ADALET HABERLERİ

Hukuk Genel Kurulu’nun 2023/406 E., 2025/80 K. sayılı kararı

Hukuk Genel Kurulu’nun 2023/406 E., 2025/80 K. sayılı kararı
1 Okunma

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 26.02.2025 tarihli, 2023/406 E., 2025/80 K. sayılı kararı

T.C.

Yargıtay

Hukuk Genel Kurulu

2023/406 E., 2025/80 K.

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

SAYISI : 2022/538 E., 2022/733 K.

ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 15.03.2022 tarihli ve

2022/693 Esas, 2022/3654 Karar sayılı BOZMA kararı

1. Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara 7. İş Mahkemesince verilen asıl ve birleşen maddi tazminat davalarının kabulüne, birleşen manevi tazminat davasının kısmen kabulüne ilişkin karar taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği düşünüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi

4. Davacı vekili asıl dava dilekçesinde; müvekkilinin, davalı işverenin İran İslam Cumhuriyetinin başkentinde yapmış olduğu toplu konut inşaatında aylık 800 Amerikan Doları ücretle inşaat işçisi olarak çalışmaya başladığını, işyerinde çalışmakta iken İran’da Hicri takvim kullanılması nedeniyle kaza tarihi kesin olmamakla birlikte 10.04.2011 tarihinde düşerek beyin kanaması geçirdiğini ve ağır derecede malûl kalarak bakıma muhtaç hâle geldiğini, kazanın meydana gelmesinde iş güvenliği önlemlerini almayan işverenin kusurlu olduğunu belirterek manevi tazminat ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL maddi tazminatın kazanın meydana geldiği 10.04.2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.

5. Davacı vekili birleşen Ankara 43. İş Mahkemesinin 2018/111 Esas sayılı dava dilekçesinde; davalı işverenin İran’da bulanan şantiyesinde inşaat işçisi olarak çalışmakta iken geçirdiği iş kazası sonucu ağır derecede malûl kalarak bakıma muhtaç hâle geldiğini ileri sürerek 80.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

6. Davacı vekili birleşen Ankara 10. İş Mahkemesinin 2019/552 Esas sayılı dava dilekçesinde; Ankara 7. İş Mahkemesinin 2015/62 Esas sayılı dosyasında yapılan yargılama neticesinde alınan hesap raporunda maddi tazminatın o davada talep edilen alacak miktarının üzerinde olduğundan bakiye alacak için bu davayı açtıklarını ileri sürerek 204.423,46 TL maddi tazminatın iş kazası tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı

7. Davalı şirket vekili asıl ve birleşen davada cevap dilekçelerinde; müvekkili şirketin İran’da taraf olduğu herhangi bir sözleşme veya taahhüt işi bulunmadığını, davacının işvereninin ... olduğunu, bu nedenle husumet itirazında bulunduklarını, olayın iş kazası olarak nitelendirilmesi ve işyerinde gerekli önlemlerin alınmadığının ileri sürülmesinin hukuka aykırı olduğunu, tazminatın yasal koşullarının oluşmadığını belirterek davanın öncelikle husumetten, olmadığı takdirde esastan reddini savunmuştur.

Mahkemenin Birinci Kararı

8. Ankara 7. İş Mahkemesinin 25.02.2014 tarihli ve 2011/840 Esas, 2014/125 Karar sayılı kararı ile; 26.11.2013 tarihli bilirkişi raporundaki tespitler dikkate alındığında davacının davalı şirket tarafından İran’a gönderildiğini kanıtlayıcı belge mevcut olmadığı, bu nedenle taraflar arasında hizmet akdine dayalı bir bağ bulunmadığı ve davalı şirketin olayda kusurunun olmadığı, beyin kanamasının sabah saatinde işe başlamadan önce davacının yatakhaneden kahvaltı yapmak için yemekhaneye gitmesi sırasında meydana geldiği, görülen iş ile meydana gelen kaza arasında bir bağ olmadığı, olayın iş kazası olduğu yönünde yapılmış bir tespit de bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı

9. Ankara 7. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

10. Yargıtay (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesinin 09.09.2014 tarihli ve 2014/7751 Esas, 2014/16738 Karar sayılı kararı ile;

“…Davacının çalışmak üzere götürüldüğü İran’da kaza geçirerek yaralandığı, İran’da ki çalışmanın anılan ülke yasalarına göre kurulduğu anlaşılan dava dışı ... ve ... şirketine ait işyerinde geçtiği ve bu şirketin Türkiye’den eleman ihtiyacını karşılamak için, davalı şirketin internet adresi ile telefon numaralarını irtibat adresi olarak kullandığı, İran’da kurulu bulunan şirketin temsil ve ilzama yetkili yönetim kurulu başkan ve üyesinin aynı zamanda davalı şirkette de yönetim kurulu üyesi oldukları, bu ikisinden birinin imzası ve onayı olmaksızın şirketin sorumluluğunu gerektiren bir işlemin yapılmasının söz konusu bulunmadığı uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık öncelikle davacının yurt dışına çalışmak üzere davalı şirket tarafından götürülüp götürülmediği giderek davacı ile davalı arasında hizmet ilişkisinin bulunup bulunmadığına ilişkindir. Mahkemece hizmet ilişkisinin bulunmadığı kabul edilmiş ise de varılan bu sonuç hatalı olmuştur. Davalı şirketin İran’da yapılmakta olan inşaat ihalelerine katılabilmek ve anılan ülkede iş yapabilmek için bu ülke yasalarına uygun olarak kurulduğu anlaşılan ... ve ... şirketi ile organik bağ içerisinde bulunduğu, yurt dışında çalışacak işçilerin davalı şirket tarafından toplanarak götürüldüğü, davacı ile davalı arasında hizmet akdinin varlığının kabulünün gerektiği dosya içerisindeki bilgi ve belgelerle tanık anlatımlarından açıkça anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca hizmet ilişkisinin varlığının kabul edilerek, deliller toplanarak oluşacak sonuca göre tazminat istemi hakkında bir karar verilmek gerekirken hizmet akdinin bulunmadığından bahisle davanın reddine karar verilmesi isabetsiz olmuştur.

Kaldı ki davacı ile davalı arasında hizmet akdi söz konusu değilse iş mahkemesinin dava konusu uyuşmazlığın çözümünde görevli olmadığı da ortadadır.

Mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuksal olgular dikkate alınmadan ve özellikle davacı ile davalı arasındaki hukuki ilişkinin değerlendirilmesinde yanılgıya düşülerek, eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir...” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemenin İkinci Kararı

11. Ankara 7. İş Mahkemesinin 27.12.2019 tarihli ve 2015/62 Esas, 2019/594 Karar sayılı kararı ile; bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda hükme esas alınan 25.04.2018 tarihli bilirkişi kurulu raporunda davalı işverenin %60 oranında kusurlu olduğu, davacının kusurunun olmadığı, %40 oranında kaçınılmazlık faktörünün etkili olduğu yönünde tespit yapıldığı, Adli Tıp 3. İhtisas Kurulunun 14.01.2019 tarihli raporuna göre ise davacının %71 oranında meslekte kazanma gücünü kaybettiği, hüküm vermeye elverişli 24.09.2019 tarihli hesap ek raporunun ikinci bendi gereği davalının sorumlu olduğu maddi tazminat miktarının 205.423,46 TL olduğu, ayrıca 30.000,00 TL manevi tazminat takdir edildiği gerekçesiyle maddi tazminata ilişkin asıl ve birleşen davaların kabulüne, birleşen davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı

12. Ankara 7. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.

13. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 15.03.2022 tarihli ve 2022/693 Esas, 2022/3654 Karar sayılı kararı ile; “..Somut olayda, Yargıtay(kapatılan) 21. Hukuk Dairesi’nin 09/09/2014 tarih ve 2014/7751 Esas, 2014/16738 Karar sayılı bozma ilamında davacının davalı şirket tarafından İran ülkesine gönderildiği ve davacı ile davalı şirket arasındaki ilişkinin hizmet akdi olduğu belirtilmiş ise de bu kabul uzun vadeli sigorta kollarına ilişkin olarak malüllük-yaşlılık-ölüm sigortalarına yönelik bulunup, iş kazasının varlığı ya da yokluğuna yönelik bir irdeleme içermemektedir, hal böyle olunca ve eldeki davaya konu maddi/manevi tazminat taleplerinin de iş kazasına dayalı olarak talep edilmesi karşısında davacıya yurt dışında gerçekleşen olayın iş kazası olduğunun tespiti ve giderek iş kazası tarihinin ve sürekli iş göremezlik oranının tespiti ve iş kazası sürekli iş göremezlik geliri bağlanmasının sağlanmasına yönelik olarak davalı şirket ile Sosyal Güvenlik Kurumu’na karşı tespit davası açmak üzere süre verilmesi ve söz konusu davanın bekletici mesele sayılarak sonucuna göre de Kardiyoloji ve nöroloji alanında uzman tıp doktorlarının da yer aldığı iş güvenliği uzmanlarından oluşan heyetten bilirkişi kusur raporu almak ve çıkacak sonuca göre bir karar vermek gerekirken yazılı şekilde sonuca gidilmesi hatalı olmuştur…” gerekçesiyle hükmün bozulmasına sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına karar verilmiştir.

Direnme Kararı

14. Ankara 7. İş Mahkemesinin 20.12.2022 tarihli ve 2022/538 Esas, 2022/733 Karar sayılı kararı ile; ilk bozma kararında davacı ile davalı arasında hizmet akdinin varlığının kabulü gerektiği açıkça belirtilmiş olup anılan bu bozma ilâmından sonra konularında uzman üç ayrı bilirkişi heyetinden alınan raporlar sonrası olayın iş kazası olduğu kanaatine varıldığı, asıl davanın 19.08.2011 tarihinde açıldığı ve uzun süren bir yargılama süreci geçirdiği, bu aşamadan sonra hâlâ olayın iş kazası olduğunun ve tarihinin tespiti ile sürekli iş göremezlik oranının tespitine yönelik olarak davacıyı tespit davası açmaya zorlamanın Anayasaya aykırı olduğu, ayrıca hekim ve iş güvenliği uzmanlarından oluşan heyetlerden bilirkişi raporu da alındığı, olayın iş kazası olduğunun ve davacının meslekte kazanma gücü kayıp oranının Adli Tıp raporu ile de sabit olduğu gerekçesi ile önceki gerekçe de tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi

15. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

16. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; İlk Derece Mahkemesince davacı ile davalı şirket arasında hizmet ilişkisi mevcut olmadığı ve olayın iş kazası olduğu yönünde yapılmış bir tespit bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine ilişkin verilen ilk kararın Özel Dairece taraflar arasında hizmet ilişkisinin varlığı kabul edilerek toplanan deliller neticesinde tazminat istemi hakkında bir karar verilmesi gerekçesiyle bozulması sonrası bozma kararına uyularak yapılan araştırma ve inceleme sonucu maddi-manevi tazminata karar verilen eldeki davada; önceki bozma kapsamı ve yargılama sürecinin uzunluğu ile dosya kapsamında toplanan deliller gözetildiğinde yurt dışında gerçekleşen dava konusu olayın iş kazası olduğunun, iş kazası tarihinin ve sürekli iş göremezlik oranının tespiti ile sürekli iş göremezlik geliri bağlanmasının sağlanmasına yönelik olarak davalı şirket ile dava dışı Sosyal Güvenlik Kurumuna karşı tespit davası açılması için süre verilerek söz konusu davanın bekletici mesele yapılması ve neticesine göre de Özel Daire bozma kararında belirtilen şekilde bilirkişi kusur raporu alınarak varılacak sonuca göre karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

17. Öncelikle uyuşmazlık konusu ile ilgili yasal düzenlemelere kısaca değinilmelidir.

18. İş kazası, sigortalının işyerinde iş dolayısıyla ya da işverence yürütülmekte olan işyeri dışındaki çalışması sırasında ortaya çıkan, sigortalının hemen ya da sonradan sakatlığına neden olan olay olarak tanımlanabilir (Türk Hukuk Lûgatı, Cilt I, Ankara 2021, s.605).

19. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun (5510 sayılı Kanun) 13. maddesine göre iş kazası;

"a) Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,

b) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle,

c) Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak iş yeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,

d) Bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,

e) Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında, meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen özüre uğratan olaydır." şeklinde tanımlanarak 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nda belirtilen iş kazası kavramı genişletilmiştir.

20. Açıklanan bu madde hükmüne göre iş kazası, maddede sayılı olarak belirtilmiş hâl ve durumlardan herhangi birinde meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedence veya ruhça arızaya uğratan olaydır.

21. Gerek uygulama ve gerek öğretide açıkça kabul edildiği ve madde metninden de anlaşıldığı üzere bu hâllerden birine girmeyen olay iş kazası sayılamaz. Ancak maddede sayılan bu hâllerin birlikte gerçekleşme koşulu bulunmayıp herhangi birinin gerçekleşmiş olması gerekli ve yeterlidir.

22. Başka bir deyişle iş kazası hukuksal nitelikte bir olay olup bu olayın yukarıda açıklanan yasa maddesinde sınırlandırılan ve belirtilen hâllerden herhangi birinin oluşmasıyla ortaya çıkması gerekir.

23. İş kazası nedeniyle sosyal sigorta yardımlarının yapılabilmesi öncelikle Kurumun zararlandırıcı sigorta olayının iş kazası olduğunu kabul etmesine bağlıdır. İş kazası olgusu Kurumca kabul edilmezse sigortalının ya da hak sahiplerinin olayın iş kazası olduğunu dava yolu ile tespit ettirmesi gerekmektedir.

24. Gelinen bu noktada bekletici sorun konusuna kısaca değinilmelidir.

25. Bekletici sorun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 165. maddesinde düzenlenmiştir. Sözü edilen maddede bekletici sorun;

“(1) Bir davada hüküm verilebilmesi, başka bir davaya, idari makamın tespitine yahut dava konusuyla ilgili bir hukuki ilişkinin mevcut olup olmadığına kısmen veya tamamen bağlı ise mahkemece o davanın sonuçlanmasına veya idari makamın kararına kadar yargılama bekletilebilir.

(2) Bir davanın incelenmesi ve sonuçlandırılması başka bir davanın veya idari makamın çözümüne bağlı ise mahkeme, ilgili tarafa görevli mahkemeye veya idari makama başvurması için uygun bir süre verir. Bu süre içinde görevli mahkemeye veya idari makama başvurulmadığı takdirde, ilgili taraf bu husustaki iddiasından vazgeçmiş sayılarak esas dava hakkında karar verilir." şeklinde düzenlenmiş olup madde metninden de anlaşılacağı üzere bir davada hüküm verilmesi, başka bir davanın çözümüne bağlı ise mahkeme açılmış olan o davanın sonuçlanmasını beklemek üzere yargılamayı erteleyebilir. Başka bir deyişle o davanın sonuçlanmasını kendi bakmakta olduğu dava için bekletici sorun yapabilir. Şayet açılmış bir dava yoksa o konuda dava açılması için sonuçları hatırlatılarak süre verilip sonucuna göre hüküm kurulacaktır.

26. Yeri gelmişken belirtilmelidir ki, 5510 sayılı Kanun'un 19. maddesinde iş kazası sonucu oluşan hastalık ve engellilik nedeniyle Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmeti sunucularının sağlık kurulları tarafından verilen raporlara istinaden Kurum sağlık kurulunca meslekte kazanma gücünü en az %10 oranında kaybettiği tespit edilen sigortalının sürekli iş göremezlik gelirine hak kazanacağı; 20. maddesinde ise iş kazasında ölen sigortalının hak sahiplerine gelir olarak bağlanacağı belirtilmiştir. Öte yandan Kurumca sigortalıya veya ölümü hâlinde hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamının sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere işverenden rücuan tahsili 5510 sayılı Kanun'un 21. vd. maddelerinde hüküm altına alınmıştır.

27. Görüldüğü üzere meydana gelen bir olayın iş kazası olup olmadığı sigortalıya iş kazası sigorta kolundan yapılacak sigorta yardımları ile meslekte kazanma gücünü %10 veya daha fazla kaybetmesi koşuluna bağlı olarak kendisine; ölümü hâlinde hak sahiplerine gelir bağlanması noktasında ana unsuru teşkil etmektedir.

28. Bu kapsamda olmak üzere 5510 sayılı Kanun'un 13. maddesi ile Kuruma iş kazasını soruşturma yetkisi verilmiş olup anılan hükme göre Kuruma bildirilen olayın iş kazası sayılıp sayılmayacağı hakkında bir karara varılabilmesi için gerektiğinde Kurumun denetim ve kontrol ile yetkilendirilen memurları tarafından veya Bakanlık iş müfettişleri vasıtasıyla soruşturma yapılabilir. Kurum tarafından iş kazası olarak kabul edilmeyen bir olayın sigortalı tarafından iş kazası olduğunun ileri sürülmesi durumunda bu konuda tespit davası açılması gerekmektedir. Bu tür bir davada mahkemece verilecek hüküm gerek sigortalının (ölmüş ise hak sahiplerinin) gerekse Kurumun ve işverenin hak alanını doğrudan etkileyecektir. Zira mahkemece olayın iş kazası olmadığının tespiti durumunda sigortalıya (veya hak sahiplerine) sigorta yardımları yapılması ve gelir bağlanması mümkün olmayacak, bu kapsamda yersiz olarak yapılmış bulunan ödemelerin tahsili söz konusu olabilecektir. Bu itibarla sigortalı/kazalı işçi tarafından işverene karşı açılan tazminat davasında Kurum; Kurum tarafından işverene karşı açılan rücu davasında ise sigortalı (veya hak sahipleri) taraf olmadığından sözü edilen davalarda olayın iş kazası olup olmadığının ön sorun olarak çözüme kavuşturulmasına olanak bulunmamaktadır. Bu nedenle mahkemece ilgili tarafa olayın iş kazası olduğunun veya olmadığının tespiti yönünde dava açması için HMK’nın 165. maddesi uyarınca süre verilmesi ve dava açıldığı takdirde bekletici sorun yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir.

29. Somut olayda; İran’daki toplu konut inşaatı işinde çalışmakta iken geçirdiği iş kazası sonucu malûl ve bakıma muhtaç hâle geldiği iddiası ile açılan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin eldeki davada, yargılama sırasında düzenlen 21.01.2013 tarihli sosyal güvenlik denetmenlik raporunda “İnceleme konusu olayda ...’in ifadesinde beyan ettiği üzere geçirmiş olduğu beyin kanaması yaptığı iş esnasında değil sabah saatinde işe başlamasından önce yatakhaneden kahvaltı yapmak için yemekhaneye gitmesi esnasında meydana geldiği anlaşıldığından kazalının gördüğü iş ile meydana gelen kaza arasında bir bağın mevcudiyetinden söz edilemez. İnceleme konusu olayda ...’in ifadesinde beyan ettiği üzere ... Toplu Konut A.Ş. tarafından İran’a gönderildiğini kanıtlayıcı belgelerin bulunmadığı, bu itibarla ... Toplu Konut A.Ş. ile hizmet akdine dayalı bir bağın mevcudiyetinden söz edilemeyeceği aşikardır. Kaldı ki ... ve ... şirketi İran uyruklu bir şirket olup mevzuatımız gereği değerlendirme imkanı bulunmamaktadır.” şeklinde bir değerlendirme yapılarak sonuç olarak kazalının 19.04.2011 tarihinde geçirdiğini iddia ettiği olayın iş kazası olduğu yönünde bir tespit olmadığından yargı yoluna başvurabileceğinin bildirilmesi gerektiği belirtilmiştir.

30. Diğer taraftan Mahkemece uyulan bozma kararında taraflar arasında hizmet ilişkisinin varlığı kabul edilerek toplanan deliller neticesinde tazminat istemi hakkında bir karar verilmesi belirtilmiş olup iş kazasın varlığı ya da yokluğuna ilişkin bir tespit yer almamaktadır.

31. Şu hâlde yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; eldeki davada davacının iş kazasından kaynaklanan maddi-manevi tazminat istemi konusunda karar verilebilmesi için öncelikle olayın iş kazası olup olmadığı, iş kazasının tarihi ile sürekli iş göremezlik oranının tespiti ve iş kazası sürekli iş göremezlik geliri bağlanmasının sağlanmasına yönelik olarak davalı şirket ile dava dışı Sosyal Güvenlik Kurumuna karşı tespit davası açması için HMK’nın 165. maddesine uygun biçimde süre verilmesi, dava açıldığı takdirde bekletici mesele yapılarak sonucuna göre de kardiyoloji ve nöroloji alanında uzman tıp doktorları ile iş sağlığı ve güvenliği konularında uzmanın da yer alacağı bilirkişi heyetinden kusur raporu aldıktan sonra oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekmektedir.

32. Diğer taraftan davalı şirket 25.07.2012 tarihinde nevi değişikliğine giderek Anonim Şirket unvanı almış olup gerekçeli karar başlığında eski ünvanın yazılması ve dava ... ...’ye ihbar edilmesine rağmen ihbar olunana gerekçeli karar başlığında yer verilmemesi hatalı ise de anılan bu yanlışlıklar maddi hata kabul edilmiş, işin esasına etkili görülmeyerek bozma nedeni yapılmamış, işaret etmekle yetinilmiştir.

33. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki hükümde direnilmesi doğru olmamıştır.

34. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

IV. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda belirtilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3. maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,

26.02.2025 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.

Kaynak:https://www.hukukihaber.net/hukuk-genel-kurulunun-2023406-e-202580-k-sayili-karari
Invalid `prisma.category.findFirst()` invocation: Timed out fetching a new connection from the connection pool. More info: http://pris.ly/d/connection-pool (Current connection pool timeout: 10, connection limit: 5)