ADALET HABERLERİ

ADALET HABERLERİ

Hukuk Genel Kurulu'nun 2023/1031 E., 2023/1392 K. sayılı kararı

Hukuk Genel Kurulu'nun 2023/1031 E., 2023/1392 K. sayılı kararı
3 Okunma

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 21.12.2023 tarihli, 2023/1031 E., 2023/1392 K. sayılı kararı

T.C.

Yargıtay

Hukuk Genel Kurulu

2023/1031 E., 2023/1392 K.

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Yargıtay 6. Hukuk Dairesi (İlk Derece Mahkemesi Sıfatıyla)

SAYISI : 2022/6 E., 2023/4 K.

KARAR : Davanın reddine

1. Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı Yargıtay 6. Hukuk Dairesince ilk derece mahkemesi sıfatıyla yapılan yargılama sonunda, davanın reddine karar verilmiştir.

2. Karar davacıların vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği düşünüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacılar İstemi

4. Davacılar ayrı ayrı sundukları dava dilekçelerinde; Kırklareli 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/378 Esas sayılı “iflasın ertelenmesi” istemli dava dosyasında mahkemenin 14.02.2013 tarihli ara kararıyla kayyım olarak atandıklarını, mahkemece kayyımlık ücreti takdir edilmeden her biri için ayrı ayrı 1.200,00 TL bilirkişi ücreti belirlendiğini, karar gereğince bilirkişi raporunu ayrıntılı bir şekilde tanzim ederek 22.02.2013 tarihinde sunduklarını ve bilirkişilik ücreti 1.200,00 TL’yi mahkeme veznesinden tahsil ettiklerini, aynı mahkemenin 09.05.2013 tarihli ara kararıyla kayyımlara (kendilerine) süre belirtilmeden bilirkişilik görevi verildiğini, bu karar doğrultusunda istenen bilirkişi raporunun da 23.05.2013 tarihinde mahkemeye sunulduğunu, geçen süre içerisinde kayyımlık ve ikinci bilirkişilik görevi için ücret takdiri yapılmadığını, bunun üzerine 03.06.2013 tarihli dilekçe ile mahkemeden kayyımlık ve ikinci bilirkişilik ücretlerinin takdirini talep ettiklerini, ancak mahkemece ücret konusunda herhangi bir karar verilmeksizin davanın 25.12.2014 tarihinde sonuçlandırıldığını, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (2004 sayılı Kanun) 179/a maddesinde kayyımın görevlerinin düzenlendiğini, Anayasanın 18 inci maddesinde de hiç kimsenin zorla çalıştırılamayacağının ve angaryanın yasak olduğunun açıkça belirtildiğini, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 283 üncü maddesinde ise bilirkişiye emek ve mesaisi ile orantılı bir ücret takdir edileceğinin düzenlendiğini, bu kapsamda 6100 sayılı Kanun’un 46 ncı maddesinin (c) ve (e) bentleri gereğince açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar vererek ve hakkın yerine getirilmesinden kaçınarak kendilerini kayyımlık ve bilirkişilik ücretinden mahrum bırakıp zarara uğramalarına neden olan hâkimin sorumlu olduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla her bir davacı yönünden ayrı ayrı ve toplam 15.000,00’er TL maddi tazminat olmak üzere 13.800,00 TL kayyımlık ücretinin 14.02.2013 tarihinden, 1.200,00 TL bilirkişi ücretinin de 23.05.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmişlerdir.

Davalı Cevabı

5. Davalı ... Hazinesi vekili Hukuk Genel Kurulunun bozma kararından sonra sunduğu cevap dilekçesinde; davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, mahkemenin takdirinde olan kayyımın atanması ve ücretinin belirlenmesinin açık kanun hükmüne aykırılık şeklinde değerlendirilerek tazminat davasına konu edilemeyeceğini, davada 6100 sayılı Kanun’un 46 ncı maddesinde sınırlı olarak sayılan şartların gerçekleşmediğini, sadece lehe veya aleyhe karar verilmiş olmasının hâkimin sorumlu olduğunu göstermeyeceğini, davacıların sorumluluğu ispatlamaya elverişli yeterli delil sunmadıklarını, davayı kabul etmemekle birlikte faiz başlangıç tarihinin dava tarihi yerine kayyım olarak atandıkları 14.02.2013 tarihinden ve ikinci bilirkişi raporunun mahkemeye sunulduğu 23.05.2013 tarihinden başlatılması talebinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

Özel Dairenin Birinci Kararı

6. Yargıtay (Kapatılan) 23. Hukuk Dairesinin 29.04.2016 tarihli ve 2016/1 Esas, 2016/1 Karar sayılı kararı ile;

“…Dava, hakimin hukuki sorumluğundan kaynaklanan, devlet aleyhine açılmış maddi tazminat istemidir.

Dava şartları, HMK’nın 114. maddesinde tahdidi olarak sayılmıştır. Davanın esastan görülüp karara bağlanabilmesi için varlığı ya da yokluğu hakim tarafından davanın her aşamasında re’sen gözetilebilen ve taraflarca da davanın her aşamasında ileri sürülebilen dava şartları adı geçen maddede belirtilmiştir.

Mahkemece, HMK'nın 114. maddesinde sayılan dava şartlarından birinin noksanlığının tespiti halinde, davanın usulden reddine karar verilmesi gerekir. Dava şartı tamamlandıktan ve şartların oluşmasından sonra yeniden dava açılabilir, davalı bu davaya karşı kesin hüküm itirazında bulunamaz.

01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK'nın 114. maddesinin "g" bendinde gider avansının yatırılmış olması dava şartları arasında sayılmış, 115. maddesinin 1. fıkrasında mahkemece bu koşulun mevcut olup olmadığının kendiliğinden araştırılacağı, 2. fıkrasında da şartın noksanlığı tespit edilir ise davanın usulden reddine karar verileceği öngörülmüştür.

Anılan Yasa'nın 120. maddesinde ise harç ve avansların Bakanlıkça saptanacağı ve dava açılırken mahkeme veznesine yatırılacağı, avansın yeterli olmadığının anlaşılması durumunda davacıya iki haftalık kesin süre verileceği düzenlenmiştir.

06.08.2015 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanan Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ve Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 205. maddesi, " '(1) Davacı, yargılama harçları ile her yıl Bakanlıkça çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır. Gider avansı, her türlü tebligat ve posta ücretleri, keşif giderleri, bilirkişi ve tanık ücretleri giderleri için davacıdan alınan meblağı ifade eder." hükmünü içermektedir.

Gider avansının, 6100 sayılı HMK'nın 120/1., yönetmeliğin 205/1. maddesine göre yatırılmaması halinde, açılan dava dava şartı yokluğundan reddedilir.

Bu durumda gider avansı ve dava harcı yatırılmadığından dava şartı yokluğu sebebiyle davanın HMK'nın 114/1-(g) ve 115/2. maddesi gereğince usulden reddi gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;

1) Davacıların davasının HMK'nın 114/1-(g) ve 115/2 maddeleri gereğince usulden reddine,

2) 492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 24,30 TL ret harcının her bir davacıdan ayrı ayrı tahsiline,…” karar verilmiştir.

Kararın Temyizi

7. Özel Daire kararı süresi içinde davacılar tarafından temyiz edilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunun Bozma Kararı

8. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.04.2022 tarihli ve 2021/(23)6-364 Esas, 2022/482 Karar sayılı kararı ile;

“…7. Öncelikle harç ve gider avansı ile ilgili mevzuat hükümlerine değinmekte fayda vardır.

8. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114. maddesinin 1. fıkrasının (g) bendinde gider avansı dava şartı olarak düzenlenmiş olup Kanun'un 115/2. maddesine göre de dava şartı noksanlığının giderilmesi için mahkemece verilen kesin süre içerisinde bu şart yerine getirilmezse dava usulden reddedilir.

9. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Harç ve avans ödenmesi” başlıklı 120. maddesinde ise;

“(1) Davacı, yargılama harçları ile her yıl Adalet Bakanlığınca çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı, dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır.

(2) Avansın yeterli olmadığının dava sırasında anlaşılması hâlinde, mahkemece, bu eksikliğin tamamlanması için davacıya iki haftalık kesin süre verilir.

(3) (Ek:22/7/2020-7251/9 md.) Taraflardan her birinin ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen delil avansına ilişkin 324 üncü madde hükümleri saklıdır.” hükmü bulunmaktadır.

10. Öte yandan 06.08.2015 tarihli ve 29437 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin (Yönetmelik) 197. maddesinde, dava dilekçesinin, dava harca tabi ise harç ve gider avansı, harca tabi değilse gider avansı tahsil edildikten sonra tevzi edileceği ve tevzi formunun bir örneğinin başvuru sahibine verileceği hükme bağlanmıştır.

11. Yönetmeliğin “Harç, gider avansı ve delil avansının ödenmesi” başlıklı 205 inci maddesinde de;

“(1) Davacı, yargılama harçları ile her yıl Bakanlıkça çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır. Gider avansı, her türlü tebligat ve posta ücretleri, keşif giderleri, bilirkişi ve tanık ücretleri gibi giderler için davacıdan alınan meblağı ifade eder.

(2) Adlî yardım talebiyle açılan dava ve işlerde adlî yardım konusunda bir karar verilinceye kadar harç, gider ve delil avansı alınmaz. Kanunlardaki özel hükümler saklıdır.

(3) Gider avansının yeterli olmadığının dava sırasında anlaşılması hâlinde, mahkemece bu eksikliğin tamamlanması için davacıya iki haftalık kesin süre verilir. Dava şartı olan gider avansının yatırılmaması veya tamamlanmaması hâlinde, dava, dava şartı yokluğundan reddedilir...” düzenlemesi bulunmaktadır.

12. Somut olayda davacılar tarafından, 16.03.2016 havale tarihli dava dilekçeleri Yargıtay 1. Başkanlığına sunulmuş, ancak dilekçelerin kabulü aşamasında Yönetmeliğin 197. maddesine uygun olarak davacılardan harç ve gider avansı alınmamıştır.

13. Özel Dairece, davacıların dava dilekçeleri 2016/1 sayılı esasa kaydedildikten sonra dosya üzerinden yapılan ön inceleme sonucunda, davacıların harç ve gider avansını yatırmadıkları gerekçesiyle davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir. Harç ve gider avansının yatırılmamasının tamamlanabilir dava şartı olduğu dikkate alınarak, davacılara muhtıra çıkartılmak suretiyle dilekçelerin kabulü aşamasında alınmayan yargılama harçları ve gider avansının yatırılması için kesin süre verildikten sonra sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, davacılara kesin süre verilmeden harç ve gider avansının yatırılmaması nedeniyle davanın usulden reddinde karar verilmesi yerinde değildir.

14. Hâl böyle olunca, usul ve yasaya aykırı olduğu tespit edilen Yargıtay (Kapatılan) 23. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın bozulması gerekir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Özel Dairenin İkinci Kararı

9. Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 23.05.2023 tarihli ve 2022/6 Esas, 2023/4 Karar sayılı kararı ile;

“…Kapatılan Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 29.04/2016 tarih ve 2016/1 Esas, 2016/1 Kararı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 07.04.2022 tarih ve 2021/(23)6-364 Esas, 2022/482 Karar sayılı ilamı ile Bozulmasına karar verilmekle mahkememizin 2022/6 esasa kaydı yapılmıştır.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun bozma kararına uyulmasına karar verilerek bozma ilamı doğrultusunda davacıların harç ve gider avansının tamamlamaları için muhtıra çıkarılmış ve davacılar tarafından süresi içinde harç ve gider avansı yatırılmıştır.

....

Somut olayda tazminat istemine ilişkin hakimin sorumluluğuna dayanan sebeplerden "farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar veya hüküm verilmiş olması" sebebine dayanılmıştır. HMK'nın 46/1-c maddesi gereğince hakimin fiilinden hazinenin sorumlu tutulabilmesi için “farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar veya hüküm verilmiş olması” gerekmektedir. Bir kanun hükmü şerhi bir anlam yüklenecek kadar açık ve kesin değilse başka değişle hakim görüşünün hukuki dayanakları ve bilimsel görüşlere dayandırarak farklı bir bakış açısı getirmiş ve delillerin takdirinden elde ettiği kanaat ile uyuşmazlığı sonuçlandırmış ise artık burada hakimin sorumluğundan bahsetmek mümkün değildir.

Davaya konu olay Kırklareli 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/378 Esas, 2014/716 Karar dava dosyasında duruşma hakimi ...'ın HMK 46/1 c ve e fıkralarında belirtilen nedenlerle davacıların zararına yol açtığı iddiasına dayanan maddi tazminat istemine ilişkin olduğu anlaşılmakla, HMK'nın 46. maddesinin belirtilen sebeplerin ihlalinin gerçekleşmediği ve bu madde gereğince tazminat isteminin koşulları oluşmadığı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca, davanın esastan reddi halinde disiplin para cezasının takdir edilerek hüküm altına alınması gerekir. Bu konuda dava konusu olayın gelişim biçimi ve dosyaya yansıyan olgular gözetilmiştir.

Belirtilen nedenlerle davanın esastan reddi gerektiği sonucuna varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1-Davacılar tarafından davalı aleyhine açılan davanın sabit olmadığından REDDİNE,

2-HMK'nın 49/1. maddesi gereğince 3.000'er TL disiplin para cezasının davacılardan ayrı ayrı tahsiline,

3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi 13/2. maddesi uyarınca davalı yararına takdir edilen 17.800,00 TL maktu avukatlık ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine,

4-Davacıların davası red edildiğinden alınması gereken 179,90 TL'şer maktu ve ilam harcının peşin alınan 256,28 TL harçtan mahsubu ile bakiye kalan 76,38 TL harcın istek halinde davacılara ayrı ayrı iadesine.

5-Davacının yaptığı yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 6100 Sayılı Kanunun 338. maddesi uyarınca hükmün kesinleşmesinden sonra yatırılan avanstan kullanılmayan kısmın davacıya iadesine,…” karar verilmiştir.

Kararın Temyizi

10. Özel Daire kararı süresi içinde davacıların vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.

II. GEREKÇE

11. Dava, 6100 sayılı Kanun’un (6100 sayılı Kanun) 46 ncı maddesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.

12. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 46 ncı maddesinde sorumluluk nedenleri sınırlı olarak sayılmıştır. Anılan maddede “(1) Hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı aşağıdaki sebeplere dayanılarak Devlet aleyhine tazminat davası açılabilir:

a) Kayırma veya taraf tutma yahut taraflardan birine olan kin veya düşmanlık sebebiyle hukuka aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.

b) Sağlanan veya vaat edilen bir menfaat sebebiyle kanuna aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.

c) Farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar veya hüküm verilmiş olması.

ç) Duruşma tutanağında mevcut olmayan bir sebebe dayanılarak hüküm verilmiş olması.

d) Duruşma tutanakları ile hüküm veya kararların değiştirilmiş yahut tahrif edilmiş veya söylenmeyen bir sözün hüküm ya da karara etkili olacak şekilde söylenmiş gibi gösterilmiş ve buna dayanılarak hüküm verilmiş olması.

e) Hakkın yerine getirilmesinden kaçınılmış olması.” düzenlemesi bulunmaktadır.

13. Somut olayda 6100 sayılı Kanun’un 46 ncı maddesinde sınırlı sayıda belirtilen sorumluluk sebeplerinden hiçbiri bulunmadığından ve hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı tazminat şartları oluşmadığından Özel Dairece davanın reddine karar verilmesi yerindedir.

14. Diğer taraftan davaların tarihi 16.03.2016 olmasına rağmen, Özel Dairenin gerekçeli karar başlığında 28.04.2016 olarak hatalı gösterilmiş ise de, bu husus mahallinde düzeltilebilir maddî hata niteliğinde olup, esasa etkili olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.

15. Hâl böyle olunca, yapılan açıklamalara, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bilgi ve belgelere, Daire kararında açıklanan gerektirici nedenlere, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun olduğu tespit edilen Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın onanması gerekir.

III. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacılar vekillerinin temyiz itirazlarının reddi ile Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın ONANMASINA,

Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına,

21.12.2023 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.

Kaynak:https://www.hukukihaber.net/hukuk-genel-kurulunun-20231031-e-20231392-k-sayili-karari