Hukuk Genel Kurulu'nun 2022/1204 E., 2023/1187 K. sayılı kararı
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 29.11.2023 tarihli, 2022/1204 E., 2023/1187 K. sayılı kararı
T.C.
Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu
2022/1204 E., 2023/1187 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/1569 E., 2022/1515 K.
KARAR : Davanın kısmen kabulüne
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 16.03.2022 tarihli ve 2022/77 Esas,
2022/2477 Karar sayılı BOZMA kararı
Taraflar arasındaki boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraflarca istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince davalı erkek eşin tüm taleplerinin reddine, davacı kadının ise kusur belirlemesi, yoksulluk nafakası ve tazminatlara ilişkin istinaf talebinin kabulü ile; kusur belirlemesi, tazminatlar ve yoksulluk nafakasına ilişkin İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle taleplerin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davalı tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1. Davacı vekili 07.09.2018 tarihli dava dilekçesinde; tarafların 14.11.2012 tarihinde evlendiklerini, ortak bir çocuklarının bulunduğunu, evliliğin başından beri devam eden sıkıntılar nedeniyle eşlerin anlaşmalı olarak boşanmaya karar verdiklerini ileri sürerek ekli protokol hükümleri uyarınca tarafların boşanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
2. Davacı vekili 24.09.2018 tarihli ıslah dilekçesinde; anlaşmalı olarak açılan boşanma davasında davalının davayı kabul etmediğini, bu nedenle davayı ıslah etmek zorunda kaldıklarını, evlilik süresince davalının eşine sevgisiz ve saygısız davrandığını, çocuğuna ilgisiz ve sorumsuz olduğunu, üçüncü kişilerin yanında eşini "sen çok çirkinsin, benim arkadaşlarımda seni bana yakıştırmıyor" gibi sözlerle küçük düşürdüğünü, davalının erkek arkadaşlarını ortak konuta çağırdığını, bu kişilerle yiyip içtikten sonra eşinden eve gelen bu erkeklerle birlikte olmasını istediğini, müvekkilinin ahlâk dışı bu isteği her defasında geri çevirdiğini, davalının gece vardiyasında çalıştığı zamanlarda bu erkeklerin eve gelerek "bizi kocan ... ... gönderdi, kapıyı aç" diyerek müvekkilini ve ortak çocuğu korkuttuklarını ileri sürerek tarafların pek kötü muamele ve onur kırıcı davranış ile evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanmalarına, velâyetin anneye verilmesine, çocuk yararına 550,00 TL tedbir-iştirak, kadın yararına 350,00 TL tedbir-yoksulluk nafakası ile 20.000,00 TL maddi, 20.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı asıl 23.10.2018 tarihli cevap dilekçesinde; tüm iddiaları inkârla, asgari ücretle çalıştığını, evlerinin kira olduğunu, tüm kazancını ailesinin geçimi için harcadığını, ancak eşinin sürekli para nedeniyle kavga çıkardığını, çalışarak eve destek olmak yerine kendi kazancını beğenmediğini, davacının "kredi kartını vermiyorsun, herkes veriyor ama sen vermiyorsun, çok para kazanamıyorsun, öküz, salak, gerizekalı" gibi şeyler söylediğini, her tartışma sonunda boşanmakla tehdit ettiğini, daha önce iki kez boşanma davasını açtığını ve bu davalardan vazgeçtiğini, alkol kullanmadığını, eve arkadaş getirmediğini, namuslu bir insan olduğunu, dava dilekçesinde iddia edilen gibi bir olayın asla yaşanmadığını, davacının kendisine iftira attığını, hayatın olağan akışı karşısında böyle bir olay yaşayan bir kadının şikâyetçi olması gerektiğini, davacının ise böyle bir şikâyetinin bulunmadığını belirterek boşanma dışındaki taleplerin reddine karar verilmesini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 16.01.2020 tarihli ve 2018/847 Esas, 2020/46
Karar sayılı kararı ile; her ne kadar erkeğin ortak konuta arkadaşlarını çağırdığı ve eşinden bu erkeklerle birlikte olmasını istediği iddia edilmişse de, davacının bu vakıayı ispata yarar delil sunmadığı gerekçesiyle 4721 sayılı Kanun’un 162 nci maddesi uyarınca açılan davanın reddine, evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle açılan boşanma davasına ilişkin yapılan incelemede ise gerçekleşen olaylara göre erkeğin eşine "sen bana yakışmıyorsun, seni istemiyorum" şeklindeki sözlerle eşine psikolojik şiddet uyguladığı, ortak çocukla pek ilgilenmediği, evin ve çocuğun ihtiyaçlarını karşılamadığı, buna karşılık kadının da eşinin kazancını küçümsediği, kredi ve maaş kartını kendine vermesi için baskı uyguladığı, birkaç kez evi terk ettiği, böyle olunca evliliğin bu hâle gelmesinde eşlerin eşit kusurlu oldukları gerekçesi ile 4721 sayılı Kanun’un 166/2 nci maddesi uyarınca boşanmalarına, velâyetin anneye verilmesine, ortak çocuk yararına 300,00 TL tedbir-iştirak nafakası ödenmesine, davacının düzenli bir gelirinin bulunması ve ayrıca eşlerin gelirlerinin denk olması nedeniyle yoksulluk nafakası talebinin reddine, eşit kusurlu eş yararına tazminat ödenmesine karar verilemeyeceği gerekçesiyle tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraflarca istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 06.10.2021 tarihli ve 2020/1161 Esas, 2021/2066 Karar sayılı kararı ile; erkeğin tüm istinaf taleplerinin reddine, davacı kadının ise kusur belirlemesi, yoksulluk nafakası ve tazminatlara ilişkin istinaf talebinin kabulü ile İlk Derece Mahkemesince tespit edilen kusurlu davranışlara ilişkin erkeğin istinaf talebi bulunmadığından erkeğe kusur olarak yüklenen bu vakıaların kesinleştiği, kadına kusur olarak yüklenen "erkeğin kazancını küçümsemesi ile kredi ve maaş kartını kendisine vermesi için baskı uygulaması" vakıalarının ise kanıtlanamadığı, boşanmaya sebep olan olaylarda kadının az erkeğin ise ağır kusurlu olduğu, hatalı kusur belirlemesine bağlı olarak kadının tazminat taleplerinin reddine ilişkin hükmün kaldırılmasına, yerine kadın yararına 15.000,00 TL maddi, 10.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine, evlilik birliğinin sarsılmasına yol açan olaylarda az kusurlu olduğu kabul edilen kadının incelenen SGK kayıtlarından "toplu işten çıkarma" nedeniyle işten ayrılmak zorunda bırakıldığı, böyle olunca sürekli ve düzenli gelir getirici bir işi ve mal varlığının bulunmadığı gerekçesi ile yararına 350,00 TL yoksulluk nafakası ödenmesine, sair istinaf taleplerinin reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı asıl tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
2. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile "...1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davalı erkeğin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2-İlk derece mahkemesince yapılan yargılamada davacı kadının asgari ücretle çalışdığı ve yoksulluğa düşmeyeceği gerekçesiyle yoksulluk nafakası talebinin reddine karar verilmiş,istinaf incelemesi yapan bölge adliye mahkemesince kadının SGK kaydına göre toplu işten çıkarma nedeniyle işten ayrılmak zorunda bırakıldığı, sürekli ve düzenli gelir getirici bir işi ve malvarlığı bulunmadığı, bu hali ile yoksulluğa düşeceği gerekçesi ile kadının yoksulluk nafakasına yönelik istinaf talebinin kabulü ile kadın yararına aylık 350 TL yoksulluk nafakasına hükmedilmiş, bu karar davalı erkek tarafından temyiz edilmiştir. Yoksulluk nafakası talebinin kabul edilebilmesi için nafaka alacaklısının boşanma yüzünden yoksulluğa düştüğünün belirlenmesi gerekir. Yargılama esnasında vekilin de beyan ettiği üzere davacı kadın sigortalı olarak çalışmakta iken 2019 yılının 4. ayında kendi isteği ile işten ayrılmış, sonrasında birden çok kez işe başlamış, son olarak işten deneme süresi sonunda işveren tarafından işten ayrılması sağlanarak ayrılmış olduğu anlaşılmaktadır. O halde mahkemece kadının yargılama aşamasında sigortalı olarak çalışmakta iken ilk işten ayrılmasının haklı nedenlerle olup olmadığı, halen sürekli ve yeterli gelir getiren bir işte çalışıp çalışmadığı tespit edilerek, boşanma yüzünden yoksulluğa düşüp düşmediğinin araştırılarak yoksulluk nafakası (TMK m.175) istemi hakkında bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile karar verilmiş olması isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir,..."
gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile önceki kararda yer alan gerekçenin yanında; davacının yargılama aşamasında 2019 yılının 4 üncü ayında kendi isteği ile işten ayrıldığı, sonrasında birden çok kez işe başladığı, ancak SGK kayıtlarına göre deneme süreli iş sözleşmelerinin işverence feshedilmesi nedeniyle işyerinden ayrılmak zorunda kaldığı, davacı ilk işinden kendi rızası ile ayrılmış ise de geçimini sağlamak için daha sonra birden çok işyerinde işe başladığı, işyeri sahipleri tarafından iş sözleşmesi feshedilene kadar çalıştığı, toplanan delilerden kadının sırf yoksulluk nafakası elde etmek için çalışmadığının kanıtlanamadığı, kadının hâlen çalışmadığı gözetildiğinde yoksulluk durumunun devam ettiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Direnme kararına karşı süresi içinde davalı asıl tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı asıl temyiz dilekçesinde; davacının çalışmaktayken kendi isteği ile işten ayrıldığını, dolayısıyla çalışarak gelir elde etme imkânı bulunduğu hâlde nafaka alabilmek için çalışmadığını belirterek direnme kararının bozulmasını talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda, davacı eş yararına 4721 sayılı Kanun'un 175 inci maddesinde yer alan yoksulluk nafakası koşullarının oluşup oluşmadığı yönünde mahkemece davanın kabulüne ilişkin kurulan hükmün yeterli nitelikte inceleme ve araştırmayı kapsayıp kapsamadığı, buradan varılacak sonuca göre davacı yararına yoksulluk nafakasına hükmedilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 175 inci maddesi.
2. Değerlendirme
1. Uyuşmazlığın çözümü bakımından ilgili yasal düzenleme ve kavramların açıklanmasında yarar görülmektedir.
2. Bilindiği üzere 4721 sayılı Kanun'un “Yoksulluk nafakası” başlıklı 175 inci maddesi ile “Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz” hükmü düzenleme altına alınmıştır. Maddede geçen “yoksulluğa düşecek” kavramından ne anlaşılması gerektiği konusunda yasal bir tanımlama olmaması karşısında bu husus uygulamada kurallara bağlanmıştır. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1998 tarihli ve 1998/2-656 Esas, 1998/688 Karar; 16.05.2007 tarihli ve 2007/2-275 Esas, 2007/275 Karar; 20.06.2019 tarihli ve 2017/2-2424 Esas, 2019/751 Karar sayılı kararlarında; “yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür, eğitim” gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanların “yoksul” kabul edilmesi gerektiği benimsenmiştir. Başka bir ifadeyle, geçimini kendi malî kaynakları ve çalışma gücüyle sağlama imkânından yoksun olan taraf diğer koşulları da varsa yoksulluk nafakası talep edebilecektir.
3. Evlilik birliğinde eşler arasında geçerli olan dayanışma ve yardımlaşma yükümlülüğünün, evlilik birliğinin sona ermesinden sonra da kısmen devamı niteliğinde olan yoksulluk nafakasının özünde, sosyal ve ahlâki düşünceler yer almaktadır. Yoksulluk nafakası, bir bakıma evlilik birliği devam ettiği sürece söz konusu olan karşılıklı bakım ve geçindirme ödevinin devam ettirilmesi anlamını taşımaktadır.
4. Yoksulluk nafakasıyla, boşanma sonucunda yoksulluk içine düşen eşin asgari yaşam gereksinimlerinin karşılanması düşünüldüğünden, yoksulluk nafakasının amacı hiçbir zaman nafaka alacaklısını zenginleştirmek olamaz. Yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesi için nafaka talep eden eşin boşanma nedeniyle yoksulluğa düşecek olmasının yanı sıra, nafaka talep edilen eşin de nafaka ödeyebilecek ekonomik gücünün bulunması gerekmektedir. Bu açıdan bakıldığında, yoksulluk nafakasının sosyal ve ahlâki düşüncelere dayanması özelliği, sadece nafaka talep eden tarafa nafaka verilmesinde değil, aynı zamanda nafaka talep edilen tarafın nafaka ödeyebilecek ekonomik gücünün bulunması koşulunda da kendisini göstermektedir. Dolayısıyla boşanmadan sonra yoksulluğa düşecek olan tarafı koruma amacını taşıyan yoksulluk nafakası, hiçbir surette nafaka yükümlüsüne yükletilen bir ceza veya tazminat niteliğinde olmamalıdır.
5. Eldeki davaya gelince; İlk Derece Mahkemesince, davacının düzenli bir gelirinin bulunması ve ayrıca eşlerin gelirlerinin denk olması nedeniyle yoksulluğa düşmeyeceği kanaatine varılarak yoksulluk nafaka talebinin reddine karar verildiği, Bölge Adliye Mahkemesinin bu kabulü yerinde görmeyerek kadının incelenen SGK kayıtlarından toplu işten çıkarma nedeniyle işten ayrılmak zorunda bırakıldığı, sürekli ve düzenli gelir getirici bir işi ve mal varlığının da bulunmadığı gerekçesiyle yoksulluk nafakası koşullarının oluştuğu belirtilerek talebin kısmen kabulüne karar verildiği, Özel Daire tarafından ise yargılama esnasında vekilinin de beyan ettiği üzere davacı kadın sigortalı olarak çalışmakta iken kendi isteği ile işten ayrıldığı, sonrasında birden çok kez işe başladığı, son olarak deneme süresi sonunda işveren tarafından işten ayrılması sağlanarak çalışmadığının anlaşılması karşısında, kadın eşin yargılama aşamasında sigortalı olarak çalışmakta iken ilk işten ayrılmasının haklı nedenlerle olup olmadığının araştırılması, hâlen sürekli ve yeterli gelir getiren bir işte çalışıp çalışmadığının tespit edilerek boşanma yüzünden yoksulluğa düşüp düşmeyeceği sonucuna göre yoksulluk nafakası hakkında karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle hüküm bozulmuştur.
6. Yoksulluk nafakasının şartları 4721 sayılı Kanun'un 175 inci maddesinde belirtilen hususların öğreti ve yargısal uygulamalar ile yorumlanması sonucunda şekillenmiştir. Maddeye göre boşanma sonucu yoksulluğa düşecek olan eşin diğer taraftan nafaka isteyebileceği düzenlenmiştir. Buna göre, yoksulluk nafakası, boşanmanın gerçekleşmesine bağlıdır. Boşanma davası sırasında talep edilen yoksulluk nafakası, boşanmanın fer'î niteliğinde olduğu için boşanmanın gerçekleşmesi şarttır.
7. Dolayısıyla yoksulluk nafakasının talep edilebilmesi için boşanma olgusunun gerçekleşmesi arandığından, yoksulluğun doğup doğmayacağı da boşanmanın gerçekleşeceği dönem itibariyle incelenmelidir. Zira yoksulluk nafakası, boşanmanın kesinleştiği tarihten sonraki dönem için geçerlidir. Diğer bir ifadeyle yoksulluk nafakası boşanma kararının kesinleşmesi ile birlikte hüküm ifade edeceğinden, talepte bulunan eşin, boşanma hâlinde yoksulluğa düşmüş veya düşecek olması gerekir. Aksi takdirde, yeterli ve sürekli geliri olan eş yararına yoksulluk nafakası ödenmesine karar verilemez. Zira yoksulluk nafakasının amacı, boşanma sonucunda yoksulluğa düşecek olan ve boşanmada daha fazla kusuru bulunmayan eşin, asgari yaşam gereksinimlerinin karşılanmasıdır. Öyleyse hâkim, somut olayın özelliğine göre, boşanma kararının verildiği zamanda boşanma olgusuna dayalı olarak, eşin yoksulluğa düşeceğini öngörüyorsa yoksulluk nafakasına hükmetmelidir.
8. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; 14.11.2012 tarihinde evlendikleri, ortak bir çocuklarının bulunduğu,boşanmaya sebep olan olaylarda kadının erkeğe nazaran az kusurlu olduğu, boşanma kararının 28.03.2020 tarihinde kesinleştiği, dosya içerisinde mevcut 08.10.2018 tarihli ekonomik ve sosyal durum araştırma tutanağına göre adına kayıtlı mal varlığının bulunmadığı, kira olan evde çocuğu ile birlikte yaşadığı, her ne kadar bu araştırma belgesinde bir yemek şirketinde asgari ücretle çalıştığı tespit edilmiş ise de sonrasında alınan 10.01.2020 tarihli sosyal inceleme raporunda herhangi bir işte çalışmadığı, gelirinin bulunmadığı ve geçimini ailesinin yardımlarıyla sağladığının belirlendiği, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) kayıtlarının incelenmesinde ise direnme kararında belirtildiği üzere, davacının 2019 yılının 4 üncü ayında kendi isteği ile işten ayrıldığı, sonrasında birden çok kez işe başladığı, ancak iş sözleşmesinin işverence feshedilmesi nedeniyle işyerinden ayrılmak zorunda kaldığı, davacı ilk işinden kendi rızası ile ayrılmış ise de geçimini sağlamak için daha sonra birden çok işyerinde işe başladığı, işveren tarafından iş sözleşmesi feshedilene kadar çalıştığı, hâl böyle olunca kadın eşin sırf yoksulluk nafakası elde etmek için çalışmadığının kanıtlanamadığı anlaşılmıştır. Davacının güncel SGK kayıtların incelenmesinde de hâlen çalışmadığı gözetildiğinde Bölge Adliye Mahkemesi kararının isabetli olduğu sonucuna varılmıştır.
9. Hâl böyle olunca, direnme kararının yukarıda açıklanan gerekçeyle onanması gerekmiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeple;
Davalı tarafın temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA,
Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına,
29.11.2023 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.