ADALET HABERLERİ

ADALET HABERLERİ

Hukuk Genel Kurulu'nun 2022/229 E., 2023/1071 K. sayılı kararı

Hukuk Genel Kurulu'nun 2022/229 E., 2023/1071 K. sayılı kararı
3 Okunma

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 08.11.2023 tarihli, 2022/229 E., 2023/1071 K. sayılı kararı

T.C.

Yargıtay

Hukuk Genel Kurulu

2022/229 E., 2023/1071 K.

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2015/48 E., 2015/170 K.

KARAR : Davanın kabulüne

ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 12.11.2014 tarihli ve 2014/5592 Esas ve 2014/9366 Karar sayılı BOZMA kararı

1. Taraflar arasındaki tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Manavgat 2. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalı ... Hazinesi vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davalı ... Hazinesi vekili ve ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği düşünüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi

4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin, dava dışı ... ...'ndan tapusuz taşınmazın satış ve zilyetliğinin devri sözleşmesi ile köyiçi mevkiinde bulunan yaklaşık 410 m² yüzölçümünde, doğusu: mahalle cami, batısı: yol, kuzeyi: ... ... varisleri kullanımındaki yer, güneyi: yol ve gerisi satıcıya ait olan 594 parselde kayıtlı taşınmaz ile çevrili yeri devraldığını, satıcının kırk yılı aşkın bir süre önce taşınmazı imar ve ihya ederek tarım arazisi hâline getirdiğini, davasız ve aralıksız malik sıfatıyla zilyet olduğunu ve satıcı ... ... yönünden zilyetlikle kazanma koşullarının oluştuğunu, ... ...'ndan geçen zilyetlik süresi ile kazanılan mülkiyet hakkının müvekkiline devredildiğini ileri sürerek sınırları belirtilen taşınmazın müvekkili adına kayıt ve tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalılar Cevabı

5. Davalı ... Hazinesi vekili cevap dilekçesinde; dava konusu taşınmazın tapulamasının yapıldığı tarih ile uygulamanın kesinleştiği tarihe kadarki dönemde davacının zilyetlikle iktisap süresinin dolmadığını, taşınmazın taşlık ve çalılık olarak tespit harici bırakıldığını, imar ve ihya ile kazanmaya elverişli yerlerden olmadığını belirterek davanın reddini ve taşınmazın Hazine adına tescilini savunmuştur.

6. Davalı ...; usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen, cevap dilekçesi sunmamış, yargılamaya katılmamıştır.

İlk Derece Mahkemesi Kararı

7. Manavgat 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 03.12.2013 tarihli ve 2011/321 Esas, 2013/643 Karar sayılı kararı ile; dava konusu taşınmazın bulunduğu bölgede 1967 yılında kadastro çalışmalarının tamamlandığı ve dava konusu yerin içerisinde bulunduğu alanın paftasında meydanlık belirtmesi yapılarak tescil harici bırakıldığı, dinlenen tanık ve mahalli bilirkişi beyanları ile dosyaya sunulan bilirkişi raporlarına göre davacı yararına eklemeli zilyetlik ile yirmi yılı aşkın süre geçmesi nedeniyle tescil şartlarının oluştuğu, dava konusu yerin orman sayılan yerlerden de olmadığı gerekçesiyle davanın kabulü ile güneyi yol, ilerisi kısmen 594 parsel, doğusu köy camisi, kuzeyi ve batısı tescil harici yer ile çevrili fen bilirkişilerin 01.10.2012 tarihli raporuna ekli krokide A ile gösterilen 446,14 m²’lik yerin aynı köy son parsel numarasından sonra gelmek üzere davacı adına tarla vasfı ile tesciline karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı

8. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... Hazinesi vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

9. Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 12.11.2014 tarihli ve 2014/5592 E., 2014/9366 K. sayılı kararı ile;

“…Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medenî Kanunun 713. maddesine göre açılan tescil istemine ilişkindir.

Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tesbit ve dava tarihinden önce 6831 sayılı Kanuna göre 05.07.1971 tarihinde ilânı yapılıp kesinleşen orman kadastrosu ve 2. madde uygulaması ile 3302 sayılı Kanuna göre 12.05.1992 tarihinde ilânı yapılıp kesinleşen aplikasyon ve 2/B madde uygulaması bulunmaktadır.

Taşınmazın bulunduğu yerde genel arazi kadastrosu işlemi 1967 yılında yapılmış ve sonuçları ilân edilerek kesinleşmiştir.

Mahkemece çekişmeli taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olduğu belirlendiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan inceleme ve araştırma hükme yeterli değildir. Şöyle ki, hükme dayanak orman bilirkişi raporunda 1963 tarihli memleket haritası uygulanmasına rağmen bu haritanın düzenlendiği tarihten sonra 1969 yılı çekim tarihli memleket haritası uygulanmış olması nedeniyle yetersiz olduğu gibi yörede yapıldığı anlaşılan 1971 yılında yapılan orman tahdidine ilişkin belgeler getirtilmediğinden denetlenememektedir. Ayrıca, çekişmeli taşınmazın yakınında bulunan 584, 585, 594 ve 595 parsel sayılı taşınmazların ilk oluşumundan itibaren tapu kayıtları getirtilerek çekişmeli taşınmaz yönünü ne şekilde nitelendirdikleri araştırılmamıştır.

Bunlardan ayrı, Medenî Kanunun 713. maddesi gereğince tescil davalarında husumet, Hazine ve ilgili kamu tüzel kişisi ile birlikte taşınmaz köy sınırları içinde ise, köy tüzel kişiliğine, belediye sınırları içinde ise, ilgili belediye başkanlığına yöneltilmelidir. Davanın niteliği gereği Orman Yönetiminin davada davalı sıfatıyla bulunması gerektiği gibi 06.12.2012 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6360 sayılı "Ondört İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmialtı İlçe Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun"un 1. maddesinde;

1- "..., Balıkesir, Denizli, Hatay, Malatya, Manisa, Kahramanmaraş, Mardin, Muğla, Ordu, Tekirdağ, Trabzon, Şanlıurfa ve Van illerinde, sınırları il mülki sınırları olmak üzere aynı adla büyükşehir belediyesi kurulmuş ve bu illerin il belediyeleri büyükşehir belediyesine dönüştürülmüştür."

2- "Adana, Ankara, Antalya, Bursa, Diyarbakır, Eskişehir, Erzurum, Gaziantep, İzmir, Kayseri, Konya, Mersin, Sakarya ve Samsun büyükşehir belediyelerinin sınırları il mülki sınırlarıdır."

3- "Birinci ve ikinci fıkrada sayılan illere bağlı ilçelerin mülki sınırları içerisinde yer alan köy ve belde belediyelerinin tüzel kişiliği kaldırılmış, köyler mahalle olarak, belediyeler ise belde ismiyle tek mahalle olarak bağlı bulundukları ilçenin belediyesine katılmıştır" şeklinde düzenleme yapılmıştır.

Aynı Kanunun geçici 1. maddesinin onüçüncü fıkrasında 1. maddeye göre tüzel kişiliği kaldırılan belediye ve köylerin mahkemelerde süren davalarında katıldıkları ilçe belediyesi taraf olacağı belirtilmiştir.

Kanunun "Yürürlük" başlıklı 36. maddesi uyarınca da geçici 1. maddenin onüçüncü fıkrasının ilk mahalli idareler genel seçim tarihi olan 30.03.2014 tarihinde yürürlüğe girdiği görülmektedir.

Somut olaya gelince; davalı ... Köyünün 6360 sayılı Kanunun yukarıda belirtilen ilgili maddeleri uyarınca mahalle olarak bağlı bulundukları Manavgat İlçesi Belediyesine katıldığı ve tüzel kişiliğinin son bulduğu, başka bir deyişle davada pasif husumet ehliyetinin kalmadığı anlaşılmaktadır.

Bu nedenle, mahkemece öncelikle Manavgat Belediyesi ve Orman Yönetimine husumet yaygınlaştırılarak taraf teşkili sağlanmalı; çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 1971 yılında yapıldığı anlaşılan orman tahdidine ilişkin işe başlama, çalışma, işi bitirme ve sonuçlarının askı ilân tutanakları ile taşınmazın bulunduğu yeri orman tahdit sınır noktalarıyla birlikte gösterir onaylı orman tahdit harita örneğinin ile 1963 tarihli memleket haritasının elde edildiği hava fotoğrafı ve çekişmeli taşınmaz sınırında bulunan parsellere ilişkin tapu kaydı ve dayanağı belgeler bulunduğu yerden getirtildikten sonra dosya içinde bulunan 1963, 1983 ve 1995 tarihli memleket haritaları ile 1969 ve 1992 tarihli hava fotoğrafları önceki bilirkişiler dışında halen Orman ve Su İşleri Bakanlığı ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek üç orman mühendisi ve bir harita bilirkişi yardımıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; keşifte, hakim gözetiminde, taşınmazın dört yönden renkli fotoğrafları çektirilip, onaylanarak dosyaya eklenmeli; fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulanacak kesinleşen orman kadastrosu ve 2/B uygulama haritası ile irtibatlı, taşınmazın konumunu gösteren orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri ayrı renklerle işaretli ve bilirkişilerin onayını taşıyan, duraksamaya yer vermeyecek nitelikte kroki düzenlettirilmeli ve oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmelidir.

Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır,…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı

10. Manavgat 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 24.03.2015 tarihli ve 2015/48 Esas, 2015/170 Karar sayılı kararı ile; önceki karar gerekçesi yanında, sunulan bilirkişi raporlarının gerekçeli ve somut verilere dayalı olduğu, 1963 tarihinden önce çalılık olan dava konusu yerin kesinleşen orman sınırları dışında kaldığı ve orman vasfında bir yer olmadığı, sınırlarının bilirkişiler tarafından tespit edildiği, ziraat mühendisi ve orman mühendisi bilirkişiler tarafından taşınmazın yakın mesafeden fotoğrafları çekilerek dosyaya sunulduğu, bitişik komşu parsel olmadığından bu yerin ne şekilde okunduğunun tespit edilmesinin mümkün olmadığı, bozma kararında belirtildiği gibi yakın parsel tutanaklarının celp edilmesinin davaya bir yenilik katmayacağı, ayrıca Özel Dairenin bozma kararında Manavgat Belediye Başkanlığının davaya dahil edilmesi gerektiği belirtilmiş ise de, hüküm verildikten sonra köy tüzel kişiliğinin sona ermesi üzerine gerekçeli kararın Manavgat Belediye Başkanlığına davalı sıfatı ile tebliğ edildiği, yeniden araştırma yapılmasının yargılamayı gereksiz yere uzatacağı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi

11. Direnme kararı süresi içinde davalı ... Hazinesi vekili ve ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

12. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda, mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hüküm vermeye yeterli olup olmadığı, ... ve Orman Yönetimine husumet yöneltilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

13. Dava, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 713 üncü maddesinin birinci fıkrasına dayalı tapu kütüğünde kayıtlı olmayan taşınmazın tescili istemine ilişkindir.

14. Uyuşmazlığın çözümünde orman kavramı ve mevzuatı ile tapuda kayıtlı olmayan taşınmazların kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğiyle kazanma koşullarının irdelenmesinde yarar vardır.

15. 1937 tarihli 3116 sayılı Orman Kanunu, Cumhuriyet döneminin ormanlarla ilgili ilk toplu mevzuatı olarak yürürlüğe girmiştir. Ormanın hukuki tanımı ilk defa bu Kanunda yapılmış, 1938 yılında 3444 sayılı Kanun ile bazı maddeleri değiştirilmiş, 1945 yılında da 4785 sayılı Kanun ile orman tanımının yer aldığı 1 inci maddesinde değişiklik yapılarak Devlet Ormanları dışındaki özel ormanların bazı istisnaları hariç olmak üzere devletleştirilmesi esası getirilmiştir.

16. 1950 yılında 5653 sayılı Kanun ile 3116 sayılı Kanun’un 1 inci maddesinde orman; “Bu kanunun tatbikinde kendi kendine yetişmiş veya emekle yetiştirilmiş olup da herhangi bir çeşit orman hasılatı veren ağaç ve ağaççıkların toplu halleri ile beraber orman sayılır” şeklinde tanımlanmıştır. 1956 tarihinde yürürlüğe giren 6831 sayılı Orman Kanunu’nda da, 3116 sayılı Kanun gibi 1 inci maddesinde orman tanımına yer verilmiş ancak maddenin kapsamı daha genişletilmiştir.

17. 6831 sayılı Kanun'un 1 inci maddesi;

“Tabii olarak yetişen veya emekle yetiştirilen ağaç ve ağaççık toplulukları yerleriyle birlikte orman sayılır.

Ancak :

A) Sazlıklar;

B) Step nebatlariyle örtülü yerler;

C) Her çeşit dikenlikler;

Ç) Parklar;

D) (Değişik: 23/9/1983 - 2896/1 md.) Şehir mezarlıklarıyla kasaba ve köylerin hudutları içerisinde bulunan eski (kadim) mezarlıklardaki ağaç ve ağaçlıklarla örtülü yerler,

E) Sahipli arazide bulunan ve civarındaki ormanlarda tabii olarak yetişmiyen ağaç ve ağaççık nevilerinin bulunduğu yerler;

F) (Değişik : 22/5/1987 - 3373/1 md.) Orman sınırları içinde veya bitişiğinde tapulu, orman sınırları dışında ise her türlü tasarruf belgeleriyle özel mülkiyette bulunan ve tarım arazisi olarak kullanılan, dağınık veya yer yer küme ve sıra halindeki her nevi ağaç ve ağaçcıklarla örtülü yerler,

G) (Değişik : 22/5/1987 - 3373/1 md.) Orman sınırları dışında olup, yüzölçümü üç hektarı aşmayan sahipli arazideki her nevi ağaç ve ağaççıklarla örtülü yerler,

H) (Değişik: 5/11/2003-4999/1 md.) Orman sınırları içinde veya bitişiğinde tapulu, orman sınırları dışında ise her türlü tasarruf belgeleri ile özel mülkiyette bulunan ve muhitin hususiyetlerine göre yetişmiş veya yetiştirilecek olan (…)(1) fıstık çamlıkları ve palamut meşelikleri dahil olmak üzere her nevi meyveli ağaç ve ağaççıklar;

İ) (Değişik: 23/9/1983 - 2896/1 md.) Sahipli arazideki aşılı ve aşısız zeytinliklerle, özel kanunu gereğince Devlet Ormanlarından tefrik edilmiş ve imar, ıslah ve temlik şartları yerine getirilmiş bulunan yabani zeytinlikler ile 9/7/1956 tarih ve 6777 sayılı Kanunda tasrih edilen yabani veya aşılanmış fıstıklık, sakızlık ve harnupluklar.

J) Funda veya makilerle örtülü orman ve toprak muhafaza karakteri taşımayan yerler, orman sayılmaz” şeklinde düzenlenmiştir.

18. 1956 yılında 6831 sayılı Kanun ile birlikte 3116 sayılı ve sonraki kanunlarda yer alan “orman mahsulü verme” koşuluna yer verilmemiş, ölçüt olarak “orman ve toprak muhafaza karakteri taşıyıp taşımama olgusu” getirilmiştir (Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 30.04.2010 tarihli ve 2004/1 Esas, 2010/1 Karar sayılı kararı).

19. Öte yandan devlete ait ormanların hepsinin devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğu ve özel mülkiyete konu olamayacağı Anayasa ve kanunlarda belirtilmiştir. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 169 uncu maddesi, "Devlet, ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır. Yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirilir, bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz. Bütün ormanların gözetimi Devlete aittir.

Devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz. Devlet ormanları kanuna göre, Devletçe yönetilir ve işletilir. Bu ormanlar zamanaşımı ile mülk edinilemez ve kamu yararı dışında irtifak hakkına konu olamaz..." hükmünü haizdir.

20. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun (3402 sayılı Kanun) “Tapuda kayıtlı olmayan taşınmaz malların tespiti” başlıklı 14 üncü maddesinde;

“Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir…" .

Türk Medeni Kanunu’nun "Olağanüstü zamanaşımı" başlıklı 713/1 inci maddesinde de ;

"Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir…" düzenlemelerine yer verilmiştir.

21. Açıklanan kanun hükümlerine göre, olağanüstü zamanaşımı yolu ile taşınmaz mülkiyetinin kazanılmasına ilişkin temel koşulların TMK'nın 713 ve 3402 sayılı Kanun’un 14 üncü maddelerinde hüküm altına alındığı görülmektedir. Buna göre; tapuda kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız yirmi yıllık süreyle malik sıfatı ile elinde bulunduran ve zilyedi olan kişi, taşınmazın kendi mülkü olmak üzere adına tescilini talep edebilir.

22. Uygulama ve teorideki açıklamalara göre TMK' nın 713 ve 3402 sayılı Kanun'un 14 üncü maddelerinde hüküm altına alınan koşulları taşınmaza ilişkin koşullar ve zilyetliğe ilişkin koşullar olarak ikiye ayırmak mümkündür. Tapuda kayıtlı olmayan taşınmazların zamanaşımına dayanılarak kazanılabilmesi için taşınmazın özel mülkiyete elverişli olması, zamanaşımı ile kazanılmasını yasaklayan bir kanun hükmünün bulunmaması ve taşınmazın kanunlar uyarınca Devlete kalan taşınmazlardan olmaması gerekir. Taşınmaz üzerinde sürdürülmesi gerekli olan zilyetliğin ise, malik sıfatı ile davasız ve aralıksız ve yirmi yıllık süreyle olması gereklidir.

23. Gerek TMK'da gerekse 3402 sayılı Kanun'un 14 üncü maddesinde kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğinin süresi davasız ve aralıksız yirmi yıl olarak kabul edilmiştir. Kazanmayı sağlayan zilyetliğin lehine olan tarafça kanıtlanması gerekir. Maddi olaylardan olan zilyetlik her türlü delille kanıtlanabilir. Her somut olayın özelliğine göre yerel bilirkişi, tanık beyanları, teknik bilirkişi raporları gibi deliller zilyetliğin kanıtlanmasında kullanılabilir. Nitekim 3402 sayılı Kanun’un 14/1. maddesinde çekişmesiz, aralıksız ve malik sıfatıyla geçen yirmi yıllık zilyetliğin belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla kanıtlanabilineceği hüküm altına alınmıştır. Maddede bilirkişi ve tanık beyanları yanında belgelere de yer verilmiştir (Hukuk Genel Kurulunun 08.03.2022 tarihli ve 2019(20)8-251 Esas, 2022/269 Karar sayılı kararı).

24. Tüm bu açıklanan maddi ve hukuki olgular ışığında somut olay değerlendirildiğinde, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen ve Özel Daire bozma kararında belirtilen hususlarda araştırma yapılmadan, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporu dikkate alınarak karar verilmesi doğru olmamıştır.

25. Öte yandan TMK’nın 713 üncü maddesi uyarınca açılan tescil davalarında, Maliye Hazinesi ile birlikte ilgili kamu tüzel kişilikleri olarak çekişmeli taşınmazın bulunduğu Büyükşehir Belediye Başkanlığının ve İlçe Belediye Başkanlığının da davada taraf olarak yer alması zorunludur.

26. Davanın niteliği gereği Orman Yönetiminin davada davalı sıfatıyla bulunması gerekmekle birlikte 06.12.2012 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan 6360 sayılı On Dört İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Yedi İlçe Kurulması İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 1 inci maddesinde;

“(1) ..., Balıkesir, Denizli, Hatay, Malatya, Manisa, Kahramanmaraş, Mardin, Muğla, Tekirdağ, Trabzon, Şanlıurfa ve Van illerinde, sınırları il mülki sınırları olmak üzere aynı adla büyükşehir belediyesi kurulmuş ve bu illerin il belediyeleri büyükşehir belediyesine dönüştürülmüştür.

(2) Adana, Ankara, Antalya, Bursa, Diyarbakır, Eskişehir, Erzurum, Gaziantep, İzmir, Kayseri, Konya, Mersin, Sakarya ve Samsun büyükşehir belediyelerinin sınırları il mülki sınırlarıdır.

(3) Birinci ve ikinci fıkrada sayılan illere bağlı ilçelerin mülki sınırları içerisinde yer alan köy ve belde belediyelerinin tüzel kişiliği kaldırılmış, köyler mahalle olarak, belediyeler ise belde ismiyle tek mahalle olarak bağlı bulundukları ilçenin belediyesine katılmıştır,…” şeklinde düzenleme yapılmıştır.

27. Aynı Kanun’un geçici 1 inci maddesinin on üçüncü fıkrasında 1 inci maddeye göre tüzel kişiliği kaldırılan belediye ve köylerin mahkemelerde süren davalarında katıldıkları ilçe belediyesinin taraf olacağı belirtilmiş, "Yürürlük" başlıklı 36 ncı maddesi uyarınca da geçici 1 inci maddenin on üçüncü fıkrasının ilk mahalli idareler genel seçim tarihi olan 30.03.2014 tarihinde yürürlüğe girdiği anlaşılmaktadır.

28. Somut olayda; davalı ... Köyünün 6360 sayılı Kanun’un 1 inci maddesi uyarınca mahalle olarak bağlı bulunduğu Manavgat Belediye Başkanlığına katıldığı ve tüzel kişiliğinin son bulduğu, başka bir deyişle davada davalı sıfatının kalmadığı anlaşılmaktadır.

29. Mahkemece verilen ilk kararın 6360 sayılı Kanun’un yukarıda belirtilen ilgili maddeleri uyarınca Manavgat Belediye Başkanlığına tebliğ edilerek ilçe belediye başkanlığının davada yer alması sağlanmış ise de, ilgili kamu tüzel kişilikleri olarak çekişmeli taşınmazın bulunduğu Büyükşehir Belediye Başkanlığının da davada taraf olarak yer alması zorunludur. Yasal hasım konumundaki tüzel kişilerin davaya katılımları sağlanmadan yargılamaya devamla hüküm kurulması hukuken mümkün değildir. Mahkemece 6360 sayılı Kanun’un 1 inci maddesi gereğince davacıya taşınmazın bulunduğu Büyükşehir Belediye Başkanlığına da davasını yöneltmesi için süre ve imkân tanınması, bu şekilde taraf teşkilinin sağlanarak yargılamaya devam edilmesi gerekirken, Büyükşehir Belediye Başkanlığının davaya katılımı sağlanmadan karar verilmesi doğru olmamıştır.

30. Hâl böyle olunca direnme kararı yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı bozulmalıdır.

IV. SONUÇ

Açıklanan sebeplerle;

Davalı ... Hazinesi vekili ve ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda belirtilen değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanun’un 30 uncu maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429 uncu maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Aynı Kanun’un 440 ıncı maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

08.11.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Kaynak:https://www.hukukihaber.net/hukuk-genel-kurulunun-2022229-e-20231071-k-sayili-karari