ADALET HABERLERİ

ADALET HABERLERİ

Hukuk Genel Kurulu'nun 2022/1113 E., 2023/1167 K. sayılı kararı

Hukuk Genel Kurulu'nun 2022/1113 E., 2023/1167 K. sayılı kararı
3 Okunma

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 29.11.2023 tarihli, 2022/1113 E., 2023/1167 K. sayılı kararı

T.C.

Yargıtay

Hukuk Genel Kurulu

2022/1113 E., 2023/1167 K.

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2021/144 E., 2021/206 K.

KARAR : Davanın reddine

ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 04.03.2021 tarihli ve 2020/796

Esas, 2021/1909 Karar sayılı BOZMA kararı

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 8. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, İlk Derece Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı dava dilekçesinde; dava konusu taşınmazların paydaşlarından ... ...'ın 23.09.1979 yılında vefat ettiğini, payının altı çocuğu ve eşi ... ...'a intikal ettiğini, yer küçük olunca mirasçıların 1983-1984 yılından sonra paylarını satmaya karar verdiklerini, öncelikle mirasçılardan ... ... ... ve ... ... Yeşil’in paylarını satın aldığını, ... ... ve ... ...'a satım bedeli olarak buzdolabı verip annelerinin evine koyduğunu, daha sonra Kezban ... Mercan'dan payını satın aldığını, mirasçıların daha sonra bir araya gelerek sattıkları yerleri kendisine devretmek üzere ... ... adına tescil ettirdiklerini, 1983-1984 yılında kendisine satılan yerleri bir diğer taşınmazına ekleyerek otuz beş yıldır kullandığını, ... ...'ın ölümü üzerine davalı çocuklarının tapuda devre yanaşmadıklarını ileri sürerek davalıların murisi ... ... adına olan tapu kaydının iptali ile dava konusu taşınmazların tapuda kendi adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalılar cevap dilekçesinde; davacının iddia ettiği gibi bir satışın olmadığını, babalarına emaneten yapılan bir devir bulunmadığını, davacının kendilerinin rızaları hilafına taşınmazları kullandığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 31.05.2019 tarihli ve 2018/150 Esas, 2019/278 Karar sayılı kararıyla; davanın harici satış iddiasına dayalı tapu iptali ve tescil talebine yönelik olduğu, tapuda kayıtlı bulunan bir taşınmazın satışının resmi şekilde yapılmadıkça hukuken geçerli bir sonuç doğurmayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 19.12.2019 tarihli ve 2019/983 Esas, 2019/1567 Karar sayılı kararıyla; davacının 1967 yılında dava konusu taşınmazları sıfır bir buzdolabı vererek davalıların murisinden satın aldığını iddia ettiği, tapulu taşınmazların resmî şekilde satılması gerektiği, şekil şartlarına uygun düzenlenmeyen sözleşmelerin geçersiz olduğu, davacı tarafın dava konusu taşınmazları kanunun aradığı şartlarda satın aldığını ispatlayamadığı gerekçesiyle davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;

"...Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 sayılı HMK mad. 33). İddianın ileri sürülüş şekline ve dosya içeriğine göre dava, harici satın almaya ve TMK'nin 713/2. fıkrasında yer alan; “ … maliki 20 yıl önce ölmüş …” hukuki sebebine dayalı olarak TMK'nin 713/1-2. fıkraları gereğince açılan tapu iptali ve tescil davasıdır.

Kural olarak, tapulu bir taşınmazın veya tapuda kayıtlı bir payın kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün değildir. Ancak, Kanun'un açıkça izin verdiği ve düzenlediği ayrık durumlarda tapulu bir yerin veya tapuda kayıtlı bir payın koşulları oluştuğu takdirde kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün olabilir. Kanun'un açıkça izin verdiği hallerden biri de TMK'nin 713/2 maddesindeki düzenlemelerdir. Anılan maddede, “aynı koşullar altında, maliki tapu kütüğünden anlaşılmayan veya yirmi yıl önce ölmüş ya da hakkında gaiplik kararı verilmiş bir kimse adına kayıtlı bulunan taşınmazın tamamının veya bölünmesinde sakınca olmayan bir parçasının zilyedi de, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir” hükmüne yer verilmiştir.

Mahkemece, yukarıda yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmişse de; gerekçe dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Şöyle ki; davacı tarafından ölüm hukuki sebebine dayalı olarak tapu iptali ve tescil talebinde bulunulduğu halde Mahkemece tapuda kayıtlı bulunan taşınmazın satışı resmi şekilde yapılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiş, ölüm hukuki sebebine dayalı olarak inceleme, araştırma ve değerlendirme yapılmamıştır. O halde, Mahkemece yapılması gereken iş, iddia ve savunma çerçevesinde, toplanmış ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek TMK’nin 713/2. maddesindeki ölüm nedenine dayalı tapu iptali ve tescil şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğini araştırmak ve hasıl olacak sonuca göre bir karar vermekten ibarettir..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. İlk Derece Mahkemesince Verilen Direnme Kararı

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; dava dilekçesi ve yargılama sürecindeki tüm aşamalarda verilen dilekçelerde davacının sadece harici satın alma olgusuna dayandığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili; müvekkilinin avukat yardımı almaksızın kendi çabası ve yetersiz hukuki bilgisi ile dava açmak zorunda kaldığını, başından geçenleri ve yaşadığı olayları samimiyetle dava dilekçesinde açıkladığını, müvekkili tarafından açılan davanın tapu malikinin ölümü ve zilyetliğe dayalı tapu iptali ve tescil niteliğinde olduğunu, Mahkeme ve Bölge Adliye Mahkemesince olayın hukuki nitelendirmesinde hataya düşüldüğü, dava koşulları müvekkili lehine tamamlandığından davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği ileri sürülerek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Uyuşmazlık

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; eldeki davanın yalnızca harici satın alma olgusuna dayalı tapu iptali ve tescil istemine mi yoksa harici satın alma olgusu ile birlikte 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun, TMK) 713/2 maddesine göre ölüm sebebine dayalı tapu iptali ve tescil istemine mi ilişkin olduğu, buradan varılacak sonuca göre mahkemece ölüm hukuki sebebine dayalı olarak inceleme, araştırma ve değerlendirme yapılıp sonucuna göre karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

D. Gerekçe

1. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 33 üncü

2. 4721 sayılı Kanun'un 705, 706, 713 üncü maddeleri

2. Değerlendirme

1. Dava, mahkemece harici satın almaya dayalı tapu iptali ve tescil olarak nitelendirilmiş; Özel Daire ise, davanın harici satın almaya ve 4721 sayılı Kanun'un 713/bir ve ikinci fıkraları gereğince açılan tapu iptali ve tescil istemine ilişkin olduğu, ikinci hukuki sebebe dayalı olarak da inceleme ve araştırma yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiğini belirtmiştir.

2. Bir davada öne sürülen maddi olguların hukuki nitelendirmesini yapmak ve uygulanacak Kanun maddelerini belirlemek hâkimin doğrudan görevidir. Bu durumda dava dilekçesinde öne sürülen maddi olguların hukuksal nitelendirmesini doğru olarak yaparak konunun aydınlatılması bakımından öncelikle her iki hukuksal nedenin incelenmesi gerekmektedir.

3. Hukukumuzda taşınmaz mülkiyetinin kazanılması aslen ya da devren kazanma, tescille ya da tescilsiz kazanma şeklinde çeşitli türlere ayrılmıştır. Tescil ile devren kazanma, kişiye ait mülkiyet hakkının hukuki bir işlemle başka bir kişi tarafından kazanılması durumudur. 4721 sayılı Kanun'un 705 inci maddesinin birinci fıkrasında; "Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması, tescille olur." hükmüne yer verilmiş iken aynı Kanun'un 706 ncı maddenin birinci fıkrasında; "Taşınmaz mülkiyetinin devrini amaçlayan sözleşmelerin geçerli olması, resmi şekilde düzenlenmiş bulunmalarına bağlıdır." şeklinde düzenleme getirilmiştir. Sözleşmeler hakkında öngörülen bu temel ilke geçerlilik şartıdır.

4. Öngörülen bu ilkeye uymamanın en tipik örneği ise haricen satış işlemlerinde karşımıza çıkmaktadır. Uygulamada, tapu sicil memuru tarafından Kanun'daki şekilde yapılmayan her türlü taşınmaz satışına "haricen satış" adı verilmektedir. Söz konusu satışlarda devre yönelik sözleşme tescile dayanak yapılamayacağından böyle bir satış sözleşmesine dayanılarak mülkiyet hakkı kural olarak alıcıya geçmez. Hukuki sebep şekle aykırı olduğundan, satıcının kaçınması durumunda ona karşı 716 ncı madde uyarınca bir tescile zorlama davası da kural olarak dinlenemez.

5. Kural olarak, tapulu bir taşınmazın veya tapuda kayıtlı bir payın kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkün değildir. İstisnai durumlardan biri olan ve 4721 sayılı Kanun'un 713 üncü maddesinde düzenlenen olağanüstü zamanaşımıyla taşınmaz mülkiyetinin kazanılması da aslen kazanma türü içinde değerlendirilmektedir. 4721 sayılı Kanun'un 713 üncü maddesinde, olağanüstü zamanaşımı ile taşınmaz mülkiyetinin kazanılmasının şartları düzenlenmiştir. Anayasa Mahkemesince verilen iptal kararından önceki durumda maddenin ikinci fıkrasına göre; maliki tapu kütüğünden anlaşılamayan veya yirmi yıl önce ölmüş ya da hakkında gaiplik kararı verilmiş bir kimse adına kayıtlı bulunan taşınmazın tamamına veya bölünmesinde sakınca olmayan bir parçasına davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyet olan kişinin, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebileceği öngörülmüş, anılan fıkrada yer alan “… ölmüş ya da…” kelimeleri Anayasa Mahkemesinin 17.03.2011 tarihli ve 2009/58 Esas, 2011/52 Karar sayılı kararıyla iptal edilmiş, iptal “…kararın Resmi Gazetede yayımlanacağı güne kadar yürürlüğünün durdurulmasına” karar verilmiştir.

6. Eldeki davada, davacı tarafça; malik ...'nin ölümünden sonra dava konusu tarlaları malik sıfatıyla kullandığını, ...'nin ölümünden sonra yirmi yılı aşkın süredir intikal yaptıramadığını, davalıların ve mirasçılarının kendisinin malik sıfatı bulunduğunu bildiğinden ve karşılığında bedel de alındığından bu sıfatla kullanımına izin verdiklerini, tüm kardeşlerin tapu işlerinden kurtulmak amacıyla ...'a pay devri yaptığı ileri sürülerek dava açılmıştır. Dilekçede bahsi geçen ve direnmeye konu yapılan harici satış işlemi ise bahsedilen bu maddi olgu ve süreç içinde anlatılmıştır. Bu durumda davanın 4721 sayılı Kanun'un 713/2 nci maddesindeki ölüm nedenine dayandığı, maddenin ikinci fıkrasına dayalı olarak açılan davaların başarıya ulaşması; bu fıkrada belirtilen koşullar yanında, aynı zamanda birinci fıkrada yer alan koşulların da gerçekleşmiş bulunmasına bağlı olduğundan birinci fıkradaki koşulların da araştırılıp belirlenmesinin zorunlu olduğu kuşkusuzdur. Bu durumda mahkemece yapılması gereken iş, iddia ve savunma çerçevesinde, tüm deliller birlikte değerlendirilip, Anayasa Mahkemesince verilen iptal kararı da gözetilerek, 4721 sayılı Kanun'un 713/1-2 nci maddesindeki ölüm nedenine dayalı tapu iptali ve tescil şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğini araştırılıp, sonucuna göre bir karar vermekten ibarettir.

7. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; davanın yalnızca harici satın alma olgusuna dayandığı ve mahkemece verilen direnme kararının yerinde olduğu yönünde görüş ileri sürülmüş ise de; bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.

8. Hâl böyle olunca mahkemece önceki kararda direnilmesi doğru olmadığından, hükmün Özel Daire bozma kararında belirtilen nedenlerle bozulması gerekmiştir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Dosyanın 6100 sayılı Kanun’un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,

29.11.2023 tarihinde yapılan ikinci görüşmede oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.

"K A R Ş I O Y"

Dava harici satın alma ve zilyetliğe dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

İlk Derece Mahkemesince tapuda kayıtlı olan dava konusu taşınmaza ilişkin satış işleminin resmî şekilde yapılması gerektiği bu sebeple harici satış iddiasının hukuken geçerli sonuç doğurmayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, karara yönelik istinaf talebi ise esastan reddedilmiştir. Hükmün davacı tarafından temyizi üzerine, özel Dairece özetle; “davanın TMK’nın 713 üncü maddesinin ikinci fıkrasına ilişkin ölüm nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkin olduğu, bu sebeple iddia ve savunma çerçevesinde toplanmış ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi” gerektiğinden karar bozulmuş, İlk Derece Mahkemesince bozma ilâmına direnilmiştir.

Dosya kapsamındaki deliller incelendiğinde; dava konusu taşınmazın kök muris ... ...’a ait iken 23.09.1977 tarihinde ölümü ile mirasçılarına kaldığı, mirasçıların paylarını kardeşleri olan ...’a devretmeleri nedeniyle 24.07.1997 tarihinde ... oğlu ... ... adına tapuda tescil edildiği anlaşılmıştır. ... ...’ın ise 04.11.2005 tarihinde öldüğü, üçüncü kişi konumundaki davacı ...’ın 02.04.2018 tarihinde işbu davayı açtığı görülmektedir. Davacı, kök muris ...’nin ölümünden sonra mirasçılarından 1983-1984 yılında taşınmazı satın aldığını, kendisine devredilmek üzere tüm payların mirasçı ...’a intikal ettiğini, o tarihten bu yana taşınmazın malik sıfatıyla zilyetliğinde olduğunu ancak ...’ın ölümünden sonra ... mirasçılarının devre yanaşmadığını belirterek dava açmıştır.

4721 sayılı Kanun’un 713 üncü maddesinin ikinci fıkrasındaki; “…veya yirmi yıl önce ölmüş…” ibaresi Anayasa Mahkemesinin 17.03.2011 tarihli ve 2009/58 Esas, 2011/52 Karar sayılı kararı ile iptal edilmiş, iptal kararı 23.07.2011 tarihli 28003 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Anayasa Mahkemesinin iptal kararının yürürlük tarihi olan 23.07.2011 tarihine kadar 4721 sayılı Kanun’un 713 üncü maddesinin ikinci fıkrası koşulları lehine gerçekleşen kişilerin kazanılmış haklarının korunması gerektiğinden 4721 sayılı Kanun’un 713 üncü maddesinin ikinci fıkrasındaki; “…veya yirmi yıl önce ölmüş…” ibaresi dikkate alınarak 4721 sayılı Kanun’un 713 üncü maddesinin ikinci fıkrası koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği değerlendirilmelidir. Somut olayda; dava konusu taşınmazın zilyetliğinin davacı tarafta olduğu uyuşmazlık konusu değildir. Kök muris ... 23.09.1977 tarihinde ölmüş, davacı tarafın zilyetliği 1983-1984 yıllarında başlamıştır. Zilyetliğin harici satın alma ile başladığı 1983-1984 tarihinden tapu kaydının ... mirasçısı ...’a intikal tarihi olan 24.07.1997 tarihine kadar davacı lehine 20 yıllık zilyetlik süresi dolmadığı gibi ... mirasçısı tapu maliki ... ...’ın ölüm tarihi olan 04.11.2005 tarihinden Anayasa Mahkemesinin iptal kararının yürürlük tarihi olan 23.07.2011 tarihine kadar da 20 yıllık zilyetlik süresi dolmadığından 4721 sayılı Kanun’un 713 üncü maddesinin ikinci fıkrasındaki ölüm ve 20 yılı aşkın olağanüstü kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yolu ile tapu kaydının hukuki kıymetini yitirmesi koşulları davacı lehine gerçekleşmediğinden İlk Derece Mahkemesince harici satın almaya değil hukuki değerini koruyan tapu kaydına itibar edilerek davanın reddine karar verilmesinin yerinde olduğu bu sebeple direnme kararının onanması gerektiği düşüncesinde olduğumdan sayın çoğunluğun bozma görüşüne katılamıyorum.

Kaynak:https://www.hukukihaber.net/hukuk-genel-kurulunun-20221113-e-20231167-k-sayili-karari