Hukuk Genel Kurulu'nun 2022/301 E., 2023/1139 K. sayılı kararı
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 22.11.2023 tarihli, 2022/301 E., 2023/1139 K. sayılı kararı
T.C.
Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu
2022/301 E., 2023/1139 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2017/328 E., 2018/14 K.
KARAR : Asıl davanın kabulüne, birleşen davanın kısmen kabulüne
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 02.02.2016 tarihli ve 2014/9385
Esas, 2016/1039 Karar sayılı BOZMA kararı
1. Taraflar arasında birleştirilerek görülen ecrimisil davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda, ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen asıl davanın kabulüne birleşen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar asıl ve birleşen davada davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı asıl ve birleşen davada davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği düşünüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
ASIL DAVA
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin ... ili, ... ilçesi, ... Mahallesi, ... Sokakta bulunan ve 298 ada 25 parselde kayıtlı taşınmazın %20 hissesine sahip olduğunu, davalının bu taşınmazın tamamını %95 hissedarı ve müdürü olduğu ... Turistik Mağazacılık San. ve Tic. Ltd. Şti.nin şirket merkezi olarak kullanmak suretiyle işgal ettiğini, taşınmazın ...'un en önemli tarihi, turistik ve ticari merkezinde işhanı konumunda olduğunu, Yargıtay kararlarında ticari amaçla kullanılan ve kiraya verilen yerlerde intifadan men şartının aranmayacağının öngörüldüğünü, davalının bizzat kendi şirketine kullandırdığının aşikar olduğunu ve bundan dolayı mahkemece intifadan men şartının aranmaması gerektiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 01.01.2006-31.12.2006 dönemine ilişkin 100.000,00 TL ecrimisil alacağının 01.01.2006 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının ecrimisil talebinin hukuki dayanağının olmadığını, müvekkili ile davacının kardeş ve ... Turistik Mağazacılık San. ve Tic. Ltd. Şti.nin ortağı olduklarını, davacının, tarafların hissedarı olduğu şirket tarafından söz konusu taşınmazın bu şekilde kullanımına muvafakat ettiğini, tarafların ortağı olduğu şirket yararına kiralamaya konu kira sözleşmesi uyarınca tahsil ettiği kira gelirlerini vergi dairesine beyan ettiğini ve vergilerini ödediğini, buna göre belirtilen dönem için herhangi bir hak ve alacağının söz konusu olmadığını, taşınmazın bu şekilde kullanılmasına ve tahsil ettiği kiralara dört yıl boyunca hiç ses çıkarmadığını, intifadan men koşulu oluşmadığından ecrimisil istenemeyeceğini, müvekkilinin ve taşınmazı kullanan şirketin bu taşınmaza yıllardır baktığını, iyileştirdiğini, değer artırıcı tadilatlar yaptığını ve değerini yükselttiğini, davacının talep ettiği ecrimisil meblağının dayanaksız ve fahiş olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
BİRLEŞEN DAVA
6. Davacı vekili dava dilekçesinde; dava konusu taşınmaza ilişkin 01.01.2006-31.12.2006 dönemi ecrimisil alacağı için ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/432 Esas sayılı dosyası ile dava açıldığını, eldeki davada ise 01.01.2007-31.12.2007 dönemine ilişkin ecrimisil talep ettiklerini ileri sürerek 01.01.2007-31.12.2007 dönemine ilişkin 100.000,00 TL ecrimisil alacağının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, ıslah dilekçesi ile talebini 110.637,00 TL’ye yükseltmiştir.
Mahkeme Kararı
7. ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 19.12.2013 tarihli ve 2010/432 Esas, 2013/448 Karar sayılı kararı ile; dava konusu taşınmazda davacının da 1/5 payının olduğu, taşınmazın davalı tarafından dava dışı şirkete kiraya verildiği, bu konuda davacının da rızası olduğu beyan edilmiş ise de dosya içeriğine göre davacının rızasının varlığının kabul edilemeyeceği, taşınmazın işyeri olması ve kiraya verilmesi nedeniyle intifadan men koşulunun gerekli olmadığı gerekçesiyle asıl davada 01.01.2006-31.12.2006 dönem için 100.000,00 TL ecrimisil ile birleşen davada davalı tarafından yapılan zamanaşımı itirazı dikkate alınarak 01.01.2007-31.12.2007 dönemi için tespit edilen 100.000,00 TL ecrimisilin davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı
8. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleşen davada davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
9. Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 02.02.2016 tarihli ve 2014/9385 Esas, 2016/1039 Karar sayılı kararı ile; “…Toplanan delillerden ve tüm dosya içeriğinden, çekişme konusu 298 ada 25 parsel sayılı "altında dört dükkanı olan kargir işhanı" vasıflı taşınmazın 1/5'er paylarla davacı ..., davalı ... ve dava dışı ..., ... ve ... adlarına kayıtlı olduğu, ... ... ve müşterekleri adına ... ile ... Turistik Mağazacılık San. ve Tic. Ltd. Şt. arasında 01.01.2003 başlangıç tarihli kira sözleşmesi düzenlenip dava konusu yerin şirkete işyeri olarak kiralandığı, davalının temyiz dilekçesine eklediği ... 8.Noterliğince düzenlenen 08.08.1991 tarihli vekâletname içeriğine göre; ... ..., ... ..., ... ... ve ...'in işyerleri için yer kiralamaya, taşınmaz kiraya vermeye ve işletmeleri kiraya vermeye ve mukavele yapmaya davalı ...'e yetki verdikleri anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; gerek öğretide ve gerekse yargısal uygulamalarda ifade edildiği üzere ecrimisil, diğer bir deyişle haksız işgal tazminatı, zilyet olmayan malikin, malik olmayan kötüniyetli zilyetten isteyebileceği bir tazminat olup, 08.03.1950 tarihli 22/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında, fuzuli işgalin tarafların karşılıklı birbirine uygun iradeleri ile kurduğu kira sözleşmesine benzetilemeyeceği, niteliği itibarı ile haksız bir eylem sayılması gerektiği, haksız işgal nedeniyle oluşan zararın tazmin edilmesi gerekeceği vurgulanmıştır. Ecrimisil, haksız işgal nedeniyle tazminat olarak nitelendirilen özel bir zarar giderim biçimi olması nedeniyle, en azı kira geliri karşılığı zarardır. Bu nedenle, haksız işgalden ... normal kullanma sonucu eskime şeklinde oluşan ve kullanmadan kaynaklanan olumlu zarar ile malik ya da zilyedin yoksun kaldığı fayda (olumsuz zarar) ecrimisilin kapsamını belirler. Haksız işgal, haksız eylem niteliğindedir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 25.02.2004 günlü ve 2004/1-120-96 sayılı kararı). 25.05.1938 tarih ve 29/10 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ve Yargıtay'ın aynı yoldaki yerleşmiş içtihatları uyarınca ecrimisil davaları beş yıllık zamanaşımına tabi olup bu beş yıllık süre dava tarihinden geriye doğru işlemeye başlar.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 691/1.maddesi ve 1955 tarihli, 12/18 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca paylı mülkiyete tabi taşınmazlarda pay ve paydaş çoğunluğu sağlanarak yapılan kira sözleşmeleri geçerlidir.
Somut olayda, dava konusu taşınmaz 01.01.2003 tarihli kira sözleşmesi ile davalı ... tarafından ... Turistik Mağazacılık San. ve Tic. Ltd. Şti.'ne kiraya verilmiş, taşınmazın paydaşlarından ... ve ... tarafından 26.01.2009 tarihinde şirkete, paylarına isabet eden kira bedellerinin ödenmesi için ihtarname keşide edilerek ...'in kiracılığı kabul edilmiştir. Böylece TMK 691/1.maddesinde ve belirtilen İçtihadı Birleştirme Kararında öngörülen pay ve paydaş çoğunluğu sağlanmıştır.
Her ne kadar, yargılama aşamasında ibraz edilmeyip temyiz aşamasında ibraz edilen delillere itibar edilmez ise de temyiz dilekçesine eklenen vekâletnameden ...'in diğer tüm paydaşların vekili sıfatıyla kira sözleşmesi yaptığı açıktır.
Hâl böyle olunca, taşınmazın paydaşları ecrimisil değil, kira bedelinden paylarına isabet eden tutarı isteyebilecekleri gözetilerek ecrimisil isteği ile açılan eldeki davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.” gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Direnme Kararı
10. ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 23.01.2018 tarihli ve 2017/328 Esas, 2018/14 Karar sayılı kararı ile; davacının davalıya verdiği vekâletname tarihi 08.08.1991 olup kira sözleşmesinin yapıldığı tarihin ise 2003 olduğu, tarafların murisi ... ...’in 10.03.1991 olan ölümünden sonra verilmiş olan bu genel vekâletnamenin on iki yıl gibi uzun bir süre sonra kira ilişkisinde kullanılmasının ve kira sözleşmesini kiracı şirketin hâkim ortağı olan davalı tarafından imzalanmış olmasının davacı yönünden bağlayıcı bir yönünün bulunmadığı, bu durumda kira ilişkisi var ise davalı ... ile kendi şirketi arasında olup davacının hissesi yönünden geçerli bir kira ilişkisi olduğundan söz edilemeyeceği, kaldı ki davalının hüküm tarihinden sonra temyiz aşamasında sunduğu kira ilişkisinin dosyada delil niteliğinin de bulunmadığı, bozma kararında bahsedilen ihtarnamenin ise davalıya değil davalının kiracısı olan şirkete gönderildiği, bedel ödetilmesine ilişkin ihtarname olduğu ve zımni kira ilişkisi olduğuna dair kabul şeklinde yorumlanmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi
11. Direnme kararı süresi içinde asıl ve birleşen davada davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
12. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda, davacının davalıdan ecrimisil mi yoksa kira bedeli mi talep edebileceği, buradan varılacak sonuca göre davanın reddedilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
13. Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle ecrimisil ile ilgili açıklama yapılmasında yarar vardır.
14. Mecelle'den aktarılmak suretiyle günümüz hukukunda da kullanılan ecrimisil kavramı, güncelliğini yitirmeyen bir kavramdır. Eski hukukta “emsal mal kıymeti karşılığı” olarak kullanılan ecrimisil, haksız işgal nedeniyle tazminat olarak nitelendirilen özel bir zarar giderim biçimidir. Gerek öğretide ve gerekse yargısal uygulamalarda ifade edildiği üzere, hak sahibinin kötüniyetli zilyetten isteyebileceği bir tür tazminattır. Türk Hukuk Lûgatında da ecrimisil, bir malın kullanılmasından ... yararın parasal yönden değerlendirilmesi olarak tanımlanmıştır (Türk Hukuk Lûgatı, Türk Hukuk Kurumu, Cilt I, Ankara 2021, s. 327).
15. Yargıtay Büyük Genel Kurulunun 08.03.1950 tarihli ve 22/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; fuzuli işgalin tarafların karşılıklı ve birbirine uygun iradeleri ile kurduğu kira sözleşmesine benzetilemeyeceği, niteliği itibarı ile bir haksız eylem sayılması gerektiği, başkasının taşınmazını haksız olarak işgal edip kullanmış olan kötüniyetli kimsenin taşınmazı haksız olarak elinde tutmuş olmasından ... zararları ve elde ettiği veya elde etmeyi ihmal ettiği semereleri tazmin ile mükellef olduğu vurgulanmıştır.
16. Nitekim 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 995 inci maddesinin birinci fıkrasında, iyiniyetli olmayan zilyedin geri vermekle yükümlü olduğu şeyi haksız alıkoymuş olması yüzünden hak sahibine verdiği zararlar ve elde ettiği veya elde etmeyi ihmâl eylediği ürünler karşılığında tazminat ödemek zorunda olduğu hüküm altına alınmıştır.
17. Bu zararın en azı kira geliri karşılığı olan zarardır. Ancak, haksız işgalden ... zarar her zaman kira geliri karşılığı olan zarar kadar olmayıp çok daha kapsamlı olabilir. Bu nedenle, haksız işgalden ... normal veya hor kullanma sonucu eskime şeklinde oluşan olumlu zarar ile malik ya da zilyedin yoksun kaldığı fayda şeklinde tanımlanan olumsuz zarar ecrimisilin kapsamını belirler.
18. Eldeki davada ise paylı mülkiyete konu taşınmaz nedeniyle paydaşlar arasında ecrimisil isteminde bulunulmuştur.
19. Paydaşlar arasında çıkan uyuşmazlıklar çoğu kez paylı taşınmazdan yararlanma ve taşınmazı kullanma biçimine ilişkindir. Bu nedenle TMK'nın paylı mülkiyete ilişkin 688 ile 700 üncü maddeleri arasında bu tür mülkiyette yönetim, tasarruf, yararlanma, koruma, giderlere katılma ve bu konuda paydaşlarca verilen kararların etkisi düzenleme altına alınmış ve paydaşların mülkiyet haklarını bir çekişmeye meydan vermeden, uyum ve düzen içerisinde kullanmaları temin edilmek istenmiştir.
20. Kanun’un “Yararlanma, kullanma ve koruma” başlıklı 693 üncü maddesi;
“Paydaşlardan her biri, diğerlerinin hakları ile bağdaştığı ölçüde paylı maldan yararlanabilir ve onu kullanabilir.
Uyuşmazlık hâlinde yararlanma ve kullanma şeklini hakim belirler. Bu belirleme, paylı malın kullanılmasının zaman veya yer itibarıyla paydaşlar arasında bölünmesi biçiminde de olabilir.
Paydaşlardan her biri, bölünemeyen ortak menfaatlerin korunmasını diğer paydaşları temsilen sağlayabilir” hükmünü taşımaktadır.
21. Bu hüküm uyarınca, her paydaş diğerlerinin haklarına zarar vermemek kaydıyla taşınmazı kullanabilir. Paylı maldan yararlanma veya kullanma hakkı bütün malı kapsar. Ancak bu kullanma ve yararlanma yetkisi, diğer paydaşların hakları ile bağdaştığı ölçüde olanaklıdır.
22. Bu nedenle paydaşlardan birinin, diğer paydaşın kullanma hakkını engellemesi ya da ihlâl etmesi durumunda paylı taşınmazdan yararlanamayan paydaşın giderim hakkı doğar. Engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan her zaman payına yönelik el atmanın önlenmesini isteyebileceği gibi ecrimisil de isteyebilir.
23. Türk Medeni Kanunu'nun 691/1 inci maddesinde; “İşletme usulünün veya tarım türünün değiştirilmesi, adi kiraya veya ürün kirasına ilişkin sözleşmelerin yapılması veya feshi, toprağın ıslahı gibi önemli yönetim işleri için pay ve paydaş çoğunluğuyla karar verilmesi gerekir....” hükmü ile paylı mülkiyette taşınmazın ne şekilde kiraya verileceği hususu düzenlenmiştir.
24. 06.05.1955 tarihli ve 12/18 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararının ilk bendinde ifade edildiği üzere, müşterek mülkün kiraya verilmesi önemli idari tasarruflardandır. Buna göre paylı mülkiyette taşınmaz pay ve paydaş çoğunluğu kararıyla kiraya verilebilir. Öte yandan, paydaşlardan birinin yapmış olduğu kira akdine, 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 38 inci maddesi hükmü uyarınca diğer paydaşın icazet vermesi hâlinde akde değer verileceği kuşkusuzdur. Paylı taşınmazın tümünün ya da bir bölümünün paydaşlardan biri tarafından kiraya verilmesi hâlinde sözleşmede taraf olmayan paydaşlar kira sözleşmesini tanımayarak kiracı hakkında fuzuli işgal nedeniyle tahliye davası açabilecekleri gibi açık ya da üstü kapalı onayları ile sözleşmeye geçerlik kazandırabilirler.
25. Yapılan bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı vekili, ... ili, ... ilçesi, Mahmutpaşa Mahallesi, 298 ada 25 parsel sayılı altında dört dükkanı olan kagir işhanı vasıflı taşınmazın davalı tarafından %95 hissedarı ve müdürü olduğu dava dışı ... Turistik Mağazacılık San. ve Tic. Ltd. Şti.nin merkezi olarak kullandırılmak suretiyle işgal edildiğini ileri sürerek ecrimisil talebinde bulunmuş ise de; dava konusu taşınmazın 1/5’er paylarla davacı ..., davalı ... ve dava dışı ... ..., ... ... ve ... ... adlarına kayıtlıdır. Dava dışı paydaş ... ... ve iştirakleri ile dava dışı ... Turistik Mağazacılık San. ve Tic. Ltd. Şti. arasında düzenlenen 01.01.2003 başlangıç tarihli ve beş yıl süreli kira sözleşmesi ile taşınmaz anılan şirkete işyeri olarak kiralanmış olup temyiz aşamasında dosyaya sunulan ... 8. Noterliğinin 08.08.1991 tarihli ve 20969 yevmiye numaralı vekâletname içeriğine göre; ... ..., ... ..., ... ... ve ...'in sahibi bulundukları işyerleri için yer kiralamaya, kiraya vermeye ve işletmeleri kiraya vermeye ve mukavele yapmaya davalı ...’e yetki verdikleri görülmektedir.
26. Bununla birlikte taşınmazın paydaşlarından dava dışı ... ... ve ... ... tarafından 19.01.2009 tarihli ve 1188 yevmiye numaralı ihtarname keşide edilmiş ve ... Turistik Mağazacılık San. ve Tic. Ltd. Şti. ile yapılan kira sözleşmesi gereğince kendi paylarına düşen aylık kira ödemelerinin bildirdikleri banka hesabına ödenmesi istenilmiştir. Böylece ... ... ve ... ... anılan şirket ile yapılan kira sözleşmesine icazet vermiş ve TMK’nın 691/1 inci maddesinde ve 06.05.1955 tarihli ve 12/18 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında öngörülen pay ve paydaş çoğunluğu sağlanmıştır. Kaldı ki davacının da kira sözleşmesinde kiracı olarak bulunan ... Turistik Mağazacılık San. ve Tic. Ltd. Şti.nin ortağı olduğu ve taşınmazda elde ettiği kira gelirlerini vergi dairesine beyan ettiği anlaşılmaktadır.
27. Hâl böyle olunca, davacının davalıdan ecrimisil değil, kira bedelinden payına düşen tutarı isteyebileceği kabul edilerek ve taleple bağlı kalınarak ecrimisil isteği ile açılan davanın reddine karar verilmesi gerekir.
28. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, hâkimin tarafların getirdiği vakıalara göre uyuşmazlığı belirleyip bu uyuşmazlığa doğru hukuki sebebi bulmak ve uygulamak zorunda olduğu, her ne kadar davacı sözleşmeye dayanmayan haksız kullanıma dayalı olarak ecrimisil talep etmiş ise de, bu kullanımın kira sözleşmesine dayandığının anlaşıldığı, davacı ecrimisil isteyemezse de vekil olarak imzalanan kira sözleşmesine dayalı olarak davalının tahsil ettiği kira bedellerini isteyebileceği, uyuşmazlığın bu kapsamda değerlendirilerek ve doğru hukuki sebebe göre işin esası incelenerek bir karar verilmesi gerektiğinden direnme kararının değişik gerekçe ile bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğunca yukarıda açıklanan nedenlerle benimsenmemiştir.
29. O hâlde, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
30. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
IV. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanun’un 30 uncu maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen Geçici 3 üncü maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429 uncu maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440 ıncı maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
22.11.2023 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
"K A R Ş I O Y"
Davacı dava dilekçesinde iddiasının dayanağı olan vakıaları (HMK 119/1-e), davalı da cevap dilekçesinde savunmasının dayanağı olan vakıaları (HMK129/1-e) gösterir.
Ön inceleme duruşmasında hâkim tarafların anlaştıkları veya anlaşmadıkları hususları tek tek tespit edip (HMK 140/1) bunlar üzerinden sulhe teşvik eder (HMK 140/2) ve sulh faaliyetinden sonuç alınamazsa anlaşmadıkları hususların neler olduğunu tutanağa geçirir (HMK 140/3). Hâkimin uyuşmazlığın yol haritası olarak tespit ettiği bu hususlar dayanılan vakıalardan hangilerinde tarafların uyuşmadığının belirlenmesi olup bununla uyuşmazlıkta ispatı gereken vakıaların neler olduğu da tespit edilmiş olmaktadır.
Hâkim, Türk hukukunu resen uygular (HMK 33/1). Bu hükmün sonucu olarak tarafların getirdiği vakıalara göre uyuşmazlığı belirleyip bu uyuşmazlığa doğru hukuki sebebi bulmak ve uygulamak hâkimin görevidir.
Uyuşmazlığın vakıalara göre belirlenip çözümlenmesi usulün temel ilkesidir. HMK’nın bu ilkeye verdiği önem, Kanunda vakıalarla ilgili olarak pek çok hükme yer verilmiş olmasından da anlaşılmaktadır.
Bu hükümlerden özellikle; tarafların davanın dayanağı olan vakıalara ilişkin açıklamalarını gerçeğe uygun bir biçimde yapmakla yükümlü olduğu (HMK 29/1), tahkikat aşamasında mahkemenin, her iki tarafı usulüne uygun olarak davet edip, davada ileri sürülen vakıalar hakkında dinleyebileceği (HMK 144/1), isticvabın, davanın temelini oluşturan vakıalar ve onunla ilişkisi bulunan hususlar hakkında olacağı (HMK 169/2), ispatın konusunu tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıaların oluşturması ve bu vakıaların ispatı için delil gösterileceği (HMK 187/1), tarafların dayandıkları vakıaları, ispata elverişli şekilde somutlaştırmaları gerektiği (HMK 194/1), hükmün, tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri kapsaması gerektiği (HMK 297/1-c) düzenlemeleri, vakıa temelli çözümün esas alındığını açıkça göstermektedir.
Bu hükümlerden de anlaşılacağı üzere hukuk davası vakıalar üzerinden yürür. Vakıaları bildirmek taraflara aittir. Getirilen vakıalara göre uyuşmazlığı belirlemek ve bu uyuşmazlığa uyan hukuki sebebi belirleyip uygulamak ise hâkimin görevidir. Hâkim uyuşmazlığı ve hukuki sebebi belirlerken sadece davacı tarafın getirdiği vakıaları değil, davalı tarafın getirdiği vakıaları da esas alır ve buna göre doğru hukuki ilişkiyi belirleyerek uyuşmazlığı çözer. Bunun diğer anlamı hâkimin tarafların iddia ettikleri hukuki ilişkiye göre değil doğruluğu açık olan veya ispatlanmış olan vakıalar esas alındığında varlığı kabul edilecek olan hukuki ilişkinin esas alınacak olmasıdır.
Kanunda taraflara bildirme yükümlülüğü getirilen vakıalar hukuki sebep olmayıp maddi olaylardır. Tarafların bu maddi vakıaya uyan hukuk kuralını bildirme zorunluluğu olmadığı gibi bildirseler bile hukuku kendiliğinden uygulamakla görevli olan hâkim tarafların bildirdiği bu hukuki sebeplerle de bağlı değildir.
Hâkim uyuşmazlığı ve hukuki sebebi sadece esastan karar verebilmek için belirlemez. Ayrıca bu hukuki sebebe göre esasa girebilmeyi mümkün kılmayan dava şartı engeli olup olmadığını saptayabilmek için de belirler. Dava şartlarından olan görev kurallarıyla incelendiğinde bu kurallar zaten genellikle uygulanacak hukuki sebebe göre aranacak bir dava şartıdır. Uyuşmazlığa uygulanması gerekmeyen bir hukuki sebebe göre zaten mahkemenin kendini görevsiz sayabilmesi de mümkün değildir.
Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kurallarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; davcı hissedarı olduğu taşınmazın davalı tarafından hissedarı ve müdürü olduğu şirkete kullandırıldığını belirterek taşınmazın kullanımı nedeniyle ecrimisil talebinde bulunulmuştur. Davalı ise bu kullanımın davacının muvafakatı ile olduğunu, davacının da şirket yararına kiralamaya konu kira sözleşmesi uyarınca tahsil ettiği kira gelirlerini vergi dairesine beyan ettiğini belirterek davanın reddini savunmuştur. Davalı kira sözleşmesinin varlığını davaya cevaplarında ileri sürmüş ve varlığına ilişkin olarak taraflar arasında belgeler ve vergi dairesi kayıtları denilmek suretiyle deliller kısmında da dayanılmıştır.
Dosyada mevcut kira sözleşmesi örneğine göre de kiraya veren ... ... ve müşterekleri, kiracı ise ... Turistik Mağazacılık Sanayi ve Ticaret Ltd. Şirketidir. ... ... taşınmaz maliki olup iştirakleri yazılarak diğer taşınmaz malikleri kastedilmek suretiyle sözleşme düzenlendiği anlaşılmaktadır. Davacı da diğer taşınmaz maliklerinden olup kiraya veren olarak sözleşmeyi imzaladığı anlaşılan davalıya verdiği vekâletnamede, vekilin kira sözleşmesi yapma yetkisi de bulunmaktadır. Vekâletname tarihinin eski olması vekâlet ilişkisinin sona erdiği anlamına gelmez. Vekâletten azil veya istifa olduğuna dair ayrıca bu kira sözleşmesinin sona erdiğine ilişkin bir olgu da ileri sürülmediğinden davacı da bu kira sözleşmesiyle bağlıdır.
Bu durumda davacı sözleşmeye dayanmayan haksız kullanıma dayalı olarak ecrimisil talep etmiş ise de bu kullanımın kira sözleşmesine dayandığı anlaşıldığına göre uyuşmazlığın da haksız kullanımla ilgili haksız işgal tazminatı (ecrimisil) hukuki sebebine çözümlenmesi mümkün değildir. Uyuşmazlığın kira sözleşmesi kapsamında çözümlenmesi gerekir ise de davalı bu taaşınmazın kiracısı olmayıp vekil adına hareket ederek kira sözleşmesini imzalayan kişi durumundadır. Davalı şayet bu kira sözleşmesine dayanarak kiracı şirketten kira paralarını tahsil etmiş ancak kiraya veren müvekkillerine ödeme yapmamış ise ödenmeyen bu kira bedelleri nedeniyle sorumlu olacaktır. Hukuki sebebin de bu kapsamda değerlendirilerek uyuşmazlığın esasının incelenip karar verilmesi mümkündür.
Bu durumda sabit olan vakıalara göre taşınmazın dava dışı şirkete kullandırıldığı iddiasıyla bozma kararında belirtildiği üzere davacı ecrimisil isteyemez ise de vekil olarak imzalanan kira sözleşmesine dayalı olarak davalının tahsil ettiği kira paraları varsa ödenmemesi nedeniyle alacak talebinde bulunulabilecektir. Uyuşmazlığın bu kapsamda değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekirken haksız işgal tazminatı istenebileceği kabul edilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
Bozma kararında kira sözleşmesi bulunduğu ancak talebin ecrimisil olduğu gözetilerek dvanın reddine karar verilmesi gerektiği belirtilmiş ise de hukuki sebebin yanlış gösterilmesi davanın reddini gerektirmeyip doğru hukuki sebebe göre işin esası incelenerek bir karar verilmesini gerektirdiğinden direnme hükmünün değişik nedenle bozulması gerekmektedir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle değişik bozma görüşünde olduğumdan Özel Daire kararı gibi bozma yönünde oluşan değerli çoğunluk görüşüne katılamıyorum.