ADALET HABERLERİ

ADALET HABERLERİ

Hukuk Genel Kurulu'nun 2023/164 E., 2024/108 K. sayılı kararı

Hukuk Genel Kurulu'nun 2023/164 E., 2024/108 K. sayılı kararı
2 Okunma

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 14.02.2024 tarihli, 2023/164 E., 2024/108 K. sayılı kararı

T.C.

Yargıtay

Hukuk Genel Kurulu

2023/164 E., 2024/108 K.

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 46. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/2147 E., 2022/1903 K.

KARAR : Davanın kabulüne

ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 21.04.2022 tarihli ve 2022/1288

Esas, 2022/3914 Karar sayılı BOZMA Kararı

Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 353/1-a-6 maddesi gereğince kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın gerekçede belirtilen eksikliklerin yerine getirilmesi için kararı veren İstanbul Anadolu 6. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararına karşı davacı vekilinin temyiz isteminde bulunması üzerine kesin olan karara ilişkin temyiz başvurusunun reddine dair ek karar verilmiş; davacı vekili tarafından bu kez ek karara karşı temyiz isteminde bulunulması üzerine karar, Yargıtay 3. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; uyuşmazlığın niteliği gereğince süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili, davalıların sahibi ve donatanı olduğu gemide başmühendis olarak çalışan müvekkilinin işine haksız şekilde son verildiğini, bu nedenle davalıların bakiye sözleşme süresine tekabül eden ücret alacağı ile bir aylık izin ücretinden sorumlu olduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 1.000 USD alacağın faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiş, talebini ıslahla 26.800 USD’ye yükseltmiştir.

II. CEVAP

Davalılar vekili, söz konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 16.04.2019 tarihli ve 2016/471 Esas, 2019/147 Karar sayılı kararıyla; taraflar arasındaki sözleşme altı aylık olduğu hâlde davalılar tarafından sebep gösterilmeksizin davacının işine son verildiği, davacı ve davalı tanık beyanları arasında çelişkiler mevcut ise de davacının tecrübeli bir personel olduğu, davalı tarafın iddia ettiği gibi gemiye ve personele zarar verecek işleri yapmayacağı kanaati oluştuğundan davacı tanıklarının beyanlarına değer verilmesi gerektiği, bu kabule göre davacının haksız olarak iş akdinin feshedildiği gerekçesiyle bilirkişi raporu ve ıslah dilekçesine göre davanın kabulüne, 26.800 USD’nin faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar vermiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 11.11.2021 tarihli ve 2020/1644 Esas, 2021/2144 Karar sayılı kararıyla; gemide çalışmamış davacı tanıklarının beyanlarına itibar edilerek tutanaklara geçirilmiş hususların aksinin kabul edilmesinin hatalı olduğu, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 438/2 maddesine göre de bakiye sözleşme süresine dair ücretin hesabı bakımından, davacının başka bir işte çalışamadığını ispatlaması ve ayrıca çalışmamaktan dolayı tasarruf ettiği yemek ücreti vs. gibi bir kısım bedelin düşülüp düşülmeyeceğinin tespit edilmesi gerektiği, kabule göre de faiz başlangıcı ve cinsinin hatalı tayin edildiği gerekçesiyle davalılar vekillerinin istinaf taleplerinin kabulüne, HMK’nın 353-1-a-6 maddesi gereğince İlk derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden hüküm kurulmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine (kesin olarak) karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davacı vekilinin temyiz isteminde bulunması üzerine kesin olan karara ilişkin temyiz başvurusunun reddine dair 18.01.2022 tarihli ek karar verilmiş; davacı vekili bu kez ek karara karşı süresi içinde temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla;

“…1-) (…)

Yukarıda yapılan açıklamalar ve yer verilen yasal düzenlemeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; hizmet akdinden kaynaklanan alacak istemiyle açılan davanın görüldüğü ilk derece mahkemesince, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin tamamının toplanarak değerlendirildiği ve davacının tecrübeli bir personel olması, davalı tarafın iddia ettiği gibi gemiye ve personele zarar verecek işleri yapmayacağı kanaati oluşması karşısında davalı tarafın tanıklarına itibar edilmeyerek davacı tanıklarının beyanlarının doğru olduğu anlaşıldığından davacının haksız olarak iş akdinin feshedildiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verildiği, karara karşı istinaf yoluna başvurulması üzerine bölge adliye mahkemesince; davalıların haksız fesih yapmadıklarına dair savunmalarına esas dinlettikleri gemi çalışanlarından kaptanın açık beyanı ve talebi üzerine davacının işten çıkarıldığının anlaşılması ve cevap dilekçesi ekinde jurnal kayıtlarını yansıtan kaptan raporu ve diğer tutanakları ibraz etmiş olmaları, davalı tanıklarının bu tutanaklara paralel ifadeler vermeleri ve kaptanın önderliğinde liman başkanlığınca her sahifesi imzalanan deftere gemide olan hadiselerin de günlük olarak kayıt edileceğinin mevzuat gereği olduğundan tutanaklara geçilmiş hususların aksinin davacının gemide çalışmayan tanıklarının beyanlarına üstünlük tanınarak karar verilmesi doğru olmadığından, TBK'nın 438/2. maddesine göre geri kalan süredeki ücretin hesabı bakımından, davacının başka bir işte çalışamadığını ispatlaması gerektiği, ayrıca çalışmamaktan dolayı tasarruf ettiği yemek ücreti vs gibi bir kısım bedelin düşülüp düşülmeyeceği de tespit edilmeli gerekçesiyle HMK'nın 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin (6) numaralı alt bendi uyarınca taraf delilleri toplanarak karar verilmesi gerektiğinden bahisle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve dosyanın yeniden karar verilmek üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. Diğer bir anlatımla; davada toplanan delilleri maddi vakıa ve hukuki denetim yapmak suretiyle değerlendiren bölge adliye mahkemesince, ilk derece mahkemesi tarafından yapılan yargılamada hukukun ve delillerin yanlış uygulandığı yönünde belirleme yapılmış olmasına rağmen, olayda uygulama yeri bulunmayan HMK'nın 353 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendinin (6) numaralı alt bendi gereğince, usul ekonomisi ilkesine de aykırı olacak şekilde dosyanın yeniden karar verilmek üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

Bu halde söz konusu kararın, HMK'nın 353 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendindeki açık hüküm ve (bu hüküm ile uyum sağlanması ve kanunun bütünlüğünün korunması amacıyla) aynı Kanun’un 362 nci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendindeki hüküm birlikte değerlendirildiğinde kesin nitelikte olmadığı anlaşılmakla; bölge adliye mahkemesinin davacı tarafın temyiz dilekçesinin reddine ilişkin 18/01/2022 tarihli ek kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.

2-Davacı tarafın esasa yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Yukarıda (1) numaralı bentte açıklandığı üzere bölge adliye mahkemesince; ilk derece mahkemesi tarafından yapılan yargılamada hukukun ve delillerin yanlış uygulandığı düşünüldüğünden, HMK’nın anılan hükümleri çerçevesinde eksik delillerin toplanılması suretiyle yanlış uygulandığı tespit edilen hususlar giderildikten sonra sonucuna göre yeni bir karar verilmesi gerekirken; ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve dosyanın yeniden karar verilmek üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş olması, usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

3-Bozma nedenine göre, davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; önceki karar gerekçesinin yanında, verilen kararın kesin mahiyette olduğu ve temyiz edilemeyeceği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili; bölge adliye mahkemesi kararının temyize tâbi kararlardan olduğunu, kesin olarak nitelendirilemeyeceğini, istinaf kararındaki aleyhe değerlendirmelerin hukuka aykırı olduğunu ve tazminat taleplerinin kabulü gerektiğini belirterek direnme kararının bozulmasını talep etmiştir.

C. Uyuşmazlık

Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; eldeki davada, istinaf mahkemesince verilen kararın HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca kesin nitelikte olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre somut olayda eksikliklerin ilk derece mahkemesince mi yoksa istinaf mahkemesince mi giderilmesi gerektiği noktasında toplanmaktadır.

D. Gerekçe

1. İlgili Hukuk

Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352 nci maddesinin birinci fıkrası, 353 üncü maddesi ve 362 nci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi.

2. Değerlendirme

1. Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle konuyla ilgili kavram ve yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar bulunmaktadır.

2. İstinaf ile ilgili monografilerin karşılaştırmalı hukuka ilişkin bölümlerinde “geniş (tam) istinaf sistemi” ve “dar istinaf sistemi” ayrımına yer verilmektedir. Geniş istinaf sistemi davanın istinaf merciinde adeta yeniden görülmesi ve yeniden hükme bağlanması esasına dayanmaktadır. Dar istinaf sistemi ise ilk derece mahkemesinde hükme bağlanmış olan davanın yeniden görülmesinden ziyade o davada verilen hükmün denetlenmesi esasını benimsemektedir. Buna göre geniş istinafta ikinci derece mahkemesi önüne yeni vakıa ve deliller getirtilmesi konusunda bir sınırlama bulunmamakta, istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen hususlarla sınırlanmamakta, istinaf yoluna başvurmanın hükmün icrasını erteleyici etkisine getirtilen istisnalar sınırlı tutulmaktadır. Buna karşılık dar istinafta kanun yolu incelemesinin kural olarak istinaf dilekçesinde gösterilen sebeplerle sınırlı tutulduğu görülmekte, ikinci derece mahkemesinde yapılabilecek taraf işlemleri sınırlamalara tabi kılınmakta, yeni vakıa ve deliller ileri sürülmesi istisnai hâllerle sınırlı tutulmakta, istinaf incelemesi sırasında hükmün teminat karşılığında icrasına imkân veren hükümler bulunmaktadır. Hukuk Muhakemeleri Kanunu dar istinaf sistemini benimsemiştir. Gerçekten istinaf incelemesinin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı tutulması, bölge adliye mahkemesinde yapılan istinaf incelemesinde kural olarak resen göz önünde tutulacak olanlar dışında ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen savunmaların dinlenmemesi ve yeni delillere dayanılamaması ve bölge adliye mahkemesinin ilk derece mahkemesi kararını kaldırıp dosyayı bu mahkemeye geri göndermek konusunda geniş bir yetkiye sahip olması dar istinaf sistemine ait özelliklerdir (Ali Cem Budak, İlamat Torbası İstinaf Mahkemesi Karar İncelemeleri, Ekim 2020, s. 1-2).

3. İstinaf sistemi kavram olarak açıklandıktan sonra istinaf kanun yolu aşamasına da değinmek gerekmektedir. Öncelikle kararı veren ilk derece mahkemesi dilekçeler (istinaf dilekçesi ve cevap dilekçesi) verildikten veya bunun için belli süreler geçtikten sonra dosyayı dizi listesine bağlı olarak ilgili istinaf mahkemesine gönderir (HMK md. 347/3, md. 343/4). İstinaf mahkemesinin görevli hukuk dairesi, ilk önce yetkili olup olmadığını resen inceler. Yetkili olduğu kanısına varırsa dosya üzerindeki ön incelemesine devam eder. Ön inceleme sonunda incelemenin aynı istinaf mahkemesinin başka bir dairesince (veya başka bir istinaf mahkemesince) yapılması gerektiği, istinaf edilen kararın kesin olduğu, başvurunun istinaf süresi içinde yapılmadığı, başvuru şartlarının yerine getirilmediği, başvuru sebeplerinin veya gerekçesinin hiç gösterilmediği tespit edilen dosyalar hakkında gerekli karar verilir (Baki Kuru, Medeni Usul Hukuku, Cilt II, Mart 2020, s. 1366-1368).

4. Konuya ilişkin olarak HMK’nın 352 nci maddesinin birinci fıkrası “(1) Bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince dosya üzerinde yapılacak ön inceleme sonunda aşağıdaki durumlardan birinin tespiti halinde öncelikle gerekli karar verilir:

a) İncelemenin başka bir dairece veya bölge adliye mahkemesince yapılmasının gerekli olması

b) Kararın kesin olması

c) Başvurunun süresi içinde yapılmaması

ç) Başvuru şartlarının yerine getirilmemesi

d) Başvuru sebeplerinin veya gerekçesinin hiç gösterilmemesi…” şeklinde düzenlenmiştir.

5. Ön inceleme aşamasında verilecek kararlar, incelemenin başka bir daire tarafından yapılması gerektiğine ilişkin “gönderme kararları”, ilk derece mahkemesine ait kararın istinaf kanun yolu açık olmayan kesin bir karar olması nedeniyle ve ayrıca başvurunun süresi içinde yapılmaması nedeniyle verilen “dilekçenin reddi kararları” ve istinaf başvuru şartlarının yerine getirilmemesi nedeniyle verilen “başvurunun yapılmamış sayılmasına” ilişkin kararlardır. Bu aşamada verilecek olan kararların temel niteliği işin esası ve ilk derece mahkemesine ait kararla bir ilgisinin olmamasıdır. Nitekim bu aşamada yapılan incelemede dairenin görevli olup olmadığı, inceleme konusu olan ilk derece mahkemesine ait kararın kesin olup olmadığı ve başvurunun süresinde ve kanunda öngörüldüğü biçimde yapılıp yapılmadığı denetlenmektedir. Dolayısıyla ön incelemede verilen kararlar tamamen istinaf başvurusu ile ilgili olup, başvurunun kabul edilebilir olmadığını tespit eden usule ilişkin nihai kararlardır (Tolga Akkaya, Medeni Usul Hukukunda İstinaf, Ankara 2009, s. 319).

6. Ön inceleme aşamasında eksiklik bulunmadığı anlaşılan dosyalar incelemeye alınır.

7. İstinaf bölümünde, aksine hüküm bulunmayan hâllerde ilk derece mahkemesinde uygulanan yargılama usulü istinaf mahkemesinde de uygulanır. İstinaf incelemesi duruşmasız veya duruşmalı yapılır. Duruşmasız istinaf incelemesi HMK’nın 353 üncü maddesinde düzenlenmiştir.

8. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353 üncü maddesinin ilk hâlinde “(1) Ön inceleme sonunda dosyada eksiklik bulunmadığı anlaşılırsa;

a) Aşağıdaki durumlarda bölge adliye mahkemesi, esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği başka bir yer mahkemesine ya da görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verir:

1) Davaya bakması yasak olan hâkimin karar vermiş olması.

2) İleri sürülen haklı ret talebine rağmen reddedilen hâkimin davaya bakmış olması.

3) Mahkemenin görevli ve yetkili olmasına rağmen görevsizlik veya yetkisizlik kararı vermiş olması veya mahkemenin görevli ya da yetkili olmamasına rağmen davaya bakmış bulunması veyahut mahkemenin bölge adliye mahkemesinin yargı çevresi dışında kalması.

4) Diğer dava şartlarına aykırılık bulunması.

5) Mahkemece usule aykırı olarak davanın veya karşı davanın açılmamış sayılmasına, davaların birleştirilmesine veya ayrılmasına, merci tayinine karar verilmiş olması.

6) Mahkemece, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması.

b) Aşağıdaki durumlarda davanın esasıyla ilgili olarak;

1) İncelenen mahkeme kararının usul veya esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığı takdirde başvurunun esastan reddine,

2) Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında,

3) Yargılamada bulunan eksiklikler duruşma yapılmaksızın tamamlanacak nitelikte ise bunların tamamlanmasından sonra yeniden esas hakkında, duruşma yapılmadan karar verilir…” hükmü yer almakta iken;

7035 ve 7251 sayılı Kanun’lar ile yapılan değişiklikler sonucu 353 üncü madde “…(1) Ön inceleme sonunda dosyada eksiklik bulunmadığı anlaşılırsa;

a) Aşağıdaki durumlarda bölge adliye mahkemesi, esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği başka bir yer mahkemesine ya da görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verir:

1) Davaya bakması yasak olan hakimin karar vermiş olması.

2) İleri sürülen haklı ret talebine rağmen reddedilen hakimin davaya bakmış olması.

3) Mahkemenin görevli ve yetkili olmasına rağmen görevsizlik veya yetkisizlik kararı vermiş olması veya mahkemenin görevli ya da yetkili olmamasına rağmen davaya bakmış bulunması (Mülga İbare Rgt: 05.08.2017 RG NO: 30142 Mükerrer Kanun No: 7035/29)

4) Diğer dava şartlarına aykırılık bulunması.

5) Mahkemece usule aykırı olarak davanın veya karşı davanın açılmamış sayılmasına, davaların birleştirilmesine veya ayrılmasına, (Mülga İbare Rgt: 05.08.2017 Rg No: 30142 Mükerrer Kanun No: 7035/29) karar verilmiş olması.

(Değişik Alt Bent Rgt: 28.07.2020 Rg No: 31199 Kanun No: 7251/35)

6) Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.

b) Aşağıdaki durumlarda davanın esasıyla ilgili olarak;

1) İncelenen mahkeme kararının usul veya esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığı takdirde başvurunun esastan reddine,

2) Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında,

3) Yargılamada bulunan eksiklikler duruşma yapılmaksızın tamamlanacak nitelikte ise bunların tamamlanmasından sonra (Eklenmiş İbare Rgt: 28.07.2020 Rg No: 31199 Kanun No: 7251/35) başvurunun esastan reddine veya yeniden esas hakkında, duruşma yapılmadan karar verilir…” şeklinde düzenlenmiştir.

9. Yukarıda yapılan açıklamalardan sonra HMK’nın 353/1-a-6 bendi değerlendirildiğinde; anılan hüküm istinaf kanun yolunun ne şekilde uygulanacağı konusunda son derece belirleyicidir. Bir taraftan istinaf mahkemelerinin hukuki denetim yanında aynı zamanda maddi vakıa incelemesi de yaparak tahkikat sonucuna göre yeniden karar verme yetkisini haiz olan bir hüküm mahkemesi olduğu kabul edilirken, diğer taraftan da söz konusu hükümle bir nevi eksik inceleme gerekçesiyle dosyanın mahalline geri gönderilmesi kabul edilmektedir. HMK’da kabul edilen dar istinaf sisteminin amacına uygun olarak istinaf mahkemelerinin hukuki denetim görevini yerine getirirken gerektiğinde yeniden tahkikat ve inceleme yapmalarına imkân verecek bir uygulamanın benimsenmesi ancak ortada hukukî ve maddi vakıa denetimine konu olacak verilerin bulunmaması hâlinde ise tahkikatın yapılması için dosyanın kararı veren mahkemeye geri gönderilmesi gerekmektedir. Olaya ve maddi delillere en yakın olan mahkeme ilk derece mahkemesidir (Tülin Kurtoğlu, Özel Hukukta İstinaf Denetimi ve Yargılaması, Ankara 2017, s. 152-153).

10. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a maddesinde altı bent hâlinde sayılmış olan usule ilişkin hukuka aykırılık durumlarında, ilk derece mahkemesine ait kararın esası incelenmeden kaldırılmasına ve dosyanın geri gönderilmesine, (b) bendinde “başvurunun esastan reddine” “düzelterek yeniden esas hakkında karar” ve “yeniden esas hakkında karar” şeklinde hüküm kurulacağı belirtilmiştir.

11. Bu kapsamda HMK’nın 353/1-a maddesinin 1-6 bentleri arasında sayılan usule ilişkin hukuka aykırılıklar tespit edildiğinde, ilk derece mahkemesine ait kararın esası incelenmeden kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği başka bir yer mahkemesine ya da görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine kesin olarak karar verilecektir. HMK’nın 353/1-a maddesinde belirtilen durumlarda istinaf mahkemesi kararı esas yönünden inceleyemez (Kurtoğlu, s. 187-188). Bu nedenle madde metninden de açıkça anlaşılacağı üzere HMK’nın 353/1-a maddesinde altı bent hâlinde sayılan hâllerde istinaf mahkemesinin esası incelemeden verdiği ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması ve dosyanın ilgili ilk derece mahkemesine gönderilmesi kararları kesin olduğundan temyiz edilemez.

12. Öte yandan 7251 sayılı Kanun ile HMK’nın 362 nci maddesine eklenen (g) bendine göre “353 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında verilen kararlar” hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağı açıkça hüküm altına alınmış olup madde gerekçesinde de; 353/1-a bendi kapsamına giren durumlarda bölge adliye mahkemesinin duruşma yapmadan kesin olarak karar vereceği, fıkraya eklenen yeni (g) bendiyle, 353 üncü madde hükmü ile uyum sağlanarak Kanunun bütünlüğünün korunması amaçlandığı ifade edilerek 353/1-a bendi kapsamında verilen kararların kesin nitelikte olduğu vurgulanmıştır.

13. Hâl böyle olunca bölge adliye mahkemelerinin HMK’nın 353/1-a bendi kapsamına giren kararlarının kesin nitelikte olduğu sonucuna varıldığından İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 46. Hukuk Dairesince verilen direnme kararı yerindedir.

14. O hâlde, direnme uygun olup usul ve yasaya uygun direnme kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.

IV. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA,

Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına,

Dosyanın direnme kararını veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

14.02.2024 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.

Kaynak:https://www.hukukihaber.net/hukuk-genel-kurulunun-2023164-e-2024108-k-sayili-karari