Hukuk Genel Kurulu'nun 2022/1254 E., 2023/1085 K. sayılı kararı
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 15.11.2023 tarihli, 2022/1254 E., 2023/1085 K. sayılı kararı
T.C.
Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu
2022/1254 E., 2023/1085 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/365 E., 2022/698 K.
KARAR : Davanın reddine
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 07.12.2021 tarihli ve
2021/11170 Esas ve 2021/15514 Karar sayılı BOZMA kararı
Taraflar arasındaki tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı ... vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılıp düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı asıl; 08.01.2014 tarihinde yurt dışı hizmet borçlanma talebinde bulunduğunu, 25.03.2014 tarihinde ise 5510 sayılı Kanun 4/1-a maddesi (4/1-a) kapsamında sigortalı çalışmasının olduğunu ve yurt dışı borçlanma bedelini en son çalışması 4/1-a kapsamında iken ödediğini, davalı Kuruma yaptığı yaşlılık aylığı tahsis talebinin prim ödeme gün sayısı yeterli olmadığından bahisle reddedildiğini, Kurumun yurt dışı borçlanmasını 5510 sayılı Kanun 4/1-b maddesi kapsamında değerlendirdiğini ancak borçlanma bedelini ödeme tarihindeki sigortalılık statüsünün dikkate alınması gerektiğini, Kuruma yaptığı başvuruya Kurum işleminde hata olmadığı yönünde cevap verildiğini ileri sürerek borçlanmasının sigortalı işçi kapsamında kabul edilmesini istemiş; 14.07.2017 tarihinden itibaren davayı takip eden davacı vekili ise 15.05.2017 tarihli beyan dilekçesi ile yurt dışı hizmet borçlanmasının SSK kapsamında değerlendirilerek davacıya ilk müracaat tarihi olan 27.08.2015 tarihinden itibaren emeklilik hakkı verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı ... (Kurum/SGK) vekili; davacının 4/1-a maddesi kapsamında ilk işe giriş tarihinin 25.03.2014 olması nedeniyle talebinin reddedildiğini, 3201 sayılı Kanun ve 2011/48 sayılı Genelgede yurt dışı hizmet borçlanmasına ait sürelerin 5510 sayılı Kanun'a tabi hangi sigortalılık hâline göre geçmiş sayılacağının belirlenmesinde borçlanma talep tarihinde Türkiye’deki en son sigortalılık hâline göre, sigortalılıkları yoksa aynı Kanun’un 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında geçmiş sigortalılık süresi olarak kabul edileceği düzenlemesinin yer aldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 29.03.2018 tarihli ve 2017/68 Esas, 2018/85 Karar sayılı kararı ile; dava dilekçesi ve aşamalardaki beyanlar incelendiğinde davacının talebinin yurt dışı hizmet borçlanmasının 4/1-a maddesine tabi sayılması gerektiğinin tespitine ilişkin olduğu, davacının söz konusu borçlanmayı Türkiye’de ilk 4/1-a kapsamında tescil edildiği 25.03.2014 tarihinden sonra 27.06.2014 tarihinde ödediği, Türkiye’de son sigortalılığının 4/1-a kapsamında olduğu, taleple bağlılık ilkesi gereği borçlanmasının 4/1-a kapsamında sigortalı olduğunun tespiti ile yetinmek gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne davacının ödeme tarihi de gözetilerek son sigortalılığının 4/1-a olması nedeniyle borçlanmasının 4/1-a maddesine tabi sigortalı olarak kabul edilebileceğinin tespitine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 14.01.2020 tarihli ve 2018/1077 Esas, 2020/57 Karar sayılı kararı ile; davacının borçlanma süresinin 3201 sayılı Kanun’un öngördüğü anlamda hizmet süresi olmayıp ev kadını konumunda geçen süreden oluştuğu, ev kadını konumunda geçen sürenin Türkiye'deki sigortalılık sistemi yönünden karşılığının ise 5510 sayılı Kanun’un 4/I-b maddesine tabi sigortalılık olduğu aksi durumun ev kadınlarının salt yurt dışında bulunma eylemlerinin, Türkiye'de maden ve sanayi kolundaki ağır işlerde çalışma ile eşit değere ulaşmasına yol açacağı, Türkiye'de yaşayan ev kadınları için geçmişe dönük borçlanma olanağı verilmeksizin tanınan 5510 sayılı Kanun’un 4/1-b maddesi kapsamındaki isteğe bağlı sigortalılık olanaklarına karşın yurt dışında ev kadını olarak geçirilen sürenin 5510 sayılı Kanun’un 4/1-a maddesine göre değerlendirilme durumunun eşitsizliğe yol açacağı, 3201 sayılı Kanun’un 5 inci maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan "Yurt dışı hizmet borçlanmasına ait süreler” ifadesinin de 5510 sayılı Kanun’un 4/1-a maddesi kapsamında değerlendirilme durumunun hizmet borçlanmasına yönelik olduğu, ev kadını olarak geçen süre yönünden böyle bir olanak bulunmadığı, aksi yöndeki yaklaşımların yurt dışındaki yaşamını çalışmadan geçiren kişilerin, Türkiye'de kısa süreli sigortalılık kaydı oluşturarak 5510 sayılı Kanun’un 4/1-a maddesine tabi borçlanma olanağı elde etmesi yönünde kanuna karşı hile uygulamalarına yol açacağı davacı tarafından gerçekleştirilen borçlanma süresinin 5510 sayılı Kanun 4/1-a maddesi kapsamında kabulünün isabetsiz olduğu gerekçesiyle davalı Kurum vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılıp yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
"...Uyuşmazlık tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan 17.04.2008 tarihli 5754 sayılı Kanunun 79. maddesiyle değişik 3201 sayılı Kanunun 3. maddesi “Bu Kanunun 1. maddesinde belirtilenler ile yurt dışında çalışmakta iken veya yurda kesin dönüş yaptıktan sonra ölenlerin Türk vatandaşı olan hak sahipleri sigortalının Türkiye’de hiçbir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi çalışması yoksa Sosyal Güvenlik Kurumuna, Türkiye’de çalışması varsa en son tabi olduğu sosyal güvenlik kuruluşuna müracaat etmek suretiyle bu Kanunla getirilen haklardan yararlanırlar.” hükmünü içerirken;
Yine aynı Kanunla 3201 sayılı Kanunun 5’inci maddesine 4’üncü fıkra hükmü olarak eklenen ek fıkra ile de; “Yurtdışı hizmet borçlanmasına ait süreler 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa göre hangi sigortalılık haline göre geçmiş sayılacağının belirlenmesinde; Türkiye’de sigortalılıkları varsa borçlanma talep tarihindeki en son sigortalılık haline göre, sigortalılıkları yoksa aynı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında geçmiş sigortalılık süresi olarak kabul edilir.” hükmü getirilmiştir.
Anılan 5754 sayılı Kanun ile, 3201 sayılı Kanunda yapılan değişiklikler ve getirilen ek düzenlemelere birlikte bakıldığında; başvurulacak kuruluşların belirlenmesinde, eski 3. maddede öngörülen değişik hallerden tümüyle vazgeçilmiş ve sadece; Türkiye’de sigortalılıkları varsa borçlanma talep tarihindeki en son sigortalılık haline göre, sigortalılıkları yoksa aynı Kanunun 4. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında geçmiş sigortalılık süresi olarak değerlendirileceği öngörülmüştür. Yasanın bu açık hükmü karşısında, artık borçlanılan sürelerin, mülga diğer sosyal güvenlik kanunları kapsamında bir sigortalılık süresi olarak değerlendirilmesi imkanı ortadan kalkmıştır. Yani, Türkiye’de hiçbir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi çalışması bulunmayan kişilerin, 3201 sayılı Kanuna dayalı borçlanma sürelerinin 5510 sayılı Yasanın 4/1-b kapsamında sigortalılık süresi olarak değerlendirilmesi yasal bir zorunluluk haline gelmiştir.
Ne ki, borçlanma, tahakkuk ettirilen borçlanma bedelinin ödenmesi ile gerçekleşecek olup; sigortalıların hangi statüye göre borçlanacaklarının borçlanma bedelinin ödeme tarihinden önce Türkiye’de gerçekleşen son sigortalılık durumuna göre belirlenmesi gerekir.
Somut olaya ilişkin eldeki davada, 3201 sayılı Yasaya göre borçlanma talep ettiği 10.01.2014 tarihinden sonra Türkiye’de 25.03.2014-31.03.2014 tarihleri arasında hizmet sözleşmesine dayalı olarak çalışmasının bulunduğu gözetildiğinde, giderek borçlanma bedelinin 27.06.2014 tarihinde ödenmiş olması karşısında, borçlanmanın 5510 sayılı Yasanın 4/1-a maddesi kapsamında olduğuna ilişkin isteğinin reddine karar verilmiş olması yerinde değildir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun kabulüne ilişkin kararı bozulmalıdır..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; 3201 sayılı Kanun’un 3 üncü maddesinin uyuşmazlık konusu dönemde yürürlükte olan hâlinde başvuru tarihi esas alınarak borçlanılan sürenin hangi sigortalılık statüsünde değerlendirileceğinin hüküm altına alındığı bu nedenle başvuru tarihinden sonraki tarihte gerçekleşen sigortalılık hâlinin geçmişe etkili kabul edilmesini öngören ve yasaya aykırı olan bozma ilâmına uyulmasının mümkün olmadığı belirtilerek önceki gerekçe de tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Direnme kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili, sigortalıların hangi statüye göre borçlanacaklarının borçlanma bedelinin ödenmesinden önce Türkiye’de gerçekleşen son sigortalılık durumuna göre belirlenmesi gerektiğini belirterek direnme kararının bozulmasını talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacının yurt dışında ev kadını olarak geçen sürelere ait borçlanmasının 5510 sayılı Kanun’un 4/1-b maddesi kapsamında geçmiş sigortalılık süresi sayılmasına ilişkin Kurum işleminin usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilen somut olayda, 25.03.2014-31.03.2014 tarihleri arasında 5510 sayılı Kanun’un 4/1-a maddesine tabi sigortalılığı bulunan ve 10.01.2014 tarihli ev kadınlığı sürelerine ilişkin borçlanma bedelini 27.06.2014 tarihinde ödeyen davacının yurt dışı borçlanmasının 5510 sayılı Kanun’un 4/1-a maddesi kapsamında sigortalılık süresi olarak kabul edilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
3201 sayılı Yurt Dışında Bulunan Vatandaşların Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun'un (3201 sayılı Kanun) 3 ve 5 inci maddeleri
2. Değerlendirme
1. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konuyla ilgili yasal düzenlemeler ve kavramlar üzerinde kısaca durmak gerekir.
2. Yurt Dışında Bulunan Vatandaşların Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun yurt dışında çalışan Türk vatandaşlarına yurt dışında çalıştıkları süreleri döviz karşılığı borçlanma ve buna bağlı olarak yaşlılık sigortasından yararlanma hakkı tanımış ve bu kişilerin yurt dışındaki ülke sosyal güvenlik kuruluşları kapsamında sosyal güvenliklerine gerek kalmaksızın Türkiye'de sosyal güvenceye kavuşmalarına imkân sağlamıştır.
3. Hizmet borçlanması, sosyal güvenlik hakkı elde edilmesinde istisnai bir yöntem olarak primi ödenmediği için hizmet süresinden sayılmayan bazı sürelerin primlerinin borçlanılıp ödenmesi koşuluyla yaşlılık aylığına esas sigortalılık süresi ve prim gün sayısından sayılmasını sağlayan bir yapıyı ifade etmektedir.
4. Borçlanma başvurusunun hangi sosyal güvenlik kuruluşuna yapılması gerektiğine yönelik yasal düzenlemeler aynı zamanda borçlanmanın hangi sigortalılık statüsüne tabi olacağını da belirlemektedir. Sosyal güvenlik kuruluşları, sigortalılık statülerine göre ayrı ayrı teşkilatlandığından borçlanmanın hangi kuruluşa yapılması gerektiğinin belirlenmesi aslında borçlanmanın ve yaşlılık aylığınınn tabî olacağı sigortalılık statüsünün de belirlenmesi anlamına gelmektedir.
5. Bu nedenle öncelikle “Başvurulacak kuruluşlar” kenar başlıklı 3201 sayılı Kanun’un 3 üncü maddesinin 22.05.1985 tarihinden itibaren geçirdiği aşamaların anlatılmasında yarar bulunmaktadır.
6. Yurt Dışında Bulunan Vatandaşların Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun’un 3 üncü maddesinin ilk hâlinde “Bu Kanun’un yürürlüğe girdikten sonra yurda kesin dönüş yapanlar, kesin dönüş tarihinden itibaren;
a)Sosyal güvenlik kuruluşlarından hiç birine tabî bulunmamaları halinde, Sosyal Sigortalar Kurumuna
b) Ev kadınları Bağ-Kur`a,
c) Prim, kesenek ve karşılık ödediği sosyal güvenlik kuruluşuna,
Yazılı istekte bulunmak ve yurt dışında geçen sürelerin tamamını veya dilediği kadarını döviz olarak ödemek şartıyla borçlanabilir. Borçlanılan süreler ilgili sosyal güvenlik kanunlarındaki esaslar dahilinde değerlendirilir.
Yurda kesin dönüş yapmış olanların borçlanmayla ilgili yazılı isteklerini sosyal güvenlik kurumuna kesin dönüş tarihinden itibaren en geç iki yıl içinde yapmaları gerekir.
Yurt dışında çalışmakta iken veya yurda kesin dönüş yaptıktan sonra iki yıllık müracaat süresi içerisinde ölenlerin hak sahipleri de ölüm tarihinden itibaren iki yıllık süre içerisinde ilgili sosyal güvenlik kurumuna müracaat etmek suretiyle bu Kanunla getirilen haklardan yararlanırlar.” düzenlemesi mevcut iken Anayasa Mahkemesinin 12.12.2002 tarihli ve 2000/36 Esas, 2002/198 Karar sayılı kararı ile anılan maddenin birinci fıkrasında yer alan “... yurda kesin dönüş yapanlar, kesin dönüş ...” sözcükleri ile aynı maddede uygulama alanı kalmayan “...tarihinden itibaren” sözcükleri ile ikinci fıkrası iptal edilmiş, iptal kararı 25.04.2003 tarihli ve 25089 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
7. Söz konusu maddenin bir bölümünün iptali üzerine 06.08.2003 tarihli ve 25191 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 29.07.2003 tarihli 4958 sayılı Kanun’un 56 ncı maddesiyle;
“1)Halen yurt dışında bulunanlar;
a)Yurt dışına çıkmadan önce Türkiye`de herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi çalışması olmayanlar Sosyal Sigortalar Kurumuna,
b)Yurt dışına çıkmadan önce Türkiye`de son defa prim, kesenek ve karşılık ödenen sosyal güvenlik kuruluşuna,
c)Ev kadınları Bağ-Kur`a, Yazılı olarak müracaat etmek suretiyle borçlanabilirler.
2)Türkiye`ye döndükten sonra yurtdışında geçen hizmetlerini borçlanmak isteyenler;
a)Herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi olmayanlar, Sosyal Sigortalar Kurumuna,
b)Müracaat tarihinde çalışmakta olanlar tabi oldukları sosyal güvenlik kuruluşuna,
c)Başvuru tarihinde herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi olmamakla birlikte yurda dönüş tarihinden sonraki çalışmalarından dolayı son defa tabi oldukları sosyal güvenlik kuruluşuna,
d)Hizmetlerinden bir kısmı yurt dışında iken borçlananlardan kalan hizmetlerini yurda dönüş yaptıktan sonra borçlanmak isteyenler ilk borçlanmayı yapan sosyal güvenlik kuruluşuna,
Ev kadınları Bağ-Kur`a, Yazılı olarak müracaat etmek suretiyle borçlanabilirler.
3)Hak sahiplerinin borçlanması, yurt dışında çalışmakta iken veya yurda dönüş yaptıktan sonra ölenlerin hak sahipleri ilgili sosyal güvenlik kuruluşuna müracaat etmek suretiyle bu Kanunla getirilen haklardan yararlanırlar.” şeklinde yeniden düzenlenmiştir.
8. 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu ile (02.07.2018 tarihli ve 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 88 inci maddesi ile Sosyal Güvenlik Kurumuna İlişkin Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun olarak adı değiştirilen) sosyal güvenlik kurumları tek çatı altında birleştirilmiş ve bu birleştirme sonrası 3201 sayılı Kanun’un 3 üncü maddesi de 17.04.2008 tarihli ve 5754 sayılı Kanun’un 79 uncu maddesi ile yapılan değişikle “Bu Kanunun 1 inci maddesinde belirtilenler ile yurt dışında çalışmakta iken veya yurda kesin dönüş yaptıktan sonra ölenlerin Türk vatandaşı olan hak sahipleri sigortalının Türkiye’de hiçbir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi çalışması yoksa Sosyal Güvenlik Kurumuna, Türkiye’de çalışması varsa en son tabi olduğu sosyal güvenlik kuruluşuna müracaat etmek suretiyle bu Kanunla getirilen haklardan yararlanırlar.
Sosyal güvenlik sözleşmeleri uygulanmak suretiyle kendilerine veya hak sahiplerine kısmi aylık bağlanmış olanların borçlanma işlemleri aylık aldıkları sosyal güvenlik kuruluşunca yapılır" şeklinde düzenlenmiştir.
9. Anılan madde 17.07.2019 tarihli ve 7186 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi ile “Bu Kanunun 1 inci maddesinde belirtilenler ile yurt dışında çalışmakta iken veya yurda kesin dönüş yaptıktan sonra ölenlerin Türk vatandaşı olan hak sahipleri Sosyal Güvenlik Kurumuna müracaat etmek suretiyle bu Kanunla getirilen haklardan yararlanırlar.
Sosyal güvenlik sözleşmeleri uygulanmak suretiyle kendilerine veya hak sahiplerine kısmi aylık bağlanmış olanların borçlanma işlemleri Sosyal Güvenlik Kurumunca yapılır” şeklinde son hâlini almıştır.
10. Yine 3201 sayılı Kanun’un “Süre tespiti ve sigortalılığın başlangıcı” kenar başlıklı 5 inci maddesinin ilk hâli “Yurt dışındaki çalışılan sürelerinin tespitinde, bunu belirten ve istek sahibinin ibraz edeceği ispatlayıcı belgelerin, ev kadınlarının ise, pasaportundaki kayıtlı bulunan tarihler arasındaki son tarihten geriye doğru olmak üzere gün sayıları esas alınır, bu tespitte 1 yıl 360 gün, 1 ay 30 gün hesaplanır. Sosyal güvenlik kanunlarına tabi hizmetleri olanların, borçlandıkları gün sayısı, prim ödeme gün sayıları ile ilgili hizmetlerine katılır. Sigortalılığın başlangıç tarihinden önceki süreler borçlanılmış ise, sigortalılığın başlangıç tarihi, borçlanılan gün sayısı kadar geriye götürülür. Sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi hizmeti bulunmayan istek sahiplerinin sigortalılıklarının başlangıç tarihi, borçlarını tamamen ödedikleri tarihten borçlanılan gün sayısı kadar geriye götürülen tarihtir.” şeklindeydi.
11. Anılan 5 inci madde 5754 ve 6552 sayılı Kanunlar ile; “Yurt dışındaki sigortalılık sürelerinin tespitinde, bunu belirten ve istek sahibinin ibraz edeceği ispatlayıcı belgelerde kayıtlı bulunan tarihler arasındaki son tarihten geriye doğru olmak üzere gün sayıları esas alınır, bu tespitte 1 yıl 360 gün, 1 ay 30 gün hesaplanır.
Sosyal güvenlik kanunlarına tabi hizmetleri olanların, borçlandıkları gün sayısı, prim ödeme gün sayıları ile ilgili hizmetlerine katılır. Sigortalılığın başlangıç tarihinden önceki süreler borçlanılmış ise, sigortalılığın başlangıç tarihi, borçlanılan gün sayısı kadar geriye götürülür.
Sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi hizmeti bulunmayan istek sahiplerinin sigortalılıklarının başlangıç tarihi, borçlarını tamamen ödedikleri tarihten borçlanılan gün sayısı kadar geriye götürülen tarihtir.
(Ek fıkra: 17/4/2008-5754/79 md.) Yurtdışı hizmet borçlanmasına ait süreler 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa göre hangi sigortalılık haline göre geçmiş sayılacağının belirlenmesinde; Türkiye’de sigortalılıkları varsa borçlanma talep tarihindeki en son sigortalılık haline göre, sigortalılıkları yoksa aynı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında geçmiş sigortalılık süresi olarak kabul edilir.
(Ek fıkra: 17/4/2008-5754/79 md.) Sosyal güvenlik sözleşmesi yapılmış ülkelerdeki hizmetlerini, bu Kanuna göre borçlananların, sözleşme yapılan ülkede ilk defa çalışmaya başladıkları tarih, ilk işe giriş tarihi olarak dikkate alınmaz. (Ek cümle: 10/09/2014-6552 S.K./29. md) Ancak, uluslararası sosyal güvenlik sözleşmelerinde Türk sigortasına girişinden önce âkit ülke sigortasına girdiği tarihin Türk sigortasına girdiği tarih olarak kabul edileceğine ilişkin özel hüküm bulunan ülkelerdeki sigortalılık sürelerini borçlananların âkit ülkede ilk defa çalışmaya başladıkları tarih, ilk işe giriş tarihi olarak kabul edilir.” şeklinde değiştirilmiştir.
12. Ancak 17.07.2019 tarihli ve 7189 sayılı Kanun’un 11 inci maddesi ile 5 inci maddenin dördüncü fıkrası “Yurt dışı hizmet borçlanmasına ait süreler 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında geçmiş sigortalılık süresi olarak kabul edilir.” şeklinde bir kez daha değiştirilmiş ve madde son hâlini almıştır.
13. Görüldüğü üzere 3201 sayılı Kanun Türkiye'de çalışması bulunmayıp yurt dışında geçen sürelerini borçlananların Sosyal Sigortalar Kurumuna müracaat etmek suretiyle borçlanabileceğini, diğer bir ifade ile 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu kapsamında borçlanabileceğini öngörmekte iken 3201 sayılı Kanun'un 5 inci maddesine 17.04.2008 tarihli ve 5754 sayılı Kanun'un 79 uncu maddesi ile eklenen ve 08.05.2008 tarihinde yürürlüğe giren değişiklik ile borçlanılan sürelerin, Türkiye’de sigortalılıkları yoksa 5510 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında (mülga 1479 sayılı Kanun kapsamında), Türkiye’de sigortalılıkları varsa borçlanma talep tarihindeki en son sigortalılık kapsamında geçmiş sigortalılık süresi olarak kabul edileceği şeklinde düzenleme yapılmıştır.
14. Sonuç olarak uyuşmazlığa konu dönemde yürürlükte bulunan 5754 sayılı Kanun ile 3201 sayılı Kanun'da yapılan değişiklikler ve getirilen ek düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde; başvurulacak kuruluşların belirlenmesinde, mülga 3 üncü maddede öngörülen değişik hâllerden tümüyle vazgeçilmiş ve sadece Türkiye’de sigortalılıkları varsa borçlanma talep tarihindeki en son sigortalılık hâline göre, sigortalılıkları yoksa aynı Kanun'un 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında geçmiş sigortalılık süresi olarak değerlendirileceği öngörülmüştür.
15. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15.03.2022 tarihli ve 2019/10-436 Esas, 2022/322 Karar; 09.11.2021 tarihli ve 2018/10(21)-1042 Esas, 2021/1365 Karar sayılı kararlarında da açıklanan hususlara değinilmiştir.
16. Sosyal devlet bireylere belirli bir sosyal güvenlik hakkı ve asgari gelir düzeyi öngören, sağlık ve refah hizmetlerinden serbestçe yararlanma ve belirli bir yaşa kadar eğitim olanağı sunan, bir takım sosyal riskleri önleyici tedbirler alan devlet anlayışıdır. Sosyal devlet olmanın bir gereği ve sonucu da sosyal güvenlik hakkının tüm bireylere sağlanması ve güvence altına alınmasıdır. Dolayısıyla, hukuk kuralı uygulanırken Anayasa'da güvence altına alınan en temel haklardan biri olan sosyal güvenliğin esas ilkelerinden (sosyal güvenliğinin kapsamının ve uygulama alanının kişiler ve riskler açısından genişletilmesi) hareket ederek sigortalı lehine yoruma başvurulması yanlış olmayacaktır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 14.02.1990 tarihli ve 1989/10-391 Esas, 1990/83 Karar sayılı kararında da kanunun çok açık olmasına karşın yine de kuşkulu bir durumun varlığı iddia edildiği taktirde şüphenin sigortalının lehine yorumlanacağı ise iş ve sosyal güvenlik hukukunun temel ilkelerinden olduğu vurgulanmıştır.
17. Sosyal güvenlik hakkı kişilere tanınmış Anayasal haklardan olup 3201 sayılı Kanun kapsamında yapılan borçlanma ödeme ile tamamlandığından borçlanmayı sadece borçlanma talep tarihindeki sigortalılık ile kısıtlamak sigortalılık hakkını sınırlayıcı ve sigortalı lehine yorum ilkesini ihlal edici sonuçlara neden olacaktır.
18. Somut olayda davacının 10.01.2014 tarihinde yurt dışında ev kadını olarak geçen, çalışılan ve boşta geçen 5300 günü davalı Kuruma müracaat etmek suretiyle borçlandığı, 26.03.2014 tarihli dilekçe ile talep formunu yanlış doldurduğunu sadece ev hanımlığı sürelerinin dikkate alınmasını talep ettiği, 25.03.2014-31.03.2014 tarihleri arasında 7 gün 5510 sayılı Kanun 4/1-a maddesi kapsamında sigortalı çalışmasının bulunduğu, tahakkuk eden borçlanma bedelini 27.06.2014 tarihinde ödeyerek 27.08.2015 tarihinde yaşlılık aylığı tahsis talebinde bulunduğu, yurt dışı borçlanma süresinin 5510 sayılı Kanun’un 4/1-b maddesine tabi sigortalılık süresi kabul edilmesi üzerine eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
19. Şu hâlde yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacının 10.01.2014 tarihinde borçlanma talebinde bulunarak 27.06.2014 tarihinde borçlanma bedelini ödediği, 25.03.2014-31.03.2014 tarihleri arasında 7 gün 5510 sayılı Kanun 4/1-a maddesi kapsamında sigortalı çalışmasının bulunduğu, borçlanma ödeme ile tamamlandığından sigortalı lehine yorum ilkesinden haraketle uyuşmazlığa konu dönemde yürülükte bulunan 3201 sayılı Kanun’un 5754 sayılı Kanun ile değişik 5 inci maddesinin dördüncü fıkrası gereği davacının borçlandığı sürenin, borçlanmanın tamamlandığı tarihte en son sigortalılık hâlinin 5510 sayılı Kanun 4/1-a maddesi kapsamında olduğu dikkate alınarak 5510 sayılı Kanun'un 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında geçmiş gibi değerlendirilmesi gerektiği açıktır.
20. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki hükümde direnilmesi doğru olmamıştır.
21. O hâlde direnme kararı bozulmalıdır.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Dosyanın 6100 sayılı Kanun'un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
15.11.2023 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.