ADALET HABERLERİ

ADALET HABERLERİ

Hukuk Genel Kurulu'nun 2022/716 E., 2023/603 K. sayılı kararı

Hukuk Genel Kurulu'nun 2022/716 E., 2023/603 K. sayılı kararı
1 Okunma

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 07.06.2023 tarihli, 2022/716 E., 2023/603 K. sayılı kararı

T.C.

Yargıtay

Hukuk Genel Kurulu

2022/716 E., 2023/603 K.

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

SAYISI : 2022/2 E., 2022/106 K.

KARAR : Davanın kısmen kabulüne

Taraflar arasındaki işçilik alacağı davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesinin verdiği karar davalı vekilinin temyizi nedeniyle Yargıtay 9. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucu bozulmuş, İlk Derece Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne ve temyiz incelemesi sırasında duruşmanın düzenlendiği 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 369 uncu maddesinin direnme kararının temyizini kapsamadığı, direnmenin düzenlendiği aynı Kanun’un 373 üncü maddesinde ise duruşmaya yer verilmediği gözetildiğinde direnme kararlarının temyiz incelemesinde duruşma yapılamayacağı kabul edilerek davalı vekilinin duruşma isteğinin reddine karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalının Suudi Arabistan’da bulunan işyerinde saha formeni olarak 08.09.2008-12.03.2013 tarihleri arası net 8.250,00 SAR ücret karşılığı haftanın 7 günü 07.00-22.00 saatleri arasında çalıştığını, dini bayramlar dışında kalan tüm ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalışmasına devam eden müvekkilinin iş sözleşmesinin işveren tarafından haksız olarak feshedildiğini, pasaportunun verilmesi karşılığında tüm alacaklarını aldığına ilişkin ibra belgesi imzalatıldığını ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatları ile bir kısım işçilik alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının 06.01.2009-13.10.2009 tarihleri arasında Cezayir’deki şantiyede geçen çalışmasına ilişkin taleplerinin zamanaşımına uğradığını, Suudi Arabistan’da geçen çalışmaları yönünden ise yabancılık unsuru söz konusu olduğundan 5718 sayılı Kanun gereğince mutad işyeri hukuku olan Suudi Arabistan Hukukunun uygulanması gerektiğini, ayrıca davacının işvereninin müvekkili şirket olmadığını, davacının 10.11.2013 tarihinde ailevi sebeplerden dolayı işten ayrılmak istediğini bildirmesi üzerine 10 günlük Mayıs ayı ücreti ile yıllık izin ücreti ödenerek 11.05.2011 tarihinde çıkış işlemlerinin yapıldığını, davacının tüm ücretlerinin banka hesabına ödendiğini, çöl sıcaklarının yaşandığı Suudi Arabistan'da iddia edilen saatler arasında çalışma imkansız olduğu gibi Cuma günleri de ülkede çalışmanın yasak olduğunu, Suudi Arabistan'ın milli günlerinde çalışma yapılmadığını, ayrıca fazla çalışma ile ulusal bayram ve genel tatil ücret alacaklarının zamanaşımına uğradığını belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 21.12.2018 tarihli ve 2016/366 Esas, 2018/843 Karar sayılı kararı ile davacının 17.01.2009-13.10.2009 tarihleri arası 8 ay 27 gün, 13.11.2009-30.03.2010 tarihleri arası 4 ay 18 gün, 01.06.2010-12.03.2013 tarihleri arası 2 yıl 9 ay 12 gün olmak üzere toplam 3 yıl 10 ay 27 gün davalıya ait işyerinde çalıştığı, iş sözleşmesinin işveren tarafından haksız olarak feshedildiği, 27.11.2017 tarihli bilirkişi raporunun denetime elverişli ve dosya kapsamına uygun olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 25.05.2021 tarihli ve 2019/2459 Esas, 2021/1422 Karar sayılı kararı ile dosya kapsamına göre iş sözleşmesinin işverence feshedildiğinin sabit olduğu, davacının ücretlerinin eksiksiz ödendiğinin işverence ispatlanamadığı, ilk derece mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönden hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile "...1-Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, taraflar arasındaki sözleşmeye, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2-Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.

Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların, tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.

İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille yapılabilir. Bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda, işçinin bordroda belirtilenden daha fazla çalışmayı yazılı belge ile kanıtlaması gerekir. İşçiye bordro imzalatılmadığı halde, fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda ise işçinin ihtirazi kayıt ileri sürmesi beklenemeyeceğinden, ödenenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının her türlü delil ile ispatı mümkündür.

Fazla çalışmanın yazılı delil ya da tanıkla ispatı imkan dahilindedir. İşyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemez.

Aynı ispat kuralları hafta tatili ve ulusal bayram ve genel tatil ücret alacakları için de geçerlidir.

Çalışma sürelerinin ispatı noktasında işverene karşı dava açan tanıkların beyanlarına ihtiyatla yaklaşılması gerekir. Fazla çalışma, hafta ve genel tatili alacaklarının ispatında salt husumetli tanık beyanlarıyla sonuca gidilemez. Bununla birlikte yan delil ya da olgularla desteklenen husumetli tanık beyanlarına itibar edilmelidir. Bu çerçevede; işin ve işyerinin özellikleri, davalı tanıklarının anlatımları, iş müfettişinin düzenlediği tutanak veya raporlar ve aynı çalışma dönemi ile ilgili olarak söz konusu alacakların varlığına ilişkin kesinleşmiş mahkeme kararları gibi hususlar yan delil ya da olgular olarak değerlendirilebilir.

Somut olayda, dava konusu hafta tatili ve fazla mesai alacakları davacının haftanın 4 günü 07.00-17.00 saatleri arası 1 saat ara dinlenme ile haftanın 3 günü ise 07.00-22.00 saatleri arası 4,5 saat ara dinlenme ile haftalık ortalama 15 saat fazla mesai yaptığı ve tüm hafta tatillerinde çalıştığı kabul edilerek hesaplanmıştır.

Hafta tatili ve fazla çalışmanın ispatı konusunda, dosya içerisinde, işyerindeki çalışma düzenini gösterir işyeri kayıtlarının bulunmadığı ve davacının hafta tatili ve fazla çalışmalarının tanık beyanlarına göre tespit edildiği görülmüştür. Dosya kapsamında dinlenen taraf tanık beyanları, yapılan işin niteliği ve özellikle davacı tanığı R. Mintaç’ın 11.07.2016 tarihinde talimat yoluyla dinlendiği sırada; “işyerinde cuma günleri çalışılmadığı, diğer günler 08.00-17.00 saatleri arasında çalışıldığına” dair beyanları birlikte değerlendirildiğinde davacının hafta tatili çalışmasının ispat edilemediği, fazla mesaisinin ise haftanın 6 günü 08.00-17.00 saatleri arası 1 saat ara dinlenme ile sınırlı olarak ispatladığı gözetilmeksizin yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.

Anılan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme sonucunda İlk Derece Mahkemesince yazılı şekilde hüküm tesisi ve bu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddi kararı hatalı olup bozmayı gerektirmiştir..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. İlk Derece Mahkemesince Verilen Direnme Kararı

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacı tanığı ...'ın 11.07.2016 tarihinde talimat yoluyla alınan beyanında kendi çalışma düzeniyle ilgili beyanda bulunduğu, davacı vekilinin 17.11.2016 tarihli duruşmada davacının çalışma düzeniyle ilgili tanığın yeniden beyanının alınması için talimat yazılmasını talep etmesi üzerine yazılan talimat ile 05.01.2017 tarihinde yeniden dinlenen tanığın davacının çalışma saatlerinin farklı olduğunu, haftanın 7 günü 08:00- 22:00 saatleri arasında çalıştığını beyan ettiği, bozma kararında belirtilen çalışma düzeninin tanığın kendi çalışma düzenine ilişkin olduğu gerekçesiyle önceki hükümde direnilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Direnme kararına karşı süresi içinde davalı vekilince temyiz isteminde bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı vekili, bilirkişi tarafından tanzim edilen raporda davalı tanıklarının beyanları dikkate alınmayarak salt davacı tanıklarının çelişkili beyanları doğrultusunda hesaplama yapılarak kabul kararı verilmesinin hatalı olduğunu, karineye dayalı makul indirimin %30’dan fazla olması gerektiğini ileri sürerek direnme kararının bozulmasını talep etmiştir.

C. Uyuşmazlık

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalının yurtdışındaki şantiyesinde saha formeni olarak çalışan davacının dinlenen taraf tanık beyanları ve yapılan işin niteliği birlikte değerlendirildiğinde hafta tatili çalışmasının ispatlanıp ispatlanmadığı, fazla çalışmasının ise bilirkişi raporunda belirtildiği gibi haftanın 4 günü 07.00-17.00 saatleri arasında 1 saat ara dinlenme ile haftanın 3 günü ise 07.00-22.00 saatleri arasında 4,5 saat ara dinlenme ile haftalık ortalama 15 saat olarak mı yoksa haftanın 6 günü 08.00-17.00 saatleri arası 1 saat ara dinlenme ile sınırlı olarak ispatlandığı kabul edilip buna göre karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

D. Gerekçe

1. İlgili Hukuk

1. 4857 sayılı İş Kanunu'nun (4857 sayılı Kanun) 41, 46 ve 63 üncü maddeleri.

2. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 6 ncı maddesi.

3. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 190 ıncı maddesi.

2. Değerlendirme

1. Öncelikle konuyla ilgili yasal düzenlemeler ve kavramlar üzerinde kısaca durulmasında fayda bulunmaktadır.

2. 4857 sayılı İş Kanunu'nun 63 üncü maddesine göre;

"Genel bakımdan çalışma süresi haftada en çok kırkbeş saattir. Aksi kararlaştırılmamışsa bu süre, işyerlerinde haftanın çalışılan günlerine eşit ölçüde bölünerek uygulanır (Ek cümle: 10/9/2014-6552/7 md.; Değişik cümle: 4/4/2015-6645/36 md.). Yer altı maden işlerinde çalışan işçilerin çalışma süresi; günde en çok yedi buçuk, haftada en çok otuz yedi buçuk saattir.

Tarafların anlaşması ile haftalık normal çalışma süresi, iş yerlerinde haftanın çalışılan günlerine, günde onbir saati aşmamak koşulu ile farklı şekilde dağıtılabilir. Bu hâlde, iki aylık süre içinde işçinin haftalık ortalama çalışma süresi, normal haftalık çalışma süresini aşamaz. Denkleştirme süresi toplu iş sözleşmeleri ile dört aya kadar artırılabilir (Ek cümle: 6/5/2016-6715/3 md.). Turizm sektöründe dört aylık süre içinde işçinin haftalık ortalama çalışma süresi, normal haftalık çalışma süresini aşamaz; denkleştirme süresi toplu iş sözleşmeleri ile altı aya kadar artırılabilir.

Çalışma sürelerinin yukarıdaki esaslar çerçevesinde uygulama şekilleri, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından hazırlanacak bir yönetmelikle düzenlenir".

3. 4857 sayılı İş Kanunu'nun 63 ve devamı maddelerinde çalışma süresi düzenlenmiş olmakla birlikte çalışma süresinin tanımı yapılmamıştır. Ancak 63 üncü maddenin son fıkrası uyarınca 06.04.2004 tarihli ve 25425 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren İş Kanununa İlişkin Çalışma Süreleri Yönetmeliği’nin 3 üncü maddesinde yer alan, "Çalışma süresi, işçinin çalıştırıldığı işte geçirdiği süredir. İş Kanununun 66 ncı maddesinin birinci fıkrasında yazılı süreler de çalışma süresinden sayılır. Aynı Kanunun 68 inci maddesi uyarınca verilen ara dinlenmeleri ise, çalışma süresinden sayılmaz." şeklindeki düzenleme ile çalışma süresinden ne anlaşılması gerektiği hüküm altına alınmıştır.

4. O hâlde işçinin çalıştırıldığı işte geçirdiği fiili çalışma süresi ile Kanunun 66 ncı maddesi uyarınca çalıştırıldığı işte fiilen geçmemiş olsa bile çalışılmış gibi sayılan hâller de farazi çalışma süresi olarak çalışma süresine dâhil edilmelidir.

5. Yine 4857 sayılı Kanun'un 63 üncü maddesi haftalık çalışma süresinin 45 saat olduğunu hükme bağlamıştır.

6. Fazla çalışma ise 4857 sayılı Kanun'un 41 ilâ 43 üncü maddelerinde düzenlenmiştir. Kanun'un 41 inci maddesinin birinci fıkrasına göre, "Ülkenin genel yararları yahut işin niteliği veya üretimin artırılması gibi nedenlerle fazla çalışma yapılabilir. Fazla çalışma, Kanunda yazılı koşullar çerçevesinde, haftalık kırkbeş saati aşan çalışmalardır. 63 üncü madde hükmüne göre denkleştirme esasının uygulandığı hâllerde, işçinin haftalık ortalama çalışma süresi, normal haftalık iş süresini aşmamak koşulu ile, bazı haftalarda toplam kırkbeş saati aşsa dahi bu çalışmalar fazla çalışma sayılmaz".

7. Bu durumda denkleştirmenin uygulandığı hâller hariç haftalık kırkbeş saati aşan çalışmaların fazla çalışma sayılarak, normal saat ücretinin yüzde elli yükseltilmesi sureti ile belirlenecek saat ücreti esas alınıp hesaplanarak işçiye ödenmesi gerekir.

8. İş Kanunu'nda öngörülen yüzde elli fazlasıyla ödeme kuralı nispi emredici niteliktedir. Tarafların sözleşmeyle bunun altında bir oran belirlemeleri mümkün değilse de daha yüksek bir oran tespiti olanaklıdır.

9. İş Kanunu’nun hafta tatili ücretini düzenleyen 46 ncı maddesinde Kanun kapsamına giren işyerlerinde, işçilere tatil gününden önce 63 üncü maddeye göre belirlenen iş günlerinde çalışmış olmaları koşulu ile yedi günlük bir zaman dilimi içinde kesintisiz en az yirmi dört saat dinlenme (hafta tatili) verileceği düzenlenmiş olup aynı maddenin ikinci fıkrasında çalışılmayan hafta tatili günü için işveren tarafından bir iş karşılığı olmaksızın o günün ücretinin tam olarak ödeneceği ifade edilmiştir.

10. Bu aşamada, ispat koşulları üzerinde durulmasında yarar bulunmaktadır.

11. Gerek mülga 1475 sayılı İş Kanunu, gerekse hâlen yürürlükte bulunan 4857 sayılı İş Kanunu’nda fazla çalışmanın ispatı ile ilgili olarak özel bir hüküm bulunmamaktadır. Bu nedenle anılan alacakların ispatı genel hükümlere tabidir.

12. Türk Medeni Kanunu’nun 6 ncı maddesi uyarınca, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür”.

13. Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun İspat yükü başlığını taşıyan 190 ıncı maddesinde de;

“(1) İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.

(2) Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.” şeklinde düzenleme mevcuttur.

14. Yukarıda belirtilen maddenin birinci fıkrasında ispat yükünün belirlenmesine ilişkin temel kural vurgulanmıştır. Buna göre bir vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran taraf ispat yükünü üzerinde taşıyacaktır. İkinci fıkrada ise karinelerin varlığı hâlinde ispat yükünün nasıl belirleneceği düzenlenmiştir.

15. O hâlde fazla çalışma yaptığını, hafta tatillerinde çalıştığını iddia eden işçi kural olarak bu iddiasını ispat etmek zorundadır.

16. Fiili bir olgu söz konusu olduğundan kural olarak işçi, fazla çalışma yaptığını ve hafta tatilinde çalıştığını her türlü delille ispat edebilir. Bu konuda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak iddianın bu tür yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.

17. Somut olayda İlk Derece Mahkemesince tanık beyanları değerlendirilerek hazırlanan 27.11.2017 tarihli bilirkişi raporundaki tespit ve hesaplamalar benimsenerek davacının hafta tatili kullanmadığı, haftanın 4 günü 07.00-17.00 saatleri arasında 1 saat ara dinlenme ile haftanın 3 günü 07.00-22.00 saatleri arasında 4,5 saat ara dinlenme ile çalıştığı ve sonuçta haftalık 15 saat fazla çalışma yapıp hafta tatilinde çalıştığı gerekçesiyle fazla çalışma ve hafta tatili ücret alacakları hüküm altına alınmıştır.

18. Özel Daire tarafından ise dinlenen taraf tanık beyanları, yapılan işin niteliği ve özellikle davacı tanığı ...'ın 11.07.2016 tarihinde talimat yoluyla alınan beyanı birlikte değerlendirilmek suretiyle davacının hafta tatili çalışmasının ispatlanamadığı, fazla çalışmasının ise mahkeme kabulünün aksine haftanın 6 günü 08.00-17.00 saatleri arasında 1 saat ara dinlenme ile sınırlı olarak ispatlandığı gerekçesiyle bozma kararı verilmiştir.

19. İlk Derece Mahkemesi ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlıkla ilgili dosya içindeki deliller incelendiğinde, tarafların iddia ve savunmaları kapsamında bildirdikleri tanıklar Mahkemece dinlenmiş olup davacı tanığı ...'ın talimat yoluyla iki kez beyanı alındığı anlaşılmıştır. Bu tanık 11.07.2016 tarihli beyanında işyerinde işçi olarak çalıştığını, Cuma günleri çalışma olmaksızın diğer günler 08.00-17.00 saatleri arasında çalıştıklarını belirtmiş ancak davacı vekilinin tanığın davacının çalışma düzenine ilişkin dinlenmesi için yeniden talimat yazılmasını talep etmesi üzerine alınan 05.01.2017 tarihli beyanında ise su arıtma tesisi işinde kalıpçı ustası olarak çalıştığını, davacının genel formen olduğunu davacı ile çalışma saatlerinin farklı olduğunu, davacının izin kullanmaksızın haftanın her günü 08.00-22.00 saatleri arasında çalıştığını söylemiştir.

20. Öte yandan davacı tanığı ... genel formen olan davacının haftanın 7 günü 06.00-22.00 saatleri arasında çalıştığını; şantiye şefi olarak çalışan diğer davacı tanığı ...ise Cuma günleri tatil olduğunu, davacının haftanın 6 günü 07.00-17.00 saatleri arasında çalıştığını ancak işin durumuna göre bazı günler haftada ortalama 3 gün akşam saat 22.00-23.00'a kadar çalışmasının sürdüğünü belirtmiştir.

21. Dinlenen davalı tanıkları ise haftanın 6 günü çalıştıklarını, Cuma günü izinli olduklarını beyan ederken, tanık ... ve ... İnan çalışma saatlerinin 08.00-17.00 arasında, tanık ... ise 08.00-18.00 saatleri arasında olduğunu beyan etmiştir.

22. Öncelikle belirtmek gerekir ki, davacı tanığı olan ...'ın dosyada iki farklı beyanı bulunmakta olup tanığın beyanları arasında farklılık dikkate alındığında tanığın tanıklığına ihtiyatla yaklaşılması gerektiği açıktır. Zira tanık kendi çalışmasının saat 17.00'da bittiğini belirtmesine rağmen davacının saat 22.00'a kadar çalıştığına ilişkin görgüye dayalı bilgi sahibi olması mümkün değildir. Bu durumda dinlenen tüm tanık beyanları, yapılan işin niteliği, işin yapıldığı yer ve işyerinin özellikleri bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davacının hafta tatili çalışmasının ispat edilemediği anlaşılmakla bozma kararının hafta tatiline ilişkin bölümünün dosya kapsamına uygun olduğu anlaşılmıştır.

23. Fazla çalışma ücreti yönünden ise tanık anlatımları, işin ve işyerinin niteliği dikkate alındığında haftanın 6 günü çalışan davacının 3 gün 07.00-22.00 saatleri arasında 4,5 saat ara dinlenme ile, haftanın 3 günü ise 07.00-17.00 saatleri arasında 1 saat ara dinlenme ile çalıştığının ispatlandığı kabul edilmeli ve buna göre karar verilmelidir.

24. Hâl böyle olunca direnme kararının yukarıda açıklanan bu değişik gerekçe ve nedenlerle bozulması gerekmiştir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeple;

Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda belirtilen değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Dosyanın 6100 sayılı Kanun'un 373 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 07.06.2023 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.

Kaynak:https://www.hukukihaber.net/hukuk-genel-kurulunun-2022716-e-2023603-k-sayili-karari