Hukuk Genel Kurulu'nun 2022/1044 E., 2023/993 K. sayılı kararı
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 25.10.2023 tarihli, 2022/1044 E., 2023/993 K. sayılı kararı
T.C.
Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu
2022/1044 E., 2023/993 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2021/785 E., 2022/308 K.
KARAR : Davanın reddine
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 29.09.2021 tarihli ve
2020/5729 Esas, 2021/5820 Karar sayılı BOZMA kararı
1. Taraflar arasındaki itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar, davacı vekilinin temyiz istemi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği düşünüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi
4. Davacı vekili; taraflar arasında 1995 yılından bu yana ticari ilişkinin mevcut olduğunu, davalının müvekkilinden metalik boya hammaddesi satın aldığını, bu ilişki çerçevesinde 01.01.2010 ilâ 12.09.2011 tarihleri arasında davalının muhtelif mal alımlarının söz konusu olduğunu, bu kapsamda düzenlenen dava konusu fatura bedellerinin ödenmediğini, davalının taraflar arasındaki cari hesap borcuna mahsuben 01.12.2011 tarihinde sadece 10.000,00 TL ödeme yaptığını, ödeme yapılmaması üzerine müvekkilince vade farkı ve kur farkı faturalarının düzenlendiğini, bu hususta davalıya gönderilen ihtarnameden sonuç alınamadığını, alacağın tahsili için başlatılan icra takibine davalı tarafça haksız olarak itiraz edildiğini ileri sürerek İstanbul 4. İcra Müdürlüğünün 2011/20696 Esas sayılı icra takibine vaki itirazın iptali ile takibin devamına, davalının % 40 oranında icra inkâr tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı
5. Davalı taraf usulüne uygun tebligata rağmen cevap dilekçesi sunmamıştır.
İlk Derece Mahkemesinin Birinci Kararı
6. İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 30.09.2014 tarihli ve 2014/332 Esas, 2014/247 Karar sayılı kararı ile; davacının 2010 ve 2011 yılı ticari defterler, kayıt ve belgelerinin envanter kapanışlarının yapılmadığı, defterlerin sahibi lehine delil niteliğini haiz olmadığından esas alınamayacağı, davacı tarafından davalıya mal teslimine dair ilgili sevk irsaliyelerinde adı geçen ... ... ve ... ...'in anılan tarihlerde davalı şirket çalışanı olmadıklarının SGK kayıtlarından belirlendiği, söz konusu mal teslim irsaliyelerindeki imzaların davalı şirket çalışanlarına ait olduğunun belirlenememesi sebebiyle dava ve delil dilekçesinde yer alan “her türlü yasal delil” ibaresinden hareketle davacıya, dava konusu irsaliyede belirtilen malları teslim ettiği hususunda yemin teklif etme hakkının hatırlatıldığı, davacı vekilince dosyaya sunulan 25.06.2014 havale tarihli dilekçede mal tesliminin mevcut delillerle ispat edildiği belirtilerek yemin teklifi talebinde bulunmadıklarının bildirildiği, dava konusu faturalardaki malların davalıya tesliminin ispatlanamadığı, davacının önceki dönemlere ilişkin ticari defter kayıtları ve mal teslimi ilişkilerinin davalı ticari defterleriyle örtüşüp örtüşmediğinin tespit edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir
Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı
7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesinin 05.10.2015 tarihli ve 2014/19339 Esas, 2015/12011 Karar sayılı kararı sayılı kararı ile; “…1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere ve özellikle vade farkına ilişkin taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunmadığı gibi teamül haline gelmiş fiili bir uygulamaya da rastlanılmadığı dosya içeriğinden anlaşılmakla davacı vekilinin aşağıdaki bent dışındaki öteki temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Davacı vekili, dava konusu olmayan başka irsaliyelerin de davalının çalışanı olduğu iddia edilen ve SGK kayıtlarında bulunmayan kişilerce imzalanmış olduğunu savunarak bu hususun ayrıntılı şekilde araştırılması gerektiğini belirtmiştir. Çalışma hayatında bazı işyerlerinde SGK'ya kayıt yaptırılmadan işçi çalıştırılması gerçeği karşısında dava konusu irsaliyelerde imzaları bulunan kişilerin SGK kaydının bulunmaması tek başına o kişinin davalının çalışanı olmadığını göstermez. O halde mahkemece, davacının savunmasının değerlendirilmesi yönünden dava konusu irsaliyelerde imzası bulunan kişilerin tanık olarak celp edilip, bu irsaliyeler altındaki imzaların kendilerine ait olup olmadığının sorulması, imzaların kendilerine ait olduğunun kabulü halinde ne sıfatla imzaladıklarının başka bir ifadeyle davalı yanında çalışıp çalışmadıklarının sorulması, imza inkarı halinde imza tahkikatı yapılması ve böylece irsaliyelerde adı geçenlerin davalı çalışanı olup olmadıkları yönünden daha ayrıntılı araştırma ve inceleme yapıldıktan sonra tüm deliller hep birlikte değerlendirilerek varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi doğru görülmemiştir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.
İlk Derece Mahkemesinin İkinci Kararı
9. İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 12.11.2019 tarihli ve 2016/195 Esas, 2019/1122 Karar sayılı kararı ile bozma ilâmına uyularak; bozma kararı doğrultusunda yapılan bilirkişi incelemesi neticesinde alacağa dayanak faturaların tespiti ile birlikte dava tarihine kadar vade farkı ve kur farkı faturaları haricinde daha önceden tespit edilen dört adet fatura olduğu, sevk irsaliyelerinde adı gecen kişilerin dava konusu alacağa dayanak faturalara en yakın tarihte olup sevk irsaliyesi yine bu kişiler tarafından imzalanan ve davalı tarafından ödemesi de yapılan fatura ve sevk irsaliyelerinden üç tanesinin belirlenmesi için örnek mukabilinde belirlenmesi gerektiği, bu kapsamda başka bir dava dosyasının kasa evrakının dosyaya sunulduğu, bu evrakta davacının 2010 yılına ait sevk irsaliyelerinin asılları mevcut olup faturalarının sunulmadığı, yapılan ödemelerin fatura mukabili olmayıp cari hesaba karşı yapıldığından hangi fatura bedelinin ödenip ödenmediğinin anlaşılamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı
10. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
11. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 29.09.2021 tarihli ve 2020/5729 Esas, 2021/5820 Karar sayılı kararı ile; “…Mahkemece gerek bozma öncesi gerekse bozmadan sonra alınan rapor ve ek raporlar aynı bilirkişiden alınmış olup, bilirkişi raporu ve ek raporları Yargıtay bozma ilamı içeriğine uygun olmadığı gibi, mahkemenin ara kararlarını karşılar nitelikte olmayıp, yetersiz ve hüküm kurmaya elverişli değildir. Mahkemece 28.01.2014 tarihli celsede verilen ara kararı uyarınca bilirkişiye BA ve BS formlarını inceleme yetkisi verildiği halde bilirkişi raporlarında bu husus üzerinde durmamıştır. Ayrıca uyuşmazlığa konu faturalardan 03.08.2010 tarih ve 293064 numaralı fatura, 80317 numaralı irsaliye ile yine 22.07.2010 tarih ve 292988 numaralı faturanın ise 80286 numaralı irsaliyesinde ... ... isim ve imzası olduğu ve bu kişinin de daha önce davacı tarafından düzenlenen dava konusu olmayan faturaların sevk irsaliyelerinde isim ve imzasının bulunduğu, irsaliyeye konu faturalardaki malların bedelinin de davalı tarafından ödendiği gözetildiğinde artık bu kişinin davalı çalışanı olduğunun anlaşılmış olmasına göre, yukarıda belirtilen 2 adet fatura ve sevk irsaliyelerindeki malı davalı adına teslim aldığının kabulü gerekir. Tüm bu nedenlerle bu fatura ve sevk irsaliyelerindeki malın teslim alınmadığının ispat yükü davalıya aittir.
Mahkemece davacı ve davalının kayıtlı bulunduğu Vergi Dairesine yazı yazılarak davaya konu 03.08.2010 tarih ve 293064 numaralı fatura, 27.07.2010 tarih ve 292988 fatura, 24.08.2010 tarih ve 293211 numaralı fatura ve 01.09.2010 tarih ve 293279 numaralı 4 adet faturaların BA ve BS formlarının bulunup bulunmadığı sorularak gelen yazı cevabı ve yukarıda belirtilen konularda dosya yeni bir bilirkişiye tevdi edilerek icra takip tarihi itibariyle tarafların alacak ve borç durumlarının tespit edilerek varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekir.
Mahkemece yetersiz bilirkişi rapor ve ek raporları dikkate alınarak, eksik incelemeye dayalı dosya kapsamındaki delillerin hatalı değerlendirilmesi sonucu yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı
12. İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 19.04.2022 tarihli ve 2021/785 Esas, 2022/308 Karar sayılı kararı ile önceki gerekçeye ilaveten; davacının delil listesinde davalı delillerine dayanmadığı, süresi içerisinde tasdiklerini yaptırmadığı, lehine delil kabul edilemeyecek defterleri ile alacağını kanıtlayamadığından ve hâkimin resen delil toplama hakkı bulunmaması nedeniyle davacının önceki dönemlere ilişkin ticari defter kayıtları ve mal teslimi ilişkilerinin davalı ticari defterleriyle örtüştüğünün tespit edilemediği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi
13. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
14. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; yargılama sırasında alınan bilirkişi raporlarının ve mahkemece yapılan inceleme ve araştırmanın hüküm tesisi için yeterli olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre dava konusu faturalardan 293064 ve 292988 numaralı faturaların sevk irsaliyelerinde imzası bulunan ... ...’ın davalı çalışanı olarak kabul edilip tarafların kayıtlı oldukları vergi dairelerinden dava konusu faturaların BA (Mal ve Hizmet Alımlarına İlişkin Bildirim) ve BS (Mal ve Hizmet Satışlarına İlişkin Bildirim ) formlarının bulunup bulunmadığının sorulmasının ve tarafların alacak ve borç durumlarının tespiti için dosyanın yeni bir bilirkişiye tevdii ile hasıl olacak sonuca göre karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
15. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konuya ilişkin yasal düzenlemeler ile hukuki kavram ve kurumların ortaya konulmasında yarar bulunmaktadır.
16. Usuli kazanılmış hak anlam itibariyle, bir davada mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmekte olup bu noktada bir mahkemenin Yargıtay dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğacağı gibi bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir.
17. Bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri hâline gelmiştir.
18. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kurulunun 04.02.1959 tarihli ve 1957/13 Esas, 1959/5 Karar sayılı kararı).
19. Mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararı çıkması, o konuda yeni bir kanunun yürürlüğe girmesi, uygulanması gereken kanun hükmünün hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilmesi, görev, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı, harç ile bozma kararının maddi hataya dayanması hâllerinde usuli kazanılmış hak oluşması mümkün değildir.
20. Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; dava dilekçesinde icra takibine konu alacağa dayanak olan faturaların 03.08.2010 tarihli ve 293064 sayılı, 24.08.2010 tarihli ve 293211 sayılı ve 01.09.2010 tarihli ve 293279 sayılı şeklinde belirlendiği, anılan faturalardan sadece 03.08.2010 tarihli ve 293064 sayılı faturaya dayanak 80317 sayılı sevk irsaliyesinde ... ...’ın isminin bulunduğu, aynı kişinin sevk irsaliyesinde adı bulunduğu 22.07.2010 tarihli ve 292988 sayılı faturanın ise dava dilekçesinde icra takibine konu alacağa dayanak olarak gösterilen faturalar arasında yer almadığı anlaşılmaktadır.
21. Mahkemece verilen davanın reddine dair 30.09.2014 tarihli ilk kararın davacı vekili tarafından temyizi üzerine Özel Dairece verilen 05.10.2015 tarihli bozma kararının birinci bendinde sair temyiz itirazlarının reddi sonrasında aynı kararın ikinci bendinde dava konusu faturalara dayalı olarak düzenlenen sevk irsaliyelerinde isim ve imzaları bulunan kişilerin davalı şirket çalışanı olup olmadığına dair yapılan araştırma eksik bulunmuş ve kararda gösterilen esaslar çerçevesinde daha ayrıntılı bir araştırma yapılması gerektiğinden bahisle karar bozulmuştur. Bozma kararında alacağa dayanak faturaların BA ve BS formlarının araştırılmasına ilişkin herhangi bir gerekçeye yer verilmediği gibi bu hususta davacı tarafça herhangi bir temyiz itirazında da bulunulmamıştır.
22. Dava konusu icra takibine dayanak olarak dava dilekçesinde belirtilen faturalar yönünden ilk bozma kararında belirtilen araştırma, irsaliyelerde imzaları bulunan kişilerin davalı şirket çalışanı olup olmadığının bozma kararında gösterilen biçimde belirlenmesidir. Öte yandan dava konusu faturaların BA ve BS formlarının tarafların kayıtlı oldukları ilgili vergi dairelerinden araştırılmasına dair bir temyiz itirazının bulunmaması ve 05.10.2015 tarihli ilk bozma kararında sair temyiz itirazlarının reddedilmiş olması nedeniyle bozma kapsamı dışında kalan hususlarda davalı yararına usuli kazanılmış hakkın mevcut olduğu kabul edilmelidir.
23. Her ne kadar Özel Dairece, 29.09.2021 tarihli ikinci bozma kararının son paragrafında tarih ve sayılı belirtilen dört adet faturanın BA ve BS formlarının tarafların kayıtlı oldukları ilgili vergi dairelerinden araştırılması gerektiğinden bahisle bozma kararı verilmiş ise de; anılan husustaki araştırma ilk bozma kararının kapsamı dışında kaldığından bu hususta davalı yararına usuli kazanılmış hak oluşmuştur. Bu sebeple anılan faturaların BA ve BS formlarının araştırılmasına dair Özel Dairenin ikinci bozma kararında belirttiği gerekçe, davalı yararına oluşan usuli müktesep hakkı ihlal eder niteliktedir.
24. Bu kapsamda dava dilekçesinde belirtilen faturalardan sadece 03.08.2010 tarihli faturaya dayalı olarak düzenlenen 80317 sayılı sevk irsaliyesinde imzası bulunan ... ...’ın daha önce de davacı tarafından düzenlenen dava konusu olmayıp bedeli davalı tarafından ödenen faturalara dayanak sevk irsaliyelerini de imzaladığının tespiti neticesinde artık bu kişinin davalı şirket çalışanı olduğu, anılan çalışan tarafından imzalanan sevk irsaliyelerindeki malların davalı şirket tarafından teslim alındığının kabulü zorunludur. Bu durumda belirtilen malların teslim alınmadığına dair ispat yükü davalı üzerindedir.
25. Neticeten dava dilekçesinde belirtilen üç adet faturadan sadece 03.08.2010 tarihli ve 293064 sayılı fatura konusu olan malların davalı çalışanı ... ...’a ve dolayısıyla davalıya teslim edildiğinin kabulü ile yapılacak inceleme ve değerlendirme neticesinde icra takip tarihi itibariyle tarafların alacak ve borç durumlarının tespiti sonucu yapılacak değerlendirme ile hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekir.
26. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; davacı tarafın alacak iddiasına ilişkin olarak taraflar arasındaki cari hesap bakiyesine dayandığı, yargılama sırasında alacağa dayanak olan faturaların belirlendiği, 05.10.2015 tarihli ilk bozma kararında temyiz incelemesi kapsamı dışında bırakılan hususun davacı tarafından düzenlenen vade farkı faturalarından ibaret olduğu, anılan bozma kararına uyulması neticesinde davalı yararına oluşan kazanılmış hak, vade farkı faturalarına ilişkin olup bozma kararının kapsamının belirlenen faturalara konu malların davalıya teslim edilip edilmediğinin tespiti ile sınırlı olduğu, ilk bozma kararına uyulması neticesinde verilen davanın reddine dair mahkeme kararının temyizi üzerine Özel Dairece verilen ikinci bozma kararının davalı yararına vade farkı faturalarına ilişkin olarak oluşan usuli kazanılmış hakkı ihlal eder nitelikte olmadığı, zira ikinci bozma kararında, ilk bozma kararına uyulmasına rağmen anılan bozma kapsamında yapılan araştırma yeterli bulunmayarak alacağa dayanak faturalara konu malların davalıya teslimine dair iddia yönünden yapılan araştırmanın kapsamının daha detaylı olarak belirlendiği gibi ilk bozma kararından sonra dosya arasına alınan yeni bilgiler ışığında bir kısım tespitlere yer verildiği, bu itibarla mahkemece dava konusu alacağa dayanak faturalara konu malların davalı tarafa teslim edilip edilmediğine dair Özel Dairenin bozma kararında belirtilen çerçevede yapılacak inceleme ve değerlendirme neticesine göre bir karar verilmesi gerektiği, bu sebeplerle direnme kararının Özel Daire kararında belirtilen nedenlerle bozulması gerektiği ileri sürülmüş ise de bu görüş, Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
27. Hâl böyle olunca; direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerle bozulması gerekmiştir.
IV. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda belirtilen değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı, 6217 sayılı Kanun’un 30 uncu maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429 uncu maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440/III-1. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,
25.10.2023 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.
"K A R Ş I O Y"
Dava, cari hesap bakiyesi için başlatılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
Bir davada verilen kararın temyizi üzerine Yargıtay tarafından yapılan incelemede, bozma kapsamına alınan hususlar incelenirken açıkça bozma kapsamı dışında bırakılan hususlarda taraflardan biri lehine usuli kazanılmış hakkın oluşması mümkündür. Bu tür bir hakkın taraflardan biri yararına oluşabilmesi için bozma kapsamı dışında kalan hususların karar metninden somut bir biçimde belirlenmesi, bu anlamda karar bütünlüğünün de göz önüne alınması önem arz eder. Bu anlamda bozma kapsamı dışında bırakılan hususların belirlenmesi, aynı zamanda bozma kapsamının sınırlarının tayininin de açık bir biçimde belirlenmesini gerektirir.
Davacı vekili dava dilekçesinde bir kısım faturalar belirtmiş olmakla birlikte dava konusu icra takibinde alacak iddiasına dayanak olarak taraflar arasındaki cari hesap bakiyesine dayanmıştır. Mahkeme yargılaması sırasında yapılan araştırma neticesinde de alacağa dayanak olan faturalar belirlenmiştir.
Mahkemece verilen davanın reddine dair 30.09.2014 tarihli ilk kararın davacı vekili tarafından temyizi üzerine Özel Dairece verilen 05.10.2015 tarihli ilk bozma kararının birinci bendinde; vade farkına ilişkin taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunmadığı gibi teamül haline gelen bir fiili bir uygulamanın tespit edilmemiş olması sebebiyle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir. Bu çerçevede inceleme kapsamı dışında bırakılan hususun davacı tarafından düzenlenen vade farkı faturalarına ilişkin olduğu açıktır. Belirtilen ilk bozma kararının ikinci bendinde ise alacağa dayanak olan faturalardaki malların davalı tarafa teslim edilip edilmediğine dair mahkeme araştırması yeterli bulunmayarak yapılacak araştırmada gözetilecek hususlara örnekseme yoluyla işaret edilmiş, bu çerçevede daha ayrıntılı inceleme ve araştırma yapılması gerektiğinden bahisle bozma kararı verilmiştir.
Özel Dairenin ilk bozma kararına uyulması neticesinde davalı yararına oluşan usuli kazanılmış hak, vade farkı faturalarına ilişkin olup bozma kararının kapsamı; belirlenen faturalardaki malların davalıya teslim edilip edilmediği ile sınırlıdır. Bu kapsamda mahkemece, bozma kararına uyulması sonrasında taraflarca ileri sürülen iddia, savunma ve deliller kapsamında bozma kararına gösterilen çerçevede ayrıntılı araştırma yapılması gerekir. Öte yandan bozma kapsamı dışında kalan vade farkına ilişkin faturalar yönünden davalı yararına oluşan usuli kazanılmış hak gözetilerek bir karar verilmesi zorunludur.
Özel Dairenin ilk bozma kararına uyulması sonrasında mahkemece verilen davanın reddine dair 12.11.2019 tarihli ikinci kararın da davacı tarafça temyizi üzerine Özel Dairece verilen bozma kararı, davalı lehine oluşan usuli kazanılmış hakkı ihlal ettiği söylenemez. Zira ikinci bozma kararında; ilk bozma kararına uyulmasına rağmen anılan bozmanın ikinci bendinde belirtilen kapsamda yapılan araştırmanın yeterli olmadığı tespit edildikten sonra alacağa dayanak faturalardaki malların davalıya teslimine ilişkin olarak yapılacak araştırmanın kapsamı daha detaylı olarak belirlenmiştir. Bu faturalar arasında davacı tarafından vade farkına ilişkin olarak düzenlenen faturalar yer almamaktadır.
Nitekim anılan bozma kararında; 03.08.2010 ve 22.07.2010 tarihli faturalara dayalı olarak düzenlenen irsaliyelerde imzalı bulunan ... ...’ın uyuşmazlık konusu olmayan faturalara dayalı olarak düzenlenen sevk irsaliyelerindeki imzaları sonrasında bu faturalara konu malların bedelinin davalı tarafından ödenmiş olduğu, bu sebeple davalı çalışanı olduğu tespit edilmiş ve anılan kişinin imzası bulunan dava konusu alacağa dayanak 03.08.2010 ve 22.07.2010 tarihli faturalara konu malların davalıya teslim edildiğinin kabul edilmesi gerektiği belirtilmiş, dava konusu alacağa dayanak olarak belirlenen faturaların tümünün BA ve BS formlarının temini sonrasında yeni bir bilirkişi incelemesi neticesinde tarafların alacak ve borç durumlarının belirlenerek karar verilmesi gerektiğinden bahisle bozma kararı verilmiştir.
Görüldüğü üzere Özel Dairenin ikinci bozma kararında, ilk bozma kararına uygun olarak alacağa dayanak malların davalıya teslim edilip edilmediği yolundaki araştırma yönünden eksik hususlar hakkında detaylı olarak açıklamalar yapılmış ve ilk bozma kararı sonrasında dosyaya giren yeni bilgiler ışığında bir kısım tespitlere yer verilmiştir. Özel Dairenin ilk bozma kararında vade farkı faturasına ilişkin temyiz itirazlarının bozma kapsamı dışında kalmış olmasından hareketle; Özel Dairece verilen ikinci bozma kararının, davalı yararına vade farkı faturaları çerçevesinde oluşan usuli kazanılmış hakkı ihlal ettiği söylenemez.
Bu itibarla mahkemece, dava konusu alacağa dayanak olarak belirlenen faturalara konu malların davalı tarafa teslim edilip edilmediğine dair Özel Dairenin bozma kararında belirtilen çerçevede yapılacak araştırma ile yapılacak değerlendirme neticesinde hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gereklidir.
Tüm bu nedenlerle direnme kararının Özel Daire kararında gösterilen nedenlerle bozulması gerektiği kanaatiyle direnme kararının yazılı değişik gerekçeyle bozulmasına dair değerli çoğunluk görüşüne katılamıyorum.