Hukuk Genel Kurulu'nun 2023/1061 E., 2024/287 K. sayılı kararı

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 29.05.2024 tarihli, 2023/1061 E., 2024/287 K. sayılı kararı
T.C.
Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu
2023/1061 E., 2024/287 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/605 E., 2023/1714 K.
KARAR : Davanın kısmen kabulüne
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 14.12.2022 tarihli ve
2022/16310 Esas, 2022/16734 Karar sayılı BOZMA kararı
Taraflar arasındaki işçilik alacağı davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı ... vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılıp düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davalı ... vekilince temyiz edilmekle; Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı ... Bakanlığına (Bakanlık/İdare) bağlı devlet hastanesinde alt işveren şirketler bünyesinde çalışırken 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamında sürekli işçi kadrosuna alındığını, müvekkilinin davalı Bakanlık kadrosuna geçtikten sonraki tarih itibarıyla imzalamış olduğu bireysel iş sözleşmesinde ve davalı ile dava dışı şirket arasında yapılan hizmet alım sözleşmesinde davacının ücretinin asgari ücretin %11 fazlası olacağı yönünde düzenleme olduğunu, 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'ye eklenen geçici 23 üncü madde ve 4857 sayılı İş Kanunu gereği başta ücret olmak üzere davacının mevcut haklarının korunarak sürekli işçi kadrosuna geçiş yapıldığını, ancak davalı Bakanlığın geçiş sonrası davacı ile imzalanan belirsiz süreli iş sözleşmesine aykırı davranarak müvekkilinin yevmiyesini eksik tespit ettiğini, davalı tarafından tek taraflı olarak iş koşullarında işçi aleyhine esaslı değişiklik yapılmasının 4857 sayılı Kanun’un 22 ve 62 nci maddelerine aykırılık teşkil ettiğini, yevmiyenin eksik tespit edilmesi sebebiyle ikramiye ve ilave tediye alacaklarının da eksik ödendiğini ileri sürerek fark ücret, ilave tediye ve ikramiye alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Bakanlık vekili cevap dilekçesinde; 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin geçici 23 üncü madde uyarınca sürekli işçi kadrosuna geçiirilen davacının 2018 yılında aldığı ücreti korunarak bu ücrete %4 oranında zam yapıldığını, davacının asgari ücretin % fazlasını almasını gerektirir hizmet alım sözleşmesi bulunmadığını, nakil sırasında imzalanan sözleşmede ücret kısmının boş bırakıldığını belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 11.03.2022 tarihli ve 2021/838 Esas, 2022/172 Karar sayılı kararı ile davacının sürekli işçi kadrosuna geçişi sırasında davalı İdare ile yeni bir iş sözleşmesi imzalandığı, bu sözleşmede her ay brüt asgari ücretin %11 fazlası üzerinden günlük olarak ödeme yapılacağı yönünde hüküm bulunduğu, bu hükme rağmen 31.12.2018 tarihindeki ücrete sadece Yüksek Hakem Kurulu kararında belirtilen %4 oranında zam uygulandığı, yeni iş sözleşmesinde ücretin asgari ücretin oransal farkı ile ödeneceği kararlaştırılmasına rağmen davacının açık rızası olmaksızın ücretinin düşürülmesinin hatalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Bakanlık vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 28.06.2022 tarihli ve 2022/2236 Esas, 2022/2161 Karar sayılı kararı ile davacının fark ücret talebinin kabulüne ilişkin istinaf başvurusunun yerinde olmadığı, ancak arabuluculuk başvuru formunda dava konusu alacak kalemlerinden biri olan ilave tediyenin belirtilmesine rağmen arabuluculuk anlaşmama tutanağında ilave tediye alacağının yer almadığı, bu nedenle son tutanakta belirtilmeyen ilave tediye alacak talebi yönünden dava şartı olan arabuluculuk aşamasının yerine getirilmediğinin kabulü gerektiğinden bu alacak yönünden usulden ret kararı verilmemesinin hatalı olduğu gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kamu düzeni yönünden kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılıp düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile "... Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalının tüm, davacının aşağıda yer alan paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
.... Somut olayda davacı, kadroya geçerken bireysel iş sözleşmesi imzaladığını ve ücretinin asgari ücretin belirli bir oran fazlası olarak belirlendiğini, ancak davalı tarafından eksik ödeme yapıldığını iddia ederek ödenmeyen ücret farkı, ilave tediye farkı, ikramiye farkı alacaklarını talep etmektedir.
... Taraflar arasındaki uyuşmazlık bireysel iş sözleşmesinde yer alan asgari ücretle bağlantılı ücretten doğan fark alacaklara ilişkin olup ilave tediye alacağına ilişkin uyuşmazlık da bu farktan kaynaklanan alacakla ilgilidir. Dolayısıyla arabulucu önünde yapılan müzakerenin ilave tediyeyi kapsamadığı söylenemez. Kaldı ki, davacı tarafça “Arabuluculuk Başvuru Formu” ile dava konusu alacaklardan ilave tediye alacağına da yer verildiği açıktır. Bu doğrultuda ilave tediye alacağı yönünden, arabuluculuğa başvuru şartının gerçekleştiği kabul edilerek esasa dair inceleme yapılması gerekirken davanın bu talep yönünden dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi hatalıdır...." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; önceki gerekçeye ilaveten tarafların arabulucunun özen ve/veya aydınlatma yükümünü ihlal ettiği ve son tutanağın eksik düzenlendiği yönündeki iddialarının tutanak iptal edilmediğinden arabulucunun sorumluluğu ile ilgili olup tutanak içeriğinin genişletilmesinin gerekçesini oluşturamayacağı gerekçesiyle önceki hükümde direnilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Direnme kararına karşı süresi içinde davalı Bakanlık vekilince temyiz isteminde bulunulmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı Bakanlık vekili, davacıya toplu iş sözleşmesi kapsamında ödenen ücret ve ücret ekleri toplamının iş sözleşmesinde belirlenen ücretten fazla olduğunu, ücrette herhangi bir indirimin söz konusu olmadığını, aksine toplu iş sözleşmesi ile ücrette artış meydana geldiğini, davacının ücretinin doğru tespit edildiğini ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; arabuluculuk başvuru formunda yer verilen ancak 03.03.2021 tarihli arabuluculuk son tutanağında açıkça belirtilmeyen ilave tediye alacağının arabulucu önünde yapılan müzakerenin kapsamında kalıp kalmadığı; buradan varılacak sonuca göre ilave tediye alacağı yönünden arabuluculuğa başvuru şartının gerçekleştiği kabul edilerek esasa dair inceleme yapılmasının gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
D. Ön Sorun
Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce, Bölge Adliye Mahkemesinin ilk kararına ilişkin tüm temyiz itirazları reddedilen ve direnme kararı verilmesini talep eden davalı ... vekilinin temyizinin direnme konusu uyuşmazlığa yönelik olmadığı, bozma kapsamı dışında kalan hususlara ilişkin olduğu gözetildiğinde direnme kararını temyiz etmekte hukuki yararı bulunup bulunmadığı ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.
E. Gerekçe
1. Öncelikle konuyla ilgili kavram ve yasal düzenlemelere kısaca değinilmelidir.
2. Dava şartları, mahkemenin davanın esası hakkında yargılama yapabilmesi için gerekli olan unsurlardır. Diğer bir anlatımla, dava şartları dava açılabilmesi için değil, mahkemenin davanın esasına girebilmesi için aranan kamu düzeni ile ilgili zorunlu koşullardır.
3. Mahkeme, hem davanın açıldığı tarihte hem de yargılamanın her aşamasında dava şartlarının bulunup bulunmadığını kendiliğinden araştırıp inceler ve bu konuda tarafların istem ve beyanları ile bağlı değildir. Dava şartlarının davanın açıldığı tarih itibariyle bulunmaması ya da bu şartlardan birinin yargılama aşamasında ortadan kalktığının öğrenilmesi durumunda mahkemece mesmu (dinlenebilir) olmadığı gerekçesiyle davanın reddedilmesi gerekir.
4. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 114 üncü maddesinde dava şartları düzenlenmiş olup bu maddenin birinci fıkrasının (h) bendinde "Davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması" dava şartları arasında sayılmıştır.
5. Medeni usul hukukunda hukuki yarar, mahkemede bir davanın açılabilmesi için, davacının bu davayı açmakta ve mahkemeden hukuksal korunma istemekte bir çıkarının bulunması gerektiğine işaret eder. Davacının davayı açtığı tarih itibariyle dava açmakta hukuk kuralları tarafından haklı bulunan (korunan) bir yararı olmalı, hakkını elde edebilmesi için mahkeme kararına ihtiyacı bulunmalıdır.
6. Yine bu yararın "hukuki ve meşru", "doğrudan ve kişisel", "doğmuş ve güncel" olması da gerekir (Emel Hanağası, Davada Menfaat, Ankara 2009, s.135).
7. Öte yandan dava açılmasında olduğu gibi, mahkemeye yapılan her talep için, talepte bulunanın hukuki yararının varlığı şarttır. Aksi hâlde mahkeme, böyle bir talebi inceleyip yerine getiremez (Baki, Kuru : Medenî Usul Hukuku El Kitabı, Cilt 1, Ankara 2020, s. 390).
8. Gelinen bu noktada belirtilmelidir ki; kanun yolu davanın taraflarına tanınan bir hukuki yol olarak bununla yanlış olan kararların (daha doğrusu yanlış olduğu iddia edilen kararların) tekrar incelenmesi ve değiştirilmesine imkân sağlamaktadır.
9. Hüküm mahkemelerinin karar verirken yanlış yapmaları ihtimali bulunduğundan, verilen kararların daha yüksek bir mahkeme tarafından kontrol edilmesi için, her hukuk sisteminde kanun yolları kabul edilmiştir (Baki Kuru: Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001, Cilt 3, s. 4483).
10. Kanun yollarından biri de temyiz yolu olup nihai bir karar, kanunda öngörülen süre içinde, harca tabi ise harcı yatırılarak temyiz edilebilir. Bunlara ilaveten nasıl ki, davacının dava açmakta hukuki menfaatinin bulunması gerekiyorsa, temyize başvuranın da kararı temyiz etmekte hukuki menfaatinin bulunması gerekir.
11. Buna göre temyiz yoluna başvuran tarafın temyiz ettiği kararın kaldırılması ya da değiştirilmesinde korunmaya değer bir menfaati olmalıdır. Davada haklı çıkmış olan tarafın da hukuki menfaati bulunmak kaydıyla hükmü temyiz etmesi mümkündür.
12. Sonuç itibarıyla hukuki yarar dava şartı olduğu gibi temyiz istemi için de gerekli bir şarttır.
13. Somut olayda, Bölge Adliye Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar, taraf vekillerinin temyizi üzerine Özel Dairece davalı ... Bakanlığının tüm, davacının sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra davacı temyizi kapsamında dava konusu edilen alacaklardan ilave tediye alacağı yönünden arabuluculuğa başvuru şartının gerçekleştiği, bu nedenle esasa dair inceleme yapılması gerekirken davanın bu talep yönünden dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesinin hatalı olduğu gerekçesiyle bozulmuştur.
14. Özel Dairenin bozma kararı sonrası Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan 17.05.2023 tarihli duruşmada davalı Bakanlık vekili direnme kararı verilmesini, davacı vekili bozmaya uyulması talep etmiş olup Mahkemece direnme kararı verilmiştir.
15. Ancak direnme kararı verilmesini talep eden davalı Bakanlık vekili temyiz dilekçesinde direnme konusu ile ilgili bir temyiz itirazı ileri sürmeksizin Özel Dairece reddedilen ve bozma kapsamı dışında kalan hususlara ilişkin temyiz talebinde bulunmuştur. Ayrıca direnme kararına yönelik temyiz itirazlarının Özel Dairece daha önce reddine karar verilen temyiz dilekçesi ile aynı içerikte olduğu görülmüştür.
16 Bu itibarla ilk hükmü temyiz eden ancak tüm temyiz itirazları reddedilen ve ayrıca direnme kararı verilmesini talep eden davalı Bakanlık vekilinin temyizinin direnme konusu uyuşmazlığa yönelik olmayıp bozma kapsamı dışında kalan hususlara ilişkin olduğu da dikkate alındığında direnme kararını temyiz etmekte hukuki yararı bulunmamaktadır.
17. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun (YHGK) 31.01.2024 tarihli ve 2023/9-1042 Esas, 2024/44 Karar, 15.11.2023 tarihli ve 2022/2-769 Esas, 2023/1081 Karar, 04.10.2023 tarihli ve 2022/11-81 Esas, 2023/880 Karar sayılı kararlarında da aynı ilkeler kabul edilmiştir.
18. O hâlde davalı Bakanlık vekilinin direnme kararına yönelik temyiz başvurusunun hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmelidir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeple;
Davalı vekilinin temyiz başvurusunun hukuki yarar yokluğundan REDDİNE,
Dosyanın 6100 sayılı Kanun’un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
29.05.2024 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.