ADALET HABERLERİ

ADALET HABERLERİ

Hukuk Genel Kurulu'nun 2022/1106 E., 2023/1099 K. sayılı kararı

Hukuk Genel Kurulu'nun 2022/1106 E., 2023/1099 K. sayılı kararı
3 Okunma

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 15.11.2023 tarihli, 2022/1106 E., 2023/1099 K. sayılı kararı

T.C.

Yargıtay

Hukuk Genel Kurulu

2022/1106 E., 2023/1099 K.

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2021/2436 E., 2022/584 K.

KARAR : Asıl davanın reddine karşı davanın kabulüne

ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 04.10.2021 tarihli ve

2021/4975 Esas, 2021/6782 Karar sayılı BOZMA kararı

Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl davanın reddine karşı davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davacı-karşı davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılamada asıl davanın reddine karşı davanın tefrikine ilişkin kararın davacı-karşı davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince yeniden yapılan yargılama sonunda asıl davanın reddine karşı davanın kabulüne karar verilmiş, kararın taraflarca istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince davacı-karşı davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine, davalı-karşı davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının tazminatlar ve yoksulluk nafakası bakımından kaldırılmasına ve kaldırılan yönlere ilişkin yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı-karşı davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı davacı-karşı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1. Davacı 22.12.2015 tarihli dava dilekçesinde; davalı ile 25.12.1984 tarihinde evlendiklerini, ortak sekiz çocuklarının bulunduğunu, eşinin kendine haber vermeden evden ayrıldığını, aylarca eve dönmediğini, aldığı tüm maaşını eşine verdiğini, buna rağmen davalının küçümseyici sözler söylediğini, kendisine iftira attığını, zina yaptığına ilişkin haksız yere eşi tarafından suçlandığını, eşi ile 2006 yılından beri ayrı yaşadıklarını ileri sürerek boşanmaya karar verilmesini talep etmiştir.

2. Davalı 07.01.2016 tarihli cevap dilekçesinde; davalının kendisini aldattığını, çocuklarına ve kendisine yıllarca şiddet uyguladığını, evin giderlerini karşılamadığını, kazandığı parayı başka kadınlara yedirdiğini, bu nedenle kendisinin de boşanmayı kabul ettiğini, ancak yararına 750,00 TL tedbir-yoksulluk nafakası ile 30.000,00 TL maddi, 20.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini savunmuştur.

II. KARŞI DAVA

1. Davalı-karşı davacı vekili 24.05.2016 tarihli cevap ve karşı dava dilekçesinde; cevap dilekçesinde ileri sürmüş olduğu iddiaları tekrarla, asıl davanın reddine, karşı boşanma davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına, müvekkili yararına 1.000,00 TL tedbir-yoksulluk nafakası ile 50.000,00 TL maddi, 50.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

2. Karşı dava dilekçesinin davalı-karşı davacı vekiline usulene uygun tebliğ edilmesine rağmen karşı davaya cevap verilmemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARLARI

1. İlk Derece Mahkemesinin 04.12.2017 tarihli ve 2015/1367 Esas, 2017/903 Karar sayılı kararı ile; tarafların 25.12.1984 tarihinde evlendikleri, ortak sekiz çocuklarının olduğu, erkeğin eşi hakkında ileri sürmüş olduğu iddialarını kanıtlayamadığı, buna karşılık boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin eşi ve ailesi ilgilenmediği gibi onları muhtaç duruma düşürdüğü, bu nedenlerle tam kusurlu olduğu gerekçesiyle erkek tarafından açılan asıl davanın reddine, kadın tarafından açılan karşı davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, kadın yararına 300,00 TL yoksulluk nafakası ile 7.000,00 TL maddi tazminat ödenmesine, manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.

2. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı-karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunmuştur.

3. Bölge Adliye Mahkemesinin 25.05.2018 tarihli ve 2018/409 Esas, 2018/569 Karar sayılı kararı ile; karşı açılan davanın harcının yatırılmadığı, bu nedenle eksik harcın tamamlatılması gerektiği, harcın tamamlanması hâlinde karşı dava dilekçesinin davacı tarafa tebliği ile dilekçelerin karşılıklı verilmesi aşamasının tamamlanması, ayrıca dosyada mevcut raporda kadının "Unipolar deprosyon" tedavisi gördüğü belirtildiğinden kadında bulunan bu rahatsızlığın hukuki ehliyetini etkileyip etkilemeyeceği yönünde sağlık kurulu raporunun alınması ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararının kesin olarak kaldırılmasına ve yeniden karar vermek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

4. İlk Derece Mahkemesinin 30.11.2018 tarihli ve 2018/527 Esas, 2018/1946 Karar sayılı kararı ile; harç eksikliğinin tamamlandığı, 23.10.2018 tarihli sağlık kurulu raporu uyarınca kadın eşin akıl sağlığının yerinde olduğu ve vasi tayinini gerektirir bir durumunun bulunmadığı, eldeki dava incelendiğinde ise 24.05.2016 tarihli karşı davanın yasal süresi içerisinde açılmadığı, böyle bir durumda Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin yerleşik içtihatları uyarınca süresinde açılmayan davaların ayrılmasına karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle karşı davanın eldeki davadan tefrikine ve ispatlanamayan asıl davanın reddine karar verilmiştir.

5. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı-karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunmuştur.

6. Bölge Adliye Mahkemesinin 17.01.2020 tarihli ve 2019/402 Esas, 2020/72 Karar sayılı kararı ile; ilk derece mahkemesince karşı dava yönünden dilekçelerin karşılıklı verilmesi aşamasının tamamlanması üzerine tefrikine karar verildiği, tefrik kararı üzerine 2018/1179 Esas sayılı dosya üzerinden kadının boşanma davasının görüldüğü, yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne ve kadın eş yararına 350,00 TL tedbir-yoksulluk nafakası ile 7.000,00 TL maddi tazminat ödenmesine karar verildiği, bu karara karşı istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairenin 2019/1254 Esas sayılı dosyası ile her iki boşama davasının birlikte görülerek karar verilmesi gerektiği gerekçesi ile kararın kaldırılarak dosyanın ilk derece mahkemesine gönderildiği anlaşıldığından erkeğin istinaf talebinin kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, kadın tarafından açılan ve tefrikine karar verilen davanın eldeki dava ile birleştirilmesinin beklenmesine ve her iki dava dosyasında yargılamanın birlikte yapılarak sonucu uyarınca bir karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

7. İlk Derece Mahkemesinin 12.11.2020 tarihli ve 2020/108 Esas, 2020/756 Karar sayılı kararı ile; her iki boşanma davasının birleştirilerek yapılan yargılaması sonucunda, asıl dava olan erkeğin davasının ispat edilemediğinden reddine, birleşen dava yönünden yapılan yargılamada ise erkeğin eşi ve ailesi ile ilgilenmediği, evlilikte üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmediği, böyle olunca boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin tam kusurlu olduğu gerekçesiyle karşı davanın kabulüne, tarafların boşanmalarına, kadın yararına 350,00 TL yoksulluk nafakası ile 7.000,00 TL maddi tazminat ödenmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraflarca istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 08.04.2021 tarihli ve 2021/524 Esas, 2021/555 Karar sayılı kararı ile; erkeğin yerinde görülmeyen istinaf itirazlarının reddine, kadının istinaf talebinin kabulüne, ilk derece mahkemesince tespit edilen kusurlu davranışlar doğru ise de erkeğin tespit edilen bu kusurlu davranışlarının kadının kişilik haklarını zedeler nitelikte olduğundan kadın yararına 20.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine, bunun dışında hükmedilen yoksulluk nafakası ve maddi tazminat miktarlarının da az olduğu gerekçesiyle kadın yararına 500,00 TL yoksulluk nafakası ile 30.000,00 TL maddi tazminat ödenmesine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı-karşı davalı tarafından temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile "...1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davacı-davalı erkeğin aşağıdaki bendin dışında kalan sair temyiz itirazları yersizdir.

2-İlk derece mahkemesince verilen ilk kararda davalı-davacı kadın yararına aylık 300 TL yoksulluk nafakası ve 7.000 TL maddî tazminata hükmedilmiş, kadının manevî tazminat talebinin reddine karar verilmiştir. Karara karşı davalı-davacı kadın tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmadığından, bu miktarlar ve kadının manevi tazminat talebinin reddi yönünden davacı-davalı erkek lehine usuli kazanılmış hak oluşmuştur. Bu sebeple bölge adliye mahkemesince usulî kazanılmış hakka aykırı olacak şekilde davacı-davalı erkek aleyhine aylık 500 TL yoksulluk nafakası, 30.000 TL maddi ve 20.000 TL manevi tazminata hükmedilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir,..."

gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile önceki kararda yer alan gerekçenin yanında; usuli kazanılmış hak kavramının "bir davada, taraf veya mahkeme usuli işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve uyulması zorunlu bir hak" olarak tanımlanabileceği, bu kurumun davaların uzamasını engellemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş bir kavram olduğu, usuli kazanılmış hakka ilişkin yasal bir düzenlemenin bulunmadığı, bu hakkın temellerinin 04.02.1959 tarihli ve 1957/13 Esas, 1959/5 Karar ile 09.05.1960 tarihli ve 1960/21 Esas, 1960/9 Karar sayılı İçtihatları Birleştirme Kararları ile atıldığı, bu kararlarda usuli kazanılmış hakkın istisnalarının mahkemenin görevi, bozma sonrası yeni bir içtihadı birleştirme kararının çıkması, geçmişe etkili bir kanunun yürürlüğe girmesi, Anayasa Mahkemesi tarafından yeni bir karar verilmesi, bozma kararının açıkça maddi hataya dayanması, usuli kazanılmış hakkın kesin hüküm ile çelişmesi ve son olarak kamu düzenine aykırılık olarak kabul edildiği, somut olayda Harçlar Kanunu'nun 30-32 nci maddeleri uyarınca ilk derece mahkemesinin ilk kararının Dairece kaldırılmasına karar verildiği, dolayısıyla usuli kazanılmış hakka sebep olan işlemin yapılmış olduğu dönemde yürürlükte olan kanun hükümlerine uygun bir işlemin bulunmadığı, bu nedenle usuli kazanılmış haktan söz edilemeyeceği, ayrıca karşı davada harç tamamlandıktan sonra ilk defa asıl dava ile birlikte karşı davanın esası hakkında hüküm kurulduğundan karşı davacının bu hükme karşı istinaf yoluna başvurabileceği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Direnme kararına karşı süresi içinde davacı-karşı davalı tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı-karşı davalı asıl temyiz dilekçesinde; direnme kararında yer verilen usuli kazanılmış hak kavramına ilişkin gerekçenin yerinde olmadığı gibi tespit edilen kusur belirlemesi ve buna bağlı kadın eş yararına nafaka ve tazminata karar verilmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Uyuşmazlık

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; karşılıklı açılan boşanma davaları hakkında verilen ilk kararın sadece erkek eş tarafından istinaf edildiği, kararın Bölge Adliye Mahkemesince harç eksikliği nedeniyle kaldırılması üzerine İlk Derece Mahkemesince dosyaların tefrik edilerek görülmesine karar verildiği, buna ilişkin kararın yine erkek eş tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince bu kez davaların birleştirilerek görülmesine karar verilmesi sebebiyle kaldırılması üzerine İlk Derece Mahkemesince verilen üçüncü kararın kadın eş tarafından da istinaf edildiği eldeki davada; ilk kararı istinaf etmeyen davalı-karşı davacı kadın lehine ilk kararda hükmedilen nafaka ve tazminatların miktarı yönünden, davacı-karşı davalı erkek eş yararına usuli kazanılmış hak oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.

D. Gerekçe

1. İlgili Hukuk

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 174 ve 175 inci maddeleri.

2. Değerlendirme

1. Uyuşmazlığın çözümü bakımından ilgili yasal düzenleme ve kavramların açıklanmasında yarar görülmektedir.

2. Usuli kazanılmış hak kurumu, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri hâline gelmiştir.

3. Anlam itibariyle usuli kazanılmış hak kavramı, bir davada mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir. Hemen belirtmek gerek ki; gerek Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda (1086 sayılı HUMK), gerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda (6100 sayılı HMK) "usulü kazanılmış hak" kavramına ilişkin açık bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu kurum davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri hâline gelmiştir.

4. Yargıtay içtihatları ile kabul edilen "usuli kazanılmış hak" olgusunun, birçok hukuk kuralında olduğu gibi yine Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır. Mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir İçtihadı Birleştirme Kararı ya da geçmişe etkili yeni bir kanun çıkması karşısında, Yargıtay bozma kararına uyulmuş olmakla oluşan usuli kazanılmış hak hukukça değer taşımayacaktır. Benzer şekilde uygulanması gereken bir kanun hükmünün karar kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usuli kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir. Görev konusu da usuli kazanılmış hakkın istisnası olup, bu husus 04.02.1959 tarihli ve 1957/13 Esas, 1959/5 Karar sayılı İçtihatları Birleştirme Kararında "..Kaide olarak usuli müktesep hak hükmünün vazife konusunda tatbik yeri olmayacağına ve duruşmanın bittiği bildirilinceye kadar vazifesizlik kararı verebileceğine,..." şeklinde ifade edilmiştir.

5. Bu sayılanların dışında ayrıca hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı, harç ve maddi hataya dayanan bozma kararlarına uyulmasında olduğu gibi kamu düzeni ile ilgili konularda usuli kazanılmış haktan söz edilemez (Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulî, C.V, İstanbul 2001, sf. 4738 vd).

6. Nitekim aynı ilkeler Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 09.07.2020 tarihli ve 2017/20-1548 Esas, 2020/572 Karar; 09.07.2020 tarihli ve 2020/4-334 Esas, 2020/580 Karar sayılı kararlarında da benimsenmiştir.

7. Mahkemenin, Yargıtayın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Aynı şekilde mahkemece verilen ilk hükmün temyiz edilmemesi hâlinde, hükmü temyiz etmeyen taraf yönünden karar kesinleşmiş olmakla, artık bu tarafın direnme kararını temyizinde hukuki yararı bulunmamaktadır. Zira hukuki yarar dava şartı olduğu kadar, temyiz istemi için de aranan bir şarttır. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (4.2.1959 tarihli ve 13/5 sayılı YİBK).

8. Diğer yandan bir mahkeme kararını istinaf veya temyiz etmeyen taraf hakkında "kararı bu hâliyle benimsemiş olduğu" sonucuna ulaşılır. Kararın temyiz edilmeyerek şekli anlamda kesin hükme dönüşmesi karar lehine olan için usuli müktesep hak oluştururken, karar aleyhine olan kimse için de bir katlanma yükümlülüğü meydana getirir. Bu katlanma yükümlülüğünün bir görünümü de yerel mahkemenin direnme suretiyle verdiği karara karşı da temyiz yoluna gidilemeyecek olmasıdır. Zira hüküm ve sonuçları itibariyle direnme kararı, ilgilisi bakımından, temyiz edilmeyerek benimsenmiş önceki kararın aynısıdır.

9. Eldeki davaya gelince; eşlerin karşılıklı olarak açtıkları boşanma davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin tam kusurlu olduğu gerekçesiyle asıl davanın reddine, karşı davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, kadın yararına 300,00 TL yoksulluk nafakası ile 7.000,00 TL maddi tazminat ödenmesine, manevi tazminat talebinin ise reddine karar verildiği, bu hükmün sadece erkek eş tarafından istinaf edildiği, Bölge Adliye Mahkemesince harç eksikliği nedeniyle İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verildiği, bu defa İlk Derece Mahkemesince karşı davanın tefrikinden sonra asıl davanın reddine karar verildiği, bu hükmün sadece erkek eş tarafından istinaf edildiği, Bölge Adliye Mahkemesince bu kez davaların birlikte görülmesi gerektiğine işaret edilerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması üzerine karar verildiği, İlk Derece Mahkemesince ilk kararında olduğu gibi erkeğin davasının reddine, kadının karşı davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına, kadın yararına 350,00 TL yoksulluk nafakası ile 7.000,00 TL maddi tazminat ödenmesine, manevi tazminat talebinin ise reddine karar verilmiştir. Bu son kararın taraflarca istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince erkeğin istinaf talebinin reddine, kadının istinaf taleplerinin kabulü ile kadın yararına 500,00 TL yoksulluk nafakası ile 30.000,00 TL maddi, 20.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine hükmedilmiştir. Hükmün erkek eş tarafından temyiz edilmesi üzerine Özel Dairenin, İlk Derece Mahkemesince verilen ilk kararı istinaf etmeyen kadın eşin yoksulluk nafakası ve tazminatların miktarı yönünden erkek eş yararına usuli kazanılmış hak oluştuğu gerekçesiyle kararın bozulduğu anlaşılmaktadır.

10. Maddi ve manevi tazminat ile yoksulluk nafakası talepleri boşanmanın eşlerle ilgili mali sonuçlarından biri olup, boşanmanın isteğe bağlı fer'î sonuçları arasındadır. Bu nedenle hâkim; taleple bağlı olup, kendiliğinden tazminatlara ve yoksulluk nafakasına hükmedemeyeceği gibi talep miktarını da aşamaz.

11. Yukarıda belirtildiği üzere bir mahkeme kararını istinaf veya temyiz etmeyen tarafın, kararda hükmedilen tazminat ve yoksulluk nafakasını kabul ettiği daha fazla bir talebinin olmadığı ve kararı benimsemiş olduğu sonucuna ulaşılır.

12. Eldeki davada kadın eş, "İlk Derece Mahkemesinin 04.12.2017 tarihli kararı ile yararına hükmedilen 300 TL yoksulluk nafakası ile 7.000 TL maddi tazminat ile manevi tazminat talebinin reddine ilişkin" hükmü istinaf etmeyerek kararı ve miktarları benimsemiştir. Dolayısıyla hükmü istinaf etmeyen kadın; miktarlar yönünden erkek eş yararına daha fazla miktara hükmedilememe sonucu ile kendi yönünden de hükmedilen miktarlara katlanma yükümlülüğü altına girmiştir. Ne var ki Bölge Adliye Mahkemesi direnme kararında "İlk Derece Mahkemesinin ilk kararının harç eksikliği nedeniyle kaldırılmasına karar verildiği dolayısıyla usuli kazanılmış hakka sebep olan işlemin yapılmış olduğu dönemde yürürlükte olan kanun hükümlerine uygun bir işlemin bulunmaması nedeniyle usuli kazanılmış haktan söz edilemeyeceği" gerekçesine yer vererek, kamu düzeni ile ilgili konuların usulî kazanılmış hakkın istinası olduğuna dikkat çekmiştir.

13. Somut olayın incelenmesinde; Mahkemece verilen 18.03.2019 tarihli ve 2019/367 Karar sayılı kararı ile "kadın yararına 350TL yoksulluk nafakası ve 7.000TL maddi tazminat ödenmesine" hükmedildiği, bu kararın kadın eş tarafından istinaf edilmediği, erkek eş tarafından istinaf edilmesi üzerine Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesinin 17.01.2020 tarihli ve 2019/1254 Esas, 2020/71 Karar sayılı kararı ile her iki davanın birlikte görülmesi gerekçesiyle kaldırıldığı görülmektedir.

14. Tüm bu açıklamaların ışığı altında; her ne kadar Bölge Adliye Mahkemesince somut olayda "harç eksikliği" nedenine dayalı kamu düzenine ilişkin olarak usuli kazanılmış hakkın istisnasının var olduğu sonucuna ulaşılmışsa da kadın eşin kendi davasında ki harç eksikliğini tamamlandıktan sonra mahkemenin tefrik kararı üzerine davanın kaydedildiği, Mustafakemalpaşa Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesinin 30.11.2018 tarihli ve 2018/527 Esas, 2018/1946 Karar sayılı kararında "boşanma ve yararına hükmedilen 350 TL yoksulluk nafakası ve 7.000 TL maddi tazminat ödenmesine" ilişkin hükmü de istinaf etmediği, böylece bu miktarlar yönünden kararı benimsemiş olduğunu bir kez daha ortaya koyduğu, dolayısıyla Bölge Adliye Mahkemesinin vardığı "kadının tefrik edilip sonra birleştirilen karşı davası yönünden harcının tamamlanarak ilk defa İlk Derece Mahkemesinin 12.11.2020 tarihli ve 2020/108 Esas, 2020/756 Karar sayılı kararı ile karar verildiği" şeklindeki gerekçenin doğru olmadığı, bu yönden bakılınca eldeki davada usuli kazanılmış hakkın istisnasının bulunmadığı, dolayısıyla gerçekten de Özel Daire bozma kararında belirtildiği gibi erkek yararına usuli kazanılmış hak oluştuğunun kabulü gerekir.

15. O hâlde, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

16. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

VII. KARAR

Açıklanan sebeple;

Davacı-karşı davalının temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında açıklanan gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Dosyanın 6100 sayılı Kanun'un 373 maddesinin ikinci fıkrası uyarınca kararı veren Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesine gönderilmesine,

15.11.2023 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi

Kaynak:https://www.hukukihaber.net/hukuk-genel-kurulunun-20221106-e-20231099-k-sayili-karari