Hukuk Genel Kurulu'nun 2023/311 E., 2024/69 K. sayılı kararı
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 07.02.2024 tarihli, 2023/311 E., 2024/69 K. sayılı kararı
T.C.
Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu
2023/311 E., 2024/69 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
SAYISI : 2022/226 E., 2022/479 K.
KARAR : Davanın reddine
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 13.04.2022 tarihli ve 2022/3235
Esas, 2022/4452 Karar sayılı BOZMA kararı
Taraflar arasındaki iş müfettiş raporunun iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl ve birleşen davaların reddine karar verilmiştir.
Kararın asıl ve birleşen davada davacılar vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince davacılar vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı asıl ve birleşen davada davacılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, İlk Derece Mahkemesince bozma kararına uyularak asıl ve birleşen davaların reddine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesinin bozmaya uyarak verdiği karar asıl ve birleşen davada davacılar vekillerinin temyizi üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucu tekrar bozulmuş, İlk Derece Mahkemesince direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. ASIL DAVA
1. Davacı .... (Habaş A.Ş.) vekili; davalı ... müfettişlerince müvekkilinin faaliyet gösterdiği işyerinde yapılan denetleme ve inceleme sonucunda müvekkili ile yardımcı faaliyetler alanında alt işveren olarak faaliyet gösteren Baran Bakım Onarım Demir Çelik Tahmil Tahliye Taah. San. ve Tic. Ltd. Şti. (Baran Tic. Ltd. Şti.) arasındaki asıl işveren-alt işveren ilişkisinin muvazaaya dayandığı yönünde tespit yapıldığını, ancak alt işverene yardımcı işlerin verildiğini, bu nedenle iş müfettişi raporunun gerçeği yansıtmadığını ileri sürerek 07.09.2016 tarihli ve 76020743-667-37942 sayılı yazı ile müvekkiline tebliğ edilen muvazaa tespitine ilişkin müfettiş raporunun iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
2. Davalılar vekili; müfettiş raporundaki tespitlerin doğru olduğunu, muvazaalı yapılan sözleşmelerin işyeri uygulaması hâline geldiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
II. BİRLEŞEN DAVA
1. Davacı Baran Tic. Ltd. Şti. vekili; müvekkili şirketin muvazaa tespiti yapılan işyerinde tahmil, tahliye, bakım ve onarım işlerini yaptığını, demir, çelik ve mamullerinin üretiminin yapıldığı işyerinde üretime dahil olmayan makine bakım, onarım işleri ile üretilmiş mamullerin tahmil ve tahliye işlerini bir başka deyişle yardımcı işlerin müvekkili şirket işçileri tarafından yapıldığını, müvekkili şirketin ayrı ve bağımsız bir ticari işletme olarak faaliyet gösterdiğini, müfettiş raporunda çalışanların hangi haklarının kısıtlandığı ya da ortadan kaldırıldığının, hangi işin asıl iş, hangi işin yardımcı iş olduğunun belirtilmediğini, müvekkili şirket işçilerinin yardımcı işlerde çalıştığını ileri sürerek 07.09.2016 tarihli ve 76020743-667-37942 sayılı yazı ile müvekkiline tebliğ edilen muvazaanın tespitine ilişkin müfettiş raporunun iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
2. Davalılar vekili; müfettiş raporundaki tespitlerin doğru olduğunu, muvazaalı yapılan sözleşmelerin işyeri uygulaması hâline geldiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİNİN BİRİNCİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 18.06.2019 tarihli ve 2016/648 Esas, 2019/305 Karar sayılı kararı ile; dosya kapsamına göre alt işverenin asıl işverenden bağımsız kendi organizasyonunun bulunmadığı, alt işveren işçilerine emir ve talimatların asıl işveren yetkilileri tarafından verildiği, asıl işveren ve alt işveren işçilerinin aynı alanda ve işte aynı iş tanımı ile çalıştığı, alt işveren işçilerinden nitelikli olanların ihale dönemi bitiminde asıl işveren bünyesinde işe alındığı hususları dikkate alındığında asıl ve birleşen davada davacılar arasındaki ilişkinin muvazaaya dayandığı gerekçesiyle asıl ve birleşen davaların reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleşen davada davacılar vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 02.07.2020 tarihli ve 2019/2357 Esas, 2020/618 Karar sayılı kararı ile; İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesi bakımından usul ve yasaya aykırı bir durum bulunmadığı gerekçesiyle asıl ve birleşen davada davacılar vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Birinci Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleşen davada davacılar vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 23.11.2020 tarihli ve 2020/6466 Esas, 2020/16298 Karar sayılı kararı ile; asıl ve birleşen davada davacılar vekillerinin sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra "... Somut olayda,öncelikle alt iş verene verilen işin asıl- yardımcı iş olup olmadığı konusunda bir tespit yapılmadan,alt iş veren işçilerinin asıl iş veren işçileri ile aynı ortamda çalıştığından bahisle asıl işveren alt işveren ilişkisinin geçerli kurulmadığı ya da muvazaaya dayandığının kabulü doğru görülmemiştir. Zira verilen işin yardımcı iş olması halinde asıl işveren ve alt iş veren işçilerinin aynı ortamda çalışmasına yasal bir engel bulunmamaktadır. Eksik inceleme ile karar verilmesi hatalı olup kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. İlk Derece Mahkemesince Birinci Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin 23.12.2021 tarihli ve 2021/9 Esas, 2021/506 Karar sayılı kararı ile; bozma kararına uyulmasına karar verildikten sonra ilk karardaki gerekçeye ilaveten davacı Baran Tic. Ltd. Şti. işçilerinin yaptıkları işlerin üretim akışında yer alması ve asıl iş niteliğinde olması, Baran Tic. Ltd. Şti. işçilerinin yaptığı işler olmadan üretimin devam etmesinin mümkün olmaması karşısında davacılar arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğu gerekçesiyle asıl ve birleşen davaların reddine karar verilmiştir.
C. İkinci Bozma Kararı
1. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararı süresi içinde asıl ve birleşen davada davacılar vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
2. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; "...İlk Derece Mahkemesi tarafından Dairemizin 23.11.2020 tarihli, 2020/6466 esas, 2020/16298 karar sayılı araştırmaya yönelik bozma ilamına uyulmasına karar verilerek alt işverene verilen işin asıl mi, yardımcı iş mi olduğu hususunun belirlenmesi konusunda işyerinde inceleme yapılarak rapor düzenlenmek üzere aralarında insan kaynakları uzmanı, endüstri mühendisi ve hukukçu bilirkişinin bulunduğu üç kişilik bilirkişi heyetine dosya tevdi edilmiştir.
Bilirkişi heyetince 03.11.2021 tarihinde taraf vekillerinin katılımı ile işyerinde inceleme yapılmak istenmişse de davacı BARAN Ltd. Şti.'nin davacı HABAŞ A.Ş. nezdinde faaliyetine devam etmemesi nedeniyle fiili durum tespiti yapılamamış, ancak davacı BARAN Ltd. Şti. çalışanları iken daha sonra davacı HABAŞ AŞ. kadrosuna geçen Serkan Tiryaki, Uğur Arslan ve Mehmet Aydıngöz isimli işçiler ile üretim alanında, Fatih Murat Karataş isimli işçi ile ise telefonda görüşülmek suretiyle alınan ifadelerle davaya konu ... İş Müfettişleri tarafından hazırlanan raporda yer alan tespitler, davacı şirketler arasında yapılmış olan hizmet alım sözleşmesi ve Habaş AŞ. Aliağa Tesislerinde yapılan iş birlikte değerlendirildiği belirtilerek; HABAŞ A.Ş. ve Baran. Ltd. Şti. arasındaki 01.01.2016-31.12.2016 dönemi kapsayan HABAŞ A.Ş.’nin Aliağa Tesislerine ilişkin hizmet alım sözleşmesinde alt işverene verilen görevlerin; “yükleme, boşaltma, istifleme, paketleme ve ilgili işler, bakım onarım işleri, montaj, demontaj ve temizlik işleri, ayrıca verilecek ek işler” olarak gösterildiği, ... müfettişleri tarafından hazırlanan 23.06.2016 tarihli raporda ise BARAN Ltd. Şti’ye bağlı çalışan işçilerin HABAŞ A.Ş. Aliağa üretim tesislerinde yaptıkları işlerin, “Hadde 1 ve 3 paketleme kısımlarında”; haddehaneden yeni çıkmış ve ızgaraya soğumak üzere düşmüş demir çubukların bozuk istifliyse istif düzeltimi, demir çubukların sayımı, kısa demir çubukların uzunlardan ayrılması,kesimden kalan kırpıntıların toplanması, kalite işareti amaçlı boyama, etiketleme, tırlara yüklenmesi,”Hadde 2 paketleme kısmında”; kangal olarak isimlendirilen demir tel sargıların başında bozuk olan kısımlar varsa makasla kesme, kesim sonucu oluşan kırpıntıların toplanması, paketleme ve yükleme işlemleri şeklinde tespit edildiği, bu kapsamda işyerinde yürütülen asıl iş gözetildiğinde BARAN Ltd. Şti işçilerinin, HABAŞ A.Ş. Aliağa Üretim Tesisinde üretim sürecinde yapılması gerekli bulunan işlerde çalıştıkları, üretim akışının düzgün olması, istenen kalitede ve sayıda mamul çıkışının sağlanması için gerekli olan bu işler olmadan üretimin istenen miktar ve kalitede olmayacağı, üretilen mamulün sevkiyatının sağlanamayacağı, bu nedenle BARAN Ltd. Şti. işçilerinin yaptıkları işlerin yardımcı işler ya da işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler olmadığı, asıl iş niteliğinde olduğu kanaatine varıldığı ifade edilmiş olup, İlk Derece Mahkemesi tarafından da heyeti raporu doğrultusunda asıl ve birleşen davaların reddine karar verilmiştir.
Ne var ki, ... iş müfettişlerinin raporunda yer alan tespitler, bilirkişi heyet raporu ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davacı HABAŞ A.Ş. Aliağa Üretim Tesisinde yürütülen ana faaliyet konusunun hurda demir çelik malzemelerin yüksek ısıdaki hadde fırınlarında eritilerek işlenmesi suretiyle inşaat demiri, çubuk, tel, sac gibi çeşitli mamüllerin üretilmesi olduğu,davacı HABAŞ A.Ş. ile birleşen dosya davacısı BARAN Ltd. Şti. arasında 01.01.2016-31.12.2016 dönemi kapsayan HABAŞ A.Ş.’nin Aliağa Tesislerine ilişkin hizmet alım sözleşmesinin konusunun ise “yükleme, boşaltma, istifleme, paketleme ve ilgili işler, bakım onarım işleri, montaj, demontaj ve temizlik işleri, ayrıca verilecek ek işler” olarak gösterildiği, Baran Ltd.Şti’nin 23.06.2016 olan teftiş tarihi itibariyle hizmet alım sözleşmesi kapsamında 48 işçisinin çalıştığı, işçilerin yaptığı “istifleme, paketleme ve yükleme” niteliğinde olduğu anlaşılan işlerin, işyerinin ana faaliyet konusu olan “demir çelik mamulleri üretimi” kapsamında yer almadığı, yardımcı işlerden olduğu, bu işlerin hizmet alımı suretiyle alt işverene yaptırılmasında ise yasaya aykırı bir durum bulunmadığı anlaşılmakla, aksi yöndeki hatalı değerlendirme ile davanın kabulü yerine reddine karar verilmesi isabetli bulunmadığından, karar bozmayı gerektirmiştir..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
D. İlk Derece Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; önceki gerekçeye ilaveten müfettiş raporunda ve bilirkişi raporlarında alt işveren işçileri tarafından fiilen yapıldığı tespit edilen işlerin yanı sıra "istif düzeltimi, kısa çubukların ayrılması, bozuk kısımların kesilmesi, kalite işaretli amaçlı boyama, etiketleme yapılması" gibi işler yapılmadan üretilen malın satışa sunulması ya da üretimde istenilen kalitenin sağlanması mümkün olmadığından alt işveren işçilerinin yaptıkları işlerin üretim aşamasında yer alan işlerden olduğu ve alt işverenlik sözleşmesine konu edilemeyeceği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Direnme kararı süresi içinde taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
B. Temyiz Sebepleri
1. Asıl davada davacı vekili, müvekkili şirketin asıl işi olan hiçbir işi Baran Ltd. Şti.ye yaptırmadığını, yardımcı işlerin alt işveren işçileri tarafından yapıldığını, iş müfettişi raporunda ve bilirkişi raporunda muvazaa olarak nitelendirilen iş ilişkisinin işçilerin hangi haklarını kısıtladığı veya ortadan kaldırdığının belirtilmeyip soyut olarak muvazaa kanaatine varıldığını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
2. Birleşen davada davacı vekili, yardımcı işler sınıfındaki işlerin müvekkili şirket işçileri tarafından yapıldığını, iş müfettişi raporunda ve bilirkişi raporunda muvazaa olarak nitelendirilen iş ilişkisinin işçilerin hangi haklarını kısıtladığı veya ortadan kaldırdığının belirtilmeyip soyut olarak muvazaa kanaatine varıldığını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
3. Asıl ve birleşen davada davalılar vekili, direnme kararının verildiği tarih itibarıyla yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre davalılar lehine hükmedilmesi gereken vekâlet ücreti 9.200,00 TL iken eski tarifeye göre 5.100,00 TL vekâlet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu belirterek kararın vekâlet ücreti yönünden düzeltilerek onanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; ... iş müfettişleri tarafından asıl davada davacı Habaş A.Ş. ile birleşen davada davacı Baran Ltd. Şti. arasında imzalanan ve 01.01.2016-31.12.2016 dönemini kapsayan “yükleme, boşaltma, istifleme, paketlenme ve ilgili işler, bakım onarım işleri ve temizlik işleri, ayrıca verilecek ek işler” konulu hizmet alım sözleşme kapsamında alt işveren Baran Ltd. Şti. işçilerinin yaptıkları işin asıl işveren davacı Habaş A.Ş.nin asıl işi olduğu gerekçesiyle davacılar arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğuna dair 23.06.2016 tarihli inceleme raporunun iptali istemiyle açılan eldeki davada, alt işveren Baran Ltd. Şti. işçilerinin yaptıkları işlerin yardımcı iş olup olmadığı ile hizmet alımı yoluyla alt işverene verilmesinde yasaya aykırı bir durum bulunup bulunmadığı, buradan varılacak sonuca göre davanın kabulüne karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
D. Ön Sorun
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce muvazaanın tespitine ilişkin ... İş Teftiş Kurulu müfettiş raporunun iptali istemiyle açılan davada İlk Derece Mahkemesince asıl ve birleşen davaların reddine karar verildiği, kararın davacılar vekilleri tarafından temyizi üzerine Özel Dairece verilen bozma kararında kararın kesin olduğunun belirtilmediği ancak 4857 sayılı Kanun’un 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasında “…İtiraz üzerine görülecek olan dava basit yargılama usulüne göre dört ay içinde sonuçlandırılır. Mahkemece verilen kararın temyizi hâlinde Yargıtay altı ay içinde kesin olarak karar verir.” yönünde hüküm bulunduğu dikkate alındığında Özel Daire bozma kararının kesin olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre İlk Derece Mahkemesince direnme kararı verilip verilemeyeceği hususu ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.
E. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
4857 sayılı İş Kanunu'nun (4857 sayılı Kanun) 3 üncü maddesi.
2. Değerlendirme
1. İş Kanunu’nun “İşyerini bildirme” başlıklı 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasında “Bu Kanunun 2 nci maddesinin altıncı fıkrasına göre iş alan alt işveren; kendi işyerinin tescili için asıl işverenden aldığı yazılı alt işverenlik sözleşmesi ve gerekli belgelerle birlikte, birinci fıkra hükmüne göre bildirim yapmakla yükümlüdür. Bölge müdürlüğünce tescili yapılan bu işyerine ait belgeler gerektiğinde iş müfettişlerince incelenir. İnceleme sonucunda muvazaalı işlemin tespiti halinde, bu tespite ilişkin gerekçeli müfettiş raporu işverenlere tebliğ edilir. Bu rapora karşı tebliğ tarihinden itibaren otuz iş günü içinde işverenlerce yetkili iş mahkemesine itiraz edilebilir. (Değişik beşinci cümle: 16/9/2014-6552/1 md.) İtiraz üzerine görülecek olan dava basit yargılama usulüne göre dört ay içinde sonuçlandırılır. Mahkemece verilen kararın temyizi hâlinde Yargıtay altı ay içinde kesin olarak karar verir. Kamu idarelerince bu raporlara karşı yetkili iş mahkemelerine itiraz edilmesi ve mahkeme kararlarına karşı diğer kanun yollarına başvurulması zorunludur. Rapora otuz iş günü içinde itiraz edilmemiş veya mahkeme muvazaalı işlemin tespitini onamış ise tescil işlemi iptal edilir ve alt işverenin işçileri başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçileri sayılır.” hükmü yer almaktadır.
2. Bu düzenlemede alt işverenlik ilişkisinin muvazaalı olduğunun tespitine dair iş müfettişi raporunun iptali talebiyle açılacak bir davanın, işin niteliği ve aciliyeti sebebiyle ilk derece mahkemesince belirli bir süre içinde karara bağlanması gerektiği ve aynı sebeple de temyiz incelemesini yapan Yargıtay Özel Dairesince davanın altı ay içinde kesin olarak karara bağlanacağı hüküm altına alınmıştır.
3. Benzer nitelikteki düzenlemelere 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun 5, 15, 41 ve 43 üncü maddelerinde de yer verilmiş, bu düzenlemelerde de yine İş Hukukuna yön veren temel ilke ve düşüncelerden hareket edilmiştir.
4. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 13.03.1985 tarihli ve 1984/9-834 Esas, 1985/201 Karar sayılı kararında da benzer bir konu ele alınarak mülga 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu’nun 15 inci maddesinde yer verilen “Yargıtay’ca ... kesin karara bağlanır.” hükmü ile yasa koyucunun burada bozma kararına karşı direnme yolunu kapamayı amaçladığının vurgulandığına işaret edilmiştir.
5. Hukuk Genel Kurulunun 18.01.2017 tarihli ve 2016/22-2086 Esas, 2017/113 Karar; 06.12.2017 tarihli ve 2016/9-2040 Esas, 2017/1543 Karar; 29.11.2017 tarihli ve 2016/9-2315 Esas, 2017/1458 Karar; 06.11.2018 tarihli ve 2018/9-119 Esas, 2018/614 Karar sayılı kararlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir.
6. Diğer taraftan Anayasa Mahkemesinin 08.04.2015 tarihli ve 2013/1015 Başvuru numaralı kararında “…Yargıtay tarafından hukuka uygun olmayan derece mahkemesi kararlarının bozulması hâlinde, dava dosyasıyla ilgili olarak araştırılması gereken başka bir husus kalmadığı ve delillerin tamamlandığı anlaşıldığında davanın esasına yönelik olarak kesin olarak karar verilmesi, yargılama sürecini hızlandırma amacına yöneliktir. Kanunla getirilen söz konusu kuralın uygulanmasının tek başına adil yargılanma hakkını ihlal ettiğinden söz edilemez. Yargıtay tarafından işin esasına girilerek kesin olarak nihai karar verilmesi hukuka aykırı ve keyfi bir uygulama niteliğinde de değildir…” gerekçesiyle Yargıtay tarafından işin esasına girilerek kesin olarak nihai karar verilmesinin adil yargılanma hakkını ihlâl etmediği sonucuna ulaşılmıştır.
7. Bu itibarla, Yargıtay Özel Daire kararının kesinliğinden maksadın mahkemece bu karara karşı direnilemeyeceği olduğunun kabulü gerekir.
8. Açıklanan nedenlerle iş müfettişi tarafından yapılan muvazaanın tespitine ilişkin raporun iptali istemiyle açılan eldeki davada 4857 sayılı Kanun'un 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca Yargıtay Özel Dairesi tarafından verilen karar kesin olduğundan kesin nitelikteki bozma kararına direnilmesine yasal olarak olanak bulunmadığı ve uyulması gerektiği hâlde mahkemece önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
9. Hâl böyle olunca direnme kararı yukarıda açıklanan bu değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı bozulmalıdır.
10. Öte yandan, direnme kararının başlık kısmında hâkim ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaralarının bulunmaması 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendine aykırı ise de bozma nedenine göre bu hususa işaret etmekle yetinilmiştir.
11. Davalılar vekilinin temyiz itirazlarının ise bozma nedenine göre incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Asıl ve birleşen davalarda davacılar vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan bu değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,
Bozma nedenine göre davalılar vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine,
Dosyanın 6100 sayılı Kanun'un 373 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca İlk Derece Mahkemesine, karardan bir örneğin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
07.02.2024 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.