Hukuk Genel Kurulu'nun 2022/764 E., 2023/532 K. sayılı kararı
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 31.05.2023 tarihli, 2022/764 E., 2023/532 K. sayılı kararı
T.C.
Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu
2022/764 E., 2023/532 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/291 E., 2022/610 K.
KARAR : İstinaf taleplerinin kısmen kabulüne
Taraflar arasındaki boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, taraf vekillerinin istinaf taleplerinin kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılıp düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davacı kadın vekilince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; eşlerin amca çocukları olduğunu, 28.10.1992 tarihinde evlendiklerini, ortak bir çocuklarının bulunduğunu, kadın eşin evlendikten sonra dokuz yıl boyunca kayınvalidesi ve kayınbabası ile beraber yaşadığını, bu süreçte kayınvalidesi ve kayınbabasının tüm hizmetlerini gördüğünü, daha sonra Çankırı'da ayrı eve çıktıklarını, taşındıktan sonra da davalı tarafın ailesinin kış dönemlerinde müvekkilinin evlerinde kaldığını, davalının anne ve babasının ihtiyaçlarını müvekkilinin yerine getirdiğini, müvekkilinin davalının işlerinde çalışarak sürekli yardım ettiğini, evliliğin ilk gününden itibaren davalının müvekkiline karşı tutum ve davranışlarının değiştiğini, hakaretler ettiğini, kadın olarak görmediğini ve fiziksel şiddet uyguladığını, bir kadın olarak müvekkilini beğenmediğini, sevgi ve saygı göstermediğini, ailesini önemsemeyerek sürekli evden kovduğunu, tehdit ettiğini, müvekkilinin ve kızının maddi ihtiyaçlarını karşılamadığını, ortak çocukları olan ...'ye "ben annenden ayrılırsam başkasıyla evlenirsem benimle kalır mısın?" diye soru sorduğunu, evden kovduktan sonra üç gün içinde kapının kilidini değiştirerek ortak konuta dönmesini engellediğini, evlilikte kusurlu olduğunu, müvekkiline ziynet olarak takılan üç adet 33'er gram 24 ayar bilezik, dokuz adet küçük altın, iki adet zincirli küpenin davalı tarafça zorla alındığını, müvekkilinin ev hanımı olup bir gelirinin bulunmadığını, boşanmaya sebep olan tarafın davalı olduğunu, evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını ileri sürerek tarafların boşanmalarına, kadın eş yararına aylık 750,00 TL tedbir nafakasına, boşanmadan sonra yoksulluk nafakası olarak devamı ile 100.000,00 TL maddi ve 100.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığını, müvekkilinin evlilik birliğinin sorumluluklarını yerine getirdiğini, almış olduğu evi davacının üzerine yaptığını, kızına her türlü imkânı tanıdığını, ikinci çocuklarının olmasını çok istediğini, bunun için eşlerin tedavi gördüğünü, davacının son dört beş yıldır müvekkilini istemediğini, bir keresinde müvekkilinin eve geldiğinde davacının kapı dürbününe baktıktan sonra kapıyı geç açtığını, müvekkilinin içeri girdiğinde iki çatal ve sair kahvaltı malzemesi ile pastaneden yeni alınmış börek ve poğaça gördüğünü, müvekkilinin kapının neden geç açıldığı ve o saatte bu malzemelerin nereden geldiğini sorması karşısında davacının cevap vermediğini ve tartışma çıktığını, tartışmanın büyümemesi için müvekkilinin evden ayrıldığını, müvekkilinin davacıyı evden kovmadığını, davacının eve dönmesi için yaptığı çabalara rağmen eve dönmediğini, taraflar arasındaki fiili ayrılığın meydana gelmesinde müvekkilinin kusurunun bulunmadığını, eşini sevdiğini ve birlikte yaşama arzusunda olduğunu, evlilik birliğine ilişkin sorumluluklarını yerine getirmemek maksatlı evi terk eden yanın davacı olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 11.09.2018 tarihli ve 2017/253 Esas, 2018/929 Karar sayılı kararıyla; davacı tarafından belirtilen iddiaların tanık beyanları ile doğrulandığı, davacı kadının güven sarsıcı hareketlerinin olduğu, davalı erkeğin ise davacı kadına fiziksel şiddet uyguladığı, hakaret ve küfür ettiği, “eve gelmesin onu öldürürüm dediği”, evin zorunlu ihtiyaçlarını karşılamadığı ve onu evden kovduğu, bu nedenlerle boşanmaya sebep olan olaylarda davalı erkek eşin ağır kusurlu olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile tarafların boşanmalarına, davacı kadın yararına aylık 200,00 TL tedbir-300,00 TL yoksulluk nafakası ile 6.000,00 TL maddi ve 8.000,00 TL manevi tazminata, davacının ziynet alacağı yönündeki talebinin kısmen kabulü ile 22 ayar 7 adet çeyrek altın 1.649,20 TL değerinde, 22 ayar 36 gr 2 adet bilezik 4.795,20 TL değerinde, 22 ayar 1 adet çeyrek altınlı zincirli küpe 732,60 TL değerindeki toplam 7.177,00 TL ziynetlerin bedelinin 500,00 TL'sinin dava tarihi olan 06.06.2017 tarihinden, kalan 6.677,00 TL'sinin ise ıslah tarihi olan 17.07.2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 09.06.2021 tarihli ve 2018/3481 Esas, 2021/1077 Karar sayılı kararı ile; tarafların boşanmaya neden olan olaylardaki kusur dereceleri, tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, paranın alım gücü, evliliğin süresi, beklenen menfaatlerin kapsamı ve hakkaniyet ilkesi birlikte değerlendirildiğinde, takdir edilen tazminat miktarlarının az olduğu, tarafların yapılan sosyal ve ekonomik durum araştırmalarına, bu konudaki tanık beyanlarına ve tarafların SGK kayıtlarına göre, davacı kadının Çankırı'da bir adet evinin bulunduğu ve bu evden aylık 500,00 TL kira geliri elde ettiği, hâli hazırda asgari ücret düzeyinde gelir getiren bir işte çalıştığı, buna karşılık davalının ise kamyon şoförü olduğu, bir adet arsa ve köyde evinin bulunduğu, kirada oturduğu, dava sırasında ateşli silahla yaralanması sebebiyle bir süre iş gücü kaybı yaşadığı, bu sebeple davacı yararına yoksulluk nafakasına hükmedilmesinin doğru görülmediği, davacı kadının dava konusu ziynet eşyasının götürülmesine engel olunduğu ve zorla elinden alındığı, daha önceden götürme fırsatı elde edemediğini ispat edemediği, bu sebeplerle tarafların bu yönlere ilişkin istinaf taleplerinin kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının bu yönlerden kaldırılmasına, kadın yararına 15.000,00 TL maddi ve 10.000,00 TL manevi tazminata, davacının yoksulluk nafakası talebi ile ziynet eşyası alacağı davasının reddine, tarafların sair istinaf taleplerinin ise esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince temyiz isteminde bulunulmuştur.
2. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
“…1-Davacı kadının, ziynet alacağı davasının reddine yönelik temyiz dilekçesinin incelenmesinde;
6100 sayılı HMK'nın 362. maddesinin 1. fıkrasının b bendi uyarınca "Miktar veya değeri kırk bin Türk Lirasını (bu tutar dahil) geçmeyen davalara ilişkin kararlar" temyiz edilemez. 02.12.2016 tarihli 6763 sayılı Kanun'un 44. maddesi ile de 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na eklenen ek madde 1 uyarınca temyiz, parasal sınırlarının (HMK m. 341, 362) Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 298. maddesine göre her yıl tespit ve ilan edilecek yeniden değerleme oranında artırılması öngörülmüştür. Karar tarihi itibariyle bu miktar ''78.630 TL." olarak belirlenmiştir.
Reddedilen ziynet alacağının miktarı 7.757,50 TL olup karar tarihindeki temyiz inceleme kesinlik sınırını aşmadığından, bölge adliye mahkemesi kararı 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun madde 362/1-a bendine göre kesin niteliktedir. Açıklanan sebeple davacı kadının temyiz dilekçesinin ziynet alacağı davası yönünden reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Davacı kadının diğer temyiz itirazlarıyla davalı erkeğin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
a-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı erkeğin tüm, davacı kadının ise aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
b- İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda kadın yararına yoksulluk nafakasına hükmolunmuş, hükmün taraflarca istinaf edilmesi üzerine erkeğin yoksulluk nafakasına yönelik istinaf talebinin kabulüyle davacı kadının asgari ücret düzeyindeki gelirinin kendisini yoksulluktan kurtaracağı gerekçesiyle yoksulluk nafakası talebinin reddine karar verilmiştir. Boşanan eş yararına yoksulluk nafakasına hükmedebilmek için, nafaka talep eden eşin boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek olması gerekir (TMK m. 175). Davacı kadın hakkında yapılan ekonomik sosyal durum araştırmasına göre davacı kadın asgari ücret seviyesinde gelir elde etmekte ise de, asgari ücret seviyesindeki gelir kişiyi yoksulluktan kurtarmaz (YHGK 2009/3-165-186). Tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre, davacı kadının boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceği açıktır. O halde, davacı kadın yararına geçimi için uygun miktarda yoksulluk nafakası takdiri gerekirken, yazılı gerekçe ile yoksulluk nafakası talebinin reddi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; önceki karar gerekçesi genişletilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davacı vekilince temyiz isteminde bulunulmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; yoksulluk nafakasın koşullarının oluştuğunu ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumlarına göre davacı kadın eş yararına Türk Medeni Kanunu’nun 175 inci maddesinde yer alan yoksulluk nafakası koşullarının oluşup oluşmadığı, burada varılacak sonuca göre davacı kadın eş yararına yoksulluk nafakasına hükmedilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 175 inci maddesi.
2. Değerlendirme
1. Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle konuyla ilgili kavramların irdelenmesinde yarar bulunmaktadır.
2. Türk Medeni Kanunu’nun “Yoksulluk nafakası” başlıklı 175 inci maddesinde “Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz” düzenlemesi mevcuttur.
3. Yukarıda anılan maddede geçen “yoksulluğa düşecek” kavramından ne anlaşılması gerektiği konusunda yasal bir tanımlama olmaması karşısında bu husus uygulamada kurallara bağlanmıştır. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1998 tarihli ve 1998/2-656 Esas, 1998/688 Karar; 16.05.2007 tarihli ve 2007/2-275 Esas, 2007/275 Karar ve 20.06.2019 tarihli ve 2017/2-2424 Esas, 2019/751 Karar sayılı kararlarında; “yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür, eğitim” gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanların “yoksul” kabul edilmesi gerektiği benimsenmiştir. Başka bir ifadeyle, geçimini kendi malî kaynakları ve çalışma gücüyle sağlama imkânından yoksun olan taraf diğer koşulları da varsa yoksulluk nafakası talep edebilecektir.
4. Evlilik birliğinde eşler arasında geçerli olan dayanışma ve yardımlaşma yükümlülüğünün, evlilik birliğinin sona ermesinden sonra da kısmen devamı niteliğinde olan yoksulluk nafakasının özünde, sosyal ve ahlâki düşünceler yer almaktadır. Yoksulluk nafakası, bir bakıma evlilik birliği devam ettiği sürece söz konusu olan karşılıklı bakım ve geçindirme ödevinin devam ettirilmesi anlamını taşımaktadır (Turgut, Akıntürk/Derya Ateş Aile Hukuku, C. 2, ... 2019, s. 302).
5. Yoksulluk nafakasıyla, boşanma sonucunda yoksulluk içine düşen eşin asgari yaşam gereksinimlerinin karşılanması düşünüldüğünden, yoksulluk nafakasının amacı hiçbir zaman nafaka alacaklısını zenginleştirmek olamaz. Yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesi için nafaka talep eden eşin boşanma nedeniyle yoksulluğa düşecek olmasının yanı sıra, nafaka talep edilen eşin de nafaka ödeyebilecek ekonomik gücünün bulunması gerekmektedir. Bu açıdan bakıldığında, yoksulluk nafakasının sosyal ve ahlâki düşüncelere dayanması özelliği, sadece nafaka talep eden tarafa nafaka verilmesinde değil, aynı zamanda nafaka talep edilen tarafın nafaka ödeyebilecek ekonomik gücünün bulunması koşulunda da kendisini göstermektedir. Dolayısıyla boşanmadan sonra yoksulluğa düşecek olan tarafı koruma amacını taşıyan yoksulluk nafakası, hiçbir surette nafaka yükümlüsüne yükletilen bir ceza veya tazminat niteliğinde olmamalıdır.
6. Eldeki davada; tarafların 28.10.1992 tarihinde evlendikleri, ortak bir çocuklarının bulunduğu, boşanmaya neden olan olaylarda davalı erkeğin ağır kusurlu olduğu, mahkemece davacı kadını yararına aylık 200,00 TL tedbir-300,00 TL yoksulluk nafakasına hükmedildiği, hükmün taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine bölge adliye mahkemesince yoksulluk nafakası isteme koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle erkeğin yoksulluk nafakasına yönelik istinaf talebinin kabulü ile yoksulluk nafakasının reddine karar verildiği, hükmün taraf vekillerince temyizi üzerine, Özel Dairece davacı tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre davacı kadının boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceği açık olduğu, kadın yararına uygun miktarda yoksulluk nafakasına hükmedilmesi gerektiği belirtilerek kararın bozulduğu anlaşılmaktadır.
7. Dosya kapsamı itibari ile tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına ilişkin bilgiler ve toplanan tüm deliller incelendiğinde; davacı kadının asgari ücret düzeyinde gelirinin olduğu, bir adet evinin ve aylık 500,00 TL kira gelirinin bulunduğu, buna karşılık davalı erkeğin ise kamyon şoförü olduğu, bir adet arsa ve köyde evinin bulunduğu, dava sırasında kadının duygusal ilişki yaşadığı ileri sürülen üçüncü kişi tarafından ateşli silahla yaralandığı ve geçici iş gücü kaybı yaşadığı, davacı kadının sürekli ve düzenli geliri olduğu tespit edildiğinden boşanma sebebiyle yoksulluğa düşmeyeceği anlaşıldığından davacı kadın yararına TMK’nın 175 inci maddesinde düzenlenen yoksulluk nafakası isteme koşullarının oluşmadığı sonucuna varılmıştır.
8. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek olan tarafa geçimi için karşı tarafın mali gücü oranında hükmedilen bir nafaka olup tarafların evlilik süresi ve bu süre içerisinde ulaştıkları yaşam düzeyi, paranın alım gücü ve günün ekonomik koşulları gözetildiğinde, kadının asgari ücret düzeyinde ücret almasının boşanma yüzünden kendisini yoksulluktan kurtarmaya yetmeyeceği, kadın yararına yoksulluk nafakası isteme koşullarının oluştuğu, bu nedenle direnme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
9. O hâlde, usul ve yasaya uygun direnme kararı onanmalıdır.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin yoksulluk nafakasına ilişkin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA,
Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına,
Dosyanın 6100 sayılı Kanun'un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine,31.05.2023 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.