ADALET HABERLERİ

ADALET HABERLERİ

Hukuk Genel Kurulu'nun 2023/273 E., 2024/25 K. sayılı kararı

Hukuk Genel Kurulu'nun 2023/273 E., 2024/25 K. sayılı kararı
3 Okunma

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 24.01.2024 tarihli, 2023/273 E., 2024/25 K. sayılı kararı

T.C.

Yargıtay

Hukuk Genel Kurulu

2023/273 E., 2024/25 K.

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Konya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/1361 E., 2022/1551 K.

KARAR : Davanın usulden reddine

ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 18.05.2022 tarihli ve

2022/2462 Esas, 2022/3530 Karar sayılı BOZMA kararı

Taraflar arasındaki yargılamanın yenilenmesi isteminden dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince yargılamanın yenilenmesi davasının kabulüne, mahkemenin 2016/508 Esas, 2016/472 Karar sayılı kararının iptaline karar verilmiştir.

Kararın bir kısım davalılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile, İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden hüküm kurulmak suretiyle davacının aktif dava ehliyetinin bulunmaması nedeni ile davanın usulden reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı yargılamanın yenilenmesini talep eden vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 7. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı yargılamanın yenilenmesini talep eden vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Yargılamanın yenilenmesini talep eden Konya Valiliği Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü vekili talep dilekçesinde, tarla vasfındaki taşınmazda davalı ...'a ait tam hissenin 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda (5403 sayılı Kanun) yer alan "bölünemez büyüklük" kavramına aykırı olarak iptali ile 1/63'er hisse şeklinde davacılar adına tesciline dair Konya 1. Asliye Hukuk Mahkemesine ait 04.07.2016 tarihli ve 2016/508 Esas, 2016/472 Karar sayılı hükmün ve davacılar adına yapılan devirlerin iptali ile davalı ... adına yeniden tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

İptali istenen hükmün davacıları vekili cevap dilekçesinde; yargılamanın yenilenmesini talep eden Konya Valiliği Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü’nün eldeki davayı açmakta aktif husumet ehliyetinin bulunmadığını, ayrıca davanın esası yönünden de yargılamanın yenilenmesi talebinin reddine karar verilmesini savunmuştur.

Bir kısım davalılar cevap dilekçesinde; dava konusu taşınmazdaki paylarını sattıklarını, üzerlerine kayıtlı taşınmaz kalmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 18.02.2020 tarihli ve 2018/600 Esas, 2020/130 Karar sayılı kararıyla; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 375 inci ve 376 ncı maddeleri gereğince yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunan davacı tarafın aktif dava ehliyetinin bulunduğu, mahkemece verilen ilk karar ile tapuda adına tescil edilen şahıslardan devralan diğer davalılar ile dahili davalıların iyiniyet iddiasında bulunmalarının anılan Kanun kapsamında yerinde görülmediği, bu suretle davanın ispat edildiği gerekçesi ile kabulüne, mahkemenin 2016/508 Esas, 2016/472 Karar sayılı hükmünün iptaliyle hükme dayalı tescil dayanaksız kalacağından davacılar adına kayıtlı payların da iptali ile Durmuş Ali oğlu ... adına tapuya tesciline karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde bir kısım davalılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 03.02.2022 tarihli ve 2021/1825 Esas, 2022/133 Karar sayılı kararıyla; davanın yargılamanın yenilenmesine ilişkin olduğu, 6100 sayılı Kanun'un 376 ncı maddesinde "Davanın taraflarından birisinin alacaklıları veya aleyhine hüküm verilen tarafın yerine geçenler, borçluları veya yerine geçmiş oldukları kimselerin aralarında anlaşarak, kendilerine karşı hile yapmaları nedeniyle hükmün iptalini isteyebilirler." denilmekte olup yargılamanın yenilenmesi davasının davacısının Konya 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/508 Esas sayılı dosyasının tarafı olmadığı gibi aleyhine hüküm verilen davalının da herhangi bir şekilde alacaklısı, borçlusu veya başkaca bir hukuki kurum itibariyle yerine geçen sıfatını taşımadığı, bu nedenle 5403 sayılı Kanun gereğince davacı Valiliğin "aleyhine hüküm verilen yerine geçen" kavramı içerisine girmesinin mümkün olmadığından aktif dava ehliyetinin bulunmadığı, aynı mahiyetteki uyuşmazlıkta Dairenin 06.01.2020 tarihli ve 2019/979 Esas, 2020/3 Karar sayılı kararı ile yargılamanın yenilenmesini talep edenin aktif dava ehliyetinin bulunmadığının kabul edildiği ve verilen kararın Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 2020/1619 Esas, 2021/618 Karar sayılı kararı ile onandığı gerekçesiyle yargılamanın yenilenmesi davasının davalılarının istinaf başvurularının kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden hüküm tesisi ile davacının aktif dava ehliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle yargılamanın yenilenmesi davasının HMK 114/1-d ve 115/2 fıkrası gereğince usulden reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde yargılamanın yenilenmesini talep eden vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

2. Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;

''...03.07.2005 tarihli ve 19.07.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5403 sayılı Yasasının amacı; toprağın korunması, geliştirilmesi, tarım arazilerinin sınıflandırılması, asgari tarımsal arazi ve yeter gelirli tarımsal arazi büyüklüklerinin belirlenmesi ve bölünmelerinin önlenmesi, tarımsal arazi ve yeter gelirli tarımsal arazilerin çevre öncelikli sürdürülebilir kalkınma ilkesine uygun olarak planlı kullanımını sağlayacak usul ve esasları belirlemek olup anılan yasada 30.04.2014 tarihli 6537 sayılı Kanunun 4. maddesi ile yapılan ve 15.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren değişiklikle yeniden bazı düzenlemeler yapılmıştır. (30.4.2014-6537/1. m)

Kanunun “Tarım arazilerinin sınıflandırılması, asgari tarımsal arazi büyüklüklerinin belirlenmesi” başlıklı 8. maddesi gereğince tarım arazileri; doğal özellikleri ve ülke tarımındaki önemine göre, nitelikleri mutlak tarım arazileri, özel ürün arazileri, dikili tarım arazileri ve marjinal tarım arazileri olarak sınıflandırılmıştır. (31.01.2007-5578/2. m)

Yapılan düzenlemelerle, asgari tarımsal arazi büyüklüğüne erişmiş tarımsal arazilerin bölünemez eşya niteliği kazanmış olacağı, asgari tarımsal arazi büyüklüğünün mutlak tarım arazileri, marjinal tarım arazileri ve özel ürün arazilerinde 2 hektar, dikili tarım arazilerinde 0,5 hektar, örtü altı tarımı yapılan arazilerde 0,3 hektardan küçük belirlenemeyeceği, ifraz edilemeyeceği, hisselendirilemeyeceği, Hazine taşınmazlarının satış işlemleri hariç olmak üzere pay ve paydaş adedinin artırılamayacağı hüküm altına alınmıştır. (30/4/2014-6537/4.m)

Kanunun 3. maddesinde; mutlak tarım arazisi, özel ürün arazisi, dikili tarım arazisi, marjinal tarım arazisi, asgari tarımsal arazi büyüklüğü ve yeter gelirli tarımsal arazi büyüklüğü ayrı ayrı tanımlanmıştır. (30.4.2014-6537/3.m)

Asgari tarımsal arazi büyüklüklerinin üzerinde olan tarım arazileri yukarıda belirtilen miktarların altında ifraz edilmemek şartıyla oranına bakılmaksızın hisseli olarak satılabilir.

Tarımsal açıdan gelişmiş ülkelerde yıllara göre tarımsal işletmelerin sayısı azalıp büyüklükleri artarken, ülkemizdeki süreç bunun tam tersi bir şekilde işlemekte, tarımsal işletme sayısı artarken büyüklükleri azalmaktadır. Modern ülkelerde olduğu üzere tarımsal işletmelerin büyümesinin sağlanması yolunda düzenleme yapılmasının kamu yararına aykırı bir yönü olmadığı gibi Anayasanın 44. maddesiyle Devlete yüklenen ödevle de uyumlu bulunmaktadır.

Öte yandan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 376. maddesi uyarınca "Davanın taraflarından birisinin alacaklıları veya aleyhine hüküm verilen tarafın yerine geçenler, borçluları veya yerine geçmiş oldukları kimselerin aralarında anlaşarak, kendilerine karşı hile yapmaları nedeniyle hükmün iptalini isteyebilirler". Bu hükümle kanun koyucu, hükmün taraflarının muvazaa yaparak üçüncü kişiler aleyhine kesin hüküm elde etmelerini önlemeyi amaçlamıştır.

Somut olaya gelince; iptali istenen hükme esas dava dosyasında 63 kişiden oluşan davacılar, Konya ili, Meram ilçesi, Boyalı Köyü 38697 ada 10 parsel sayılı taşınmazın davalı ... adına kayıtlı olsa da inanç sözleşmesi gereği gerçek hak sahibi olduklarını, davalı adına olan tapu kaydının iptali ile adlarına 1/63 hisse oranında tescilini talep etmişlerdir.

Dava konusu taşınmaz, 31.506,14 m2 büyüklüğünde tarla vasfında olup ... adına tam hisse ile kayıtlıdır. Dava açıldıktan 3 gün sonra davalı ... davayı kabul ettiğini bildirmiş, mahkemece aynı gün davalının da kabulü göz önüne alınarak davanın kabulüne; davalı ... adına kayıtlı dava konusu taşınmazın 1/63'er hisse oranında davacılar adına ayrı ayrı tesciline karar verilmiştir.

Hüküm, davacılar vekili ve davalının temyiz hakkından feragat etmesi üzerine kesinleşmiştir.

Hükmün kesinleşmesi üzerine davalı adına olan hisse, davacılar adına tapuda intikal etmiş; Konya Valiliği Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü vekili, bölünemez büyüklük kuralına aykırı olarak dava konusu tarım arazisinin davacılar adına tesciline dair hükmün iptali ile davalı ilk kayıt maliki ... adına tescilini talep etmiştir.

Yargılamanın yenilenmesi talebini inceleyen ilk derece mahkemesince keşif yapılmış; taşınmazın üzerinde keşif tarihi itibariyle birden fazla briketten yapılmış ev ve konteyner bulunduğu, arazinin genel anlamda kuru tarım arazisi olduğu, komşu taşınmazların da benzer özellikler gösterdiği, davaya konu taşınmazın toplulaştırma ve imar uygulamasına tabi tutulmadığı, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 22/A maddesine göre tescil edilen kadastro parseli olduğu belirtilmiştir.

Anayasa, kanun koyucuya, toplumsal ihtiyaçlar doğrultusunda tarımsal alanlarda düzenleme yapma yetkisi verdiğinden kanun koyucu tarafından tarım alanlarının korunması ve amacına uygun olarak kullanılmasını sağlamak için 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu çıkarılmış bulunmaktadır. Mevcut kurallar tarım arazilerinin miras veya diğer sebeplerden dolayı bölünmesinin ve tarımsal yapının bozulmasının önlenmesi, tarım alanlarında meydana gelen kayıpların engellenmesi, parçalı araziler için harcanan emek, zaman ve masrafların azaltılması, tarım yapılmasının kolaylaştırılması ve tarımsal işletmelerin ekonomiye kazandırılması için kamu yararı amacıyla getirilmektedir.

Bu amaç doğrultusunda asgari tarımsal arazi büyüklüğüne erişmiş tarım arazilerinin bölünemez eşya niteliği kazanmış olacağı, asgari tarımsal arazi büyüklüğünün mutlak tarım arazileri, marjinal tarım arazileri ve özel ürün arazilerinde 2 hektar, dikili tarım arazilerinde 0,5 hektar, örtü altı tarımı yapılan arazilerde 0,3 hektardan küçük belirlenemeyeceği, ifraz edilemeyeceği, hisselendirilemeyeceği, Hazine taşınmazlarının satış işlemleri hariç olmak üzere pay ve paydaş adedinin artırılamayacağına dair hüküm, kamu düzenine ilişkin olup mahkemelerce res'en dikkate alınması gerekmektedir.

Hal böyle olunca mahkemece 5403 sayılı Kanunun ilgili maddeleri üzerinde durulmaksızın davalının davayı kabulü hükme esas alınarak tapu iptali ve tescil talebinin kabulü ile 1/63'er hisse oranında davacılar adına tescile karar verilmesi halinde kamu yararı amacıyla getirilen ve kamu düzenine ilişkin olan "bölünemez büyüklük" kuralı ihlal edilmiş olmakta, davacılar ve davalı iyiniyet kuralına aykırı olarak kanun maddesini dolanmak suretiyle tarım arazilerinin bölünmesine sebebiyet vermektedir.

Her ne kadar davalının davayı kabulü ve temyizden feragati ile hüküm kesinleştirilmiş olsa da; davacılar ve davalı arasında bu danışıklı durumu yasanın koruması söz konusu olmayacağından Konya Valiliği Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğünün yargılamanın yenilenmesini kamu yararı adına talep etme hakkı bulunduğunun kabulü gerekmektedir.

Bu nedenle Bölge Adliye Mahkemesinin ilk derece mahkemesi kararını kaldırarak, Konya Valiliği Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğünün 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 376. maddesinde yer alan "aleyhine hüküm verilen tarafın yerine geçen" olmadığı gerekçesiyle yargılamanın yenilenmesi isteme hakkı bulunmadığından aktif husumet yokluğu nedeniyle usulden ret kararı vermesi doğru görülmemiş, hükmün bu sebeple bozulması gerekmiştir...’’ gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; önceki karar gerekçesi genişletilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde yargılamanın yenilenmesini talep eden vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Yargılamanın yenilenmesini talep eden vekili; müvekkili kurumun yargılamanın yenilenmesi isteminde bulunmasında kamu yararının bulunduğunu, karşı tarafın muvazaalı şekilde toprak bütünlüğünü bozmaya yönelik hareket ettiklerini ileri sürerek direnme kararının bozulmasını talep etmiştir.

C. Uyuşmazlık

Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; yargılamanın yenilenmesi istemine ilişkin eldeki davada, 6100 sayılı Kanun'un 376 ncı maddesinde düzenlenen "Davanın taraflarından birisinin alacaklıları veya aleyhine hüküm verilen tarafın yerine geçenler, borçluları veya yerine geçmiş oldukları kimselerin aralarında anlaşarak, kendilerine karşı hile yapmaları nedeniyle hükmün iptalini isteyebilirler" hükmü dikkate alındığında; Konya Valiliği Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü’nün yargılamanın yenilenmesini kamu yararı adına talep etme hakkının bulunup bulunmadığı, burada varılacak sonuca göre davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesinin doğru olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

D. Gerekçe

1. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 376 ncı maddesi, 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu, 3083 sayılı Sulama Alanlarında Arazi Düzenlenmesine Dair Tarım Reformu Kanunu

2. Değerlendirme

1. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikli olarak yasal düzenlemelerin açıklanmasında yarar bulunmaktadır.

2. 03.07.2005 tarihli ve 19.07.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5403 sayılı Kanun'un 2 nci maddesinde Kanun'un kapsamı düzenlenmiştir. Bu düzenleme; "Bu Kanun; arazi ve toprak kaynaklarının bilimsel esaslara uygun olarak sınıflandırılması, tarımsal arazi ve yeter gelirli tarımsal arazilerin asgari büyüklüklerinin belirlenmesi ve bölünmelerinin önlenmesi, arazi kullanım planlarının hazırlanması, koruma ve geliştirme sürecinde toplumsal, ekonomik ve çevresel boyutlarının katılımcı yöntemlerle değerlendirilmesi, amaç dışı ve yanlış kullanımların önlenmesi, korumayı sağlayacak yöntemlerin oluşturulması ile görev, yetki ve sorumluluklara ilişkin usul ve esasları kapsar" şeklindedir.

3. Aynı Kanunun “Tarım arazilerinin sınıflandırılması, asgari tarımsal arazi büyüklüklerinin belirlenmesi” başlıklı 8 inci maddesi gereğince tarım arazileri; doğal özellikleri ve ülke tarımındaki önemine göre, nitelikleri mutlak tarım arazileri, özel ürün arazileri, dikili tarım arazileri ve marjinal tarım arazileri olarak sınıflandırılmıştır.

4. Yapılan düzenlemelerle, asgari tarımsal arazi büyüklüğüne erişmiş tarımsal arazilerin bölünemez eşya niteliği kazanmış olacağı, asgari tarımsal arazi büyüklüğünün mutlak tarım arazileri, marjinal tarım arazileri ve özel ürün arazilerinde 2 hektar, dikili tarım arazilerinde 0,5 hektar, örtü altı tarımı yapılan arazilerde 0,3 hektardan küçük belirlenemeyeceği, ifraz edilemeyeceği, hisselendirilemeyeceği, Hazine taşınmazlarının satış işlemleri hariç olmak üzere pay ve paydaş adedinin artırılamayacağı hüküm altına alınmıştır.

5. Kanunun 3 üncü maddesinde ise; mutlak tarım arazisi, özel ürün arazisi, dikili tarım arazisi, marjinal tarım arazisi, asgari tarımsal arazi büyüklüğü ve yeter gelirli tarımsal arazi büyüklüğü ayrı ayrı tanımlanmıştır. Asgari tarımsal arazi büyüklüklerinin üzerinde olan tarım arazileri yukarıda belirtilen miktarların altında ifraz edilmemek şartıyla oranına bakılmaksızın hisseli olarak satılabilir.

6. Tarımsal açıdan gelişmiş ülkelerde yıllara göre tarımsal işletmelerin sayısı azalıp büyüklükleri artarken, ülkemizdeki süreç bunun tam tersi bir şekilde işlemekte, tarımsal işletme sayısı artarken büyüklükleri azalmaktadır. Modern ülkelerde olduğu üzere tarımsal işletmelerin büyümesinin sağlanması yolunda düzenleme yapılmasının kamu yararına aykırı bir yönü olmadığı gibi Anayasanın 44 üncü maddesiyle Devlete yüklenen ödevle de uyumlu bulunmaktadır.

7. Anayasa, kanun koyucuya, toplumsal ihtiyaçlar doğrultusunda tarımsal alanlarda düzenleme yapma yetkisi verdiğinden kanun koyucu tarafından tarım alanlarının korunması ve amacına uygun olarak kullanılmasını sağlamak için 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu çıkarılmış bulunmaktadır. Mevcut kurallar tarım arazilerinin miras veya diğer sebeplerden dolayı bölünmesinin ve tarımsal yapının bozulmasının önlenmesi, tarım alanlarında meydana gelen kayıpların engellenmesi, parçalı araziler için harcanan emek, zaman ve masrafların azaltılması, tarım yapılmasının kolaylaştırılması ve tarımsal işletmelerin ekonomiye kazandırılması için kamu yararı amacıyla getirilmektedir.

8. Uyuşmazlığın çözümü için yargılamanın yenilenmesi kavramının açıklanmasında yarar bulunmaktadır.

9. Kesin hükme bağlanmış olan bir davaya bakılamayacağına ilişkin kuralın en önemli istisnası yargılamanın yenilenmesi yoludur.

10. Yargılamanın yenilenmesi, bazı ağır yargılama hatalarından ve noksanlarından dolayı, maddi anlamda kesin hükmün sona ermesini ve daha önce kesin hükme bağlanmış olan bir dava hakkında yeniden yargılama ve inceleme yapılmasını sağlayan olağanüstü bir kanun yoludur (Baki, Kuru: Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001, Cilt V, s. 5165).

11. Belirtmek gerekir ki, karar kesinleşmiş olsa dahi bazı yargısal hatalar çok ağır olabilir, toplum vicdanını derin bir şekilde zedeleyebilir ve hukuk düzenine duyulan güveni ortadan kaldırabilir. Bu ağır ve kabulü zor hataların karar kesinleştikten sonra anlaşılması hâlinde dahi, kararı ayakta tutmaya çalışmak, kesinleşmenin amaçladığı hukuki güvenliği zedeleyecek, hukuk barışını bozacak, adalet hissine dokunacaktır. Yargılama sırasında meydana gelen hatalar ve eksiklikler çok ağır ise bu tür kararlara karşı olağanüstü kanun yolu olan yargılamanın iadesi (veya yargılamanın yenilenmesi ya da iade-i muhakeme) yolu kabul edilmiştir (Muhammet, Özekes: Pekcanıtez Usûl Medeni Usûl Hukuku, Cilt III, İstanbul 2017, s. 2323, 2324).

12. Yargılamanın iadesi sebepleri, 6100 sayılı Kanunu’nun (HMK) 375 inci maddesinde sınırlı olarak sayılmıştır. Bunun dışındaki bir sebepten dolayı, yargılamanın iadesi yoluna gidilemez. Bir başka anlatımla, maddede sayılan yargılamanın iadesi sebepleri kıyas yolu ile genişletilemez (Kuru, s. 5171).

13. Yargılamanın iadesi, 6100 sayılı Kanun'un 374 üncü maddesinde de belirtildiği üzere kesin olarak verilen veya kesinleşmiş hükümlere karşı istenilebilir. Dolayısıyla, bir karar henüz kesinleşmemiş ise 6100 sayılı Kanun'un 375 inci maddesinde sayılan sebeplerden biri mevcut olsa bile, hüküm kesinleşmeden önce yargılamanın iadesi yoluna gidilemeyecektir.

14. 6100 sayılı Kanun'un 376 ncı maddesinde taraflar dışında üçüncü kişilerin hükmün iptalini istemesi durumu düzenlenmiştir. Bu düzenleme; "Davanın taraflarından birisinin alacaklıları veya aleyhine hüküm verilen tarafın yerine geçenler, borçluları veya yerine geçmiş oldukları kimselerin aralarında anlaşarak, kendilerine karşı hile yapmaları nedeniyle hükmün iptalini isteyebilirler." şeklindedir. Üçüncü kişilerin hükmün iptalini isteyebilmesi için bir hükümden zarar görmesi veya zarar görme tehlikesinin bulunması yeterlidir. Bir başka deyişle, yargılamanın iadesine konu teşkil eden davada davacı taraf değilse, o davada verilen karar, davacının hukukunu etkileyecekse hükmün iptalini isteyebilir.

15. Davada verilen karar bir kimsenin hukukunu etkiliyorsa, yani bu karar o kişiye karşı ileri sürülebilecek nitelikteyse, karar nedeniyle zarara uğrayan kişilerden yalnızca "alacaklı" veya "haleflere" yargılamanın yenilenmesi yoluna başvurma hakkı tanıyıp aynı durumda olan diğer kişiler için böyle bir imkânı kapatmak hem bir anayasal ilke konumundaki eşitlik ilkesine aykırı düşecek, hem de bireyleri etkin hukuki korumadan yoksun bırakarak bir hukuk devletinden beklenen amaç ile örtüşmeyecektir.

16. Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; iptali istenen hükme esas dava dosyasında Konya ili, Meram ilçesi, Boyalı Köyü, 38697 ada 10 parsel sayılı taşınmazın davalı ... adına kayıtlı olduğu, altmış üç kişiden oluşan davacılar ise gerçek hak sahiplerinin inanç sözleşmesi gereği kendilerinin olduğunu ileri sürerek davalı adına olan tapu kaydının iptali ile adlarına 1/63 hisse oranında tescilini talep ettikleri, dava açıldıktan üç gün sonra davalı ...'ın davayı kabul ettiğini bildirdiği, mahkemece aynı gün davalının kabulü nedeniyle davanın kabul edilerek davalı ... adına kayıtlı dava konusu taşınmazın 1/63'er hisse oranında davacılar adına ayrı ayrı tesciline karar verildiği, hükmün davacılar vekili ile davalının temyiz hakkından feragat etmesi üzerine kesinleştiği, bunun üzerine davalı adına kayıtlı olan taşınmazın tapuda davacılar adına intikal ettirildiği anlaşılmaktadır.

17. Eldeki davada ise, Konya Valiliği Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü vekili, "bölünemez büyüklük" kuralına aykırı olarak dava konusu tarım arazisinin davacılar adına tesciline dair hükmün iptali ile davalı ilk kayıt maliki ... adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

18. Mahkemece yapılan keşif sonucunda, taşınmazın üzerinde keşif tarihi itibariyle birden fazla briketten yapılmış ev ve konteyner bulunduğu, arazinin genel anlamda kuru tarım arazisi olduğu, komşu taşınmazların da benzer özellikler gösterdiği, davaya konu taşınmazın toplulaştırma ve imar uygulamasına tâbi tutulmadığı, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 22/A maddesine göre tescil edilen kadastro parselinin olduğu belirtilmiştir.

19. Şu durumda, asgari tarımsal arazi büyüklüğüne erişmiş tarım arazilerinin bölünemez eşya niteliği kazanmış olacağı, asgari tarımsal arazi büyüklüğünün mutlak tarım arazileri, marjinal tarım arazileri ve özel ürün arazilerinde 2 hektar, dikili tarım arazilerinde 0,5 hektar, örtü altı tarımı yapılan arazilerde 0,3 hektardan küçük belirlenemeyeceği, ifraz edilemeyeceği, hisselendirilemeyeceği, Hazine taşınmazlarının satış işlemleri hariç olmak üzere pay ve paydaş adedinin artırılamayacağına dair hüküm, kamu düzenine ilişkin olup mahkemelerce resen dikkate alınması gerekmektedir.

20. Mahkemece 5403 sayılı Kanunun ilgili maddeleri üzerinde durulmaksızın davalının davayı kabulü hükme esas alınarak tapu iptali ve tescil talebinin kabulü ile davacılar adına tescile karar verilmesi hâlinde kamu yararı amacıyla getirilen ve kamu düzenine ilişkin olan "bölünemez büyüklük" kuralı ihlal edilmiş olmakta, davacılar ve davalı iyiniyet kuralına aykırı olarak kanuna karşı hile yapmak suretiyle tarım arazilerinin bölünmesine sebebiyet vermektedir.

21. Her ne kadar davalının davayı kabulü ve kanun yolundan feragati ile hüküm kesinleştirilmiş olsa da; davacılar ve davalı arasında bu danışıklı durumu yasanın koruması söz konusu olmayacağından, Konya Valiliği Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğünün yargılamanın yenilenmesini kamu yararı adına talep etme hakkı bulunduğunun kabulü gerekmektedir. Dolayısyla yargılamanın yenilenmesi talebi bakımından aktif husumet ehliyetinin bulunmadığına karar verilmesi doğru görülmemiştir.

22. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; yargılamanın yenilenmesi yolunun olağanüstü ve istisnai bir kanun yolu olduğu, Tarım ve Orman Bakanlığı'nın olayda taraf sıfatının bulunduğu, bu nedenle kararı temyiz edebileceği, somut olayda yargılamanın yenilenmesi dilekçesinin temyiz dilekçesi olarak kabul edilip temyiz incelemesi yapılarak sonuca varılabileceği, açıklanan nedenle direnme kararının bu değişik gerekçe ile bozulması gerektiği görüşü ile, yargılamanın yenilenmesi talep eden kurumun 6100 sayılı Kanunu'nun 376 ncı maddesi uyarınca üçüncü kişi sıfatıyla hükmün iptalini istemesinin mümkün olmadığı, bu nedenle direnme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüşler yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

23. Hâl böyle olunca; Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

24. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Yargılamanın yenilenmesini talep eden vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,

Dosyanın 6100 sayılı Kanun’un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca kararı veren Konya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine,

24.01.2024 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.

Kaynak:https://www.hukukihaber.net/hukuk-genel-kurulunun-2023273-e-202425-k-sayili-karari