ADALET HABERLERİ

ADALET HABERLERİ

Hukuk Genel Kurulu'nun 2023/347 E., 2024/124 K. sayılı kararı

Hukuk Genel Kurulu'nun 2023/347 E., 2024/124 K. sayılı kararı
2 Okunma

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 28.02.2024 tarihli, 2023/347 E., 2024/124 K. sayılı kararı

T.C.

Yargıtay

Hukuk Genel Kurulu

2023/347 E., 2024/124 K.

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2019/1150 E., 2019/1199 K.

KARAR : Davanın feragat nedeniyle reddine

ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 22.05.2019 tarihli ve

2018/2927 Esas, 2019/3209 Karar sayılı BOZMA kararı

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir.

Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 353/1-a-(6) bendi gereğince kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın gerekçede belirtilen eksikliklerin yerine getirilmesi için kararı veren İstanbul 15. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararına karşı davalı ... vekilinin temyiz isteminde bulunması üzerine kesin olan karara ilişkin temyiz başvurusunun reddine dair ek karar verilmiş; davalı ... vekili tarafından bu kez ek karara karşı temyiz isteminde bulunulması üzerine karar, Yargıtay 1. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı davalılar ... ve ... vekilleri ile davalı ... tarafından temyiz edilmekle; uyuşmazlığın niteliği gereğince süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra temyiz incelemesi sırasında duruşmanın düzenlendiği 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin direnme kararının temyizini kapsamadığı, direnmenin düzenlendiği aynı Kanun’un 373 üncü maddesinde ise duruşmaya yer verilmediği gözetildiğinde direnme kararlarının temyiz incelemesinde duruşma yapılamayacağı kabul edilerek temyiz eden davalı ... vekilinin duruşma isteğinin reddine karar verilip Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1. Davacı ... vekili; müvekkilinin 01.05.2014 tarihinde ... ve ... ile ortaklığını içeren ve hisseleri belirtilen bir sözleşme yaptığını, daha sonra hukuki işlerini takip için avukat ...'a vekâletname verilmesinin istenmesi üzerine 08.05.2014 tarihli genel vekâletnamenin, 22.05.2014 tarihli İstanbul ili, Arnavutköy ilçesi, köyleri, mahalleleri hudutlarındaki gayrimenkullerde her türlü hak ve hisselerin alım ve satımını içeren vekâletnamenin ve yine ...’in telkini ile 29.05.2014 tarihinde İstanbul ili, Çatalca ilçesi ile Fatih ilçesi hudutları dahilindeki gayrimenkullerde her türlü hak ve hisselerin alım ve satımını içeren vekâletnamenin davalı ...'a verildiğini, davalı ...'ın müvekkiline ait Fatih İlçesi 2511 ada 17 parsel sayılı taşınmazdaki daireyi müvekkilinin bilgisi haricinde 09.06.2014-12.06.2014 tarihleri arasında ...'a sattığını, iki gün sonra ise davalı ... tarafından davalı ...'e satıldığını, bu işlemlerin vekâletin kötüye kullanılması ve sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde geçersiz olduğunu ileri sürerek dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptaline, olmadığı takdirde bedelin davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

2. Davacı ...'ın 27.02.2017 tarihinde ölümü üzerine mirasçıları ..., ... ve ... davaya dahil olmuşlardır.

II. CEVAP

Davalılar usulüne uygun tebligata rağmen cevap dilekçesi sunmamışlardır.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 28.09.2017 tarihli ve 2014/305 Esas, 2017/513 Karar sayılı kararı ile; dosya kapsamındaki deliller birlikte değerlendirildiğinde davacı ve ölümünden sonra da mirasçıları tarafından davacı asılın davadan feragat ettiğine dair dilekçesinin cebir, şiddet ve tehdit altında verildiğine ilişkin yeterli delil sunulmadığı, bu nedenle feragatin geçerli olduğu gerekçesiyle davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 13.03.2018 tarihli ve 2018/36 Esas, 2018/468 Karar sayılı kararı ile; dosya içeriğine göre davacı tarafından yapılan feragatin gerçek iradesini yansıtmadığı, iradesinin zorlama suretiyle fesada uğratıldığı, bu durumda İlk Derece Mahkemesince dosyada feragat yokmuş gibi taraf delilerinin toplanması ve davalıların iyiniyetli olup olmadığı konusunda gerekli araştırma yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle 6100 sayılı Kanun’un 353/1-a-(6) bendi gereğince İlk Derece Mahkemesi kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine kesin olarak karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ İNCELEME SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuş ise de kesin olan karara ilişkin temyiz başvurusunun reddine dair 27.04.2018 tarihli ek karar verilmiş; davalı ... vekili bu kez ek karara karşı süresi içinde temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;

"...Mahkemece, davanın feragat nedeni ile reddine karar verilmiş, verilen karara karşı istinaf talebinde bulunulması üzerine, İstanbul Bölge Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi 13.03.2018 tarihli ilamı ile, murisin feragatinin gerçek iradesini yansıtmadığı, iradesinin zorlama suretiyle fesada uğratıldığı açık olup, mahkemece dosyada feragat yokmuş gibi asıl dava ile ilgili yargılama yaparak, taraf delilerini toplayıp davalıların iyi niyetli olup olmadığı konusunda gerekli araştırmayı yaparak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gerekçesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi gereğince kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine kesin olarak karar verilmiş, verilen bu karara karşı davalı ... tarafından temyiz talebinde bulunulması üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2.Hukuk Dairesi 27.04.2018 tarihli kararı ile kesin karara karşı temyiz yoluna başvurulduğu gerekçesi ile temyiz talebinin reddine karar verilmiştir.

Çekişme konusu 2511 ada 17 parsel sayılı taşınmazdaki mesken nitelikli 9 nolu bağımsız bölüm davacı ... adına kayıtlı iken, Büyükçekmece 2.Noterliği’nin 29.05.2014 tarih ve 18484 yevmiye numaralı vekaletnamesi ile yetkili kıldığı vekili davalı ... tarafından 06.06.2014 tarihinde satış yolu ile davalı ...’a temlik edildiği, davalı ... tarafından ise 13.06.2014 tarihli satış işlemi ile diğer davalı ...’e devredildiği, davacı ...’nın yargılama aşamasında 27.02.2017 tarihinde ölümü üzerine mirasçıları tarafından davaya devam edildiği hususları kayden sabittir.

Hemen belirtmek gerekir ki, her ne kadar İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1.Hukuk Dairesi tarafından 27.04.2018 tarihli ek karar ile Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353/1-a maddesi gereğince davalı ...’in temyiz talebinin, kararın kesin olduğu gerekçesi ile reddine karar verilmiş ise de, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından dosyanın esasına girilerek inceleme yapılmış olması nedeni ile kararın kesin olmadığı anlaşılmakla; 27.04.2018 tarihli EK KARARIN KALDIRILMASINA,

İşin esasına gelince; ilk derece mahkemesi, feragatin irade fesadı ile sakat olmadığı sonucuna ulaşmış, Bölge Adliye Mahkemesi ise feragatin irade fesadı ile alındığı sonucuna varmıştır.

Bilindiği üzere, Hukuk Muhakemeleri Kanunu 311.maddesinde, “Feragat ve kabul kesin hüküm gibi sonuç doğurur.İrade bozukluğu hallerinde, feragat ve kabulün iptali istenebilir.” düzenlemesi yer almaktadır.

Ne var ki gerek yerel mahkemece, gerekse Bölge Adliye Mahkemesi tarafından bu yönde toplanan delillerin irade fesadını iptale yönelik olduğunu söyleme imkanı yoktur.

Hal böyle olunca, öncelikle Hukuk Muhakemeleri Kanunu 311.madde gereğince feragatin irade fesadı ile alınıp alınmadığı hususunun tereddüte yer vermeyecek şekilde tespit edilmesi, daha sonra irade fesadı sabit ise işin esasına girilerek varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile sonuca gidilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir…" gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; önceki gerekçeye ilaveten istinafa konu davanın vekâlet görevinin kötüye kullanılması nedeniyle tapu iptali olmadığı takdirde bedelin tahsili davasında verilen feragat dilekçesinin iradenin fesada uğratıldığı gerekçesi ile iptali istemine ilişkin olduğu, ayrı bir dava ile feragatin iptali istenilmeyip aynı dava içerisinde istinaf yoluyla çözülmesi yoluna gidildiği, temyiz incelemesinde somut olayın yeniden incelenemeyeceği, maddi denetim içeren bozma kararının usul hukuku kurallarına aykırı olduğu, feragatin hile ve zorlama sonucu alındığı sabit olmakla artık İlk Derece Mahkemesince vekâletin kötüye kullanılması nedenine dayalı tapu iptali ile tescil olmazsa bedelin tahsiline ilişkin asıl davanın esası hakkında bir karar verilmesi için taraf delilerinin toplanması gerektiği, bu karara karşı istinaf yoluna başvurulduğu takdirde Bölge Adliye Mahkemesince kararın maddi ve hukuki denetime tabi tutulacağı, davanın esasına ilişkin henüz verilmiş bir karar bulunmadığı ve bu yönde deliller toplanmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Direnme kararına karşı süresi içinde davalılar ... ve ... vekilleri ile davalı ... temyiz isteminde bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davalı ... vekili; davacı asıl tarafından bizzat yapılan feragat işleminin sonradan irade fesadı ile yapıldığı iddiasında bulunulmuş ise de, irade fesadının bulunmadığı yönünde deliller toplanarak İlk Derece Mahkemesince hukuka uygun bir karar tesis edildiğini, mahkeme kaleminde yapılan feragat işleminin geçerli olduğunu, aksinin ispat edilmediğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

2. Davalı ... vekili; bir ihtilafın ön sorun olarak incelenmesinin o konuda verilecek tüm kararların usule ilişkin olacağı anlamına gelmediğini, Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın esasa ilişkin olduğunu, feragatin geçerliliğinin ayrı bir davada ileri sürülmesi gerektiğini, davacının bizzat mahkemeye gelerek davadan feragat ettiğini belirterek direnme kararının bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

3. Davalı ...; bozma kararının usule ve kanuna uygun olduğunu, Bölge Adliye Mahkemesince hukuka aykırı şekilde direnme kararı verildiğini belirterek direnme kararının bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Uyuşmazlık

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; tapu iptali ve tescil olmadığı takdirde bedel istemine ilişkin eldeki davada, Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın 6100 sayılı Kanun'un 353/1-a-(6) bendi gereğince kesin nitelikte olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre somut olayda eksikliklerin İlk Derece Mahkemesince mi yoksa Bölge Adliye Mahkemesince mi giderilmesi gerektiği noktasında toplanmaktadır.

D. Gerekçe

1. İlgili Hukuk

6100 sayılı Kanun'un 352 nci maddesinin birinci fıkrası, 353 üncü maddesi ve 362 nci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi.

2. Değerlendirme

A- Davalı ... vekili ve davalı ...'ın temyiz talepleri yönünden yapılan incelemede;

1. Somut olayda, Bölge Adliye Mahkemesince verilen ilk karar davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiş, Özel Daire tarafından feragatin irade fesadı ile alınıp alınmadığı hususunun tereddüte yer vermeyecek şekilde tespit edilmesi, daha sonra irade fesadı sabit ise işin esasına girilerek varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle kararın bozulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesince verilen direnme kararı davalı ... vekilinin yanı sıra davalı ... vekili ve davalı ... tarafından da temyiz edilmiştir.

2. Hukuki yarar, dava şartı olduğundan temyiz incelemesi yapılabilmesi için de gerekli bir şarttır.

3. Bölge Adliye Mahkemesince verilen ilk kararı temyiz etmeyen taraf yönünden karar kesinleşmiş olmakla artık bu tarafın direnme kararını temyizde hukuki yararı bulunmamaktadır.

4. O hâlde davalı ... vekili ile davalı ...'ın direnme hükmüne yönelik temyiz istemlerinin hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmelidir.

B- Davalı ... vekilinin temyiz talebi yönünden yapılan incelemede;

1. Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle konuyla ilgili kavram ve yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar bulunmaktadır.

2. İstinaf ile ilgili monografilerin karşılaştırmalı hukuka ilişkin bölümlerinde “geniş (tam) istinaf sistemi” ve “dar istinaf sistemi” ayrımına yer verilmektedir. Geniş istinaf sistemi davanın istinaf merciinde adeta yeniden görülmesi ve yeniden hükme bağlanması esasına dayanmaktadır. Dar istinaf sistemi ise ilk derece mahkemesinde hükme bağlanmış olan davanın yeniden görülmesinden ziyade o davada verilen hükmün denetlenmesi esasını benimsemektedir. Buna göre geniş istinafta ikinci derece mahkemesi önüne yeni vakıa ve deliller getirtilmesi konusunda bir sınırlama bulunmamakta, istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen hususlarla sınırlanmamakta, istinaf yoluna başvurmanın hükmün icrasını erteleyici etkisine getirtilen istisnalar sınırlı tutulmaktadır. Buna karşılık dar istinafta kanun yolu incelemesinin kural olarak istinaf dilekçesinde gösterilen sebeplerle sınırlı tutulduğu görülmekte, ikinci derece mahkemesinde yapılabilecek taraf işlemleri sınırlamalara tâbi kılınmakta, yeni vakıa ve deliller ileri sürülmesi istisnai hâllerle sınırlı tutulmakta, istinaf incelemesi sırasında hükmün teminat karşılığında icrasına imkân veren hükümler bulunmaktadır. Hukuk Muhakemeleri Kanunu dar istinaf sistemini benimsemiştir. Gerçekten istinaf incelemesinin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı tutulması, bölge adliye mahkemesinde yapılan istinaf incelemesinde kural olarak resen göz önünde tutulacak olanlar dışında ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen savunmaların dinlenmemesi ve yeni delillere dayanılamaması ve bölge adliye mahkemesinin ilk derece mahkemesi kararını kaldırıp dosyayı bu mahkemeye geri göndermek konusunda geniş bir yetkiye sahip olması dar istinaf sistemine ait özelliklerdir (Ali Cem Budak, İlamat Torbası İstinaf Mahkemesi Karar İncelemeleri, İstanbul, 2020, s. 25, 26).

3. İstinaf sistemi kavram olarak açıklandıktan sonra istinaf kanun yolu aşamasına da değinmek gerekmektedir. Öncelikle kararı veren ilk derece mahkemesi dilekçeler (istinaf dilekçesi ve cevap dilekçesi) verildikten veya bunun için belli süreler geçtikten sonra dosyayı dizi listesine bağlı olarak ilgili istinaf mahkemesine gönderir (HMK md. 347/3, md. 343/4). İstinaf mahkemesinin görevli hukuk dairesi, ilk önce yetkili olup olmadığını resen inceler. Yetkili olduğu kanısına varırsa dosya üzerindeki ön incelemesine devam eder. Ön inceleme sonunda incelemenin aynı istinaf mahkemesinin başka bir dairesince (veya başka bir istinaf mahkemesince) yapılması gerektiği, istinaf edilen kararın kesin olduğu, başvurunun istinaf süresi içinde yapılmadığı, başvuru şartlarının yerine getirilmediği, başvuru sebeplerinin veya gerekçesinin hiç gösterilmediği tespit edilen dosyalar hakkında gerekli karar verilir (Baki, Kuru, Medeni Usul Hukuku, Cilt II, 2020, s. 1366-1368).

4. Konuya ilişkin olarak 6100 sayılı Kanun'un 352 nci maddesinin birinci fıkrası “(1) Bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince dosya üzerinde yapılacak ön inceleme sonunda aşağıdaki durumlardan birinin tespiti halinde öncelikle gerekli karar verilir:

a) İncelemenin başka bir dairece veya bölge adliye mahkemesince yapılmasının gerekli olması

b) Kararın kesin olması

c) Başvurunun süresi içinde yapılmaması

ç) Başvuru şartlarının yerine getirilmemesi

d) Başvuru sebeplerinin veya gerekçesinin hiç gösterilmemesi…” şeklinde düzenlenmiştir.

5. Ön inceleme aşamasında verilecek kararlar, incelemenin başka bir daire tarafından yapılması gerektiğine ilişkin “gönderme kararları”, ilk derece mahkemesine ait kararın istinaf kanun yolu açık olmayan kesin bir karar olması nedeniyle ve ayrıca başvurunun süresi içinde yapılmaması nedeniyle verilen “dilekçenin reddi kararları” ve istinaf başvuru şartlarının yerine getirilmemesi nedeniyle verilen “başvurunun yapılmamış sayılmasına” ilişkin kararlardır. Bu aşamada verilecek olan kararların temel niteliği işin esası ve ilk derece mahkemesine ait kararla bir ilgisinin olmamasıdır. Nitekim bu aşamada yapılan incelemede dairenin görevli olup olmadığı, inceleme konusu olan ilk derece mahkemesine ait kararın kesin olup olmadığı ve başvurunun süresinde ve kanunda öngörüldüğü biçimde yapılıp yapılmadığı denetlenmektedir. Dolayısıyla ön incelemede verilen kararlar tamamen istinaf başvurusu ile ilgili olup, başvurunun kabul edilebilir olmadığını tespit eden usule ilişkin nihai kararlardır (Tolga Akkaya, Medeni Usul Hukukunda İstinaf, Ankara, 2009, s. 319).

6. Ön inceleme aşamasında eksiklik bulunmadığı anlaşılan dosyalar incelemeye alınır.

7. İstinaf bölümünde, aksine hüküm bulunmayan hâllerde ilk derece mahkemesinde uygulanan yargılama usulü istinaf mahkemesinde de uygulanır. İstinaf incelemesi duruşmasız veya duruşmalı yapılır. Duruşmasız istinaf incelemesi 6100 sayılı Kanun'un 353 üncü maddesinde düzenlenmiştir.

8. 6100 sayılı Kanun'un 353 üncü maddesinin ilk hâlinde “(1) Ön inceleme sonunda dosyada eksiklik bulunmadığı anlaşılırsa;

a) Aşağıdaki durumlarda bölge adliye mahkemesi, esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği başka bir yer mahkemesine ya da görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verir:

1) Davaya bakması yasak olan hâkimin karar vermiş olması.

2) İleri sürülen haklı ret talebine rağmen reddedilen hâkimin davaya bakmış olması.

3) Mahkemenin görevli ve yetkili olmasına rağmen görevsizlik veya yetkisizlik kararı vermiş olması veya mahkemenin görevli ya da yetkili olmamasına rağmen davaya bakmış bulunması veyahut mahkemenin bölge adliye mahkemesinin yargı çevresi dışında kalması.

4) Diğer dava şartlarına aykırılık bulunması.

5) Mahkemece usule aykırı olarak davanın veya karşı davanın açılmamış sayılmasına, davaların birleştirilmesine veya ayrılmasına, merci tayinine karar verilmiş olması.

6) Mahkemece, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması.

b) Aşağıdaki durumlarda davanın esasıyla ilgili olarak;

1) İncelenen mahkeme kararının usul veya esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığı takdirde başvurunun esastan reddine,

2) Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında,

3) Yargılamada bulunan eksiklikler duruşma yapılmaksızın tamamlanacak nitelikte ise bunların tamamlanmasından sonra yeniden esas hakkında, duruşma yapılmadan karar verilir…” hükmü yer almakta iken;

7035 ve 7251 sayılı Kanun’lar ile yapılan değişiklikler sonucu 353 üncü madde “…(1) Ön inceleme sonunda dosyada eksiklik bulunmadığı anlaşılırsa;

a) Aşağıdaki durumlarda bölge adliye mahkemesi, esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği başka bir yer mahkemesine ya da görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verir:

1) Davaya bakması yasak olan hakimin karar vermiş olması.

2) İleri sürülen haklı ret talebine rağmen reddedilen hakimin davaya bakmış olması.

3) Mahkemenin görevli ve yetkili olmasına rağmen görevsizlik veya yetkisizlik kararı vermiş olması veya mahkemenin görevli ya da yetkili olmamasına rağmen davaya bakmış bulunması (Mülga ibare RGT: 05.08.2017 RG No: 30142 Mükerrer Kanun No: 7035/29)

4) Diğer dava şartlarına aykırılık bulunması.

5) Mahkemece usule aykırı olarak davanın veya karşı davanın açılmamış sayılmasına, davaların birleştirilmesine veya ayrılmasına, (Mülga ibare RGT: 05.08.2017 RG No: 30142 Mükerrer Kanun No: 7035/29) karar verilmiş olması.

(Değişik Alt Bent RGT: 28.07.2020 RG No: 31199 Kanun No: 7251/35)

6) Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.

b) Aşağıdaki durumlarda davanın esasıyla ilgili olarak;

1) İncelenen mahkeme kararının usul veya esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığı takdirde başvurunun esastan reddine,

2) Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında,

3) Yargılamada bulunan eksiklikler duruşma yapılmaksızın tamamlanacak nitelikte ise bunların tamamlanmasından sonra (Eklenmiş ibare RGT: 28.07.2020 RG No: 31199 Kanun No: 7251/35) başvurunun esastan reddine veya yeniden esas hakkında, duruşma yapılmadan karar verilir…” şeklinde düzenlenmiştir.

9. Yukarıda yapılan açıklamalar ve yasal düzenlemelerden sonra somut olay özelinde 6100 sayılı Kanun'un 353/1-a-6 bendi değerlendirildiğinde; anılan hüküm istinaf kanun yolunun ne şekilde uygulanacağı konusunda son derece belirleyicidir. Bir taraftan istinaf mahkemelerinin hukuki denetim yanında aynı zamanda maddi vakıa incelemesi de yaparak tahkikat sonucuna göre yeniden karar verme yetkisini haiz olan bir hüküm mahkemesi olduğu kabul edilirken, diğer taraftan da söz konusu hükümle bir nevi eksik inceleme gerekçesiyle dosyanın mahalline geri gönderilmesi kabul edilmektedir. HMK’da kabul edilen dar istinaf sisteminin amacına uygun olarak istinaf mahkemelerinin hukuki denetim görevini yerine getirirken gerektiğinde yeniden tahkikat ve inceleme yapmalarına imkân verecek bir uygulamanın benimsenmesi ancak ortada hukuki ve maddi vakıa denetimine konu olacak verilerin bulunmaması hâlinde ise tahkikatın yapılması için dosyanın kararı veren mahkemeye geri gönderilmesi gerekmektedir. Olaya ve maddi delillere en yakın olan mahkeme ilk derece mahkemesidir (Tülin Kurtoğlu, Özel Hukukta İstinaf Denetimi ve Yargılaması, Ankara, 2017, s. 152-153).

10. 6100 sayılı Kanun'un 353/1-a maddesinde altı bent hâlinde sayılmış olan usule ilişkin hukuka aykırılık durumlarında, ilk derece mahkemesine ait kararın esası incelenmeden kaldırılmasına ve dosyanın geri gönderilmesine, (b) bendinde “başvurunun esastan reddine” “düzelterek yeniden esas hakkında karar” ve “yeniden esas hakkında karar” şeklinde hüküm kurulacağı belirtilmiştir.

11. Bu kapsamda 6100 sayılı Kanun'un 353/1-a maddesinin 1-6 bentleri arasında sayılan usule ilişkin hukuka aykırılıklar tespit edildiğinde, ilk derece mahkemesine ait kararın esası incelenmeden kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği başka bir yer mahkemesine ya da görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine kesin olarak karar verilecektir. 6100 sayılı Kanun'un 353/1-a maddesinde belirtilen durumlarda istinaf mahkemesi kararı esas yönünden inceleyemez (Kurtoğlu, s.187-188). Bu nedenle madde metninden de açıkça anlaşılacağı üzere 6100 sayılı Kanun'un 353/1-a maddesinde altı bent hâlinde sayılan hâllerde istinaf mahkemesinin esası incelemeden verdiği ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması ve dosyanın ilgili ilk derece mahkemesine gönderilmesi kararları kesin olduğundan temyiz edilemez.

12. Ayrıca 7251 sayılı Kanun ile 6100 sayılı Kanun'un 362 nci maddesine eklenen (g) bendine göre “353 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında verilen kararlar” hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağı açıkça hüküm altına alınmış olup madde gerekçesinde de; 353 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamına giren durumlarda bölge adliye mahkemesinin duruşma yapmadan kesin olarak karar vereceği, fıkraya eklenen yeni (g) bendiyle, 353 üncü madde hükmü ile uyum sağlanarak Kanunun bütünlüğünün korunması amaçlandığı ifade edilerek 353 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında verilen kararların kesin nitelikte olduğu vurgulanmıştır.

13. Hâl böyle olunca bölge adliye mahkemelerinin 6100 sayılı Kanun'un 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamına giren kararlarının kesin nitelikte olduğu cihetle Bölge Adliye Mahkemesince verilen direnme kararı yerindedir.

14. O hâlde usul ve yasaya uygun direnme kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

I. Davalı ... vekili ve davalı ...'ın direnme kararına yönelik temyiz istemlerinin hukuki yarar yokluğundan REDDİNE (2-A),

İstek hâlinde temyiz peşin harçlarının yatıranlara geri verilmesine,

II. Davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan gerekçe ile ONANMASINA (2-B),

Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına,

Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

28.02.2024 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.

Kaynak:https://www.hukukihaber.net/hukuk-genel-kurulunun-2023347-e-2024124-k-sayili-karari