Hukuk Genel Kurulu'nun 2022/1013 E., 2024/243 K. sayılı kararı

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 15.05.2024 tarihli, 2022/1013 E., 2024/243 K. sayılı kararı
T.C.
Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu
2022/1013 E., 2024/243 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2021/393 E., 2022/71 K.
KARAR : Davanın reddine
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 17.03.2021 tarihli ve
2020/2174 Esas, 2021/1562 Karar sayılı BOZMA kararı
1. Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Akhisar 2. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen tapu iptali ve tescil istemi yönünden davanın reddine, bedel istemi yönünden davanın kabulüne ilişkin karar davacı vekili ve davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği düşünüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; mirasbırakan ...’un maliki olduğu 375 ve 378 parsel sayılı taşınmazlarını davalı kızı Fatma’ya, Fatma’nın da diğer davalılara satış suretiyle devrettiğini, mirasbırakanın davalı kızına yaptığı satış işleminin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı, bedelsiz ve muvazaalı olduğunu, diğer davalıların ise taraflarla aynı yerde oturduklarını, komşu taşınmazlarda ziraai faaliyet yapmakta olup muvazaalı işlemi bilerek taşınmazları edindiklerini, iyiniyetli olmadıklarını ileri sürerek tapu kayıtlarının iptali ile miras payı oranında adına tesciline, olmadığı takdirde rayiç bedelin davalı ...’tan tahsiline karar verilmesini karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı
5. Davalı ... ve ... vekili cevap dilekçesinde; müvekkillerinin dava konusu taşınmazları 07.12.2010 tarihinde tapu kayıtlarına güvenerek iyiniyetle, piyasa bedeli üzerinden Ziraat Bankasından tarla edindirme kredisi kullanarak satın aldıklarını, bedellerini ...'a gerek elden gerekse banka havalesi ile ödediklerini, taşınmazları da o tarihten bu yana bizzat üzüm bağı yetiştirmek suretiyle kullandıklarını belirterek davanın reddini savunmuştur.
6. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; gerek mirasbırakan tarafından gerekse müvekkili tarafından yapılan satışların gerçek satış niteliğinde olduğunu, muvazaa iddiasının gerçeği yansıtmasığını, diğer davalıların müvekkiline satış bedelini ödediklerini, aynı anda hem diğer davalılara hem müvekkiline karşı muvazaa nedeniyle tapu iptal davası açılamayacağını, diğer yönden dava şartlarının da bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesinin Birinci Kararı
7. Akhisar 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 07.01.2016 tarihli ve 2014/171 Esas, 2016/9 Karar sayılı kararı ile; davalılar ... ve ...’in iyiniyetli üçüncü kişi konumunda oldukları gerekçesi ile bu davalılar yönünden davanın reddine, davalı ... yönünden ise mirasbırakandan davalıya yapılan satış işleminin muvazaalı olduğu ancak taşınmazların iyiniyeti üçüncü kişi konumundaki diğer davalılara temlik edildiği gerekçesiyle tapu iptali ve tescil isteğinin reddine, bedel isteğinin kabulüne karar verilmiştir.
Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı
8. Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
9. Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 21.03.2019 tarihli ve 2016/12859 Esas, 2019/2076 Karar sayılı kararı ile;
"...Somut olayda, mahkemece taraflara bildirecekleri tanıklardan üçer tanesinin dinleneceği belirtilerek tanık sayısına sınırlama getirilmiş, bu nedenle tarafların bildirdikleri tanıkların bir kısmı dinlenilmemiş, DSİ’ye yazılan yazıya verilen cevaba karşı taraflara beyanda bulunma hakkı tanınmadan karar verilmiştir.
Bunun yanında, mirasbırakanın dava konusu taşınmazlar dışında başkaca mal varlığı bulunup bulunmadığı üzerinde de durulmamıştır.
Hal böyle olunca, taraflardan da bilgi alınmak suretiyle mirasbırakanın başkaca mal varlığı bulunup bulunmadığının araştırılması, çekişmeli taşınmazların davalılara temlikine ilişkin resmi akitlerin ilgili tapu müdürlüğünden eksiksiz bir şekilde temin edilmesi, taraflarca bildirilen tüm tanıkların dinlenmeleri yönünde 6100 sayılı HMK'nın 243. maddesi uyarınca işlem yapılması, öte yandan dosyaya sunulan bilgi ve belgelere karşı taraflara beyanda bulunma imkanı tanınarak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken tarafların savunma hakkı kısıtlanarak işin esası bakımından eksik inceleme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
İlk Derece Mahkemesinin İkinci Kararı
10. Akhisar 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 03.03.2020 tarihli ve 2019/411 Esas, 2020/159 Karar sayılı kararıyla; bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda davalılar ... ve ... yönünden iyiniyetli üçüncü kişi konumunda oldukları gerekçesi ile davanın reddine, diğer davalı yönünden tapu iptali ve tescil istemi ret edilerek bedel isteminin kabulüne karar verilmiştir.
Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı
11. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
12. Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 17.03.2021 tarihli ve 2020/2174 Esas, 2021/1562 Karar sayılı kararı ile;
"...hükmüne uyulan bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılarak davalı ...’ya yapılan temlikin muvazaalı kabul edilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davalı ... vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddine.
Davacının temyiz itirazlarına gelince;
Eldeki davada çözümlenmesi gereken husus, dava konusu taşınmazların temlikinde ikinci el konumda olan son kayıt malikleri davalılar ... ve ...’nın iyi niyetli olup olmadıkları, bir başka ifadeyle TMK'nun 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanıp yararlanamayacakları noktasında toplanmaktadır.
Somut olayda, ikinci el konumundaki davalılar ... ve ...’nın dava konusu taşınmazlara komşu taşınmaz maliki olmaları, bozmadan sonra dinlenen tanık beyanları ile de bu davalıların kendisine temliki gerçekleştiren diğer davalı ... ile akraba olduklarının anlaşılması karşısında, davalı ...'ya yapılan temlikin muvazaalı olduğunu bilen ve bilmesi gereken kişilerden oldukları, bir başka ifade ile TMK 1023.maddesi koruyuculuğundan yararlanamayacakları açıktır.
Hal böyle olunca ,davacının tapu iptali ve tescil isteğinin kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı
13. Akhisar 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 15.02.2022 tarihli ve 2021/393 Esas, 2022/71 Karar sayılı kararı ile; ikinci bozma kararından sonra sunulan Gölmarmara Nüfus Müdürlüğünün yazısına göre davalılar arasında akrabalık ilişkisi olmadığının anlaşıldığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi
14. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
15. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; dava konusu taşınmazların temlikinde son kayıt malikleri olan davalılar ... ve ...’nın 4271 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4271 sayılı Kanun, TMK) 1023 üncü maddesinin koruyuculuğundan yararlanıp yararlanamayacakları, buradan varılacak sonuca göre davacının tapu iptali ve tescil isteminin kabulüne karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
16. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında öncelikle; mahkemece direnme olarak adlandırılan kararın gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı ve kararın temyiz incelemesinin Özel Daire tarafından mı yoksa Hukuk Genel Kurulunca mı yapılması gerektiği hususu ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.
IV. GEREKÇE
17. Bilindiği üzere, direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için mahkemece bozma kararından esinlenilerek yeni herhangi bir delil toplanmadan önceki deliller çerçevesinde karar verilmeli; kararın gerekçesi, önceki karara göre genişletilebilirse de değiştirilmemelidir.
18. Başka bir anlatımla, mahkemenin yeni bir delile dayanarak veya bozmadan esinlenerek gerekçesini değiştirerek ya da daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek bir karar vermiş olması hâlinde, direnme kararının varlığından söz edilemez.
19. Yargıtayın istikrar kazanmış içtihatlarına göre; mahkemece direnme kararı verilse dahi bozma kararında tartışılması gereken hususları tartışmak, bozma sonrası yapılan araştırma, inceleme veya toplanan yeni delillere dayanmak, önceki kararda yer almayan ve daire denetiminden geçmemiş olan yeni ve değişik gerekçe ile hüküm kurmak suretiyle verilen karar direnme kararı olmayıp, bozmaya eylemli uyma sonucunda verilen yeni hüküm olarak kabul edilir.
20. Mahkemece direnme kararı verildikten sonra ilk karardan farklı bir karar verilmesi mümkün değildir. Gerekçe genişletilebilir ise de, verilen hükmün ilk karardan farklı olmaması, direnmeye ilişkin hüküm fıkrasında, bozma kararına hangi yönden uyulmadığının tek tek ve anlaşılır biçimde kaleme alınması, hükmedilen miktarların doğru ve çelişki oluşturmayacak biçimde ortaya konulması gerekir.
21. Somut olayda, İlk Derece Mahkemesince Özel Dairenin birinci bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda; davalılar ... ve ... yönünden iyiniyetli üçüncü kişi oldukları gerekçesiyle davanın reddine, diğer davalı ... yönünden tapu iptali ve tescil isteminin reddine bedel isteminin kabulüne karar verilmiş, hükmün davacı vekili ve davalı ... vekili tarafından temyizi üzerine Özel Dairece; davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının reddine, davacı vekilinin temyiz itirazlarının ise özetle; “…Somut olayda, ikinci el konumundaki davalılar ... ve ...’nın dava konusu taşınmazlara komşu taşınmaz maliki olmaları, bozmadan sonra dinlenen tanık beyanları ile de bu davalıların kendisine temliki gerçekleştiren diğer davalı ... ile akraba olduklarının anlaşılması karşısında, davalı ...'ya yapılan temlikin muvazaalı olduğunu bilen ve bilmesi gereken kişilerden oldukları, bir başka ifade ile TMK 1023.maddesi koruyuculuğundan yararlanamayacakları açıktır. Hal böyle olunca ,davacının tapu iptali ve tescil isteğinin kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir…” gerekçesiyle kabulü ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir. Mahkemece ikinci bozma kararından sonra tanıklar hakkında yapılan ceza soruşturmasının beklenmesine, ilgili dosya getirildikten sonra bozma kararına uyulup uyulmayacağının değerlendirilmesine karar verilmiş, bu aşamada sunulan Gölmarmara Nüfus Müdürlüğünün yazısına göre davalılar arasında akrabalık ilişkisi olmadığının anlaşıldığı, bu durumda ceza soruşturması dosyasının beklenilmesine de yer olmadığı gerekçeleriyle direnme kararı verilmiştir.
22. Sonuç itibarıyla İlk Derece Mahkemesince ilk kararda bahsedilmeyen yeni hususlara yer verildiği, bozmadan sonra dosyaya sunulan belgeler değerlendirilerek kararın gerekçesinin değiştirildiği ve yeni gerekçeyle karar verildiği anlaşılmaktadır.
23. Şu hâlde “direnme” olarak adlandırılan kararın, usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı, bozma konusu ile ilgili bozma kararı sonrası ortaya çıkan yeni bir gerekçe ve olgu ile oluşturulan yeni hüküm niteliğinde olduğu her türlü duraksamadan uzaktır.
24. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; bozma kararından sonra sunulan belgelerin mahkemece edinilmediği, tanıklar hakkında yapılan suç duyurusunun sonucunun beklenilmesi yönündeki ara karardan da dönüldüğü, böyle olunca verilen kararın yeni hüküm niteliğinde olmadığı, ön sorun bulunmadığından işin esasının incelenmesine geçilmesi gerektiği yönünde görüş ileri sürülmüş ise de; bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
25. Hâl böyle olunca, kurulan bu yeni hükmün temyiz incelemesini yapma görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye ait olup; yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın bozma kararını veren Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
V. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
6217 sayılı Kanun’un 30 uncu maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440-III/1 inci maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,
15.05.2024 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.