Hukuk Genel Kurulu'nun 2023/312 E., 2023/564 K. sayılı kararı
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 31.05.2023 tarihli, 2023/312 E., 2023/564 K. sayılı kararı
T.C.
Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu
2023/312 E., 2023/564 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tazminat davasından dolayı, bozma kararı üzerine direnme yoluyla ... Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 06.11.2019 tarihli ve 2019/180 Esas, 2019/387 Karar sayılı kararın, uygun bulunmasına ilişkin Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 04.10.2022 tarihli ve 2020/1-464 Esas, 2022/1234 Karar sayılı kararının, karar düzeltme yoluyla incelenmesi davacı ... tarafından verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla, Hukuk Genel Kurulunca dilekçe, düzeltilmesi istenen karar ve dosyadaki ilgili bütün belgeler okunduktan sonra gereği düşünüldü:
Hukuk Genel Kurulunun kararında yer alan açıklamalara göre, 6217 sayılı Kanun'un 30 uncu maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na eklenen ''Geçici Madde 3'' atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440 ıncı maddesinde sayılan sebeplerden hiçbirisine uygun olmayan karar düzeltme isteminin REDDİNE,
Aynı Kanunun 442/3 üncü ve 4421 sayılı Kanunun 4/b-1 maddeleri gereğince takdiren 1.470,00 TL para cezasının karar düzeltme isteyenden alınarak Hazineye gelir kaydedilmesine,
Karar düzeltme harcı peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına,
31.05.2023 tarihinde yapılan ikinci görüşmede oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.
''K A R Ş I O Y''
Davacı tarafından davalı aleyhine hile ve muvazaa hukuki sebebine dayanarak açılan tapu iptali ve tescil davasında kayıt maliki olan davalı ... cevap dilekçesinde; davacının ... ile evlenme aşamasında olduklarını, taşınmazın asıl davacıya ait olduğunu, ... isimli kişinin davacıyı evlenme vaadiyle dolandırdığı konusunda tapuda işlemler yapıldıktan sonra bilgi sahibi olduğunu, satışla ilgili resmiyette hiçbir sorun ile karşılaşmadığını, davacının da kendisini uyarmadığını, tapuda resmî işlemler yapıldıktan sonra davacının durumu izah etmesi üzerine hileyi öğrendiğini belirtmiştir.
Davalı ön inceleme duruşmasındaki beyanında; “Şu an yazılı olarak mahkemenize cevap dilekçesi sunuyorum, içeriğini tekrar ederim, ben açılan davayı kabul ediyorum, ben dava konusu taşınmazı ...’tan aldım, taşınmazın davacı adına tescilini kabul ediyorum ancak kendi üzerime düşen payın tarafıma verilmesini talep ederim.” demiştir.
Dava konusu taşınmaz 1/2 şer pay olarak davacı ve eşi ... adına kayıtlı iken muris ...’in ölümü üzerine murisin eşi davacı ile murisin çocukları ... ve ... taşınmaza iştirak hâlinde malik olmuşlardır. Davacının miras payı 2/8 ... ve ...’in ise miras payı 3/8 erdir.
Davacının üvey çocukları ..., ... ve davacı, paylarını 26.12.2013 tarihinde ...’a, o da 14.04.2014 tarihinde oğlu ...’a satış yoluyla temlik etmiş, davalı ise bu kişiden 23.09.2014 tarihinde taşınmazı satın almıştır.
Taşınmazın 1/2 (8/16) payına sahip olan davacı ...’in muristen gelen 2/16 miras payı gözetildiğinde taşınmazda 10/16 pay sahibi olabilecekken iştirak çözülmeden satış gerçekleşmiştir. Davalı bu taşınmazın tümünü satın almış ise de ...’in kendisine ait olan payların karşılığı 10/16 olacağından kendisinin kandırılarak taşınmazın elinden alındığı iddiasıyla açtığı davanın 10/16 paya ilişkin olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Kalan 6/16 pay ise murisin çocuklarının devrettikleri paylardır. Murisin çocuklarının açtığı bir dava olmadığından davacının talep edebileceği payın da 10/16 olduğu açıkça anlaşılmaktadır.
Davalının bu kabul beyanının şartlı olup olmadığı, bir başka ifadeyle geçerli olup olmadığı tartışmasına gelince; bilindiği üzere şartlı kabulde davalı davayı kabul ederken davacı tarafa da bir yükümlülük getirir, örneğin “ben davayı kabul ediyorum ama davacı da aldığı parayı iade etsin” veya “ ben davayı kabul ediyorum ancak davacıda falan taşınmazı bana versin” şeklinde kabuller şartlı kabul olabilir. Somut olayda davalının kabulünde, davacı tarafa getirilmiş bir yükümlülük bulunmamaktadır.
Davalının kabul beyanı pay miktarını belirtmese de ancak kendi üzerine düşen payın tarafıma verilmesini isterim şeklinde anlaşılması, bu kabul beyanının şarta bağlı olarak değil, ...’in kendisine ait olmayan payların üzerinde kalması için verilmiş bir beyan olduğu kabul edilmelidir. Zira davalı, cevap dilekçesinde davacının kandırıldığını ifade etmektedir. Bu durumda kabulün 10/16 pay için olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Kalan 6/16 payı ifade eden, kendi üzerine düşen payların adına verilmesi isteği 10/16 pay için bir şart niteliği taşımamaktadır.
Davalı ...’nin davacıya yaptığı 23.600TL ödemeye gelince, taşınmazın devir tarihindeki gerçek bedeli bilirkişi raporu ile 114.380TL olarak belirlendiğine göre, başka bir sebeple yapılmış ödeme olabileceği kabul edilmelidir.
Bu durumda 10/16 pay için kabul beyanına değer verilerek davanın kabul edilmesi, 6/16 pay için ise bir kabul beyanı bulunmadığından davanın bu paylar bakımından reddedilmesi gerekirken tümden reddi doğru olmamıştır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme hükmünün değişik gerekçeyle bozulması gerektiği görüşünde olduğumuzdan hükmün onanması yönünde oluşan değerli çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.