ADALET HABERLERİ

Ceza Genel Kurulu’nun 2024/389 E., 2024/319 K. sayılı kararı

Ceza Genel Kurulu’nun 2024/389 E., 2024/319 K. sayılı kararı
1 Okunma

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 23.10.2024 tarihli ve 2024/389 E., 2024/319 K. sayılı kararı

T.C.

Yargıtay

Ceza Genel Kurulu

2024/389 E., 2024/319 K.

"İçtihat Metni"

İTİRAZ - TUTUKLU

İtirazname No : 2022/85778

KARARI VEREN

YARGITAY DAİRESİ : 1. Ceza Dairesi

MAHKEMESİ :Ceza Dairesi

SAYISI : 1077-1081

I. HUKUKÎ SÜREÇ

Kasten öldürme suçundan sanık ...’un 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 81/1, 29/1, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 15 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin Kadirli Ağır Ceza Mahkemesince verilen 13.01.2022 tarihli ve 6-4 sayılı resen istinafa tabi olan hükmün sanık müdafii ve katılanlar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Adana Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesince 28.04.2022 1077-1081 sayı ile istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.

Kararın sanık müdafii ve katılanlar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 05.12.2023 tarih, 3946-7488 sayı ve oy çokluğuyla temyiz istemlerinin esastan reddi ile hükmün onanmasına karar verilmiş;

Daire Üyeleri T. Ateş ve M. B. Seçkin; "…Sanık ... tarafından maktulün öldürüldüğüne dair yerel mahkemece verilen karar dosya kapsamındaki delillerle örtüşmediğinden sanığın müsnet suçu işlediği sabit kabul edilemeyeceğinden mahkûmiyet hükmünün bozulması gerektiği," düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.

II. İTİRAZ SEBEPLERİ

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 26.02.2024 tarih ve 85778 sayı ile; "…Sanığın atılı suçu işlediği sabit kabul edilemeyeceğinden beraatine karar verilmesi gerektiği hâlde mahkûmiyetine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğu," görüşüyle itiraz yoluna başvurmuştur.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 05.06.2024 tarih, 1865-4218 sayı ve oy çokluğuyla; itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

III. UYUŞMAZLIK KAPSAMI VE KONUSU

İtirazın kapsamına göre inceleme sanık ...’un maktul ...’a yönelik kasten öldürme suçundan kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.

Yargıtay 1. Ceza Dairesi çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;

1- Sanığa isnat edilen kasten öldürme suçunun sabit olup olmadığının,

2- Suçun sabit olduğunun kabul edilmesi hâlinde, sanık hakkında TCK'nın 29. maddesi uyarınca, haksız tahrik nedeniyle yapılan indirim oranının isabetli olup olmadığının,

Belirlenmesine ilişkindir.

IV. OLAY VE OLGULAR

İncelenen dosya kapsamından;

07.07.2020 tarihli olay yeri inceleme raporundan; 07.07.2020 tarihinde Osmaniye ili, Kadirli ilçesi, Park Caddesi üzerinde bulunan Beykent Emlak isimli iş yerinde kasten öldürme suçunun işlendiğinin bildirilmesi üzerine olay yerine gidildiği, maktulün hastaneye kaldırıldığının öğrenildiği, iş yerine girildiğinde sol taraftaki sandalye ve ahşap orta sehpanın dağınık vaziyette yerde olduğu, girişteki odada bir adet kırmızı-beyaz renkli ahşap çalışma masasının mevcut olduğu, masa ve orta sehpa üzerindeki malzemelerin dağılmış ve yerde olduğu, çalışma masasının ayağının zemindeki naylon kaplamayı sıyırarak yırttığı, masa üzerinde, zeminde ve sehpa üzerinde damla şeklinde, bazı yerlerde ise yoğun miktarda kümelenmiş kırmızı renkli lekelerin mevcut olduğu, olayda kullanılmış olabileceği değerlendirilen suç aletinin iş yerinin karşısındaki başka bir iş yerinde olduğunun belirtilmesi üzerine olay mahallinin çaprazında bulunan Bülbül Pantolon adlı iş yeri sahibinin yer göstermesi ile iş yerindeki çekmecede bir adet siyah renkli, sap kısmı 7,5 cm, metal kesici kısmı 11 cm, toplam uzunluğu 18,5 cm, genişliği yaklaşık 1 cm olan "Brons Stainless Steel" ibareli zarf açma aletinin bulunduğu, aletin metal kısmının hafif eğik olduğu, metal uç kısmının yaklaşık 5 cm’lik kısmında kırmızı renkli kurumuş lekelerin bulunduğu,

Adana Morg İhtisas Dairesince düzenlenen 24.09.2020 tarihli otopsi raporundan; 167 cm boylarında, 80-85 kg ağırlığında, 55-60 yaşlarındaki erkek cesedinde boyun sağ tarafta etrafı ekimozlu noktasal lezyon olduğu, skrotumda parşomenleşme, sol bacak arkada 25x1 cm abrazyon, göğüs sol paraseternal hatta 3. interkostal aralık seviyesinde yaklaşık 1 cm uzunluğunda iki ucu da dar açılı kesici delici alet yarası bulunduğu, sternumda geçiş defekti oluşturarak göğüs kafesine giren kesici delici aletin perikard ve aortu yaralayarak sonlandığı, iç kanamaya neden olduğu, kanda ve idrarda alkol, uyutucu, uyuşturucu madde bulunmadığı, kişinin vücudunda bir adet kesici delici alet yarası tespit edildiği, oluşan yaralanmanın tek başına ölüm meydana getirir nitelikte olduğu, kesici delici alet yarasının kenar ve açı özelliklerine göre yarayı oluşturan aletin iki kenarının da keskin nitelikte olduğu, kişinin ölümünün kesici delici alet yaralanmasına bağlı sternum kesisi ile birlikte büyük damar yaralanmasından gelişen iç kanama sonucu meydana gelmiş olduğu,

Özel 7 Mart Hastanesince katılan ... hakkında düzenlenen 07.07.2020 tarihli rapordan; şahsın batın bölgesinde sağ ve sol kadranda 0,5 cm uzunluğunda iki yüzeysel kesi, sol kasıkta 2-3 cm boyutlarında ekimoz, sol kulak arkasında 0,5 cm uzunluğunda kesi bulunduğu, yaraların basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olduğu,

Kadirli Devlet Hastanesince sanık ... hakkında 07.07.2020 tarihinde saat 11.26’da yapılan muayene sonucu düzenlenen rapordan; dudakta abrazyon, burunda 0,5 cm uzunluğunda abrazyon, sırtta boyun altında 3x10 cm ebadında kızarıklık, sol omuz üst kısımda 3x5 cm ebadında abrazyon, sol omuzdan başlayıp aşağı inen 3x5 cm ebadında kızarıklık, sağ kol humerusta kızarıklık, her iki bacak diz üst kısmında morluk bulunduğu, yaraların basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olduğu; saat 18.30’da yapılan ek muayenede; sağ baş parmağında 2-3 cm eski kesi bulunduğu, sağ el 2,3 ve 4. parmaklarda kesiler olduğu, sağ omuz altında 2 tane büyüğü 10x2 cm boyutlarında kızarıklık bulunduğu,

Olay Yeri İnceleme Şube Müdürlüğünce düzenlenen 01.08.2020 tarihli rapordan; Brons ibareli zarf açacağı üzerinde herhangi bir vücut izine rastlanmadığı,

Trabzon Adli Tıp Grup Başkanlığınca düzenlenen 30.12.2020 tarihli rapordan; sanığa ait gömleğin sağ böbrek üzerine denk gelen yerindeki kan lekelerinin maktule ait olduğu, sanığın atletinin göbek hizasındaki ve gömleğinin sol kol uç kısmındaki kan lekelerinin ise maktul ile aynı soy ağacından gelen başka bir erkek bireye ait olduğu,

Anlaşılmaktadır.

Katılan ... kollukta; maktulün oğlu olduğunu, olay günü babasının sanıkla telefon görüşmesi yaptığını, ardından sanıkla görüşmeye gitmek istediğini, babasını yalnız bırakmamak için birlikte olay yerine gitmek üzere yola çıktıklarını, sanığın iş yerinin önüne araçla geldikleri sırada babasının "Oğlum, vurursan, söversen hakkımı helal etmem." dediğini, babasının, iş yerine girmesiyle sanığın kapıyı kapattığını, kendisinin de tekme atarak kapıyı açıp içeri girdiğini, sanığın maktulün sol omzundan tutarak "Gel lan içeri!" dediğini, babasının sanığı ittirdiğini, sanığın masanın üzerinde duran siyah saplı zarf açacağını eline aldığını ve babasına doğru salladığını, babasını yaralı hâlde görünce kendinden geçtiğini, bu aşamadan sonrasını hatırlamadığını, sanığın iş yerine gittiklerinde üzerlerinde kesici, delici alet olmadığını,

Cumhuriyet Başsavcılığında; babasının ardından sanığın iş yerine girdiğini, sanığın, babası maktule vurmaya kalkması üzerine sanığı ittirdiğini, sanığın masanın üzerine düştüğünü, o ana kadar masanın üzerinde bıçak vesair görmediğini, sanığın masanın üzerine düştüğü sırada masadan siyah saplı bir zarf açacağını aldığını ve maktule savurduğunu, sanığa engel olmak için beline sarıldığını, sanığın elindeki kesici aletle kendisine de saldırdığını, karnından, kulağından, başının arka kısmından yaralandığını, arbede sırasında sanığın elindeki kesici aleti almaya çalıştığını, babasının "...!" diyerek kendisine seslendiğini, babasının ölmeden önce, kendisine saldıran sanığa engel olmak için sanığı sırt kısmından tutmuş olabileceğini, maktul babasının, sanığın iddia ettiği gibi belinin arkasına sarılarak onu tutmadığını, zarf açacağının sanığın elinde olduğunu, dayısı ...’a zarf açacağını vermediğini, ...’un tanık ....’a zarf açacağını verdiğini de görmediğini,

Mahkemede; olay günü babasının sanıkla telefonda görüştüğünü ve "Tamam gözünü seveyim, güzel kardeşim, bunlar bir aile." şeklinde sözle sarf ettiğini, olay yerine babasının kullandığı araçla yanlarında kardeşi .... olduğu hâlde gittiklerini, sanığın kendilerini iş yerinin camından gördüğünü ve tehditkâr bir şekilde kendilerine baş salladığını, babası maktul içeri girdiğinde sanığın, babasını sol omzundan tutarak "Geç lan içeri!" dediğini, babasının da sanığın elini ittirdiğini, babası sendeleyince kendisinin içeri girmeye çalıştığını, sanığın kapıyı tuttuğunu, kapıyı zorlayarak içeri girdiğini, sanığın maktule saldırması üzerine sanığı belinden tutup dışarı çıkarmaya çalıştığını, bu esnada sanığın sekreter masasına düştüğünü, o ana kadar masanın üzerinde bir şey görmediğini, ancak masaya düşmesinden sonra sanığın masanın üzerinden bir cisim aldığını ve bu cismi maktule sallamaya başladığını, bu cismin bıçak olduğunu düşündüğünü, sanık maktule saldırırken ona engel olmak için beline sarıldığını, sanığı dışarı çıkarmaya çalıştığını, sanığın elindeki cisim ile kendisine de saldırdığını, bir yandan da küfrettiğini, sanıkla boğuşmaya başladıklarını, boğuşma sırasında ensesinden, kulağından ve karnından yaralandığını, sanığın elindeki cismi tutmaya çalıştığını, maktul babasının "...!" diye kendisine seslendiğini ve ardından yere düştüğünü, sanığın maktule sarılıp sarılmadığını görmediğini, sanıkla yerde boğuşurken dayısı tanık ...’ın olay yerine geldiğini, zarf açacağının elinde olmadığını, açacağı dayısına vermediğini, Mui Thai dövüş dalında milli sporcu olduğunu, sanığa zarar vermek istese kendisini yaralayabileceğini,

Keşifte; babası iş yerine girince sanığın maktulü omzundan tutup "Gir lan içeri!" dediğini, babasının da maktule yumruk attığını, sanığın masanın üzerine düştüğünü, arbede çıktığını, arbede esnasında kendisinin de sanığa iki üç kez vurduğunu, yaralandığını hissettiğini, sanıkla boğuşmaya başladıklarını, babasının sanığı arkadan tutmaya çalıştığını, babasını yerde gördüğünü, dayısı ...’un sanıkla boğuştukları sırada gelerek sanığın elinden zarf açacağını aldığını, kendisinde ve babasında kesici alet yarası olmasına karşın sanıkta kesici alet yarası olmadığını, bunun da aletin sanığın elinde olduğunu gösterdiğini,

Tanık ... kollukta ve mahkemede benzer şekilde; bir ay kadar önce sanığın iş yerinde sekreter olarak işe başladığını, olay günü sanık ve tanık ... ile sekreter odasında oturduklarını, maktul ve oğlu .... ...’ın içeri girdiklerini, sanığı yakasından tutup "Sen içeri geç!" diyerek iteklediklerini, ardından sanığı aralarına alıp yumruklayarak darbettiklerini, korkup mutfak olarak kullanılan kısma saklandığını ve kapıyı kapattığını, iş yerinden arbede sesleri geldiğini, bir süre sonra seslerin kesildiğini, kapıyı açtığında içeri gelen şahıslardan yaşlı olanı yerde gördüğünü, genç olanın ise dışarıda "Yardım edin!" diye bağırdığını, bu şahıslar iş yerine geldiklerinde ellerinde kesici alet görmediğini, işi gereği masaların üzerini kontrol edip düzelttiğini, çalıştığı süre içersinde masanın üzerinde zarf açacağı görmediğini, sanığın kullandığı bölümde böyle bir alet varsa da bilemeyeceğini, olay günü sanığın ve kendi çalışma masasını temizlediğini, zarf açacağı görmediğini,

Keşifte; maktul ve oğlu ... ...’ın içeri girdikten sonra sanığı tutarak duvara çarptıklarını, gelenlerin ellerinde kesici alet görmediğini, masasında ve büroda zarf açacağı bulunmadığını, zarf açacağı kullanmadığını,

Tanık ... aşamalarda benzer şekilde; öğretmen olduğunu, ev satın almak için olay günü sanığın emlakçılık yaptığı iş yerine geldiğini, sanığın bir ara telefon görüşmesi yapmak için yanlarından ayrıldığını, benzi atmış şekilde yanlarına döndüğünü, konuşulanları dinlemiyor gibi davrandığını, sanık ve sekreteri ile birlikte otururlarken, öğretmen olması nedeniyle gıyaben tanıdığı maktul ile genç iri yarı bir şahsın içeri girdiklerini ve girer girmez "Senin ananı avradını sinkaf edeceğiz, seni öldüreceğiz!" diyerek sanığa saldırdıklarını, şahısların sanığın boğazını sıktıklarını ve sanığı duvara çarptıklarını, sanığın yere düştüğünü, gelen şahıslara engel olmaya çalıştığını, kavgayı ayıramayacağını anlayınca polis çağırmak için iş yerinden çıktığını, polisi aradıktan birkaç dakika sonra olay yerine geri geldiğini, etrafın kalabalıklaştığını, içeri baktığında sanığın ayağa kalkmaya çalıştığını, maktulün sanığa arkasından sarıldığını gördüğünü, dışarı kaçmaya çalışan sanığa, ismini sonradan öğrendiği ... ...’ın vurmaya çalıştığını, bıçaklama anını görmediğini, maktulün oğlu ... ...’ın "Dayı, dayı babam yaralandı!” diye bağırdığını, bu sırada içeride sanık ve maktulün bulunduğunu, gelen şahısların elinde kesici delici alet görmediğini, büroda bulunduğu sırada masa üzerinde ve sehpada da kesici alet görmediğini,

Tanık ... Cumhuriyet Başsavcılığında; maktulün eşinin kardeşi, ... ...’ın da dayısı olduğunu, sanığın iş yerinin yakınlarında dükkânının bulunduğunu, olay günü gürültü duyması üzerine sanığın iş yerine gittiğini, sanık ve maktulün oğlu ...’ın birbirlerine sarılmış hâlde kavga ettiklerini, ...’ın üzerinin kan içinde olduğunu, sanığın elinde zarf açacağına benzeyen bir cisim bulunduğunu, ...’ın kendisini korumaya çalıştığını, zarf açacağını sanığın elinden aldığını, sanığı ve ...’ı iterek dışarı çıkardığını, yerde yatan maktulün göğsünün sol tarafında kan gördüğünü, maktulü ayıltmaya çalıştığını, sanıktan aldığı zarf açacağını tanık ...’a verdiğini,

Mahkemede; sanığın iş yerine yakın bir yerde dükkân işlettiğini, olay günü sanığın kendisinin dükkânına gelip maktulün telefon numarasını istediğini, sanığın çok sinirli olduğunu, numarayı sanığa verdiğini ve ne için istediğini sorduğunu, sanığın da "Kendisi ile bir işimiz var!" diyerek gittiğini, yaklaşık 2,5 saat sonra sanığın iş yerinden gürültülü sesler işitmesi üzerine sanığın iş yerine gittiğini, maktulün oğlu ... ile sanığı yüz yüze sarılmış şekilde boğuşurlarken gördüğünü, ikisini ayırarak sanığın elinde bulunan zarf açacağını aldığını ve kendilerini dışarıya çıkarmaya çalıştığını, ...’ın elindeki sopa ile maktulü kovalamaya başladığını, bu sırada ...’ın "Babam, babam!" diye bağırdığını, yerde yatan maktulü ayıltmaya çalıştığını, maktulün hafif bir şekilde nefes aldığını, sol göğsünden kan fışkırdığını, iş yerinden çıkarak cankurtaran çağrılmasını istediğini, elinde bulunan zarf açacağını da esnaf komşusu ...'a verdiğini, ....’un zarf açacağını aldığını, zarf açacağını verdiği sırada ....un iş yerinin içerisini görüp görmediğini bilmediğini, sanığın elinden aldığı zarf açacağında herhangi bir bükülme olmadığını,

Keşifte; kavga sesleri işitmesi üzerine olay yerine geldiğinde maktulü yerde, sanıkla ...’ı ise boğuşurlarken gördüğünü, boğuşma esnasında ellerinin birbirine dolanmış hâlde olduğunu, bıçağı kimin elinden aldığını bilmediğini, her ikisinin de bıçağı birbirlerinden almaya çalıştıklarını, ...’ın elinde kesici alet görmediğini ancak birçok yerinden kan aktığını gördüğünü,

Tanık ... kollukta; sanığın iş yerinin karşısında terzi dükkânı işlettiğini, olay günü saat 11.00 sırlarında arbede çıktığına ilişkin sesleri işitince iş yerinden çıktığını, kapıdan baktığında, tanık ...’ın maktulün oğlu ... ...’ın elinden zarf açacağını aldığını ve kendisine verdiğini, kendisinin de bu aleti polise teslim ettiğini, yaralama olayını görmediğini,

Mahkemede; olay günü bağırma sesleri işitmesi üzerine seslerin geldiği sanığın iş yerine gittiğini, maktulü yerde gördüğünü, sanığın ise maktulün oğlu ... ...’la kavga ettiğini, bu esnada zarf açacağının ... ....'un elinde olduğunu, sanığın ise ...’a arkadan sarılmış olduğunu, ...’ın zarf açacağıyla sanığa vurduğunu görmediğini, tanık ...’ın iş yerine girip ...'ın elinden zarf açacağını aldığını ve kaldırımda duran kendisine verdiğini, iş yerine gidince bezle tutarak zarf açacağını çekmeceye koyduğunu, olaydan yaklaşık 15 dakika sonra zarf açacağını polise teslim ettiğini, kimin kimi ne şekilde yaraladığını görmediğini, iş yerindeyken sesleri işitince dışarı çıktığında ...’ı iş yerinin dışında bağırıp dayısı tanık ...’u çağırırken gördüğünü, ...’ın daha sonra tekrar içeriye girdiğini, ... dışarıda dayısına bağırdığı esnada elinde zarf açacağı görmediğini,

Keşifte; kaldırımdan baktığında sanık önde ... arkada olacak şekilde birbirlerine sarılmış hâlde gördüğünü, zarf açacağının ...’ın elinde olduğunu, sanığın ...'ın elini tuttuğunu, maktulün yerde yattığını, ...’un gelerek zarf açacağını ...’ın elinden alıp kendisine verdiğini,

Tanık ..... keşifte; sanığın iş yerinin yakınlarında dükkânının olduğunu, sesler duyunca sanığın iş yerine gittiğini, kapının önünde baktığında maktulün sanığa arkadan sarıldığını gördüğünü, karşılarında ise ... ...’ın olduğunu, maktulün elinden kurtulan sanığın masanın yanına geçtiğini, ... ...’ın birkaç kez sanığa gri renkli, parmak uzunluğunda, metal bir bıçak salladığını, bıçak kelimesinden muradının gerçek bıçak olduğunu, polis çağırmak için dışarı çıktığını, geri gelene kadar maktulün yere düşmüş olduğunu, ardından sanıkla ...’ın kapının yanında boğuştuklarını, sanığın kaçmaya çalıştığını ancak ...’ın sanığı bırakmadığını, ...’ın elinden kurtulan sanığın iş yerinden çıkarak kaçtığını, maktul düştüğünde bıçağın ...’ın elinde olduğunu,

İfade etmişlerdir.

Sanık ... kollukta; Beykent İnşaat Emlak unvanlı iş yerini çalıştırdığını, maktulün erkek kardeşi ile kendi kız kardeşinin 14 yıldır evli olduklarını, müşterek üç çocuklarının bulunduğunu, kız kardeşinin kayınpederi ve kayınvalidesi ile birlikte yaşadığını ancak ayrı eve çıkmak istediğini, bir ev yaptırıp kardeşini ayrı eve çıkarmakla ilgili olarak olay günü maktulü telefonla aradığını, "Babanı da al, iş yerime gel, şu işi hâlledelim." dediğini, maktulün ise "Bekle geliyorum, senin defterini düreceğim!" diyerek telefonu kapattığını, sekreteri.... ve müşterisi ... ile iş yerinde oturdukları sırada maktul ve oğlu ...’ın iş yerine geldiklerini, içeri girer girmez boğazına sarıldıklarını ve kendisini darbettiklerini, ellerinden kurtulmak için dışarı çıkmaya çalıştığını, ... ...’ın elinde ne olduğunu bilmediği metal bir parça olduğunu, bununla kendisine vurmaya çalıştığını, geri çekilince aletin maktule isabet ettiğini, maktulün yaralandığını, kendisinin de dışarı çıkıp kaçtığını, ... ...’ın metal parçası ile kendisine vurmaya çalıştığı sırada maktulün de kendisinin boğazına sarıldığını, ...’ın elindeki metal parçanın iş yerinde bulunan bir eşya olmadığını, iş yerinde bulunuyorsa da hatırlamadığını, iş yerinin dışında da bu metal parçası ile ...’ın kendisine vurmaya çalıştığını, ...’ın elinden bu aleti almaya çalışırken ellerinin kesildiğini, aleti ...’ın elinden aldığını, ancak ...’ın aleti elinden geri aldığını, aletin büküldüğünü, maktulü yaralamadığını, ...’ın kendisini yaralamaya çalışırken, kaçınması nedeniyle babasını yaralayarak öldürdüğünü, suçlamayı kabul etmediğini,

Cumhuriyet Başsavcılığında; maktul ve oğlu ... ...’ın, iş yerine girer girmez boğazına saldırıp kendisini darbetmeye başladıklarını, kendisini öldürmeye çalışan bu kişilerden kurtulmak için dışarı çıkmaya çalıştığını, masanın üzerinde zarf açacağının olabileceğini ya da olmayabileceğini, zarf açacağının sivri metal uçlu, arkasının da siyah olduğunu gördüğünü, ... ...’ın elinde ne olduğunu bilmediği metal bir parça olduğunu, bu metal parçasıyla kendisine vurmaya çalıştığını, geri çekilince babasına vurduğunu, ... ...’ın bunun ardından zarf açacağını kendisine salladığını, zarf açacağını sağ eliyle büktüğünü, zarf açacağının eğildiğini, bu sırada elinin de kesildiğini, kendisini dışarıya attığını, bıçağın ...'ın elinde kaldığını, ... ...’ın dayısı olan esnaf komşusu ...’un bıçağı ...'ın elinden alarak polise teslim ettiğini, ... ...’ın dışarıda iken de bir paspas sapı ile kendisine saldırmaya devam ettiğini, maktulü kendisinin öldürmediğini, maktul ve oğlu iş yerine geldikleri sırada tanık .... ve sekreteri .... ile oturmakta olduklarını, koltuğundan kalkarak kapıyı kapatmaya çalıştığını, gelenlerin kapıyı zorlayarak açtıklarını, ellerinde herhangi bir silah ya da kesici alet görmediğini,

Sulh ceza hâkimliğinde; olay günü maktul ve oğlu, iş yerine doğru gelirken maktulün oğlunun kendisine hitaben annesinden, kardeşinden bahisle sinkaflı küfürler ettiğini ve kendisini tehdit ettiğini, bu şekilde geldiklerini görünce dükkânının kapısını kapatıp içeri girmelerine engel olmaya çalıştığını ancak başaramadığını, maktul ve oğlunun birlikte dükkâna girdiklerini ve doğrudan tekme tokatla kendisine saldırdıklarını, dükkâna girdikleri esnada ellerinde herhangi bir şey olmadığını, maktulün arkadan sarılarak kendisini tuttuğunu, oğlu ... ise kendisini darbetmeye başladığını, arbede devam ederken ...’ın elinde tam olarak ne olduğunu bilmediği, ancak metal ucu sivri, yaklaşık 20 cm uzunluğunda bir cisim gördüğünü, bu cisim ile kendisine vurmaya çalıştığını, korunmak için eğildiği esnada cismin hemen arkasında bulunan maktulün göğüs bölgesine isabet ettiğini, ...’ın elindeki cismi bir kere daha kendisine savurduğunu, ...’ın elini tuttuğunu, elinden cismi almaya çalıştığını, zarar vermesin diye bu cismi tutup büktüğünü, ...’la aralarında arbede çıktığını, bu esnada ...’ın elindeki cismin ...’ın kafasına geldiğini, ...’ın bu şekilde başından yaralandığını, ...’ın elinden cismi alamayınca dükkândan dışarıya çıktığını, ...’ın ise elindeki cisimle arkasından geldiğini, bu esnada ...’ın dayısı tanık ...’un olay yerine geldiğini ve ...’ın elindeki kesici cismi zorla çekip aldığını, ...’ın da dayısına, babasının içeride bıçaklandığını söylediğini, bıçak elinden alındıktan sonra ...’ın etrafta bulunan tahta saplı bir paspası ele geçirerek kendisine vurmaya çalıştığını, arbede esnasında maktulün yere düştüğünü görmediğini, olay esnasında maktule veya oğluna vurmadığını, sadece kendini savunmaya çalıştığını, maktul ile yaptığı telefon görüşmesinde, maktul kendisine küfredince kendisinin de maktule küfretmiş olabileceğini, olay esnasında ...’ın kullandığı sivri ve kesici metal cismin kendi iş yerinde bulunuyor olabileceğini, sonradan bu cismin zarf açmak için kullanıldığını öğrendiğini, iş yeri emlak ofisi olduğu için bu cismin iş yerinde bulunabileceğini, ancak bu cismin iş yerinde bulunup bulunmadığını hatırlamadığını, cismi ilk kez ...’ın elinde gördüğünü, kesinlikle bu cismi eline alıp maktul ve oğluna saldırmadığını,

Mahkemede ve keşifte benzer şekilde; maktulün erkek kardeşi ile kendi kız kardeşinin evli olduklarını, kız kardeşinin kayınpederi ve kayınvalidesi ile birlikte oturmak istemediğini, bu nedenle aralarında zaman zaman anlaşmazlıklar yaşandığını, olay günü erkek kardeşinin kendisini telefonla arayarak eve gelmesini istediğini, babasının evine gittiğinde kardeşlerini ağlarken bulduğunu, ne olduğunu sorduğunda kız kardeşi ile eşinin ev meselesi yüzünden tartıştıklarını söylediklerini, "Bu iş böyle olmaz, üç tane çocukları var, bu konuyu hâlledelim." dediğini, kız kardeşinin kayınpederinin, evi ayıracağına dair kendisine önceden namus sözü verdiğini, ofisine gidip maktulün telefon numarasını bir yakınından temin ettiğini ve maktulü aradığını, ev meselesini konuşmak üzere babasını da alıp iş yerine gelmelerini söylediğini, maktulün telefonda kendisine "Sen ne karışıyorsun, geliyorum yanına, senin defterini düreceğim!" dediğini, iş yerinde tanık Yakup ve sekreteri Yonca ile birlikte otururlarken yaklaşık 25 dakika sonra maktul ve oğlunun hızla geldiklerini, kendisine zarar verebileceklerini düşünerek içeri girmemeleri için kapıyı tuttuğunu ancak kapıyı zapt edemediğini, önce maktulün hemen arkasından da ...’ın içeriye girdiklerini, bu esnada ellerinde herhangi bir cisim görmediğini, içeriye giren maktulün, arkasına dolanarak kendisine saldırdığını, maktulün kendisine sarılıp arkadan tuttuğunu, oğlu ...’ın da bu esnada kendisini darbetmeye başladığını, darbeler sonucu yere düştüğünü, masanın kenarından tutarak ayağa kalkmaya çalıştığını, arbede devam ederken ...'ın elinde siyah bir cisim gördüğünü, ...’ın bu cisimle kendisine vurmaya çalıştığını, eğilerek kenara çekilmesiyle bu cismin kendisine isabet etmediğini ancak arkasında duran maktulün göğsüne değdiğini, ...’ın bu cismi kendisine tekrar salladığını, ...'ın kolunu tuttuğunu, yaklaşık 10 saniye sonra belinde bir sıcaklık hissettiğini, yaralandığını düşündüğünü, ...’ın elindeki cismi bir kez daha kendisine savurduğunu, ...'ın elini tuttuğunu, cismi almak için uğraştığını, ...’ın, başına vurduğunu, ardından başını tutup cama çarptığını, ...’ın tekme ile de kendisine vurmaya çalıştığını, ancak kendisine salladığı tekmenin maktulün testislerine değdiğini, bu sırada maktulün yavaşça kendisini yere bıraktığını, maktul yere düştükten sonra kolundan tutarak ...’ı yere savurduğunu, ...’ın ofiste bulunan müşteri sandalyesine düştüğünü, elindeki bıçağın karnına denk geldiğini ancak karnından yaralanmadığını, bu sırada bıçağı ...’ın başına doğru getirdiğini, ...’ın bu şekilde kulağından ve kafasından yaralandığını, ...'ı iki sandalyenin arasında bulunan sehpanın üzerine oturttuğunu, başının arkasında bulunan bıçağı eliyle tutarak tabureye doğru getirdiğini ve bıçağı büktüğünü, ...’a "Ne yapıyorsun, elindeki bıçakla babanı öldürdün?" dediğini, ...’ın ise bıçak elindeyken kendisine küfrettiğini, ardından dayısı tanık ...’u çağırarak "Babam bıçaklandı." dediğini, ...’un birkaç kez ...'a bıçağı bırakmasını söylediğini ancak ...’ın bıçağı bırakmadığını, bunun üzerine ...’un, ...'ın elinde bulunan bıça?çekip aldığını ve peçeteyle silip bıçağı ...’a verdiğini, ofisten çıktığını, bu sırada iki eli ile başını tuttuğunu zira başının ağrıdığını, ...’ın da dışarı çıktığını ve eline geçirdiği ahşap saplı bir paspasla kendisine vurmaya başladığını, olay yerine polislerin geldiğini, polislerin yanına kaçarak ...'dan kurtulduğunu, olay esnasında maktul ve oğluna hiçbir şekilde vurmadığını, ...'ın zarf açacağını cebinden çıkardığını gördüğünü, kesinlikle maktulü öldürmediğini, ofisinde kesinlikle zarf açacağı olmadığını, mahkemede verdiği ifadesinin daha doğru olduğunu,

Savunmuştur.

V. GEREKÇE

A. Sanığa İsnat Edilen Kasten Öldürme Suçunun Sabit Olup Olmadığı

1. İlgili Mevzuat Ve Uyuşmazlık Konularına İlişkin Açıklamalar

Anayasa’nın 138/1. ve CMK’nın 217/1. maddeleri ile Anayasa’nın 38. ve İHAS’nin 6/2. maddeleri sarahatine göre ispat hukuku bakımından vicdani kanaat esasını benimseyen Ceza muhakememizin amacı, maddi gerçeği insan onuruna yaraşır biçimde ortaya çıkarmaktır. Geçmişte yaşanan ya da yaşandığı iddia olunan bu vakıayı/maddi gerçekliği, olay mahkemesi yapacağı öğrenme yargılaması ile taraflar ve delillerle doğrudan muhatap olup muhakeme hukukuna ilişkin normlar doğrultusunda, gerektiğinde mantık ilminden ve tecrübe kurallarından da faydalanarak sonradan mahkeme önünde temsil etmeye çalışacak, böylece sezgileriyle değil akıl yoluyla vicdani kanaate ulaşarak (M. Feyzioğlu, Ceza Muhakemesinde Vicdani Kanaat, Yetkin Yayınevi, s. 139) maddi sorunu çözecektir. Bu yetki münhasıran olay mahkemesine aittir.

Vicdani kanaate ulaşılması, isnat olunan fiilin ispatlandığı anlamına gelir. Bu nedenle, vicdani kanaat hukuki sorunla değil, maddi sorunla ilgili bir kavramdır ve vicdani kanaate ulaşacak makam da maddi uyuşmazlığı çözmeye yetkili derece mahkemeleridir. Hukuki sorunun çözümünde vicdani kanaat ölçütü kullanılamaz. Çünkü; hukuki sorunun doğru çözümü, maddi olaya uygulanması gereken hukuk kurallarının doğru bulunması ve doğru yorumlanması ile ilgilidir.

Vicdani ispat sisteminde hâkimler, hür vicdanlarına göre hüküm verirler. Her türlü delil aracı, kural olarak kullanılabilir ve bunlar serbestçe değerlendirilir. Ancak bu serbestliğin sınırını yine hukuk belirler. Nitekim, Anayasa’nın 138/1. maddesine göre hâkim, vicdani kanaatini oluştururken, Anayasa’nın, kanunların ve hukukun çizdiği çerçevede kalmak zorundadır. Delil araçlarının ne zaman ve kimler tarafından ikame edilebileceği, bunların muhakemede tabi tutulacakları işlemler, delil aracı ikame taleplerinin hangi şartlarda ret olunabileceği, çelişme yönteminin nasıl hayata geçirileceği, delil aracı yasaklarının neler olduğu gibi konular hukuk tarafından düzenlenir (M. Feyzioğlu, s. 357).

Kural olarak delillerle doğrudan temas kurmayan ve öğrenme yargılaması yapamayan Yargıtayın, hukuka uygun olarak elde edilen delilleri takdir etme ve bu suretle ilk derece mahkemelerinin vicdani kanaatini denetleme, aslında olayın nasıl cereyan ettiğini ortaya koyma imkanı bulunmamaktadır. Ancak hükmün gerekçesini esas alarak, bu delillerle varılan sonucun/kabul edilen maddi vakıanın, akıl yürütme/mantık kurallarına, genel hayat tecrübelerine ve bilimsel kaidelere uygun olup olmadığını denetleyebileceğinde de kuşku yoktur. 288. maddenin Hükûmet Tasarısı'ndaki gerekçesinde bu duruma: "Delillerin yanlış değerlendirilmesi, kuralların yorumunu ve eylemin gerçek niteliğinin saptanmasını etkilediğinde elbetteki hukuka aykırılık oluşturur." denilerek işaret edilmiştir. Uygulama da bu şekilde istikrar kazanmıştır. Doktrinde Yenisey aynı düşünceyi; "Bir hukuk normu olmayan fizik ve mantık kuralları ve tecrübe kaidesi, bir hukuk normu gibi ele alınarak bunlara aykırı olan vicdani kanaatin denetlenmesine imkan sağlamaktadır." (Prof. Dr. Feridun Yenisey, İstinafta Maddi Ve Hukuki Mesele Denetimi, Dr. Dr. Silvia Tellenbach'a Armağan, Seçkin Yayınları, s. 1282) diyerek benimsendiğini ifade etmiştir. Çünkü; sağlıklı bir hukuki denetimin ön şartı, maddi vakıanın usulüne uygun, tam ve doğru olarak belirlenmiş olmasıdır.

Ceza yargılamasında kanıt serbestliği ilkesi başlığı altında toplayabileceğimiz temel prensiplere göre; a) Herşeyin kanıt olabileceği (hukuka uygun yöntemlerle elde edilmiş), b) İlgililerin kanıt ileri sürebilecekleri, c) Hâkimin kendiliğinden kanıt araştırabileceği, (hatta zorunlu olarak araştırması gerektiği), d) Kanıt ileri sürmede zaman kısıtlaması olamayacağı, e) Kanıtlama külfetinin sanığa yüklenemeyeceği, f) Kanıt değerlendirmede hâkimi bağlayan üstün kanıtın söz konusu olmayıp hâkimin tüm kanıtları serbestçe değerlendirebileceği, (vicdani kanaat) ceza yargılamasının temel ilkeleridir. Bu ilkelerin birinden dahi vazgeçmek, ceza yargılamasının temel ilke ve yapısına aykırı davranmak anlamını taşır (YCGK., 08.04.1991 tarihli ve 81-111 sayılı).

Amacı, somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adeleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden birisi de öğreti ve uygulamada; suçsuzluk ya da masumiyet karinesi olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latincede; in dubio pro reo olarak ifade edilen şüpheden sanık yararlanır ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği veya gerçekleştirilme biçimi konusunda bir şüphe belirmesi halinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılabilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikte ispat edilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olay ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkumiyeti; herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık ispata dayanmalı, bu ispat hiçbir şüphe ya da başka türlü oluşa imkan vermemelidir. Toplanan delillerin bir kısmına gözetilip diğer kısmı gözardı edilerek ulaşılan kanaat üzerinden yüksek de olsa bir ihtimale sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir (YCGK., 11.6.2013 tarihli ve 36-294 sayılı).

Şu hâlde, sanığa isnat edilen fiilin sanık tarafından icra edildiğinin kabulü için, gerekçeli ve muhtemel şüphenin tamamen yenilmesi gerekir. Zira kabili te'lif olmayan şüphe ile gerçeğin yan yana mevcudiyeti ile vicdani kanaate ulaşılmasının, mantık ve hukuk kuralları bakımından mümkün olduğu söylenemez.

2. Somut Olayda Hukuki Değerlendirme

Sanığın kız kardeşi ile maktulün erkek kardeşinin evli oldukları, ayrı eve çıkamamaktan kaynaklanan ailevi sorunlarının bulunduğu, kız kardeşinin evi terk etmek istemesi üzerine sanığın bu durumu konuşmak için maktulü telefonla aradığı, sanık ve maktulün telefonda tartıştıkları, maktulün, oğlu ... ...’ı da yanına alarak sanığın iş yerine geldiği, maktul ve oğlunun içeri girer girmez sanığa küfrettikleri, maktulün sanığı, boynundan tutarak ittirdiği, maktul ve oğlu ...’ın birlikte sanığı darbettikleri, sanığın sekreterinin çalıştığı dar büro içerisinde meydana gelen kavga sırasında maktulün göğsüne saplanan zarf açacağının oluşturduğu aort kesisi nedeniyle hayatını kaybettiği, ilgili raporlarda, suçta kullanılan zarf açacağında parmak izi tespit edilemediği, sanığa ait gömleğin sağ böbrek üzerine denk gelen yerindeki kan lekelerinin maktule ait olduğu, sanığın atletinin göbek hizasındaki ve gömleğinin sol kol uç kısmındaki kan lekelerinin ise maktulün oğlu ...’a ait olduğunun ifade edildiği, katılan ... hakkında düzenlenen raporda; sol kulak arkasında, karnın sağ ve sol orta kadranında kesici alet darbelerine bağlı oluşan yüzeysel kesiler bulunduğu, sanık hakkında düzenlenen raporda; basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte çok sayıda abrazyon ve ekimoz ile sağ el 2, 3 ve 4. parmaklarda kesiler olduğunun belirtildiği, katılan ...’ın beyanına göre iş yerindeki arbede sırasında babası olan maktulün sanık tarafından zarf açacağı kullanılarak öldürdüğü, sanığın ise suçlamayı reddederek arbede sırasında ...’un kendisine doğru salladığı zarf açacağının, korunmak maksadıyla eğilmesi nedeniyle kendisine değil maktule isabet ettiğini savunduğu, İlk Derece Mahkemesince eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiği kabul edilen olayda;

Maktul ve oğlu ...’ın sanığın iş yerine geldiklerinde ellerinde herhangi bir kesici delici alet bulunmadığına ilişkin sanık ile tanıklar Yonca ve Yakup’un ifadeleri, suçta kullanılan zarf açacağının sanığın işlettiği emlak dükkânına ait oluşu, sanığın buna ilişkin kolluktaki ve sulh ceza hâkimliğindeki tevilli beyanı, tanık ...’un olay yerine gidip birbirleri ile boğuşan sanık ve ...’ı ayırmaya çalıştığı sırada zarf açacağını sanığın elinden aldığına ilişkin anlatımı, maktulün bedeninde ölüme yol açan göğüs bölgesindeki yaradan başka boynunun sağ tarafında da kesici alet yarasının bulunuşu, yine katılan ...’ın sol kulak arkasında, karnın sağ ve sol orta kadranında kesici alet yaraları bulunmasına karşın zarf açacağı ile saldırıya uğradığını iddia eden sanığın vücudunda zarf açacağını büküp almaya çalışırken oluştuğunu ileri sürdüğü sağ el 2, 3 ve 4. parmaklarındaki kesiler dışında kesici delici alet yarası bulunmaması, keşif işlemi de yapılan olayın meydana geldiği dar büroda sanığın kurguladığı şekildeki bir yaralanma meydana gelmesinin, suçta kullanılan alet ve yaranın şiddet ve derinliği gözetildiğinde imkân dâhilinde olmaması, sanığın gömleğinin sırt kısmında maktulün kanının bulunmasının ise tanık ifadeleri ile kısmen savunmada da belirtildiği üzere maktulü yaraladıktan sonra ...’a saldıran sanığı engellemek için sanığın beline sarılan maktulden bulaşmış olması hususları, katılan ...'un tüm aşamalarda istikrarlı şekilde sanığın zarf açacağını vurarak maktulü öldürdüğüne ilişkin beyanları ile birlikte değerlendirildiğinde; sanığa isnat edilen kasten öldürme suçunun sübut bulduğu; sanığın suçtan kurtulmaya yönelik, dosya kapsamındaki beyan ve tespitlerle çelişen savunmasına itibar edilemeyeceği kabul edilmelidir.

B. Sanık Hakkında Tck'nın 29. Maddesi Uyarınca, Haksız Tahrik Nedeniyle Yapılan İndirim Oranının İsabetli Olup Olmadığı;

1. İlgili Mevzuat Ve Uyuşmazlık Konularına İlişkin Açıklamalar

TCK'nın 29. maddesinde de haksız tahrik; "Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine on iki yıldan on sekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hâllerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir." şeklinde, ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak kabul edilmiştir.

Ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak düzenlenen haksız tahrik, kişinin haksız bir fiilin kendisinde meydana getirdiği hiddet ya da şiddetli elemin etkisi altında suç işlemesi durumunda kusur yeteneğindeki azalmayı ifade etmektedir. Bu hâlde fail, suç işleme yönünde önceden bir karar vermeden, dışarıdan gelen etkinin ruhsal yapısı üzerinde meydana getirdiği karışıklığın neticesi olarak bir suç işlemeye yönelmektedir. Bu yönüyle haksız tahrik, kusurun irade unsuru üzerinde etkili olan nedenlerden biridir. Başka bir anlatımla, haksız tahrik hâlinde failin iradesi üzerinde zayıflama meydana gelmekte, böylece haksız fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altındaki kişinin suç işlemekten kendisini alıkoyma yeteneği önemli ölçüde azalmaktadır.

Ceza Genel Kurulunun istikrar kazanmış kararları ile öğretide de kabul gören görüşler doğrultusunda haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi için;

a) Tahriki oluşturan haksız bir fiil bulunmalı,

b) Fail öfke veya şiddetli elemin etkisi altında kalmalı,

c) Failin işlediği suç bu ruhsal durumunun tepkisi olmalı,

d) Haksız tahrik teşkil eden eylem mağdurdan sadır olmalıdır.

01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren TCK'da, 765 sayılı Kanun'da yer alan ağır – hafif tahrik ayırımına son verilerek; tahriki oluşturan eylem, somut olayın özelliklerine göre hâkim tarafından değerlendirilip, sanığın iradesine etkisi göz önünde bulundurulmak suretiyle, maddede gösterilen iki sınır arasında belirlenen oranda cezasından indirim yapılacağı hüküm altına alınmıştır.

Haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi açısından, failin suçu ilk haksız fiilin doğurduğu öfke veya şiddetli elemin etkisiyle işleyip işlememesi önemlidir. Mağdur ya da ölenden gelen haksız hareketin psikolojik etkisinin devam ettiğinin kabulünde zorunluluk bulunan hâllerde, haksız tahrik hükmünün uygulanması gerekmektedir.

2. Somut Olayda Hukuki Değerlendirme

İlk uyuşmazlık konusunda ayrıntılarıyla anlatıldığı şekilde gelişen olayda; kardeşlerinin ailevi sorunlarını çözmek için buluşan maktul ile sanık arasında çıkan tartışma sırasında, maktul ve oğlundan sanığa yönelen ve tanıklarca da doğrulanan hakaret ve basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte yaralamadan ibaret haksız söz ve eylemler dolayısıyla İlk Derece Mahkemesince sanığın cezasından asgari oranda indirim yapılmasında bir isabetsizlik bulunmadığı kabul edilmelidir.

Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.

İkinci uyuşmazlık konusu yönünden çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Başkanı ve dokuz Ceza Genel Kurulu Üyesi; "Maktulün sanıkla telefonda görüştüğü sırada sanığa hakaret ederek sanığı tehdit etmesi, olay yerine dövüş sporlarıyla ilgilenen oğlunu da yanına alarak gitmesi, sanığın dükkânına girdikten sonra bir kez daha oğluyla birlikte sanığa hakaret edip sanığı tehdit etmesi, ardından oğlu ... ile birlikte sanığı darbederek vücudunun birçok yerinde ekimozlar oluşacak şekilde sanığı yaralaması şeklinde maktul ve yanındaki oğlundan kaynaklanan ve sanığa yönelen haksız söz ve davranışların ulaştığı boyut gözetildiğinde sanığın cezasında TCK’nın 29. maddesi uyarınca haksız tahrik nedeniyle indirim yapılırken alt ve üst sınırlar arasında makul seviyede bir indirim yapılması yerine asgari oranda indirim yapılarak fazla ceza tayin edilmesinde isabet olmadığı" düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.

VI. KARAR

Açıklanan nedenlerle;

1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,

2- Dosyanın CMK'nın 304/1 maddesi uyarınca Kadirli Ağır Ceza Mahkemesine, kararın bir örneğinin Adana Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, sanığın suçunun sübutuna ilişkin birinci uyuşmazlık yönünden oy birliğiyle 09.10.2024 tarihinde yapılan müzakerede; haksız tahrik nedeniyle yapılan indirim oranının isabetli olup olmadığına ilişkin ikinci uyuşmazlık yönünden ise birinci müzakerede yasal ve yeterli çoğunluk sağlanamadığından 23.10.2024 tarihinde yapılan ikinci müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.

Kaynak:https://www.hukukihaber.net/ceza-genel-kurulunun-2024389-e-2024319-k-sayili-karari
Invalid `prisma.category.findFirst()` invocation: Timed out fetching a new connection from the connection pool. More info: http://pris.ly/d/connection-pool (Current connection pool timeout: 10, connection limit: 5)