Ceza Genel Kurulu’nun 2024/490 E., 2025/197 K. sayılı kararı

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 30.04.2025 tarihli ve 2024/490 E., 2025/197 K. sayılı kararı
T.C.
Yargıtay
Ceza Genel Kurulu
2024/490 E., 2025/197 K.
"İçtihat Metni"
KARARI VEREN
YARGITAY DAİRESİ : 6. Ceza Dairesi
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SAYISI : 1459-1798
I. HUKUKÎ SÜREÇ
Sanığın, konut dokunulmazlığının ihlali suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 116/4. maddesi uyarınca 1 yıl 6 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına; silahla tehdit suçundan TCK’nın 106/2-a ve 43/2. maddeleri uyarınca 2 yıl 16 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve tüm suçlar yönünden aynı Kanun’un 53 ve 58. maddeleri uyarınca hak yoksunluğuna ve cezalarının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin ... Ağır Ceza Mahkemesince verilen 17.05.2018 tarihli ve 12-62 sayılı hükümlerin, sanık, müdafii ve katılanlar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 13. Ceza Dairesince 18.03.2021 tarih ve 437-388 sayı ile; "...Olay gecesi katılanların aynı odada birlikte kaldıkları ... İmam Hatip Lisesi Öğrenci Yurdu'na pencereden tırmanıp giren sanığın, katılanlara elinde tığ olduğunu belirterek para ve cep telefonlarını istediği, bağırdıkları takdirde elindeki tığı gözlerine sokacağını, öldüreceğini söyleyerek katılanların odalarında yaklaşık iki saat kalarak, odadan çıkmalarına izin vermediği, başka odada kalmakta olan tanığın sanığı görüp bağırması üzerine sanığın yurttan kaçarak uzaklaşması şeklinde gerçekleşen olayda;
Sanığın eyleminin kül halinde 5237 sayılı TCK'nın 149/1-a-d-h bentlerinde belirtilen yağmaya teşebbüs suçunu ve yine aynı Kanun'un 109/2, 109/3-a-f ve 110. maddelerinde belirtilen kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu oluşturduğunun anlaşılması karşısında; delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek sanık hakkında yazılı şekilde uygulama yapılması," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bozma kararına uyan ... Ağır Ceza Mahkemesince 27.05.2021 tarih ve 38-37 sayı ile; sanığın, teşebbüs aşamasında kalan nitelikli yağma suçundan TCK’nın 149/1-a-d-h, 35, 53, 58 ve 63. maddeleri uyarınca beş kez 8 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, cezalarının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve mahsuba ilişkin hükümlerin sanık müdafii tarafından istinaf edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 13. Ceza Dairesince 28.09.2021 tarih ve 1459-1798 sayı ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bu kararın da sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 03.06.2024 tarih, 12549-7092 sayı ve oy çokluğu ile bozulmasına karar verilmiştir.
II. İTİRAZ SEBEPLERİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 04.07.2024 tarih ve 146977 sayı ile; "...5237 sayılı Kanun'un 36. maddesinde öngörülen gönüllü vazgeçme hükümlerinin uygulanma şartlarının oluşmadığı, zira sanığın ...'un korkup bağırması nedeniyle eylemine son verdiği, bu anlamda sanığın eyleminin mağdur sayısınca beş kez nitelikli yağmaya teşebbüs suçunu oluşturduğu," görüşüyle itiraz yoluna başvurmuştur.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 6. Ceza Dairesince 16.09.2024 tarih, 4007-9015 sayı ve oy çokluğu ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
III. UYUŞMAZLIĞIN KAPSAMI VE KONUSU
İtirazın kapsamına göre inceleme sanık hakkında teşebbüs aşamasında kalan nitelikli yağma suçundan kurulan mahkûmiyet hükümleriyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında TCK’nın 36. maddesinde düzenlenen gönüllü vazgeçme şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin ve buna bağlı olarak sanığın katılanlara yönelik eylemlerinin silahla tehdit ve konut dokunulmazlığının ihlali suçlarını mı yoksa teşebbüs aşamasında kalan nitelikli yağma suçunu mu oluşturduğunun belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 27. maddesi uyarınca öncelikle; Bölge Adliye Mahkemesinin sanığın eyleminin teşebbüs aşamasında kalan nitelikli yağma suçunu oluşturacağından bahisle bozma kararı verip veremeyeceğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.
IV. OLAY VE OLGULAR
Sanık hakkında konut dokunulmazlığının ihlali ve nitelikli tehdit suçlarından kurulan mahkûmiyet hükümlerinin sanık, müdafii ve katılanlar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda; "...Sanığın eyleminin kül hâlinde 5237 sayılı TCK'nın 149/1-a-d-h bentlerinde belirtilen yağmaya teşebbüs suçunu oluşturduğunun anlaşılması karşısında; delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek sanık hakkında yazılı şekilde uygulama yapılması," isabetsizliğinden CMK'nın 280/1-f maddesi uyarınca bozulmasına karar verildiği, bozma kararına uyan İlk Derece Mahkemesince sanık hakkında teşebbüs aşamasında kalan nitelikli yağma suçundan mahkûmiyet hükümleri kurulduğu, bu hükümlerin sanık müdafii tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurususun esastan reddine karar verildiği, söz konusu kararın da sanık müdafii tarafından temyiz edildiği anlaşılmaktadır.
V. GEREKÇE
A. İlgili Mevzuat ve Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Açıklamalar
5271 sayılı Kanun’un "İstinaf" başlıklı 272. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"(1) İlk derece mahkemelerinden verilen hükümlere karşı istinaf yoluna başvurulabilir. Ancak, onbeş yıl ve daha fazla hapis cezalarına ilişkin hükümler, bölge adliye mahkemesince re'sen incelenir.
...
(3) Ancak;
a) (Değişik: 31/3/2011-6217/23 md.) Hapis cezasından çevrilen adlî para cezaları hariç olmak üzere, sonuç olarak belirlenen onbeşbin Türk Lirası dâhil adlî para cezasına mahkûmiyet hükümlerine,
b) Üst sınırı beşyüz günü geçmeyen adlî para cezasını gerektiren suçlardan beraat hükümlerine,
c) Kanunlarda kesin olduğu yazılı bulunan hükümlere,
Karşı istinaf yoluna başvurulamaz. (Ek cümle:14/4/2020-7242/17 md.) Bu suretle verilen hükümler tekerrüre esas olmaz.".
5271 sayılı Kanun’un "Bölge adliye mahkemesinde inceleme ve kovuşturma" başlıklı 280. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"(1) Bölge adliye mahkemesi, dosyayı ve dosyayla birlikte sunulmuş olan delilleri inceledikten sonra;
...
e) İlk derece mahkemesinin kararında 289 uncu maddenin birinci fıkrasının (g) ve (h) bentleri hariç diğer bentlerinde belirtilen bir hukuka aykırılık nedeninin bulunması hâlinde hükmün bozulmasına ve dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere hükmü bozulan ilk derece mahkemesine veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği diğer bir ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
f) (Ek:17/10/2019-7188/27 md.) Soruşturma veya kovuşturma şartının gerçekleşmediğinin veya önödeme ve uzlaştırma usulünün uygulanmadığının anlaşılması ya da davanın ilk derece mahkemesinde görülmekte olan bir dava ile birlikte yürütülmesinin zorunlu olması hâlinde hükmün bozulmasına ve dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere hükmü bozulan ilk derece mahkemesine veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği diğer bir ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
g) Diğer hâllerde, gerekli tedbirleri aldıktan sonra davanın yeniden görülmesine ve duruşma hazırlığı işlemlerine başlanmasına,
Karar verir.
2) (Ek: 18/6/2014-6545/77 md.) Duruşma sonunda bölge adliye mahkemesi istinaf başvurusunu esastan reddeder veya ilk derece mahkemesi hükmünü kaldırarak yeniden hüküm kurar.".
5271 sayılı Kanun’un "Hukuka kesin aykırılık hâlleri" başlıklı 289. maddesi şöyledir:
"(1) Temyiz dilekçesi veya beyanında gösterilmiş olmasa da aşağıda yazılı hâllerde hukuka kesin aykırılık var sayılır:
a) Mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş olması.
b) Hâkimlik görevini yapmaktan kanun gereğince yasaklanmış hâkimin hükme katılması.
c) Geçerli şüphe nedeniyle hakkında ret istemi öne sürülmüş olup da bu istem kabul olunduğu hâlde hâkimin hükme katılması veya bu istemin kanuna aykırı olarak reddedilip hâkimin hükme katılması.
d) Mahkemenin kanuna aykırı olarak davaya bakmaya kendini görevli veya yetkili görmesi.
e) Cumhuriyet savcısı veya duruşmada kanunen mutlaka hazır bulunması gereken diğer kişilerin yokluğunda duruşma yapılması.
f) Duruşmalı olarak verilen hükümde açıklık kuralının ihlâl edilmesi.
g) Hükmün 230 uncu madde gereğince gerekçeyi içermemesi.
h) Hüküm için önemli olan hususlarda mahkeme kararı ile savunma hakkının sınırlandırılmış olması.
i) Hükmün hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delile dayanması.".
5271 sayılı Kanun’un "Direnme yasağı" başlıklı 284. maddesi şöyledir:
"(1) Bölge adliye mahkemesi karar ve hükümlerine karşı direnilemez; bunlara karşı herhangi bir kanun yoluna gidilemez.
(2) İtiraz ve temyize ilişkin hükümler saklıdır.".
5271 sayılı Kanun’un "Temyiz" başlıklı 286. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
"(1) Bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin bozma dışında kalan hükümleri temyiz edilebilir.
(2) Ancak;
a) İlk derece mahkemelerinden verilen beş yıl veya daha az hapis cezaları ile miktarı ne olursa olsun adlî para cezalarına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine dair bölge adliye mahkemesi kararları,
...
d) (Anayasa Mahkemesinin 27/12/2018 tarihli ve E.:2018/71 K.:2018/118 sayılı Kararı ile İptal; Yeniden Düzenleme:20/2/2019-7165/7 md.) İlk defa bölge adliye mahkemesince verilen ve 272 nci maddenin üçüncü fıkrası kapsamı dışında kalan mahkûmiyet kararları hariç olmak üzere, ilk derece mahkemelerinin görevine giren ve kanunda üst sınırı iki yıla kadar (iki yıl dâhil) hapis cezasını gerektiren suçlar ve bunlara bağlı adlî para cezalarına ilişkin her türlü bölge adliye mahkemesi kararları,
...
Temyiz edilemez.".
5271 sayılı Kanun’un "Temyiz isteminin kabule değer sayılmamasından dolayı hükmü veren mahkemece reddi" başlıklı 296. maddesi şöyledir:
"(1) Temyiz istemi, kanunî sürenin geçmesinden sonra yapılmış veya temyiz edilemeyecek bir hüküm temyiz edilmiş veya temyiz edenin buna hakkı yoksa, hükmü temyiz olunan bölge adliye veya ilk derece mahkemesi bir karar ile temyiz istemini reddeder.
(2) Temyiz eden, ret kararının kendisine tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtaydan bu hususta bir karar vermesini isteyebilir. Bu takdirde dosya Yargıtaya gönderilir. Ancak, bu nedenden dolayı hükmün infazı ertelenemez.".
5271 sayılı Kanun’un "Temyiz isteminin reddi" başlıklı 298. maddesi şöyledir:
"(1) Yargıtay, süresi içinde temyiz başvurusunda bulunulmadığını, hükmün temyiz edilemez olduğunu, temyiz edenin buna hakkı olmadığını ya da temyiz dilekçesinin temyiz sebeplerini içermediğini saptarsa, temyiz istemini reddeder.".
Bölge adliye mahkemelerinin Türk yargı sistemine dâhil olmasıyla kanun yolu yargılamasında yeni bir durum ve anlayış ortaya çıkmıştır. İlk derece mahkemelerinden verilen hükümlere karşı başvurulabilen, hatta başvuru olmasa da bir kısmı için resen öngörülen bir kanun yolu (CMK m. 272/1) olarak istinafta, hem maddi vakıa denetimi hem de hukuki denetim yapılabilmekte, sebep gösterilmese de ilk derece mahkemesi hükmü bir bütün olarak incelenmekte, varsa hukuka aykırılıklar resen belirlenerek, kural olarak yeniden yapılacak yargılama ile ıslah edilmekte iken, bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin bozma dışında kalan hükümlerini konu edinen temyiz kanun yolu, bir hukuki denetim mekanizması olarak öngörülmüş, temyiz merciinin yetkisi de kural olarak bölge adliye mahkemesi ceza dairelerince verilen kararların, maddi ceza hukuku ve muhakeme hukuku normlarının kullanılması bakımından hukuka aykırılık taşıyıp taşımadıklarının incelenmesi ile sınırlanmıştır (CMK m. 288/1, 294/2).
Fiilin sanık tarafından işlenip işlenmediği maddi sorunu oluştururken sanık tarafından gerçekleştirilmiş fiilin suç oluşturup oluşturmadığı, suç oluşturduğu kabul edilen fiile hangi cezanın verilmesi gerektiği, delillerin nasıl değerlendirildiği, nasıl yargılama yapıldığı, gerekçenin dosya kapsamına uygun olup olmadığı, hükmün doğru oluşturulup oluşturulmadığı gibi hususlar ise hukuki soruna ilişkindir. Sübut da denilen maddi mesele, ilk derece ve bölge adliye mahkemelerinin sözlülük ve doğrudan doğruyalık ilkelerini uygulayarak eylemi öğrenmesidir. Hukuki mesele ise olayın hukuk karşısındaki durumunu tespit etmek anlamına gelir.
Ceza muhakemesinin amacı, maddi gerçeği insan onuruna yaraşır biçimde ortaya çıkarmaktır. Geçmişte yaşanan ya da yaşandığı iddia olunan bu vakıayı/maddi gerçekliği, olay mahkemesi yapacağı öğrenme yargılaması ile taraflar ve delillerle doğrudan muhatap olup muhakeme hukukuna ilişkin normlar doğrultusunda, gerektiğinde mantık ilminin ve tecrübe kurallarından da faydalanarak sonradan mahkeme önünde temsil etmeye çalışacak, böylece sezgileriyle değil akıl yoluyla vicdani kanaate ulaşarak (M. Feyzioğlu Ceza Muhakemesinde Vicdani Kanaat, Yetkin yayınevi syf. 139) maddi sorunu çözecektir. Bu yetki münhasıran olay mahkemesine aittir.
Bu hâliyle bölge adliye mahkemesi hem ilk derece mahkemelerinden verilen hükümlere karşı bir denetim mercii hem de denetlediği hükmün hukuka aykırı olduğunu değerlendirdiğinde, hukuka aykırılığı ortadan kaldıracak ölçüde yeniden yargılama yapacak bir ikinci/üst derece mahkemesidir. Her iki halde de ilk derece mahkemelerine göre bir üst mahkeme olduğunda kuşku yoktur. Bu tespitlerden çıkan sonuç şudur:
a. Bölge adliye mahkemesi kural olarak bir ıslah mahkemesidir. Yani varsa ilk derece mahkemelerinden verilen hükümlerdeki tüm hukuka aykırılıkları resen belirleyerek, yeniden yapacağı yargılama ile hükmü ıslah eder. Yoksa kural olarak bir bozma mahkemesi olan Yargıtay gibi davranamaz.
b. İlk derece mahkemelerine göre bir üst mahkeme olması itibarıyla gerek denetim gerekse yeniden yargılama fonksiyonunu icra etsin, her halûkârda taraflar açısından başlı başına bir teminat oluşturur.
c. Bölge adliye mahkemesi, aleyhine kural olarak bir kanun yolu öngörülmeyen ve direnilemeyen (duruşmasız/evrak üzerinden verdiği) bozma kararı ile ne tarafları bir üst mahkemede yargılanma teminatından yoksun bırakabilir ne de olay mahkemesine vicdani kanaati rağmına bir sonuca ulaşmasını amir bir müdahalede bulunabilir.
Bölge adliye mahkemelerinin hükmün bozulmasına karar verebileceği hâller, 5271 sayılı Kanun'un 280. maddesinin birinci fıkrasının (e) ve (f) bentlerinde tahdidi olarak sayılmıştır. Bu düzenlemelere göre istinaf mahkemeleri şu hâllerde hükmün bozulması kararı verebilecektir:
1. İlk derece mahkemesinin kararında 5271 sayılı Kanun'un 289. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (g) ve (h) bentleri hariç diğer bentlerinde belirtilen bir mutlak hukuka aykırılık nedeninin bulunması,
2. Soruşturma veya kovuşturma şartının gerçekleşmediğinin veya ön ödeme ve uzlaştırma usulünün uygulanmadığının anlaşılması ya da davanın ilk derece mahkemesinde görülmekte olan bir dava ile birlikte yürütülmesinin zorunlu olması.
Hükmün bozulmasına karar verilen bu hâllerde bölge adliye mahkemesi ceza dairesi, dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere hükmü bozulan ilk derece mahkemesine veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği diğer bir ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verecektir. Bu karara karşı ilk derece mahkemesinin direnme kararı verme yetkisi bulunmadığı gibi tarafların da kanun yoluna başvurması mümkün değildir.
Açıkça görüldüğü gibi bölge adliye mahkemesinin bozma kararı verebileceği hâller, kati surette davanın esasına ilişkin değil ve fakat yargılamaya dair usul kurallarının ağır ve açık ihlalleri ile hükme müteessir usul kurumlarının ihmali suretiyle hüküm kurulması durumlarına münhasırdır. Nitekim Yargıtay kararlarına karşı direnme yetkisi bulunan ilk derece mahkemesinin, bölge adliye mahkemelerinin bozma kararlarına direnememesinin temelinde yatan düşünce de buna dayanmaktadır. Direnme yasağına ilişkin normun, maddi ceza adaletiyle doğrudan bir ilgisinin bulunmadığı, esas itibariyle makul sürede yargılanma hakkı bakımından bir teminat alanı oluşturduğu söylenmelidir.
Hukuki düzenlemeler ve yapılan açıklamalar karşısında, mesele tartışmaya ihtiyaç bırakmayacak açıklıktadır. Buna rağmen uygulama, bölge adliye mahkemelerinin iş yoğunluğu gibi mülahazalarla kanunun kendisine tanımadığı bir yetkiyi kullanarak bozma kararları verilegeldiği bilinen bir gerçektir. Bu uygulamanın, yukarıda yer verilen tespitler yanında, görevli/teminatlı mahkemede yargılanma ve mahkemeye erişim/ kanun yoluna etkin başvuru hakları yönünden ciddi sorunlar taşıdığı da tartışmadan varestedir. CMK'nın 286. maddesinin birinci fıkrası uyarınca bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin bozma dışında kalan kararları temyiz edilebileceğinden, bölge adliye mahkemesinin Kanun'un açık hükmüne aykırı şekilde verdiği bozma kararının temyiz edilebilmesi de mümkün değildir. Bu nedenle ilk derece mahkemesi hükmünün hukuka aykırılık taşıdığının tespit edilmesi durumunda bölge adliye mahkemesi ceza dairesince ilk derece mahkemesi hükmünün kaldırarak yeniden hüküm kurulması gerektiği hâlde bozma kararı verilmesi nedeniyle sanığın temyiz hakkının kısıtlanması da söz konusu olabilmektedir.
Nitekim Anayasa Mahkemesi, 2023/33667 sayılı ... başvurusu üzerine verdiği 9/1/2025 tarihli kararında; Mahkemece, başvurucunun (sanığın) katılan E.Ç. ile mağdurlar S.A. ve S.M.ye yönelik üzerine atılı olan suçlar nedeniyle beraatine karar verdiği, İstinaf Dairesinin ise dosya üzerinden yaptığı inceleme sonucunda; katılan E.Ç.ye yönelik silahla kasten yaralamaya azmettirme ve mağdur S.M.ye yönelik tehdit suçları nedeniyle başvurucu hakkında mahkûmiyet kararı verilmesi gerektiği, mağdur S.A.ya yönelik nitelikli yağma suçu yönünden ise çeşitli araştırmalar yaparak başvurucunun hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesi gerektiği gerekçeleriyle beraat hükümlerinin bozulmasına hükmettiği, bozma kararı üzerine Mahkemece yapılan yargılama sonucunda başvurucunun katılan ... mağdurlara karşı üzerine atılı olan suçlardan mahkûmiyetine karar verildiği, hüküm istinaf incelemesi sonucu kesinleştiği, bilahare istinaf kararının temyiz edilmesi üzerine de temyiz talebinin öncelikle İstinaf Dairesi, daha sonra Yargıtay tarafından reddedildiği olayda; "İstinaf Dairesi kanunda açıkça öngörülmüş hâller dışında bir nedenle bozma kararı vermiş, bunun sonucunda başvurucunun temyiz kanun yoluna başvurma hakkının elinden alınmasına yol açmıştır. Böylelikle istinaf kanun yolu incelemesine ilişkin kuralların İstinaf Dairesince yapılan yorumun kişilerce öngörülebilecek belirlilikte olmadığı ve kanunun lafzıyla çeliştiği görülmüştür. Diğer bir ifadeyle İstinaf Dairesinin bu kararıyla başvurucunun mahkemeye erişim hakkına kanuni dayanağı bulunmayan bir müdahalede bulunulmuştur. .Açıklanan gerekçelerle İstinaf Dairesinin 5271 sayılı Kanun'da sınırlı olarak sayılı hâller dışında bir sebeple bozma kararı vermesiyle gerçekleşen müdahalenin kanuni dayanağının olmaması nedeniyle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine..." hükmetmiştir.
Keza Yargıtay Daireleri de AYM kararına konu teşkil eden benzer olay ve bozma üzerine ilk derece mahkemesince tesis edilen hükümlerin, esas itibariyle bölge adliye mahkemesi tarafından verildiği (Yargıtay 14. Ceza Dairesinin 04.03.2021 tarihli ve 6371-1851 sayılı, 9. Ceza Dairesinin 22.06.2023 tarihli ve 2981-4580 sayılı, 5. Ceza Dairesinin 18.04.2024 tarihli ve 5322-4330 sayılı, 6. Ceza Dairesinin 03.07.2024 tarihli ve 2388-8319 sayılı, 11. Ceza Dairesinin 11.03.2024 tarihli ve 6519-3057 sayılı kararları vb.), ya da bölge adliye mahkemesi ceza dairesinin kararı ile bozma üzerine verilen ilk derece mahkemesi kararının hukukî değerden yoksun ve yok hükmünde olduğu (Yargıtay 2. Ceza Dairesinin 24.04.2023 tarihli ve 12734-2067 sayılı ve 20.02.2024 tarihli ve 29761-2708 sayılı kararları vb.) gerekçeleriyle temyiz başvurularını esastan incelemişlerdir.
Diğer taraftan bölge adliye mahkemesi ceza daireleri kanunda açıkça öngörülmüş hâller dışında bir nedenle bozma kararı vererek, dava dosyasını ilk hükmün devretme etkisiyle görevi sona eren ilk derece mahkemesine yeniden göndermiştir. Mahkemelerin görevleri kanunla belirlenir (CMK m. 3). 5271 sayılı Kanun'un 7. maddesine göre de, "Yenilenmesi mümkün olmayanlar dışında, görevli olmayan hakim veya mahkemece yapılan işlemler hükümsüzdür.".
Şu hâle göre; bölge adliye mahkemelerinin, kanuni dayanağı bulunmayan (5271 sayılı Kanun'un 280. maddesinin birinci fıkrasının (e) ve (f) bentlerinde sayılanlar hariç) bozma kararları ile iş bu bozma kararına istinaden ilk derece mahkemesince tesis edilen kararların, görevsiz mahkeme tarafından verilmiş olmaları nedeniyle "hukuka açık ve ağır aykırılıkla malul olduklarından hükümsüz sayılmaları" gerekir.
B. Hukuki Nitelendirme:
Sanığın, konut dokunulmazlığının ihlali suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 116/4. maddesi uyarınca 1 yıl 6 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına; silahla tehdit suçundan TCK’nın 106/2-a ve 43/2. maddeleri uyarınca 2 yıl 16 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve tüm suçlar yönünden aynı Kanun’un 53 ve 58. maddeleri uyarınca hak yoksunluğuna ve cezalarının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin ... Ağır Ceza Mahkemesince verilen 17.05.2018 tarihli ve 12-62 sayılı hükümlerin, sanık, müdafii ve katılanlar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 13. Ceza Dairesince 18.03.2021 tarih ve 437-388 sayı ile; "...Sanığın eyleminin kül halinde 5237 sayılı TCK'nın 149/1-a-d-h bentlerinde belirtilen yağmaya teşebbüs suçunu ve yine aynı Kanun'un 109/2, 109/3-a-f ve 110. maddelerinde belirtilen kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu oluşturduğunun anlaşılması karşısında; delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek sanık hakkında yazılı şekilde uygulama yapılması," isabetsizliğinden bozulmasına,
Bozma kararına uyan ... Ağır Ceza Mahkemesince verilen 27.05.2021 tarih ve 38-37 sayı ile; bu kez sanığın, teşebbüs aşamasında kalan nitelikli yağma suçundan TCK’nın 149/1-a-d-h, 35, 53, 58 ve 63. maddeleri uyarınca beş kez 8 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, cezalarının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve mahsuba ilişkin hükümlerin sanık müdafii tarafından istinaf edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 13. Ceza Dairesince 28.09.2021 tarih ve 1459-1798 sayı ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği,
Bu kararın da sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 03.06.2024 tarih, 12549-7092 sayı ve oy çokluğu ile bozulmasına karar verilen dosyada;
Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 27. maddesi uyarınca öncelikle; Bölge Adliye Mahkemesinin sanığın eyleminin teşebbüs aşamasında kalan nitelikli yağma suçunu oluşturacağından bahisle bozma kararı verip veremeyeceğinin değerlendirilmesine ilişkin ön sorun yönünden:
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 13. Ceza Dairesince verilen 18.03.2021 tarih ve 437-388 sayılı bozma kararı ile iş bu bozma kararına istinaden tesis edilen ... Ağır Ceza Mahkemesinin 27.05.2021 tarih ve 38-37 sayılı kararının, görevsiz mahkeme tarafından verilmiş olmaları nedeniyle "hukuka açık ve ağır aykırılıkla malul olduklarından hükümsüz sayılmalarına",
Dava dosyasının, ... Ağır Ceza Mahkemesince verilen 17.05.2018 tarihli ve 12-62 sayılı hükümler ile ilgili olarak, gerekiyorsa 5271 sayılı Kanun'un 280/2 maddesi de gözetilmek suretiyle istinaf incelemesi yapılması için Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 13. Ceza Dairesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle kabulüne karar verilmelidir.
Ulaşılan sonuç karşısında, sanık hakkında TCK’nın 36. maddesinde düzenlenen gönüllü vazgeçme şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin ve buna bağlı olarak sanığın katılanlara yönelik eylemlerinin silahla tehdit ve konut dokunulmazlığının ihlali suçlarını mı yoksa teşebbüs aşamasında kalan nitelikli yağma suçunu mu oluşturduğunun belirlenmesine ilişkin uyuşmazlık konusu değerlendirilmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle KABULÜNE,
2- Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 03.06.2024 tarihli ve 12549-7092 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
3-Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 13. Ceza Dairesince verilen 18.03.2021 tarih ve 437-388 sayılı bozma kararı ile iş bu bozma kararına istinaden tesis edilen ... Ağır Ceza Mahkemesinin 27.05.2021 tarih ve 38-37 sayılı kararının, görevsiz mahkeme tarafından verilmiş olmaları nedeniyle "hukuka açık ve ağır aykırılıkla malul olduklarından hükümsüz sayılmalarına",
4- Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 13. Ceza Dairesinin 28.09.2021 tarihli ve 1459-1798 sayılı istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararının, ... Ağır Ceza Mahkemesince verilen 17.05.2018 tarihli ve 12-62 sayılı hükümler ile ilgili olarak, gerekiyorsa 5271 sayılı Kanun'un 280/2. maddesi de gözetilmek suretiyle istinaf incelemesi yapılıp hüküm kurulması gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden diğer yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,
5- Dava dosyasının, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 13. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 30.04.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.