ADALET HABERLERİ

ADALET HABERLERİ

Hukuk Genel Kurulu'nun 2021/492 E., 2023/563 K. sayılı kararı

Hukuk Genel Kurulu'nun 2021/492 E., 2023/563 K. sayılı kararı
1 Okunma

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 31.05.2023 tarihli, 2021/492 E., 2023/563 K. sayılı kararı

T.C.

Yargıtay

Hukuk Genel Kurulu

2021/492 E., 2023/563 K.

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2020/334 E., 2021/76 K.

KARAR : Davalı ... hakkındaki davanın husumet nedeniyle

reddine, davalı ... hakkındaki davanın ise kabulüne

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davalı ... hakkındaki davanın husumet nedeniyle reddine, davalı ... hakkındaki davanın ise kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı ... vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davalının esasa ilişkin istinaf talebinin reddine, ancak davalı aleyhine fazla miktarda vekâlet ücretine karar verildiğinden, İlk Derece Mahkemesi kararının vekâlet ücreti yönünden 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 353/(1)-b-2 maddesi gereğince düzeltilmesine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararının davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, İlk Derece Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı adı geçen davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda bozulmuş, İlk Derece Mahkemesi tarafından usule ilişkin bozma kararı doğrultusunda yeniden direnme kararı verilmiştir.

İlk Derece mahkemesi kararı davalı ... vekili tarafından temyiz edilmekle kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili ile davalılardan ...'ın kardeş olduklarını, babaları ...’ın sağlığında kendi adına kayıtlı olan ... ili, Ümraniye ilçesi, 168 ada 12 parsel sayılı arsayı ve üzerindeki 3 katlı binayı oğluna vermek amacıyla oğlunun yakın arkadaşı olan diğer davalı ...’na 10.04.2011 tarihinde satış suretiyle devrettiğini, yapılan muvazaalı işlemin murisin vefatından sonra öğrenildiğini, davalı ...’nun bir fabrikada çalıştığını ve taşınmazı satın alacak mali gücünün bulunmadığını, taşınmazı daha sonra iade etmek üzere devraldığını, tapuda gösterilen bedelin rayicin çok altında olduğu gibi murisin de taşınmaz satmaya ihtiyacının bulunmadığını ileri sürerek, muris muvazaası nedeniyle taşınmazın tapu kaydının iptaliyle 1/2 payın müvekkili davacı adına, 1/2 payın ise davalı ... adına tapuya tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; olayda muris muvazaasına ilişkin şartların oluşmadığını, murisin dava konusu taşınmaz dışında Sakarya ilinde oldukça değerli başka taşınmazları da bulunduğunu, iddianın gerçek dışı olduğunu, dava konusu taşınmazın müvekkili adına kayıtlı olmadığını, bu nedenle müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini belirterek davanın öncelikle husumet nedeniyle, aksi takdirde ise esastan reddine karar verilmesini savunmuştur.

Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin herhangi bir muvazaanın tarafı olmadığını, davacının satış işleminden baştan beri haberdar olduğunu, hatta davacının eşi ile birlikte 2012 yılının Nisan ayına kadar dava konusu taşınmazda oturduğunu ve eşi tarafından kira ödemesi yapıldığını, ödemelerin aksaması üzerine ihtar çekilip tahliye için takip yapıldığını, ayrıca iddia edilenin aksine müvekkilinin satın alma gücünün bulunduğunu, sigortalı çalıştığı gibi fındık bahçelerinden gelir elde ettiğini, murisin de davalıya güven duysa dahi senet almadan böyle bir devir yapmayacağını, ispat yükünün davacıda bulunmasına rağmen iddialarını ispat edecek bir belge sunulmadığını, diğer taraftan müvekkilinin taşınmazı satın aldığı tarihten itibaren diğer davalı ...’dan da kira bedeli tahsil ettiğini, kiraların Akbank ... Şubesine yatırıldığını, kira ödemlerini gösterir hareketlerinin celbi ile bu durumun anlaşıcağını belirterek davanın reddini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

... Anadolu 10. Asliye Hukuk Mahkemesinin 16.12.2016 tarihli ve 2014/287 Esas, 2016/364 Karar sayılı kararı ile; toplanan deliller ve ayrıntılı inceleme içerir bilirkişi raporuna göre taşınmazın gerçek değerinin çok altında bir değer gösterilmek suretiyle diğer davalının yakın arkadaşı olan ...’na devredildiği, bu durumun işlemin muvazaalı olduğu ve davacıdan mal kaçırmak için yapıldığı kanaatini doğurduğu, ancak davalı ...’ın taşınmazda malik sıfatının bulunmadığı gerekçesiyle adı geçen davalı bakımından husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine, davalı ... bakımından ise davanın kabulü ile taşınmazın 1/2 payına ait tapu kaydının iptaliyle davacı adına tesciline, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 27.595,00 TL avukatlık ücretinin davalı ...'ndan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılardan ... vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 25.04.2017 tarihli ve 2017/289 Esas, 2017/329 Karar sayılı kararı ile; murisin davacı kızı ve davalı oğlu dışında başka mirasçısının bulunmadığı, dosya kapsamı ve toplanan delillere göre temlikteki asıl irade ve amacının davacı kızından mal kaçırmak olduğu, davalı ...’nun ise emanetçi konumunda bulunduğu, dolayısıyla muris muvazaası koşullarının oluşmadığına ilişkin istinaf talebinin yerinde olmadığı, ancak davalı aleyhine hükmedilen vekâlet ücretinin fazla olduğu gerekçesiyle esasa ilişkin istinaf talebinin reddine, vekâlet ücretine ilişkin istinaf talebinin ise kabulüyle kararın hüküm fıkrasında yer alan; “Av.As.Üc.Trf.ne göre 27.595,00 TL avukatlık ücretinin davalı ...'ndan alınıp davacıya verilmesine,” hükmünün tamamen çıkartılarak, yerine “Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 5.850,00-TL vekalet ücretinin davalı ... Beşiroğlu'ndan alınıp davacıya verilmesine” yazılarak, hükmün 6100 sayılı HMK’nın 353/(1)-b-2 maddesi uyarınca düzeltilmesine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;

"..Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.

Öte yandan, muvazaa iddiasına dayalı davalarda mirasbırakanın kastının açık bir şekilde saptanması gerekmektedir. Bu kapsamda HMK 190. madde ve TMK 6. madde gereğince davacı iddiasını ispatla mükelleftir.

Somut olaya gelince, tapu kaydında arsa vasıflı çekişme konusu 12 parsel sayılı taşınmazda 3 katlı binanın bulunduğu, binanın 1. katında 2012 yılına kadar davacı ve ailesinin, 2. katta dava dışı ...'ın, 3. katında ise davalı ...'nün oturduğu, davalı ...'in dava konusu taşınmazı temellük ettikten sonra, 04.05.2011 tarihinde, davacının dava dışı eşi Faik, davalı ... ve dava dışı Hikmet Kaymak'a mülkiyet durumunu ve kira paralarının banka hesabına yatırılması gerektiğini bildirir ihtarname gönderdiği, davacının eşi Faik'in 2011 Mayıs ayından itibaren davalı ...'in banka hesabına kira açıklaması olduğunu belirterek 600,00 TL para yatırdığı, ayrıca davalı ...'nün de 2012, 2013, 2014 yıllarında bankamatikten kartsız işlemle açıklamasında “kira bedeli” olduğu belirtilen paraları davalı ...'in hesabına yatırdığı, tarafların ortak tanığı ve dava konusu taşınmazın 2. katında kiracı olarak oturan ...'ın kira paralarını davalı ...'ye ödüyorken kendisi ile davacı ve davalıya davalı ...'in taşınmazı satın aldığını ve kira paralarının ödenmesi yönünde ihtarname gönderdiğini ve o tarihten sonra da kira paralarını davalı ...'in banka hesabına yatırdığını, ayrıca davacının ve davalı ...'nün de anılan davalıya kira bedeli ödediklerini belirtmesi karşısında davalı ...'in taşınmazı tasarrufunda bulundurduğu mirasbırakanın temlikinin mal kaçırma amaçlı olmadığı sonucuna varılmaktadır.

Hal böyle olunca; davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.

Davalı ... vekilinin yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 373/1. maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı nedenlerden dolayı 6100 sayılı HMK’nın 371/1-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren ... Anadolu 10. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne, kararın bir örneğinin ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 22.11.2018 tarihinde oybirliğiyle..." karar verilmiştir.

B. İlk Derece Mahkemesince Verilen Direnme Kararı

İlk Derece Mahkemesinin 03.12.2019 tarihli ve 2019/114 Esas, 2019/426 Karar sayılı kararı ile; önceki karar gerekçesi tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.

C. Hukuk Genel Kurulunca Verilen Usul Bozması Kararı

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 11.11.2020 tarihli ve 2020/1-332 Esas, 2020/ 884 Karar sayılı kararı ile; direnmeye ilişkin kısa kararın usulün öngördüğü niteliklere haiz olmadığı gerekçesiyle karar bozulmuştur.

D. Usul Bozması Sonrasında İlk Derece Mahkemesince Verilen Karar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; Hukuk Genel Kurulunun bozma kararında değinilen usule ilişkin eksiklik giderilmek ve önceki gerekçe tekrar edilmek suretiyle yeniden direnme kararı verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı vekili; muris muvazaasına dayanan iddianın kanıtlanamadığını, müvekkilinin taşınmazı satın aldığını, mahkemece eksik inceleme ile verilen kararın usul ve esas yönünden hatalı olduğunu ileri sürerek hükmün bozulmasını talep etmiştir.

C. Ön Sorun

Bölge adliye mahkemesince, ilk derece mahkemesince verilen kararın 6100 sayılı Kanun'un 353/(1)-b-2 nci maddesine göre vekâlet ücreti yönünden düzeltilmesine karar verilmiş olması karşısında, bozma kararı sonrasında dosya ilk derece mahkemesince gönderilmiş ise de Kanun'un 373/2 nci maddesi hükmüne göre ilk derece mahkemesi tarafından direnme kararı verilip verilemeyeceği hususu ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.

D. Gerekçe

1. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 341 inci maddesinin birinci fıkrası, 352, 353, 355, 359, 361, 373 vd. maddeleri

2. Değerlendirme

1. Ön sorunun çözümü için öncelikle konuya ilişkin yasal düzenlemeler yanında hukuki kavram ve kurumların ortaya konulmasında yarar bulunmaktadır.

2. 6100 sayılı Kanun'un 341 inci maddesinde hangi kararlara karşı istinaf kanun yoluna başvurabileceği, hangi hâllerde bu kanun yolunun kapalı olduğu ayrıntıları ile düzenlenmiş, 352 nci maddesinde ise, bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince dosya üzerinde yapılacak ön inceleme sonunda incelemenin başka bir dairece veya bölge adliye mahkemesince yapılmasının gerekli olması, kararın kesin olması, başvurunun süresi içinde yapılmaması, başvuru şartlarının yerine getirilmemesi, başvuru sebeplerinin veya gerekçesinin hiç gösterilmemesi hâllerinden birinin tespiti durumunda öncelikle gerekli kararın verileceği, eksiklik bulunmadığı anlaşılan dosyanın incelemeye alınacağı belirtilmiştir.

3. 6100 sayılı Kanun'un 355 inci maddesine göre; istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ancak, bölge adliye mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu resen gözetir. Kanun'un 356 ncı maddesi ise 353 üncü maddede belirtilen hâller dışında incelemenin duruşmalı olarak yapılacağını hükme bağlamış, maddenin 7251 sayılı Kanun’un 36 ncı maddesi ile eklenen ikinci fıkrasında da duruşma sonunda bölge adliye mahkemesinin istinaf başvurusunu esastan reddetmek veya ilk derece mahkemesi hükmünü kaldırarak yeniden hüküm kurmak dâhil gerekli kararları vereceği belirtilmiştir.

4. Bu hükümler birlikte değerlendirildiğinde genel olarak ilk derece mahkemesinin vakıalar, vakıaların ispatı için ileri sürülen ve toplanan delillerin değerlendirilmesi, yargılama usulü ve hukukun uygulanması ile ilgili noktalardaki kabulüne ilişkin eksiklik ya da yanlışlıklar sebebi ile istinaf kanun yoluna başvurulabileceği sonucu çıkmaktadır. Başka bir anlatımla, vakıaların tespit ve değerlendirilmesindeki hatalar ile hukukun uygulanmasından kaynaklanan yanlışlıklar istinaf sebebi olacaktır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.11.2018 tarihli ve 2016/22-388 Esas, 2018/1607 Karar sayılı kararı).

5. İstinaf bir kanun yolu olmakla birlikte temyiz kanun yolundan farklı olarak ilk derece mahkemesi kararının denetlenmesi yanında aynı zamanda gerektiğinde yeni bir yargılama yapılması ve hüküm mahkemesi gibi karar verilmesi söz konusudur.

6. İlk derecedeki tahkikatın amacı, uyuşmazlıkla ilgili tarafların delillerini toplayıp değerlendirdikten sonra uyuşmazlığı çözüp karar bağlamak iken temyiz incelemesinin amacı denetimdir. İstinafta ise, hem ilk derece mahkemesinin gerçekleştirdiği tahkikat denetlenir, hem de gerekirse yeniden inceleme yapılarak karar verilir. Zira istinaf yolunda sadece hukuki denetim değil, aynı zamanda maddi vakıa denetimi de yapılmaktadır. Bu açıdan istinaf incelemesi ne ilk derece yargılamasının ne de temyizin özelliklerini tam olarak taşımaktadır.

7. Yeri gelmişken belirtilmelidir ki, istinaf ile ilgili dar ve geniş istinaf sistemi olmak üzere iki sistem öngörülmüş olup, geniş anlamda istinaf sisteminde ilk derece yargılamasındaki gibi yeniden inceleme yapılmakta, maddi mesele, ortaya çıkan değişiklikler herhangi bir sınırlamaya tâbi olmaksızın ileri sürülen yeni delil ve olaylar yeniden ele alınarak incelenmektedir. Dar anlamda istinaf sisteminde ise; ilk yargılamadaki her şey yenilenmemekte, ilk yargılama baştan sona aynen tekrarlanmayarak maddi olay incelemesi yapılmakta ve kural olarak özellikle ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen hususlar incelenmemektedir. Yani dar anlamda istinaf sisteminde verilen kararın ileri sürülen hususlar çerçevesinde maddi ve hukuki denetimi yapılmaktadır.

8. Hukukumuzda dar anlamda istinaf sistemi kabul edilmiş olup istinaf incelemesinin kapsamını 6100 sayılı Kanun'un 355 inci maddesi belirlemiştir. Bu madde hükmü dikkate alındığında kamu düzenine aykırılık hâlleri dışında istinaf dilekçesinde belirtilen istinaf sebepleri ile sınırlı olarak inceleme yapılır; istinaf sebebi ile bağlı kalınmak kaydı ile bu konudaki delillerin toplanması ve incelenmesi söz konusu olur. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama tümüyle tekrarlanmayıp sadece yanlışlık ya da eksiklik tespit edilen noktalarda yargılama yapılarak deliller toplanıp değerlendirildikten sonra kararın düzeltilmesi sağlanmaktadır. Nitekim Kanun'un 357 nci madde hükmüne göre, bölge adliye mahkemesince resen göz önünde tutulacak hususlar ile ilk derece mahkemesinde usulüne uygun olarak gösterildiği hâlde incelenmeden reddedilen veya mücbir bir sebeple gösterilmesine olanak bulunmayan deliller dışında, ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmalar dinlenemez, yeni delillere dayanılamaz.

9. Bölge adliye mahkemesince yapılacak istinaf incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu kanaatine varılması hâlinde istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilecektir (HMK md. 353/b-1). Duruşma yapılmasına gerek olmayan, HMK’nın 353 üncü maddesinin (a) fıkrasının 1 ilâ 6 ncı bentleri arasında düzenlenen usuli hataların bulunduğu durumlarda bölge adliye mahkemesi ilk derece mahkemesinin kararını kaldırıp dosyanın ilgili mahkemeye gönderilmesine karar verir.

10. Bölge adliye mahkemesi istinaf başvurusunda ileri sürülen sebeplerin doğru olduğuna kanaat getirirse bu durumda ilk derece mahkemesi kararını kaldırarak yeniden esas hakkında hüküm kurar. Ayrıca yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında karar verecektir.

11. Gelinen bu aşamada temyiz kanun yolu üzerinde durulmasında da yarar bulunmaktadır. Temyiz kanun yolu 6100 sayılı Kanun'un 361 inci maddesine göre kural olarak bölge adliye mahkemelerinin kararlarına karşı başvurulabilen bir kanun yoludur. 362 nci maddesinde ise temyiz edilemeyen kararlar hakkında düzenleme yapılmıştır.

12. Temyiz sebepleri ise Kanun'un 371 inci maddesinde sayılmıştır. Bunlar; hukukun veya taraflar arasındaki sözleşmenin yanlış uygulanmış olması, dava şartlarına aykırılık bulunması, taraflardan birinin davasını ispat için dayandığı delillerin kanuni bir sebep olmaksızın kabul edilmemesi ve karara etki eden yargılama hatası veya eksiklikler bulunması olarak belirtilmiş olmakla birlikte aynı Kanun’un 369 uncu maddesinin birinci fıkrasındaki hükmü gereğince Yargıtay tarafların ileri sürdükleri temyiz sebepleriyle bağlı olmayıp, kanunun açık hükmüne aykırı gördüğü diğer hususları da inceleyebilir. Temyiz incelemesi sonucunda Yargıtay, taraflarca ileri sürülen veya kendisinin tespit ettiği temyiz sebeplerini yerinde görürse bozma kararı verecektir.

13. Üç aşamalı yargı sistemine geçilmesi nedeniyle Yargıtayın bozma kararı üzerine dosyayı derece mahkemelerinden hangisine göndereceği ise 6100 sayılı Kanun'un 373 üncü maddesinde düzenlenmiş olup anılan madde;

"(1) Yargıtay ilgili dairesinin tamamen veya kısmen bozma kararı, başvurunun bölge adliye mahkemesi tarafından esastan reddi kararına ilişkin ise bölge adliye mahkemesi kararı kaldırılarak dosya, kararı veren ilk derece mahkemesine veya uygun görülecek diğer bir ilk derece mahkemesine, kararın bir örneği de bölge adliye mahkemesine gönderilir.

(2) Bölge adliye mahkemesinin düzelterek veya yeniden esas hakkında verdiği karar Yargıtayca tamamen veya kısmen bozulduğu takdirde dosya, kararı veren bölge adliye mahkemesi veya uygun görülen diğer bir bölge adliye mahkemesine gönderilir.

(3) Bölge adliye mahkemesi, 344 üncü madde uyarınca peşin alınmış olan gideri kullanmak suretiyle, kendiliğinden tarafları duruşmaya davet edip dinledikten sonra Yargıtayın bozma kararına uyulup uyulmayacağına karar verir.

(4) Yargıtayın bozma kararı üzerine ilk derece mahkemesince bozmaya uygun olarak karar verildiği takdirde, bu karara karşı temyiz yoluna başvurulabilir.

(5) İlk derece mahkemesi veya bölge adliye mahkemesi kararında direnirse, bu kararın temyiz edilmesi durumunda inceleme, kararına direnilen dairece yapılır. Direnme kararı öncelikle incelenir. Daire, direnme kararını yerinde görürse kararını düzeltir; görmezse dosyayı Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gönderir.

(6) (Ek: 17/4/2013-6460/1 md.) Davanın esastan reddi veya kabulünü içeren bozmaya uyularak tesis olunan kararın önceki bozmayı ortadan kaldıracak şekilde yeniden bozulması üzerine alt mahkemece verilen kararın temyiz incelemesi, her hâlde Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca yapılır.

(7) Hukuk Genel Kurulunun verdiği karara uymak zorunludur" hükmünü taşımaktadır.

14. Görüleceği üzere Yargıtayın bozma kararı, bölge adliye mahkemesi tarafından verilen istinaf başvurusunun esastan reddi kararına ilişkin ise bölge adliye mahkemesi kararı kaldırılarak dosya, kararı veren ilk derece mahkemesine veya uygun görülecek diğer bir ilk derece mahkemesine, kararın bir örneği de bölge adliye mahkemesine gönderilir.

15. Ancak bozma kararı bölge adliye mahkemesinin ilk derece mahkemesi tarafından verilen kararı kaldırıp düzelterek verdiği bir karar veya ilk derece mahkemesi kararını kaldırıp davanın esası hakkında yeniden verdiği bir karara ilişkin ise dosya kararı vermiş olan bölge adliye mahkemesine veya uygun görülen başka bir bölge adliye mahkemesine gönderilecektir.

16. Burada iki durum arasındaki fark şu noktadadır: Birincisinde (md. 373/2), bölge adliye mahkemesi ilk derece mahkemesi kararını yanlış bulup yeni bir karar vermiştir; ikincisinde ise (md. 373/1), bölge adliye mahkemesi ilk derece mahkemesi kararını doğru bularak istinaf başvurusunu reddetmiştir. Birincisinde, dosyanın kararı veren bölge adliye mahkemesine gönderilmesi normaldir. Çünkü artık ilk derecenin bir kararı mevcut değildir, bozulan karar bölge adliye mahkemesinin kararıdır, dosya kararı bozulan mahkemeye gönderilmektedir. İkincisinde ise her ne kadar bozma kararı bölge adliye mahkemesi kararına ilişkin olsa da, özünde ilk derecenin kararı bozulmuştur. Çünkü bu durumda istinaf aşamasında bir karar verilmemiş, sadece ilk derecenin kararı doğru bulunmuş ve istinaf başvurusu reddedilmiştir. İstinafın kararı bozulmakla, aslında ilk derecenin kararı yanlış bulunduğundan dosya ilk dereceye gönderilmektedir (Pekcanıtez, s. 2302). Dosya ilk derece mahkemesine gönderilmiş ve ilk derece mahkemesi bozma kararına uymuş ise, bozmaya uyularak verilen karara karşı temyiz yoluna başvurulabilir.

17. Dosyanın bölge adliye mahkemesine gönderildiği durumlarda bölge adliye mahkemesi, HMK’nın 360 ıncı maddesinin atfıyla ilk derece mahkemelerinde uygulanan yargılama usulüne göre 344 üncü madde uyarınca peşin alınmış olan gideri kullanmak suretiyle, kendiliğinden tarafları duruşmaya davet edip dinledikten sonra Yargıtayın bozma kararına uyulup uyulmayacağına karar verir. Gerek ilk derece mahkemesi, gerekse bölge adliye mahkemesi bozma kararına direnirse bu kararın temyiz edilmesi durumunda inceleme, kararına direnilen dairece yapılır ve daire direnme kararını yerinde görürse kararını düzeltir; görmezse dosyayı Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gönderir.

18. Bölge adliye mahkemesinin, ilk derece mahkemesi kararını düzelterek karar vermesi durumunda 6100 sayılı Kanun'un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrasındaki açık hüküm nedeniyle dosyanın bölge adliye mahkemesine gönderilmesi gerektiği kuşkusuzdur. Dolayısıyla bölge adliye mahkemesinin düzelterek verdiği kararın bozulması nedeniyle dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesi mümkün olmadığı gibi dosya yanılgı sonucu ilk derece mahkemesine gönderilse dahi ilk derece mahkemesinin bozma kararı hakkında uyma yahut direnme kararı vermesi bir sonuç doğurmayacaktır. Zira böyle bir durumda bozma kararına uyma yahut direnme kararını verme yetki ve yükümlülüğü bölge adliye mahkemesine aittir. Düzelterek verdiği karar nedeniyle hüküm mahkemesi sıfatı devam eden bölge adliye mahkemesinin, kararın bozulması durumunda bozmaya uyma ya da direnme şeklinde uyuşmazlığı sona erdirecek, infaza elverişli bir karar vermesi gerekir.

19. Yapılan açıklamalar ışığında ön sorun değerlendirildiğinde; ilk derece mahkemesince verilen karara karşı davalı vekilinin istinaf yoluna başvurması üzerine Bölge Adliye Mahkemesince davalının esasa yönelik talebi reddedilmiş ise de vekâlet ücreti hakkındaki istinaf talebi kabul edilerek, ilk derece mahkemesince kurulan hüküm 6100 sayılı Kanunun'un 353/(1)-b-2 nci maddesi gereğince düzeltilmiştir. Kararın davalı vekilince temyizi üzerine Özel Dairece, yukarıda yazılı gerekçeyle karar bozularak dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesini müteakip ilk derece mahkemesince direnme kararı verilmiştir.

20. Bölge adliye mahkemesince düzeltilerek verilen hükme ilişkin bozma kararında dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş ise de 6100 sayılı Kanun'un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası gereğince dosyanın kararı veren bölge adliye mahkemesine gönderilmesi zorunludur. Yanılgı sonucu dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmiş olması, bölge adliye mahkemesinin 6100 sayılı Kanun'un 373 üncü maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında bozma kararına karşı uyma veya direnme kararı verme yetkisini ortadan kaldırmayacağı gibi bu yetkinin ilk derece mahkemesine geçeceği sonucunu da doğurmaz.

21. Bu itibarla, bölge adliye mahkemesince düzeltilerek tesis edilen hükmün bozulması sonrasında, maddi hata kapsamında dosya ilk derece mahkemesine gönderilmiş ise de bozma kararına karşı ancak bölge adliye mahkemesince uyma ya da direnme yönünde bir karar verilebileceği gözetildiğinde, ilk derece mahkemesince direnme adı altında verilen kararın bir sonuç doğurduğundan ya da tarafların leh ve aleyhine usule ilişkin hak bahşettiğinden söz edilemez.

22. Yapılan açıklamalar karşısında, bozma kararı sonrasında dosyanın 6100 sayılı Kanun'un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrasına aykırı olarak ilk derece mahkemesine gönderilmesi üzerine ilk derece mahkemesince, bozma kararı hakkında aynı maddenin üçüncü fıkrası çerçevesinde bir karar vermek üzere dosyanın bölge adliye mahkemesine gönderilmesi gerekirken, anılan kanun hükmüne aykırı şekilde direnme kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

23. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; bölge adliye mahkemesince ilk derece mahkemesi kararı kaldırılmadan sadece vekâlet ücreti yönünden düzeltildiği, yeniden esas hakkında verdiği bir kararın bulunmadığı, dosyanın geldiği aşama da dikkate alındığında, ön sorunun bulunmadığı ve direnme kararının esas yönden incelenmesi gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.

24. O hâlde ilk derece mahkemesi kararı yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı usulden bozulmalıdır.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda belirtilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 371 inci maddesi gereğince usulden BOZULMASINA,

Bozma nedenine göre davalı vekilinin işin esasına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmek üzere 6100 sayılı Kanun’un 373 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,

31.05.2023 tarihinde yapılan ikinci görüşmede oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.

Kaynak:https://www.hukukihaber.net/hukuk-genel-kurulunun-2021492-e-2023563-k-sayili-karari