Hukuk Genel Kurulu'nun 2023/1162 E., 2025/31 K. sayılı kararı

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 12.02.2025 tarihli, 2023/1162 E., 2025/31 K. sayılı kararı
T.C.
Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu
2023/1162 E., 2025/31 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/1449 E., 2023/1226 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 25.04.2023 tarihli ve
2022/949 Esas, 2023/1494 Karar sayılı BOZMA kararı
Taraflar arasındaki sözleşmenin uyarlanması davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın konusuz kalması nedeniyle esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince verilen kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 6. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirket ile davalı arasında imzalanan sözleşmenin COVİD 19 pandemisinden kaynaklanan ifa imkânsızlığı nedeniyle sözleşmeden dönme suretiyle uyarlanmasını, mümkün olmadığı takdirde fuar etkinliğinin açılış ve kapanış tarihi itibariyle sözleşmeye müdahale edilmesini istemiş; 01.03.2021 tarihli dilekçesinde ise; fuar katılım sözleşmesinin ifa başlangıç tarihinin müvekkilinin talebi doğrultusunda 2022 yılı Şubat ayına ertelendiğini ve davadan beklenen neticenin elde edildiğini belirterek esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına, yargılama gideri ve vekâlet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; pandemiden dolayı fuarın iptal edilmeyip sadece ertelendiğini ve ortada ifa imkânsızlığı bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 26.04.2021 tarihli ve 2021/129 Esas, 2021/346 Karar sayılı kararı ile; yargılama aşamasında davacı tarafından fuar ifa tarihinin 2022 yılı Şubat ayına ertelendiğinin ve davadan beklenilen neticenin elde edildiğinin belirtilmesi üzerine dava konusuz kaldığından esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği, bu hâlde tarafların davanın açıldığı tarihteki haklılık durumlarına göre yargılama gideri ve vekâlet ücretine karar verileceği, sözleşme konusu fuar iptal edilmeyip ertelendiğinden ifa imkânsızlığından söz edilemeyeceği, davalının fuarın ertelenmesinde kusurunun bulunmadığı gerekçesiyle davanın konusuz kalması nedeniyle esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 6. maddesine göre hesaplanan 2.040,00 TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 29.12.2021 tarihli ve 2021/1754 Esas, 2021/1390 Karar sayılı kararı ile; yatırılan nispi peşin harcın davacının ilk talebi olan sözleşmenin feshi talebi yönünden hesaplandığı ancak davacının ilk talebi olan sözleşmenin feshi (dönülmesi) hakkında herhangi bir karar verilmediği ve bu talep yönünden davacının istinaf başvurusunun bulunmadığı, davacının diğer talebi olan sözleşmenin ifa tarihinin ileri bir tarihe ertelenmesi talebinin ise davalı tarafça kabul edilmesi nedeniyle davanın konusuz kaldığı ve davacı lehine maktu vekâlet ücretine hükmedilmesinde isabetsizlik görülmediği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 353/1-b.1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 25.04.2023 tarihli ve 2022/949 Esas, 2023/1494 Karar sayılı kararı ile,
"....Bölge Adliye Mahkemesince ilk derece mahkemesi kararının gerekçesinin değiştirildiği halde HMK 353/1-b/1 bendine göre hüküm verilmesi gerekçe ile hükmün çelişkisini ortaya çıkarmıştır. Gerekçe ile hüküm arasında çelişki yaratılarak HMK 353/1-b/1 maddesine göre ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu sonucunu doğuracak şekilde karar verilmesi doğru olmamış, hükmün bozulması gerekmiştir.
O halde mahkemece yapılacak iş; gerekçe ile hüküm çelişkisi yaratılmadan Yargıtay denetimine elverişli hüküm kurmaktan ibarettir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; önceki karar gerekçesinin yanında taraflar arasında imzalanan sözleşmenin ikinci maddesine göre gerekli olması durumunda davalı şirketin fuar tarihini değiştirme hakkı bulunduğu ve ifa başlangıç tarihinin 2022 yılı Şubat ayına uyarlandığı, bu nedenle davalı lehine vekâlet ücretine hükmedilmesinin yerinde olduğu, Özel Daire bozma kararında değinildiği gibi ilk derece mahkemesi kararının gerekçesinde değişiklik yapılmadığı belirtilerek direnme kararı verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili, mahkeme kararının gerekçesi değiştirildiği hâlde istinaf başvurusunun esastan reddedilmesinin doğru olmadığını, davanın açılmasına neden olan ve yargılama aşamasında fuar tarihini erteleyen davalının yargılama gideri ve vekâlet ücretinden sorumlu tutulması gerektiğini belirterek direnme kararının bozulmasını talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; Bölge Adliye Mahkemesince davacının istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin verilen kararın gerekçesi ile hüküm fıkrası arasında çelişki bulunup bulunmadığı, Bölge Adliye Mahkemesince İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinin değiştirilip değiştirilmediği ve gerekçe ile hüküm fıkrası arasında çelişki yaratılarak İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu sonucunu doğuracak şekilde karar verilip verilmediği noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 27, 297, 353 ve 359. maddeleri
2. Değerlendirme
1. Bilindiği üzere 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının (Anayasa) Hak arama hürriyeti başlıklı 36. maddesinde adil yargılanma hakkı Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir şeklinde ifade edilmiştir.
2. Ülkemizin de taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 6. maddesinde adil yargılanma hakkına ayrıntılı olarak yer verilmiş olup, gerek Anayasa gerekse sözleşme düzenlemelerine koşut olarak da 6100 sayılı Kanun'un 27. maddesinde hukuki dinlenilme hakkı düzenlenmiştir.
3. Anılan madde uyarınca;
“ (1) Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler.
(2) Bu hak;
a) Yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını,
b) Açıklama ve ispat hakkını,
c) Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini, içerir”.
4. Hukuki dinlenilme ve adil yargılanma hakkı kararın içeriği ve gerekçeli olmasıyla doğrudan ilgilidir.
5. Bu nedenle kanun koyucu mahkeme kararılarının içeriğinin nasıl olması gerektiğini ayrıntılı bir biçimde düzenlemiştir.
6. Bu bağlamda; 6100 sayılı Kanun'un 297. maddesiyle bir mahkeme hükmünün neleri kapsaması gerektiğini açıklanmıştır. Söz konusu hükme göre; bir mahkeme kararında tarafların iddia ve savunmalarının özetlerinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin birer birer, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekli olup bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür.
7. Bölge adliye mahkemelerince verilecek kararların içeriği ise 6100 sayılı Kanun'un 359. maddesinde yukarıda anılan 297. madde ile paralel şekilde düzenlenmiş olup buna göre;
(1)Karar aşağıdaki hususları içerir:
a) Kararı veren bölge adliye mahkemesi hukuk dairesi ile başkan, üyeler ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları, sicil numaraları.
b) Tarafların ve davaya ilk derece mahkemesinde müdahil olarak katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin adı, soyadı ve adresleri.
c) Tarafların iddia ve savunmalarının özeti.
ç) İlk derece mahkemesi kararının özeti.
d) İleri sürülen istinaf sebepleri.
e) Taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan veya olmayan hususlarla bunlara ilişkin delillerin tartışması, ret ve üstün tutma sebepleri, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebep.
f) Hüküm sonucu ile varsa kanun yolu ve süresi.
g) Kararın verildiği tarih, başkan ve üyeler ile zabıt kâtibinin imzaları.
ğ) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi.
(2) Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
8. Anılan hükme 28.07.2020 tarihli ve 31199 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 22.07.2020 tarihli 7251 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 38. maddesiyle üçüncü fıkra olarak Bölge adliye mahkemesi, başvurunun esastan reddi kararında, ileri sürülen istinaf sebeplerini özetlemek ve ret sebeplerini açıklamak kaydıyla, kararın hukuk kurallarına uygunluk gerekçesini göstermekle yetinebilir maddesinin eklendiği de belirtilmelidir.
9. Buna göre bölge adliye mahkemeleri istinaf incelemeleri sonucu vardıkları netice ve kanaati gerekçelerine yansıtırken ileri sürülen istinaf sebepleri ve taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan veya olmayan hususlarla bunlara ilişkin delillerin tartışması, ret ve üstün tutma sebepleri, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebebi göstermek zorundadır.
10. Tıpkı tüm mahkeme kararlarında olması gerektiği gibi istinaf mahkemelerince de verilecek kararın açık ve gerekçeli olması hukuki dinlenilme hakkının sağlanması açısından önemlidir. Tarafların ileri sürdüğü iddia ve savunmalar ve bunların dayandıkları deliller, kararda tartışılıp gerekçeleri açıklandığı ölçüde karar, hukuki dinlenilme hakkına uygun bir karar olacaktır. İddia ve savunmaların kararda tartışılması, gösterilen delillerin incelenmesi, neden bir kısmının diğerine üstün tutulduğu ancak gerekçeyle ortaya konulabilir. Bu sayede tarafların o dava yönünden hukuk düzenince hangi nedenle haklı ya da haksız olduğunu anlayıp değerlendirebilmeleri mümkün olacak, gerekçe sayesinde kararların doğru olup olmadığı denetlenebilecektir. Zira üst mahkeme de bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun gerekçesiz ise tarafları tatmin etmez (Baki, Kuru /Ramazan, Arslan / Ejder, Yılmaz : Medeni Usul Hukuku, 22. Baskı, Ankara 2011, s. 472).
11. Aksi hâlde tarafları, adalete uygun karar verildiği ve yargılamanın adil yapıldığına ikna edebilecek, mantıksal tutarlılık taşıyan, kanuna uygun verilerek yazılmış, kanun yolu denetimine elverişli bir hükmün varlığından söz edilemez.
12. Nitekim 07.06.1976 tarihli ve 1976/3-4 Esas, 1976/3 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde yer alan Gerekçenin ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir şeklindeki açıklama ile de aynı ilkeye vurgu yapılmıştır.
13. Anayasa Mahkemesi de 2013/1876 başvuru numaralı kararında Anayasanın 36., 141. ve Sözleşme’nin "Adil yargılanma hakkı" kenar başlıklı 6. maddelerinden söz edildikten sonra;
…Anılan kurallar uyarınca mahkeme kararlarının gerekçeli olması, adil yargılanma hakkının bir gereğidir. Derece mahkemeleri, dava konusu maddi olay ve olguların kanıtlanmasını, delillerin değerlendirilmesini, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanmasını, uyuşmazlıkla ilgili vardığı sonucu, sonuca varılmasında kullandığı takdir yetkisinin sebeplerini makul bir şekilde gerekçelendirmek zorundadır. Bu gerekçelerin oluşturulmasında açıkça bir keyfîlik görüntüsünün olmaması ve makul bir biçimde gerekçe gösterilmesi hâlinde adil yargılanma hakkının ihlalinden söz edilemez şeklindeki kabul ile gerekçenin adil yargılanma hakkı bakımından önemine dikkat çekmiştir (İbrahim Ataş, B. No: 2013/1235, 13/6/2013, § 23).
14. Mahkeme kararlarının gerekçeli olmasının anlam ve gerekliliğine ilişkin bu açıklamalardan sonra gelinen aşamada bölge adliye mahkemelerince verilecek kararların türlerine kısaca değinmekte fayda vardır.
15. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1. maddesine göre; bölge adliye mahkemesi, incelediği ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu sonucuna vardığı takdirde ise duruşma yapmaksızın başvurunun esastan reddine karar verir.
16. Bölge adliye mahkemesi, ilk derece mahkemesinde yapılan yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edildiği veya gerekçesinde yanılgıya düşüldüğü ve fakat bu durumun yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediği hâllerde bu durumu düzelterek yeniden esas hakkında karar verir (HMK md. 353/1-b-2).
17. Kanun’un 353/1-b-1. maddesi çerçevesinde verilecek başvurunun esastan reddi kararları, taraflarca ileri sürülen istinaf sebepleri ve elbette varsa kamu düzenine ilişkin hususlar çerçevesinde tarafların iddia ve savunmalarının dosyadaki delillere ilk derece mahkemesince usul ve yasaya uygun şekilde çözümlenmiş olduğunun ve bu bağlamda tesis edilen gerekçenin yerinde görüldüğünün ifadesidir. Başka bir anlatımla bölge adliye mahkemesi, ilk derece mahkemesinin yargılamayı yürütmesi, gerekçesi ve vardığı neticeyi haklı bulur ve benimser. Ancak bu noktada kararın usul ve yasaya uygun olduğuna ilişkin tespitin istinaf sebepleriyle bağlı olarak yapılan sınırlı bir incelemenin sonucu olduğu gözden kaçırılmamalıdır.
18. Bölge adliye mahkemesi istinaf başvurusunun esastan reddi yönünde tesis ettiği kararın gerekçesinde yalnızca benimsenen mahkeme gerekçesini/değerlendirmesini ortaya koymaz; istinaf başvusunda bulunan tarafa başvurusundaki itiraz nedenlerinin ne sebeple yerinde görülmediğini de açıkça ortaya koymak zorundadır.
19. İstinaf sebeplerinin neden reddedildiğinin açık bir gerekçeyle ortaya konulması 6100 sayılı Kanun'un 359. maddesinin emri olduğuna göre; gerekçede hata bulunmamakla birlikte, bazı durumlarda ilk derece mahkemesi kararının gerekçesi istinaf kanun yoluna başvuran tarafın itirazlarını karşılar bir açıklama içermeyebilir ya da var olan açıklama bölge adliye mahkemesince doğru fakat yeterli görülmeyebilir. Böyle bir hâlin varlığı söz konusu olduğunda bölge adliye mahkemesi benimsediği ilk derece mahkemesi kararına ilişkin istinaf sebeplerini 359. madde bağlamında kendisine ait, daha açıklayıcı bir gerekçeyle karşılayabilecektir. Gerekçenin değiştirilmesi mahiyeti taşımamak kaydıyla, daha geniş kapsamlı bir gerekçe oluşturulması şeklinde tezahür edecek bu durum yukarıda açıklanan adil yargılanma hakkı ve kararların gerekçeli olması ilkelerinin gereğidir. Aksi yöndeki bir kabul, bölge adliye mahkemelerinin, ilk derece mahkemesince açıklanan gerekçedeki anlatımın ötesinde kendisine ait hiçbir gerekçe ortaya koyamaması gibi bir sonucu doğurabilir ki, bu durum kanunun ve istinaf yargılamasının amacıyla bağdaşmaz (Hukuk Genel Kurulunun 08.11.2022 tarihli ve 2021/(13)3-247 Esas, 2022/1449 Karar sayılı kararı).
20. Öte yandan hükmün tefhim edilen kısa karara uygun yazılması ve gerekçe taşıması kamu düzeni ile doğrudan ilgili temel kurallardan olup, aksi durumda Anayasa ile teminat altına alınan yargılamanın aleniyeti, adil yargılanma hakkı ilkelerine ve kararların gerekçeli olarak yazılması gerektiğine dair Anayasa ve yasa hükümlerine aykırılık oluşur. Bu aykırılık kamu düzenine ilişkin olup diğer yönler incelenmeden tek başına bozma sebebi olur.
21. Kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki bulunmasının bozma sebebi yapılması, 10.04.1992 tarihli ve 1991/7 Esas, 1992/4 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da;
...Kısa kararla gerekçeli kararın çelişik olmasının mutlak bir bozma sebebi oluşturacağı ve bozmadan sonra hakimin önceki kısa kararla bağlı olmaksızın çelişikliği kaldırmak kaydıyla vicdani kanaatine göre karar verebileceği... şeklinde açıkça benimsenmiştir.
22. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, sözleşmenin uyarlanması istemiyle açılan davada İlk Derece Mahkemesince davanın konusuz kalması nedeniyle esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 6. maddesine göre hesaplanan 2.040,00 TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine karar verilmiş, karara karşı istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
23. Bölge Adliye Mahkemesince davacı vekilinin istinaf başvurusu yönünden yapılan incelemede;
“…Davacı vekili, dava konusu sözleşme bedelinin 122.705,89 TL olduğu bu miktar üzerinden dava harç ve masrafların yatırıldığını, ifa tarihinin (fuarın gerçekleştirilmesi tarihi) tehiri talep edilen sözleşmenin bedeli üzerinden nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken maktu vekalet ücretine hükmedilmesi hatalı olduğunu bu nedenle hükmün vekalet ücreti yönünden düzeltilmesini talep etmiş ise de, yatırılan nispi peşin harcın davacının ilk talebi olan sözleşmenin feshi talebi yönünden hesaplandığı ancak davacının ilk talebi olan sözleşmenin feshi (dönülmesi) hakkında herhangi bir karar verilmediği ve bu talep yönünden davacının istinafı bulunmadığı, davacının diğer talebi olan sözleşmenin ifa tarihinin ileri bir tarihe ertelenmesi talebinin davalı tarafça kabul edilmesi nedeniyle davanın konusuz kaldığı anlaşılmakla, davacı lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesinin kararında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, HMK 353/1.b.1 bendi uyarınca davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş…” gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Kanun’un 353/1-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
24. Davacı vekilinin temyiz itirazı üzerine Özel Dairece, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesi değiştirildiği hâlde gerekçe ile hüküm çelişkisi yaratılarak istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesinin doğru olmadığı belirtilerek karar usulden bozulmuştur.
25. Somut olayda, Özel Dairenin bozma kararında da belirtildiği gibi Bölge Adliye Mahkemesince davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin verilen kararın gerekçesi ile hüküm fıkrası arasında çelişki bulunduğu, İlk Derece Mahkemesince verilen kararın gerekçesi değiştirilmesine rağmen gerekçe ile hüküm fıkrası arasında çelişki oluşturularak 6100 sayılı Kanun’un 353/1-b-1. maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu sonucunu doğuracak şekilde karar verildiği anlaşılmaktadır.
26. Bu durumda Bölge Adliye Mahkemesince; 6100 sayılı Kanun'un 359. maddesi gereğince taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında belirtildiği açık, infazda şüphe ve tereddüt uyandırmayacak biçimde usulün aradığı niteliklere haiz kısa karar ve buna uygun gerekçeli karar yazılmalı, kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki yaratmayacak şekilde hüküm fıkrası oluşturulmalıdır.
27. Hâl böyle olunca; Bölge Adliye Mahkemesince önceki kararda direnilmesi doğru olmadığından, hükmün Özel Daire bozma kararında belirtilen nedenlerle bozulması gerekmiştir.
28. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında belirtilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun’un 371. maddesi gereğince usulden BOZULMASINA,
Bozma nedenine göre davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Dosyanın 6100 sayılı Kanun’un 373. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
12.02.2025 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.