ADALET HABERLERİ

ADALET HABERLERİ

Hukuk Genel Kurulu'nun 2022/921 E., 2023/640 K. sayılı kararı

Hukuk Genel Kurulu'nun 2022/921 E., 2023/640 K. sayılı kararı
1 Okunma

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 21.06.2023 tarihli, 2022/921 E., 2023/640 K. sayılı kararı

T.C.

Yargıtay

Hukuk Genel Kurulu

2022/921 E., 2023/640 K.

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2021/136 E., 2021/293 K.

HÜKÜM/KARAR : Davanın reddine

Taraflar arasındaki Türk Patent ve Marka Kurumu (TÜRKPATENT) Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu (YİDK) kararının iptali ve marka hükümsüzlüğü davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince, davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 353/1-b/1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, İlk Derece Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; müvekkilinin “BİM” esas unsurlu tanınmış ve seri markaların sahibi olduğunu, davalı şirketin 2016/64358 numaralı “sisbim” ibareli markanın adına tescili için davalı Kurum’a başvuruda bulunduğunu, başvuruya müvekkili tarafından yapılan itirazın nihai olarak YİDK kararı ile reddedildiğini, oysa markalar arasında ayırt edilemeyecek kadar benzerlik bulunduğunu ve ortalama tüketici nezdinde karıştırılma ihtimali olduğunu, taraf markalarının kapsadıkları emtia ve hizmet sınıfları arasında ayniyet ve benzerlik bulunduğunu, davalı şirket markasının tescili halinde müvekkilinin markalarının tanınırlığı ve bilinilirliğinden yararlanılmasına imkan sağlanacağını, dolayısıyla markalar arasında 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin (556 sayılı KHK) 8/1-b maddesi anlamında karıştırılma olasılığının bulunduğunu ve ayrıca 556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesi yönünden de dava konusu başvurunun reddi gerektiğini ileri sürerek, YİDK kararının iptali ile tescil edilmesi halinde davalı şirket markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

1-Davalı Sisbim Bilgisayar Elektronik ve Danışmanlık Hizmetleri Tic. Ltd. Şti. vekili; müvekkilinin farklı sektörlerdeki ticari işletmelere yazılım ve donanım çözümleri sunduğunu, "sisbim" ibareli başvurusunun aynı zamanda müvekkilinin ticaret unvanının ayırt edici unsuru olduğunu, başvuruda yer alan "BİM" ibaresinin Bilgi İşlem Merkezi’nin kısaltmasını ifade ettiğini ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.

2-Davalı TÜRKPATENT vekili; davacının "BİM" ibareli markaları ile "sisbim" ibareli başvurunun görsel, sesçil ve anlamsal olarak benzemediğini, tüketicilerin markaların birbirinden ayrı markalar olduğunu anlayabileceğini, markalar arasında işletmesel bağlantı kurulamayacağı gibi iltibas tehlikesinin de olmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 04.07.2018 tarihli ve 2017/315 Esas, 2018/291 Karar sayılı kararı ile; davalının "sisbim" ibareli başvurusu ile davacının "BİM" ibareli seri markaları arasında biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle görsel, sesçil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerliğin bulunmadığı, 556 sayılı KHK'nın 8/4 maddesindeki tanınmışlık iddiası açısından ise taraf marka işaretleri benzemediği gibi anılan maddede belirtilen şartların gerçekleştiğinin kanıtlanmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 16.01.2020 tarihli ve 2018/1846 Esas, 2020/7 Karar sayılı kararı ile; davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Kanun'un 353/1-b/1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;

"...Dava, davalının marka başvurusuna davacı tarafından yapılan itirazın reddine dair TPMK YİDK kararının iptali ve markanın hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.

Mahkemece davacının “BİM” esas unsurlu markaları ile davalının “SİSBİM” ibareli başvuru markasının 556 sayılı KHK'nın 8/1-b maddesi anlamında benzer olmadığı ve dolayısıyla markalar arasında iltibas tehlikesi bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, davacının istinafı üzerine bölge adliye mahkemesince de aynı gerekçelerle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. İltibas tehlikesinin değerlendirmesinde markaların her bir ayırt edici unsurları ayrı ayrı gözetilmek suretiyle üzerinde kullanılacağı ürünlerin ortalama tüketicileri nezdinde görsel, işitsel ve anlamsal özellikleri bir bütün olarak değerlendirilmek suretiyle markaların karışıklığa yol açıp açmayacağı ihtimalinin dikkate alınması gereklidir. Bu hususlar çerçevesinde yapılan değerlendirmede davacı markalarının ana unsurunun “BİM” ibaresi olduğu, davalı başvuru markasında bu ibarenin önüne “SİS” ibaresi getirildiği, “SİS” ibaresinin “BİM” ibaresini geride bırakacak şekilde bir etkisinin bulunmadığı, vurgunun “BİM” üzerinde olduğu, “SİSBİM” ibareli markanın davacı markalarından uzak, farklı yeni bir marka olarak algılanamayacağı, “SİS” ekinin dava konusu markaya ayırt edicilik sağlamadığı, 556 sayılı KHK'nın 8/1-b bendi uyarınca tescil kapsamı aynı veya ilişkilendirilebilecek mal ve hizmetler yönünden dava konusu başvuru markasının davacı markaları ile karıştırılma tehlikesine yol açacak derecede benzer olduğu kabul edilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken mahkemece hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir..."

gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. İlk Derece Mahkemesince Verilen Direnme Kararı

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile önceki gerekçeyle direnme kararı verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili, dava konusu “sisbim” ibareli marka ile müvekkiline ait “BİM” esas unsurlu markaların ses uyumu, söyleniş, şekli ve görsel olarak benzer olduğunu, markaların benzer olmasının tüketiciler nezdinde taraf markalarının bağlantılı olduğu intibaını uyandıracağını ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Uyuşmazlık

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacının “BİM” esas unsurlu tanınmış ve seri markaları karşısında 556 sayılı KHK'nın 8/1-b maddesi gereğince davalı şirketin davacı markaları ile aynı sınıftaki “sisbim” ibareli markasının davacı markaları ile karıştırılma tehlikesine yol açacak derecede benzerlik bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.

D. Gerekçe

1. İlgili Hukuk

556 sayılı KHK'nın 7, 8 ve 42 nci maddeleri;

2. Değerlendirme

1. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konuya ilişkin yasal düzenlemeler ile hukukî kavram ve kurumların ortaya konulmasında yarar vardır.

2. Dava tarihi itibariyle somut olaya uygulanması gereken 556 sayılı KHK'nın 7 nci maddesinde bir marka tescil başvurusunun TÜRKPATENT tarafından “mutlak ret nedenleri” kapsamında yapılacak inceleme sonucunda reddedilmesinin koşulları belirlenmiştir. Mutlak ret nedenlerinin ortak özelliği, marka olarak tescili talep olunan işaretin kamuyu ilgilendirmesi veya kamuya mal olmasıdır. Ret nedenlerinin mutlak karakteri icabı, herhangi bir kişinin ileri sürmesine gerek kalmaksızın TÜRKPATENT ve mahkeme tarafından “resen” dikkate alınırlar. Zira mutlak ret nedenleri birer def’î değil, itiraz sebebidir. Mutlak ret nedenlerini, mükellefiyetleri olmamasına rağmen, 556 sayılı KHK’nın 34 üncü maddesi gereği herkes TÜRKPATENT'in bilgisine arz edebilir ve ilgililer (tescil neticesinde menfaat kaybına uğrayabilecek kişiler) de 556 sayılı KHK’nın 35 inci maddesi çerçevesinde "itiraz" konusu yapabilirler. İlgililer bu itirazlarından feragat edemezler. İtiraza rağmen YİDK tarafından verilen kesinleşmiş tescil kararına karşı, 556 sayılı KHK’nın 53 üncü maddesi gereğince iptal davası ikame edilebilir. Bu davalarda, mutlak ret nedenleri mahkemece resen dikkate alınır. YİDK kararlarının iptali için açılan davalarda mutlak ret nedenleri hakkındaki inceleme ve değerlendirme başvuru tarihindeki koşullara göre yapılır. Mutlak ret nedenlerinden birinin varlığı dolayısıyla tescil olunmaması gerekirken her nasılsa tescil olunan bir markaya karşı 556 sayılı KHK’nın 42/1-a maddesi gereğince hükümsüzlük davası açılabilir. Böyle bir dava sonuçlanmadan tescili yolsuz da olsa bir markanın kullanımı engellenemez (Hakan Karan, ... Kılıç, Markaların Korunması 556 sayılı KHK Şerhi ve İlgili Mevzuat, Ankara, Birinci Baskı, 2004, s.79-80).

3. 556 sayılı KHK’nın 8 inci maddesinde ise markanın tescili ile ilgili “nispi ret nedenleri” düzenlenmiştir. Bu nedenlerin ortak özelliği, tescili talep olunan marka üzerinde üçüncü bir kişinin üstün hak iddiasına dayanmasıdır. Mutlak ret nedenlerinden farklı olarak nispi ret nedenlerinin kamu menfaati ile herhangi bir ilgisi bulunmamaktadır. Nispi ret nedenleri, mahkeme veya Kurum tarafından resen dikkate alınmazlar. Bunların mutlaka 556 sayılı KHK’nın 35 inci maddesi gereğince ilgili kişiler (yani daha önceki bir tarihte tescil edilmiş veya tescil başvurusunda bulunulmuş bir markanın sahibi ile tescilsiz markayı kullanarak bu işaret üzerinde daha eski bir tarihte hak kazanmış olan kişiler) tarafından “itiraz” olarak ileri sürülmesi gerekir. İlgili kişiler, itiraz hakkını kullanmaktan feragat edebilirler. Nispi ret nedenlerinden birinin varlığı dolayısıyla tescil olunmaması gerekirken her nasılsa tescil olunan bir markaya karşı 556 sayılı KHK’nın 47 ilâ 53 üncü maddeleri arasındaki prosedür takip edilerek kesinleşmiş YİDK kararı aleyhine iptal davası açılabileceği gibi, 556 sayılı KHK’nin 42/1-b maddesindeki şartlar dairesinde hükümsüzlük davası da ikame edilebilir.

4. Somut olay ile ilgisi bulunması bakımından nispi ret nedenlerinden 556 sayılı KHK’nin 8/1-b maddesi üzerinde durulması gerekmektedir.

5. 556 sayılı KHK’nın 8/1-a ve b maddesindeki düzenleme;

“Tescil edilmiş veya tescil için başvuru yapılmış bir markanın sahibi tarafından itiraz yapılması durumunda aşağıdaki hallerde marka tescil edilemez:

a) Tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı ise ve aynı mal veya hizmetleri kapsıyorsa,

b) Tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa…”

hükmünü haizdir. Buna göre anılan madde kapsamında tescil için başvurusu yapılan marka ile tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka arasında halk tarafından karıştırılma ihtimalinden (iltibas) bahsetmek için hem karşılaştırmaya konu marka işaretleri arasında hem de işaretlerin tescil edileceği mal ve hizmetler arasında aynılık veya benzerlik olması gerekir.

6. 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi kapsamında markalara ait mal ve hizmet listelerinde yer alan mal ve hizmetlerin “aynı veya benzer” olup olmadığının değerlendirmesinde, sınıflandırmaya ilişkin ulusal ve uluslararası düzenlemelerin bağlayıcı kurallar içermediği dikkate alındığında, karşılaştırma konusu mal ve hizmetlerin ait oldukları sınıf numaraları ile bağlı kalınmamalıdır. Karşılaştırmaya konu mal veya hizmet farklı sınıflarda yer almakla birlikte, hammadde-mamul ilişkisi, pazarlama koşulları, amaçları, satış sonrası servis ve onarım süreçlerinde ortaya çıkan müşteri çevresindeki ayniyet, birinin diğeri yerine ikame edilebilmesi gibi birçok açıdan benzerlik içerebilmektedir. Bu itibarla karşılaştırmaya konu mal veya hizmet farklı sınıflarda olsa da “aynı veya benzer” olabilmektedir.

7. Tescil için başvurusu yapılan marka ile tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka arasında halk tarafından karıştırılma ihtimalinden bahsedebilmek için mal ve hizmetin aynı veya benzer olmasının yanında işaretlerin de “aynı veya benzer” olması gerekmektedir. İşaretler arasında benzerlik değerlendirmesi yapılırken işaretler arasında görsel, işitsel ve anlamsal benzerliğin yanında esas olarak halk (tüketici) nezdinde bir bütün olarak uyandırdığı izlenim esas alınmalıdır. Bir işaret, görsel, işitsel, anlamsal veya diğer bir açıdan farklı olsa bile, “bütünsel” bir açıdan kendisine yaklaşıldığında herhangi bir sebeple halk gözünde başka bir marka ile bağlantısı varmış intibaı yaratarak onu çağrıştırıyorsa ve bu yüzden halkın mal veya hizmet tercihinde etkili oluyorsa, marka olarak tescili engellenebilir. Başka bir deyişle müşterilerin ihtiyaçları olan mal veya hizmetleri bunları ayırt etmek maksadıyla kullanılan işaretlerin birbirine yakınlığı dolayısıyla karıştırmaları ihtimal dâhilindeyse bir marka ile diğer bir işaret arasında “benzerlik” vardır (Karan/Kılıç, s. 199). Bu itibarla markanın bir bütün olarak algılanmasına etki eden bütün unsurlar her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmeli ve halk tarafından karıştırılma ihtimali buna göre belirlenmelidir. Burada belirtilen halk; işin ilgilisi veya uzmanı olmayan ancak doğrudan muhatabı olan ortalama tüketicidir.

8. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, tüketicilerin bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde ve herhangi bir sebeple bağlantı kurma ihtimalidir. Buradaki “ihtimal” kelimesi özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olup, şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım veya bir seri içinde bulunma izlenimi bu kapsamda değerlendirilmektedir. Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” bunların karıştırılabileceği yönünde ise iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 13.06.2012 tarihli ve 2012/11-155 E. 2012/376 K. sayılı kararı). Başka bir deyişle karıştırılma ihtimali; görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, markanın asıl unsurları ve tamamlayıcı unsurları, telaffuz, anlam veya biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktığı izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir. Yine tüketicilerin, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi de benzerlik bulunduğunu kabul etmek için yeterli olmaktadır.

9. Hemen belirtilmelidir ki; işaretlerin benzerliğinde ve karıştırılma ihtimalinde dikkate alınacak önemli bir unsur da, önceki markanın ayırt edici niteliğidir. Önceki markanın ayırt edici niteliği düşük ise küçük farklılıklarla dahi karıştırılma ihtimali ortadan kaldırılabilir. Bu gibi hâllerde önceki marka ile başvuru arasında mevcut farklı unsurların veya ortak unsurlara yapılan ilavelerin ayırt ediciliği ve sonraki başvuruyu yeterince farklılaştırıp farklılaştırmadığı üzerinde durulmalıdır. Nitekim Avrupa Marka ve Tasarım Ağı Ortak Bildirgesinde de belirtildiği üzere, markalar düşük seviyede ayırt ediciliği olan bir unsuru paylaşıyorsa, karıştırılma ihtimali değerlendirmesinde örtüşmeyen bileşenlerin markaların genel izlenimi üzerindeki etkisine odaklanılacaktır (Rauf Karasu, Cahit Suluk, Temel Nal Temel, Fikri Mülkiyet Hukuku, Ankara, İkinci Baskı, 2018, s. 189). Başka bir deyişle önceki markanın ayırt edici niteliği düşük ise markaların örtüşmeyen bileşenlerinin benzerlikleri/farklılıkları ve ayırt edicilikleri ele alınarak sonuca gidilecektir.

10. Bununla birlikte 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi kapsamında önceki markanın tanınmış olması da işaretler arasında karıştırılma ihtimalini artıran bir unsurdur. Gerçekten de bir işaretle karşılaşan tüketici, bu işaretin tanınmış markanın sadece bir unsurunu içermesi hâlinde dahi bunlar arasında bir bağlantı kurabilmektedir. Zira tanınmış markayı oluşturan ibareler tüketici nezdinde yerleşmiş olduğundan, sonraki işaret görüldüğünde bu işaretteki bazı farklılıklar gözden kaçırılarak tanınmış marka ile bağlantı kurulabilmektedir. Ancak vurgulamak gerekir ki, 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi kapsamında, önceki markanın tanınmış olması, tescil edilmek istenen markanın sadece aynı veya benzer mal ve hizmetler yönünden benzerlik değerlendirilmesinde dikkate alınmalıdır. Tanınmış markanın tescil edildiği mal ve hizmetlerden farklı mal ve hizmetlerde korunup korunamayacağına 556 sayılı KHK’nin 8/1-b maddesi kapsamında değil, 556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesi kapsamında yapılan değerlendirmeden sonra karar verilmelidir.

11. 556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesi; “marka, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir markanın aynı veya benzeri olmakla birlikte, farklı mallar veya hizmetlerde kullanılabilir. Ancak, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu red edilir.” hükmünü haizdir. Görüldüğü üzere anılan maddede bir markanın tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka ile aynı veya benzer olmasına rağmen, farklı mallar veya hizmetlerde kullanılabileceği açıkça vurgulanmış, ancak tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu ret edilebilecektir.

12. Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davalı şirket tarafından 10.08.2016 tarihinde “sisbim” ibaresinin marka olarak tescili istemiyle TÜRKPATENT'e başvuruda bulunulduğu, tescil kapsamında 42 nci sınıftaki hizmetlerin yer aldığı, başvurunun ilan edilmesi üzerine davacı tarafından 42 nci sınıfta tescilli “BİM” ibareli seri markaları dayanak gösterilerek benzerlik ve tanınmışlık hususlarına dayalı olarak itirazda bulunulduğu, itirazın Markalar Dairesince reddi üzerine yeniden inceleme isteminin de YİDK tarafından reddedildiği ve başvurunun 19.09.2017 tarihinde tescil edildiği anlaşılmaktadır.

13. Dosya kapsamından davalı markasının mal ve hizmet listesinde yer alan 42 nci sınıf hizmetlerin davacı markalarının mal ve hizmetleri ile aynı ya da benzer olduğu görülmektedir. Mahkeme ile Özel Daire arasında bu konuda uyuşmazlık bulunmadığından bu hususun öncelikle belirtilmesi gerekir. Bu durumda 556 sayılı KHK'nin 8/1-b maddesi gereğince davacıların markaları ile davalı başvurusunun işaret itibariyle iltibas yaratacak kadar benzer olup olmadığının irdelenmesi gerekmektedir.

14. Davalı şirket başvurusu, beyaz zemin üzerine siyah küçük harf karakteriyle yazılmış "sisbim" ibaresinden meydana gelmektedir. Davacı tarafından itiraza dayanak olarak gösterilen markalarda ise "BİM" ibaresi asıl unsuru oluşturmaktadır. Bu markalarda "BİM" ibaresi genellikle büyük harf karakteriyle yazıldığı, bazısında siyah renk kullanılırken bazısında ise kırmızı dikdörtgen zemin üzerine beyaz harf kullanıldığı görülmektedir. Bu itibarla davacının markaları ile davalı başvurusu karşılaştırıldığında ve ortalama tüketici nezdinde bıraktıkları genel izlenim dikkate alındığında, benzer olmadıkları aşikârdır.

15. Öte yandan "BİM" ibaresi Bilgi İşlem Merkezinin ilk harflerinden oluşan kısaltma olarak da kullanılan bir ibaredir. İlgili mal ve hizmetler söz konusu olduğunda bu kısaltma ortalama tüketiciler tarafından da sıklıkla kullanılan ayırt ediciliği düşük bir ibare olarak algılanmaktadır. Dava konusu "sisbim" ibareli marka da tescil edildiği hizmetler yönünden "Sistem" ve "Bilgi İşlem Merkezi" ibarelerinden türetilmiş bir işaret olarak görülmektedir. Dolayısıyla "BİM" ibaresi dava konusu hizmetler yönünden ayırt ediciliği zayıf olduğundan bu ibarenin davalı başvurusunda davacının markalarını çağrıştırması veya markalarıyla arasında idari, ticari, ekonomik bir bağlantı kurulması dahi söz konusu olamaz. Hemen belirtilmelidir ki dosya kapsamından davacı markalarında yer alan "BİM" ibaresinin ticaret unvanında yer alan "Birleşik Mağazalar" ibaresinin kısaltılması olduğu anlaşılmasına rağmen davacı tarafından itiraza dayanak olarak gösterilen "BİM" ibaresinin altına daha küçük karakterle yazılmış "BİLGİ İŞLEM" ve "BİLGİ İŞLEM MERKEZİ" ibareli iki ayrı markası da bulunmaktadır. Bu markalardan "BİM" ibaresinin "Bilgi İşlem Merkezi" ibresinin kısaltması olarak da algılanacağı davacı tarafından kabul edilmektedir.

16. Bununla birlikte yukarıda da belirtildiği üzere davalı başvurusu ile davacının markaları benzer olmadığından davalı başvurusunun, 556 sayılı KHK’nin 8/4 maddesi kapsamında da değerlendirilmesi mümkün değildir. Bu itibarla davalı başvurusu ile davacıların markaları arasında ortalama tüketici nezdinde bütün itibariyle bıraktıkları genel izlenim esas alındığında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı kabul edilmelidir.

17. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; davacı markalarının ana unsurunun “BİM” ibaresi olduğu, davalı markasında bu ibarenin önüne “SİS” eki getirildiği, “SİS” ekinin “BİM” ibaresini geride bırakacak şekilde bir etkisinin bulunmadığı, “SİS” ekinin dava konusu markaya ayırt edicilik sağlamadığı, vurgunun “BİM” üzerinde olduğu, “SİSBİM” ibareli markanın davacı markalarından uzak, farklı yeni bir marka olarak algılanamayacağı, aksine davacının seri markası olarak algılanacağı, 556 sayılı KHK'nın 8/1-b maddesi gereğince tescil kapsamı aynı veya ilişkilendirilebilecek mal ve hizmetler yönünden dava konusu başvuru markasının davacı markaları ile karıştırılma tehlikesine yol açacak derecede benzer olduğu, bu nedenle direnme kararının Özel Dairenin bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de; bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.

18. Hâl böyle olunca; ilk derece mahkemesince yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmediğinden usul ve yasaya uygun direnme kararının onanması gerekmiştir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA,

Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına, 21.06.2023 tarihinde yapılan ikinci görüşmede oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.

Kaynak:https://www.hukukihaber.net/hukuk-genel-kurulunun-2022921-e-2023640-k-sayili-karari