DEKONTUN YAZILI DELİL BAŞLANGICI OLARAK KABUL EDİLEMEYECEĞİNE İLİŞKİN YARGITAY KARARLARI
Havale dekontu yazılı delil başlangıcı olmadığından, miktar itibariyle de olayda tanık dinlenmesinin mümkün olmadığı gibi ön inceleme duruşmasından önce de tanık listesi bildirilmediğinden tanık dinlenemeyeceği, dava dilekçesinde de açıkca yemin deliline dayanılmadığı gerekçesiyle, ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.
T.C.
Yargıtay
3. Hukuk Dairesi
2024/1603 E., 2025/904 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 36. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/378 E., 2024/300 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 31. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2021/397 E., 2022/14 K.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; davacı tarafından davalı ....Sanayi Limited Şirketi'nin üçüncü kişi olan ... isimli kişiye olan Ankara 15. İcra Müdürlüğü'nün 2019/1340 Esas sayılı dosyasındaki borcunun, borçlunun davacıdan ricası üzerine davacı tarafından gönderilen para ile üçüncü kişi alacaklı yana havale yapılmak suretiyle ödendiğini, davalıların yapılan bu ödemeyi davacıya ödemeyi kabul ve taahhüt ettiklerini, alacaklarının 55.000,00 TL'lik kısmının dayanağının bu şekilde olduğunu, davalıların ayrıca davacıdan borç aldıklarını, alacağın 100.000,00 Euro'luk kısmının da bu şekilde oluştuğunu, davalıların borçlarını ödememeleri üzerine Ankara 2. İcra Müdürlüğü'nün 2020/8297 Esas sayılı dosyası ile alacaklarının tahsili amacıyla icra takibi başlatıldığını, davalılar tarafından takibe haksız ve hukuka aykırı olarak itiraz edildiğini ve icra takibinin durdurulduğunu, davalının itirazlarının haksız ve mesnetsiz olduğunu ileri sürerek icra takibine davalılar tarafından yapılan itirazın iptali ile takibin devamını, davalıların icra inkar tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili tam ıslah dilekçesi ile davayı alacak davasına dönüştürmüştür.
II. CEVAP
Davalılar vekili; sözleşmede bulunan imzalara itiraz ettiklerini, imzaların müvekkillerine ait imzalar olmadığını, davaya bakmakla yetkili mahkemenin ticaret mahkemeleri olması gerektiğini, itirazın iptali davasına konu olan icra takibinin dayanağı olan belgelerin Rusça dilinde yazıldığını, belgelerin Türkçe çevirisinin bulunmadığını, çevirisi bulunmayan belgeler ile icra takibi başlatılamayacağını, davacının ödünç vermiş olduğu parayı doğrudan icra takibine koyarak talep etmesinin mümkün olmadığını, öncesinde mutlaka bir ihtarnamenin keşide edilmesi gerektiğini, tüm bu nedenlerle davanın öncelikle usulden ardından esastan reddini, davacının kötü niyet tazminatına mahkum edilmesi gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; takip dayanağı yapılan belgelerde bulunan imzaların davalı ...'ın eli ürünü olmadığı yapılan imza incelemesi ile sabit olduğu, davacının alacağını, zikredilen sözleşmelere dayandırdığı, bunun dışında alacını ispata elverişli başkaca bir delil bildirmediği, sözleşmede yer alan imzalar davalıya ait olmadığına ve dava dilekçesi ekinde yer alan 55.000,00 TL'nin gönderildiğine ilişkin dekont açıklamasında paranın davalılara borç olarak verildiğine dair bir ifade yer almadığına göre davalının sorumlu tutulamayacağı, bu nedenle başlatılan icra takibinde davalıların herhangi bir borcu bulunmadığı, icra takibine konu edilen alacağın davalılardan talep edilemeyeceği, davacının davasını ispat edemediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş; karara karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
IV. İSTİNAF
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiş; karara karşı, süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
1.Davacı vekili; Adli Tıp Kurumundan rapor alınması gerektiğini, eksik inceleme ile karar verildiğini, dekontun yazılı delil başlangıcı olarak değerlendirilmesi gerektiğini ileri sürerek; kararın bozulmasını istemiştir.
2.Davalı vekili; kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğini, alacak yabancı para üzerinden talep edildiğinden vekalet ücretinin karar tarihindeki değer üzerinden belirlenmesi gerektiğini ileri sürerek; kararın bozulmasını istemiştir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Uyuşmazlık, ödünç sözleşmesine dayalı alacak istemine ilişkindir.
1.Davacı, davalıların kendisinden borç aldıklarını, borçlarını ödemediklerini iddia ederek, alacak talebinde bulunurken davalı tarafın sözleşmede bulunan imzalara itiraz ederek, davacının iddia ettiği bir alacağının bulunmadığını savunduğu anlaşılmaktadır.
İlk Derece Mahkemesince, adli belge inceleme uzmanı bilirkişiden alınan 22.11.2021 tarihli bilirkişi raporunda; 16.07.2020 tarihli kiril alfabesi ile yazılmış, belge üzerinde davalı ... adına atılı imzaların, mevcut mukayese imzalarına kıyasen; ... elinden çıkmadığı(...'ın hakiki imzalarının model alınması suretiyle takliden oluşturulmuş sahte imzalar oldukları) kanaatine varıldığı belirtilmiş, davacı vekili bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde belgedeki imzaların davalı tarafından davacının gözü önünde atıldığın, bu nedenle imza incelemesi yapılması için dosyanını Adli Tıp Kurumuna sevkini talep ettiği görülmektedir.
Hal böyle olunca, İlk Derece Mahkemesince; 16.07.2020 tarihli belgedeki davalı ... adına atılı imzaların, mevcut mukayese imzalarına kıyasen; ... eli ürünü olup olmadığı hususnda Adli Tıp Kurumundan rapor alınması gerekirken, Adli Tıp raporu alınmaksızın, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
2. Bozma nedenine göre; taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurularının esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 373. maddesinin birinci fıkrası uyarınca ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının aynı Kanun'un 371. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
3. Bozma nedenine göre; taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,
Peşin alınan temyiz harçlarının temyiz eden davacıya iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 17.02.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
---
T.C.
Yargıtay
3. Hukuk Dairesi
2024/186 E., 2025/259 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 36. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/814 E., 2023/527 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 26. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2021/355 E., 2022/188 K.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; müvekkili ile davalı arasında ortaklık ilişkisi bulunduğunu, bu bağlamda karşılıklı güven ilişkisi nedeniyle uzunca bir dönem elden borç verme durumunun tezahür ettiğini, yine bu sebeple davalının maddi olarak sıkışık olduğu bir dönemde müvekkili tarafından davalıya 07.07.2020 tarihinde 50.000,00 TL ve 250.000,00 TL olmak üzere toplamda 300.000,00 TL banka havalesiyle borç verildiğini ancak davalı tarafından geri ödenmediğini, alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine haksız olarak itiraz edildiğini ileri sürerek, itirazın iptali ile icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili; uyuşmazlığın ticari ilişkiden kaynaklanması nedeniyle görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, müvekkilinin hiçbir zaman davacıdan borç almadığını, davacının haksız kazanç sağlama gayesinde olduğunu, davacı tarafın hiçbir sözleşme yapmadan ya da senet almadan 300.000,00 TL gibi yüklü bir miktarı borç vermiş olmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacının davalının hesabına gönderdiğini bildirdiği havale dekontlarında paranın gönderilme nedenine ilişkin herhangi bir açıklama bulunmadığı, Yargıtayın yerleşik içtihatlarına göre havalenin, bir borç ödeme vasıtası olduğu, bunun aksini ileri süren kişinin bu iddiasını yasal delillerle ispatlaması gerektiği, ispat yükü üzerinde olan davacının delil olarak whatsapp kayıtlarına dayandığı ancak whatsapp mesajlarında davalının borcu kabul ettiğine ilişkin beyan ve ifade bulunmadığı, aksine davacının, parayı davalının dayısına verdiğine ilişkin ikrarları olduğu, davacının havalenin borcun ödenmesinden başka bir amaçla yapıldığını ispatlayamadığı, whatsapp mesajı ve havale dekontu yazılı delil başlangıcı olmadığından, miktar itibariyle de olayda tanık dinlenmesinin mümkün olmadığı gibi ön inceleme duruşmasından önce de tanık listesi bildirilmediğinden tanık dinlenemeyeceği, dava dilekçesinde de açıkca yemin deliline dayanılmadığı gerekçesiyle, ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş; karara karşı, süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; Whatsapp mesajlarının delil başlangıcı olarak kabul edilmemesinin hukuka aykırı olduğunu, kaldı ki kabulün aksine yazışma içeriğinde borç ikrarının bulunduğunu, tüm yazışmaların bir bütün halinde değerlendirilmesi gerektiğini, ayrıca iddianın dayanağını oluşturan olguların ispatı için gösterilen Whatsapp yazışmalarının HMK’nın 202/2. maddesi uyarınca yazılı delil başlangıçı olduğundan, aynı maddenin birinci fıkrasına göre tanıkların dinlenilmesi mümkün olduğunu, tanıkların dinlenebilmesi için tanık delilinin dava dilekçesinde gösterilmesinin yeterli olduğunu, ön inceleme duruşmasından önce tanık listesinin sunulması zorunluluğunun bulunmadığını ileri sürerek; kararın bozulmasını istemiştir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Uyuşmazlık, ödünç verme iddiasına dayalı alacağın tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
4721 sayılı TMK'nın 6. maddesi gereğince herkes iddiasını ispatla yükümlü olup, bu husus 6100 sayılı HMK'nın 190. maddesinde “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.” şeklinde düzenlenmiştir.
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararında; hukuki ilişkinin ve bu ilişki nedeniyle ortaya çıkan uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarının doğru şekilde belirlendiği, havale bir borç ödeme vasıtası olduğundan, mevcut borcun ödenmesi amacıyla yapıldığına dair yasal karinenin mevcut olduğu, davalı taraf whatsapp yazışmalarından anlaşıldığı üzere yalnızca 'dayı' ismiyle hitap ettikleri ortak bir tanıdıkları için aracılık ettiğini beyan ettiği, davacının ise paranın borç olarak gönderildiği iddiasını yasal delillerle ispatlayamadığı, whatsapp yazışmalarında dava konusu paraların borç olarak gönderildiğine dair delil başlangıcı niteliğinde olabilecek bir konuşma yer almadığı, bu durumda davanın tanıkla ispatının da mümkün olmadığı ve davacı tarafça yemin deliline de dayanılmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının HMK'nın 370/1 hükmü uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
15.01.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
---
T.C.
Yargıtay
7. Hukuk Dairesi
2023/4864 E., 2024/4122 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi
KARAR : Davanın reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : İzmir 7. Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki inançlı işlem hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, ikinci kademede taşınmazın rayiç bedelinin tahsili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince tapu iptali ve tescil davasının kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeni hüküm kurularak davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının, davacının damadı olduğunu, davalının ... (... Yardımlaşma Kurumu) üyesi olduğunu kendisi için ... ... konutlarından taksitle bir konut satın aldığını, ... Kanunu ve uygulamalarına göre, normal şartlarda her üyenin ...'tan konut edinme hakkından bir kez yararlanabildiğini, ancak kurumun ... 2. Etap 1. Faz konutlarının tamamını satamadığını, bu nedenle önceden konut edinip edinmediğine bakılmaksızın bütün üyelerine bu konutlardan ikinci kez satın alabilme hakkı tanıdığını, davalının kayınvalidesi olan davacının, bu hakkını kendisi için kullanmasını davalıdan rica ettiğini, tarafların sözlü anlaşmalarına göre, davacının dava konusu taşınmazın bedelini ...'a ödenmek üzere davalıya ödeyeceği, davalının da kendi adına satın aldığı konutun tapusunu daha sonra davacıya devredeceğini, davacının sorumluluğunu yerine getirdiğini, dava konusu taşınmazın bedelini peşin olarak davalıya ödediğini, davalının bu bedeli ...'a yatırarak dava konusu taşınmazı Aralık 2016 tarihinde satın aldığını, bundan bir kaç ay sonrada tapu tescil işlemlerinin yapıldığını, davacının dava konusu taşınmazın bedelini ödeyebilmek için, Eskişehir ...'da bulunan 2 adet tarlasını, eşinin ...Evlerinde bulunan 3 adet devre mülkünü, Eskişehir'de bulunan 1 evini satmak suretiyle dava konusu taşınmazın satın alma bedelini tedarik ettiğini, davalıya bu bedeli aradaki güven ilişkisi nedeni ile elden ödediğini, davacının 2017 yılı Ağustos ayında dava konusu taşınmaza yerleştiğini, halen burada ikamet ettiğini, ancak davalı tarafından tapunun kendisine verilmediğini, açıklanan nedenlerle davalı adına kayıtlı bulunan İzmir ili, ... ilçesi, ... Mahallesi, 8193 ada 220-1 A parsel, zemin kat 4 No.lu taşınmazın tapu kaydının iptaline ve davacı adına tesciline karar verilmesini, davacı vekili daha sonra mahkemeye sunduğu ıslah dilekçesi ile de taleplerinin reddi halinde taşınmazın rayiç bedelinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın hukuki dayanaktan yoksun olduğunu belirterek reddine karar verilmesi isteminde bulunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararında özetle; davacı iddiasının kapsamı ve iddiası ile uyumlu olarak, davacıya ait Eskişehir ili, Beylikova ilçesi, ... Mahallesi,152 parselin 12.05.2016 tarihinde dava dışı ...'a satıldığı, tanık beyanı ile gerçekteki satış bedelinin 100.000,00 TL olduğu ve ...'ın 12.05.2016 tarihinde "... 152 parsel numaralı arsa bedeli" şeklinde açıklamalı olarak 98.000.00 TL'yi davalı adına havale ettiği dikkate alınarak, iş bu havale dekontu delil başlangıcı olarak kabul edilmek suretiyle davacı tarafın tanık dinletme talebinin kabulüne karar verildiği, davacı iddiası, tanık beyanları ve tanık beyanlarını doğrular nitelikte davacıya ait devremülklerin satışına ilişkin tapu kayıtları, dosya içerisine alınan iş bu kayıtlarla uyumlu banka dekontları değerlendirilerek, davaya konu taşınmazın davacının kayınvalidesi namına, dava dışı ... Yardımlaşma Kurumundan mülkiyetinin edinilmesine müteakip davacıya devredilmek üzere satın alındığı anlaşıldığından davanın kabulü ile; dava konusu bağımsız bölümün davacı ... adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle;
1. Eldeki davanın inançlı işleme dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde inançlı işleme dayalı alacak talepli bir dava olduğunu,
2. Davacı tarafın dava dilekçesinde delil olarak herhangi bir banka dekontuna, banka kaydına veya ödeme belgesine dayanmadığını, dilekçelerinin herhangi bir yerinde, delil listelerinde, ...'a ait banka dekontundan bahsedilmediğini, buna rağmen yerel mahkemenin 12.05.2016 tarihli "... 152 parsel numaralı arsa bedeli" şeklinde açıklamalı 98.000.00 TL'lik dekontu yazılı delil başlangıcı kabul ederek, davacının tanık dinletme talebini haksız ve hukuka aykırı şekilde kabul ettiğini ve bu tanık beyanlarına dayanarak hüküm kurduğunu,
3. Davacının delil olarak dayanmadığı bir belgenin mahkemece hükme esas alınmasının mümkün olmadığını, davacının 30.10.2018 tarihli ön inceleme duruşmasından sonra 12.11.2018 tarihinde yeni delil listesi ibraz ettiğini, süresinden sonra sunulan bu delil listesinin de yargılama da dikkate alınamayacağını,
4. Davacının süresinden sonra sunduğu delil listesine istinaden getirilen banka kayıtlarının hükme esas alınmaması gerektiğini,
5. Davacının, dava konusu taşınmazın alımı için müvekkiline hiçbir şekil ve surette ödeme yapmadığını ve aralarında kesinlikle bir inanç anlaşması olmadığını, davacının davasını ispat edemediğini,
6. Bir belgenin delil başlangıcı sayılabilmesi için bu belgenin, kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş olmasının gerekmesi, dekonta konu parayı gönderenin davacı veya davalı olmaması, para transferinin davacı ile davalı arasında olmaması, dekonttaki açıklamanın dava dışı başka bir taşınmaza ilişkin olması, parayı gönderen ... tarafından EFT notunun yazıldığı hususları dikkate alındığında taraflar arasında bir delil başlangıcı bulunmadığını beyanla; davanın kabulüne ilişkin kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep ederek istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesi yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararında özetle; İlk Derece Mahkemesince davacı tarafından sunulan banka dekontlarının delil başlangıcı olarak değerlendirerek tanıkların dinlendiği ve davanın kabulüne karar verildiği, davalının bankadaki hesabına yatırılan paralara ilişkin dekontların dava konusu ilişki ile bağlantılı olduğunun saptanması halinde delil başlangıcı teşkil edeceği ve çekişmenin giderilmesinde göz ardı edilemeyeceği, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun ( 6100 sayılı Kanun) 202 nci maddesi hükmü gereğince delil başlangıcı sayılabilecek belgelerin bulunması halinde tanık dinletilmesinin mümkün olduğu, dosya içerisinde davalı tarafın elinden çıkmış bir belge bulunmadığı gibi, dava dışı ...'ın davalıya gönderdiği paranın, dava konusu taşınmazla ilgili olduğuna dair dekontta bir açıklama yer almadığı, dosyaya sunulan dekontların dava konusu ile ilgisinin ispat edilemediği anlaşıldığından bu kayıtların delil başlangıcı olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı, davacının inançlı temlik sözleşmesini delil veya delil başlangıcı ile kanıtlayamadığı, dava dilekçesinde yemin deliline dayanmadığı gibi ıslah dilekçesinde delil listesini ıslah ettiğine dair bir beyanının da bulunmadığı anlaşıldığından ispat edilemeyen davanın reddine karar verilmesi gerekirken davanın kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle; davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, esasa ilişkin yeni hüküm kurularak davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle;
1. Bölge Adliye Mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğu,
2. Dosya kapsamında, davacı ve eşine ait bir takım taşınmazların satışının yapıldığı ve bir kısım paraların davalının hesabına yatırıldığının sabit olduğu, bu işlemlerin dava konusu taşınmazın tescilinden hemen önce yapıldığı,
3. Dava dışı ... tarafından davalıya gönderilen 98.000,00 TL meblağlı banka dekontunun delil başlangıcı olarak değerlendirilmesi gerektiği,
4. Tapu iptali ve tescil talepleri kabul edilmediği taktirde ikinci kademede talep ettikleri taşınmazın rayiç değerinin davalıdan tahsili talepleri hakkında Bölge Adliye Mahkemesi tarafından değerlendirme yapılmadığı gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi Kararının bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil, ikinci kademede taşınmazın rayiç değerinin davalıdan tahsili istemine ilişkindir
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 33, 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu 05.02.1947 tarihli ve 1945/20 Esas, 1947/6 Karar sayılı kararı.
3.Değerlendirme
1. 6100 sayılı HMK'nın 33 üncü maddesine göre, "Hâkim, Türk hukukunu resen uygular." Bu ilke uyarınca, hâkim taraflar arasındaki uyuşmazlığı, taraflarca getirilen vakıalara hukuk normunu uygulayarak sona erdirir. Hâkim, ihtilafa yönelik hukuk kurallarını araştırma ve vakıalara bu kuralları uygulama ile ödevlidir.
2. İnançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere mal varlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir.
3. İnançlı bir işlem ile inanan, sahibi olduğu bir mülkiyet veya alacak hakkını inanılana kazandırıcı bir işlemle devretmekte ancak borçlandırıcı bir sözleşme ile de onu bazı yükümlülükler altına sokmaktadır. İnançlı işlemin taraflarını, inanan ve inanılan oluşturur. Bir hakkı ya da nesneyi, güvendiği bir kişiye inançlı olarak devreden kimseye “inanan” adı verilir. Devredilen hak veya nesneyi, kendisine ait bir hak olarak kendi yararına, doğrudan doğruya ve dolaylı olarak kullanan kişiye de “inanılan” denir. İnananın, inanılana inançlı olarak kazandırdığı hak ya da nesne ise “inanç konusu şey” olarak nitelenir. İnançlı bir işlemde, kazandırıcı işlemin tarafları ile borç doğuran anlaşmanın tarafları aynıdır.
4. İnançlı işlemde inanılan, hakkını kullanırken kararlaştırılan koşullara uymayı, amaç gerçekleşince veya süre dolunca hak veya nesneyi tekrar inanana (veya onun gösterdiği üçüncü kişiye) devretmeyi yüklenmektedir. İnançlı işlem, kazandırmayı yapan kişiye yani inanana belirli şartlar gerçekleşince, kazandırmanın iadesini isteme hakkı sağlayan bir sözleşmedir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir.
5. İnanç sözleşmesi, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır.
6. Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, taraflar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı tarafın elinden çıkmış (inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış parmak izli veya mühürlü senetler gibi) “delil başlangıcı” niteliğinde bir belge varsa 6100 sayılı HMK’nın 202 nci maddesi uyarınca inanç sözleşmesi “tanık” dahil her türlü delille ispat edilebilir.
7. Yazılı delil veya “delil başlangıcı” yoksa inanç sözleşmesinin ikrar, yemin gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklıdır. Davacının yemin deliline dayanması halinde hakimin davacıya bu hakkını hatırlatması gerekir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 09.12.2015 tarihli ve 2014/14-516 E., 2015/2838 K. sayılı kararı da bu doğrultudadır.).
8. İnanç sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanunu'nun 125 inci maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmektedir.
9. Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; davacı, davalı ile yaptıkları sözlü anlaşma gereği, dava konusu taşınmaz için ödenen paraların kendisi tarafından elden davalıya ödendiğini ve yine bir kısım paranın da dava dışı ... tarafından davalıya gönderildiğini ileri sürmüştür. İlk Derece Mahkemesince dava dışı ... tarafından davalıya gönderilen para dekontu delil başlangıcı kabul edilerek tanık dinlenmiş ve davanın kabulüne karar verilmiştir. Davalı vekilinin ilgili kararı istinaf etmesi sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince ... tarafından davalıya gönderilen para dekontunun delil başlangıcı olarak kabul edilemeyeceği gerekçesiyle hüküm kaldırılmış ve davanın reddine yönelik yeni hüküm kurulmuştur.
10. Dosyada davacı iddiası ile uyumlu olarak; davacı ve eşine ait bir kısım taşınmazların dava konusu taşınmazın satın alımından kısa bir süre önce 3. şahıslara satılıp tapu devir işlemlerinin yapıldığı, bu taşınmazlardan Eskişehir ili, Beylikova ilçesi, .... Mahallesi, 152 parsel sayılı taşınmazın 12.05.2016 tarihinde dava dışı ...'a 31.000,00 TL bedelle satıldığı, taşınmazı satın alan ...'ın satış günü olan 12.05.2016 tarihinde "... 152 parsel numaralı arsa bedeli" açıklaması ile 98.000.00 TL parayı davalı adına havale ettiği, Beylikova Asliye Hukuk Mahkemesindeki talimat duruşmasında tanık olarak alınan beyanında ise, "bu tarlayı satma işlemleri ile davalı ... ilgileniyordu. Ben taşınmazı Nisan 2016 tarihinde 100.000,00 TL bedel ile satın aldım. Bu paranın 98.000,00 TL'sini davalı ...'ın banka hesap numarasına havale ettim. 2.000,00 TL'sini de elden yine ...'e kapora olarak vermiştim..." dediği, dosya kapsamında davalının kendisine gönderilen 98.000,00 TL paranın neye istinaden gönderildiğine ilişkin bir beyanının bulunmadığı anlaşılmıştır. O halde; Hukuk Muhakemeleri Kanunu 169 uncu maddesi kapsamında davalının isticvap edilerek, dava dışı ... tarafından kendisine gönderilen 98.000,00 TL için beyanının alınması ve sonucuna göre, davacının asıl talebi ile terditli olarak talep ettiği alacak talebi hakkında bir karar verilmesi gerekirken, bu hususlar yerine getirilmeden İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak, davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş ve bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Yukarıda açıklanan nedenlerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
26.09.2024 tarihinde kesin olmak üzere oy çokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Dosya içeriğine, toplam delillere ve özellikle inançlı işlemin yazılı delil ispat edilemediği, dekontların dava konusu taşınmazlara ilişkin olduğu yönünde bir açıklama içermediğinden delil başlangıcı sayılamayacağı için tanık delili ile de iddianın ispat edilemeyeceğine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan hükmün onanması gerektiği kanaatiyle sayın çoğunluğun bozma gerekçe ve kararına katılmıyoruz.
---
T.C.
Yargıtay
11. Hukuk Dairesi
2023/483 E., 2024/3881 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/1732 Esas, 2022/1620 Karar
HÜKÜM : Esastan red
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 3.Asliye Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2021/163 E., 2022/161 K.
Taraflar arasındaki menfi tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalının müvekkili aleyhine senede dayalı icra takibi başlattığını, senet bedelinin icra takibinden önce 11.10.2018 tarihinde 130.000,00 TL olarak banka yoluyla davalıya ödendiğini, senedin keşide tarihinin 20.06.2018, vade tarihinin 31.01.2020 olduğunu, vade tarihinden önce ödeme yapıldığını, taraflar arasında başkaca bir borç ilişkisinin bulunmadığını belirterek bedelsiz kalmış senet nedeniyle müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine, takibin iptaline ve kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; ödeme dekontunda açıklama bulunmadığını, ödemenin takibe konu bonoya ilişkin olmadığını, taraflar arasında başkaca borç ilişkilerinin bulunduğunu, müvekkiline ait olup davacıya satılan ticari taksiye ilişkin taraflar arasında protokol imzalandığını, 600.000,00 TL bedelli teminat senedi alındığını, borcun ödenmemesi üzerine teminat senedinin davacıya iade edilerek takibe konu senedin de içinde olduğu 3 senedin alındığını, senetlerin dava konusu olan 20.06.2018 keşide tarihli, 31.01.2020 vade tarihli 19.750,00 euro bedelli senet ile 02.10.2018 keşide tarihli, 31.12.2018 vade tarihli 370.000,00 TL bedelli ve 10.10.2018 keşide tarihli, 30.06.2019 vade tarihli, 500.000,00 TL bedelli senetler olduğunu, takibe konu senedin euro bedelli olmasına rağmen ödemenin TL olarak yapıldığını, 11.10.2018 tarihli ödemenin 10.10.2018 keşide tarihli 500.000,00 TL bedelli senetten bir gün sonra olması nedeniyle ödemenin bu senede ilişkin olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile banka dekontunda açıklama bulunmadığı, taraflar arasında birden fazla senet düzenlendiği, davacının ödemenin takibe konu senede ilişkin yapıldığını ispat etmesi gerektiği, davacının iddiasını yazılı delille ispatlayamadığı, diğer delillerin ispata elverişli olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ödeme dekontu yazılı delil başlangıcı niteliğinde olup tanık ve diğer delillere iddianın ispat edilebileceğini, davalının ısrarı üzerine senet bedelinin vadesinden önce ödendiğini, ticari taksi satımı nedeniyle bakiye borç 19.000,00 euro olmasına rağmen davalının faiz ilavesiyle senede 19.750,00 euro yazdığını, vadesinden önce ödeme yapılması nedeniyle müvekkilinin 19.000,00 euro karşılığı TL karşılığını davalıya ödediğini, tanık beyanlarının müvekkilinin lehine olduğunu, mahkemenin dar yetkili mahkeme gibi karar verdiğini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dayanak senedin keşide tarihinin 20.06.2018, vade tarihinin 31.01.2020, bedelinin 19.750,00 euro, keşidecisinin davacı, lehtarının davalı olduğu, davacı tarafından davalı adına 11.10.2018 tarihinde banka yoluyla 130.000,00 TL ödeme yapıldığı, banka dekontunda açıklama bulunmadığı, davacı tarafından yapılan ödeme 11.10.2018 tarihli olup takibe konu senet ile davalının sunduğu diğer iki senedin keşide tarihinden sonra, tüm senetlerin vade tarihinden önce yapıldığı, takibe konu senedin, senetler arasında vade tarihi en son tarihli senet olduğu, bu durumda davalının başka bir borç için ödemenin yapıldığı beyanı ile birlikte vadesi daha erken olan senetleri sunması karşısında davacının ödemenin takibe konu senet nedeniyle yapıldığını kesin deliller ile ispat etmesi gerektiği, ödemeye ilişkin banka dekontu yazılı delil olup dekontta açıklamanın bulunmadığı, dosya kapsamı itibariyle davacının iddiasını kesin delillerle ispat edemediği gözetildiğinde davanın reddine yönelik mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü hususları tekrar ederek kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davacının takibe konu senet nedeniyle borçlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 102 nci maddesi,
3. Değerlendirme
1.Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve yasaya uygun olup davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
14.05.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
---
T.C.
Yargıtay
3. Hukuk Dairesi
2022/7354 E., 2023/2140 K.
"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 25. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/1151 E., 2022/1177 K.
KARAR : Davanın reddi
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2019/825 E., 2021/267 K.
Taraflar arasındaki inançlı işleme dayalı araç mülkiyetinin tespiti, tescili ve tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davacı vekilinin başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 11.07.2023 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.
Belli edilen günde gelen davacı asil ... ve vekili Avukat ... ... geldi. Sözlü açıklaması dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saat 14.00'te Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; davacı tarafından 04.04.2016 tarihinde ... plakalı 2014 model Opel Astra marka araç satın alındığını, o dönemde satmak istediği başka bir aracının da olduğunu, iki aracın aynı kişi adına kayıtlı olması halinde daha fazla vergisel yük altına girileceğinden, işbu aracı davalı gelini ... adına tescil ettirdiğini, tarafların davacının kendi aracını satması sonrası davalının aracı ...'a devredeceği hususunda anlaştıklarını, bilahare davacının oğlu ile davalı gelini ...'ın evliliklerinde problemlerin ... gösterdiğini, boşanma davasının halen derdest olduğunu, davalının müvekkiline dava konusu aracı geri vermeyeceğini söylediğini, davalının kötü niyetle müvekkili hakkında suç duyurusunda bulunduğunu, uzlaşmayı ise aracın kendisine verilmesi şartına bağladığını, davalının açıkça borcunu inkar ettiğini, aracı devirden kaçındığını, taraflar arasındaki inanç sözleşmesi gereği aracın tescili davalı adına yapılmışsa da ödemesinin ekte sundukları dekont ve belgelerden ... olduğu üzere müvekkili tarafından yapıldığını, HMK'nın 203 üncü maddesi gereği tanık dinletme haklarının olduğunu belirterek, davaya konu aracın davacı ... adına tesciline karar verilmesini, tescilin mümkün olmaması halinde ise aracın değeri şu aşamada kesin olarak saptanamadığından fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL para alacağının davalıdan yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili; zamanaşımı itirazında bulunduklarını, davanın dava konusu ... plakalı aracın satın alınma tarihi olan 04.04.2016'dan 3,5 yıl sonra, müvekkili ile davacının oğlu ... ...'ın nikah tarihi olan 24.01.2015'ten 4,5-5 yıl sonra açılmasının nedeninin davalı tarafından davacının oğlu aleyhine 13.05.2019 tarihinde açılan maddi ve manevi tazminat ve nafaka taleple boşanma davası olduğunu, aracın satın alınma tarihi olan 04.04.2016 tarihinden boşanma davasının açılma tarihi olan 13.05.2019 tarihine kadar neredeyse 3 yıl boyunca satmak istediği aracı satamaması ya da satıp da müvekkil adına olan aracı kendi adına tescil ettirmemesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığını, ... ve ailesinin ...'ı istemeye geldiklerinde "benim gelinim arabasız olmaz." beyanıyla başlayan sürecin, 12.02.2016 tarihinde torun ... ...'ın dünyaya gelmesi ile dava konusu aracın doğumu izleyen 2 ay içinde 04.04.2016 tarihinde doğum hediyesi olarak satın alınmasıyla sona erdiğini, aracın davalıya hediye olarak satın alındığını ve hediye verenler tarafından geri istenemeyeceğini belirterek davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; dinlenen davalı tanığı; davacı ...'in davalı ... hamileyken doğumdan yaklaşık 1-2 ay önce araba hediye edeceğini söylediğini, kendisinin, davacı ...'in bu sözleri sırasında bizzat orada olduğunu, davalı ...'un kullandığı aracı davacı ...'in hediye olarak aldığını, davacı tanıkları ise; davacının ikinci bir araç alacağını, kendi aracını satmak istediğini ancak satmadığı, ikinci bir araç alırken çıkabilecek sigorta işlemlerini araştırdığını, ikinci bir araç aldığını ancak aracı kendisinin kullandığını görmediklerini beyan ettikleri, iddia, savunma, tanık beyanları, getirtilen kayıtlar ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davalının davacının gelini olduğu, davacının oğlu ile davalının boşanmak üzere olduğu, davaya konu ... plakalı aracın satın alınma tarihinin 04.04.2016 olduğu, davacının oğlu ... ... ile davalının 24.01.2015 tarihinde evlendikleri ve 13.05.2019 tarihinde boşanma davası açıldığı, davacının yazılı belge ibraz edemediği, dinlenen tanık beyanları ile iddiasını ispatlayamadığı, dava konusu aracın alım tarihi, nikah tarihi ve boşanma davasının açılış tarihi ile davacının oğlu ile gelini arasında açılan boşanma davasından sonra iddiasını dile getirmesi hususları dikkate alındığında davasını ispatlayamadığı anlaşılmakla tarafların sair tüm itirazlarının reddi ile davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili; müvekkilinin ekonomik durumu dikkate alındığında davalıya aracı hediye etmesinin mümkün olmadığını, dava konusu aracı aldığında başka bir aracı olması nedeniyle fazla vergi ödememek için davalı gelini adına tescilinin yapıldığını, aracın bedelinin müvekkili tarafından ödendiğine dair banka dekontunu dosyaya ibraz ettiklerini, aleyhe tanık beyanlarını kabul etmediklerini belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacı tarafın açıkça inanç sözleşmesine dayandığı, inanç sözleşmesinin yazılı delille ispatının gerektiği, yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir belgenin varlığı halinde ise iddianın tanık beyanları ile de ispatının mümkün olduğu, davacının, davalı ile aralarında yapıldığını iddia ettiği inanç sözleşmesine ilişkin yazılı bir belgeyi dosyaya sunamadığı, yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir belgenin de ibraz edilmediğinin görüldüğü, davacının, araç bedelini kendisinin ödediğini belirterek dosyaya sunduğu banka hesap özeti veya dekontun yazılı delil başlangıcı olarak kabul edilemeyeceği, o halde davacı tarafın iddiasını tanık beyanları ile de ispat edemeyeceği, İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğundan, Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353 üncü maddesinin birinci fıkrası (b) bendinin 1 numaralı alt bendi gereğince; davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; istinaf sebeplerini tekrarlayarak, inançlı işlemler konusunda kanunda açık bir düzenleme bulunmadığını, uygulamada inançlı işlemlerden kaynaklanan uyuşmazlıkların çözümünde 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının dayanak gösterildiğini ancak bilindiği üzere içtihadı birleştirme kararlarının konusuyla sınırlı olarak, sonuçları ve gerekçesi bakımından görülmekte olan benzer davalar için bağlayıcı olduğunu, oysa mezkur karara konu işlemi yapan taraflar arasında somut olayda olduğu gibi kayın hısımlığının olmadığını, dolayısıyla huzurdaki yargılama bakımından öncelikli olarak uygulanması gereken maddenin HMK'nın 203/I-a hükmü olduğunu, aralarında alt soy-üst soy, gelin-kayınpeder ilişkisi olan insanların yapacakları inançlı işlemleri yazılı bir sözleşmeye dökmelerini beklemenin ülkedeki sosyal gerçeklikle bağdaşmadığını, dinlenilen davacı tanıklarının birbirine uygun ve tutarlı beyanları ile söz konusu aracın hediye olarak değil, inançlı işlem maksadıyla davalıya verildiği yönünde hüküm kurulması gerekeceğini, davalı tarafça gerek yerel mahkemeye gerekse Bölge Adliye Mahkemesine sunulan dilekçelerde, ayrıca davalının aynı otomobilin zilyetliğinin iadesi için açtığı davada sunduğu dilekçede söz konusu aracın davalıya verilmesinin sebebinin neredeyse her seferinde değiştiğini, davalı tarafın bir beyanında aracın davacı tarafından kendisine düğün hediyesi olarak verildiğini iddia ederken, bir başka ifadesinde aracın doğum hediyesi olduğunu iddia ettiğini, aynı şekilde davalı tarafın yine çelişkili olarak verdiği bir ifadesinde aracın davacı tarafından kendisine hediye edildiğini iddia ederken bir diğer ifadesinde aracı kendisine hediye edenin davacının oğlu, dava dışı ... ... olduğunu iddia ettiğini, açıkça çelişkilerle dolu davalı beyanları dikkate alınarak davanın kabulü gerekirken, yazılı delil şartına takılıp kalmak suretiyle davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığını ifade ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, inançlı işlem hukuksal nedenine dayalı araç mülkiyetinin tespiti ve tescili, olmadığı takdirde tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1.4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun "İspat yükü
" başlıklı 6 ncı maddesinde; "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür." denilmiştir.
2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun "İspat yükü" başlıklı 190 ıncı maddesinin birinci fıkrasında; "İspat yükü, kanunda ... bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.
" denilmiştir.
3. İnançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere mal varlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir.
İnanç sözleşmesi, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır.
Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, yanlar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı tarafın elinden çıkmış (inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış parmak izli veya mühürlü senetler gibi) delil başlangıcı niteliğinde bir belge varsa 6100 sayılı HMK’nın 202 nci maddesi uyarınca inanç sözleşmesi tanık dahil her türlü delille ispat edilebilir. (Hukuk Genel Kurulu, 04.07.2010, 2010/14-394 E, 2010/395 K.)
Yazılı delil veya delil başlangıcı yoksa inanç sözleşmesinin ikrar (HMK'nın 188 ... maddesi) yemin (HMK'nın 225 vd maddeleri) gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklıdır. Davacının yemin deliline dayanması halinde mahkemenin davacıya bu hakkını hatırlatması gerekir.
4. Araç mülkiyetinin devri 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 20 nci maddesinin (d) bendine göre resmi şekil şartına bağlanmıştır. Araç mülkiyetinin devrini gerçekleştiren her türlü sözleşmenin (..., trampa, satış) resmi şekilde yapılması geçerlilik şeklidir.
3.Değerlendirme
Temyizen incelenen karar; tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine ve özellikle yemin hususunun yargı yolu aşamalarında ileri sürülmemesine, davacının iddiasının inançlı işleme dayalı olduğu, bu iddianın 05.02.1947 tarih, 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca yazılı belge ya da yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir belge ile kanıtlanması gerektiği, banka dekontları, makbuzların ... başına ispata yeterli olmadığı, taraflar arasındaki inançlı işlem sözleşmesine ilişkin yazılı delil niteliğinde dosya kapsamında herhangi bir bilgi ya da belgenin bulunmamış olmasına, Bölge Adliye Mahkemesi kararının dayandığı yasal ve hukuksal gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup, davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 370 ... maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Davacı taraf muaf olduğundan peşin alınan temyiz harcının iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
11.07.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
---
T.C.
Yargıtay
7. Hukuk Dairesi
2022/2043 E., 2023/3166 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ordu 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil ikinci kademe tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacılar ve bir kısım davalılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kabulü ile hükmün kaldırılmasına ve davanın usulden reddine dair yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili, davacıların murisi ... ile davalıların murisi... ...'nin kardeş olup dava konusu taşınmazların evveliyatlarında müştereken hissedar olduklarını, ...'nin paylarının tamamını kardeşi ...’a Haziran 1983 tarihinde pazarlıkla ve haricen 3.000.000,00 TL bedelle sattığını, zilyetliğini de teslim ettiğini, 1987 yılında... ...'nin satış bedelini az bulduğunu söyleyerek kardeşinden 500.000,00 TL daha istediğini, bu parayı da ...'ın yeğeni ...'un, ... ...’nin oğlu ... ...’ye banka havalesi ile gönderilmek üzere Ordu Ziraat Bankası şubesinde memur olan eşi ...’a teslim ettiğini, ...'ın aldığı 500.000,00 TL parayı ... ...’nin T.C.Ziraat Bankası.... Şubesi’ndeki hesabına... ...’ye verilmek üzere şerhiyle havale ettiğini, murisleri ...'ın 1995 yılından vefat edene kadar taşınmazları kullandığını, sonrasında davacıların kullanmaya devam ettiğini, davalılardan ...'un ise taşınmazlardaki payını, kardeşleri ... ile ...'e takas karşılığı devir ve temlik ettiğini belirterek taşınmazlarda ... ... ve ... adına olan tapu kaydının iptali ile ...’a ait veraset belgesindeki pay oranlarına göre davacılar adına tapuya tescilini aksi takdirde davalıların payına isabet eden bedelin tazminat olarak davacılara yine veraset belgesindeki payları oranında ödenmesini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalılar ..., ... vekili; taraflar arasında yazılı veya sözlü bir alım satım sözleşmesi bulunmadığını, arada bir harici satış sözleşmesi olduğu kabul edilse bile resmi şekilde yapılmaması nedeniyle tapu iptal ve tescil isteme hakkı vermediğini, taşınmaz satışı için gönderilen bir bedel olmadığını, davacının ibraz ettiği banka dekontunun taşınmazların satış bedeline karşılık olmadığı gibi, göndericisi ve alıcısının davacıların ya da davalıların murisi olmadığını, dekontta ne için gönderildiğinin dahi yazılı olmadığını, aslının dosyada bulunmadığını, bu dekonta dayanarak taşınmazlarda davalıların payına düşen değerin istenmesinin mümkün olamayacağını, bedelin gönderildiği iddia edilen tarihin üzerinden 31 sene geçtiğini, alacağın zamanaşımına uğradığını, dekontun yazılı delil başlangıcı olarak kabul edilip tanık dinletilmesi yönündeki davacı taleplerini de kabul etmediklerini, davacılar tarafından açılan davanın hukuki dayanağı bulunmadığından reddine karar verilmesini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesi yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararında; "tapuda kayıtlı taşınmazların resmi şekilde yapılmayan satışları geçersiz olduğu gibi harici olarak taşınmazların satıldığının da ispat edilememesi nedeniyle tapu iptali ve tescil talebinin reddine; ödemeye ilişkin Ziraat Bankası Ordu .... Şubesinde hesabı bulunan ... ...'ye gönderilen 500.000,00 TL bedelli 1987 tarihli dekontun aslı veya onaylı suretinin bankadan temin edilememesi, dekont içeriğinden dava konusu taşınmazların satışı nedeniyle yapılan bir ödeme olduğunun ispatlanamaması, ispat yükü üzerine düşen davacının davalıdan iddia ettiği kadar alacaklı olduğunu ispatlayamadığı gerekçesiyle alacak talebinin de reddine" karar verilmiştir.
b
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar ve bir kısım davalılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davalıların murisi...'nin şifai tapu dışı sözleşme ile 3.000.000,00 TL peşin bedel ile kardeşi ...'a dava konusu taşınmazları sattığını, satış bedelini az bularak 500.000,00 TL daha istediğini ve Ziraat Bankası Şubesi'nden bu miktarın da gönderildiğini, davalıların şifai satış sözleşmesinden haberdar olduklarını, davacı ve davalıların murisi arasında inanç sözleşmesi olduğunu, yemin deliline dayandıkları halde hatırlatılmadığını, tanıklıktan çekilen tanıklarının yerine başkaca tanık bildirilmesi taleplerinin reddedildiğini, adli yardım talebi kabul edildiği için davacıların vekalet ücreti yönünden sorumlu olmaması gerektiğini belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması istemi ile istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2. Bir kısım davalılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; her ne kadar davacıların adli yardım talebi kabul edilmiş ise de; yargılama aşamasında yapılan keşifte taşınmazların ve üzerinde bulunan yapıların toplam değerinin 44.044.222,75 TL olduğu, davalılardan ... ve ...'in hisselerine düşen toplam miktarın ise 4.915.971,82 TL olduğu, bu nedenle 100.000,00 TL üzerinden değil bu değer üzerinden nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılması istemi ile istinaf başvurusunda bulunmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesi yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; "...Somut olayda; davanın ikamesi sırasında muris ...'ın davacılar dışında mirasçısı eşi ... 'ın bulunduğunu ve davacılarca miras payına hasren dava açılmakla eldeki davanın dinlenilme imkanının bulunmadığını, dava dışı mirasçının muvafakatının sağlanması veya terekenin atanacak temsilci marifetiyle davada temsil edilmesinin de mümkün olmadığını, dava dışı mirasçı ...'ın 06/07/2020 tarihinde vefat etmesinin de sonuca etkili bulunmadığını, yerel mahkemece res'en gözetilmesi gereken dava şartının yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken esastan reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğunu belirterek davacılar vekili ve bir kısım davalılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile Ordu 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 30/06/2020 tarihli 2018/91 Esas ve 2020/378 Karar sayılı kararının kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine" karar vermiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili, davalıların murisi...'nin davacıların murisine sahip olduğu hisseleri devrettiğini, ... ile ... arasındaki ilişkinin bir nev'i inançlı akit niteliğinde olduğunu, tanıklıktan çekinen ...'ın şifai pay satışından haberdar olduğunu, ...'ın tanıklıktan çekinmesi nedeniyle yerine yeni ve başka bir tanık bildirme taleplerinin de reddedildiğini, ...'ın eşi tanık ...'nın banka memuru olarak para havalesini bizzat yaptığını beyan etmesine rağmen ne için gönderildiğini bilmediğine yönelik beyanlarının çelişkili olduğunu, dekont aslı mahkemeye sunulmasına rağmen gerekçede aslının bulunmadığının belirtilmesinin hatalı olduğunu, dekont aslı için Ziraat Bankası Genel Müdürlüğü'ne yazı yazılması gerekirken .... Şubesi Müdürlüğü'ne yazı yazıldığını, açıkça yemin deliline dayandıkları halde bu hususun hatırlatılmadığını, dava konusu taşınmazların arsa vasfında oldukları kabul edilse bile Dop oranı düşüldükten sonra davalılara düşen hisselerin değerinin de azalacağını, ayrıca imar planının da iptal edildiğini, bu yönde araştırma yapılmasını, adli yardım talebi kabul edilen davacıların vekalet ücretinden muaf tutulmasını, davalılar payına isabet eden 2.780.762,89 TL üzerinden vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, dile getirmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, tapu iptali ve tescil ikinci kademede tazminat istemine ilişkin olup uyuşmazlık, kararın eksik inceleme veya hatalı değerlendirmeye dayalı olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (4721 sayılı Kanun) 706 ve 716 ncı maddeleri, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 29 ve 237 nci maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacılar vekilinin temyiz dilekçesinin içeriği dikkate alındığında ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
07.06.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
---
T.C.
Yargıtay
11. Hukuk Dairesi
2021/9002 E., 2023/2680 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2018/1288 Esas, 2021/535 Kaarar
HÜKÜM : Kısmen kabul
İLK DERECE MAHKEMESİ : Çorlu 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2016/231 E., 2017/452 K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı Yargıtayca duruşma istemli olarak davalılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildi. Duruşma için belirlenen 02.05.2023 günü tebliğata rağmen gelen olmadığı yoklama ile anlaşıldı, duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip, gereği düşünüldü.
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı ...’in ruhsat sahibi olduğu ...plakalı hatlı minibüsün 460.000,00 TL’ye müvekkiline satımı hususunda anlaşıldığını, 400.000,00 TL’nin davalı ...’in hesabına yatırıldığını, bakiyesinin dava dışı ...’ye elden ödendiğini, 114.919,30 TL masraf yapılıp aracın yenilendiğini, davalıların devri vermediğini, belediyenin bu minibüs hattıyla ilgili dava açtığını, dava açan kişiler arasında davalıların bulunduğunun öğrenildiğini, davalıların aslında çalışma ruhsatı olmayan bir minibüsü müvekkiline sattıklarını, sebepsiz zenginleştiklerini ileri sürerek 574.919,20 TL’nin 03.10.2011 tarihinden itibaren işleyecek en yüksek banka faizi ile birlikte tahsilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalılar vekili cevap dilekçesinde; müvekkili ...’e bir ödeme yapılmadığını, davanın zamanaşımına uğradığını, motorlu taşıtların satış sözleşmelerinin resmî yapılması gerektiğini, davacının araç satışı hususunda dava dışı ... ile anlaştığını, bu nedenle de 60.000,00 TL’yi ...’ye ödediğini, davacının oğlu ve kardeşlerinin M plakalı araç sahibi olduklarını, dava konusu ...plakalı aracın durumunu bilmediğini iddia edemeyeceğini, aracın halen davacının elinde bulunduğunu, işlemleri müvekkilinin verdiği vekalet ile yaptığını, bundan sonra aracı çalıştıran davacının kazancı da kendisine aldığını, bu kadar süre aracı çalıştırdıktan sonra idari ve kazai kararlar ile aracın çalıştırılmasının durdurulmasından müvekkillerinin sorumlu tutulamayacağını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile minibüs hattının satımı sözleşmesinin noter önünde resmi şekilde yapılmadığından geçersiz olduğu, sebepsiz zenginleşme hükümlerinin uygulanması gerektiği, hattın davalılardan ... adına kayıtlı olduğu, minibüs hattının satımı konusunda mahkemede tanık olarak dinlenen davacı tanığı ...’nin aracılık yaptığı, tarafların yüz yüze bir araya gelmediği, paranın banka hesabına gönderildiği, dekont olarak sunulan 400.000,00 TL paranın davalı ...’in hesabına gönderildiğine dair taraflar arasında bir çekişme bulunmadığı, sunulan dekontun yazılı delil başlangıcı niteliği taşıdığı, tanık beyanları da birlikte değerlendirildiğinde taraflar arasında minibüs satımı ile ilgili akdi ilişkinin varlığının ispat edildiği, akdi ilişkiye göre de dekontta belirtilen 400.000,00 TL’nin davalı ...'e gönderilmek üzere anlaşıldığı, minibüs hattının verilen bedele rağmen davacıya intikalinin sağlanmadığı, davalıların bu miktarla sebepsiz zenginleştikleri, geri kalan kısım yönünden yazılı delil başlangıcı ibraz edilmediği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 400.000,00 TL'nin 03.10.2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın reddedilen kısım yönünden hukuka aykırı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
2. Davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; dekontta gönderen olarak dava dışı...’in göründüğünü, dava açmakta davacının hukuki yararının bulunmadığını, taraflar arasında bir alım satım anlaşmasının gerçekleşmediğini, davacı tanığı ...’nin beyanında aracı kendisinin alıp davacıya sattığının ifade ettiğini, müvekkillerine husumet yöneltilemeyeceğini, müvekkili ...’in kayden malik olmasına rağmen davacının kayıt malikine ödeme yapmadığını, davacının aracı ...’den alıp müvekkili Abidin’e ve dava dışı ...’ye ödeme yaptığını ileri sürmesinin ortaya koyduğu üzere taraflar arasında bir sözleşme olmadığı halde müvekkillerine dava yöneltilmesinin yerinde olmadığını, sebepsiz zenginleşmeye dayalı davanın zamanaşımına uğradığını, dekontun bir borcun ödendiğini gösterdiğini, itirazlarına rağmen tanık dinlenmesinin yerinde olmadığını, aracın halen davacıda bulunduğunu, işlemleri vekaletle yürüttüğünü, aracın kazancını aldığını, Mahkemenin kararı uyarınca hem aracın davacıda kaldığını, hem de ödediğini iddia ettiği bedeli müvekkillerinden tahsil etmesinin hukuka aykırılık taşıdığını, araç davacıda kaldığı sürece faiz talep edemeyeceğini belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile minibüsün davalı ... adına kayıtlı olduğu, davacının 400.000,00 TL'lik ödemeyi davalı ... hesabına gönderdiği, husumete ilişkin istinaf taleplerinin yerinde görülmediği, noterde yapılmayan satım sözleşmesinin geçersiz olduğu, sebepsiz zenginleşme kurallarına göre tarafların aldıklarını birbirlerine iade ile yükümlü tutuldukları, satım sözleşmesinin 10 yıllık zamanaşımına tabi olması nedeniyle davanın zamanaşımına uğramadığı, birlikte ifa kuralı gereğince bedelin davacı tarafa ödenmesine karar verilmesi nedeniyle aracın da davalı tarafa iadesine karar verilmemesinin yerinde görülmediği, davacı aracı, diğer taraf da verilen bedeli kullandığından faizin başlangıcı yönünden de kararın hatalı olduğu, reddedilen kısım yönünden davacının alacağını usulüne uygun delillerle kanıtlayamadığı, 60.000,00 TL'nin davalıya verildiğini ispatlayamadığı, ayrıca bankadan kredi çekilmiş olmasının araç için harcama yapıldığını ispatlamaya yeterli olmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf talebinin istinaf talebinin esastan reddine, davalılar vekilinin istinaf taleplerinin kısmen kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulüne, 400.000,00 TL'nin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, birlikte ifa kuralı gereğince dava konusu ...plakalı aracın davacıdan alınıp davalı ...'a verilmesine, davacı lehine hükmedilen tutara aracın tesliminden itibaren yasal faiz işletilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuş, Bölge Adliye Mahkemesinin 28.05.2021 tarihli ek kararı ile davacı vekilinin temyiz başvurusunun yapılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
B. Temyiz Sebepleri
Davalılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; davacının sebepsiz zenginleşmeye dayalı olarak talepte bulunduğunu, ancak müvekkillerine bir para göndermediğini, 400.000,00 TL tutarındaki dekontta gönderenin dava dışı... olduğunu, bu paranın da dava konusu aracın satış bedeli olarak gönderilmediğini, böylece davacının bir hukuki yararı ile taraf ehliyetinin bulunmadığını, tarafların yazılı bir araç satış sözleşmesi düzenlemediğini, bu yönde anlaşmadıklarını, davacının araç hususunda ... ile anlaşma yaptığını, aracın fiili ve hukuki durumunu bildiğini, mahkemenin ...’nin aracılık ettiği yönündeki kabulünün gerçeği yansıtmadığını, ...’nin aracı kendisinin aldığını ve davacıya sattığını ifade ettiğini, dosyadaki beyanlardan müvekkilleri ile davacı arasında yazılı ya da sözlü bir satış sözleşmesinin bulunmadığının ortaya konduğunu, kayıt maliki müvekkiline bir ödeme yapılmadığını, davacının ...’ye ve üçüncü başka bir kişiye ödeme yaptığını söylediğini, yemin deliline dayandıkları halde bu hususta mahkemenin kendilerine yemin teklif edip etmeyeceklerini sormadığını, sebepsiz zenginleşme için zamanaşımı süresinin dolduğuna dair defilerinin gerekçesiz reddedildiğini, aracın halen davacının elinde bulunduğunu, işlemleri vekalet ile yaptığını, aracın semeresinden yararlandığını, kazanç sağladıktan sonra idari bir karar neticesinde aracın çalıştırılmasının durdurulmasından sonra huzurdaki davayı açtığını, davalının bu aracı işletmesi ile elde ettiği gelirin değerlendirme ve tespit dışı bırakıldığını, dava konusu aracın 28.09.2020 tarihinde çekme işleminin yapıldığını, plakasının değiştiğini, müvekkillerinden ...’in verdiği vekaletle davacının aracı sattığını, bedelini de tahsil ettiğini, Bölge Adliye Mahkemesince duruşma taleplerinin değerlendirilmediğini, itirazlarını rağmen tanık dinlenmesinin usule aykırılık taşıdığını belirterek kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, alacak istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun (2918 sayılı kanun) 20 nci maddesinin (d) bendi.
3.6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) 77 vd. maddeleri ile 207 vd. maddeleri.
3. Değerlendirme
Davalılar vekili, temyiz dilekçesinde, Bölge Adliye Mahkemesinde yapılan inceleme sırasında dava konusu olan araç hakkında 28.09.2020 tarihinde çekme işlemi yapıldığını, sonrasında ... Plaka sayılı tescil numarasını aldığını, bundan sonra da müvekkillerinden ... tarafından davacıya dava konusu olup ...plakalı iken sonrasında ... plaka sayılı plakaya tescil edilen aracın satışı konusunda vekalet verildiğini, bu vekalete istinaden dava konusu aracın davacı tarafından satıldığını, bedelinin de davacı tarafından tahsil edildiğini bildirmiş, davalılar vekilince sunulan belgeler arasında yer alan 09.10.2020 tarihli "Belge" başlıklı evrakta çekme belgeli ... Plakalı aracın ...'dan alınan vekalet gereğince satıldığı, araç bedeli 100.000,00 TL'nin davacı ...'te kaldığı, aracın satışından dolayı bu plakayla ilgili davacı ...'ün davalı ...'dan alacağı bulunmadığı belirtilmiştir. Borcu sona erdiren sebepler mahkemece verilen karar kesinleşinceye kadar gözönüne alınabilir. Bu durumda davalılar vekilinin temyiz dilekçesindeki açıklamaları ve temyiz dilekçesine ekli belgeler incelenip dava konusu borcun sona erip ermediğinin değerlendirilmesi ve sonucuna bir karar verilmesini teminen kararın bozulması gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Bozma sebebine göre davalılar vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgililere iadesine, Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
03.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
---
T.C.
Yargıtay
1. Hukuk Dairesi
2018/3215 E., 2019/4093 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ: BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ: TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine karar verilmiş, Bölge Adliye Mahkemesince, davacının istinaf talebinin kabulüyle ilk derece mahkemesi kararının HMK 353/1-b-2 maddesi uyarınca kaldırılmasına, tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'nin raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
KARAR-
Dava, inançlı işlem hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil mümkün olmazsa bedelin tahsili isteğine ilişkindir. Davacı, yıllardır ...’da yaşadığını, orada kredi temin edebilmek amacıyla maliki olduğu 106 ada 58 parsel sayılı taşınmazda yer alan 1 numaralı bağımsız bölümü aralarında yaptıkları anlaşma gereğince dilediği zaman iade edileceği düşüncesiyle akrabası davalıya satış suretiyle gerçekte bedelsiz devrettiğini ancak davalının iadeye yanaşmadığını ileri sürerek tapu iptali ve tescil, mümkün olmazsa taşınmaz bedelinin tahsilini istemiştir.Davalı, iddianın doğru olmadığını, taşınmazı 180.000 Euro'ya satın aldığını, satış bedelinin 40.000 Eurosunu banka aracılığıyla ödediğini, geri kalanını ise elden nakit olarak verdiğini belirtip davanın reddini savunmuştur.İlk Derece Mahkemesince, davacının inançlı işlem iddiasını yazılı delille ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, Bölge Adliye Mahkemesince, davalı tarafından davacıya gönderilen 40.000,00 Euroluk banka dekontu yazılı delil başlangıcı sayılmış, tanık beyanları ile de iddianın sabit olduğu gerekçesiyle davacının istinaf talebinin kabulüyle ilk derece mahkemesi kararının HMK 353/1-b-2 maddesi uyarınca kaldırılmasına, tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmiştir.Çekişme konusu 106 ada 58 parsel sayılı taşınmazda yer alan 1 numaralı bağımsız bölüm davacıya aitken 18.11.2013 tarihinde satış suretiyle davalıya devredildiği, davalı tarafından 19.11.2013 tarihinde davacının banka hesabına “... ev satış bedeli ... mh. .../...” açıklamasıyla 40.000,00 Euro para gönderildiği hususları sabittir.İnanç sözleşmesi hukuksal nedenine dayalı davalarda iddianın yazılı delille ya da yemin delili ile kanıtlanabileceği 05.02.1947 tarih 20/6 sayılı içtihadı Birleştirme kararı gereğidir.
Öte yandan 6100 sayılı HMK.’nın 202/2. maddesine göre delil başlangıcı, iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belgedir.Somut olayda davacı 05.02.1947 tarih 20/6 sayılı içtihadı Birleştirme kararının aradığı anlamda yazılı delil ibraz edemediği gibi dayanmış olmakla birlikte yemin delilini de kullanmamıştır. Bölge Adliye Mahkemesince delil başlangıcı olarak kabul edilen 40.000,00 Euroluk banka dekontu delil başlangıcı sayılmayıp aksine taşınmazın davalıya satıldığına ve satış bedelinin davacıya ödendiğine ilişkin bir belgedir.
Tüm bu açıklamalar karşısında inançlı işlem iddiasının kanıtlandığını söyleme olanağı yoktur.
Hal böyle olunca davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru değildir.Davalının yerinde görülen temyiz itirazının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 371/1-a maddesi uyarınca ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 373/2.maddesi gereğince dosyanın kararı veren ... Bölge Adliye Mahkemesi 1.Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 26.06.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.Başkan
---
T.C.
Yargıtay
(Kapatılan) 13. Hukuk Dairesi
2019/1027 E., 2019/5461 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın esastan reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
K A R A R
Davacı, banka havalesi yoluyla davalıya borç olarak gönderilen 50.000,00 USD’nin geri ödenmediğini, dekontta açıkça “borç bedeli” ibaresinin yazılı olduğunu, ... Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 2016/3167 soruşturma nolu dosyasında gönderilen bedelin borç olarak gönderildiğinin anlaşılacağını, alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibinin itiraz üzerine durduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına, davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
Davalılar, gönderilen paranın davacının borcuna karşılık gönderildiğini, dekonttan da anlaşılacağı şekilde davacının mevcut borcunu ödediğini, ispat yükünün davacıya ait olduğunu, tanık dinletme talebine muvafakat etmediklerini savunarak davanın reddini dilemişlerdir.
İlk derece Mahkemesince, dekontta "borç ödemesi” açıklamasının olduğu, havalenin kural olarak borç ödeme vasıtası olduğu, davalıların, paranın kendilerinin davacıdan mevcut alacaklarının ödenmesi karşılığı gönderildiğine yönelik savunmaları ile gerekçeli ikrarda bulundukları, paranın borç olarak gönderildiğine ilişkin ispat yükünün davacıda olduğu, davacının yazılı delil sunmadığı, dekontun yazılı delil başlangıcı sayılamayacağı, davalıların tanık dinletilmesine muvafakat etmedikleri ve teklif edilen yemini davalılar tarafından eda edilmesi karşısında ispatlanamayan davanın reddine, karar verilmiş; karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
... Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesince, davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine, karar verilmiştir.
... Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesinin kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
K A R A R
Dosya kapsamının birlikte değerlendirilmesiyle yapılan inceleme sonucunda, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, Bölge Adliye Mahkemesi kararında bir isabetsizlik bulunmadığından, yerinde olmayan bütün temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda dökümü yazılı 27,40 TL. harcın temyiz edene iadesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 29/04/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.