ADALET HABERLERİ

ADALET HABERLERİ

Hukuk Genel Kurulu'nun 2022/1259 E., 2023/1122 K. sayılı kararı

Hukuk Genel Kurulu'nun 2022/1259 E., 2023/1122 K. sayılı kararı
2 Okunma

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 22.11.2023 tarihli, 2022/1259 E., 2023/1122 K. sayılı kararı

T.C.

Yargıtay

Hukuk Genel Kurulu

2022/1259 E., 2023/1122 K.

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/1093 E., 2022/1504 K.

KARAR : Davanın kısmen kabulüne

ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 21.03.2022 tarihli ve

2021/11556 Esas, 2022/3602 Karar sayılı BOZMA kararı

Taraflar arasındaki itirazın kaldırılması isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda İlk Derece Mahkemesince istemin kabulüne karar verilmiştir.

Kararın borçlu vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince İlk Derece Mahkemesinin kararının kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı borçlu vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı borçlu vekili tarafından temyiz edilmekle, Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelendi:

I. TALEP

Alacaklı vekili; borçlu aleyhine başlatılan genel haciz yolu ile ilâmsız takibe kaşı borçlunun borca itiraz ettiğini, itiraz edilmeyen ihtarnamenin 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (2004 sayılı Kanun) 68 inci maddesinde sayılan belgelerden olduğunu, itirazın haksız olduğunu, kredi sözleşmesinin asıl borçlu hakkında geçici mühlet kararı verilmiş olup, müşterek müteselsil kefilin bu mühletten yararlanamayacağını ileri sürerek itirazın kaldırılması ile borçlu aleyhine alacağın % 20’si oranında tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Borçlu vekili; takibe dayanak ihtarnamenin 2004 sayılı Kanun’un 68 inci maddesinde belirtilen noterlikçe tasdik edilen borç ikrarını içeren bir senet olmadığını, müvekkilinin kredi sözleşmesinin kefili olup krediyi kullanan taraf olmadığını, asıl alacaklıya takip yapılmadan doğrudan kefile takip yapılamayacağını, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) 583 üncü maddesinde kefaletin şeklinin düzenlendiğini, asıl borçlunun konkordato süreci içerisindeyken kefile yönelik takip yapılmasının konkordato mantığı çerçevesinde ödeme zorluğuna düşmüş borçlu yönünden güvence getiren düzenlemeye aykırılık teşkil ettiğini belirterek istemin reddini savunmuş, alacaklı aleyhine % 20'den az olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 07.01.2020 tarihli ve 2019/55 Esas, 2020/88 Karar sayılı kararı ile; borçlunun taraflar arasındaki genel nakdi ve gayri nakdi kredi sözleşmesinin kefili olduğu, borçlunun sorumluluk miktarının takip konusu sözleşmede belirlendiği, asıl borçlunun konkordato mühletinde iken kefile karşı takip yapılmasında hukuki engel bulunmadığı, borçlunun takibe konu borç miktarını ödediğine ilişkin belge sunulmadığı gerekçesi ile istemin kabulü ile itirazın kaldırılmasına, takibin devamına, alacağın % 20’si olan 20.647,00 TL’nin borçludan alınarak alacaklıya verilmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde borçlu vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 01.10.2021 tarihli ve 2020/1118 Esas, 2021/1743 Karar sayılı kararı ile; borçlunun takip dayanağı kredi sözleşmesini müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı, asıl borçlu ve borçluya tebliğ edilen ihtarname ve ekindeki hesap özetine süresinde itiraz edilmediğinden ihtarname ve ekindeki hesap özetinin 2004 sayılı Kanun’un 68 inci maddesinde yazılı belge niteliğine dönüştüğü, asıl borçlu hakkında konkordato geçici mühlet kararı verilmesinin sonuca etkili olmadığı, borçlunun borca ve kefalet sözleşmesinin geçerliliğine ilişkin itirazlarının bu aşamada dinlenemeyeceği, mahkeme kararının ticari kredi alacakları yönünden yerinde olduğu, ancak takibe konu tüketici kredisi alacağına itiraz yönünden alacağın varlığı ve miktarı 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun (4077 sayılı Kanun) kapsamında yargılama yapılmasını zorunlu kıldığından mahkemece itirazın kaldırılması isteminin tüketici kredisi alacağı yönünden reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesi ile borçlu vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, istemin kısmen kabulü ile alacaklı vekilinin 33.000,00 TL asıl alacak, 21.359,03 TL asıl alacak ve 36.136,52 TL asıl alacağa ilişkin itirazın kaldırılması talebinin kabulüne, bu alacak kalemleri ve fer'îleri yönünden takibin devamına, itirazın kaldırılması talebi kabul edilen toplam 90.495,55 TL asıl alacağın % 20'si oranında icra inkar tazminatının borçludan alınarak alacaklıya verilmesine, tüketici kredisinde kaynaklanan 5.669,77 TL asıl alacak ve fer'îlerine ilişkin itirazın kaldırılması talebinin reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ İNCELEME SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde borçlu vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;

“…Alacaklı tarafından genel haciz yolu ile takip başlatıldığı, borçlunun takibe itirazı üzerine alacaklının icra mahkemesine başvururarak borçlunun itirazının kaldırılmasını talep ettiği, İlk Derece Mahkemesi’nce davanın kabulü ile; davalının itirazının kaldırılmasına ve takibin devamına, asıl alacağın %20'si oranında tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verildiği, davalı borçlunun istinaf talebinde bulunması üzerine Bölge Adliye Mahkemesi’nce davalı borçlunun istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile 33.000,00 TL asıl alacak, 21.359,03 TL asıl alacak ve 36.136,52 TL asıl alacağa ilişkin itirazın kaldırılması talebinin kabulüne, alacak kalemleri ve ferileri yönünden takibin devamına, itirazın kaldırılması talebi kabul edilen toplam 90.495,55 TL asıl alacağın %20'si oranında icra inkar tazminatının davalı borçludan alınarak davacı alacaklıya verilmesine, tüketici kredisinden kaynaklanan 5.669,77 TL asıl alacak ve ferilerine ilişkin itirazın kaldırılması talebinin reddine, hükmedildiği, borçlunun karara karşı temyiz yoluna başvurduğu anlaşılmaktadır.

2.3.2005 tarihli ve 5311 Sayılı Kanunun 24. maddesi ile değişik 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 363/1. maddesine göre istinaf yoluna başvuru süresi tefhim veya tebliğden itibaren on gündür.

Somut olayda, İcra Mahkemesi kararı istinaf eden borçlu vekilinin yüzüne karşı 07/01/2020 tarihinde tefhim edildiği halde, istinaf dilekçesi belirli süre geçirildikten sonra, 31/01/2020 tarihinde verildiği, istinaf başvuru süresinin kanun gereği tefhimden itibaren başlayacağı buna rağmen, istinaf süre tutum dilekçesi verilmediği, istinaf dilekçesinin belirli süre geçirildikten sonra verildiği gözetilerek Bölge Adliye Mahkemesince, İİK' nın 365/3 maddesi gereğince istinaf talebinin reddine karar verilmesi gerektiği halde, işin esasının incelenmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; açıklanan mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay kararları dikkate alındığında somut olayda ilk derece mahkemesince yapılan inceleme sonunda "Davanın kabulü ile Ankara 11. İcra Müdürlüğü’nün 2018/14915 Esas sayılı dosyasında itirazın kaldırılmasına, takibin devamına, alacağın %20 si olan 20647TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine" ilişkin kısa karar taraf vekillerinin yüzüne karşı 07.10.2020 tarihinde tefhim edilmiş ise de, gerekçeli karar tüm unsurlarıyla tefhim edilmediği gibi kararda "kararın tebliğinden itibaren 10 gün içinde mahkememize yahut aynı derecedeki başka yerel mahkemesine vereceği dilekçe ile yahut zabıt katibine sözlü başvurusunun yazılı hale getirilerek, mahkeme hakimine onaylatılması sureti ile; istinaf yolu açık olmak üzere" şeklinde karar verildiği, sürenin başlangıcının açıkça tebliğden itibaren başlayacağının belirtildiği, gerekçeli kararın borçlu vekiline 27.01.2020 tarihinde tebliğ edildiği, yasal on günlük süre içinde 31.01.2020 tarihinde istinaf başvurusunda bulunulduğu, talebin süre nedeni ile reddedilemeyeceği gerekçesi ile direnme kararı verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Direnme kararına karşı süresi içinde borçlu vekilince temyiz isteminde bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Borçlu vekili; İlk Derece Mahkemesince konkordato dosyasının ve bankaya yapılan ödemelere ilişkin belgelerin toplanmadığını, 2004 sayılı Kanun'un 68 inci maddesi kapsamında sayılan belgelerden olmayan icra takibinde, itirazın kaldırılması yoluna gidilemeyeceğinden istemin reddi gerektiğini, asıl borçlu yönünden konkordato sürecine gidildiğinden sürecin 2004 sayılı Kanun'un 285 ve devamı maddelerinde yapılan düzenlemelerin hem borçlu hem de alacaklı lehine değerlendirilerek kefile takip yapılamayacağını, kefalet sözleşmesinde hukuka aykırılıkların tespit edilmesi gerektiğini, haksız ve kötüniyetli hareket etmeyen ve alacağı likit olmayan borç yönünden borçlu aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilemeyeceğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Uyuşmazlık

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; İlk Derece Mahkemesinin kısa kararının borçlu vekilinin yüzüne karşı 07.01.2020 tarihinde verilmesi, gerekçeli kararın 27.01.2020 tarihinde tebliğ edilmesi ve 31.01.2020 tarihinde kararın istinaf edilmesi karşısında, istinaf başvurusunun süresinde olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre Bölge Adliye Mahkemesince 2004 sayılı Kanun’un 365 inci maddesinin üçüncü fıkrası gereğince istinaf talebinin reddine karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

D. Ön sorun

Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, işin esasının incelenmesine geçilmeden önce direnme kararına yönelik borçlu vekilinin temyiz isteminin kesinlik sınırının altında kalıp kalmadığı hususu ön sorun olarak ele alınıp değerlendirilmiştir.

E. Gerekçe

1. İlgili Hukuk

2004 sayılı Kanun'un 364 ve ek (1) inci maddeleri.

2. Değerlendirme

1. 5311 sayılı Kanun'un 25 inci maddesi ile değişik 2004 sayılı Kanun'un 364 üncü maddesinin birinci fıkrası "Bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen ve miktar ve değeri 10.000 lirayı geçen nihai kararlara karşı temyiz yoluna başvurulabilir." hükmünü içermektedir. 02.12.2016 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan 6763 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesi ile “onbin lirayı” ibaresi “kırk bin Türk lirasını” şeklinde değiştirilmiştir. 20.02.2019 tarihli ve 7165 sayılı Kanun’un 1 inci maddesi ile “kırk bin” ibaresi “elli sekiz bin sekiz yüz” şeklinde değiştirilmiştir.

2. 2004 sayılı Kanun'un 20.02.2019 tarihli ve 7165 sayılı Kanun’un 2 nci maddesi ile değişik ek (1) inci maddesinin birinci fıkrasında 364 üncü maddesindeki parasal sınırın 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun mükerrer 298 inci maddesine göre her yıl tespit ve ilan edilecek yeniden değerleme oranında artırılması öngörülmüş ve 01.01.2022 tarihinden itibaren bu miktar 107.090,00 TL olarak belirlenmiştir.

3. 2004 sayılı Kanun'un 20.02.2019 tarihli ve 7165 sayılı Kanun'un 2 nci maddesi ile değişik ek (1) inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca aynı Kanun'un 363 ve 364 üncü maddelerindeki parasal sınırların uygulanmasında hükmün verildiği tarihteki miktar esas alınır.

4. Belirtilmelidir ki bir mahkeme kararının temyiz edilip edilemeyeceği belirlenirken, temyiz hakkının doğduğu (kararın verildiği) tarihteki hukuksal durum esas alınmalı, karar tarihinde yürürlükte bulunan kanun hükmü temyiz sınırı yönünden hangi düzenlemeyi içeriyor ise ona bağlı kalınmalıdır. Buradaki “karar” teriminin, Bölge Adliye Mahkemesinin Özel Daire bozmasına karşı verdiği direnme kararını da kapsayacağında duraksama bulunmamaktadır.

5. 2004 sayılı Kanun'un 5311 sayılı Kanun’un 25 inci maddesi ile değişik 364 üncü maddesinin ikinci fıkrasında ise temyiz yoluna başvurma ve incelemesinin 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (1086 sayılı Kanun) hükümlerine göre yapılacağı belirtilmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 447 nci maddesinin ikinci fıkrası "Mevzuatta, yürürlükten kaldırılan 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa yapılan yollamalar, Hukuk Muhakemeleri Kanununun bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılır." hükmünü içermektedir.

6. Bu aşamada direnme kararının dayanağını oluşturan itirazın kaldırılması ve icra inkâr tazminatına değinilmesi gerekmektedir.

7. İtirazın kaldırılması borçlunun itirazı ile duran ilâmsız icra takibine (ilâmsız icra prosedürü içinde) devam edilmesini sağlayan bir yoldur. İcra mahkemesince esasa ilişkin bir nedenle itirazın kaldırılmasına karar verilmesi hâlinde (alacaklı talep etmişse) aynı karar ile borçluyu haksız olarak itiraz ettiği alacağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere tazminata da mahkum eder (2004 sayılı Kanun md. 68/son). Bu tazminatın tespitinde takip talebindeki talep esas alınır (Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara, 2013, s. 275, 310).

8. Takip konusu alacak tutarının istinaf sınırını geçmesi hâlinde icra mahkemesinin itirazın kaldırılması talebinin reddi ve itirazın kaldırılması kararları istinaf edilebilir. Bölge Adliye Mahkemesinin buna ilişkin kararı (temyiz sınırını geçmesi şartıyla) temyiz edilebilir (Baki Kuru, İstinaf Sistemine Göre Yazılmış, İcra ve İflas Hukuku Ders Kitabı, Ankara, 2021, s.127). Kararın değer olarak temyiz edilebilirlik niteliğinin tespitinde asıl alacak miktarı esas alınır (Taylan Özgür Kiraz, İcra Mahkemesinde İtirazın Kaldırılması, Ankara, 2013, s. 344'taki dipnot).

9. Somut olayda, Bölge Adliye Mahkemesinin 22.06.2022 tarihli direnme kararı ile borçlu vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, istemin kısmen kabulü ile alacaklı vekilinin 33.000,00 TL asıl alacak, 21.359,03 TL asıl alacak ve 36.136,52 TL asıl alacağa ilişkin itirazın kaldırılması talebinin kabulüne, bu alacak kalemleri ve fer'îleri yönünden takibin devamına, itirazın kaldırılması talebi kabul edilen toplam 90.495,55 TL asıl alacağın % 20'si oranında icra inkâr tazminatının borçludan alınarak alacaklıya verilmesine, tüketici kredisinde kaynaklanan 5.669,77 TL asıl alacak ve fer'îlerine ilişkin itirazın kaldırılması talebinin reddine karar verilmiştir. Direnme kararı borçlu vekili tarafından temyiz edilmiş ve itirazın kaldırılması talebinin reddine karar verilmesi gerektiği ve aleyhine inkâr tazminatına hükmedilemeyeceğini ileri sürülmüştür.

10. Bölge Adliye Mahkemesinin direnme kararının verildiği 22.06.2022 tarihinde temyiz edilebilirlik (kesinlik) sınırı 107.090,00 TL olmakla uyuşmazlığa konu asıl alacak miktarı (90.495,55 TL) dikkate alındığında 2004 sayılı Kanun'un 364 üncü maddesinin birinci fıkrasında belirtilen kesinlik sınırını geçmediği anlaşıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının temyiz kabiliyeti yoktur.

11. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; borçlu vekilinin temyiz sebepleri gözetildiğinde uyuşmazlık konusu miktar toplam 90.495,55 TL asıl alacak ve asıl alacağın % 20'si oranında icra inkâr tazminatının ilişki olduğu, uyuşmazlık konusu değerin 2004 sayılı Kanun'un 364 üncü maddesinin birinci fıkrasında belirtilen kesinlik sınırını geçtiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.

12. O hâlde borçlu vekilinin temyiz başvurusunun 2004 sayılı Kanun'un 5311 sayılı Kanun’un 25 inci maddesi ile değişik 364 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkraları ile 6100 sayılı Kanun'un 366 ncı maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken aynı Kanun’un 352 nci maddesi uyarınca miktardan reddi gerekir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Borçlu vekilinin temyiz başvurusunun 2004 sayılı Kanun'un 5311 sayılı Kanun’un 25 inci maddesi ile değişik 364 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkraları ile 6100 sayılı Kanun'un 366 ncı maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken aynı Kanun’un 352 nci maddesi uyarınca miktardan REDDİNE,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesin,

Dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,

22.11.2023 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.

Kaynak:https://www.hukukihaber.net/hukuk-genel-kurulunun-20221259-e-20231122-k-sayili-karari