ADALET HABERLERİ

ADALET HABERLERİ

Hukuk Genel Kurulu'nun 2022/792 E., 2023/677 K. sayılı kararı

Hukuk Genel Kurulu'nun 2022/792 E., 2023/677 K. sayılı kararı
1 Okunma

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 21.06.2023 tarihli, 2022/792 E., 2023/677 K. sayılı kararı

T.C.

Yargıtay

Hukuk Genel Kurulu

2022/792 E., 2023/677 K.

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2021/1709 E., 2021/1431 K.

HÜKÜM/KARAR : Davanın reddine

Taraflar arasındaki tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı Sosyal Güvenlik Kurumu vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılıp düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı davacı vekilince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; müvekkilinin Bergama’da çiftçilik yaptığını, dava dışı Ege-Mar Gıda Turizm Tic. ve San. Tic. Ltd. Şti.ye ürün teslimine ilişkin 01.09.1994 tarihli müstahsil makbuzu ile kendisinden prim kesintisi yapıldığını ancak yapılan kesintinin Kurum kayıtlarında tespit edilemediğini, 01.01.1993 tarihinde ziraat odasına kaydolduğunu, emeklilik için yaptığı başvurunun 1994 yılına ait tevkifat kesintisi bulunmadığı bu nedenle tescil tarihinin 06.04.2011 olarak alınacağı belirtilerek reddedildiğini, tevkifat kesintisinin Kurum hesaplarına yatırılıp yatırılmamasının çiftçinin sorumluluğunda olmadığını ileri sürerek müvekkilinin 01.09.1994 tarihinde Tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespitine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK/Kurum) vekili; davacının 06.04.2011 tarihi öncesinde sigortalılık tescili yönünde Kuruma başvurusu bulunmadığını, talep konusu dönemde tarımsal faaliyette bulunduğunu resmi kayıtlar ile herhangi bir duraksamaya yer vermeyecek şekilde ispat etmesi gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 14.03.2017 tarihli ve 2015/385 Esas, 2017/120 Karar sayılı kararı ile; davacı adına 01.09.1994 tarihinde müstahsil makbuzu kesilerek prim tevkifatı yapıldığından tevkifatın yapıldığı tarihi izleyen aybaşı olan 01.10.1994 tarihinde 2926 sayılı Kanun kapsamında sigortalı olduğunun tespiti gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne, davacının prim kesintilerine göre 01.10.1994-31.12.1994 tarihleri arasında Tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespitine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 13.04.2018 tarihli ve 2017/1473 Esas, 2018/627 Karar sayılı kararı ile; müstahsil makbuzunun düzenlendiği tarihte yürürlükte bulunan 2926 sayılı Kanun’un 36 ncı maddesindeki hükmün Kuruma tescil başvurusu yapıp sigortalı konumunu kazanmış kişilerin prim borçlarına ilişkin olduğu ancak sigortalılık tescili bulunmayanların teslim ettiği ürün bedelinden usulsüz de olsa yapılan kesintinin kayıtlarına girmesine rağmen bu tutarı iade etmeyip üreticinin sigortalılığı konusunda da işlem yapmayan Kurumun ürün tesliminden prim kesintisi yapılan üreticiyi sigortalı kabul etmesi gerektiğinin ise yargı kararlarıyla zorunlu kılındığı, bu kapsamda kamu kurumları tarafından yapılan kesintilerin kamuya güven ilkesi gereği Kuruma intikali aranmamakta ise de sigortalılık niteliği konusunda inceleme yapma ve sigortalı olmayanlardan tevkifat yoluyla prim tahsil etme yetkisi bulunmayan gerçek ve özel hukuk tüzel kişilerinin yaptıkları prim kesintilerinin Kurum kayıtlarına intikal ettirilmemesi durumunda geçmişe dönük sigortalılık statüsü tanınmasının mümkün olmadığı, prim kesintisinin Kuruma kayıtlarına intikal ettirilip ettirilmediği konusunun ürün teslim eden ile teslim alan arasında özel hukuk ilişkisi ötesinde sosyal güvenliğe etkisinin bulunmadığı, sosyal güvenlik temel insan haklarından olmakla birlikte nimet-külfet dengesini gözeten sistem gereği sigortalının başvurusu, belirlenen düzen ve belli bir süre prim ödenmesi gibi bir kısım yükümlülüklerin yerine getirilmesi gerektiği, davacının kendi nam ve hesabına tarımsal faaliyeti nedeniyle sigortalılık haklarını takip etme yükümlülüğünü öngören yasal düzenlemeler gereğince talep konusu dönemde herhangi bir işlem yapmadığı, Kuruma sigortalılık iradesini gösterir başvurusunun bulunmadığı, 06.04.2011 tarihli sigortalılık tescil başvurusu sırasında da böyle bir belge veya beyan sunmadığı hâlde aradan 20 yıl geçtikten sonra içeriğinde yer alan kesintinin Kurum kayıtlarına intikal etmediği belirgin olan ve geçerli olduğunun kabulünü gerektirir niteliğe sahip olmayan makbuza dayalı istemin kabulüne olanak bulunmadığı gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararı kaldırılıp düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;

"...Davanın yasal dayanağı, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun geçici 7. maddesi delaletiyle mülga 2926 sayılı Kanunun 2,3,6,9 ve 10. maddeleridir.

2926 sayılı Kanunun 2. maddesinde, Kanunla veya kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulan sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdiyle bağlı olmaksızın, 3. maddenin (b) bendinde tanımlanan tarımsal faaliyette bulunanların tarım Bağ-Kur sigortalısı sayılacakları belirtilmiştir.

Anılan Kanunun 3. maddesinin (b) bendinde; "Tarımsal faaliyette bulunanlar: kendi mülkünde, ortaklık veya kiralamak suretiyle başkalarının mülkünde, kamuya mahsus mahallerde ekim dikim, bakım, üretim, yetiştirme ve ıslah yollarıyla veya doğrudan doğruya tabiattan istifade etmek suretiyle bitki, orman, hayvan ve su ürünlerinin üretimini, avlanmasını, avcılar ve yetiştiriciler tarafından muhafazasını, taşınmasını sağlayanlar veya bu ürünlerden sair bir şekilde faydalanmak suretiyle kendi adına ve hesabına faaliyette bulunanlar" olarak tanımlanmış, 5. maddesinde, sigortalı olmanın zorunlu olduğu, sigortalı olmak hak ve yükümlülüğünden vazgeçilemeyeceği ve kaçınılamayacağı, 6. maddesinde ise, diğer sosyal güvenlik kuruluşları kapsamına tabi bir işte çalışanların, çalışmaya başladıkları tarihten bir gün önce, sigortalılıklarının sona ereceği hüküm altına alınmıştır. Ayrıca aynı Kanunun 9. maddesi Kuruma re'sen tescil yükümlülüğü yüklemiştir.

Anılan Kanunun 10. maddesine göre ise, kayıt ve tescil işlemlerinde valilik, kaymakamlık, özel idare, belediye, muhtarlık ve nüfus idareleri kayıtları ile, diğer kamu kurum ve kuruluşlarının, kanunla kurulu meslek kuruluşlarının, tarım satış kooperatifleri ve birliklerinin T.Şeker Fabrikaları Anonim Şirketi ve tarım kesimine yönelik faaliyette bulunan milli bankaların kayıtlarının esas alınacağı bildirilmiştir.

Tarım Bağ-Kur sigortalılığının yasal dayanağını oluşturan 2926 sayılı Kanunda, bildirimsiz kalan sigortalılar için 506 sayılı Kanunun 79 ve 5510 sayılı Kanunun 86. maddesinde öngörülen "hizmet tespiti" davasına koşut bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Anılan düzenlemede, kayıt ve tescillerini yaptırmayan sigortalıların hak ve yükümlülüklerinin kayıt ve tescil edildikleri tarihi takiben başlayacağının hükme bağlanmış olması karşısında, kayıt ve tescil, yada tescil yerine geçen iradi prim ödemesi veya prim tevkifatı öncesine isabet eden tarımsal faaliyet ve buna dayalı "Tarım Bağ-Kur sigortalılığının tespiti" söz konusu olamayacaktır.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.05.2011 gün, 2011/10-230 Esas 2011/319 Karar sayılı, 29.02.2012 gün ve 2011/10-769 Esas 2012/107 karar sayılı ve 27.06.2012 gün 2012/10-292 Esas ve 2012/415 Karar kararlarında da açıkça belirtildiği üzere, davacının tarımsal faaliyetinin kesintisiz sürüp sürmediğinin tespiti için, mahkemece;

1-Çekişmeli dönemde davacının nerede oturduğu; nüfus müdürlüğü, ilçe seçim kurulu başkanlığı ve muhtarlık kayıtları esas alınarak belirlenmeli,

2-Dönem içinde Ziraat Bankası, kooperatif veya birlikler aracılığıyla "Tarımsal Amaçlı Kredi" kullanıp kullanmadığı araştırılmalı,

3-Dönem içinde ürün teslimatından dolayı prim kesintisi yapılıp yapılmadığı veya sigortalılık iradesini ortaya koyacak şekilde prim ödemesinin bulunup bulunmadığı araştırılmalı,

4-25.04.2006 gün 26149 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 5488 sayılı Tarım Kanunun 19. maddesi uyarınca Çiftçi Kayıt Sistemine dahil edilerek doğrudan gelir desteği alıp almadığı ve bu bağlamda davacının hangi ürünleri ekerek bunları nerelere sattığı, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunun "Zirai Kazanç, Zirai Faaliyet, Zirai İşletme, Çiftçi ve Mahsulün Tarifi" başlıklı 52, "Zirai Kazançta Vergileme" başlıklı 53, ve "Vergi Tevkifatı" başlıklı 94 vd. maddeleri ile 213 Vergi Usul Kanununun "Vergi Kesenlerin Sorumluluğu" başlıklı 11. maddesi kapsamında zirai kazançlarından dolayı vergi ödeyip ödemedikleri araştırılmalıdır. Konu ile ilgili Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 08.12.2010 gün ve 2010/10-580-647 sayılı kararında da açıkça belirtildiği üzere "Tevkifat yapma ve kurum hesaplarına aktarma yükümü, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunun 94/11.maddesinde öngörülen çiftçilerden satın alınan zirai mahsuller için yapılan ödemelerden gelir vergisine mahsuben tevkifat yapma yükümüne paralel olarak getirilmiştir. Bakanlar Kurulu Kararı kapsamındaki gerçek ve tüzel kişiler, tarımsal faaliyette bulunan bu kişilerden satın aldıkları ürün bedellerinden tevkifat yapmakla yükümlüdürler." Tevkifat suretiyle vergilendirilen çiftçiler yaptıkları satış ve hizmetleri dolayısıyla müstahsil makbuzu almak ve saklamak zorundadırlar.

5-Tarımsal faaliyeti kapsamında ilaç, gübre ve sulama parası ödeyip ödemediği, varsa bunların fatura ve belgelerinin nelerden ibaret olduğu, ziraat odası, kooperatif veya birliklere üyeliği varsa bu kuruluşlara düzenli bir şekilde aidat ödeyip ödemediği araştırılmalı, tarımsal faaliyete elverişli tapulu taşınmazının bulunup bulunmadığı, tarımsal faaliyetin taşınmaz kiralanması yoluyla gerçekleştirildiğinin savunulması halinde; taşınmazların, kimden hangi yıllar için kiralandığı, kiracının; kiralama yoluyla faaliyetini yürütmeye elverişli alet ve edavatının bulunup bulunmadığı araştırılmalı, traktörünün bulunduğunun ileri sürülmesi halinde, traktörün hangi tarihte satın alınıp ilgilisi adına trafiğe tescil edildiğini gösteren fatura ve trafik tescil belgesinin celp edilmeli,

6-Hayvan yetiştiriciliği bulunduğunun ileri sürüldüğü hallerde, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 01.06.2011 gün ve 2011/10-306-365 sayılı kararında da belirtildiği üzere 16.05.1986 tarihinde yürürlüğe giren 3285 sayılı Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Kanununun 22. maddesi kapsamında hayvanlarına ilişkin menşe şehadetnamesinin bulunup bulunmadığı tespit edilerek, büyük ve küçükbaş hayvanlarına ilişkin istatistik bilgileri ve bu hayvanlara ilişkin yapılması zorunlu bulunan periyodik aşılara ilişkin bilgiler ilçe tarım müdürlüklerinden sorulmalı, köy muhtarı ve ihtiyar heyeti üyeleri gibi tarımsal faaliyetin varlığını yakından bilebilecek durumdaki tanıklar dinlenilerek sigortalılık olgusunun varlığı hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde açıklığa kavuşturulmalıdır.

Ayrıca 2926 sayılı Kanunun 6. maddesinde belirtilen şekilde sigortalılığın sona erip ermediği araştırılmalı ve bu bağlamda çekişmeli dönemde 506 sayılı Kanun kapsamında SSK sigortalılığı ya da 1479 sayılı Kanun kapsamında zorunlu Bağ-Kur sigortalılığı varsa ve bu sigortalılık süresi makul süreyi aşmışsa, HGK.nun 14.02.2007 gün, 2007/21-73-71 sayılı ve 14.03.2012 gün, 2011/10-804-152 sayılı kararları göz önünde bulundurularak sigortalılığın sona erdiği olgusu da dikkate alınmalıdır.

Öte yandan, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının 2926 sayılı Yasa'nın uygulanmasına ilişkin 26/03/1994 günlü 4 nolu tebliğine göre ürün bedellerinden % 1 oranında tevkifat yapmakla yükümlü gerçek ve tüzel kişilerin bu tevkifatı yaparak kurum hesabına intikal ettirmek zorunda oldukları, kesinti yaptığı halde Kurum hesabına yatırmayan gerçek veya tüzel kişilerin, Kuruma karşı sorumlu oldukları, bu kesintilerin yasal faiziyle birlikte kendilerinden tahsil olunacağı TCK.'nun 526.maddesi gereğince cezalandırılmaları için suç duyurusunda bulunulacağı bildirildiğinden davacının sattığı ürün bedelinden kesinti yapıldığının tespiti sigortalılığın kabulü için yeterli olup, kesintiyi yapan davalı Kuruma karşı sorumlu olacağından kesinti yapıldıktan sonra Kurum hesabına yatırılmamış olması dahi sonuca etkili değildir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurul' unun 15/02/2017 tarih 2015/10- 1283 E. 2017/242 K. sayılı kararına göre de tevkifat kesintisinin kuruma intikal etmemesi tarım Bağ-kur sigortalılık hakkı kazanmasına engel değildir.

Somut olayda, davacının teslim ettiği ürünlerden Ege -Mar Gıda Turizm Tic. San. Ltd. Şti tarafından yapılan prim kesintilerini gösteren müstahsil makbuzunun yargılama sırasında dosyaya sunulduğunun anlaşılmasına göre, prim kesintisinin kuruma intikal etmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi hatalıdır.

Yapılacak iş; yapılan tevkifatın kuruma intikal etmemesinin tescile engel olmayacağını göz önünde bulundurmak ve yukarıda anlatılan ilkeler ışığında davacının Tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğu süreleri tespit etmekten ibarettir.

Mahkemenin, yukarıda açıklanan maddi ve hukuki esaslar doğrultusunda yargılama yaparak elde edilecek sonuca göre karar vermesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun kabulüne ilişkin kararı bozulmalıdır...." gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; önceki gerekçeye ilaveten ürün satın alan kişilerin Sosyal Güvenlik Kurumuna kayıt veya bu faaliyetleri nedeniyle izin alma zorunluluğu bulunmadığından Kurumun bu kişileri izleme ve denetleme yetkisinden, bu konumdaki kişilerin ise sigortalılık tescili bulunmayan kişilerden prim tahsil yetkisinden söz etmeye olanak bulunmadığı, teslim edilen ürün bedellerinden özel kuruluş tarafından yapılan ve Kuruma intikal etmeyen kesintiye dayalı sigortalılık tescili ve geçmişe yönelik Tarım Bağ-Kur sigortalılık süresi tespiti olanağının bulunup bulunmadığı konularında yerleşik Yargıtay içtihatlarından ayrılan ve içtihat değişikliğine yol açacak olan uygulamanın Hukuk Genel Kurulu tarafından karara bağlanması gerektiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Direnme kararına karşı süresi içinde davacı vekilince temyiz isteminde bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili, ürün bedelinden yapılan tevkifat tutarının Kurum hesabına yatırılıp yatırılmadığının kontrolünün çiftçinin işi ve sorumluluğu olmadığını, müvekkilinin ziraat oda kaydı bulunduğu gibi taraımsal faaliyetle uğraştığının sabit olduğunu, Bölge Adliye Mahkemesi gerekçesinin aksine 06.04.2011 tarihli sigortalılık tescil başvurusunda da belge sunulduğunu, gerekli araştırma ve inceleme yapılmadığını ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Uyuşmazlık

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; dava dışı Ege-Mar Gıda Turizm Ticaret ve Sanayi Ticaret Limited Şirketi tarafından ürün teslimi sırasında tevkifat yoluyla davacı adına kesilen Bağ-Kur primi Kurum hesabına intikal etmediği takdirde sigortalılık tescilinin ve geçmişe yönelik Tarım Bağ-Kur sigortalılığı tespitinin mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

D. Gerekçe

1. İlgili Hukuk

1. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun (5510 sayılı Kanun) geçici 7 nci maddesi.

2. 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu'nun (2926 sayılı Kanun) 2, 3, 5, 7, 9, 10 ve 36 ncı maddeleri.

3. 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu 4 Seri No.lu Uygulama Tebliği (Tebliğ) ilgili maddeleri.

2. Değerlendirme

1.Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konuyla ilgili yasal düzenlemeler ve kavramlar üzerinde kısaca durmak gerekir.

2. Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun geçici 7 nci maddesi uyarınca davanın yasal dayanağını oluşturan ve 17.10.1983 tarihinde kabul edilip 20.10.1983 tarihli ve 18197 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 2926 sayılı Kanun'un 2 nci maddesinin ilk hâlinde kanunla veya kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulan sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın tarımsal faaliyette bulunan kimselerden 22 yaşını doldurmuş erkeklerle 22 yaşını doldurmuş aile reisi kadınların bu Kanun'a göre sigortalı sayılacağı belirtilmiş, 15.04.1987 tarihli ve 3350 sayılı Kanun'un 1 inci maddesi ile eklenen fıkra ile de uygulama tarihinde 50 yaşını dolduran kadınlarla 55 yaşını dolduran erkeklerin istekleri hâlinde kapsama alınacağı hükme bağlanmıştır.

3. Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu'nun sözü edilen 2 nci maddesi 02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanun'un 48 inci maddesi ile değişikliğe uğramış olup madde;

"Kanunla veya kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulan sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın 3 üncü maddenin (b) bendinde tanımlanan tarımsal faaliyetlerde bulunanlar, bu Kanuna göre sigortalı sayılırlar.

Yukarıdaki fıkra hükmüne göre sigortalılığın tespit, tescil ve takibine ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı, Çevre ve Orman Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığı tarafından bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren altı ay içinde müştereken çıkarılacak bir yönetmelikle belirlenir.

İlk tescil tarihinde ellisekiz yaşını dolduran kadınlarla, altmış yaşını dolduran erkekler istekleri halinde kapsama alınırlar." şeklinde yeniden düzenlenmiştir.

4. Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu'nun "Tanımlar" kenar başlıklı 3 üncü maddesinin (b) bendinde "Tarımsal Faaliyette Bulunanlar: Kendi mülkünde, ortaklık veya kiralamak suretiyle başkalarının mülkünde, kamuya mahsus mahallerde ekim dikim, bakım, üretim, yetiştirme ve ıslah yollarıyla veya doğrudan doğruya tabiattan istifade etmek suretiyle bitki, orman, hayvan ve su ürünlerinin üretimini, avlanmasını, avcılar ve yetiştiriciler tarafından muhafazasını, taşınmasını sağlayanları veya bu ürünlerden sair bir şekilde faydalanmak suretiyle kendi adına ve hesabına faaliyette bulunanlar..." olarak tanımlanmıştır.

5. Bu itibarla 2926 sayılı Kanun'un 2 ve 3 üncü maddeleri kapsamında kendi nam ve hesabına tarımsal faaliyette bulunanlardan Kanun'da öngörülen belli bir yaşı dolduran kadın ve erkekler dışındakiler bakımından Tarım Bağ-Kur sigortalılığı zorunlu sigortalılık niteliğinde olup sigortalı olmak hak ve yükümlülüğünden vazgeçilemez ve kaçınılamaz (2926 sayılı Kanun m.5).

6. Sigortalı sayılanlar 2926 sayılı Kanun'un 7 nci maddesi uyarınca sigortalı sayıldıkları tarihten itibaren en geç üç ay içinde Kuruma başvurarak kayıt ve tescillerini yaptırmak zorundadırlar. Bu Kanun'a göre sigortalı sayılanlardan Kanun kapsamına girdikleri tarihten itibaren üç ay içerisinde Kuruma başvurarak kayıt ve tescillerini yaptırmayanların tescil işlemi Kurumca resen yapılacak ve Kanun'un 5 inci maddesi hükmü gereğince tescil edildikleri tarihi takip eden aybaşından itibaren sigortalı sayılacaklar, hak ve yükümlülükleri ise kayıt ve tescil edildikleri tarihi takip eden aybaşından itibaren başlayacaktır.

7. Diğer yandan 2926 sayılı Kanun'un 10 uncu maddesinde kayıt ve tescil işlemlerinde valilik, kaymakamlık, özel idare, belediye, muhtarlık ve nüfus idareleri kayıtları ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarının, kanunla kurulu meslek kuruluşlarının, tarım satış kooperatifleri ve birliklerinin, tarım kredi kooperatifleri ve birliklerinin, Pancar Ekicileri İstihsal Kooperatifleri ile Birliği (Pankobirlik), Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim Şirketi ve tarım kesimine yönelik faaliyette bulunan milli bankaların kayıtlarının esas alınacağı belirtilmiştir. Bu kayıtların tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışmanın yasal karinesi olduğu anlaşılmaktadır.

8. Yargıtayın kararlılık kazanmış uygulaması ile de Tarım Bağ-Kur sigortalılığının kanıtlanması yönünde zirai kuruluşların kayıtları karine olarak kabul edilmektedir ( Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 07.07.2010 tarihli ve 2010/10–359 Esas, 368 Karar; 08.02.2017 tarihli ve 2016/10-1906 Esas, 2017/215 Karar ile 15.02.2017 tarihli ve 2015/10-1283 Esas, 2017/242 Karar sayılı kararları).

9. Gelinen bu noktada belirtilmelidir ki, 2926 sayılı Kanun'un 36 ncı maddesi uyarınca Kurumun prim alacaklarını Bakanlar Kurulu kararı ile ürün bedellerinden tevkifat suretiyle tahsil etmesi mümkündür. Bu hâlde 2 nci madde kapsamına girenlerin belirtilen şekilde prim borçlarının ürün bedellerinden tevkifat suretiyle kesilerek Kuruma ödenmesi durumunda kayıt ve tescil için Kuruma başvuru olmasa dâhi bahse konu biçimde prim ödenmesi suretiyle kayıt ve tescil konusundaki iradelerini ortaya koydukları tartışmasızdır. Kurumun prim ödenmesine rağmen sigortalıyı resen kayıt ve tescil etmemesi kanunun kendisine yüklediği resen tescil mükellefiyetine aykırılık teşkil etmektedir.

10. Nitekim 2926 sayılı Kanun'a tâbi sigortalıların ödeyecekleri primlerin ürün bedellerinden tevkif suretiyle tahsil edilmesine ilişkin olmak üzere 01.04.1994 tarihinde uygulanmaya başlanılan 03.04.1993 tarihli ve 93/4384 sayılı Bakanlar Kurulu Kararnamesi ve eki 13.05.1993 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanmıştır. 08.01.1994 tarihli ve 94/5173 sayılı Bakanlar Kurulu Kararnamesi ile de tevkifat oranı %1'e indirilmiştir. 2926 sayılı Kanun ve kararnameler kapsamında konuyu değerlendiren Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu 4 Seri No.lu Uygulama Tebliği düzenlenerek 26.03.1994 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanmış ve 01.04.1994 tarihinden itibaren tarım sigortalılarının prim borçlarının teslim ettiği ürün bedellerinden tevkif suretiyle tahsili ile yersiz olarak alınan tutarların ilgililere geri verilmesine ilişkin usul ve esaslar belirlenmiştir. Tebliğin (B) bendinde tevkifat yapacak olanlar, (C) bendinde çiftçi primlerinin ürün bedellerinden tevkif suretiyle tahsiline ilişkin usul ve esaslar, (E) bendinde tevkifat tutarlarının Kurum hesaplarına yatırılması ve tevkifat bildirimlerinin verilmesi, (G) bendinde 2926 sayılı Kanun kapsamına girmeyenlerin durumu, (H) bendinde 2926 sayılı Kanun kapsamına giren ve prim borcu bulunmayan veya prim borcu taksitlendirilen çiftçilerin durumu ile ilgili düzenlemelere yer verilmiştir. Tebliğin (D) bendinde ise çiftçilerden ürün alımı sırasında tevkifat yapmak zorunda olan gerçek ve tüzel kişilerin söz konusu satın alma işlemleri nedeniyle mevzuat gereği düzenlemek zorunda oldukları belgelerin uygun bir yerine (gerek kendilerinde kalacak, gerek çiftçiye verecekleri örneklerde) çiftçinin ad ve soyadını, adresini, yaptıkları tevkifat tutarını, Bağ-Kur numarasını, bu numara yoksa veya bilinmiyorsa ayrıca çiftçinin baba adını, doğum tarihi ve yerini kaydetmek zorunda oldukları; çiftçilerin de Bağ-Kur primlerinin sattıkları ürün bedellerinden tevkif suretiyle ödendiğini ispatlayabilmelerinin kendilerine verilen belgeleri muhafaza etmelerine bağlı olduğu, (J) bendinde ise 2926 sayılı Kanun'un 53 üncü maddesinde, "Kurumun teftişe yetkili memurları bu Kanunun uygulanması bakımından, İş Kanununda belirtilen teftiş, kontrol ve denetleme yetkisini haizdirler." hükmünün yer aldığı, bu hükme istinaden Kurumun teftişe yetkili memurlarının çiftçilerden satın aldıkları ürün bedellerinden tevkifat yapmak zorunda olan gerçek ve tüzel kişilerin tevkifat yapıp yapmadıklarını, tevkifat tutarlarını tam olarak ve süresi içinde Kurum hesaplarına intikal ettirip ettirmediklerini tespit amacıyla anılan gerçek ve tüzel kişilerin ilgili defter, evrak ve hesaplarında teftiş, kontrol ve denetleme yetkisini haiz oldukları belirtilmiştir.

11. Konu son olarak 01.03.2013 tarihli ve 28574 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak 01.04.2013 tarihinde yürürlüğe giren Tarımsal Faaliyette Bulunanların Prim Borçlarının Sattıkları Tarımsal Ürün Bedellerinden Kesinti Yapılmak Suretiyle Tahsil Edilmesine Daire Tebliğ ile düzenlenmiştir. Bu Tebliğin 14 üncü maddesi ile yukarıda belirtilen 26.03.1994 tarihli Tebliğ yürürlükten kaldırılmıştır.

12. 01.04.2013 tarihinde yürürlüğe giren Tebliğ'in 12 nci maddesinin birinci fıkrasında "4 üncü maddede belirtilen gerçek ve tüzel kişilerin, tarımsal faaliyette bulunanlardan satın aldıkları ürün bedellerinden prim borçlarına mahsuben kesinti yapmamaları veya yaptıkları kesinti tutarlarını 7 nci maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen engelleyici bir sebep olmaksızın bu Tebliğde belirtilen süre içerisinde ve tam olarak Kurum hesaplarına intikal ettirmemeleri halinde, gerçek kişilerin kendileri, kamu kurum ve kuruluşlarının tahakkuk ve tediye ile ilgili görevlileri, tüzel kişiliğe haiz diğer işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst derecedeki yönetici ve yetkilileri ile kanuni temsilcileri Kuruma karşı işverenleriyle birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludurlar." hükmüne yer verilmiş, maddenin devam eden fıkralarında kesinti tutarlarını Kurum hesaplarına intikal ettirmeyenlerden prim kesintilerinin tahsiline ilişkin usul ve esaslar düzenlenmiştir. Sözü edilen maddenin dördüncü fıkrasında ise kesinti yapmak zorunda olduğu hâlde kesinti yapmayan veya yaptıkları kesinti tutarlarını süresi içerisinde ve tam olarak Kurum hesaplarına intikal ettirmeyen ya da 7 nci maddede belirtilen Kesinti Bildirim Listesini süresi içerisinde göndermeyen gerçek ve tüzel kişiler hakkında 30.03.2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 32 nci maddesi uyarınca işlem yapılacağı belirtilmiştir.

13. Ayrıca bu Tebliğin 13 üncü maddesinde Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurlarının Kanun'un 59 uncu maddesi uyarınca tarımsal faaliyette bulunanlardan satın aldıkları ürün bedellerinden kesinti yapmak zorunda olan gerçek ve tüzel kişilerin kesinti yapıp yapmadıklarını, kesinti tutarlarını tam olarak ve süresi içinde Kurum hesaplarına intikal ettirip ettirmediklerini tespit amacıyla anılan gerçek ve tüzel kişilerin ilgili defter, evrak ve muhasebe kayıtlarını teftiş, kontrol ve denetleme yetkisini haiz oldukları hüküm altına alınmıştır.

14. Somut olayda 06.04.2011 tarihinde Kuruma ulaşan tarım sigortalılığı giriş bildirgesi ile tevkifat kesintisine istinaden 2926 sayılı Kanun kapsamında 01.10.1994 tarihi itibariyle tescili yapılarak sigortalılığı başlatılan davacının 30.05.2011 tarihli dilekçesi ile ihya ve 6111 sayılı Kanun kapsamında yapılandırma başvurusunda bulunduğu, 05.01.2015 tarihinde yaşlılık aylığı talebi üzerine Kurum kayıtlarında yapılan incelemede davacına adına 1994 yılına ait kesintinin tespit edilememesi üzerine tarımsal faaliyete dayalı sigorta tescilinin 06.04.2011 tarihine çekildiği, bu nedenle yaşlılık aylığı şartlarını sağlamadığı belirtilerek talebinin reddedilmesi üzerine eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır.

15. Yukarıda yapılan açıklamalara göre özel kuruluşlara teslim edilen ürün bedellerinden tevkifat yolu ile yapılan prim kesintisinin Kuruma intikal edip etmemesinin sigortalının sorumluluğunda olmadığı gözetildiğinde davacının teslim ettiği ürünlerden Ege-Mar Gıda Turizm Ticaret ve Sanayi Ticaret Limited Şirketi tarafından yapılan prim kesintilerini gösteren müstahsil makbuzunun yargılama sırasında dosyaya sunulduğunun anlaşılmasına göre prim kesintisinin Kuruma intikal etmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi hatalıdır. Bu nedenle tevkifatın Kuruma intikal etmemesinin tescile engel olmayacağı göz önünde bulundurularak davacının Tarım Bağ-Kur sigortalılık süreleri hakkında karar verilmesi gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya uygun bulunmamıştır.

16. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15.02.2017 tarihli ve 2015/101283 Esas, 2017/242 Karar sayılı kararı da aynı yöndedir.

17. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında ürün tesliminin özel kuruluşlara yapılması hâlinde hak ve mükellefiyetin başlangıcı için bu tevkifatın Kurum hesabına intikal etmesinin zorunlu olması gerektiği dikkate alınarak Kurum hesabına intikal etmeyen kesintiye dayalı sigortalılık tescili ve Tarım Bağ-Kur sigortalılık süresi tespiti olanağı bulunmadığından direnme kararının onanması gerektiği ile ürün teslimi sırasında prim kesintisi yapan dava dışı şirketin de taraf gösterilerek savunma hakkı tanınması gerektiğinden kararın bu değişik gerekçe ile bozulmasının yerinde olacağı ileri sürülmüşse de bu görüşler Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

18. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki hükümde direnilmesi doğru olmamıştır.

19. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Dosyanın 6100 sayılı Kanun'un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

21.06.2023 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.

"K A R Ş I O Y"

Uyuşmazlık, dava dışı özel hukuk tüzel kişiliği tarafından ürün teslimi sırasında tevkifat yoluyla kesilen Bağ-Kur primi Kurum hesabına intikal etmediği takdirde sigortalılık tescilinin ve geçmişe yönelik Tarım Bağ-Kur sigortalılığının tespitinin mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

17.10.1983 tarihinde kabul edilip 20.10.1983 tarihli ve 18197 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu’nun (2926 sayılı Kanun) 2 nci maddesinin ilk hâlinde kanunla veya kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulan sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın tarımsal faaliyette bulunan kimselerden 22 yaşını doldurmuş erkeklerle 22 yaşını doldurmuş aile reisi kadınların bu kanuna göre sigortalı sayılacağı belirtilmiş, 15.04.1987 tarihli ve 3350 sayılı Kanun'un 1 inci maddesi ile eklenen fıkra ile de uygulama tarihinde 50 yaşını dolduran kadınlarla 55 yaşını dolduran erkeklerin istekleri hâlinde kapsama alınacağı hükme bağlanmıştır.

Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu'nun sözü edilen 2 nci maddesi 02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanun'un 48 inci maddesi ile değişikliğe uğramış olup madde;

"Kanunla veya kanunların verdiği yetkiye dayanılarak kurulan sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın 3 üncü maddenin (b) bendinde tanımlanan tarımsal faaliyetlerde bulunanlar, bu Kanuna göre sigortalı sayılırlar.

Yukarıdaki fıkra hükmüne göre sigortalılığın tespit, tescil ve takibine ilişkin usul ve esaslar Maliye Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı, Çevre ve Orman Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığı tarafından bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren altı ay içinde müştereken çıkarılacak bir yönetmelikle belirlenir.

İlk tescil tarihinde ellisekiz yaşını dolduran kadınlarla, altmış yaşını dolduran erkekler istekleri halinde kapsama alınırlar." şeklinde yeniden düzenlenmiştir.

Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu'nun "Tanımlar" kenar başlıklı 3 üncü maddesinin (b) bendinde "Tarımsal Faaliyette Bulunanlar: Kendi mülkünde, ortaklık veya kiralamak suretiyle başkalarının mülkünde, kamuya mahsus mahallerde ekim dikim, bakım, üretim, yetiştirme ve ıslah yollarıyla veya doğrudan doğruya tabiattan istifade etmek suretiyle bitki, orman, hayvan ve su ürünlerinin üretimini, avlanmasını, avcılar ve yetiştiriciler tarafından muhafazasını, taşınmasını sağlayanları veya bu ürünlerden sair bir şekilde faydalanmak suretiyle kendi adına ve hesabına faaliyette bulunanlar..." şeklinde tanımlanmıştır.

Bu itibarla 2926 sayılı Kanun'un 2 ve 3 üncü maddeleri kapsamında kendi nam ve hesabına tarımsal faaliyette bulunanlardan kanunda öngörülen belli bir yaşı dolduran kadın ve erkekler dışındakiler bakımından Tarım Bağ-Kur sigortalılığı zorunlu sigortalılık niteliğinde olup sigortalı olmak hak ve yükümlülüğünden vazgeçilemez ve kaçınılamaz (2926 sayılı Kanun m.5).

Sigortalı sayılanlar 2926 sayılı Kanun'un 7 nci maddesi uyarınca sigortalı sayıldıkları tarihten itibaren en geç üç ay içinde Kuruma başvurarak kayıt ve tescillerini yaptırmak zorundadırlar. Bu Kanun'a göre sigortalı sayılanlardan Kanun kapsamına girdikleri tarihten itibaren üç ay içerisinde Kuruma başvurarak kayıt ve tescillerini yaptırmayanların tescil işlemi Kurumca resen yapılacak ve Kanun'un 5 inci maddesi hükmü gereğince tescil edildikleri tarihi takip eden aybaşından itibaren sigortalı sayılacaklar, hak ve yükümlülükleri ise kayıt ve tescil edildikleri tarihi takip eden aybaşından itibaren başlayacaktır.

Diğer yandan 2926 sayılı Kanun'un 10 uncu maddesinde kayıt ve tescil işlemlerinde valilik, kaymakamlık, özel idare, belediye, muhtarlık ve nüfus idareleri kayıtları ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarının, kanunla kurulu meslek kuruluşlarının, tarım satış kooperatifleri ve birliklerinin, tarım kredi kooperatifleri ve birliklerinin, Pancar Ekicileri İstihsal Kooperatifleri ile Birliği (Pankobirlik), Türkiye Şeker Fabrikaları Anonim Şirketi ve tarım kesimine yönelik faaliyette bulunan milli bankaların kayıtlarının esas alınacağı belirtilmiştir. Bu kayıtların tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışmanın yasal karinesi olduğu anlaşılmaktadır.

Yargıtayın kararlılık kazanmış uygulaması ile de Tarım Bağ-Kur sigortalılığının kanıtlanması yönünde zirai kuruluşların kayıtları karine olarak kabul edilmektedir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.07.2010 tarihli ve 2010/10–359 Esas, 368 Karar; 08.02.2017 tarihli ve 2016/10-1906 Esas, 2017/215 Karar ile 15.02.2017 tarihli ve 2015/10-1283 Esas, 2017/242 Karar sayılı kararları).

Gelinen bu noktada belirtilmelidir ki, 2926 sayılı Kanun'un 36 ncı maddesi uyarınca Kurumun prim alacaklarını Bakanlar Kurulu kararı ile ürün bedellerinden tevkifat suretiyle tahsil etmesi mümkündür. Bu hâlde 2 nci madde kapsamına girenlerin belirtilen şekilde prim borçlarının ürün bedellerinden tevkifat suretiyle kesilerek Kuruma ödenmesi durumunda kayıt ve tescil için Kuruma başvuru olmasa dâhi bahse konu biçimde prim ödenmesi suretiyle kayıt ve tescil konusundaki iradelerini ortaya koydukları tartışmasızdır. Kurumun prim ödenmesine rağmen, sigortalıyı resen kayıt ve tescil etmemesi kanunun kendisine yüklediği resen tescil mükellefiyetine aykırılık teşkil etmektedir.

Nitekim 2926 sayılı Kanun'a tâbi sigortalıların ödeyecekleri primlerin ürün bedellerinden tevkif suretiyle tahsil edilmesine ilişkin olmak üzere 01.04.1994 tarihinde uygulanmaya başlanılan 03.04.1993 tarihli ve 93/4384 sayılı Bakanlar Kurulu Kararnamesi ve eki 13.05.1993 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanmıştır. 08.01.1994 tarihli ve 94/5173 sayılı Bakanlar Kurulu Kararnamesi ile de tevkifat oranı %1'e indirilmiştir. 2926 sayılı Kanun ve kararnameler kapsamında konuyu değerlendiren Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu 4 Seri No.lu Uygulama Tebliği (Tebliğ) düzenlenerek 26.03.1994 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanmış ve 01.04.1994 tarihinden itibaren tarım sigortalılarının prim borçlarının teslim ettiği ürün bedellerinden tevkif suretiyle tahsili ile yersiz olarak alınan tutarların ilgililere geri verilmesine ilişkin usul ve esaslar belirlenmiştir. Tebliğin (B) bendinde tevkifat yapacak olanlar, (C) bendinde çiftçi primlerinin ürün bedellerinden tevkif suretiyle tahsiline ilişkin usul ve esaslar, (E) bendinde tevkifat tutarlarının Kurum hesaplarına yatırılması ve tevkifat bildirimlerinin verilmesi, (G) bendinde 2926 sayılı Kanun kapsamına girmeyenlerin durumu, (H) bendinde 2926 sayılı Kanun kapsamına giren ve prim borcu bulunmayan veya prim borcu taksitlendirilen çiftçilerin durumu ile ilgili düzenlemelere yer verilmiştir. Tebliğin (D) bendinde ise çiftçilerden ürün alımı sırasında tevkifat yapmak zorunda olan gerçek ve tüzel kişilerin söz konusu satın alma işlemleri nedeniyle mevzuat gereği düzenlemek zorunda oldukları belgelerin uygun bir yerine (gerek kendilerinde kalacak, gerek çiftçiye verecekleri örneklerde) çiftçinin ad ve soyadını, adresini, yaptıkları tevkifat tutarını, Bağ-Kur numarasını, bu numara yoksa veya bilinmiyorsa ayrıca çiftçinin baba adını, doğum tarihi ve yerini kaydetmek zorunda oldukları; çiftçilerin de Bağ-Kur primlerinin sattıkları ürün bedellerinden tevkif suretiyle ödendiğini ispatlayabilmelerinin kendilerine verilen belgeleri muhafaza etmelerine bağlı olduğu belirtilmiştir. Çiftçilerin sattıkları ürün bedellerinden prim borçlarına mahsuben yapılan tevkifatların, tevkifatın Kurum hesaplarına intikal etmesi koşuluyla tevkifatın gerçekleştiği tarih itibariyle cari ve geçmiş dönem prim borçları ile iadenin talep edileceği dönemin sonuna kadar tahakkuk ettirilecek prim borçlarına mahsup edileceği, Kurum hesaplarına intikal etmeyen tevkifatların mahsup işlemine esas alınmayacağı ise Tebliğin (F) bendinde düzenlenmiştir.

Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu 4 Seri No.lu Uygulama Tebliğinin "Prim Tevkifatı Nedeniyle Tescil ve Sigortalılığın Başlangıcı" kenar başlıklı (I) bendinde ise "2926 sayılı Kanun'un 2 inci maddesine göre sigortalı sayıldıkları halde, Kanunun 7 nci maddesinde öngörülen üç aylık süre içinde Kuruma kayıt ve tescilini yaptırmayan sigortalıların tescil işlemleri, Kanunun 9 uncu maddesine göre Kurumca re'sen yapılmakta ve sigortalıların hak ve yükümlülükleri de kayıt ve tescil edildikleri tarihi takip eden aybaşından itibaren başlamaktadır.

Ancak Kanunun 2 nci maddesine göre sigortalı olmaları gerektiği halde, Kuruma kayıt ve tescilleri yapılmamış çiftçilerin, tevkifatın yapıldığını gösteren belgeleri de eklemek suretiyle yazılı talepte bulunmaları halinde, söz konusu talepleri tescil için irade beyanı olarak değerlendirilecek ve tevkifat tutarının Kurum hesaplarına, bildirimin ise Kurum kayıtlarına intikal etmesi koşuluyla, sigortalılıkları tevkifatın yapıldığı tarihi takip eden aybaşı itibariyle başlatılacaktır.

Sigortalının bu yönde bir talebinin olmaması halinde, sigortalılık Kurumca re'sen tescil işleminin yapıldığı ayı takip eden aybaşından itibaren başlatılacaktır." yönünde düzenleme bulunmakta iken bu bent 21.03.2002 tarihli ve 24702 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 4 Seri No.lu Tebliğ ile yürürlükten kaldırılmış ise de daha sonra 22.05.2007 tarihli ve 26529 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 7 Seri No.lu Tebliğ ile yeniden düzenlenerek tekrar yürürlüğe konulmuştur.

Konu son olarak 01.03.2013 tarihli ve 28574 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak 01.04.2013 tarihinde yürürlüğe giren Tarımsal Faaliyette Bulunanların Prim Borçlarının Sattıkları Tarımsal Ürün Bedellerinden Kesinti Yapılmak Suretiyle Tahsil Edilmesine Daire Tebliğ ile düzenlenmiştir. Bu Tebliğin 14 üncü maddesi ile de yukarıda belirtilen 26.03.1994 tarihli Tebliğ yürürlükten kaldırılmıştır.

01.04.2013 tarihinde yürürlüğe giren Tebliğin 11 inci maddesinde de konu aynı şekilde düzenlenmiş ve 2926 sayılı Kanun'un 2 nci maddesine göre sigortalı sayıldıkları hâlde Kuruma kayıt ve tescilleri yapılmamış ve sattıkları ürün bedellerinden 01.04.1994 tarihinden itibaren kesinti yapılan tarımsal faaliyette bulunanların, kesintinin yapıldığını gösteren belgeleri de eklemek suretiyle Kuruma yazılı talepte bulunmaları hâlinde kesinti tutarının Kurum hesaplarına intikal etmesi şartıyla kesinti yapılan tarihi takip eden aybaşından itibaren 4 Seri No.lu 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu Uygulama Tebliği uyarınca sigortalılıklarının başlatılacağı belirtilmiştir.

Somut olayda dosya içinde bulunan 01.09.1994 tarihli dava dışı Ege Mar Gıda Turizm San. ve Tic. Ltd. Şti.ye ait müstahsil makbuzunda davacının teslim ettiği ürün bedelinden Bağ-Kur prim kesintisi yapıldığı görülmekte ise de prim kesintisinin Kurum hesaplarına aktarılmadığı anlaşılmakta olup bu durumda ürün tesliminin özel kuruluşlara yapılması hâlinde hak ve mükellefiyetin başlangıcı için bu tevkifatın Kurum hesabına intikal etmesinin zorunlu olması gerektiği dikkate alındığında Kurum hesabına intikal etmeyen kesintiye dayalı olarak davacının uyuşmazlık konusu dönemde sigortalılık tescilinin ve Tarım Bağ-Kur sigortalılık süresinin tespitine imkân bulunmamaktadır.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun yerleşmiş uygulaması da bu yönde olup nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 08.02.2017 tarihli ve 2016/10-1906 Esas, 2017/215 Karar, 18.01.2022 tarihli ve 2019/(21)10-594 Esas, 2022/9 Karar ile 31.05.2022 tarihli ve 2019/(21)10-596 Esas, 2022/793 Karar, 27.10.2022 tarihli ve 2020/10-607 Esas, 2022/1396 Karar sayılı kararlarında da aynı görüş benimsenmiştir.

Açıklanan nedenlerle direnme kararının usul ve yasaya uygun olduğu görüşünde olduğumdan sayın çoğunluğun aksi yöndeki görüşüne katılmıyorum.

Kaynak:https://www.hukukihaber.net/hukuk-genel-kurulunun-2022792-e-2023677-k-sayili-karari