Ceza Genel Kurulu'nun 2025/75 E., 2025/325 K. sayılı kararı
Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 10.09.2025 tarihli, 2025/75 E., 2025/325 K. sayılı kararı
T.C.
Yargıtay
Ceza Genel Kurulu
2025/75 E., 2025/325 K.
"İçtihat Metni"
KARARI VEREN
YARGITAY DAİRESİ : 9. Ceza Dairesi
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SAYISI : 152-265
I. HUKUKÎ SÜREÇ
Sanığın çocuğun cinsel istismarı suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 103/1-3. cümlesi, 43/1, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 10 yıl 5 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin Bakırköy 14. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 27.02.2023 tarihli ve 489-77 sayılı hükmün, sanık müdafii ve katılan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine dosyayı inceleyen İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 20. Ceza Dairesince 27.04.2023 tarih, 999-818 sayı ve oy çokluğuyla, istinaf başvurusunun düzeltilerek esastan reddine, bu kararın, sanık ve katılan Bakanlık vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 27.11.2023 tarih ve 11188-7802 sayı ile; ''...Cumhuriyet Başsavcılığınca tanzim edilen 08.09.2021 günlü iddianamede mağdureye cinsel istismar eyleminde bulunan sanığın değişik tarihlerde istismar eylemini birden fazla tekrarladığına dair herhangi bir anlatım ve bu kapsamda usulüne uygun açılmış kamu davası bulunmadığı halde hakkında müsnet suçtan belirlenen cezanın zincirleme suça ilişkin 5237 sayılı Kanun'un 43 üncü maddesi ile artırılması karşısında istinaf başvurusunun kabulü gerekirken düzeltilerek esastan ret kararı verilmesi..." isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Dosyanın gönderildiği Bakırköy 14. Ağır Ceza Mahkemesince 16.05.2024 tarih ve 152-265 sayı ile ''Sanığın eylemini zincirleme şekilde gerçekleştirdiğinin iddianame içeriğinden açıkça anlaşıldığı'' gerekçesiyle bozmaya direnerek önceki hüküm gibi sanığın mahkûmiyetine karar vermiştir.
Bu hükmün de sanık müdafii, mağdur vekili ve katılan Bakanlık vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 26.08.2024 tarihli ve 80747 sayılı red-onama istekli tebliğnamesi ile dosya, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 307. maddesi uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesince 02.12.2024 tarih ve 7149-10296 sayı ile direnme kararı yerinde görülmeyerek Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve anılan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
II. UYUŞMAZLIK KAPSAMI VE KONUSU
Özel Daire ile İlk Derece Mahkemesi arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında zincirleme suç hükümlerinin tatbiki sureti ile ceza tayin edilmesinin isabetli olup olmadığının, bu bağlamda teselsül hükümlerinin uygulanmasına esas teşkil eden her suç için usulüne uygun bir kamu davası açılıp açılmadığının belirlenmesine ilişkindir.
III. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 08.09.2021 tarihli ve 26781-5386 sayılı iddianamesi ile "...Açık adres ve kimlik bilgileri yazılı bulunan mağdurun, müştekinin kızı olduğu, müştekinin tarihini hatırlamadığı bir zamanda mağdurun yanına gelerek ağlamaya başladığı, müştekinin ne olduğunu sorması üzerine, anne sana bir sır söyleyeceğim kimseye söyleme dediği, eski evde iken ... amcasının cinsel organını çıkartıp elini cinsel organına dokundurttuğunu, eliyle de cinsel bölgesine dokunduğunu söylediği, mağdurunda okulda aynı şeyleri anlatması üzerine okul idaresinin müştekiyi okula çağırdığı ve kolluk görevlilerine yapılan ihbar üzerine Cumhuriyet Başsavcılığımızca soruşturma başlatıldığı,
Yürütülen soruşturmada mağdurun ÇİM'de alınan ifadesinde özetle '... amcasının pipisini kendisine gösterdiğini, ...ın kendi evinde ve kendisinin oturduğu eski evlerinde gösterdiğini, eski evde halasının odasında ...ın evinde iken... amcasının yattığı odada pipisini gösterdiğini, en son ne zaman gösterdiğini hatırlamadığını, galiba ikinci sınıfa gittiğini, ... amcasının birden fazla pipisini gösterdiğini, gösterdiğinde kıyafetlerini birazcık çıkardığını, dudağını öpmesini istediğini, kendisinin amcasının yanağından öptüğünü, ... amcasının hayır dudağımdan öpeceksin dediğini, dudağından öpünce bıraktığını, ... amcacının götüne dokunduğunu, pipisini gösterdiği zaman dokunduğunu, kıyafetinin içinden ellediğini' beyan ettiği,
Şüpheli ... ...in alınan ifadesinde özetle '...in kendisinin üvey amcası olan ...'in kızı olduğunu, şikayetçi ... ise ...'in eşi olduğunu, ancak yengesi olan mağdurenin annesi ... arasında ailevi bir problem olduğunu, bu sebeple küçüğü annesi yönlendirerek kendisine cinsel istismarda bulunuğu şeklinde beyanda bulunmasını telkin ettiğini, Ben 2017 aralık ayında 2018 şubat ayına kadar evlerine hiç uğramadığını hiç gitmediğini, annesinin yönlendirmesi ile bu şekilde beyanda bulunduğunu, yengesi ile ailevi nedenlerle tartıştığı içi ağabeyi kendisini evden kovduğunu, ...'e hiçbir zaman cinsel istismarda bulunmadığını, cinsel istismar iddiasını kabul etmediğini' beyan ettiği,
Tüm dosya bir bütün olarak değerlendirildiğinde müştekinin beyanında da anlaşılacağı üzerine söz konusu suçun müşteki tarafından ihbar edilmediği, mağdurun eğitim görmüş olduğu okul idaresi tarafından görevli kolluk birimine ihbar edildiği, bu durumunda mağdurun, müşteki tarafından öğretilmediğine ilişkin fiili karine teşkil ettiği ve şüphelinin beyanlarının suçtan kurtulmaya yönelik beyanlar olduğu ve bu sebeple şüphelinin beyanlarına itibar edilemeyeceği, genel olarak cinsel suçlarda olay anında şüpheli tarafından mağdura yönelik gerçekleştirilen cinsel eylemlerin mahiyeti gereği tanık, kamera görüntüsü vb. şeklinde deliller bırakılmadan gerçekleştirilen eylemler olduğu ve bu tür suçlarda Yargıtay tarafından da kabul edildiği üzere mağdur beyanının en önemli delillerden olduğu, somut olayda mağdurun şüpheliye iftira atmasını gerektirecek herhangi bir sebebin bulunmaması hususu, mağdurun olayı yaşadıktan sonra ifadesindeki gibi benzer şekilde olayı annesi olan müştekiye anlatmış olduğu, ayrıca adli görüşmeci tarafından mağdurun beyanlarına itibar edileceği rapor edildiği, şüphelinin üzerine atılı eylemlerin yargılamaya muhtaç olduğu bu suretle şüphelinin üzerine atılı suçu işlediği yukarıda yazılı deliller ile tüm evrak kapsamından anlaşılmakla,'' açıklamasıyla kamu davası açıldığı, iddianamenin başlık kısmında sevk maddelerinin;"TCK'nın 103/1-1.cümle, 53/1, CMK 325/1'' ve suçun ''Çocuğun Cinsel İstismarı'' olarak belirtildiği, sonuç kısmında ise "Şüphelinin ... eylemine uyan yukarıda yazılı sevk maddeleri gereğince cezalandırılmasına, hakkında Türk Ceza Kanunu'nun 53. maddesi uyarına belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılmasına,'' karar verilmesinin talep edildiği,
İlk Derece Mahkemesince yapılan kovuşturmada, 27.02.2023 tarihli duruşmada sanık ve müdafiine TCK'nın 103/1-3. cümlesi ve aynı Kanun'un 43. maddelerinin uygulanma ihtimaline binaen CMK'nın 226. maddesi uyarınca ek savunma hakkı verildiği ve beyanlarının alındığı, Cumhuriyet savcısının 26.01.2023 tarihli duruşmadaki mütalaasında sanığın eylemine uyan TCK'nın 103/1-1.cümlesi, 53 ve 63. maddelerince; 27.02.2023 tarihli duruşmada önceki mütaalasını tekrar ettiği, ancak eylemin zincirleme şekilde işlendiği anlaşıldığından sanığın TCK'nın 103/1-1.cümle, 43, 53 ve 63. maddeleri uyarınca; bozma üzerine yapılan yargılamada ise "eylemin iddianame içeriğinden açıkça anlaşıldığı şekilde zincirleme işlediği anlaşıldığı..." şeklinde açıklamasıyla aynı sevk maddeleri gereğince cezalandırılmasına karar verilmesini talep ettiği,
Anlaşılmıştır.
IV. GEREKÇE
Konu ile ilgili düzenlemeler şöyledir:
Anayasa:
"A. Hak arama hürriyeti
Madde 36 – Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.",
İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi:
"Adil Yargılanma hakkı
...
3. Bir suç ile itham edilen herkes aşağıdaki asgari haklara sahiptir:
a) Kendisine karşı yöneltilen suçlamanın niteliği ve sebebinden
en kısa sürede, anladığı bir dilde ve ayrıntılı olarak haberdar edilmek,...",
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu:
"Hükmün konusu ve suçu değerlendirmede mahkemenin yetkisi
Madde 225- (1) "Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir.
(2) - Mahkeme, fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir.",
"Kamu davasını açma görevi
Madde 170- (1) Kamu davasını açma görevi, Cumhuriyet savcısı tarafından yerine getirilir.
(2) Soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa; Cumhuriyet savcısı, bir iddianame düzenler.
(3) Görevli ve yetkili mahkemeye hitaben düzenlenen iddianamede;
a) Şüphelinin kimliği,
b) Müdafii,
c) Maktul, mağdur veya suçtan zarar görenin kimliği,
d) Mağdurun veya suçtan zarar görenin vekili veya kanunî temsilcisi,
e) Açıklanmasında sakınca bulunmaması halinde ihbarda bulunan kişinin kimliği,
f) Şikâyette bulunan kişinin kimliği,
g) Şikâyetin yapıldığı tarih,
h) Yüklenen suç ve uygulanması gereken kanun maddeleri,
i) Yüklenen suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi,
j) Suçun delilleri,
k) Şüphelinin tutuklu olup olmadığı; tutuklanmış ise, gözaltına alma ve tutuklama tarihleri ile bunların süreleri,
Gösterilir.
(4) İddianamede, yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır; yüklenen suçu oluşturan olaylar ve suçun delilleriyle ilgisi bulunmayan bilgilere yer verilmez.
(5) İddianamenin sonuç kısmında, şüphelinin sadece aleyhine olan hususlar değil, lehine olan hususlar da ileri sürülür.
(6) İddianamenin sonuç kısmında, işlenen suç dolayısıyla ilgili kanunda öngörülen ceza ve güvenlik tedbirlerinden hangilerine hükmedilmesinin istendiği; suçun tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, ilgili tüzel kişi hakkında uygulanabilecek olan güvenlik tedbiri açıkça belirtilir.",
"Suçun niteliğinin değişmesi
Madde 226 - (1) "Sanık, suçun hukukî niteliğinin değişmesinden önce haber verilip de savunmasını yapabilecek bir hâlde bulundurulmadıkça, iddianamede kanunî unsurları gösterilen suçun değindiği kanun hükmünden başkasıyla mahkûm edilemez.
(2) Cezanın artırılmasını veya cezaya ek olarak güvenlik tedbirlerinin uygulanmasını gerektirecek hâller, ilk defa duruşma sırasında ortaya çıktığında aynı hüküm uygulanır.
(3) Ek savunma verilmesini gerektiren hâllerde istem üzerine sanığa ek savunmasını hazırlaması için süre verilir.
(4) Yukarıdaki fıkralarda yazılı bildirimler, varsa müdafie yapılır. Müdafii sanığa tanınan haklardan onun gibi yararlanır."
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu:
"Çocukların cinsel istismarı
Madde 103- (Değişik: 18/6/2014-6545/59 md.)
(1) (Yeniden düzenlenen birinci ve ikinci cümle: 24/11/2016-6763/13 md.) Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, sekiz yıldan on beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel istismarın sarkıntılık düzeyinde kalması hâlinde üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. (Ek cümle: 24/11/2016-6763/13 md.) Mağdurun on iki yaşını tamamlamamış olması hâlinde verilecek ceza, istismar durumunda on yıldan, sarkıntılık durumunda beş yıldan az olamaz. Sarkıntılık düzeyinde kalmış suçun failinin çocuk olması hâlinde soruşturma ve kovuşturma yapılması mağdurun, velisinin veya vasisinin şikâyetine bağlıdır. Cinsel istismar deyiminden;
a) On beş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış,
b) Diğer çocuklara karşı sadece cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel davranışlar,
anlaşılır...''
"Zincirleme suç
Madde 43- 1) Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Ancak bu ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır. Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır. (Ek cümle: 29/6/2005 – 5377/6 md.) Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır...'',
Ceza kovuşturmasının başlaması ve yargılamanın icrası, usulüne uygun olarak düzenlenmiş bir iddianame ya da iddianame yerine geçen belgenin varlığına, yani açılmış bir kamu davasının mevcudiyetine bağlıdır. Zira davasız yargılama olmaz. Kamu davasını açma görevi, Cumhuriyet savcısı tarafından yerine getirilir (CMK madde 170/1). Soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa, Cumhuriyet savcısı, bir iddianame düzenler (CMK madde 170/2). İddianamede, yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır (CMK madde 170/4). Yasanın öngördüğü şartlara uygun olarak düzenlenmiş bir iddianame/dava açan belge, davayı hem açar hem de sınırlarını tayin eder. Yargılama ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında icra edilir. Hüküm de iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir (CMK madde 225).
Anılan düzenlemeler, bir yönüyle yargılamanın konu ve sınırlarını belirlerken diğer yandan da adil yargılanma hakkı (Anayasa madde 36, İHAS madde 6/3-a) bağlamında savunma hakkının etkin kullanılabilmesinin teminatlarını oluşturur.
Şöyle ki; herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir (Anayasa madde 36). Bir suç ile itham edilen herkes kendisine karşı yöneltilen suçlamanın niteliği ve sebebinden en kısa sürede, anladığı bir dilde ve ayrıntılı olarak haberdar edilmek (İHAS madde 6/3-a) hakkına sahiptir. Savunma hakkı, öncelikle ithamın öğrenilmesi ile mümkün olur ve etkili biçimde kullanılabilir. Bu durumda Sözleşmenin, ithamı öğrenmenin asgari standardını, yöneltilen suçlamanın niteliği ve sebebinin, ayrıntılı ve anlaşılabilir bir dille açıklanması olarak belirlediği söylenmelidir. İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi'nin istikrar kazanmış uygulamalarına göre ve tartışma konusu bağlamında iddianamede eylemle ilgili olarak açılmış bir davanın varlığından bahsedebilmek için; isnat edilen fiil (suç), fiilin dayandığı maddi olgular (Sibel İnceoğlu, Adil Yargılanma Hakkı s. 315 Ofner and Hopfinger/Austria, Appl. No 524/59 617/59 23.11.1962) ile bu maddi olguların hukuki nitelendirilmesine (İnceoğlu age s.315 Brozicek/Italy) açıkça ve anlaşılır biçimde (CGK 06.11.2007 tarihli ve 213-224, 16.4.2013 tarihli ve 49-146 sayılı) yer verilmesi gerekir. Hukuki nitelendirme/vasıflandırma; isnat edilen fiilin (suçun), maddi olgularla birlikte açıkça ve anlaşılır biçimde anlatılmak ön şartıyla, suç adının ve/veya sevk maddesinin gösterilmiş olmasını da zorunlu kılar (CGK'nın 10.05.2022 tarihli ve 495-317 sayılı kararı).
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun istikrar kazanmış kararlarına (CGK'nın 13.05.1997 tarihli ve 76-114, 13.03.2018 tarihli ve 902-97, 24.03.2022 tarihli ve 527-208 sayılı kararları) göre bir olayın açıklanması sırasında bir başka olaydan dolaylı olarak söz edilmesi, o olay hakkında dava açıldığını göstermez. İddianamede dava konusu yapılan fiilin bir başka olay bağlamında değil doğrudan ve bağımsız olarak açıklanması gerekir.
Mamafih, fiille bağlı olan mahkeme, fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir (CMK madde 225). Davaya konu edilen ve sabit görülen fiilin hukuki vasıflandırılması mahkemeye ait bir yetkidir. Ancak sanık, suçun hukuki niteliğinin değişmesinden önce haber verilip de savunmasını yapabilecek bir hâlde bulundurulmadıkça, iddianamede kanuni unsurları gösterilen suçun değindiği kanun hükmünden başkasıyla mahkûm edilemez (CMK madde 226). Bu nedenle mahkeme, sübut bulan fiilin, iddianamede anlatılan suçu değil ve fakat bir başka suçu oluşturduğu düşüncesinde ise CMK'nın 226. maddesi gereğince durumdan sanığı haberdar edip (ek) savunmasını sormalıdır. Her halükârda, hukuki vasfı değiştiği kabul edilen fiilin, öncelikle yukarıda yer verilen usule uygun biçimde iddianamede anlatılmış olması gerekir. Aksi hâlde iddianamede usulünce anlatılmayan bir fiille ilgili olarak CMK'nın 226. maddesi gereğince sanığa (ek) savunmasının sorulması suretiyle hüküm kurulamaz (CGK'nın 09.10.2007 tarihli ve 44-200, 20.01.2004 tarihli ve 313-6 sayılı kararları).
Diğer taraftan, kamu davasını açma görevi doğrudan doğruya Cumhuriyet savcısına verilmiş olup, mahkemelerin ve yargıçların Cumhuriyet savcılarının bir kişi hakkında kamu davası açma hususundaki takdirlerini zorlamaları olanaklı değildir. Öğreti ve yerleşmiş yargısal kararlarda da bir kişi ile ilgili dava açılmasının sağlanmasının mahkemenin görevi olmadığı, bu noktada mahkemenin rolünün yalnızca suç duyurusunda bulunmak olabileceği görüşü benimsenmiştir. Açılmış bir dava nedeniyle devam eden bir yargılama sırasında başka bir suç şüphesi ya da şüpheli kimliğine ulaşmaları halinde mahkemece suç duyurusunda bulunulacak, görülmekte olan bir dava ile ilgili bağlantılı olabilecek ve derdest yargılamayı da etkileyebilecek bir hâl var ise suç duyurusu sonucunda dava açılması hâlinde görülmekte olan dava ile birleştirilmek suretiyle sonucuna göre tüm delillerin birlikte tartışılması yoluna gidilecektir (CGK'nın 02.10.2012 tarihli ve 1020-1799 sayılı kararı).
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde:
Müsnet suçun çocuğun cinsel istismarı, uygulanması gereken kanun maddelerinin ise TCK'nın 103/1. birinci cümlesi, 53/1. maddeleri olduğunun belirtilmesi sureti ile sanığın yazılı sevk maddeleri gereğince cezalandırılması istemi ile Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca tanzim olunan iddianamenin anlatımında; yüklenen suça dair olayların mevcut deliller ile ilişkilendirilerek sanığın değişik zamanlarda mağdura karşı aynı suçu birden fazla kez işlediğine ilişkin sarih bir açıklamaya yer verilmediği; sanığın eylemini açıklamaya matuf anlatım ile yasal unsurlarını gösteriş biçimine nazaran, mağdur ve sanık ifadelerinin alıntılanması sureti ile yüklenen suçu oluşturan olayların mevcut delillerle irtibatlandırılarak değişik zamanlarda eylemin müteaddit kez işlediğinin izahından imtina ile yahut içeriklerine binaen sadece alıntılanan beyanların belirtilmesi ile yetinilerek düzenlenen iddianameye istinaden de sanığın değişik tarihlerde birden fazla kez eylemini gerçekleştirdiğini havi usulüne uygun açılan bir kamu davasından söz edilemeyeceği izahtan vareste olup; aksinin kabulünün, iddianameden müsnet suçun ne olduğunu hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde anlaması, buna göre savunmasını yapabilmesi, delillerini sunabilmesi beklenen sanığın savunma ve adil yargılanma haklarını zedeleyeceği, teselsül hükümlerinin uygulanmasına esas teşkil eden her suç için usulüne uygun bir kamu davasının bulunmadığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, İlk Derece Mahkemesinin direnme kararına konu mahkûmiyet hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Bakırköy 14. Ağır Ceza Mahkemesinin direnme kararına konu mahkûmiyet hükmünün gerekçesinin İSABETLİ OLMADIĞINA,
2- Bakırköy 14. Ağır Ceza Mahkemesinin 16.05.2024 tarihli ve 152-265 sayılı direnme kararına konu mahkûmiyet hükmünün, sanık hakkında çocuğun cinsel istismarı suçundan teselsül hükümlerinin uygulanmasına esas usulüne uygun şekilde açılmış bir kamu davasının bulunmadığı gözetilmeden CMK'nın 225. maddesine muhalefet edilerek karar verilmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
3- Ceza Genel Kurulunca ulaşılan sonuç ve mevcut tutuklama nedenlerinde herhangi bir değişiklik bulunmadığı gözetilerek CMK'nın 100 ve devamı maddeleri uyarınca sanığın tutukluk hâlinin DEVAMINA,
4- Dosyanın, İlk Derece Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 10.09.2025 tarihinde yapılan müzakerede oy birliği ile karar verildi.