıp, kanunun açık hükmüne aykırı gördüğü diğer hususları da inceleyebilir. Temyiz incelemesi sonucunda Yargıtay, taraflarca ileri sürülen veya kendisinin tespit ettiği temyiz sebeplerini yerinde görürse bozma kararı verecektir.

13. Üç aşamalı yargı sistemine geçilmesi nedeniyle Yargıtayın bozma kararı üzerine dosyayı derece mahkemelerinden hangisine göndereceği ise 6100 sayılı Kanun'un 373 üncü maddesinde düzenlenmiş olup anılan madde;

"(1) Yargıtay ilgili dairesinin tamamen veya kısmen bozma kararı, başvurunun bölge adliye mahkemesi tarafından esastan reddi kararına ilişkin ise bölge adliye mahkemesi kararı kaldırılarak dosya, kararı veren ilk derece mahkemesine veya uygun görülecek diğer bir ilk derece mahkemesine, kararın bir örneği de bölge adliye mahkemesine gönderilir.

(2) Bölge adliye mahkemesinin düzelterek veya yeniden esas hakkında verdiği karar Yargıtayca tamamen veya kısmen bozulduğu takdirde dosya, kararı veren bölge adliye mahkemesi veya uygun görülen diğer bir bölge adliye mahkemesine gönderilir.

(3) Bölge adliye mahkemesi, 344 üncü madde uyarınca peşin alınmış olan gideri kullanmak suretiyle, kendiliğinden tarafları duruşmaya davet edip dinledikten sonra Yargıtayın bozma kararına uyulup uyulmayacağına karar verir.

(4) Yargıtayın bozma kararı üzerine ilk derece mahkemesince bozmaya uygun olarak karar verildiği takdirde, bu karara karşı temyiz yoluna başvurulabilir.

(5) İlk derece mahkemesi veya bölge adliye mahkemesi kararında direnirse, bu kararın temyiz edilmesi durumunda inceleme, kararına direnilen dairece yapılır. Direnme kararı öncelikle incelenir. Daire, direnme kararını yerinde görürse kararını düzeltir; görmezse dosyayı Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gönderir.

(6) (Ek: 17/4/2013-6460/1 md.) Davanın esastan reddi veya kabulünü içeren bozmaya uyularak tesis olunan kararın önceki bozmayı ortadan kaldıracak şekilde yeniden bozulması üzerine alt mahkemece verilen kararın temyiz incelemesi, her hâlde Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca yapılır.

(7) Hukuk Genel Kurulunun verdiği karara uymak zorunludur" hükmünü taşımaktadır.

14. Görüleceği üzere Yargıtayın bozma kararı bölge adliye mahkemesinin ilk derece mahkemesi tarafından verilen kararı kaldırıp düzelterek verdiği bir karar veya ilk derece mahkemesi kararını kaldırıp davanın esası hakkında yeniden verdiği bir karara ilişkin ise dosya kararı vermiş olan bölge adliye mahkemesine veya uygun görülen başka bir bölge adliye mahkemesine gönderilecektir.

15. Ancak bozma kararı, bölge adliye mahkemesi tarafından verilen istinaf başvurusunun esastan reddi kararına ilişkin ise bölge adliye mahkemesi kararı kaldırılarak dosya, kararı veren ilk derece mahkemesine veya uygun görülecek diğer bir ilk derece mahkemesine, kararın bir örneği de bölge adliye mahkemesine gönderilir.

16. Burada iki durum arasındaki fark şu noktadadır: Birincisinde (HMK md. 373/2), bölge adliye mahkemesi ilk derece mahkemesi kararını yanlış bulup yeni bir karar vermiştir; ikincisinde ise (HMK md. 373/1), bölge adliye mahkemesi ilk derece mahkemesi kararını doğru bularak istinaf başvurusunu reddetmiştir. Birincisinde, dosyanın kararı veren bölge adliye mahkemesine gönderilmesi normaldir. Çünkü artık ilk derecenin bir kararı mevcut değildir, bozulan karar bölge adliye mahkemesinin kararıdır, dosya kararı bozulan mahkemeye gönderilmektedir. İkincisinde ise her ne kadar bozma kararı bölge adliye mahkemesi kararına ilişkin olsa da, özünde ilk derecenin kararı bozulmuştur; çünkü bu durumda istinaf aşamasında bir karar verilmemiş, sadece ilk derecenin kararı doğru bulunmuş ve istinaf başvurusu reddedilmiştir. İstinafın kararı bozulmakla, aslında ilk derecenin kararı yanlış bulunduğundan dosya ilk dereceye gönderilmektedir (... Pekcanıtez, Muhammet Özekes, Mine Akkan, Hülya Taş Korkmaz, Pekcanıtez Usûl Medeni Usûl Hukuku, C. III, İstanbul 2017, s. 2302). Dosya ilk derece mahkemesine gönderilmiş ve ilk derece mahkemesi bozma kararına uymuş ise, bozmaya uyularak verilen karara karşı temyiz yoluna başvurulabilir.

17. Dosyanın bölge adliye mahkemesine gönderildiği durumlarda bölge adliye mahkemesi, 6100 sayılı Kanun'un 360 ıncı maddesinin atfıyla ilk derece mahkemelerinde uygulanan yargılama usulüne göre 344 üncü madde uyarınca peşin alınmış olan gideri kullanmak suretiyle, kendiliğinden tarafları duruşmaya davet edip dinledikten sonra Yargıtayın bozma kararına uyulup uyulmayacağına karar verir. Gerek ilk derece mahkemesi, gerekse bölge adliye mahkemesi bozma kararına direnirse bu kararın temyiz edilmesi durumunda inceleme, kararına direnilen dairece yapılır ve daire direnme kararını yerinde görürse kararını düzeltir; görmezse dosyayı Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gönderir.

18. Bölge adliye mahkemesinin, ilk derece mahkemesi kararını kaldırarak düzelterek yeniden karar vermesi durumunda 6100 sayılı Kanun'un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrasındaki açık hüküm nedeniyle dosyanın bölge adliye mahkemesine gönderilmesi gerektiği kuşkusuzdur. Dolayısıyla bölge adliye mahkemesinin düzelterek verdiği kararın bozulması nedeniyle dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesi mümkün olmadığı gibi dosya yanılgı sonucu ilk derece mahkemesine gönderilse dahi ilk derece mahkemesinin bozma kararı hakkında uyma yahut direnme kararı vermesi bir sonuç doğurmayacaktır. Zira böyle bir durumda bozma kararına uyma yahut direnme kararını verme yetki ve yükümlülüğü bölge adliye mahkemesine aittir. İlk derece mahkemesi kararını kaldırılarak yeniden hüküm kurulması nedeniyle hüküm mahkemesi sıfatı devam eden bölge adliye mahkemesinin, kararın bozulması durumunda bozmaya uyma ya da direnme şeklinde uyuşmazlığı sona erdirecek, infaza elverişli bir karar vermesi gerekir.

19. Yapılan açıklamalar ışığında ön sorun değerlendirildiğinde; ilk derece mahkemesince verilen karara karşı, karşı taraf (davacı) vekilinin istinaf yoluna başvurması üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yargılamanın iadesi talebinin kabulüyle İstanbul 25. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/473 E. 2019/54 K. sayılı kararının iptaline, davacı ... tarafından açılmış olan 2016/473 E. sayılı davanın hak düşürücü süre nedeni ile reddine karar verilmiştir. Kararın karşı taraf (davacı) vekilince temyizi üzerine Özel Dairece, yukarıda yazılı gerekçeyle karar bozularak dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesini müteakip ilk derece mahkemesince direnme kararı verilmiştir.

20. Bölge adliye mahkemesince ilk derece mahkemesi kararı kaldırılmak suretiyle yeniden kurulan hükme ilişkin Özel Daire bozma kararı sonrası dosya ilk derece mahkemesine gönderilmiş ise de, 6100 sayılı Kanun'un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası gereğince dosyanın kararı veren bölge adliye mahkemesine gönderilmesi zorunludur. Yanılgı sonucu dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmiş olması, bölge adliye mahkemesinin 6100 sayılı Kanun'un 373 üncü maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında bozma kararına karşı uyma veya direnme kararı verme yetkisini ortadan kaldırmayacağı gibi bu yetkinin ilk derece mahkemesine geçeceği sonucunu da doğurmaz. Başka bir anlatımla ilk derece mahkemesince direnme adı altında verilen kararın bir sonuç doğurduğundan ya da tarafların leh ve aleyhine usule ilişkin hak bahşettiğinden söz edilemez.

21. Yapılan açıklamalar karşısında, Özel Daire bozma kararı sonrasında dosyanın 6100 sayılı Kanun'un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrasına aykırı olarak ilk derece mahkemesine gönderilmesi üzerine ilk derece mahkemesince, bozma kararı hakkında aynı maddenin üçüncü fıkrası çerçevesinde bir karar vermek üzere dosyanın bölge adliye mahkemesine gönderilmesi gerekirken, anılan kanun hükmüne aykırı şekilde direnme kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

22. O hâlde ilk derece mahkemesi kararı yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı usulden bozulmalıdır.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda belirtilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 371 inci maddesi gereğince usulden BOZULMASINA,

Bozma nedenine göre karşı taraf (davacı) vekilinin işin esasına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmek üzere 6100 sayılı Kanun’un 373 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,

04.10.2023 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.

Kaynak:https://www.hukukihaber.net/hukuk-genel-kurulunun-2023445-e-2023895-k-sayili-karari