ADALET HABERLERİ

ADALET HABERLERİ

Hukuk Genel Kurulu'nun 2022/78 E., 2023/1164 K. sayılı kararı

Hukuk Genel Kurulu'nun 2022/78 E., 2023/1164 K. sayılı kararı
3 Okunma

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 29.11.2023 tarihli, 2022/78 E., 2023/1164 K. sayılı kararı

T.C.

Yargıtay

Hukuk Genel Kurulu

2022/78 E., 2023/1164 K.

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi

SAYISI : 2011/6 E., 2015/73 K.

KARAR : Davanın kısmen kabulüne

TEMYİZ EDENLER : Davacı ..., Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı vekili,

Orman İdaresi vekili ile asli müdahil ...

ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 05.11.2010 tarihli ve

2010/13116 Esas, 2010/13723 Karar sayılı BOZMA kararı

1. Taraflar arasındaki kadastro tespitine itiraz davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Kadirli 1. Kadastro Mahkemesince verilen davacı Maliye Hazinesi ve Orman İdaresi yönünden davanın kabulüne, davacı ... ve müdahil ... yönünden davanın reddine dair 18.11.2015 tarihli ve 2011/6 Esas, 2015/73 Karar sayılı kararın davacı ..., Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı vekili, davacı ... Genel Müdürlüğüne izafeten Kadirli Orman İşletme Müdürlüğü vekili ve asli müdahil ... tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği düşünüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi

2. Davacı ... 17.08.1994 tarihli dava dilekçesinde; dava konusu parselde bulunan taşınmazın 190 m2’lik kısmını 30.12.1987 tarihli senetle ... ...’den, 500 m2’lik kısmını da 06.02.1986 tarihli senetle ... ...’den satın aldığını, tasarrufu ve zilyetliğinde olan arsanın vergisini de ödediğini, ancak kadastro çalışmaları sırasında arsanın ... ... ... adına tespitinin yapıldığını ileri sürerek yapılan tespitin iptali ile taşınmazın harici senetlerle satın aldığı toplam 690 m2’lik kısmının kendi adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

3. Davacı ... Genel Müdürlüğüne izafeten Kadirli Orman İşletme Müdürlüğü vekili 24.08.1994 tarihli dava dilekçesinde; dava konusu yerin devlet ormanı niteliğinde olduğunu, memleket haritasında da devlet ormanı olarak göründüğünü, devlet ormanlarının özel mülkiyete konu olamayacağı gibi zamanaşımı ile iktisap da edilemeyeceğini ileri sürerek davalı adına yapılan tespitin iptali ile dava konusu taşınmazın orman vasfıyla Hazine adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

4. Davaya müdahil olarak katılan ... 06.11.1995 tarihinde harçlandırdığı 09.10.1995 tarihli müdahale dilekçesinde; dava konusu parselin yıllardır murisi ... ... ...’nin zilyetliğinde bulunmasına rağmen, kadastro çalışmaları sırasında yanlışlıkla ... ... ... adına tespit edildiğini ileri sürerek müdahale talebinin kabulüne ve yapılan tespitin iptali ile taşınmazın murisi ... ... ... adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı

5. Davalıya gönderilen tebligatın ölü olduğu gerekçesiyle bilâ ikmal iade edilmesi üzerine, davalının mirasçılarına dava dilekçesi ekli usulüne uygun davetiye tebliğ edilmiş, ancak davalı mirasçıları cevap dilekçesi sunmamış, yargılamaya katılmamışlardır.

İlk Derece Mahkemesinin Birinci Kararı

6. Kadirli 2. Kadastro Mahkemesinin 07.02.1996 tarihli ve 1995/30 Esas, 1996/23 Karar sayılı kararı ile; yapılan keşif sonucu orman mühendislerinden oluşan üç kişilik bilirkişi heyetinin düzenlediği raporda nizalı yerin orman sayılmayan yerlerden olduğunun belirtildiği, davacı ...’nun taşınmazı asli müdahil ...’nin babası ve ağabeyinden satın aldığı ve satışın da kabul edildiği, mahalli bilirkişi tarafından dava konusu parselin ... ... ...’ye değil, ... ... ...’ye ait olduğunun bildirildiği gerekçesiyle davacı ... İşletme Müdürlüğünün davasının reddine, davacı ...’nun ve asli müdahil ...’nin davasının kabulü ile tespitin iptaline ve dava konusu 324 ada 2 No.lu parselin "arsa ve zeytin bahçesi" vasfı ile 7552 m2 olarak tamamı 775 pay kabul edilerek 71 payın ... ... oğlu ...’na, 176 payın ... kızı ... ... eşi ... ...’ye, 48’er paydan 480 payın ... ... evlatları ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... ...’ye, 12 payın ... kızı ... ... eşi ...’ye, 9’ar paydan 36 payın ... ... evlatları ... ..., ... ..., ... ... ve ... adlarına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.

Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı

7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ... İşletme Müdürlüğü vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

8. Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 29.06.1998 tarihli ve 1998/6266 Esas, 1998/6748 Karar sayılı kararı ile; hükme dayanak alınan bilirkişi raporunda yörede 1977 tarihinde bir tahdidin yapıldığı ancak ilan edilerek kesinleşmediğinin açıklandığı, mahkemece bu açıklama karşısında gerçekten yapılmış bir orman tahdidi varsa buna ait işe başlama, çalışma, işi bitirme askı ilan tutanakları ile haritasının dairesinden getirtilip dosyasına konulması, kesinleşip kesinleşmediğinin belirlenmesi, tahdidin kesinleştiğinin belirlenmesi hâlinde; keşfen orman mühendisi ve tapu fen memuru tarafından tahdit haritasının uygulanıp, taşınmazın konumunun duraksamaya yer vermeyecek biçimde gösterilmesi gerektiği, tahdidin kesinleşmediğinin belirlenmesi hâlinde ise; bu defa, memleket haritası, hava fotoğrafları ve amenajman planının orman mühendislerinden oluşturulacak kurul aracılığıyla uygulanıp, taşınmazın bu belgelerde konumunun ve niteliğinin ne gösterildiğinin saptanması ve haritasıyla irtibatlandırılması gerektiği, alınan bilirkişi raporunda açıklanan bu uygulamalar yetersiz olduğundan raporun hükme esas alınamayacağı, mahkemece değinilen bu yönler gözetilerek araştırma ve inceleme yapılması gerektiği gerekçesiyle karar bozulmuştur.

İlk Derece Mahkemesinin İkinci Kararı

9. Kadirli 2. Kadastro Mahkemesinin 23.01.2002 tarihli ve 2000/16 Esas, 2002/2 Karar sayılı kararı ile; Özel Dairenin bozma kararına uyulduktan sonra bozma kararı doğrultusunda getirtilen tahdit evraklarının incelenmesinde 1977 yılında yapılan tahdit işlemlerinin sonuçlanmadığı, 1994 yılında yapılan tahdit işlemlerinin ise 05.04.1996 tarihinde kesinleştiği, tahdit haritasında dava konusu yerin orman sınırları içerisinde olduğu, 2/B maddesinin uygulanması neticesinde hazine adına orman sınırları dışına çıkarıldığının anlaşıldığı, orman bilirkişisi tarafından düzenlenen raporda dava konusu taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olduğu belirtilmiş ise de, eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğraflarında çalılık alan içerisinde kaldığı, çevresinin orman olduğu ve orman bütünlüğünü bozucu mahiyette olduğu gözetilerek evveliyatının orman olduğunun kabul edildiği, orman niteliğini kaybetse bile zilyetlikle iktisabının mümkün olmadığı gerekçesiyle davacı ...'nun ve asli müdahil ...’nin davasının reddine, davacı ... İdaresinin davasının kabulü ile tespitin iptaline ve taşınmazın "orman" vasfıyla Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.

Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı

10. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ... vekili ve asli müdahil ... temyiz isteminde bulunmuştur.

11. Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 08.07.2004 tarihli ve 2004/7501 Esas, 2004/7750 Karar sayılı kararı ile; çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tespit tarihinden sonra 07.09.1994 tarihinde yapılan ve eldeki dava nedeniyle kesinleşmeyen orman kadastrosu ve 2/B uygulaması bulunduğu, mahkemenin terditli çözüm öneren bozma kararına uymasına rağmen, tahdit kesinleşmiş gibi hukuki sorunu kesinleşmeyen tahdide göre çözümleyip hüküm kurduğu, oysa somut olayda tahdidin kesinleştiğinden söz edilemeyeceği, bozmadan önce alınan bilirkişi kurulu raporu ile bozmadan sonra alınan raporlarda taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olduğunun belirlendiği ve raporların birbirini doğruladığı, tanık ve yerel bilirkişi anlatımlarından da açıkça anlaşılacağı üzere zilyetlikle edinme süresinin ve imar ihya olgusunun davacı ... ve müdahil davacı ... yararına fazlasıyla gerçekleştiği, öte yandan çekişmeli taşınmazın çevresinde bulunan komşu parsellerle ilgili açılan davada mahkemece Orman İdaresinin davasının reddedildiği ve taşınmazlar orman sayılmayan yerlerden olduğundan tespit gibi tescile karar verildiği, kararın onanıp kesinleştiği, bu durumda davacı ... müdahil davacı gerçek kişilerin lehinde olan tüm dosya kapsamı ve toplanan deliller çerçevesinde önceki kararda olduğu gibi, gerçek kişi ve asli müdahilin davalarının kabulüne, Orman İdaresinin davasının reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle karar bozulmuştur.

İlk Derece Mahkemesinin Üçüncü Kararı

12. Kadirli 2. Kadastro Mahkemesinin 09.03.2005 tarihli ve 2004/22 Esas, 2005/8 Karar sayılı kararı ile; Özel Dairenin bozma kararına uyulduktan sonra yapılan yargılama sonucu bozma kararında açıklanan gerekçe aynen tekrar edilmek suretiyle davacı ... İdaresinin davasının reddine, davacı ... ve asli müdahil ...’nin davasının kabulü ile, dava konusu parselin "tarla" vasfıyla 775 hisse kabul edilerek 71 hissenin ... ... oğlu ..., 176 hissesinin ... kızı ... ... eşi ... ..., 48’erden 480 hissenin ... ... evlatları ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... ..., 12 hissenin ... kızı ... ... eşi ..., 9’ardan 36 hissenin ... ... evlatları ... ..., ... ..., ... ... ve ... adlarına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.

Özel Dairenin Üçüncü Bozma Kararı

13. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ... İdaresi vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

14. Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 16.06.2005 tarihli ve 2005/4416 Esas, 2005/7934 Karar sayılı kararı ile; önceki bozma kararının maddi yanılgıya dayalı olduğu ve bu nitelikteki bozma kararına uyulmasının yararına bozma yapılan davacı gerçek kişiler yönünden usulî kazanılmış hak oluşturmayacağı, çekişmeli 324 ada 2 No.lu parselin orman olup olmadığı hususunda yapılan araştırmanın yeterli olmadığı ve bu hususta yeniden araştırma yapılması gerektiği, açıklanan nedenlerle mahkemece eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planının ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında serbest orman mühendisleri arasından seçilecek üç uzman orman yüksek mühendisi, bir ziraat mühendisi ve bir fen elemanı aracılığıyla yeniden yapılacak keşifte çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiğinin belirlenmesi; öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yok edilmiş olsa dahi salt orman toprağının orman sayılan yer olduğunun düşünülmesi; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenerek çekişmeli taşınmaz üzerindeki bitki örtüsünün keşif zaptına geçirilmesi, yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan kroki düzenlettirilip bilimsel verilere dayalı olarak taşınmazın eğiminin belirlenmesi ve yeterli rapor alınması, çekişmeli taşınmazın dört yönden fotoğrafları çekilerek dosya içerisine konulması, çekişmeli taşınmaza komşu olan 840 ada 95 No.lu parselin davalı olduğu aynı mahkemenin 1995/59 Esas sayılı dava dosyasının da birlikte incelenmesi ve oluşacak sonuç çerçevesinde karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle karar bozulmuştur.

İlk Derece Mahkemesinin Dördüncü Kararı

15. Kadirli Kadastro Mahkemesinin 20.12.2006 tarihli ve 2005/455 Esas, 2006/329 Karar sayılı kararı ile; Özel Dairenin bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucu bozma ilâmında belirtilen ve çekişmeli taşınmaza komşu olan 840 ada 95 No.lu parsele ilişkin davada mahkemece taşınmazın orman vasfıyla hazine adına tesciline karar verildiğini, dava konusu yerin dört yönden çekilmiş fotoğraflarının dosyaya konulduğu, Özel Dairenin bozma kararına uygun şekilde yapılan keşif ve alınan raporlara göre dava konusu taşınmazın orman vasfında olduğu gerekçesiyle davacı ... ve asli müdahil ... yönünden davanın reddine, davacı ... İdaresi yönünden ise davanın kabulü ile kadastro tespitinin iptaline ve dava konusu parselin "orman" vasfıyla Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.

Özel Dairenin Dördüncü Bozma Kararı

16. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ... vekili ve asli müdahil ... temyiz isteminde bulunmuştur.

17. Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 03.05.2010 tarihli ve 2010/5501 Esas, 2010/5771 Karar sayılı kararı ile; mahkeme kararı onanmış ise de; müdahil ...'nin karar düzeltme isteminde bulunması üzerine, Özel Dairenin 05.11.2010 tarihli ve 2010/13116 Esas, 2010/13723 Karar sayılı kararı ile karar düzeltme istemi kabul edilerek onama kararı kaldırılmış ve;

“…Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kadastro tespitine itiraza ilişkindir.

Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tespit tarihiden sonra 07.09.1994 tarihinde yapılıp eldeki dava nedeniyle kesinleşmeyen orman kadastrosu ve 2/B uygulaması bulunmaktadır.

Mahkemece bozma kararı sonrası yapılan keşifte dinlenen uzman bilirkişilerin taşınmazın orman sayılan yerlerden olduğuna ilişkin düzenledikleri raporu, taşınmazın konumu kadastro paftası ile orjinal renkli memleket haritası ölçekleri eşitlenip birbirleri üzerine aplike edilmeden memleket haritasının renksiz örneği üzerinde ve parsel bazında gösterildiğinden denetlenemediği gibi, yargılama sırasında yapılıp kesinleşmeyen orman kadastrosu ve 2/B madde uygulaması sırasında çekişmeli taşınmazın 2/B madde alanında bulunduğu, bu durumda davanın aynı zamanda 2/B madde uygulamasına itiraza da dönüştüğü ve bu tür davalarda Çevre ve Orman Bakanlığının da yasal hasım olduğu halde, ilgili Bakanlık davaya dahil edilmemiş ve taşınmazın 2/B madde koşullarını taşıyan yerlerden olup olmadığı da araştıılmamıştır.

Bu nedenle; mahkemece öncelikle Çevre ve Orman Bakanlığı davaya dahil edilerek, bu husumet yaygınlaştırılıp taraf teşkili sağlanmalı, bundan sonra eski tarihli orjinal renkli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman yüksek orman mühendisleri arasından seçilecek üç orman mühendisi ve bir fen elemanı aracılığıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 Sayılı Yasalar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 Sayılı Yasanın 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 Sayılı Yasanın 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; kesin ve gerçek eğimi belirlenmeli, orman kadastrosu kesinleşmediğine göre, fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulanacak kesinleşmemiş tahdit haritası ile irtibatlı, taşınmazın konumunu gösteren orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine ablike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri ayrı renklerle işaretli ve bilirkişilerin onayını taşıyan, duraksamaya yer vermeyecek nitelikte kroki düzenlettirilmeli; yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalıdır.

Yukarıda yapılacak araştırma sonucu taşınmazın orman sayılan yerlerden olduğu belirlendiği takdirde, bu kez taşınmazın 2/B madde koşullarını taşıyan yerlerden olup olmadığının araştırılması gerekir. Bu nedenle, uzman bilirkişilerin çekişmeli taşınmazın 31.12.1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak yitirip yitirmediği, ormancılık faaliyetleri ve ekonomisi yönünden orman kurulmasında yarar olup olmadığı, taşınmazın üzerinden insan elinin çekilmesi ve olduğu gibi bırakılması halinde yeniden orman haline dönüşüp dönüşmeyeceği, hangi doğal olaylar ve eylemler sonucu bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybettiğini yada etmediğini inceleyerek bu olguları tartışması ve taşınmazın hangi maddi ve bilimsel olgular sonucu nitelik kaybettiği sonucuna ulaştığının anılan raporlarında açıklamaları gerekir. Mahkemece bu yönler gözetilmeksizin yazılı biçimde hüküm kurulması isabetsiz ve Dairece hükmün onanması maddi yanılgı niteliğindedir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

İlk Derece Mahkemesinin Beşinci Kararı

18. Kadirli 1. Kadastro Mahkemesinin 18.11.2015 tarihli ve 2011/6 E., 2015/73 K. sayılı kararı ile; Özel Dairenin bozma kararına uyularak yapılan keşif sonucu orman bilirkişisi tarafından düzenlenen raporun gerekçeli, bilimsel verilere dayalı ve mahkemece de uygun bulunduğu, raporda dava konusu parselin evveliyatının fundalık ve maki formatında olduğunun, yapılan ölçüm neticesinde doğal eğiminin % 18 olduğunun belirtildiği, yasa gereği hava fotoğrafı ve memleket haritasında fundalık ve makilik alana isabet eden taşınmazların eğiminin % 12’nin üzerinde olması hâlinde orman sayılan yer olarak kabul edilmesi gerektiği, dava konusu çekişmeli taşınmazın da orman sayılan yerlerden olduğu, öte yandan çekişmeli taşınmaza komşu olan 840 ada 95 No.lu parselin de orman vasfıyla hükmen tescil edildiği, incelenen hava fotoğrafı ve memleket haritasında dava konusu parselin 31.12.1981 tarihinden önce orman niteliğini kaybettiği, orman bilirkişisinin raporunda belirtildiği üzere 2/B arazi vasıflarını taşıyan parselin 6831 sayılı Kanun’un 2/B maddesi uygulamasına uygun bulunduğu gerekçesiyle davacı Maliye Hazinesi ve Orman İdaresinin davasının kabulüne, davacı ... ve müdahil ...’nin davasının sübuta ermediğinden reddine, Osmaniye İli, Kadirli İlçesi, Dervişpaşa Mahallesi, Püsküllü Deresi Mevkiinde bulunan arsa ve zeytin bahçesi vasfındaki 7552 m2 yüzölçümündeki 324 ada 2 numaralı parselin tespitinin iptaline, aynı ada, parsel ve yüzölçümlü olarak 6831 sayılı Kanun’un 2/B maddesi gereğince Maliye Hazinesi adına tapuya kayıt ve tesciline, dava konusu parsel üzerindeki zeytin ağaçlarının ... oğlu ... ... ...’ye ait olduğunun tapu kütüğünün beyanlar hanesine şerh edilmesine karar verilmiştir.

Özel Dairenin Beşinci Kararı

19. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ..., Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı vekili, davacı ... Genel Müdürlüğüne izafeten Kadirli Orman İşletme Müdürlüğü vekili ve asli müdahil ... temyiz isteminde bulunmuştur.

20. Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 02.11.2021 tarihli ve 2021/13190 Esas, 2021/10834 Karar sayılı kararı ile; davanın esastan reddi veya kabulünü içeren bozmaya uyularak tesis olunan kararın önceki bozmayı ortadan kaldıracak şekilde yeniden bozulması üzerine alt mahkemece verilen kararın temyiz incelemesinin her hâlde Hukuk Genel Kurulunca yapılması gerektiği gerekçesiyle temyiz incelemesi yapılmak üzere dosya Hukuk Genel Kuruluna gönderilmiştir.

II. ÖZÜ

21. Davanın özü; mahkemece dava konusu taşınmazın orman niteliğinde olup olmadığının tespiti, yapılacak araştırma ve inceleme sonucu taşınmazın orman sayılan yerlerden olduğu belirlendiği takdirde, bu kez anılan parselin 6831 sayılı Kanun’un 2/B maddesinde düzenlenen koşulları taşıyan yerlerden olup olmadığının saptanması, buradan varılacak sonuca göre kadastro tespitinin iptali ile dava konusu parselin orman idaresi adına mı yoksa gerçek kişiler adına mı tapuya kayıt ve tesciline karar verileceği noktasında toplanmaktadır.

III. ÖN SORUN

22. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, işin esasının incelenmesine geçilmeden önce ilk derece mahkemesinin son kararına yönelik temyiz itirazlarını inceleme görevinin, Hukuk Genel Kuruluna mı yoksa Özel Daireye mi ait olduğu hususu ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.

23. Öncelikle belirtilmelidir ki; 17.04.2013 tarihli ve 6460 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 1 inci maddesiyle 18.06.1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (HUMK) 439 uncu maddesinin beşinci fıkrasından ve HUMK’nın 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun’un 16 ncı maddesi ile değiştirilmeden önceki 429 uncu maddesinin üçüncü fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen fıkra:

“Davanın esastan reddi veya kabulünü içeren bozmaya uyularak tesis olunan kararın önceki bozmayı ortadan kaldıracak şekilde yeniden bozulması üzerine alt mahkemece verilen kararın temyiz incelemesi, her hâlde Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca yapılır” hükmüne amirdir.

24. Anılan maddenin gerekçesinde ise “Madde ile, davanın esastan reddi veya kabulünü içeren kesin bozmaya uyularak tesis olunan kararların mevzuatta bir değişiklik olmadığı hâlde, önceki bozmayı ortadan kaldıracak şekilde yeniden bozulması üzerine ilk derece mahkemesince verilen hükmün temyiz incelemesinin Yargıtay’ın ilgili dairesi yerine Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca yapılması öngörülmektedir. “Kesin Bozma”, denetim mahkemelerinin yargılama hukukuna kazandırdığı bir kavramdır. Bu kavram, ilk derece mahkemelerinin davanın kabulüne ilişkin hükmünün reddedilmesini yahut davanın reddine ilişkin hükmünün kabul edilmesini öngören bozmaları içermektedir. Denetim mahkemesinin, aynı dava hakkında, verilerde değişme olmadan, birden fazla ve birbirine zıt kesin bozma kararı vermesi, başlı başına hukuk güvenliği sorununa işaret eder. İkinci kesin bozma kararı üzerine verilen ilk derece mahkemesi kararlarının temyiz incelemesinin, veriler değişmediği hâlde, birbirleriyle çelişen bozma kararlarını veren dairece değil, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca yapılması, hem sorunun doğasının, hem de adil yargılama hakkının bir gereğidir…” denilmektedir.

25. Yapılan bu değişiklikle kanun koyucu tarafından Hukuk Genel Kuruluna yeni bir görev verilmiş; davanın esastan reddi veya kabulünü içeren bozmaya uyularak tesis olunan kararın önceki bozmayı ortadan kaldıracak şekilde yeniden bozulması üzerine ilk derece mahkemesince verilen kararın temyiz incelemesinin Yargıtay Hukuk Genel Kurulunda yapılması öngörülmüştür (Hukuk Genel Kurulunun 02.07.2019 tarihli ve 2017/16-3073 Esas, 2019/844 Karar sayılı kararı).

26. Hukuk Genel Kurulunun görevi, davanın esastan reddini veya kabulünü içeren bozmaya uyularak tesis olunan kararlarla sınırlı bulunmaktadır.

27. Bu nedenle “nihai karar” kavramı üzerinde durulmasında yarar vardır.

28. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 294/1 inci maddesinde mahkemelerin usule veya esasa ilişkin bir nihaî kararla davayı sona erdireceği belirtilmektedir. Bilindiği gibi, hâkimin davadan el çekmesini gerektiren, davayı sonuçlandıran kararlarına nihaî kararlar denilmektedir. Başka bir şekilde ifade etmek gerekir ise nihaî karar (son karar); bir anlaşmazlığı sonuca bağlayan, ancak istinaf ve temyiz yoluna başvurma olanağı bulunan yargı kararlarıdır (Türk Hukuk Lûgatı, Türk Hukuk Kurumu, Cilt I, Ankara 2021, s. 661-662).

29. Nihaî kararlar, usule ilişkin nihaî kararlar veya esasa ilişkin nihaî kararlar (hükümler) olmak üzere ikiye ayrılır. Uyuşmazlığı esastan çözmemekle birlikte, davaya görülmekte olan mahkemede son veren kararlar usule ilişkin nihaî karar olarak nitelendirilir. Usule ilişkin nihaî kararlar davanın esasına yönelik olmadığından maddi anlamda kesinleşmeye elverişli değildirler. Bu karar şeklî anlamda kesinleşmiş olsa bile, maddî anlamda kesinleşmeye elverişli olmadığından, söz konusu eksiklikleri gidererek aynı tarafların aynı konuda ve aynı sebeplere dayanarak yeniden bir dava açması mümkündür (Pekcanıtez .../Özekes .../Akkan Mine/Korkmaz Taş Hülya.: Medenî Usûl Hukuku, İstanbul, Mart 2017, C. III, s. 1973-1974). Mahkemece verilen görevsizlik, yetkisizlik, davanın açılmamış sayılmasına ilişkin kararlar usule ilişkin nihaî kararlar olduğu gibi, dava şartı yokluğu nedeni ile verilen usulden ret kararları (HMK md.115/2) da, usule ilişkin nihaî kararlardır.

30. Esasa ilişkin nihaî kararlar (hüküm) ise, hâkimin maddi hukuk kurallarını uygulayarak uyuşmazlığın esasını inceleyerek verdiği kararlardır (HMK md. 294/1). Yani davada ileri sürülen taleplerin maddi hukuk açısından incelenerek esas bakımından kabul veya reddine ya da kısmen kabul ve kısmen reddine ilişkin kararlardır. Esasa ilişkin nihaî karar ile taraflar arasındaki uyuşmazlık esastan sona erer ve hüküm kesinleşince (kesin hüküm ortaya çıkınca), artık o dava konusu uyuşmazlık hakkında, aynı taraflar arasında, aynı dava sebebine dayanarak yeni bir dava açılamaz; açılırsa, kesin hükümden dolayı reddedilir.

31. Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 04.10.2023 tarihli ve 2022/1-474 Esas, 2023/878 Karar; 14.06.2023 tarihli ve 2021/12-993 Esas, 2023/616 Karar; 29.03.2023 tarihli ve 2022/(23)6-686 Esas, 2023/273 Karar ile 18.10.2022 tarihli ve 2020/(15)6-461 Esas, 2022/1301 Karar sayılı kararlarında da aynen benimsenmiştir.

32. Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; mahkemece Özel Dairenin dava konusu parselle ilgili orman araştırması yapılmasına yönelik birinci bozma kararına uyularak davacı ... ve asli müdahil ... yönünden davanın reddine, davacı ... İdaresinin davasının ise kabulüne dair verilen ikinci karar, temyiz üzerine Özel Dairece 08.07.2004 tarihli karar ile, mahkemece gerçek kişi ve asli müdahilin davalarının kabulüne, Orman İdaresinin davasının reddine karar verilmesi gerektiği belirtilerek ikinci kez bozulmuştur.

33. Mahkemece Özel Dairenin bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucu davacı ... İdaresinin davasının reddine, davacı ... ve asli müdahil ...’nin davasının kabulüne dair verilen üçüncü karar davacı ... İdaresi vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece, önceki bozma kararının maddi yanılgıya dayalı olduğu ve usulî kazanılmış hak oluşturmayacağı, mahkemece dava konusu parselin orman olup olmadığı hususunda yapılan araştırmanın yeterli olmadığı ve orman yönünden yeniden araştırma ve inceleme yapılması gerektiği belirtilerek araştırmaya yönelik olarak bozulmuştur.

34. Mahkemece Özel Dairenin üçüncü bozma kararına uyularak davacı ... İdaresinin davasının kabulüne, davacı ... ve asli müdahil ...’nin davasının reddine dair verilen dördüncü karar davacı ... vekili ve asli müdahil ... tarafından temyiz edilmekle Özel Dairece ilk olarak onanmış, asli müdahil ...'nin karar düzeltme istemi üzerine ise mahkemece öncelikle Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının davaya dâhil edilmesi suretiyle husumetin yaygınlaştırılıp taraf teşkili sağlanması, sonrasında yapılacak araştırma ve inceleme ile taşınmazın orman sayılan yerlerden olup olmadığının belirlenmesi, orman sayılan yerlerden olduğu tespit edildiği takdirde bu defa anılan parselin 6831 sayılı Kanun'un 2/B maddesinde düzenlenen koşulları taşıyıp taşımadığının araştırılması için dördüncü kez bozulmuş, mahkemece bozma kararına uyularak davacı Maliye Hazinesi ve Orman İdaresinin davasının kabulüne, davacı ... ve asli müdahil ...’nin davasının reddine karar verilmiş; verilen karar davacı ..., Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı vekili, davacı ... Genel Müdürlüğüne izafeten Kadirli Orman İşletme Müdürlüğü vekili ve asli müdahil ... tarafından temyiz edilmiştir.

35. Yukarıda da belirtildiği üzere 6460 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 1 inci maddesiyle usul yasalarına eklenen fıkra uyarınca davanın esastan reddi veya kabulünü içeren bozmaya uyularak tesis olunan kararın önceki bozmayı ortadan kaldıracak şekilde yeniden bozulması üzerine mahkemece verilen kararın temyiz incelemesi Hukuk Genel Kurulunca yapılacaktır. Değişiklik gerekçesinden de anlaşılacağı üzere Hukuk Genel Kurulunca inceleme yapılabilmesi için; davanın esastan reddi veya kabulünü içeren kesin bozmaya uyularak tesis olunan kararların, mevzuatta bir değişiklik olmadığı hâlde, önceki bozma kararını ortadan kaldıracak şekilde yeniden bozulması durumunun söz konusu olması gereklidir.

36. Öte yandan madde gerekçesinde “kesin bozma” kavramından kanun koyucunun neyi kastettiği açıklanmış; bu kavramın “ilk derece mahkemelerinin davanın kabulüne ilişkin hükmünün reddedilmesini yahut davanın reddine ilişkin hükmünün kabul edilmesini ön gören bozma” olduğu belirtilmiştir. Aksi hâlde maddenin farklı şekilde yorumlanması, Yargıtay dairelerinin ilk derece mahkemesini araştırmaya yönelten birden fazla bozma kararı verdiği tüm durumlarda temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulunca yapılacağı sonucunu doğurur ki bu da HUMK’nın 429/4 üncü maddesinin ruhuna aykırıdır.

37. Netice itibariyle eldeki davada, Özel Dairece verilen üçüncü ve dördüncü bozma kararları araştırmaya yönelik olup kesin bozma niteliğinde olmadığı gibi birbirleriyle çelişen iki ayrı bozma kararı da bulunmamaktadır. Somut olayda HUMK’nın 429/4 üncü maddesinde düzenlenen koşullar gerçekleşmediğinden, mahkemece Özel Dairenin dördüncü bozma kararına uyularak verilen son kararın temyiz incelemesini yapma görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye aittir.

38. Hâl böyle olunca mahkemece verilen kararın temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gereklidir.

IV. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı ..., Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı vekili, davacı ... Genel Müdürlüğüne izafeten Kadirli Orman İşletme Müdürlüğü vekili ve asli müdahil ...'nin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 8. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,

29.11.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Kaynak:https://www.hukukihaber.net/hukuk-genel-kurulunun-202278-e-20231164-k-sayili-karari