ADALET HABERLERİ

ADALET HABERLERİ

Hukuk Genel Kurulu'nun 2023/280 E., 2024/296 K. sayılı kararı

Hukuk Genel Kurulu'nun 2023/280 E., 2024/296 K. sayılı kararı
1 Okunma

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 29.05.2024 tarihli, 2023/280 E., 2024/296 K. sayılı kararı

T.C.

Yargıtay

Hukuk Genel Kurulu

2023/280 E., 2024/296 K.

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/1106 E., 2022/1234 K.

KARAR : Davanın reddine

ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 23.03.2022 tarihli ve

2022/2610 Esas, 2022/4244 Karar sayılı BOZMA kararı

Taraflar arasındaki Kurum işleminin iptali ve tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı ... vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılıp düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; müvekkilinin ilk işe giriş tarihinin 10.03.1984 olduğunu, yaşlılık aylığı bağlanması için Kuruma iki kez başvurduğunu, Kurumun doğum tarihi 01.01.1972 iken mahkeme kararı ile 01.01.1967 olarak düzeltildiği ve emeklilik işlemlerinde kanun gereği ilk işe giriş tarihindeki doğum tarihinin dikkate alınması gerektiğinden bahisle başvuruları reddettiğini ancak müvekkilinin ilkokul mezuniyet tarihinin 06.05.1977 olduğunu, bu durumda bir yaşında ilkokul birinci sınıfa başlayıp beş yaşında mezun olmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, Sorgun Asliye Hukuk Mahkemesinin 18.02.1985 tarihli ve 1985/92 Esas 1985/92 Karar sayılı kararı ile müvekkilinin 01.01.1972 olan doğum tarihinin 01.01.1967 olarak tashihine karar verildiğini, maddi hata kapsamındaki yaş düzeltmelerinin sigorta girişinden önce ya da sonra yapılsa dahi emeklilikte dikkate alındığını, müvekkilinin 1967 doğum tarihine göre yaşlılık aylığına hak kazanmasına rağmen aylık bağlanmadığını ileri sürerek Kurum işleminin iptali ile yaşlılık aylığı bağlanmasına, mahrum kaldığı aylıklarının hesaplanarak ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı ... (Kurum/SGK) vekili; Kurum işleminin usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 20.06.2019 tarihli ve 2018/156 Esas, 2019/174 Karar sayılı kararı ile; 5510 sayılı Kanun’un 57 nci maddesine göre sigortalının ilk defa çalışmaya başladığı tarihten sonraki yaş düzeltmelerinin dikkate alınamayacağı ancak bu kuralın somut olayın özelliğine göre değerlendirilmesi gerektiği, hatalı yaş üzerinden yaşlılık aylığı bağlanmasının sosyal güvenlik hakkı ile bağdaşmayacağı, davacının 01.01.1972 olan doğum tarihinin Sorgun Asliye Hukuk Mahkemesinin 18.02.1985 tarihli ve 1985/92 Esas 1985/92 Karar sayılı kararı ile 01.01.1967 olarak tashih edildiği, davacının okul kayıtları incelendiğinde 1976-1977 döneminde okuldan mezun olduğu, yaş düzeltim davası sırasında kemik grafilerinin çekildiği ve bir yaşında okula başlamasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu gözetildiğinde gerçek doğum tarihinin 01.01.1967 olduğunun açık olduğu, davacının hizmet süresi, prim ödeme gün sayısı ve düzeltilmiş doğum tarihi dikkate alındığında 506 sayılı Kanun’un geçici 81/B-e maddesi kapsamında tahsis talep tarihi olan 08.01.2015 tarihi itibariyle 48 yaş ve 5300 gün prim ödeme koşullarını sağladığından yaşlılık aylığı almaya hak kazandığı gerekçesiyle davanın kabulüne, davacının tahsis talebinde bulunduğu 08.01.2015 tarihini takip eden 01.02.2015 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı almaya hak kazandığının ve davacının yaşlılık aylığı almaya hak kazandığı tarihten itibaren ödenmeyen yaşlılık aylıklarının ödenmesi gerektiğinin tespitine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 02.02.2021 tarihli ve 2019/2018 Esas, 2021/181 Karar sayılı kararı ile; davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Kanun’un 120 nci maddesinin ikinci fıkrasındaki düzenleme dikkate alındığında sigortaya ilk tescil tarihinden sonra yapılan yaş tashihinin yaşlılık aylığı bağlanmasında nazara alınamayacağı, 5510, 1479 ve 5434 sayılı Kanunlarda da aynı yönde düzenlemeler bulunduğu, davacının yaş tashihi ilk sigortalılık tescil tarihinden sonra yapıldığından bu düzeltmenin yaşlılık aylığı bağlanmasında dikkate alınamayacağı, buna göre davacının tahsis talep tarihinde yaş şartını yerine getirmediği, Kurum işleminde isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararı kaldırılıp düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;

"...Dosyadaki kayıt ve belgelerden, davacının ilk işe giriş tarihinin 10/03/1984 tarihi olduğu, davacının nüfusa 01/01/1972 doğum tarihli olarak kayıtlı iken Sorgun Asliye Hukuk Mahkemesinin 1985/92 Esas ve 1985/92 karar sayılı kararı ile davacının doğum tarihinin 01/01/1967 olarak düzeltildiği ve kararın 18/02/1985 tarihinde kesinleştiği, söz konusu dava dosyası kapsamında alındığı anlaşılan 04.02.1985 tarihli rapor ile davacının kemik yaşının 18 yaşı üzeri olduğu,18-19 yaşlarında bulunduğunun belirtildiği, davacının İlkokul Diplomasında mezuniyet tarihinin 06.05.1977 olduğu, askerlik döneminin 02.09.1987-02.03.1989 tarihleri arası olduğu,davalı Kurumdan 08/01/2015 tarihinde aylık talebinde bulunduğu, yaşlılık aylığının bağlanması için 48 yaş ikmal şartı gerektiği, yaş düzeltmesi tarihinin ilk işe başladıktan sonra olduğu gerekçesiyle doğum tarihinin 01/01/1972 olarak esas alındığı belirtilmek suretiyle tahsis talebinin reddedildiği anlaşılmaktadır.

506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasasının 120.maddesinin 2.fıkrası “…Malullük, Yaşlılık ve Ölüm Sigortalarına ilişkin yaş ile ilgili hükümlerin uygulanmasında, sigortalıların ve hak sahibi çocuklarının, sigortalının yürürlükten kaldırılmış 5417 ve 6900 sayılı Kanunlara veya bu Kanuna tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihte nüfus kütüğünde kayıtlı bulunan doğum tarihleri, sigortalının sigortaya tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihten sonra doğan çocuklarının da nüfus kütüğüne ilk olarak yazılan doğum tarihleri esas tutulur.” ;

3.fıkrası ise, (Ek fıkra: 24/06/2004 - 5198 S.K./16. md.) “İş kazalarıyla meslek hastalıkları, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortasından gelir ve aylık tahsisleri ile sermaye değerinin hesabında, iş kazasının olduğu veya meslek hastalığının hekim raporuyla ilk defa tespit edildiği veya sigortalıların yürürlükten kaldırılmış 5417 ve 6900 sayılı Kanunlara veya 506 sayılı Kanun ile diğer sosyal güvenlik kurumlarına tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihten sonraki yaş tashihleri dikkate alınmaz.” hükmünü düzenlemektedir.

Yaş düzeltilmesi ile ilgili yasal düzenlemeler de, 29.4.2006 tarihinde yürürlüğe giren ve 1587 sayılı Nüfus Kanununu yürürlükten kaldıran 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 10.maddesi “(1) Kurumlarda kişiyle ilgili olarak yapılan işlemlerde nüfus kayıtları esas alınır. Kayıtlar arasında farklılık olması halinde nüfus kayıtlarında değişiklik yapılmaz, usulüne göre diğer kayıtlar düzeltilir.” ve Yine aynı Yasanın 35.maddesi “…(1) Kesinleşmiş mahkeme hükmü olmadıkça nüfus kütüklerinin hiçbir kaydı düzeltilemez ve kayıtların anlamını ve taşıdığı bilgileri değiştirecek şerhler konulamaz. Ancak olayların aile kütüklerine tescili esnasında yapılan maddî hatalar nüfus müdürlüğünce dayanak belgesine uygun olarak düzeltilir…” şeklindedir.

Diğer taraftan 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 30.maddesi “- Doğum ve ölüm, nüfus sicilindeki kayıtlarla ispat olunur.

Nüfus sicilinde bir kayıt yoksa veya bulunan kaydın doğru olmadığı anlaşılırsa, gerçek durum her türlü kanıtla ispat edilebilir.” hükümlerini içermektedir.

Bazı kötü uygulamaları önlemek amacı ile özel bir düzenleme getirilmiş ve belli sigorta kollarında, hangi doğum tarihinin esas alınacağını açıkça belirlenmiştir. Bu anlamda, 506 Sosyal Sigortalar Yasasının 120/2.maddesi hiçbir yoruma yer vermeyecek şekilde yapılan bu düzenleme karşısında sigortaya ilk tescil tarihinden sonra yapılan yaş tashihinin yaşlılık aylığında nazara alınamayacağı açıktır.

Bu özel düzenleme dışında kesinleşmiş yargı kararının uygulamalarda geçerliliğini koruyacağı tartışmasızdır.

Somut olayda, mahkemece, Sorgun Asliye Hukuk Mahkemesinin 1985/92 Esas ve 1985/92 karar sayılı dosyası kapsamında alındığı anlaşılan 04.02.1985 tarihli raporu içeriği,davacının ilkokuldan mezuniyet tarihi,askerlik yaptığı döneme ilişkin bilgiler ve dayanakları gözetilerek, Sorgun Asliye Hukuk Mahkemesinin 1985/92 Esas ve 1985/92 karar sayılı hükmünün kayıt düzeltme niteliğinde olup olmadığı değerlendirilip, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasasının 120/2 anlamında bir yaş tashihi veya kayıt düzeltme sözkonusu olup olmadığı tespit edilip malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına ilişkin yaş ile ilgili hükümlerin uygulanmasında davacının hangi doğum tarihi esas alınacağı belirlenmeli,varılacak sonuca göre tahsis şartlarının irdelenmelidir.

Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz ardı edilerek eksik araştırma ve inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun kabulü ile kararın kaldırılarak davanın reddine ilişkin kararı bozulmalıdır...." gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; önceki gerekçeye ilaveten Anayasa Mahkemesince 506 sayılı Kanun’un 120 nci maddesinin Anayasa’ya aykırı olmadığı yönünde kararlar verildiği, Sorgun Asliye Hukuk Mahkemesinin 1985/92 Esas, 1985/92 Karar sayılı dosyasında görülen davanın yaş tashihi davası olduğu, dava dilekçesi ekinde bulunan doğum tutanağında doğum tarihinin 1972 olarak yazıldığı, alınan hastane raporuna göre yaş düzeltme kararı verildiği, dosya kapsamında bütün delillerin toplanmış olduğu ve davacının yaşının idari yolla düzeltilmediğinin sabit olduğu belirtilerek direnme kararı verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Direnme kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili, müvekkilinin beş yaşında ilkokuldan mezun olmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, nüfus kayıtlarının maddi hataya dayandığını, 506 sayılı Kanun’un 120 nci maddesinin ikinci fıkrasının somut olaya uygulanmasının mümkün olmadığını, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 38 inci maddesinin dikkate alınması gerektiğini, maddi hata kapsamındaki yaş düzeltmelerinin emeklilikte dikkate alınacağını belirterek direnme kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Uyuşmazlık

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacının ilk sigortalılığının başladığı tarihten sonra 1972 olan doğum tarihinin mahkeme kararı ile 1967 olarak düzeltildiği somut olayda dosya içindeki bilgi ve belgeler gözetilerek mahkeme kararının 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 120 nci maddesinin ikinci fıkrası anlamında yaş tashihi mi yoksa kayıt düzeltme mi olduğu değerlendirilerek malullük, ölüm ve yaşlılık sigortalarına ilişkin hükümlerin uygulanmasında hangi doğum tarihinin esas alınacağı belirlenip tahsis koşullarının buna göre irdelenmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

D. Gerekçe

1. İlgili Hukuk

1. 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun (506 sayılı Kanun) 120 ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun (5510 sayılı Kanun) 57 nci maddeleri

2. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 30 uncu maddesi.

3. 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu'nun (5490 sayılı Kanun) 35 ve 38 inci maddeleri.

2. Değerlendirme

1. Öncelikle konuyla ilgili kavramlar ve yasal düzenlemeler üzerinde kısaca durulmasında fayda bulunmaktadır.

2. Yaş tashihi hukuki bir terim olarak "kişinin nüfus tesciline esas olan tarihlerin ve yaş kaydının nüfus kütüğündeki düzeltme" işlemini ifade etmektedir. Bireyin evlenmesi, askere alınması, seçme ve seçilme hakkını kullanması, sigortalı olabilmesi, emeklilik hakkına kavuşması gibi birçok sosyal, ekonomik, siyasal hak ya da ödevin yaş şartına bağlanmış olması birtakım hakların kazanılmasında ya da ödevlerden imtina edilmesinde yaş unsurunun önemli bir parametre olduğunu ortaya koymaktadır.

3. Sosyal güvenlik mevzuatında sigortalının doğumu ya da yaşının belirlenmesine ilişkin düzenlemelere 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu'nun (5434 sayılı Kanun) 105 inci, 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu'nun (1479 sayılı Kanun) 66 ncı, 506 sayılı Kanun'un 120 nci ve 5510 sayılı Kanun'un 57 nci maddelerinde yer verilmiştir.

4. Somut olay bakımından uygulanması gereken 506 sayılı Kanun'un 120 nci maddesinin ikinci fıkrasında? "Malullük, Yaşlılık ve Ölüm Sigortalarına ilişkin yaş ile ilgili hükümlerin uygulanmasında, sigortalıların ve hak sahibi çocuklarının, sigortalının yürürlükten kaldırılmış 5417 ve 6900 sayılı Kanunlara veya bu Kanuna tâbi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihte nüfus kütüğünde kayıtlı bulunan doğum tarihleri, sigortalının sigortaya tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihten sonra doğan çocuklarının da nüfus kütüğüne ilk olarak yazılan doğum tarihleri esas tutulacağı" belirtilmiş, aynı maddenin 24.06.2004 tarihli ve 5198 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu, Sosyal Sigortalar Kanunu ve Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un 16 ncı maddesi ile eklenen üçüncü fıkrasında ise "…sigortalıların yürürlükten kaldırılmış 5417 ve 6900 sayılı kanunlara veya 506 sayılı Kanun ile diğer sosyal güvenlik kurumlarına tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihten sonraki yaş tashihleri dikkate alınmaz." hükmüne yer verilmiştir.

5. Öte yandan 506 sayılı Kanun'un 120 nci maddesinin 5198 sayılı Kanun ile eklenen ve yukarıda içeriğine yer verilen üçüncü fıkrasının Anayasanın 10, 11, 60, 61 ve 138 inci maddelerine aykırı olduğu iddiasıyla itiraz yoluna başvurulması üzerine Anayasa Mahkemesince yapılan inceleme sonucu 18.01.2005 tarihli ve 2005/4 Esas, 2005/7 Karar sayılı kararı ile;

"...Devletin, personel politikasını belirlemede büyük önemi olan emeklilik düzenini, aktüeryal dengeleri gözeterek bilimsel verilere göre belirlemesi ve buna göre gerekli yasal düzenlemeleri yapması doğaldır. Devletin bilimsel verilere dayanarak kurduğu bu düzenin korunması Anayasa'nın 60. maddesinde yer alan sosyal güvenlik hakkının güvenceye alınması için de zorunlu bir gerekliliktir. Nesnel ve sürekli kurallarla sağlam ve sağlıklı temellere oturtulmayan bir sosyal güvenlik kuruluşunun, mahkeme kararları ile alınan yaş düzeltmeleri sonucu ortaya çıkan erken emeklilik gibi nedenlerle aktüeryal dengesinin bozulması, sosyal güvenlik sisteminin sürdürülemez bir duruma gelmesine sebep olabilir.

Sosyal güvenlik kurumlarına tabi olarak çalışılmaya başlanıldığı tarihten sonraki yaş düzeltmelerinin dikkate alınmayacağını öngören itiraz konusu kuralın, sosyal güvenlik sisteminin kimi aksaklıklara yol açmadan sürdürülmesi amacına yönelik olarak düzenlendiği kuşkusuzdur. Burada yargı kararı hukuksal olarak değerini ve geçerliliğini korumakta, sadece emeklilik yönünden sonuç doğurmamaktadır..." yönünde değerlendirmelere yer verilmek suretiyle itiraz konusu kuralın Anayasa'ya aykırı olmadığına, itirazın reddine karar verilmiştir.

6. Anayasa Mahkemesinin 22.07.2008 tarihli ve 2008/64 Esas, 2008/129 Karar sayılı kararı ile de 506 sayılı Kanun'un 120 nci maddesinin ikinci fıkrası ile 1479 sayılı Kanun'un 66 ncı maddesinin birinci fıkrasının Anayasaya aykırı olduğunun yine itiraz yoluyla ileri sürülmesi üzerine yapılan inceleme sonucu aynı gerekçe ile itiraz konusu kuralların Anayasaya aykırı olmadığı belirtilerek itiraz reddedilmiştir.

7. Yeri gelmişken 5510 sayılı Kanun'un 57 nci maddesine de değinilmelidir.

8. Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 57 nci maddesinin üçüncü fıkrasında;

"İş kazası, meslek hastalığı, malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarından gelir ve aylık tahsisleri ile sermaye değerinin hesabında, iş kazasının olduğu veya meslek hastalığının hekim raporuyla ilk defa tespit edildiği veya sigortalıların bu Kanuna ve bu Kanunla yürürlükten kaldırılmış kanunlara tâbi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihten sonraki yaş düzeltmeleri dikkate alınmaz." hükme bağlanmış olup bu hükmün de Anayasa'ya aykırı olduğu iddiasıyla itiraz yoluna başvurulmuş, Anayasa Mahkemesinin 11.04.2019 tarihli ve 2019/5 Esas, 2019/24 Karar sayılı kararı ile "yaşlılık" ibaresi ile sınırlı olarak inceleme yapılarak yukarıda belirtilen diğer iki kararındaki aynı gerekçe ile itiraz reddedilmiştir.

9. Yasal düzenlemeler ve Anayasa Mahkemesinin iptal istemlerinin reddine ilişkin kararlarında yer verilen tespit ve değerlendirmeler birlikte değerlendirildiğinde; sigortalı olarak ilk tescil tarihinden sonra yapılan yaş tashihlerinin yaşlılık aylığı bağlanmasında dikkate alınamayacağı açık olup düzenlemelerin asıl amacı yaş büyütmek suretiyle daha erken yaşlılık aylığı almak gibi kötü niyetli uygulamaların önüne geçmektir. Böylesi bir durumda yaş tashihine ilişkin mahkeme kararı geçerliliğini ve değerini korumakla birlikte sadece kanun hükmü nedeniyle emeklilik yönünden sonuç doğurmamaktadır.

10. Öte yandan 4721 sayılı Kanun'un 30 uncu maddesinde "Doğum ve ölüm, nüfus sicilindeki kayıtlarla ispat olunur.

Nüfus sicilinde bir kayıt yoksa veya bulunan kaydın doğru olmadığı anlaşılırsa, gerçek durum her türlü kanıtla ispat edilebilir." düzenlemesi mevcuttur.

11. Yaş düzeltilmesi ile ilgili yasal düzenlemelerden biri olan 5490 sayılı Kanun'un "Kayıt düzeltilmesi" kenar başlıklı 35 inci maddesi; "Kesinleşmiş mahkeme hükmü olmadıkça nüfus kütüklerinin hiçbir kaydı düzeltilemez ve kayıtların anlamını ve taşıdığı bilgileri değiştirecek şerhler konulamaz. Ancak olayların aile kütüklerine tescili esnasında yapılan maddî hatalar nüfus müdürlüğünce dayanak belgesine uygun olarak düzeltilir.." şeklindedir.

12. Yine 5490 sayılı Kanun'un 38 inci maddesinde aynı Kanun'un yedinci maddesinde sayılan aile kütüklerine tescil edilmesi gereken bilgilerden; dayanak belgesinde bulunduğu hâlde nüfus kütüklerine hatalı veya eksik olarak tescil edilen ya da hiç yazılmayan bilgiler veya mükerrer kayıtların maddi hata kapsamında değerlendirileceği, bu tür maddi hataların ise Genel Müdürlükçe ya da nüfus müdürlükleri tarafından düzeltileceği veya tamamlanacağı düzenlenmiştir.

13. Somut olayda ilk sigortalılık tescil tarihi 10.03.1984 olan davacıya ait işe giriş bildirgesinde doğum tarihinin 1967 olarak yazılı olduğu, davacının 10.09.1972 tarihinde ilkokula başlayıp 06.05.1977 tarihinde mezun olduğu, 02.09.1987 tarihinde askerliğe sevk edildiği, Sorgun Asliye Hukuk Mahkemesinin 18.02.1985 tarihli ve 1985/92 Esas, 1985/92 Karar sayılı kararı ile davacının nüfus kayıtlarında 01.01.1972 olarak kayıtlı bulunan doğum tarihinin ay ve günü baki kalmak kaydıyla 01.01.1967 olarak tashihine karar verildiği, karar içeriğinden kemik yaşına ilişkin rapor alınıp tanık beyanlarına başvurulduğunun anlaşıldığı, davacının 08.01.2015 ve 11.09.2017 tarihli tahsis taleplerinin ilk işe giriş tarihinde doğum tarihi 01.01.1972 iken mahkeme kararı ile 01.01.1967 olarak tashih edildiği, emeklilik işlemlerinde 506 sayılı Kanun gereği ilk işe giriş tarihindeki doğum tarihinin dikkate alınması gerektiği, bu nedenle ilk tescil tarihindeki doğum tarihine göre 48 yaşını 01.01.2020 tarihinde dolduracağı belirtilerek reddedilmesi üzerine eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır.

14. Şu hâlde yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Sorgun Asliye Hukuk Mahkemesinin 18.02.1985 tarihli ve 1985/92 Esas, 1985/92 Karar sayılı kararı, dosya kapsamında alındığı anlaşılan 04.02.1985 tarihli kemik yaşına ilişkin rapor içeriği, davacının ilkokula başlama ve mezuniyet tarihi ile askerlik yaptığı döneme ilişkin bilgiler gözetilerek Sorgun Asliye Hukuk Mahkemesinin 18.02.1985 tarihli ve 1985/92 Esas, 1985/92 Karar sayılı kararının kayıt düzeltme niteliğinde olup olmadığı değerlendirilip 506 sayılı Kanun'un 120 nci maddesinin ikinci fıkrası kapsamında yaş tashihi mi yoksa kayıt düzeltme mi söz konusu olduğu tespit edilerek malûllük, ölüm ve yaşlılık sigortalarına ilişkin hükümlerin uygulanmasında hangi doğum tarihinin esas alınacağı belirlenip tahsis koşullarının buna göre irdelenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

15. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki hükümde direnilmesi doğru olmamıştır.

16. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

17. Öte yandan direnme kararı gerekçesinde 01.01.1972 yerine “Davacının yaşlılık aylığının hesabında, davacının sigortalı olarak ilk çalışmaya başladığı tarihte nüfus kütüğünde kayıtlı bulunan 10.03.1963 doğum tarihinin esas alınması gerekmektedir.” yazılmış ise de maddi hata mahiyetindeki bu hususa işaret edilmekle yetinilmiştir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Dosyanın 6100 sayılı Kanun'un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

29.05.2024 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.

Kaynak:https://www.hukukihaber.net/hukuk-genel-kurulunun-2023280-e-2024296-k-sayili-karari