ADALET HABERLERİ

ADALET HABERLERİ

Hukuk Genel Kurulu'nun 2021/372 E., 2023/456 K. sayılı kararı

Hukuk Genel Kurulu'nun 2021/372 E., 2023/456 K. sayılı kararı
1 Okunma

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 17.05.2023 tarihli, 2021/372 E., 2023/456 K. sayılı kararı

T.C.

Yargıtay

Hukuk Genel Kurulu

2021/372 E., 2023/456 K.

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2020/1429 E., 2020/2013 K.

KARAR : Davanın kabulüne

Taraflar arasındaki borca itiraz isteminden dolayı yapılan inceleme sonunda İlk Derece Mahkemesince itirazın kabulüne ve alacaklı aleyhine tazminata hükmedilmesine karar verilmiştir.

Kararın alacaklı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle itirazın kabulüne, koşulları oluşmadığından alacaklı aleyhine tazminata hükmedilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı borçlu vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. TALEP

Borçlu vekili; alacaklı tarafından müvekkili S.S. Nilüfer Köy Tarımsal Kalkınma Kooperatifi (Kooperatif) aleyhine kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip başlatıldığını, müvekkili Kooperatifin ... 21. Noterliğinin 11.05.2017 tarihli ve 17657 yevmiye nolu imza sirkülerine göre yönetim kurulu başkanı ...ve başkan yardımcısı ... ve ...’dan herhangi ikisinin birlikte atacağı müşterek imza ile temsil edildiğini, ancak takibe konu senette sadece...’in imzasına benzeyen imzalar bulunduğunu, ... ve ...’dan herhangi birisinin imzasının bulunmadığını, tek kişinin attığı imza ile düzenlenen senetle müvekkili kooperatifin borç altına sokulamayacağını, müvekkili Kooperatif ile alacaklı şirket arasında birçok sözleşme akdedildiğini, alacaklı şirketin müvekkili Kooperatifin çift imza ile temsil edildiğini bildiği hâlde tek kişi tarafından imzalanan senede dayalı olarak takip başlatan alacaklının ağır kusurlu ve kötüniyetli olduğunu ileri sürerek itirazın kabulü ile takibin iptaline, alacaklı aleyhine takip miktarının % 20’sinden aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Alacaklı vekili; takip dayanağı senedin taraflar arasında akdedilen 06.12.2017 tarihli muvafakatname ve vekâleten hizmet sözleşmesi ile 15.05.2018 tarihli ek protokole istinaden cezai şartın teminatı olarak verildiğini, borçlu kooperatif tarafından sözleşmedeki şartların ihlal edilmesi nedeniyle cezai şartın tahsili yoluna gidildiğini, takibe konu senette iki yönetici tarafından imzalandığına yönelik kanaat uyandıracak şekilde dört adet kooperatif kaşeli imza bulunduğunu, müvekkili şirkete karar defteri örneği ile birlikte verilen ve iki kişi tarafından imzalandığı kanaati uyandıran senedin bu hâliyle takibe konulduğunu belirterek itirazın reddini savunmuş, borçlu aleyhine takip miktarının % 20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatına hükmedilmesini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 20.11.2018 tarihli ve 2018/534 Esas, 2018/896 Karar sayılı kararı ile; usul ve yasaya uygun kabul edilen 05.09.2018 havale tarihli bilirkişi raporunda şeklen ve genel kabul görmüş teşhis unsurları olan işleklik derecesi, alışkanlıklar, tersim biçimi, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi nazara alındığında uygunluk ve benzerliğin şüphe götürmeyecek şekilde borçlu kooperatif yetkililerinden...'in eli ürünü olduğunun bildirildiği, takibe konu bono yüzünde ... kaşesi üzerindeki dört adet imzanın borçlu kooperatif yetkilisi...’in eli ürünü olduğunun anlaşıldığı, ... Ticaret Sanayi Odasının yazı cevabına göre borçlu kooperatifin senedin keşide tarihi itibariyle yetkililerinin iki tanesinin imzası ile temsil edildiği, takip konusu senet üzerindeki imzaların tek yetkiliye ait olduğu anlaşıldığından borçlu kooperatifin borçtan sorumlu tutulamayacağı, borçlu vekilinin kötüniyet tazminatı talebi yönünden yapılan değerlendirmede ise, alacaklının takip konusu senette lehtar olduğu, senedi borçlu kooperatiften aldığı, bu nedenle imzaların borçlu kooperatif yetkililerinden en az iki tanesine ait olup olmadığını kontrol etme yükümlülüğü bulunduğu, imzaların yetkililerden en az iki tanesine ait olmadığını ve kooperatifin çift imza ile temsil edilip edilmediğini bilebilecek durumda olduğundan ağır kusurlu kabul edilmesi gerektiği gerekçesi ile itirazın kabulüne takibin borçlu yönünden durdurulmasına, takibe konu asıl alacak miktarı olan 5.000.000,00 TL’nin % 20 sine karşılık gelen 1.000.000,00 TL icra inkâr tazminatının alacaklıdan alınarak borçluya ödenmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde alacaklı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 03.04.2019 tarihli ve 2019/387 Esas, 2019/787 Karar sayılı kararı ile; borçlu kooperatifin icra mahkemesine başvurusunun 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (2004 sayılı Kanun) 169 uncu maddesi uyarınca borca itiraz niteliğinde olup, aynı Kanun’un 169/a maddesinin altıncı fıkrasında borçlunun itirazının kabulü hâlinde kötüniyeti veya ağır kusuru bulunduğu takdirde alacaklının, alacağın %20'sinden aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edileceğinin düzenlendiği, alacaklının tazminata mahkûm edilebilmesi için “kötüniyetli veya ağır kusurlu” olduğunun ispat edilmesi gerektiği, örneğin; ciranta tarafından keşideci aleyhine yapılan takipte, ciranta kambiyo senedindeki imzanın keşideciye ait olup olmadığını bilebilecek durumda olmadığından itirazın kabulüne karar veren mahkemenin ciranta aleyhine tazminata karar vermemesi gerektiği (Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara, 2013, s.803), öğretiye ve Yargıtay uygulamasına göre alacaklının alacağının bulunmadığını bildiği veya bilmesi gereken bir durumda olduğu hâlde icra takibine girişen alacaklının kötüniyetli olduğunun kabul edildiği, örneğin alacağı kendisine tamamen ödenmesine rağmen icra takibi başlatan, kefil hakkında kefalet limitinin üzerindeki bir miktar için takip yapan, vadeden önce icra takibine girişen veya kredi sözleşmesinde imzasının bulunmadığı kendisine bildirilen bankanın gerekli incelemeyi yapmaksızın icra takibi başlatması durumlarında alacaklının kötüniyetli sayılması gerektiği (Kuru, s.258), Hukuk Genel Kurulunun 29.01.2014 tarihli ve 2013/19-469 Esas, 2014/45 Karar sayılı kararında da “…kredi sözleşmesinin düzenlenmesi aşamasında bu sözleşmeye müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatı ile imza atan kişilerin kimliklerini bilmek (ve denetlemek) sözleşmenin hakim tarafı olan davacı bankanın yükümlülüğünde olup, sözleşmede yer alan imzaların kime ait olduğunu bilebilecek durumdadır. Bu nedenle de alacaklı bankanın, sözleşmedeki sahte imzaya dayalı olarak davalılar aleyhinde icra takibine başlaması ve imza itirazına rağmen itirazın iptali davasını açması onun takipte haksız ve kötü niyetli olduğunu gösterir…” şeklinde karar verildiği, somut olayda taraflar arasındaki ticari ilişkinin varlığı konusunda bir uyuşmazlık bulunmadığı, 2004 sayılı Kanun’un 169/a maddesinin altıncı fıkrası gereğince alacaklı aleyhine kötüniyet tazminatına hükmedilebilmesi için öncelikle itirazın aynı maddenin birinci fıkrasında yazılı “borcun olmadığı”, “itfa veya imhal edildiği” iddialarına dayalı olarak esasa ilişkin nedenlerle kabul edilmesi, ardından da alacaklının takibinde kötüniyetli veya ağır kusurlu olması ve bu hususun borçlu tarafından ispatlanması gerektiği, borçlu kooperatife ait karar defterinin 15.05.2018 tarihli yönetim kurulu kararında 06.12.2017 tarihli sözleşmeye atıfta bulunulduğu, alacaklı şirkete 15.05.2018 düzenleme tarihli 5.000.000,00 TL'lik teminat senedinin kabulüne oy birliği ile karar verildiğinin belirtildiği, bu durumda alacaklının borçluya karşı takip başlatmakta kötüniyetli veya ağır kusurlu olduğunun kabulünün mümkün olmadığı, alacaklının kötüniyetli veya ağır kusurlu olduğu tespit edilemediğinden borçlu lehine kötüniyet tazminatına hükmedilemeyeceği, incelenmesi gereken bir diğer hususun da takip dayanağı belgedeki imzanın borçlu kooperatifin yönetim kurulu başkanına ait olduğunun tarafların kabulünde olduğu, borçlu kooperatif yönetim kurulu başkanının kooperatifin tek imza ile sorumlu kılınamayacağını bilmediğinin düşünülemeyeceği, hiç kimsenin kendi kusurundan kaynaklı işlemden dolayı hak talep edemeyeceği (tazminat isteminde bulunamayacağı), bu durumun 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 2 nci maddesinde yer alan dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağı, belirtilen madde emredici nitelik taşıdığından hâkim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulmasının zorunlu olduğu, bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötüniyetin korunmadığı, daima mahkum edildiği, kötüniyet iddiasının def'î değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tâbi olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğinden (resen) nazara alınacağı ilkelerinin gerek 14.2.1951 tarihli ve 17/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında, gerekse de 8.11.1991 tarihli ve 1990/4 Esas 1991/3 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında kabul edildiği gerekçesi ile alacaklı vekilinin tazminata ilişkin istinaf talebinin kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden itirazın kabulüne, icra takibinin durdurulmasına, koşulları oluşmadığından alacaklı aleyhine tazminata hükmedilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ İNCELEME SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;

“…1-Alacaklının temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararında yazılı gerekçelere göre yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının REDDİNE,

2-Borçlunun temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Bir adet bonoya dayalı olarak başlatılan kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takipte, borçlu icra mahkemesine başvurusunda; Kooperatifin yönetim kurulu üyelerinden herhangi ikisinin imzasıyla temsil edildiğini ancak senette tek imza olduğunu ileri sürerek takibin iptalini istediği, ilk derece mahkemesince; davanın kabulüne, takibin iptali ile tazminata hükmedildiği, kararın alacaklı tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi'nce ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, takibin durdurulmasına, yönetim kurulunun 15.05.2018 tarihli kararında taraflar arasındaki sözleşmeye atıf yapılarak, teminat senedi verilmesinin kabulüne oy birliğiyle karar verildiği, kararın altında tüm yönetim kurulu üyelerinin imzalarının bulunduğu, bu durumda alacaklının kötü niyetli veya ağır kusurlu olduğunun kabul edilemeyeceği nedeniyle koşulları oluşmadığından tazminata hükmedilmesine yer olmadığına karar verildiği, kararın borçlu tarafından tazminatın kaldırılması nedeniyle, alacaklı tarafından ise itirazın reddi gerektiği nedeniyle temyiz edildiği anlaşılmıştır.

Borçlu şirketin icra mahkemesine başvurusu, şirketin çift imza ile temsil edildiği, senette ise tek imzanın bulunduğu iddiasına ilişkin olup başvuru bu haliyle İİK.'nun 169/1 ve 169/a maddeleri hükümleri uyarınca borca itiraz niteliğindedir. İİK.nun 169/a-6. maddesi ile borçlunun itirazının kabulü halinde, kötüniyeti veya ağır kusuru bulunduğu takdirde alacaklının alacağın %20'sinden aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edileceği hüküm altına alınmıştır.

Somut olayda, takibin lehtar tarafından keşideci kooperatif hakkında yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda lehtar, şirketin çift imza ile temsil edilip edilmediğini bilebilecek durumdadır. İcra mahkemesi defter incelemesi yapamayacağından senetten anlaşılan şekli ile tazminata hükmedilmesi gerektiğinin kabulü gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; önceki karar gerekçesinin yanında Hukuk Genel Kurulunun 14.03.2012 tarihli ve 2012/12-62 Esas, 2012/142 Karar sayılı kararında belirtildiği üzere borçlu yararına tazminata hükmedilebilmesi için alacaklının kötüniyeti veya ağır kusurunun dosyadaki tüm delillerle hiç şüpheye yer bırakmayacak şekilde kanıtlanması gerektiği, taraflar arasında ticari ilişkinin bulunduğu, borçlunun borcun esasına yönelik bir itirazının bulunmadığı, bu hususun borçlu kooperatife ait karar defterinin 15.05.2018 tarihli yönetim kurulu kararından da açıkça anlaşıldığı, bu durumda borçlunun bu şekilde alacaklıda güven duygusu oluşturduğu, sonuç olarak alacaklının takip dayanağı bonoyu takibe koymakta kötüniyetli veya ağır kusurlu olduğunu kabule olanak bulunmadığı, borçlunun bunun aksini de kanıtlayamadığı gerekçesi ile direnme kararı verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde borçlu vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Borçlu vekili, takip konusu bononun müvekkili kooperatif ile alacaklı arasında imzalanan sözleşmeler kapsamında cezai şartın teminatı için teminat senedi olarak alındığını, kesin ve ikrar edilmiş bir borcu içermediğini, alacaklının kooperatifin çift imza ile temsil edildiğini bildiği hâlde, tek kişi tarafından imzalanan ve müvekkil kooperatifi ilzamı mümkün olmayan senetle açıkça ağır kusurlu ve kötüniyetli olarak icra takibine girişmiş olduğundan alacaklının takip miktarının % 20’sinden aşağı olmamak kaydıyla kötüniyet tazminatına mahkum edilmesi gerektiğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Uyuşmazlık

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takipte borca itirazı kabul edilen borçlu kooperatif lehine kötüniyet tazminatına hükmedilip hükmedilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.

D. Gerekçe

1. İlgili Hukuk

2004 sayılı Kanun'un 169 ve 169/a maddeleri.

2. Değerlendirme

1.Kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takipte borca itirazın düzenlendiği 2004 sayılı Kanun'un “İtirazın İncelenmesi” başlıklı 169/a maddesinin birinci fıkrası;

“İcra mahkemesi hakimi, itiraz sebeplerinin tahkiki için iki tarafı en geç otuz gün içinde duruşmaya çağırır. Hakim, duruşma sonucunda borcun olmadığının veya itfa veya imhal edildiğinin resmi veya imzası ikrar edilmiş bir belge ile ispatı halinde itirazı kabul eder. İcra mahkemesi hakimi yetki itirazının incelenmesinde taraflar gelmese de gereken kararı verir.” hükmünü içermektedir.

2. 2004 sayılı Kanun'un169/a maddesinin altıncı fıkrasında ise;

“Borçlunun itirazının icra mahkemesince esasa ilişkin nedenlerle kabulü halinde kötü niyeti veya ağır kusuru bulunan alacaklı, takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere; takip muvakkaten durdurulmuş ise bu itirazın reddi halinde borçlu, diğer tarafın isteği üzerine takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilir. Borçlu, menfi tespit ve istirdat davası açarsa yahut alacaklı genel mahkemede dava açarsa, hükmolunan tazminatın tahsili dava sonuna kadar tehir olunur ve dava lehine sonuçlanan taraf için, daha önce hükmedilmiş olan tazminat kalkar.” düzenlemesi yer almaktadır.

3. Bu yasal düzenlemeler göstermektedir ki 2004 sayılı Kanun'un 169/a maddesinin altıncı fıkrası gereğince borçlu lehine kötüniyet tazminatına hükmedilebilmesi için öncelikle itirazın “borcun olmadığı”, “itfa veya imhal edildiği” iddialarına dayalı olarak, esasa ilişkin nedenlerle kabul edilmesi; ardından da alacaklının takibinde kötüniyetli veya ağır kusurlu olması gerekir.

4. Bu aşamada belirtmek gerekir ki takibe dayanak bononun borçlusunun tüzel kişi olması hâlinde, yetki belgesinde tüzel kişiyi temsile yetkili şahısların bonoyu imzalamış olmasına ve usulünce kaşe basılmış olmasına dikkat edilmelidir. Bu durumda, bonodan doğan sorumluluk doğrudan doğruya temsil edilen tüzel kişiliğe ait olur. Yetkisiz imza hâlinin düzenlendiği 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun (6102 sayılı Kanun) 778 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca bonolarda da uygulanması gereken aynı Kanun’un 678 inci maddesi “Temsile yetkili olmadığı hâlde bir kişinin temsilcisi sıfatıyla bir poliçeye imzasını koyan kişi, o poliçeden dolayı bizzat sorumludur; bu poliçeyi ödediği takdirde, temsil olunduğu kabul edilen kişinin haiz olabileceği haklara sahip olur. Yetkisini aşan temsilci için de hüküm böyledir.” şeklindedir.

5. Somut olayda ise; alacaklı vekili tarafından borçlu kooperatif aleyhine 15.05.2018 düzenleme tarihli ve 5.000.000,00 TL bedelli bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip başlatılmıştır. Borçlu vekili yasal süresinde icra mahkemesine başvurarak borçlu kooperatifin çift imza ile temsil edildiğini, tek kişinin attığı imza ile düzenlenen senetle müvekkili kooperatifin borç altına sokulamayacağını ileri sürerek borca itiraz etmiş ve alacağın asgari % 20’si oranında kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

6. ... Ticaret ve Sanayi Odasının 08.06.2018 tarihli cevap yazısında kooperatifin 30.04.2017 tarihli genel kurul toplantısı kararı ile kooperatifi temsile yönetim kurulu başkanı ...ve başkan yardımcısı ... ve Kefaattin Çalışkan'dan herhangi iki şahsın birlikte atacakları müşterek imzalar ile iki yıllığına seçildiği bildirilmiştir. İlk Derece Mahkemesince alınan 05.09.2018 tarihli bilirkişi raporunda senedin ön yüzünde ödeyecek bölümünde basılı iki adet borçlu kooperatifin kaşesi üzerinde atılı bulunan dört adet imzanın...'in eli ürünü olduğu kanaatine varılmıştır.

7. Alacaklı vekili takip dayanağı senedin taraflar arasında akdedilen 06.12.2017 tarihli muvafakatname ve vekâleten hizmet sözleşmesi ile 15.05.2018 tarihli ek protokole istinaden cezai şartın teminatı olarak verildiğini, takibe konu senette iki yönetici tarafından imzalandığına yönelik kanaat uyandıracak şekilde kooperatif kaşesi üzerinde dört adet imza bulunduğunu, borçlu kooperatifin 15.05.2018 tarihli yönetim kurulu kararı ile belirtilen protokol gereğince teminat senedi verilmesine karar verildiğini ve kooperatif karar defterinin bir örneğinin de alacaklıya verildiğini savunmuştur.

8. Taraflar arasında düzenlenen 15.05.2018 tarihli ek protokolde alacaklı tarafa 5.000.000,00 TL bedelli teminat senedi verilmesi kabul edilmiştir. Alacaklı vekili tarafından sunulan borçlu kooperatifin 15.05.2018 tarihli yönetim kurulu kararının incelenmesinde ise 15.05.2018 düzenleme tarihli 5.000.000,00 TL bedelli teminat senedinin Seren Çevre Teknoloji İnş. Oto Tur. Taş. San. ve Tic. A.Ş.'ye bedeli nakden, düzenleme yeri ... olarak ek protokol içeriğinin kabulüne oy birliği ile karar verildiği görülmektedir.

9. Şu hâle göre takip konusu senedin ön yüzünde borçlu kooperatifin iki adet kaşesi üzerinde dört adat imza bulunmakta olup, alacaklı ile borçlu kooperatif arasındaki 15.05.2018 tarihli ek protokolde alacaklı tarafa teminat senedinin verilmesinin kararlaştırıldığı ve bu konuda kooperatifin yönetim kurulu kararının alındığı gözetildiğinde alacaklının ağır kusurlu ve kötüniyetli olduğu sonucuna varılamaz. Borçlu kooperatifin yönetim kurulu kararında takip konusu senedin alacaklıya verilmesi konusunda karar alınmış olup, kimse kendi kusuruna dayanarak hak kazanamaz. O hâlde borçlu kooperatif lehine 2004 sayılı Kanun'un 169/a maddesinin altıncı fıkrası uyarınca icra inkâr tazminatına hükmedilmez.

10. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, alacaklının takibe dayanak bononun lehtarı olup, senetteki imzayı kontrol etmeden aldığı, gerekli dikkat ve özeni göstermeden borçlu kooperatif aleyhine başlattığı takipte ağır kusurlu olduğu, icra mahkemesinin önüne gelen itiraz ve şikâyetleri, 2004 sayılı Kanun’da düzenlenen özel usul kurallarını uygulayarak takip hukuku bakımından hükme bağladığı, sınırlı ve biçimsel olarak incelemeye ve karar vermeye yetkili olup, genel mahkeme gibi geniş yetkili bir mahkeme olmadığı, bu nedenle borca itirazı 2004 sayılı Kanun’un 169/a maddesine göre inceleyen icra mahkemesinin ağır kusur veya kötüniyetin tespitinde defter incelemesi yapamayacağı, itirazı esasa ilişkin nedenlerle kabul edilen borçlu kooperatif lehine 2004 sayılı Kanun’un 169/a maddesinin altıncı fıkrası uyarınca kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gerektiği, Hukuk Genel Kurulunun 11.04.2007 tarihli ve 2007/12-204 Esas, 2007/208 Karar sayılı kararında da aynı hususların benimsendiği gerekçesi ile direnme kararının bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

11. Hâl böyle olunca direnme kararının açıklanan nedenlerle onanması gerekmiştir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA,

Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına,

Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,17.05.2023 tarihinde yapılan ikinci görüşmede oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.

''K A R Ş I O Y''

Kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takipte borçlu kooperatif çift imza ile temsil edildiği hâlde dayanak senedin tek imza ile düzenlendiğini ileri sürerek takibin iptali ile alacaklı aleyhine takip miktarının % 20’sinden aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

Uyuşmazlık; borca itirazı kabul edilen borçlu kooperatif lehine kötüniyet tazminatına hükmedilip hükmedilemeyeceğine ilişkindir.

Borçlunun icra mahkemesine yaptığı itiraz bir dava değildir. Borçlunun icra mahkemesine yaptığı itiraz, borçlunun borcu olmadığının ilamsız icra prosedürü içinde tespit edilmesine yarayan bir yoldur (Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara, 2013, s.778).

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (2004 sayılı Kanun) 169/a maddesinin altıncı fıkrası ise “Borçlunun itirazının icra mahkemesince esasa ilişkin nedenlerle kabulü hâlinde kötüniyeti veya ağır kusuru bulunan alacaklı, takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere; takip muvakkaten durdurulmuş ise bu itirazın reddi hâlinde borçlu, diğer tarafın isteği üzerine takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere tazminata mahkûm edilir. Borçlu, menfi tespit ve istirdat davası açarsa yahut alacaklı genel mahkemede dava açarsa, hükmolunan tazminatın tahsili dava sonuna kadar tehir olunur ve dava lehine sonuçlanan taraf için, daha önce hükmedilmiş olan tazminat kalkar.” hükmünü içermektedir.

Bu düzenlemeye göre borçlu lehine kötüniyet tazminatına hükmedilebilmesi için öncelikle itirazın, aynı maddenin birinci fıkrasında yazılı “borcun olmadığı”, “itfa veya imhal edildiği” iddialarına dayalı olarak, esasa ilişkin nedenlerle kabul edilmesi; ardından da alacaklının takibinde kötüniyetli veya ağır kusurlu olması gerekir.

Borçlunun itirazının esasa ilişkin nedenlerle kabulüne karar veren icra mahkemesi, borçlunun talebi üzerine, aynı karar ile kötüniyeti veya kast veya ağır ihmali bulunan alacaklıyı, takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere tazminata mahkum eder. Burada kötüniyet ve ağır kusurun bir arada bulunması şart olmayıp, ikisinden birisinin bulunması yeterlidir (Kuru, s.794).

Somut olayda ise; alacaklı vekili tarafından borçlu aleyhine başlatılan bonoya dayalı kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takipte borçlu kooperatif çift imza ile temsil edildiği hâlde dayanak senedin tek imza ile düzenlendiğini ileri sürerek borca itiraz etmiştir.

... Ticaret ve Sanayi Odasının yazı cevabında; S.S. Nilüfer Köy Tarımsal Kalkınma Kooperatifinin 30.04.2017 tarihli genel kurul toplantı kararı ile müşterek imza ile temsil edildiği görülmüştür.

Takibe dayanak bononun düzenleyen kısmında borçlu kooperatifin iki adet kaşesi üzerinde toplam dört adet imza bulunmaktadır. İcra mahkemesince alınan 05.09.2018 tarihli bilirkişi raporunda bu dört adet imzanın aynı şahsın eli ürünü olduğu bildirilmiştir.

Alacaklı takibe dayanak bononun lehtarı olup, senetteki imzayı kontrol etmeden alıp, gerekli dikkat ve özeni göstermeden borçlu kooperatif aleyhine başlattığı takipte ağır kusurludur.

İcra mahkemesi, önüne gelen itiraz ve şikâyetleri, 2004 sayılı Kanun’da düzenlenen özel usul kurallarını uygulayarak takip hukuku bakımından hükme bağlar. Sınırlı ve biçimsel olarak incelemeye ve karar vermeye yetkili olup, genel mahkeme gibi geniş yetkili bir mahkeme değildir. Bu nedenle borca itirazı 2004 sayılı Kanun’un 169/a maddesine göre inceleyen icra mahkemesi, ağır kusur veya kötüniyetin tespitinde defter incelemesi yapamaz.

Bu durumda itirazı esasa ilişkin nedenlerle kabul edilen borçlu kooperatif lehine 2004 sayılı Kanun’un 169/a- maddesinin altıncı fıkrası uyarınca kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gerekir.

Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 11.04.2007 tarihli ve 2007/12-204 Esas, 2007/208 Karar sayılı kararında da aynı hususlar benimsenmiştir.

Hâl böyle olunca Bölge Adliye Mahkemesinin kararının Özel Dairenin kararında gösterilen nedenlerle bozulması gerektiğinden, kararının onanması yönündeki Kurulun çoğunluk görüşüne katılamıyorum.

Kaynak:https://www.hukukihaber.net/hukuk-genel-kurulunun-2021372-e-2023456-k-sayili-karari