ADALET HABERLERİ

ADALET HABERLERİ

Ceza Genel Kurulu'nun 2024/324 E., 2025/203 K. sayılı kararı

Ceza Genel Kurulu'nun 2024/324 E., 2025/203 K. sayılı kararı
2 Okunma

Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 14.05.2025 tarihli, 2024/324 E., 2025/203 K. sayılı kararı

T.C.

Yargıtay

Ceza Genel Kurulu

2024/324 E., 2025/203 K.

"İçtihat Metni"

İtirazname No : 2016/66810

KARARI VEREN
YARGITAY DAİRESİ : 7. Ceza Dairesi
MAHKEMESİ :Asliye Ceza
SAYISI : 546-590

I. HUKUKÎ SÜREÇ

Sanığın kaçak eşyayı bu özelliğini bilerek ticari amaçla bulundurma suçundan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 223/2-e maddesi uyarınca beraatine, 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu'nun 13/1. maddesi yollamasıyla 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 54/4. maddesi gereğince kaçak eşyanın müsaderesine ilişkin İstanbul 57. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 29.12.2015 tarihli ve 546-590 sayılı hükmün, katılan vekilince temyiz edilmesi üzerine dosyanın gönderildiği Yargıtay 7. Ceza Dairesince 02.11.2023 tarih, 4690-9666 sayı ve oy çokluğu ile; "Dairemizce de benimsenen Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 24.01.2017 tarihli ve 2016/7-65 Esas, 2017/21 Karar sayılı ilâmında; bir suçla karşılaştığında suça el koymak, önlemek, sanık ve suç delillerini tespit etmekle görevli ve yetkili olan polislerin, mesleki tecrübelerine ve içinde bulundukları durumdan çıkardıkları izlenime göre; elinde iki adet beyaz poşet ile görülen sanığın durumundan şüphelendikleri, oluşan bu makul sebep nedeniyle yanına gittikleri ve sanığı durdurdukları, poşette bulunan sigaraların basit bir inceleme ile tespit edilebileceği, dolayısıyla suçun delili ve konusunu oluşturan sigaraların ele geçirilip muhafaza altına alınmasının hukuka uygun olduğu ve hukuka aykırı bir delilden söz edilemeyeceği belirtildiğinden somut olaydaki aramanın hukuka uygun olduğu ve sanığın suça konu ürünlerin zilyetliğini de ikrar ettiği, Dairemizin yerleşik içtihatlarına göre kaçak sigaraların miktar itibarıyla ticari miktar ve mahiyette olduğu ve kişisel kullanım miktarının üzerinde bulunduğu anlaşıldığından sanığın atılı suçtan mahkûmiyeti yerine yazılı şekilde beraatine karar verilmesi" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.

Daire Üyeleri ... ve ... ; "Suç tarihinde saat 15.15 sıralarında Fatih İlçe Emniyet Müdürlüğü Devriye Ekipler Amirliğine bağlı ekiplerin Eminönü otobüs duraklarında durumundan şüphelenerek durdurdukları şahsın elinde bulunan beyaz renkli iki poşette ne olduğunu sorduklarında şahsın sigara olduğunu beyan etmesi üzerine poşetler kontrol edilerek içeriğinde, suç konusu 70 karton bandrolsüz sigaralar ele geçirildiğinden bu durum tutanağa bağlanılmak suretiyle 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu gereğince sanık ... hakkında kamu davası açılmış olup, yerel Mahkemece yapılan yargılama sonrası beraatine ilişkin kararın katılan Gümrük İdaresi vekili tarafından temyiz istemi üzerine heyetimizce yapılan inceleme sırasında, yapılan aramanın hukuka uygun olduğu, sanığın suça konu ürünlerin zilyetliğini ikrar ettiği ve kaçak sigaraların ticari miktar ve mahiyette olduğu anlaşıldığından sanığın atılı suçtan mahkûmiyeti yerine beraatine karar verildiği gerekçesi ile hükmün bozulmasına sayın çoğunluk görüşü ile karar verilmiş ise de, Kişilerin suç eşyası elde edilmek üzere üstünün ve eşyalarının aranabilmesi için 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (5271 sayılı Kanun) 119 uncu maddesi gereğince hakim kararı, Cumhuriyet savcısının yazılı veya sözlü talimatı ya da kolluk amirinin yazılı emir vermesi zorunludur. Sayın çoğunluk Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 24.01.2017 tarihli ilâmına atıf ile '...bir suçla karşılaştığında suça elkoymak, önlemek, sanık ve suç delillerini tespit etmekle görevli ve yetkili olan polisleri, mesleki tecrübelerine ve içinde bulundukları durumdan şüphelenmeleri neticesinde makul şüphe nedeniyle ve basit bir inceleme ile anlaşılabilecek olması karşısında...' suç konusu sigaraların ele geçirilip muhafaza altına alınmasında hukuka aykırı bir durum bulunmadığını kabul etmiş ise de, bu görüşüne katılmıyoruz.
Zira, kolluk görevlilerinin mesleki tecrübeleri soyut bir kavram olup, poşetlerde ne olduğu konusunda şüphe duyulması 5271 sayılı Kanun'un 116 ncı maddesi kapsamında makul şüphe olarak değerlendirilebilir. Ancak; kolluk görevlilerinin kendiliğinden arama yapabilecekleri, aramaya karar verebilecekleri bir durumu ifade etmez. 5271 sayılı Kanun'un 119 uncu maddesi gereklerine uymadan arama yapılması nedeniyle deliller usulsüz elde edildiğinden hükme esas alınmamalıdır. Bu nedenle heyetimizin sayın çoğunluğunun suçun sübutuna yönelik kabulüne karşın, hukuka aykırı arama sonucu ele geçen eşyanın yasak delil niteliğinde olduğundan mahkûmiyet hükmüne dayanak teşkil edemeyeceği görüşü ile sanık hakkında beraat kararı verilmesi gerektiği" düşünceyle karşı oy kullanmışlardır.

II. İTİRAZ SEBEPLERİ

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 28.01.2024 tarih ve 66810 sayı ile; "...Kişilerin suç eşyası elde edilmek üzere üstünün ve eşyalarının aranabilmesi için 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (5271 sayılı Kanun) 119 uncu maddesi gereğince hakim kararı, Cumhuriyet savcısının yazılı veya sözlü talimatı ya da kolluk amirinin yazılı emir vermesi zorunludur.

Zira, kolluk görevlilerinin mesleki tecrübeleri soyut bir kavram olup, poşetlerde ne olduğu konusunda şüphe duyulması 5271 sayılı Kanun'un 116 ncı maddesi kapsamında makul şüphe olarak değerlendirilebilir. Ancak; kolluk görevlilerinin kendiliğinden arama yapabilecekleri, aramaya karar verebilecekleri bir durumu ifade etmez. 5271 sayılı Kanun'un 119 uncu maddesi gereklerine uymadan arama yapılması nedeniyle deliller usulsüz elde edildiğinden hükme esas alınmamalıdır. Bu nedenle suçun sübutuna yönelik kabulüne karşın, hukuka aykırı arama sonucu ele geçen eşyanın yasak delil niteliğinde olduğundan mahkûmiyet hükmüne dayanak teşkil edemeyeceği, bu nedenle usul ve yasalara uygun yerel mahkeme kararının onanması gerekirken bozulmasına karar verilmesi hukuka aykırılık oluşturmaktadır.
" görüşüyle itiraz yoluna başvurmuştur.

CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 7. Ceza Dairesince 22.02.2024 tarih, 513-2966 sayı ve oy çokluğu ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

III. UYUŞMAZLIK KONUSU

Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; suça konu kaçak sigaraların hukuka uygun yöntemle elde edilip edilmediğinin belirlenmesine ilişkindir.

IV. OLAY VE OLGULAR

İncelenen dosya kapsamından;
23.04.2015 tarihli olay tutanağına göre; devriye görevini ifa eden kolluk görevlilerinin durumundan şüphelendikleri sanığı durdurdukları, kimlik kontrolü yaptıktan sonra sanığa elindeki iki ayrı poşette ne taşıdığını sordukları, sanığın poşetlerde sigara olduğunu söylemesi üzerine yapılan kontrolde, dışarıdan bakıldığında içerisi görülmeyen beyaz renkli poşetlerde bulunan 70 karton (700 paket) kaçak ve bandrolsüz sigarayı ele geçirdikleri,
Dava konusu 70 karton kaçak sigaraya ilişkin Gümrük İdaresince düzenlenen tarihsiz Kaçak Eşyaya Mahsus Tespit (KEMT) Varakasına göre; eşyanın CİF kıymetinin 2.100,00 TL, gümrük vergisinin 5.215, 55 TL, gümrüklenmiş değerinin ise 7.315,55 TL olduğu,
18.12.2015 düzenlenme tarihli bilirkişi raporunda; dava konusu sigaraların bandrolsüz ve kaçak olduğunun, üzerlerinde GİB ve TAPDK logolarının bulunmadığının belirtildiği,
Anlaşılmaktadır.
Sanık aşamalarda; ele geçirilen kaçak sigaraların bir kısmını kendisi için, bir kısmını ise eşe dosta dağıtmak için aldığını savunmuştur.

V. GEREKÇE

A. İlgili Mevzuat ve Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Açıklamalar
Konu ile doğrudan ilgili normatif düzenlemeler şöyledir:
Anayasa
"IV. Özel hayatın gizliliği ve korunması
A. Özel hayatın gizliliği
Madde 20 – Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.
Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak, usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; kimsenin üstü, özel kâğıtları ve eşyası aranamaz ve bunlara el konulamaz. Yetkili merciin kararı yirmidört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını el koymadan itibaren kırksekiz saat içinde açıklar; aksi halde, el koyma kendiliğinden kalkar...",
"B. Konut dokunulmazlığı
Madde 21 – Kimsenin konutuna dokunulamaz. Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; kimsenin konutuna girilemez, arama yapılamaz ve buradaki eşyaya el konulamaz. Yetkili merciin kararı yirmidört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını el koymadan itibaren kırksekiz saat içinde açıklar; aksi halde, el koyma kendiliğinden kalkar.",
" XII. Mülkiyet hakkı
Madde 35 – Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.",
"C. Suç ve cezalara ilişkin esaslar
Madde 38 – ...Hiç kimse kendisini ve kanunda gösterilen yakınlarını suçlayan bir beyanda bulunmaya veya bu yolda delil göstermeye zorlanamaz.
Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular, delil olarak kabul edilemez...",
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu
"Tanımlar
Madde 2 – (1) Bu Kanunun uygulanmasında;
a) Şüpheli: Soruşturma evresinde, suç şüphesi altında bulunan kişiyi,
b) Sanık: Kovuşturmanın başlamasından itibaren hükmün kesinleşmesine kadar, suç şüphesi altında bulunan kişiyi,
...
e) Soruşturma: Kanuna göre yetkili mercilerce suç şüphesinin öğrenilmesinden iddianamenin kabulüne kadar geçen evreyi,
f) Kovuşturma: İddianamenin kabulüyle başlayıp, hükmün kesinleşmesine kadar geçen evreyi,
...İfade eder.",
"Şüpheli veya sanıkla ilgili arama
Madde 116 – (1) Yakalanabileceği veya suç delillerinin elde edilebileceği hususunda makul şüphe varsa; şüphelinin veya sanığın üstü, eşyası, konutu, işyeri veya ona ait diğer yerler aranabilir.",
"Arama kararı
Madde 119 – Hâkim kararı üzerine veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısının, Cumhuriyet savcısına ulaşılamadığı hallerde ise kolluk amirinin yazılı emri ile kolluk görevlileri arama yapabilirler. Ancak, konutta, işyerinde ve kamuya açık olmayan kapalı alanlarda arama, hâkim kararı veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının yazılı emri ile yapılabilir. Kolluk amirinin yazılı emri ile yapılan arama sonuçları Cumhuriyet Başsavcılığına derhal bildirilir...",
"Eşya veya kazancın muhafaza altına alınması ve bunlara elkonulması
Madde 123 – (1) İspat aracı olarak yararlı görülen ya da eşya veya kazanç müsaderesinin konusunu oluşturan malvarlığı değerleri, muhafaza altına alınır.
(2) Yanında bulunduran kişinin rızasıyla teslim etmediği bu tür eşyaya elkonulabilir...",
"Elkoyma kararını verme yetkisi
Madde 127 – (1) (Değişik: 25/5/2005 – 5353/16 md.) Hâkim kararı üzerine veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısının, Cumhuriyet savcısına ulaşılamadığı hallerde ise kolluk amirinin yazılı emri ile kolluk görevlileri, elkoyma işlemini gerçekleştirebilir.
...
(3) (Değişik: 25/5/2005 – 5353/16 md.) Hâkim kararı olmaksızın yapılan elkoyma işlemi, yirmidört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını elkoymadan itibaren kırksekiz saat içinde açıklar; aksi hâlde elkoyma kendiliğinden kalkar.",
"İfade alma ve sorguda yasak usuller
Madde 148 – (1) Şüphelinin ve sanığın beyanı özgür iradesine dayanmalıdır. Bunu engelleyici nitelikte kötü davranma, işkence, ilâç verme, yorma, aldatma, cebir veya tehditte bulunma, bazı araçları kullanma gibi bedensel veya ruhsal müdahaleler yapılamaz.
(2) Kanuna aykırı bir yarar vaat edilemez.
(3) Yasak usullerle elde edilen ifadeler rıza ile verilmiş olsa da delil olarak değerlendirilemez.
(4) Müdafi hazır bulunmaksızın kollukça alınan ifade, hâkim veya mahkeme huzurunda şüpheli veya sanık tarafından doğrulanmadıkça hükme esas alınamaz...",
"Bir suçun işlendiğini öğrenen Cumhuriyet savcısının görevi
Madde 160 – (1) Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar.
(2) Cumhuriyet savcısı, maddî gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür.",
"Cumhuriyet savcısının görev ve yetkileri
Madde 161 – (1) Cumhuriyet savcısı, doğrudan doğruya veya emrindeki adlî kolluk görevlileri aracılığı ile her türlü araştırmayı yapabilir; ...
(2) Adlî kolluk görevlileri, elkoydukları olayları, yakalanan kişiler ile uygulanan tedbirleri emrinde çalıştıkları Cumhuriyet savcısına derhâl bildirmek ve bu Cumhuriyet savcısının adliyeye ilişkin bütün emirlerini gecikmeksizin yerine getirmekle yükümlüdür.
(3) Cumhuriyet savcısı, adlî kolluk görevlilerine emirleri yazılı; acele hâllerde, sözlü olarak verir. (Ek cümle: 25/5/2005 - 5353/24 md.) Sözlü emir, en kısa sürede yazılı olarak da bildirilir...",
"Soruşturmada Cumhuriyet savcısının hâkim kararı istemi
Madde 162 – (1) Cumhuriyet savcısı, ancak hâkim tarafından yapılabilecek olan bir soruşturma işlemine gerek görürse, istemlerini bu işlemin yapılacağı yerin sulh ceza hâkimine bildirir. Sulh ceza hâkimi istenilen işlem hakkında, kanuna uygun olup olmadığını inceleyerek karar verir ve gereğini yerine getirir."
"Adlî kolluk ve görevi
Madde 164 – (1) Adlî kolluk; 4.6.1937 tarihli ve 3201 sayılı Emniyet Teşkilatı Kanununun 8, 9 ve 12 nci maddeleri, 10.3.1983 tarihli ve 2803 sayılı Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanununun 7 nci maddesi, 2.7.1993 tarihli ve 485 sayılı Gümrük Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 8 inci maddesi ve 9.7.1982 tarihli ve 2692 sayılı Sahil Güvenlik Komutanlığı Kanununun 4 üncü maddesinde belirtilen soruşturma işlemlerini yapan güvenlik görevlilerini ifade eder.
(2) Soruşturma işlemleri, Cumhuriyet savcısının emir ve talimatları doğrultusunda öncelikle adlî kolluğa yaptırılır. Adlî kolluk görevlileri, Cumhuriyet savcısının adlî görevlere ilişkin emirlerini yerine getirir.
(3) Adlî kolluk, adlî görevlerin haricindeki hizmetlerde, üstlerinin emrindedir.",
"Delillerin ortaya konulması ve reddi
Madde 206 – ...
(2) Ortaya konulması istenilen bir delil aşağıda yazılı hâllerde reddolunur:
a) Delil, kanuna aykırı olarak elde edilmişse.
...",
"Delilleri takdir yetkisi
Madde 217 – (1) Hâkim, kararını ancak duruşmaya getirilmiş ve huzurunda tartışılmış delillere dayandırabilir. Bu deliller hâkimin vicdanî kanaatiyle serbestçe takdir edilir.
(2) Yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir.",
"Hükmün gerekçesinde gösterilmesi gereken hususlar
Madde 230 – (1) Mahkûmiyet hükmünün gerekçesinde aşağıdaki hususlar gösterilir:
...
b) Delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirtilmesi; bu kapsamda dosya içerisinde bulunan ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin ayrıca ve açıkça gösterilmesi.
...",
"Temyiz nedeni
Madde 288 – ...
(2) Bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması hukuka aykırılıktır.",
Polis Vazife ve Salâhiyet Kanunu
"Madde Ek 6
Adlî görev ve yetkiler
Polis, bu maddede yazılı görevlerinin yanında, Ceza Muhakemesi Kanunu ve diğer mevzuatta yazılı soruşturma işlemlerine ilişkin görevleri de yerine getirir.
Polis, bir suça ilişkin olarak kendisine yapılan sözlü ihbar ve şikâyetleri ve görevi sırasında öğrendiği suça ilişkin bilgileri yazılı hale getirir.
Edinilen bilgi veya alınan ihbar veya şikâyet üzerine veya kendiliğinden bir suçla karşılaşan polis, olay yerinde kişilerin ve toplumun sağlığına, vücut bütünlüğüne veya malvarlığına zarar gelmemesi ve suçun delillerinin kaybolmaması ya da bozulmaması için derhal gerekli tedbirleri alır.
Bir suç işlendiği veya işlenmekte olduğu bilgisini edinen polis, olay yerinin korunması, delillerin tespiti, kaybolmaması ya da bozulmaması için acele tedbirleri aldıktan sonra el koyduğu olayları, yakalanan kişiler ile uygulanan tedbirleri derhâl Cumhuriyet savcısına bildirir ve Cumhuriyet savcısının emri doğrultusunda işin aydınlatılması için gerekli soruşturma işlemlerini yapar...",
"Madde 25
Polis teşkilatı bulunmayan yerlerde il, ilçe ve bucak jandarma komutanları ile jandarma karakol komutanları bu kanunda yazılı vazifeleri yapar ve yetkileri kullanırlar.".

Çağdaş ceza muhakemesinin amacı maddi hakikati her ne pahasına olursa olsun değil, insan onuruna/şerefine yaraşır biçimde ortaya çıkarmaktır. Bu amaca da ancak hukuka uygun olarak elde edilmiş delillerle ulaşılabilecektir. Kamu güvenliği, suç işlenmesinin önlenmesi gibi meşru amaçlar için yapılan müdahalelerle kişi hak ve özgürlükleri arasında hakkaniyete uygun adil bir denge kurmak kamu otoriteleri için pozitif yükümlülüğün gereği iken yargı mercileri yönünden ayrıca kamu gücünü kullanan kurumların tüm eylem ve işlemlerinde hukuka uygun davranma zorunluluğunu netice veren hukuk devleti ilkesini, hak eksenli bir anlayışla yorumlayarak tahkim etme misyonunun yansımasıdır.

Elbette hiçbir devlet tehlikenin gelip çatmasını beklemez. Tehlikenin yakın ve açık olmasına göre yapacağı değerlendirmelerle her türlü önleme tedbirlerini alır. Bu bağlamda alınan tedbirlerin ve özellikle PVSK'nın 9, Adlî ve Önleme Aramaları Yönetmeliği'nin 18-26. maddelerinde düzenlenen ve "Millî güvenlik ve kamu düzeninin, genel sağlık ve genel ahlâkın veya başkalarının hak ve hürriyetlerinin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, taşınması veya bulundurulması yasak olan her türlü silâh, patlayıcı madde veya eşyanın tespiti amacıyla, hâkim kararı veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde mülkî âmirin yazılı emriyle ikinci fıkrada belirtilen yerlerde, kişilerin üstlerinde, aracında, özel kâğıtlarında ve eşyasında yapılan arama işlemi.." (Yönetmelik'in 19. maddesi) olarak tanımlanan "önleme araması"nın ihtilaf konusu ile doğrudan bir ilgisi yoktur. Buna rağmen önleme aramasının da ancak "hâkim kararı veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde mülkî âmirin yazılı emriyle" yapılabileceği unutulmamalıdır. Bahsedilen aramada Cumhuriyet savcısının hiçbir görev ve yetkisi bulunmadığından ceza soruşturmasının bir öncülü, başlama sebebi olabilir ise de adli arama yerine ikame olunamaz. Aksinin kabulü, ceza soruşturmasının bir bölümünün, yerine göre mülki amirin emir ve nezareti altında yapılabileceği neticesini doğurur.

Sorun, başlatılıp icra edilen bir ceza soruşturması ve kovuşturması kapsamında yapılan arama ve/veya el koymanın hangi normatif düzenlemelere göre gerçekleştirilmesi hâlinde hukuka uygun olacağının belirlenmesi ile ilgilidir.

Adli arama, bir suç işlemek veya buna iştirak veyahut yataklık etmek makul şüphesi altında bulunan kimsenin, saklananın, şüphelinin, sanığın veya hükümlünün yakalanması ve suçun iz, eser, emare veya delillerinin elde edilmesi için bir kimsenin özel hayatının ve aile hayatının gizliliğinin sınırlandırılarak konutunda, iş yerinde, kendisine ait diğer yerlerde, üzerinde, özel kâğıtlarında, eşyasında, aracında CMK ile diğer kanunlara göre yapılan araştırma işlemidir (Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği madde 5).

Arama ve el koymaya ilişkin olarak CMK dışında kolluğa ilişkin kanunlarda da dolaylı düzenlemeler olduğu bilinmektedir. (PVSK, 2803 sayılı Jandarma Teşkilât, Görev ve Yetkileri Kanunu, 2692 sayılı Sahil Güvenlik Komutanlığı Kanunu, 5607 sayılı Kanun, 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu, 6222 sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun, 5188 sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun, 5253 sayılı Dernekler Kanunu, 2935 sayılı Olağanüstü Hâl Kanunu ile 485 sayılı Gümrük Müsteşarlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname gibi) Ancak söz konusu olan ceza soruşturması ve kovuşturması olduğunda, arama ve el koymanın birer koruma tedbiri olarak CMK'nın 116 ve devamı maddelerinde yer aldığı görülmektedir. Bu durumda ceza soruşturması ve kovuşturması bağlamında arama ve el koymaya dair temel düzenlemelerin, Anayasa'nın emredici mahiyetteki 20, 21, 38 ve 35. maddelerinin ışığında yorumlanması gereken ve yukarıda yer verilen CMK'nın 116 ve devamı maddeleri olduğunda kuşku duyulmamalıdır.

Yakalama ve yakalanan kişi hakkında yapılacak işlemleri düzenleyen CMK’nın 90/4. maddesi gereğince kolluğun yakaladığı kişinin kaçmasını, kendisine ya da başkalarına zarar vermesini engelleyecek tedbirleri alma yetkisi bağlamında kişinin yakalanmasından sonra yaptığı "kaba üst araması"nın, PVSK'nın suç tarihinde yürürlükte bulunan "Durdurma ve kimlik sorma" başlıklı 4/A-ç bendinde belirtilen ve Adlî ve Önleme Aramaları Yönetmeliği'nin suç tarihinde yürürlükte bulunan "Durdurma, durdurma sonrası kontrol ve arama işlemleri" başlıklı 27/6-a maddesinde zikredilen "yoklama biçiminde kontrol"ün, tamamen önleyici tedbir mahiyetinde olduğunda, bu işlemin bir kontrol tedbiri olan aramaya evrilemeyeceğinde kuşku yoktur. Anılan düzenlemelerde bu husus, "ancak bu amaçla kişinin üzerindeki elbisenin çıkarılması veya aracın, dışarıdan bakıldığında içerisi görünmeyen bölümlerinin açılması istenemez..." (PVSK madde 4/A-6/son cümle), "durdurulan kişi üzerinde giysilerinden herhangi birisi çıkarılmaksızın, yoklama biçiminde bir kontrol yapılır." (Yönetmelik madde 27/6-a) denilmek suretiyle sarahate kavuşturulmuştur. Bu işlemler ile aynı Kanun'un Ek 4. maddesinde yer alan; "bir suçla karşılaşan polisin, sanık ve suç delillerini tesbit, muhafaza…" etmesi niteliği itibariyle arama olmadığından bir arama kararına da ihtiyaç bulunmamaktadır. Ancak bu hâlde suçun işlendiği bilgisini alan kolluk, olay yerinde delillerin karartılmasını önleme yetki ve görevi kapsamında yakaladığı kişi ya da kişilerin kaba üst aramasını yapabilecek ve el koyduğu olayı, yakalanan kişi ya da kişiler ile uyguladığı tedbirleri en kısa zamanda Cumhuriyet savcısına bildirecektir.

İlgili bölümde yer verilen düzenlemeler aslında yoruma da yer bırakmayacak açıklıktadır. Şöyle ki; soruşturma, kanuna göre yetkili mercilerce suç şüphesinin öğrenilmesi ile başlar (CMK madde 2-e). Polis, CMK ve diğer mevzuatta yazılı soruşturma işlemlerine ilişkin görevleri de yerine getirir. Polis, bir suça ilişkin olarak kendisine yapılan sözlü ihbar ve şikâyetleri ve görevi sırasında öğrendiği suça ilişkin bilgileri yazılı hâle getirir. Edinilen bilgi veya alınan ihbar veya şikâyet üzerine veya kendiliğinden bir suçla karşılaşan polis, olay yerinde kişilerin ve toplumun sağlığına, vücut bütünlüğüne veya malvarlığına zarar gelmemesi ve suçun delillerinin kaybolmaması ya da bozulmaması için derhâl gerekli tedbirleri alır. Bir suç işlendiği veya işlenmekte olduğu bilgisini edinen polis, olay yerinin korunması, delillerin tespiti, kaybolmaması ya da bozulmaması için acele tedbirleri aldıktan sonra el koyduğu olayları, yakalanan kişiler ile uygulanan tedbirleri derhâl Cumhuriyet savcısına bildirir ve Cumhuriyet savcısının emri doğrultusunda işin aydınlatılması için gerekli soruşturma işlemlerini yapar (PVSK madde Ek 6).
Cumhuriyet savcısı da ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar (CMK madde 160/1). Adli kolluk görevlileri, elkoydukları olayları, yakalanan kişiler ile uygulanan tedbirleri emrinde çalıştıkları Cumhuriyet savcısına derhâl bildirmek ve bu Cumhuriyet savcısının adliyeye ilişkin bütün emirlerini gecikmeksizin yerine getirmekle yükümlüdür (CMK madde 160/2). Cumhuriyet savcısı, adli kolluk görevlilerine emirleri yazılı; acele hâllerde sözlü olarak verir. Sözlü emir, en kısa sürede yazılı olarak da bildirilir (CMK madde 160/3). Cumhuriyet Başsavcılıklarınca arama ile ilgili kararları vermek üzere yirmi dört saat süreyle nöbetçi Cumhuriyet savcısı görevlendirilir. (Yön. md. 7/son) Cumhuriyet savcısı, ancak hâkim tarafından yapılabilecek olan bir soruşturma işlemine gerek görürse, istemlerini bu işlemin yapılacağı yerin sulh ceza hâkimine bildirir. Sulh ceza hâkimi istenen işlem hakkında, kanuna uygun olup olmadığını inceleyerek karar verir ve gereğini yerine getirir (CMK madde 162/1).

Yakalanabileceği veya suç delillerinin elde edilebileceği hususunda makul şüphe varsa şüphelinin veya sanığın üstü, eşyası, konutu, iş yeri veya ona ait diğer yerler aranabilir (CMK madde 116/1). Hâkim kararı üzerine veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısının, Cumhuriyet savcısına ulaşılamadığı hallerde ise kolluk amirinin yazılı emri ile kolluk görevlileri arama yapabilirler. Ancak konutta, iş yerinde ve kamuya açık olmayan kapalı alanlarda arama, hâkim kararı veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısının yazılı emri ile yapılabilir. Kolluk amirinin yazılı emri ile yapılan arama sonuçları Cumhuriyet Başsavcılığına derhâl bildirilir (CMK madde 119/1).

Şu hâle göre; (adli) kolluk görevlileri, bir önleme araması kararına dayansın ya da dayanmasın şüphelinin veya sanığın yakalanması veya suç delillerinin/(müsaderesi gerekecek eşya ya da kazancın) elde edilebileceği hususunda makul şüphe duyduğunda, gerekiyorsa genel ve delil güvenliği için gerekli tedbirleri aldıktan sonra bir koruma tedbiri olarak arama işlemini icra için CMK 116 ve devamı maddelerinde öngörülen şartlara uymakla mükelleftir. Yani kolluk görevlileri mümkün ise hemen Cumhuriyet savcısına ulaşacak ve onun delaletiyle sulh ceza hâkiminden arama kararı alınacaktır. Fakat gecikmesinde sakınca bulunan bir hâl varsa Cumhuriyet savcısının, Cumhuriyet savcısına ulaşılamadığı hâllerde ise (konut, işyeri ve kamuya açık olmayan kapalı alanlar hariç) kolluk amirinin yazılı emri ile arama yapabilecektir. CMK'nın 161/3. maddesinde yer alan "Cumhuriyet savcısı, adlî kolluk görevlilerine emirleri yazılı; acele hâllerde, sözlü olarak verir. Sözlü emir, en kısa sürede yazılı olarak da bildirilir." şeklindeki düzenlemenin, acilliği de beraberinde taşıyan zorunluluk hâlinde arama işlemi için de uygulanabileceği kabul edilebilir. Doktrinde Kiziroğlu da aynı görüştedir. (Serap Keskin-Kiziroğlu, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nda Basit Arama (Adli Arama) Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2009, C.58, S. 1, s. 153).

Mer'i 5607 sayılı Kanun'un arama ve elkoymayı düzenleyen 9. maddesinin 1. fıkrası, arama ve elkoymalarda CMK’nın uygulanacağını emretmiş bulunmakla, 4926 sayılı Kanun'un mer'iyyeti döneminde uygulanmakta olan Yönetmelik'in 8. maddesinin "e" bendinin tatbik imkânının ortadan kalktığı gözetilmelidir.

Arama; "Arama işi, taharri, birini veya bir şeyi bulmaya çalışmak, araştırmak, yoklamak" anlamlarına gelmektedir (Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu Yayınları, 2009, s.113). Arama, gizli olanı ortaya çıkarmak için yürütülen bir faaliyet olduğundan gözle görülen veya açıkta bırakılan şeyler aramanın konusu olamaz. Diğer bir ifade ile bu durumda yapılmış bir arama olmadığından bu koruma tedbiri için öngörülen yasal şartların yerine getirilmesi de gerekmez.

Ne var ki bu gibi durumlarda, yani suç delilleri, müsaderesi gerekecek eşya ya da kazanç kapsamında değerlendirilmesi hususunda makul şüphe duyulan şeyler/nesneler gözle görülecek biçimde veya açıkta bırakılmış ise bunların elde edilmesi CMK'nın 123. maddesi uyarınca gerçekleştirilecektir. Burada iki ihtimal vardır ve farklı usullere tabi tutulmuştur:
Birinci ihtimalde; ispat aracı olarak yararlı görülen ya da eşya veya kazanç müsaderesinin konusunu oluşturan malvarlığı değerleri, ilgilinin/şüphelinin (hukuka uygun) rızası ile teslim etmesi hâlinde muhafaza altına alınır (CMK madde 123/1). Rızaen teslim olgusunun; "Hiç kimse kendisini ve kanunda gösterilen yakınlarını suçlayan bir beyanda bulunmaya veya bu yolda delil göstermeye zorlanamaz." şeklindeki Anayasa'nın 38. maddesi ile CMK'nın 148. maddesinde ve Adli ve Önleme Araması Yönetmeliği'nin 8/f bendindeki "Rızaen arama" hükmünün iptaline ilişkin Danıştayın 13.03.2007 tarihli ve 6392-948 sayılı kararında belirlenen parametreler ışığında değerlendirilmesi gerekir. Bu cümleden olarak şüphelinin ve sanığın beyanı/rızası özgür iradesine dayanmalıdır. Bunu engelleyici nitelikte kötü davranma, işkence, ilâç verme, yorma, aldatma, cebir veya tehditte bulunma, bazı araçları kullanma gibi bedensel veya ruhsal müdahaleler yapılmamalı, kanuna aykırı bir yarar vaat edilmemelidir. Yasak usüllerle elde edilen ifadeler rıza ile verilmiş olsa da delil olarak değerlendirilemez. Müdafi hazır bulunmaksızın kollukça alınan ifade, hâkim veya mahkeme huzurunda şüpheli veya sanık tarafından doğrulanmadıkça hükme esas alınamaz. İlgilinin/şüphelinin, tadat olunan şeyleri, (hukuka uygun) rızası ile teslim etmesi hâlinde elkoyma değil ve fakat muhafaza altına alma hâli olduğundan bir el koyma kararı da gerekmez.

Ancak suç delilleri, müsaderesi gerekecek eşya ya da kazanç kapsamında değerlendirilmesi hususunda makul şüphe duyulan şeylerler/nesneler gözle görülecek biçimde veya açıkta bırakılmış vaziyette değil ise yanında bulunduran kişinin (sözde) rızasıyla teslim etmesi, kural olarak usulüne uygun bir arama ve elkoyma kararı alınma zorunluluğunu ortadan kaldırmaz. Çünkü her şeyden önce bu durumda çoğunlukla arama kararı olmadan yapılan arama ile bu eşyaya ulaşılmakta bunun üzerine zilyed eşyayı sözde rızaen teslim etmektedir. Oysa Anayasa'nın 20 ve 21. maddelerinde yer verilen "özel hayatın gizliliği" ve "konut dokunulmazlığı" hakları dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez, kişiliğe bağlı temel haklardandır. Anayasa'da bu hakların hangi hâllerde ve nasıl sınırlanabileceği belirtilirken, anılan hakların vazgeçilmez niteliği nedeniyle sınırlama usulleri içinde ilgilinin rızasına yer verilmemiştir. Keza gerek Anayasanın zikredilen maddelerinde gerekse CMK'da, özel hayatın gizliliği ve konut dokunulmazlığı hakkı ile kamu güvenliği arasında bir denge kurulmaya çalışılırken, birey ile kolluk arasındaki güç dengesizliğinin, ilgilinin rızasını sakatlayabileceği endişesiyle, bu hakların, mümkün olduğunca yargı yerlerince verilen kararlarla sınırlanması esası benimsenmiştir (Danıştay Onuncu Dairesi'nin 13.03.2007 günlü, E:2005/6392, K:2007/948 sayılı kararını onayan Danıştay İDDK., E. 2007/2257 K. 20). Zira, öncelikle bu şeylerlere/nesnelere bir arama kararı olmadan, aranarak ulaşılmış olmaktadır 14.9.2012 (tarihli ve 12/1117 sayılı) Bu nedenlerle suç delilleri, müsaderesi gerekecek eşya ya da kazanç kapsamında değerlendirilmesi hususunda makul şüphe duyulan şeyler/nesneler gözle görülecek biçimde veya açıkta bırakılmış vaziyette değil ise zilyedin görünüşte rızaen tesliminin, kural olarak usulüne uygun bir arama ve elkoyma kararı alınma zorunluluğunu ortadan kaldırmayacağı kabul edilmelidir. Aksi hâlde özel hayatın gizliliği (Anayasa madde 20) konut dokunulmazlığının ihlali (Anayasa madde 21) ve mülkiyet hakkı (Anayasa madde 35) ile adil yargılanma hakkının (Anayasa madde 38) özü ile bağdaşmayan ve keyfî muamelelere karşı öngörülen usuli teminatları etkisiz kılan bir sonuca ulaşılır.

Diğer taraftan kanun koyucu arama işleminde karar koşulu açısından kişinin konutu ile iş yerini bir tutmuş, konuta göre daha açık bir alan olması nedeniyle iş yerini, konut dokunulmazlığının ihlali suçundaki rızayla karıştırmamış; ceza muhakemesi hukukunda arama koruma tedbiri açısından özgürlük yararına bir düzenleme yapmıştır. İş yeri dokunulmazlığının ihlali suçunun düzenlendiği TCK'nın 116/2. maddesine göre, açık bir rızaya gerek duyulmaksızın girilmesi mutat olan iş yerleri ve eklentilerine girilmesinde iş yeri dokunulmazlığının ihlali suçu oluşmaz. Fakat bu husus, bu yerlerde arama işlemi yapabilmek için karar veya yazılı emir koşulunu kendiliğinden ortadan kaldırmaz veya zayıflatmaz (Keskin-Kiziroğlu, s.152). Keza, kamuya açık kapalı alanların, kamuya açık olmayan kısımlarında yapılacak aramanın da hâkim kararı ya da şartları oluştuğunda Cumhuriyet savcısının yazılı emri ile mümkün olacağının kabulü gerekir.

İkinci ihtimalde; yanında bulunduran kişinin rızasıyla teslim etmediği hâllerde bu tür eşyaya elkonulabilir (CMK madde 123/2). Ancak el koyma işlemi arama kararına paralel bir usule tabi tutulmuştur. Hâkim kararı üzerine veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısının, Cumhuriyet savcısına ulaşılamadığı hâllerde ise kolluk amirinin yazılı emri ile kolluk görevlileri, elkoyma işlemini gerçekleştirebilir. Hâkim kararı olmaksızın yapılan elkoyma işlemi, yirmidört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını elkoymadan itibaren kırk sekiz saat içinde açıklar; aksi hâlde elkoyma kendiliğinden kalkar (CMK madde 127/1-3).

Anayasal ve yasal dayanakları bu şekilde ortaya konulan adli arama, öngörülen şartlara uyulmadan icra edildiğinde; "bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması" (CMK madde 288) hâli ortaya çıkacağından, hukuka aykırı olacaktır. Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular, delil olarak kabul edilemez (Anayasa madde 38). Yüklenen suç, (ancak) hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş delille ispat edilebileceğinden (CMK madde 217/2) delil, kanuna aykırı olarak elde edilmişse mahkemece reddolur (CMK madde 206/2-a). Mahkûmiyet hükmünün gerekçesinde hükme esas alınan ve reddedilen deliller belirtilir; bu kapsamda dosya içerisinde bulunan ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin ayrıca ve açıkça gösterilmesi gerekir (CMK madde 230/1-b).

B. Hukuki Değerlendirme

Devriye görevini ifa eden kolluk görevlilerinin durumundan şüphelendikleri sanığı durdurdukları, kimlik kontrolü yaptıktan sonra sanığın elindeki beyaz renkli poşetleri kontrol ettikleri ve poşetlerin içerisinde bulunan 70 karton (700 paket) kaçak ve bandrolsüz sigarayı ele geçirdikleri kabul edilen olayda;

Suç delili, müsaderesi gerekecek eşya ya da kazanç kapsamında değerlendirilmesi hususunda makul şüphe duyulan kaçak sigaraların, sanığın eşyası niteliğinde bulunan ve aksi ispat edilemeyen tutanağa göre içerisinde ne olduğu görülmeyen beyaz renkli poşet içerisinde arama kararına dayanılmaksızın elde edilmesinin mümkün olmamasına ve bu hâliyle sanığın söz konusu poşetlerin kontrolüne yönelik özgür iradesine dayanan rızasından da bahsedilemeyeceğine nazaran, sanığın üstü ve eşyasına yönelik arama yapılmasına ilişkin CMK'nın 116 ve devamı maddeleri gereğince usulüne uygun verilmiş bir adli arama emri/kararı olmadan, özel hayatın gizliliği (Anayasa madde 20) konut/işyeri dokunulmazlığının ihlali (Anayasa madde 21) ve mülkiyet hakkının (Anayasa madde 35) özü ile bağdaşmayan ve keyfî muamelelere karşı öngörülen usuli teminatları etkisiz kılacak biçimde, suçun delili ve konusunu oluşturan kaçak sigaralara el konulmasına yönelik yapılan işlemlerde hukuka uygunluk görülmediğinden iş bu delilin, Anayasa'nın 38. maddesinde yer alan emredici düzenleme gereğince hükme esas alınamayacağının kabulü gerekmiştir.

Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.

Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Üyeleri ... ve ...; "Sanık ... hakkında gümrük kaçakçılığı suçundan 5607 sayılı Kanun'un 3/5, 10, 13/1 ve TCK'nın 53/1, 54/4, 62. maddeleri uyarınca cezalandırılması yönünden açılan kamu davasının yapılan yargılama sürecinde İstanbul 57. Asliye Ceza Mahkemesince adı geçen sanığın üzerine atılı suçtan arama kararındaki usulsüzlük nedeniyle sanık hakkında verilen beraat kararının temyiz incelenmesinde Yargıtay 7. Ceza Dairesinin somut olayda arama kararına ihtiyaç bulunmadığından, sanığın cezalandırılması gerekeceği yönüyle bozma ilamına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca itiraz kanun yoluyla Yargıtay Ceza Genel Kuruluna intikal ettirilen dosyada, oy çokluğuyla itirazın kabulüne karar verilmiş ise de; kolluk tarafından yapılan işlerde herhangi bir usulsüzlük bulunmadığından bu karara iştirak edilmemiştir.

Çünkü; sanık ...’e isnad edilen suçla ilgili olarak kolluk tarafından düzenlenen 23.04,2015 tarihli 'Tutanak' da aynı gün devriye görevlilerince sanığın Eminönü otobüs duraklarında elinde iki adet beyaz poşetle şüpheli şekilde beklerken görmeleri üzerine sanığın kimlik kontrolü için yanlarına gittiklerinde, kimliğini ibraz edemediği ve dışarıdan bakıldığında da içindekinin ne olduğu fark edilebilen poşetlerde ne olduğunu sordukları sanığın sigara olduğunu söylemesi üzerine yapılan kontrollerde değişik markalarda toplamda 70 karton kaçak sigaranın ele geçirildiği olayda;

Sanık yargılama aşamasında sigaraları kendisi ve yakınlarının içmesi için aldığını söylemiş ise de; miktar itibarıyla sigaraların ticari mahiyet arz ettiği gibi, sanık hiçbir aşamada yapılan arama işlemlerine karşı bir itirazda bulunmadığı görülmüştür.

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2016/7-466 E., 2018/166 K. ve 2016/7-869 E, 2019/374 K. sayılı benzer ilâmlarındaki konu olayların yapılan hukuki değerlendirmeler ve varılan sonuçlarında belirtildiği üzere;

2559 sayılı PVSK'nın Ek 4. maddesi uyarınca hizmet branşı, yeri ve zamanına bakılmaksızın, bir suçla karşılaştığında suça el koymak, önlemek, sanık ve suç delillerini tespit edip muhafaza altına almakla görevli ve yetkili olan kolluk görevlilerinin gerçekleştirdikleri devriye görevi sırasında, mesleki tecrübelerine ve içinde bulundukları durumdan çıkardıkları izlenime göre; ellerinde beyaz poşetler bulunan davranışlarından şüphelenerek oluşan bu makul sebep nedeniyle sanığı durdurdukları, sanığın kimliğini ibraz edemediğinden oluşan bu yeterli şüphe nedeniyle PVSK'nın 4/A maddesinin verdiği yetkiye dayalı olarak alınması gereken tedbirler kapsamında, sanığın elindeki poşetler kontrol edildiğinde suç konusu sigaraların ele geçirildiği, sanığın suçun konusu ve delili olan kaçak sigaralar ile birlikte yakalanması nedeniyle CMK'nın 2. maddesinin (j) bendi ile Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği’nin 4. maddesinde tanımı yapılan 'suçüstü' hâlinin mevcut olduğu, kolluk görevlilerin, gerçekleştirdikleri devriye görevi sırasında sanığa ya da suça ilişkin önceden alınmış bir ihbar ya da istihbari bilgi olmaksızın ilk defa işlenmekte olan bir suçla diğer bir anlatımla 'suçüstü' hâli ile karşılaşmaları nedeniyle CMK'nın 90/4. maddesi ile PVSK'nın 13/1-A ve Ek 6. maddelerinin verdiği yetkiye dayanarak, suç delillerinin kaybolmaması için derhal gerekli tedbirleri alıp sigaraları muhafaza altına aldıktan sonra, soruşturma işlemlerinin başladığı, yine PVSK'nın Ek 6. maddesini açıklayıcı nitelikte olan Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği’nin 8. maddesinin (f) bendindeki düzenlemeye göre de; suçüstü halinde ayrıca bir arama emri ya da karar alınmasına gerek bulunmadığı, kaldı ki somut olayda sanık ...’un, görevlilerce sorulduğunda ellerindeki poşetlerin içerisinde kaçak sigara olduğunu söylemesi göz önüne alındığında, görevlilerce sigaraların bulunduğu yerden çıkarılıp elkonulmasının; 'gizlenmiş bir şeyi bulmaya çalışma ve araştırma' anlamlarına gelen arama işlemi olarak değerlendirilemeyeceği, dolayısıyla suçun delili ve konusunu oluşturan sigaraların ele geçirilip muhafaza altına alınmasının hukuka uygun olduğu kabul edilmelidir.

Kısaca, Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve Ceza Dairelerinin istikrar kazanmış kararlarında belirtildiği gibi kolluk tarafından kanundan kaynaklanan kimlik kontrolü yetkisi sırasında şüphe üzerine durdurulan kişinin mesleki bilgi ve tecrübesi ile şüphelendiği poşetler içinde ne olduğunu sorması bir arama faaliyeti olmadığı gibi bunun için arama kararına da ihtiyaç bulunmadığı, sanığın sübut bulan suçundan dolayı cezalandırılması ve kararın bu yönüyle bozulması gerekeceği düşüncesiyle itirazın kabulüne dair çoğunluk görüşüne iştirak edilmemiştir." görüşüyle,

Çoğunluk görüşüne katılmayan altı Ceza Genel Kurulu üyesi de; benzer düşüncelerle,

Karşı oy kullanmışlardır.

VI. KARAR

Açıklanan nedenlerle;

1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,

2- Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 02.11.2023 tarihli ve 4690-9666 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,

3- İstanbul 57. Asliye Ceza Mahkemesinin 29.12.2015 tarihli ve 546-590 sayılı hükmünün ONANMASINA,

4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 09.04.2025 tarihinde yapılan birinci müzakerede yasal ve yeterli çoğunluk sağlanamadığından, 14.05.2025 tarihinde yapılan ikinci müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.

Kaynak:https://www.hukukihaber.net/ceza-genel-kurulunun-2024324-e-2025203-k-sayili-karari