Hukuk Genel Kurulu'nun 2022/1282 E., 2023/1130 K. sayılı kararı
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 22.11.2023 tarihli, 2022/1282 E., 2023/1130 K. sayılı kararı
T.C.
Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu
2022/1282 E., 2023/1130 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/151 E., 2022/509 K.
KARAR : Davanın zamanaşımından reddine
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 23.12.2021 tarihli ve
2021/4248 Esas, 2021/7351 Karar sayılı BOZMA kararı
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili ve katılma yoluyla davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın zamanaşımından reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; müvekkili ile davalı arasında 24.07.2006 tarihli İşletme Hakkı Devir Sözleşmesi (İHDS) imzalandığını, bu kapsamda elektrik dağıtım faaliyetinin müvekkiline devredildiğini, İHDS’nin imzalanmasından önceki dönemde meydana gelen iş kazası nedeniyle Kartal (Kapatılan) 4. İş Mahkemesinin (İstanbul Anadolu 8. İş Mahkemesi) 2008/798 Esas sayılı dosyası kapsamında açılan tazminat davası sonucu verilen karar sebebiyle müvekkilince ... 1. İcra Müdürlüğünün 2010/9697 Esas sayılı dosyasına toplamda 1.998.764,63 TL ödeme yapıldığını, İHDS hükümlerine göre sözleşmenin imzalanmasında önce gerçekleşen iş kazası nedeniyle ödenen tazminattan davalının sorumlu olduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla 1.998.764,63 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili; alacağın zamanaşımına uğradığını, davacı şirketin özelleştirilmesinin hisse satışı suretiyle gerçekleştirildiğini ve İHDS hükümleri gereğince müvekkilinden talepte bulunulamayacağını, ayrıca hisse devrine esas bilanço ile geçmişe yönelik borç ve alacak işlemlerinin kesinleştirildiğini, bunun yanında kabul anlamına gelmemek üzere tazminata müteselsilen hükmedildiğinden diğer borçlulardan da tahsilatların yapılması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 18.12.2018 tarihli ve 2017/289 Esas, 2018/1061 Karar sayılı kararı ile; zamanaşımı definin reddi ile Kartal 4. İş Mahkemesinin 18.05.2010 tarihli ve 2008/798 Esas, 2010/568 Karar sayılı ilâmına konu olan iş kazası nedeniyle ölüm olayının dağıtım faaliyetlerinin davalı TEDAŞ tarafından yürütüldüğü 2000 yılında ve İHDS imza tarihinden önce gerçekleştiği, İHDS’nin 7.4 üncü maddesine göre dava dışı üçüncü kişiye ödenen bedelin davalıdan talep hakkının doğduğu, İHDS’nin 7.6 ncı maddesine göre davalının sorumluluğunun bulunduğu, bilirkişi ek raporuna göre davacının ilk ödeme tarihi itibariyle ilâmdan ... sorumluluğunun 904.676,95 TL olduğu, davacının bozmadan önce tehiri icra talebinin süresinde olmaması sebebiyle fazla ödeme yaptığından söz edilerek davalının sorumluluğuna gitmekte ise de yapılan fazla ödemenin dava dışı üçüncü kişilerden talep etmesi gerektiğine yönelik bilirkişinin tespit ve düşüncesinin dosya kapsamına uygun olduğu, vekâlet ücretinin tenziline ilişkin görüşlerin ise dosya kapsamı ile uyumlu olmadığı, her ne kadar sözü edilen ek raporda davacının kusuru oranında davalıya müracaat edebileceğine ilişkin düşünce de ortaya konulmuş ise de taraflar arasındaki İHDS'nin 7.4 üncü maddesi doğrultusunda davalının yapılan ödemenin tamamından sorumlu olduğu davacının bozmadan önce yapılan takipte tehiri icra talebi süresinde olmadığından yaptığı fazla ödemeyi dava dışı üçüncü kişilerden talep edebileceği ancak davalının bundan sorumlu olmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 904.676,95 TL'nin 11.04.2011 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekilince ve katılma yoluyla davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 18.04.2019 tarihli ve 2019/581 Esas. 2019/529 Karar sayılı kararı ile; iş mahkemesince verilen kararda hükmün anılan dosyanın da tarafı olan davalı hakkında kurulduğu, belirtilen ilâma dayalı başlatılan icra takibinde de davalının borçlu olarak yer aldığı, davacı tarafından icra dosyasına ödeme yapılmış ise de rücuya dayanak ilâm davalı hakkında olup davacının taraflar arasındaki İHDS hükümlerine dayanarak davalıdan tahsil talebinde bulunamayacağı, davacının vekâletsiz iş görme iradesinde olmadığı ve İHDS kapsamında doğduğunu düşündüğü bir yükümlülüğü ifa etme amacıyla üçüncü şahıs konumundaki alacaklıya ödeme yaptığı nazara alındığında davacının ancak sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanarak alacak isteminde bulunabileceği, bu durumda da davalının usulüne uygun olarak ileri sürdüğü zamanaşımı defi kapsamında davacı tarafından ödeme yapılan 08.04.2011 ve 27.04.2011 tarihlerinde yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun (818 sayılı Kanun) 66 ncı maddesi gereğince sebepsiz zenginleşme davalarındaki bir yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle davacı vekilinin katılma yoluyla istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden hüküm kurulmak suretiyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; "...Dava, taraflar arasında imzalanan işletme hakkı devir sözleşmesi kapsamında 3.kişi için yapılan ödemenin davalıdan geri alınması istemine ilişkindir.
Davalı ...Ş. (“TEDAŞ”)’nin Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun 02.04.2004 tarihli ve 2004/22 sayılı kararı ile özelleştirme kapsamına alınmasının ardından, TEDAŞ’ait dağıtım sistemi 20 farklı dağıtım bölgesine ayrılarak her bir dağıtım bölgesi için ayrı bir anonim şirket kurulmuştur. Sözü edilen dağıtım şirketlerinden biri de davacı İstanbul Anadolu Yakası Elektrik Dağıtım A.Ş.(“AYEDAŞ”)’dir. Özelleştirme işlemleri kapsamında davalı TEDAŞ, mülkiyetindeki dağıtım sisteminin işletme hakkını her bir dağıtım bölgesi için ayrı kurulan şirketlere İşletme Hakkı Devir Sözleşmesi(“İHDS”) ile devretmiş, bu kapsamda davacı ... ile 24.07.2006 tarihli İşletme Hakkı Devir Sözleşmesini imzalamıştır. Dolayısıyla, davacı şirketin dağıtım faaliyetinde bulunduğu bölgede daha önce davalı tarafından yürütülen elektrik dağıtım faaliyetleri İHDS’nin imzalanmasından bu yana davacı şirket tarafından yerine getirilmektedir. Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun 11.07.2013 tarih ve 2013/105 sayılı kararı uyarınca 31.07.2013 tarihli Hisse Satış Sözleşmesi (“HSS”) ile davacı ... şirketinin hisse satışı gerçekleşmiş ve özelleştirme süreci bu şekilde tamamlanmıştır.
Somut olayda, uyuşmazlık davacı tarafından yapılan ödemenin davalıdan geri alınmasının mümkün olup olmadığı, geri alınması mümkün ise ödemenin tamamının davalıdan talep edilmesinin mümkün olup olmadığı noktasında toplanmakta olup, uyuşmazlığın taraflar arasında imzalanan İHDS hükümlerine göre çözümlenmesi gerekmektedir. Ancak, İHDS’nin 7.4 maddesine göre üçüncü kişilerin hak talebinde bulundukları olayın dağıtım faaliyetinden kaynaklanması ve sözleşmenin imzalanması tarihinden önce meydana gelmesi gerekir.
Kök davaya konu kaza olayının meydana geldiği 17.10.2000 tarihinde halihazırda davacının dağıtım faaliyetinde bulunduğu bölgede, dava dışı ... Elektrik Ticaret A.Ş. faaliyette bulunmakta iken, imtiyaz sözleşmesinin davalı TEDAŞ tarafından iptal edildiği, bu nedenle sözkonusu görev bölgesinde 02.04.2002 tarihi itibariyle elektrik iletim ve dağıtım hizmetinin Danıştay 10.Dairesi’nin 2001/2445 E., 2002/855 K. sayılı kararı ile davalı TEDAŞ Anadolu Yakası Elektrik Dağıtım İşletme Koordinatörlüğü tarafından devralındığı, 11.06.2002 tarihli ve 20 karar numaralı Devir Kurulu kararının 2’inci maddesi uyarınca ise; dava dışı ... Elektrik Ticaret A.Ş.’nin görev bölgesinde elektrik dağıtım hizmetinden ve işletilen tesislerden dolayı 02.04.2002 tarihine kadar ... Elektrik Ticaret A.Ş.’nin elektrik dağıtım hizmetinin ifasından ötürü bu tarihten sonra 3.şahıslar tarafından açılacak davaların davalı TEDAŞ Genel Müdürlüğü tarafından yürütülmesine karar verildiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle kök dava eldeki dosyanın davalısı TEDAŞ aleyhine açılmış, ilam yine TEDAŞ aleyhine icraya konulmuş ve fakat ödeme sözleşmesel yükümlülük kapsamında eldeki davanın davacısı tarafından gerçekleştirilmiştir.
Bu durumda, İstanbul Anadolu 8. İş Mahkemesinin 2013/637 Esas sayılı davasına konu olayın davalının sorumluluğundaki dönemde meydana geldiği, ödemeye neden olan iş kazasının dağıtım faaliyetinden kaynaklandığı, yine gider ödemesine neden olan iş kazasının İHDS’nin imzalandığı 24.07.2006 tarihinden önce 17.10.2000 tarihinde meydana geldiği, olayda İHDS'nin 7.4. maddesinin koşullarının oluştuğu kabul edilmelidir. Dolayısıyla, uyuşmazlığın taraflar arasında imzalanan İHDS’den kaynaklanıp 818 Sayılı BK’nun 125’nci ve 6098 Sayılı BK’nun 146’ncı maddesine göre 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi olup, ödemenin yapıldığı tarih ve dava tarihi dikkate alındığında henüz bu sürenin tamamlanmadığı ve ayrıca taraflar arasında imzalanan İHDS’nin 7.4.maddesinde; dağıtım faaliyetlerinin davalı tarafından yürütüldüğü dönemde bu faaliyetin yürütülmesi amacı ile gerçekleştirilen her türlü iş ve işlemlerin bütün sorumluluğu davalıya ait ve yine bu kapsamda 3.kişiler tarafından ileri sürülebilecek talep ve davalardan doğacak her türlü mali yükümlülüğün de davalı tarafından karşılanacağı düzenlemesi karşısında, davacı tarafından yapılan ödemenin tamamından davalının sorumlu olduğu, iş mahkemesi kararında belirtilen davalı TEDAŞ’ın devralan sıfatıyla dava dışı ... Elektrik Ticaret A.Ş.’nin %30 sorumluluk payına bağlı kalınmaksızın davacı tarafından yapılan tüm ödemelerin davalıdan tahsili gerektiği kabul edilerek bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın zamanaşımı nedeniyle reddi doğru görülmemiş ve kararın bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir..." gerekçesiyle karar oy çokluğuyla bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile önceki gerekçeye ilaveten; sözleşme hükmünün davalı tarafından dayanak davada taraf olarak yerine getirildiği, davacının ilâmda yükümlü olmadığı bir külfete katlanmak zorunda olmadığı, kendisi aleyhine başlatılmış bir icra takibi de bulunmadığı, olsa bile ilâmda taraf olmadığından ödemek zorunluluğunun bulunmadığı, ilâm yükümlüsü olmayan davacının davalının talimatı ile ödeme yaptığını da ispatlayamadığı, yaptığı ödemenin sözleşmeye dayalı ödeme olmayıp sözleşmeye dayalı olarak talep de bulunamayacağı, ya sebepsiz zenginleşme ya da vekâletsiz iş görme hükümlerine göre ödediğini davalıdan talep edebileceği, davacının da davalı adına vekâletsiz iş görme iradesi olmaksızın İHDS'ye dayalı olarak rücu edebileceği inancı ile ilâmda yükümlülüğü olmadığı hâlde davalı ilâm yükümlüsünün borcunu üçüncü kişiye ödemesinde sebepsiz zenginleşme hükümlerinin uygulanacağı, davalının sorumluluğunun artık sözleşmeye dayalı olmaktan çıkıp ilâma dayalı hâle geldiği, davacının artık hiç bir ödeme yükümlülüğünün bulunmadığı, ilâmın tarafı olmayan, icra tehdidi altında bulunmayan ve sözleşmeye göre de kendisine artık bu konuda başvuru imkanı bulunmayan davacının kesinleşmiş ilâm aşamasından sonra sözleşmeye (İHDS) dönemeyeceği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; müvekkili tarafından ödenen bedelden İHDS hükümlerine göre davalının sorumlu olduğunu, talep dayanağı sözleşme olup sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanılamayacağını, kabul anlamına gelmemek üzere dayanak davada davalı TEDAŞ’ın müvekkili adresinde bulunan avukatlarca temsil edildiğini, icra dosyasına müvekkilince teminat mektubu sunulduğunu, müvekkilinin idareden talimatla ödeme yaptığı hususunun ispatlanamadığına dair kabulün dosya kapsamına uygun düşmediğini belirterek direnme kararını temyiz etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda talep edilen alacağa sebepsiz zenginleşme hükümlerinin mi yoksa taraflar arasındaki sözleşme hükümlerinin mi uygulanacağı, buradan varılacak sonuca göre ileri sürülen alacak talebi bakımından zamanaşımı süresinin dolup dolmadığı noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
1. 818 sayılı Kanun'un 66 ve 125 inci maddeleri,
2. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 82 ve 146 ncı maddeleri.
2. Değerlendirme
1. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konuya ilişkin yasal düzenlemeler ile hukuki kavram ve kurumların ortaya konulmasında yarar bulunmaktadır.
2. Özel Hukukta teknik bir kavram olan “zamanaşımı” alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden, dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade etmektedir. Türk Hukuk Lûgatında da “Yasanın belirlediği koşullar altında bir sürenin geçmesi üzerine bir hak kazanma ya da bir yükümden kurtulma yolu” olarak tanımlanmıştır (Türk Hukuk Lûgatı, Türk Hukuk Kurumu, Cilt I, Ankara 2021, s. 1244).
3. Zamanaşımının sonucu; alacak hakkına son verme değil, onu eksik borç hâline getirme olarak ortaya çıkmaktadır. Zamanaşımına ilişkin düzenlemelerin temelinde iddia edilen alacağın aradan uzun zaman geçmiş olmasına rağmen kullanılmaması karşısında borçlunun oldukça uzak geçmişte kalan bir borçtan doğabilecek ihtilâflara karşı korunması, kendi alacağına karşı uzun süre kayıtsız kalan kimsenin bu hakkının artık korunmaya layık olmadığını kabul etmiş sayılması yatmaktadır.
4. Zamanaşımına uğrayan alacağın tahsili hususunda devlet kendi gücünü kullanmaktan vazgeçmekte, böylece söz konusu alacağın ödenip ödenmemesi keyfiyeti borçlunun iradesine bırakılmaktadır. Şu hâlde zamanaşımına uğrayan alacak ortadan kalkmamakla beraber artık doğal bir borç (Obligatio naturalis) hâline gelmektedir. Ancak belirtmek gerekir ki, alacağın salt zamanaşımına uğramış olması, onun eksik bir borca dönüşmesi için yeterli olmayıp borçlunun kendisine karşı açılmış olan alacak davasında alacaklıya yönelik bir defi de bulunması gerekir. Yargıtayın istikrar kazanmış uygulamalarına göre, zamanaşımı hukuki niteliği itibariyle, maddi hukuktan kaynaklanan bir defi olup usul hukuku anlamında ise bir savunma aracıdır.
5. 6098 sayılı Kanun'un 146 ncı maddesi gereğince aksine bir hüküm bulunmadıkça her alacak on yıllık zamanaşımına tabidir. 818 sayılı Kanun'un 125 inci maddesi de bu hususta benzer düzenlemeyi içermektedir. Alacağın/borcun kaynağı genel olarak haksız fiil, sözleşme, sebepsiz zenginleşme ve kanun hükmü olabilir. Alacak hakkının kaynağının tespiti neticesinde belirtilen sebeplerden birinden kaynaklı olarak ortaya çıkan alacak hakkı için kanunlarda özel bir zamanaşımı süresi alacakla ilgili on yıllık genel zamanaşımı süresi uygulama alanı bulur.
6. Nitekim 6098 sayılı Kanun'un 72 nci maddesinde haksız fiil, aynı Kanun'un 82 nci maddesinde ise sebepsiz zenginleşmeden ... alacak/tazminat talepleri bakımından zamanaşımına ilişkin farklı düzenlemeler mevcuttur. Yine 818 sayılı Kanun'un haksız fiil bakımından 60 ncı maddesi, sebepsiz zenginleşme bakımından ise 66 ncı maddesinde özel zamanaşımı süreleri öngörülmüştür.
7. Sözleşmeden ... alacaklar bakımında da sözleşmenin türüne göre kanunlarda özel bir zamanaşımı süresinin öngörülmemesi hâlinde 818 sayılı Kanun'un 125 inci (6098 sayılı Kanun'un 146 ncı) maddesi kapsamında on yıllık zamanaşımı süresi uygulanır. Bu anlamda davanın dayandığı maddi vakıaları bildirmek ve izah etmek taraflara, ileri sürülen olayları hukuken nitelemek ve uygulanacak kanun hükümlerini tespit etmek ve uygulamak hâkime ait bir görev olduğundan somut olayın hukuki nitelemesinin doğru yapılması, zamanaşımı ile ilgili uygulanacak olan kanun hükümlerinin doğru tespiti açısından önem arz etmektedir.
8. Uyuşmazlık kapsamında değinilmesi gereken hukuki kurumlardan biri de sebepsiz zenginleşmedir. Haklı bir neden olmaksızın bir başkasının malvarlığından ya da emeğinden zenginleşme olarak tanımlanan (Türk Hukuk Lûgatı, s. 962) ve kanunda borcun kaynaklarından biri olarak öngörülen sebepsiz zenginleşmeden söz edilebilmesi için bir taraf zenginleşirken diğerinin fakirleşmesi, zenginleşme ve fakirleşme arasında uygun nedensellik bağının bulunması ve zenginleşmenin hukuken geçerli bir nedene dayalı olmaması gerekir.
9. Sebepsiz zenginleşme 818 sayılı Kanun'un 61 ve devamındaki (6098 sayılı Kanun md. 77 vd.) maddelerde düzenlenmiş olup aynı Kanun'un 62 nci maddesine göre borçlanmadığı edimi kendi isteğiyle yerine getiren kimse, bunu ancak kendisini borçlu sanarak yerine getirdiğini ispat ederse geri isteyebilir (6098 sayılı Kanun md. 78/1). Bu anlamda kendisini borçlu sanarak ödeme yapan gerçek borçludan sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre ödediği bedeli, 818 sayılı Kanun'un 66 ncı (6098 sayılı Kanun md. 82) maddesinde düzenlenen özel zamanaşımı süreleri içerisinde talep edebilir. Zira alacak hakkı sebepsiz zenginleşmeden doğmuş olup burada özel hüküm mevcudiyeti sebebiyle genel zamanaşımı hükümleri uygulanmaz.
10. Bununla birlikte başkasına ait bir borcu kendisinin borçlu olduğu zannında olmaksızın ödeyen kimse, ödemiş olduğu bedeli aradaki sözleşme hükümlerine göre talep etmesi durumunda, gerçek borçlu ile aradaki sözleşme ilişkisine ilişkin kanunlarda özel bir zamanaşımı süresi öngörülmemiş ise ödediği bedeli 818 sayılı Kanun'un 125 inci (6098 sayılı Kanun md. 146) maddesinde düzenlenen on yıllık genel zamanaşımı süresi içerisinde talep edebilir. Zira burada alacak hakkı taraflar arasındaki sözleşmesel ilişkiden doğmakta, alacak talebi de sözleşmeye dayalı olarak ileri sürülmektedir.
11. Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Özelleştirme Yüksek Kurulunun 02.04.2004 tarihli ve 244/22 sayılı kararı ile özelleştirme kapsamına alınan davalının her bir dağıtım bölgesinin işletilmesi için kurulan şirketlerden biri olan davacı ile 24.07.2006 tarihli İHDS imzalandığı, bunu müteakip Özelleştirme Yüksek Kurulunun 11.07.2013 tarihli ve 2013/105 sayılı kararı kapsamında imzalanan 31.07.2013 tarihli Hisse Satış Sözleşmesi (HSS) ile davacı şirket hisselerinin satışı vasıtasıyla özelleştirme sürecinin tamamlandığı, İHDS'nin imza tarihinden önce meydana gelen iş kazası sebebiyle açılan tazminat davası neticesinde davalının da aralarında bulunduğu kişiler aleyhine hükmedilen tazminatın müteselsilen tahsili amacıyla başlatılan icra takibine istinaden davalının borcuna ilişkin davacı tarafça ödeme yapıldığı, yapılan bu ödemenin ise işbu dava ile taraflar arasında imzalanan İHDS ve HSS sözleşme hükümleri gereğince davalıdan tahsilinin talep edildiği anlaşılmaktadır.
12. Taraflar arasında imzalan HSS'nin 9.4 üncü maddesi ve davacının hisselerini devralan dava dışı şirket ile davalı arasındaki İhale Şartnamesi'nin 24/f maddesi gereğince işletme hakkının devir tarihinden önce üçüncü kişiler tarafından ileri sürülecek alacak, tazminat ve benzeri talepler bakımından İHDS hükümleri açıkça saklı tutulmuş ve hisselerin devralındığı tarihten sonra hisseleri devralan şirketin davalıdan hiçbir talepte bulunamayacağı düzenlenmiştir.
13. Öte yandan İHDS’nin “Üçüncü Kişilerin Hak İddiaları” başlıklı 7 nci maddesi ile üçüncü kişilere karşı sorumluluk paylaşımı yapılmıştır. Bu kapsamda taraflar arasında üçüncü kişilere karşı sorumluluk paylaşımını gerektiren maddi olaylar; kamulaştırmasız el atma, dağıtım faaliyeti ya da dağıtım tesislerinin işletilmesi nedeni ile üçüncü kişilere verilen zararlar gibi olaylardır. İHDS’nin 7 nci maddesinde üçüncü kişilerin, dağıtım faaliyetinin yürütülmesi amacıyla gerçekleştirilen iş ve işlemler (7.4) ile dağıtım tesislerinin mülkiyetinden (7.1, 7.2) ve işletilmesinden (7.6) ... tazminat taleplerinin, bu talepleri doğuran olay İHDS öncesinde doğmuş ise dağıtım şirketi tarafından davalıya, bu talepleri doğuran olay İHDS sonrasında doğmuş ise davalı tarafından dağıtım şirketlerine rücu edilebileceği düzenlenmiştir.
14. Davacı tarafça, davalı tarafından dağıtım faaliyetinin yürütüldüğü kabul edilen dönem olan 08.10.2000 tarihinde (vefat tarihi 17.10.2000) meydana gelen iş kazası neticesinde açılan tazminat davası sonucu davalı aleyhine hükmedilen ve icra takibine konu edilen tazminatın alacaklısına ödenmesi üzerine ödenen bu bedel, yukarıda belirtilen sözleşme hükümlerine dayalı olarak davalıdan talep edilmiştir. Bu anlamda davacının borçlu olduğu zannıyla yapmış olduğu bir ödeme söz konusu olmadığı gibi yapılan ödemenin vekâletsiz iş görme hükümlerine göre davalıdan tahsili talebi mevcut değildir. Zira davacı, taraflar arasında akdedilen İHDS ile davacının hisselerinin satın alan dava dışı şirketin davalı ile akdettiği HSS hükümlerine dayalı olarak ödemiş olduğu bedelin tahsilini talep etmektedir.
15. Bu itibarla her ne kadar Bölge Adliye Mahkemesince, davalının aleyhine tazminata hükmedilen davada taraf olarak yer alması ve başlatılan icra takibinde de taraf olarak bulunması neticesinde İHDS hükümleri kapsamında sorumluluğunu yerine getirdiği, bu sebeple davacının üçüncü kişiye yapmış olduğu ödemeyi ancak sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre talep edebileceğinden buna ilişkin bir yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu kabul edilmiş ise de; iş kazasının meydana geldiği 08.10.2000 tarihinde hâlihazırda davacının dağıtım faaliyetinde bulunduğu bölgede, dava dışı ... Elektrik Ticaret A.Ş. faaliyette bulunmakta iken imtiyaz sözleşmesinin davalı TEDAŞ tarafından iptal edildiği, bu nedenle söz konusu görev bölgesinde 02.04.2002 tarihi itibariyle elektrik iletim ve dağıtım hizmetinin Danıştay 10. Dairesinin 2001/2445 Esas, 2002/855 Karar sayılı kararı ile davalının Anadolu Yakası Elektrik Dağıtım İşletme Koordinatörlüğü tarafından devralındığı, 11.06.2002 tarihli ve 20 numaralı Devir Kurulu kararının 2 nci maddesi uyarınca ise dava dışı ... Elektrik Ticaret A.Ş.’nin görev bölgesinde elektrik dağıtım hizmetinden ve işletilen tesislerden dolayı 02.04.2002 tarihine kadar ... Elektrik Ticaret A.Ş.’nin elektrik dağıtım hizmetinin ifasından ötürü bu tarihten sonra üçüncü şahıslar tarafından açılacak davaların davalı tarafından yürütülmesine karar verildiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle kök dava eldeki dosyanın davalısı aleyhine açılmış, ilâm yine davalı aleyhine icraya konulmuş ve fakat ödeme sözleşmesel yükümlülük kapsamında eldeki davanın davacısı tarafından gerçekleştirilmiştir.
16. Bu itibarla davacı tarafından işbu davada ileri sürülen talep tümüyle sözleşme hükümlerine dayalı olup taraflar arasındaki çekişme sözleşmeden ... hukuki ilişkiden kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla davacının sözleşmeye dayalı olarak ileri sürdüğü talebin, 818 sayılı Kanun'un 125 inci maddesinde (6098 sayılı Kanun md. 146) düzenlenen on yıllık zamanaşımına tabi olduğu açıktır. Bu sebeple davacı tarafından 08.04.2011 ve 27.04.2011 tarihlerinde üçüncü kişiye yapılan ödemeler sebebiyle ileri sürdüğü rücuen alacak talebi yönünden işbu davanın açıldığı 19.04.2017 tarihi itibariyle zamanaşımı süresinin dolduğu kabul edilemez. Bu sebeple işin esasına dair incelemeyle yapılacak olan değerlendirme neticesinde hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekir.
17. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; iş kazası sebebiyle açılan tazminat davasında ve yapılan icra takibinde davalının taraf olarak yer aldığı, davacı aleyhine herhangi bir dava ve icra takibi yapılmadığı, bu sebeple yapılan ödemenin ancak sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre talep edilebileceği, bu talebe ilişkin olarak davanın açıldığı tarihte sebepsiz zenginleşmeden ... alacak talepleri bakımından zamanaşımı süresi dolduğundan direnme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş, Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
18. Hâl böyle olunca; direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı bozulması gerekmiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda belirtilen değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Dosyanın 6100 sayılı Kanun’un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
22.11.2023 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.