Hukuk Genel Kurulu'nun 2023/263 E., 2024/571 K. sayılı kararı

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 20.11.2024 tarihli, 2023/263 E., 2024/571 K. sayılı kararı
T.C.
Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu
2023/263 E., 2024/571 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2020/327 E., 2021/291 K.
KARAR : Davanın kabulüne
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 08.03.2018 tarihli ve 2015/4393 Esas, 2018/3147 Karar sayılı BOZMA kararı
1. Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İstanbul Anadolu 16. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalılar vekillerinin temyizi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı bir kısım davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3 üncü maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla değiştirilmeden önceki 438 inci maddesinin ikinci fıkrası gereğince direnme kararlarının temyiz incelemesinde duruşma yapılamayacağından bir kısım davalılar vekilinin duruşma isteminin reddine oy birliğiyle karar verilip dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği düşünüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi
4. Davacılar vekili; müvekkilleri ile davalıların murisi ...’nun kök 349 ada 37 parsel sayılı taşınmazı 12.11.1969 tarihinde muvazaalı olarak erkek çocuklarına devrettiğini, sonrasında taşınmazın murisin erkek çocukları ve onların mirasçıları tarafından kurulan ... Entegre Ağaç ve Yapı Sanayi A.Ş'ye ayni sermaye olarak konulduğunu, murisin kız çocuklarından mal kaçırmak amacıyla hareket edildiğini ileri sürerek dava konusu taşınmazın tapusunun iptali ile miras payları oranında müvekkilleri adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı
5. Davalılar ... ve ... vekili; dava konusu taşınmazın murisin erkek çocuklarına ait olduğunu, onların ticari faaliyeti sonucu edindiklerini, ancak tapuda taşınmazın muris adına kaydedildiğini, nitekim komşu taşınmazların da erkek çocuklar adına kayıtlı olduğunu, dava konusu taşınmazın murise ait olduğunun kabulü hâlinde ise tapu kaydında belirtilen satış bedelinin murisin erkek çocukları tarafından ödenmesinin mutlak olduğunu, taşınmazın devrinden davacıların haberdar olduğunu, murisin kız çocuklarından mal kaçırma amacında olmadığını, zira murisin müteahhitlik yapan erkek çocuklarına sahibi olduğu arsaları kat karşılığı inşaat sözleşmeleriyle devrettiğini, kız çocuklarına da yapılan binalarda bulunan ikişer daire verdiğini, ayrıca davalı şirket yönünden davanın husumet yokluğu nedeniyle reddi gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
6. Davalılar ..., ..., ., ... ve .... Ağaç ve Yapı Sanayi A.Ş. vekili 19.01.2012 tarihli cevap dilekçesinde; dava konusu taşınmazın muris tarafından erkek çocuklarına gerçek değer üzerinden satıldığını, sonrasında bu taşınmazın satın alınan eski parsellerle birleştirmek suretiyle tapuya 349 ada 73 parsel olarak tescil ettirildiğini ve üzerine bina yaptırıldığını, 03.08.1994 tarihinde de kardeşlerin kurduğu davalı şirkete ayni sermaye olarak konulduğunu, bu itibarla iyiniyetli davalı şirket yönünden davanın reddi gerektiğini, ayrıca müvekkili şirketin taşınmazı olağanüstü zamanaşımıyla iktisab ettiğini, öte yandan murisin sağlığında kız çocuklarına bir kısım taşınmazlarını devrettiğini, mal kaçırma amacında olmadığını belirterek davanın reddini savunmuş, 03.07.2012 havale tarihli ıslah dilekçesinde ise; cevap dilekçesini ıslah ettiklerini, tevhitle oluşan 349 ada 73 parsel üzerinde imar uygulaması yapılarak sinema kültür ruhsatıyla bina inşa edildiğini, sonrasında yola terkler yapıldığını ve hâlen üzerinde alışveriş merkezi bulunduğunu, bu itibarla taşınmazın değerinin arttığını, bu hâliyle 349 ada 73 parseldeki mülkiyet hakları oranının belirlenmesi hukuken imkansız durumda olduğunu, davaya ancak tazminat davası olarak devam edilebileceğini ve davanın sadece satış sözleşmesinde alıcı olan kişi ve mirasçılara yöneltilebileceğini, bu nedenle davalı şirket yönünden davanın husumet yokluğu nedeniyle reddi gerektiğini, 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
7. Davalılar ... ve ... vekili; davanın reddini savunmuştur.
8. Davalılar...... ile ... cevap dilekçesi sunmamış ve duruşmalara katılmamıştır.
Mahkeme Kararı
9. İstanbul Anadolu 16. Asliye Hukuk Mahkemesinin 16.04.2014 tarihli ve 2011/458 Esas, 2014/163 Karar sayılı kararı ile; kök 349 ada 37 parsel sayılı taşınmazın muris ... tarafından 12.11.1969 tarihinde 130.000,00 TL bedelle oğulları .....’na satıldığı, sonrasında bu taşınmaz murisin oğulları adına kayıtlı başka taşınmazlar ile birleştirilip tapuya 349 ada 73 parsel olarak tescil edildiği ve üzerine Boyner Çarşı isimli alışveriş merkezi yapıldığı, 04.08.1998 tarihinde de davalı şirkete ayni sermaye olarak aktarıldığı ve hâlen şirket adına kayıtlı olduğu, davalıların taşınmazı muristen bedeli karşılığında satın aldıklarına dair delil sunmadığı, mirasçı ...’nin muris muvazaasına dayalı tapu iptali ve tescil istemiyle açtığı davada Kadıköy 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 15.02.2011 tarihli ve 2010/374 Esas, 2011/33 Karar sayılı kararı ile murise ait bir kısım taşınmazların muvazaalı olarak davalılara devredildiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verildiği, tanık beyanları, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde murisin mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla taşınmazı oğullarına devrettiği sonucuna varıldığı, ayrıca taşınmaz hâlen davalı şirket adına kayıtlı olduğundan husumetin doğru yöneltildiği gerekçesiyle davanın kabulü ile Kadıköy, Suadiye Mahallesi 349 ada 73 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptaline, 107/9906 hissenin davacı ..., 107/9906 hissenin mirasçılık belgesindeki payları oranında davacılar ... ve ... adına verasette iştirak şeklinde tesciline, kalan 9692/9906 hissenin tapu kayıt maliki olan davalı ... Entegre Ağaç ve Yapı Sanayi Ticaret A.Ş. üzerinde bırakılmasına karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı
10. İstanbul Anadolu 16. Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekilleri tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
11. Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 08.03.2018 tarihli ve 2015/4393 Esas, 2018/3147 Karar sayılı kararı ile;
“…Dosya içeriği ve toplanan delillerden, mirasbırakan ...’nun maliki olduğu 349 ada 37 parsel sayılı taşınmazını 19.11.1969 tarihinde oğullarına satış suretiyle temlik ettiği, çekişmeli taşınmazın dava dışı taşınmazlarla tevhit işlemi sonrası mülkiyet ve hisse oranlarının düzeltilmesi suretiyle davalı şirket adına tescil edildiği halen davalı şirket adına kayıtlı olduğu, 1327 doğumlu murisin 30.04.1997 tarihinde öldüğü, geride mirasçı olarak davanın tarafları dışında başkaca mirasçıların da kaldıkları anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olayda, mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hükme yeterli ve elverişli olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.
Hal böyle olunca, yukarıda belirtilen ilke ve olgular doğrultusunda gerekli araştırma ve incelemenin yapılması, mirasbırakanın kızlarına taşınmaz mal veya bir hak temlik edip etmediğinin, muris adına kayıtlı başkaca aktif-pasif tapu kaydı bulunup bulunmadığının taraflardan da sorulmak suretiyle araştırılması, varsa tapu kayıtlarının istenilmesi, davalı şirket kayıtlarının getirtilerek ortak ve yöneticilerinin kimler olduğunun belirlenmesi, temlik karşılığı mirasbırakana dükkan verildiği savunmasının davalılardan sorulmak suretiyle araştırılması, toplanan ve toplanacak delillerin birlikte değerlendirilerek murisin iradesinin duraksamaya yer bırakmayacak şekilde saptanması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Kabule göre de, mülkiyet hakkına dayalı tapu iptal ve tescil istekli davalar kural olarak iptali istenen kayıt malikine karşı açılır. Kayıt maliki davalı şirket ile muvazaalı olduğu iddia olunan işlemin tarafı davalı ... haricindeki diğer davalılar bakımından husumet (sıfat) yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmemesi de isabetsizdir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
12. Davacılar vekilinin karar düzeltme istemi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 28.10.2020 tarihli ve 2018/4123 Esas, 2020/5526 Karar sayılı kararı ile karar düzeltme isteminin 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (HUMK) 440 ıncı maddesinde belirtilen nedenlere dayanmadığı gerekçesiyle karar düzeltme isteminin reddine karar verilmiştir.
Direnme Kararı
13. İstanbul Anadolu 16. Asliye Hukuk Mahkemesinin 23.12.2021 tarihli ve 2020/327 Esas, 2021/291 Karar sayılı kararı ile; Lokman, Hakan, ..., ... ve ... tarafından ... aleyhine muris muvazaasına dayalı tapu iptali ve tescil istemiyle açılan davada Kadıköy 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/536 Esas, 2012/238 Karar sayılı kararı ile davanın reddine dair verilen kararın temyiz incelemesi sonucunda Özel Dairece 26.03.2013 tarihinde murisin mirasçılar arasında mal paylaştırma değil mirasçılardan mal kaçırma amacıyla temlikte bulunduğundan davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği belirtilerek bozulduğu, aynı kişilerin ... ... aleyhine muris muvazaasına dayalı tapu iptali ve tescil istemiyle açılan davada İstanbul Anadolu 16. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/551 Esas, 2013/491 Karar sayılı kararı ile davanın kabulüne dair verilen kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay tarafından onanarak 09.12.2015 tarihinde kesinleştiği, yine aynı kişilerin ... aleyhine muris muvazaasına dayalı tapu iptali ve tescil istemiyle açılan davada İstanbul Anadolu 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/524 Esas, 2013/492 Karar sayılı kararı ile davanın kabulüne dair verilen kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay tarafından onanarak 19.04.2016 tarihinde kesinleştiği, davalı ...’nun Kadıköy 5. Asliye Hukuk Mahkemesinde yapılan yargılama sırasında murisin taşınmazı erkek çocuklarının erkek torunlarına verdiğini, kızlara verdiği taşınmazı satacağına ilişkin beyanda bulunduğu, bu itibarla murisin yaptığı temliklerde gerçek amacının mirasçılar arasında mal paylaştırma olmayıp mirasçılardan mal kaçırma olduğu, bu durumun murisin erkek çocuklarının kız çocuklarına karşı açtıkları davalarda verilen kararlar ile kesin olarak tespit edildiği, ayrıca taşınmazlar murisin erkek çocuklarının vefatıyla torunlara intikal edeceğinden kayıt maliki davalı şirket ile muvazaalı olduğu yargı kararlarıyla kesinleşen işlemin tarafı davalı ... haricindeki diğer davalılara muvazaalı işlemin tarafı olmasalar da mirasçı olmaları nedeniyle husumet yöneltileceği, benzer olaylara aynı hukuki sonucun bağlanmasının yargı kararlarında istikrarın sağlanması ve adil yargılanma hakkının gereği olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi
14. Direnme kararı süresi içinde bir kısım davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
15. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda bozma kararında belirtilen araştırmalar yapıldıktan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilip murisin iradesi kuşkuya yer verilmeyecek şekilde belirlenerek sonucuna göre karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. ÖNSORUN
16. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasına geçilmeden önce direnme adı altında verilen kararın yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı; buradan varılacak sonuca göre temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulu tarafından mı, yoksa Özel Daire tarafından mı yapılması gerektiği hususu ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.
IV. GEREKÇE
17. Direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için mahkeme bozmadan esinlenerek herhangi yeni bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir.
18. Mahkemenin yeni bilgi, belge ve delile dayanarak veya bozmadan esinlenip gerekçesini değiştirerek ya da daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek dolayısıyla da ilk kararının gerekçesinde dayandığı hukuki olguyu değiştirerek karar vermiş olması hâlinde direnme kararının varlığından söz edilemez.
19. İstikrar kazanmış Yargıtay içtihatlarına göre mahkemece direnme kararı verilse dahi bozma kararında tartışılması gereken hususları tartışmak, bozma sonrası yapılan araştırma, inceleme veya toplanan yeni delillere dayanmak, önceki kararda yer almayan ve Özel Daire denetiminden geçmemiş olan yeni ve değişik gerekçe ile hüküm kurmak suretiyle verilen karar, direnme kararı olmayıp bozmaya eylemli uyma sonucunda verilen yeni hüküm olarak kabul edilmektedir.
20. Somut olayda, Mahkemece bozma kararı sonrası taraflara murisin kızlarına taşınmaz mal veya bir hak temlik edip etmediğine ve murisin adına kayıtlı başkaca aktif ve pasif taşınmaz tapu kaydı bulunup bulunmadığına ilişkin beyanda bulunmak için süre verilmesi sonrasında davacılar ve bir kısım davalılar vekillerinin 23.12.2021 tarihli duruşmada bu konuda beyanda bulundukları, ayrıca Tapu ve Kadastro Bilgi Sistemi (TAKBİS) üzerinden murisin aktif ve pasif tapu kayıtlarının sorgulandığı ve Kadıköy Tapu Müdürlüğünden murisin aktif ve pasif taşınmaz kayıtlarının istenildiği, TAKBİS sorgulama sonucu ile Tapu Müdürlüğünden yazı cevabının dosya arasına alındığı ve bu aşamadan sonra bozma kararı doğrultusunda muris adına kayıtlı başkaca aktif veya pasif taşınmaz tapu kaydının alındığı gerekçede belirtilip eldeki davada bozma kararına karşı davacılar vekili tarafından karar düzeltme dilekçesi ekinde sunulan murisin erkek çocuklarının kız çocuklarına açtığı Kadıköy 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/536 Esas, 2012/238 Karar; İstanbul Anadolu 16. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/551 Esas, 2013/491 Karar ve İstanbul Anadolu 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/524 Esas, 2013/492 Karar sayılı kararları değerlendirilerek bu kararlarla murisin amacının mirasçılar arasında mal paylaştırma olmayıp mirasçılardan mal kaçırma olduğunun kesin olarak tespit edildiği, ayrıca Kadıköy 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/374 Esas sayılı dosyasında yapılan yargılama sırasında davalı ...’nun murisin taşınmazı erkek çocuklarının erkek torunlarına verdiğine, kızlara verdiği taşınmazı satacağına ilişkin beyanda bulunduğu, benzer olaylara aynı hukuki sonucun bağlanmasının yargı kararlarında istikrarın sağlanması ve adil yargılanma hakkının gereği olduğu gerekçesiyle direnme adı altında karar verilmiştir.
21. Bu durumda direnme olarak verilen kararın, usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı, bozma konusu ile ilgili bozma kararı sonrası elde edilen yeni delile ve gerekçeye dayalı olarak oluşturulan yeni hüküm niteliğinde olduğu her türlü duraksamadan uzaktır.
22. Hâl böyle olunca verilen bu yeni hükmü temyizen inceleme görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye aittir.
23. Bu nedenle yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
V. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Bir kısım davalılar vekillerinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
Ancak karar düzeltme yolunun açık olması sebebiyle öncelikle mahkemesince Hukuk Genel Kurulu kararının taraflara tebliği ile karar düzeltme yoluna başvurulması hâlinde dosyanın Hukuk Genel Kuruluna, başvurulmaması hâlinde ise mahkemesince doğrudan YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3 üncü maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440 ıncı maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
20.11.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.