ADALET HABERLERİ

ADALET HABERLERİ

Hukuk Genel Kurulu'nun 2023/213 E., 2024/155 K. sayılı kararı

Hukuk Genel Kurulu'nun 2023/213 E., 2024/155 K. sayılı kararı
2 Okunma

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 06.03.2024 tarihli, 2023/213 E., 2024/155 K. sayılı kararı

T.C.

Yargıtay

Hukuk Genel Kurulu

2023/213 E., 2024/155 K.

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2021/165 E., 2022/1 K.

KARAR : Davanın kısmen kabulüne

ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 01.07.2021 tarihli ve

2019/4135 Esas, 2021/3694 Karar sayılı BOZMA kararı

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil, mümkün olmadığı takdirde tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davacı ve davalı ... vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, İlk Derece Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı davacı mirasçıları vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra temyiz incelemesi sırasında duruşmanın düzenlendiği 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin direnme kararının temyizini kapsamadığı, direnmenin düzenlendiği aynı Kanun’un 373 üncü maddesinde ise duruşmaya yer verilmediği gözetildiğinde direnme kararlarının temyiz incelemesinde duruşma yapılamayacağı kabul edilerek davacı mirasçıları vekilinin duruşma talebinin reddine karar verilip Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin maliki olduğu Elbistan İlçesi, Kızılcaoba Köyü, Taşoluk Mevkii 1747 ada 4 ve 9 parsel sayılı taşınmazlar için müteahhit ile kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapmak üzere davalı ...’ye 06.01.2014 tarihinde vekâlet verdiğini, davalı ...’ın ise bu iki arsayı 07.01.2014 tarihinde diğer davalı ...’ye fahiş miktarda düşük bir bedelle satıp tapuda intikal ettirdiğini, satış işlemini müvekkiline haber vermediği gibi herhangi bir ödeme de yapmadığını ve müvekkilini oyaladığını, aralarında tanışıklık bulunan ve kötüniyetli olan davalılar arasında vekâletin kapsamının aksine satış işlemi yapıldığını, dolayısıyla satış işleminin geçersiz olduğunu ileri sürerek öncelikle tapu iptal ve tescile, olmadığı takdirde ise dava konusu taşınmazların rayiç bedellerinin tazminat olarak tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

1. Davalı ... cevap dilekçesinde; davacının dava konusu taşınmazları müteahhit ... isimli şahsa satacağı ve karşılığında iki daire teslim alacağı konusunda anlaşma yaptığını ancak sağlık problemleri olduğundan tapu müdürlüğünde satış için imza atması konusunda kendisinden ricada bulunduğunu, davacı ile aralarında yardım isteme şeklinde bir diyalog geçtiğini ve bunun karşılığında bir ücret almadığını, vekil edenin talimatıyla hareket ettiğini, tapu müdürlüğüne gittiğinde ...’ın davacı ile anlaştığı şekilde bir sözleşme ve 200.000,00 TL’lik bir senet getirdiğini, ayrıca 40.000,00 TL’nin sadece 20.000,00 TL’sini getirip diğer 20.000,00 TL için daha sonra vermek üzere süre istediğini, bu durumu davacının eşine bildirdiğini, ...’ın diğer davalı ...’ye borcuna karşılık davacıdan alacağı taşınmazları devredeceğini ancak tapuda iki kere masraf yapmamak için kendisinin doğrudan davalı ...’ye satmasını söylemesi üzerine taşınmazları adı geçen davalıya sattığını, vekâletnamenin kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapmak üzere değil de satış için verildiğini, bakiye 20.000,00 TL’yi daha sonra davacının eşine verdiğini, dava dışı müteahhit ...’ın cezaevine girmesi üzerine kötüniyetli olarak bu davanın açıldığını ileri sürerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

2. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin dava konusu taşınmazları davacının vekili olan davalı ...’dan bedelini ödeyerek resmî senetle iyiniyetli üçüncü kişi olarak satın aldığını, müvekkilinin yapılan satışta üzerine düşen özen yükümlülüğünü yerine getirdiğini, davacının müteahhit ... Çörekçiler ile yaptığı anlaşmaya istinaden dava konusu taşınmazlar karşılığında müteahhidin 2014 yılının Aralık ayında iki daire vereceğinin belirlendiğini, davacının da buna istinaden davalı avukat olan Perihan’a taşınmazları dilediği kişiye dilediği bedelle satması yönünde vekâlet verdiğini, ancak müteahhidin cezaevine girmesi sebebiyle dairelerin teslim edilmeyeceği düşüncesi ile davacının bu davayı haksız yere açtığını, müvekkilinin davacı ile müteahhit arasındaki ilişkiyi bilmesi mümkün olmadığı gibi eldeki davanın da dairelerin teslim tarihinden önce açılmış olması sebebiyle ifa tarihi beklenmeden açıldığından usul şartlarının gerçekleşmediğini ileri sürerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

A. İlk Derece Mahkemesinin Birinci Kararı

İlk Derece Mahkemesinin 04.04.2017 tarihli ve 2014/707 Esas, 2017/111 Karar sayılı kararı ile; dosya kapsamına göre davacının davalıya vekâletname vermeden önce taşınmazını iki daire ve 40.000,00 TL bedel karşılığında devretme hususunda dava dışı müteahhit ... Çörekçiler ile anlaştığı, davalı ...'nin davacının talimatı doğrultusunda taşınmazı devrettiği, verilen vekâletname kapsamında yapılan işlemde davacının zararına hareket ettiğine ilişkin dosyaya yeterli delil sunulmadığı, tazminat talebinin tamamına yönelik talebin yerinde olmadığı ancak 40.000,00 TL'nin davalı ... tarafından davacıya verildiğine ilişkin dosyada delil bulunmadığı, dolayısıyla bu miktarın davalı ... tarafından davacıya ödenmesi gerektiği, tapu iptal ve tescil talebinin de davalı ...'ın iyiniyetli üçüncü kişi olup aksi ispat edilemediğinden reddi gerektiği gerekçesiyle tapu iptal ve tescil talebinin reddine, tazminat talebinin ise davalı ... yönünden kısmen kabulüne karar verilmiştir.

B. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı ... vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

C. Bölge Adliye Mahkemesi Kararı

Bölge Adliye Mahkemesinin 09.03.2018 tarihli ve 2018/351 Esas, 2018/379 Karar sayılı kararı ile; dava konusu taşınmazların eldeki davanın açıldığı tarihten sonra dava dışı Kadriye Okumuş'a satış suretiyle devredildiğinden 6100 sayılı Kanun’un 125 inci maddesi hükmü uyarınca davacı tarafa seçimlik hakkı hatırlatılarak davayı ne şekilde sürdüreceklerinin sorulması, ayrıca bir kısım davacı ve davalı tanıkları dinlenilmemiş olmakla 6100 sayılı Kanun'un 196 ncı madde uyarınca dinlenmeyen tanıklarla ilgili işlem yapılması suretiyle usuli eksikliklerin giderilmesinden sonra işin esası bakımından bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

D. İlk Derece Mahkemesinin İkinci Kararı

İlk Derece Mahkemesinin 14.11.2018 tarihli ve 2018/110 Esas, 2018/350 Karar sayılı kararı ile; davacı vekilinin seçimlik hakkını tazminata yönelik kullandığı, tarafların tanıklarını dinletmekten vazgeçmeleri nedeniyle esas yönden yapılan değerlendirmede davalı ...’ın vekâletnameye istinaden davacının talimatı doğrultusunda taşınmazı devrettiği, davacının zararına hareket ettiğine ilişkin yeterli delil sunulmadığı, böyle olunca tazminat talebinin tamamına yönelik talebin yerinde olmadığı ancak 40.000,00 TL’nin davalı ... tarafından ... Çörekçiler’den alındığı hâlde davacıya verildiğine ilişkin dosyada delil bulunmadığı gerekçesiyle 40.000,00 TL'nin davalı ...'dan alınarak davacıya verilmesine, davacı vekilinin seçimlik hakkını tazminata yönelik kullanması karşısında tapu iptal ve tescile ilişkin istem bakımından hüküm kurulmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

1.İlk Derece Mahkemesinin 18.03.2019 tarihli ek kararı ile davalı ... vekilinin istinaf başvuru ve karar harcını gönderilen muhtıraya rağmen yatırmaması sebebiyle istinaf başvurusundan vazgeçmiş sayılmasına karar verilmiştir.

2. Bölge Adliye Mahkemesinin 11.09.2019 tarihli ve 2019/988 Esas, 2019/859 Karar sayılı kararı ile İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davacı ve davalı ... vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile "...Somut olaya gelince; tüm dosya kapsamından davacı vekil edenin vekaletnameyi düzenlemesindeki amacının çekişmeli taşınmazları devrederek karşılığında iki adet bağımsız bölüm ve nakit para almak olduğu sabit olmasına rağmen, vekilin vekalet görevini kötüye kullanarak taşınmazları davalı ...’ya devrettiği, satış işlemi sonrasında vekilin satış bedelini ödediğini usulünce ispat edemediği, davacının 200.000,00 TL bedelli senedi kabul etmediği, malik ... ile dava dışı müteahhit ... ve vekilin el ve işbirliği içinde hareket ederek vekil edeni zararlandırdıkları anlaşılmaktadır.

Hal böyle olunca, tapu iptali ve tescil talebinin kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi doğru görülmemiştir..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. İlk Derece Mahkemesince Verilen Direnme Kararı

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; önceki gerekçenin yanında tapu iptali ve tescil talebinin kabulüne karar verilmesi için tapu kayıtlarının devredildiği ara malikler ile halihazırdaki kayıt maliklerinin de davaya dahil edilmelerinin zorunlu olduğu, zira taşınmazı tapuda devralan her bir kişi yönünden kural olarak 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1023 üncü maddesinin işlerlik kazandığı, malik Zekeriye ile dava dışı müteahhit ... ve vekilin el ve işbirliği içinde hareket ederek vekil edeni zararlandırdıklarına yönelik tespitin kabul edildiği ancak taşınmazı devralan ara malikler ile halihazırdaki kayıt maliklerinin vekil edeni zararlandırdıklarına yönelik tespitin yapılamadığı gerekçesiyle önceki hükümde direnilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Direnme kararına karşı süresi içinde davacı mirasçıları vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı mirasçıları vekili, davalı ...’ın vekâlet ilişkisini kötüye kullandığını, kısmen kabul yönünde hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, Mahkemenin Özel Dairenin tespitlerine katılmasına rağmen zarar oluşmadığı gerekçesi ile direnme kararı vermesinin hukuka uygun olmadığını, zararın mevcudiyetinin devam ettiğini, davalı ...’nin dürüstlük kurallarına aykırı olarak taşınmazın mülkiyetini edindiğini ve satışın ne şartlarda yapıldığından haberi olduğunu, tapu kayıtları getirtilmeksizin direnme kararı verilmesi sebebiyle ıslah haklarını kullanamadıklarını ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Uyuşmazlık

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; vekâlet görevinin kötüye kullanılması sebebine dayalı tapu iptali ve tescil olmadığı takdirde tazminat istemi ile açılan eldeki davada, davalı ...’nin dava konusu taşınmazları yargılama sırasında dava dışı üçüncü kişilere devrettiği ve davacı vekilinin de 28.09.2018 tarihli duruşmada seçimlik hakkını tazminata yönelik kullandıklarını belirtmesi karşısında dava konusu taşınmazları devralan ara malikler ile halihazırdaki kayıt maliklerinin davaya dahil edilmeden ve kötüniyetli edinen oldukları saptanmadan tapu kayıtlarının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesinin mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

D. Ön Sorun

Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesine geçilmeden önce; Bölge Adliye Mahkemesince direnme olarak adlandırılan kararın gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı ve kararın temyiz incelemesinin Özel Daire tarafından mı yoksa Hukuk Genel Kurulunca mı yapılması gerektiği hususu ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.

E. Gerekçe

1. Bilindiği üzere, direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için mahkemece bozma kararından esinlenilerek yeni herhangi bir delil toplanmadan önceki deliller çerçevesinde karar verilmeli; kararın gerekçesi, önceki karara göre genişletilebilirse de değiştirilmemelidir.

2. Başka bir anlatımla, mahkemenin yeni bir delile dayanarak veya bozmadan esinlenerek gerekçesini değiştirerek ya da daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek bir karar vermiş olması hâlinde, direnme kararının varlığından söz edilemez.

3. Yargıtayın istikrar kazanmış içtihatlarına göre; mahkemece direnme kararı verilse dahi bozma kararında tartışılması gereken hususları tartışmak, bozma sonrası yapılan araştırma, inceleme veya toplanan yeni delillere dayanmak, önceki kararda yer almayan ve daire denetiminden geçmemiş olan yeni ve değişik gerekçe ile hüküm kurmak suretiyle verilen karar direnme kararı olmayıp, bozmaya eylemli uyma sonucunda verilen yeni hüküm olarak kabul edilir.

4. Mahkemece direnme kararı verildikten sonra ilk karardan farklı bir karar verilmesi mümkün değildir. Gerekçe genişletilebilir ise de, verilen hükmün ilk karardan farklı olmaması, direnmeye ilişkin hüküm fıkrasında, bozma kararına hangi yönden uyulmadığının tek tek ve anlaşılır biçimde kaleme alınması, hükmedilen miktarların doğru ve çelişki oluşturmayacak biçimde ortaya konulması gerekir.

5. Somut olayda; İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılamada davacı vekilince seçimlik hakkın tazminata yönelik kullanıldığının ve tarafların tanıklarının dinlenilmelerinden vazgeçtiklerinin belirlenmesi üzerine esas yönden davalı ...'nin davacının zararına hareket ettiğine ilişkin yeterli delil sunulmadığından tazminatın tamamına yönelik talebin yerinde olmadığı ancak davalı ...’ın tapu devri sırasında 20.000,00 TL ve ilerleyen günlerde 20.000,00 TL olmak üzere toplam 40.000,00 TL'yi dava dışı ... Çörekçiler’den aldığı ve bu parayı davacıya verdiğine ilişkin dosyaya yeterli delil sunulmadığı gerekçesiyle 40.000,00 TL'nin davalı ... tarafından davacıya ödenmesine yönelik davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

6. İlk Derece Mahkemesi kararının davacı ve davalı ... vekillerince istinafı üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf istemlerinin ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiş, bu kez kararın davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece; malik Zekeriye ile dava dışı müteahhit ... ve vekilin el ve işbirliği içinde hareket ederek vekil edeni zararlandırdıkları dosya kapsamından anlaşıldığı gerekçesiyle tapu iptali ve tescil talebinin kabulüne karar verilmesi gerektiği belirtilerek karar bozulmuştur.

7. Bozma kararı üzerine İlk Derece Mahkemesince bu kez önceki karar gerekçesi yanında malik Zekeriye ile dava dışı müteahhit ... ve vekilin el ve işbirliği içinde hareket ederek vekil edeni zararlandırdıklarına yönelik tespitin kabul edildiği ancak taşınmazı devralan ara malikler ile halihazırdaki kayıt maliklerinin vekil edeni zararlandırdıklarının tespit edilememiş olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

8. Görüldüğü üzere İlk Derece Mahkemesince direnmeye esas kararda davalı ...'ın davacı vekil edeni zararlandırdığı ve diğer davalı ...'nin iyiniyetli üçüncü kişi olmadığının ispat edilemediği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmişken direnme kararında davalı malik Zekeriye ile dava dışı müteahhit ... ve vekil Perihan'ın el ve işbirliği içinde hareket ederek vekil edeni zararlandırdıkları ancak taşınmazı devralan ara malikler ile kayıt maliklerinin vekil edeni zararlandırdıklarının tespit edilememiş olduğu belirtilmek suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

9. Sonuç itibarıyla İlk Derece Mahkemesince ilk kararda bahsedilmeyen yeni hususlara yer verildiği, bozmadan sonra kararın gerekçesinin değiştirilerek yeni gerekçeyle karar verildiği anlaşılmaktadır.

10. Şu hâlde “direnme” olarak adlandırılan kararın, usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı, bozma konusu ile ilgili bozma kararı sonrası ortaya çıkan yeni bir gerekçe ile oluşturulan yeni hüküm niteliğinde olduğu her türlü duraksamadan uzaktır.

11. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; Özel Daire bozma kararının dosya kapsamına uygun olmadığı, usul kurallarına uygun biçimde tesis edilmiş bozma kararının varlığından söz edilemeyeceği, bu sebeple direnme kararı ile bozma kararının kaldırılıp dosya kapsamına uygun inceleme yapılması için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerektiği, bu şekliyle bir ön sorunun bulunduğu ileri sürülmüş ise de bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

12. Hâl böyle olunca, kurulan bu yeni hükmün temyiz incelemesini yapma görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye ait olup; yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın bozma kararını veren Özel Daireye gönderilmesi gerekir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı mirasçıları vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,

06.03.2024 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.

11.H.D. Bşk.

...

9.H.D. Bşk.

Doç. Dr. ...

1.H.D. Bşk.

...

5.H.D. Bşk.

...

7.H.D. Bşk.

...

3.H.D. Bşk.

...

İncelenmek Üzere Daireye

(''Karşı Oy'')

''K A R Ş I O Y''

Davacı tarafından ... (vekil) ile ... (alıcı) aleyhine tapu iptali ve tescil davası açmış bunun yanında olmadığı takdirde Perihan’dan tazminat isteminde de bulunmuştur. Taşınmaz maliki Zekeriye tarafından dava tarihinden bir hafta sonra taşınmazın üçüncü kişiye devredilmiş olmasına rağmen bu konuda bir işlem yapılmaksızın verilen karar bölge adliye mahkemesince kaldırılarak dosyanın geri gönderilmesinden sonra davacı davasını yeni malike yöneltmemiş ve tercih hakkını tazminat davası olarak sürdürmek şeklinde kullanmıştır.

Mahkemece verilen ikinci kararda, tazminat talebine ilişkin davanın kısmen kabulü ile; 40.000,00 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı ...'den alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş davacı ve davalı ...’ın istinaf taleplerinin esastan reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı tarafından temyizi üzerine Özel Dairece yapılan temyiz incelemesi sonucu; “Tüm dosya kapsamından davacı vekil edenin vekâletnameyi düzenlemesindeki amacının çekişmeli taşınmazları devrederek karşılığında iki adet bağımsız bölüm ve nakit para almak olduğu sabit olmasına rağmen, vekilin vekâlet görevini kötüye kullanarak taşınmazları davalı ...’ye devrettiği, satış işlemi sonrasında vekilin satış bedelini ödediğini usulünce ispat edemediği, davacının 200.000,00 TL bedelli senedi kabul etmediği, malik Zekeriye ile dava dışı müteahhit ... ve vekilin el ve işbirliği içinde hareket ederek vekil edeni zararlandırdıkları anlaşılmaktadır. Hâl böyle olunca, tapu iptali ve tescil talebinin kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi doğru görülmemiştir.” gerekçesiyle hüküm bozulmuştur.

Bozma kararında tapu iptali ve tescil talebinin kabulüne karar verilmesi gerektiği belirtilmiş tazminat miktarının doğru olup olmadığı yönünden de buna ilişkin temyiz itirazlarının incelendiğini gösterir bir bozma yapılmamıştır. Oysa ki davacı HMK 125 inci madde gereğince taşınmazın üçüncü kişiye dava açıldıktan sonra devri nedeniyle davayı tazminat talepli sürdürmek suretiyle tercih hakkını kullanmış olduğundan ortada tapu kayıt malikinin davaya dahil edildiği bir tapu iptali ve tescil davası da bulunmamaktadır. Bu durumda bozma kararı içeriği, temyiz dilekçesi ve tüm dosya kapsamına uygun biçimde yöntemince temyiz incelemesi yapılmadığını ortaya koymaktadır.

Bozma kararı üzerine mahkemenin direnme kararı vermek zorunda kalmasının da dosya içeriğine uygun bir bozma kararı verilmemiş olmasından kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Zira mahkemece verilen direnme kararında yer alan şu gerekçe bölümü de bunu ortaya koymaktadır:

“Yargıtay bozma ilâmında tapu iptali ve tescil talebinin kabulüne karar verilmesine dair mahkememiz kararı bozulmuş ise de tapu kayıtlarının devredildiği ara malikler ile halihazırdaki kayıt maliklerinin de davaya dahil edilmelerinin zaruri olduğu, zira tapuyu devralan her bir kişi yönünden kural olarak TMK'nın 1023 üncü maddesinin işlerlik kazanacağı, yine her ne kadar bozma ilâmında: "...davacı vekil edenin vekâletnameyi düzenlemesindeki amacının çekişmeli taşınmazları devrederek karşılığında iki adet bağımsız bölüm ve nakit para almak olduğu sabit olmasına rağmen, vekilin vekâlet görevini kötüye kullanarak taşınmazları davalı ...’ye devrettiği, satış işlemi sonrasında vekilin satış bedelini ödediğini usulünce ispat edemediği, davacının 200.000,00 TL bedelli senedi kabul etmediği, malik ... ile dava dışı müteahhit ... ve vekilin el ve işbirliği içinde hareket ederek vekil edeni zararlandırdıkları..." yönünde tespit yapılmış ve söz konusu tespit mahkememizce de kabul görmüş ise de taşınmazı devralan ara malikler ile halihazırdaki kayıt maliklerinin de vekil edeni zararlandırdıklarının tespitinin yapılamamış olması hasebiyle Yargıtay 1. Hukuk Dairesi'nin 2019/4135 Esas, 2021/3694 Karar sayılı ilâmında bu hususa dair olumlu ve/veya olumsuz bir bozma yapılmadığı gözetilerek mahkememizin 14.11.2018 tarihli ve 2018/110 Esas, 2018/350 Karar sayılı kararı usul ve yasaya daha uygun düşeceği kanaatine varılarak Yargıtay 1. Hukuk Dairesi'nin 01.07.2021 tarihli ve 2019/4135 Esas, 2021/3694 Karar sayılı sayılı bozma ilâmına uyulmayarak direnilmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.”

Mahkeme bu gerekçesiyle bozma kararında belirtildiği gibi kayıt maliki ve ara maliklerin taraf olmadığı bir davada bozmaya uyarak tapu iptali verilebilmesinin mümkün olmadığını ortaya koymuş ve uyulabilir dosyaya uygun bozma yapılmadığını açıklamak istemiştir. Bu durumda mahkemenin yeni bir gerkeçeyle karar verdiği ve yeni hüküm bulunduğu için temyiz incelemesinin özel dairece yapılması gerektiği düşünülemez.

Bu durumda özel daire bozma kararı yöntemine uygun bir temyiz incelemesi yapıldığını göstermediğinden usul kurallarına uygun biçimde tesis edilmiş bir bozma kararının varlığından söz edilemeyeceği için mahkeme kararı ve bu karara karşı dile getirilen temyiz itirazları karşılanmadığı gibi, Özel Daire kararındaki gerekçelere direnilerek verilen ısrar kararı da hüküm ifade etmeyecektir. Hâl böyle olunca, yerel mahkemenin ilk kararına yönelik temyiz incelemesinin usulüne uygun olarak tamamlanabilmesi için Özel Daire bozma kararı ile yerel mahkemenin bu karara karşı verdiği direnme kararının kaldırılmasına ve temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar vermek gerekir. Yargıtay hukuk Genel Kurulu kararlarındaki uygulama da bu şekildedir (Örnek: Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17.01.2019 tarihli ve 2017/13-521 Esas, 2019/25 Karar sayılı Kararı).

Bunun yanında, bozma kararının bir kısım temyiz itirazları incelenmeyerek verilmesi, karar düzeltme itirazları incelenmeksizin karar verilmesi gibi yöntemine uygun temyiz itirazlarının incelenmediğini gösteren bozma kararlarının ve buna bağlı direnme kararının birlikte kaldırılıp yöntemince temyiz incelemesi yapılması için dosyanın daireye gönderildiği kararlar da buna uygun bir yöntemi benimsemiş olan kararlardır (Örnekler: Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 14.10.2021 tarihli ve 2017/11-2383 Esas, 2021/1227 Karar sayılı kararı; 14.09.2021 tarihli ve 2018/(21)10-1018 Esas, 2021/997 Karar sayılı kararı; 27.06.2019 tarihli ve 2017/3(6)-460 Esas, 2019/813 Karar sayılı kararı, 23.11.2016 tarihli ve 2014/20-1192 Esas, 2016/1076 Karar sayılı kararı, 09.12.2021 tarihli ve 2018/(13)3-589 Esas, 2021/1633 Karar sayılı kararı).

Yerel mahkemenin bozmaya konu önceki kararına yönelik temyiz incelemesinin usulüne uygun olarak tamamlanabilmesi için Özel Daire bozma kararı ile yerel mahkemenin bu karara karşı verdiği direnme kararının kaldırılmasına ve temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Dairesine gönderilmesine karar verilmesi daha öncelikli yapılması gereken işlem olduğundan bu yönde ön sorun bulunduğu görüşünde olduğum için, mahkemenin yeni bir gerekçeyle direndiği ve yeni hüküm bulunduğu için son hüküm yönünden temyiz itirazları incelenmek üzere dosyanın özel daireye gönderilmesi gerektiği yönünde oluşan değerli çoğunluk görüşüne katılamıyorum.

Kaynak:https://www.hukukihaber.net/hukuk-genel-kurulunun-2023213-e-2024155-k-sayili-karari