ADALET HABERLERİ

Ceza Genel Kurulu’nun 2024/231 E., 2024/325 K. sayılı kararı

Ceza Genel Kurulu’nun 2024/231 E., 2024/325 K. sayılı kararı
1 Okunma

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 23.10.2024 tarihli ve 2024/231 E., 2024/325 K. sayılı kararı

T.C.

Yargıtay

Ceza Genel Kurulu

2024/231 E., 2024/325 K.

"İçtihat Metni"

İTİRAZ

İtirazname No : 2023/100654

KARARI VEREN

YARGITAY DAİRESİ : 6. Ceza Dairesi

MAHKEMESİ :Asliye Ceza

SAYISI : 101-311

I. HUKUKÎ SÜREÇ

Sağlık personeline karşı görevi sebebiyle işlenen sair tehdit suçundan sanığın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 106/1-3. cümlesi, 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu'nun ek 12/2-a, TCK'nın 62/1 ve 52/2. maddeleri uyarınca 740 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Alanya 13. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 26.05.2023 tarihli ve 101-311 sayılı kesin nitelikteki hükme yönelik Adalet Bakanlığının 11.09.2023 tarihli ve 19324-2023-Kyb sayılı kanun yararına bozma talebi doğrultusunda Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 04.10.2023 tarihli ve 100654 sayılı ihbarnamede; "Dosya kapsamına göre, 5237 sayılı Kanun'un 106/1-3. maddesinde düzenlenen sair tehdit suçunun soruşturma ve kovuşturmasının şikâyete bağlı olduğu, müşteki ...'nin kovuşturma aşamasında mahkemede alınan 26.05.2023 tarihli ifadesinde sanık hakkındaki şikâyetinden vazgeçtiğini beyan ettiği ve sanığın da şikâyetten vazgeçmeyi kabul etmediğine dair bir beyanının bulunmadığı, müşteki ...'nin şikâyetten vazgeçme nedeniyle sanık hakkında açılan kamu davasının 5237 sayılı Kanun'un 73/4 ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 223/8. maddeleri gereğince düşmesine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yargılamaya devamla yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediği," gerekçesiyle hükmün kanun yararına bozulması istenilmiştir.

Yargıtay 6. Ceza Dairesince 27.02.2024 tarih ve 19222-2623 sayı ile; "5237 sayılı Kanun'un 106 ıncı maddesinin birinci fıkrasının üçüncü cümlesinde düzenlenen sair tehdit suçu her ne kadar şikâyete tabi ise de, Yargıtay Daire ve Ceza Genel Kurulu'nun yerleşik içtihatlarına göre bir suçun nitelikli hâli için özel olarak nitelikli olduğunun belirtilmesinin gerekmediği, temel cezada fazla ceza öngören tüm hâllerin nitelikli hâl olarak kabul edildiği, öte yandan; suçun temel hâli şikâyete tabi olsa bile nitelikli hâlinin şikâyete tabi olacağı ayrıca belirtilmediği müddetçe şikâyete tabi olmayacağı yerleşik uygulamalarla da sabit olduğundan ve somut olayda sair tehdit suçu 3359 sayılı Kanun'un Ek 12 inci maddesinin ikinci fıkrası ile birlikte işlendiğinden ceza artırımı nedeniyle nitelikli hâl sayılacağı, bu itibarla; şikâyete tabi olmadığının kabul edildiği," gerekçesiyle kanun yararına bozma isteminin reddine karar verilmiştir.

II. İTİRAZ SEBEPLERİ

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 04.04.2024 tarih ve 100654 sayı ile; "...Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete tabi olan suç türleri, yasa maddelerinde açık olarak belirtildiğinde bu kapsamın dışında kalan suç türlerinin soruşturulması ve kovuşturulması kamu adına yapılacaktır. Bir suçun temel şeklinin şikâyete tabi olması, aynı suçun nitelikli hâllerinin de şikâyete tabi olduğu anlamına gelmeyeceği bir gerçek ise de, bu durumun şikâyetle ilgili açık bir düzenleme olmadığında geçerli olacağı, kanunda soruşturma ve kovuşturma açıkça şikâyete tabi kılınmış ve yeni düzenleme ile şikayet koşulu kaldırılmamış ise, artık cezanın artırıldığı/nitelikli hâl içerisinde sayıldığı yorumuyla muhakeme şartı bertaraf edilemeyecektir.

TCK'nın 106. maddesinin birinci fıkrasında tehdit suçunun temel şekli, ikinci fıkrasında ise nitelikli hâlleri düzenlenmiştir.

Basit tehdit suçu TCK'nın 106. maddesinin birinci fıkrasının üçüncü cümlesinde 'Malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehdit' şeklinde düzenlenip açıkça mağdur şikâyeti aranarak, suçtan zarar görenin soruşturma ve kovuşturma yapılmasını isteme muhakeme şartına bağlanmıştır.

3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’nun ek 12 inci maddesi (15/4/2020-7243/28 md.) ile getirilen, '...Tayin edilecek cezalar yarı oranında artırılır' şeklindeki düzenleme, bir ceza artırımı olup kanun koyucunun basit tehdit için tercih ettiği TCK'nın 106. maddesinin birinci fıkrasının üçüncü cümlesinde geçen 'mağdurun şikâyeti üzerine' şeklindeki düzenlemeyi ortadan kaldırmamıştır. Kanun koyucu basit tehdit suçunun takibini şikâyete bağlı kılmış, şikâyet olması durumunda 3359 sayılı Kanun'la ceza miktarının artırılacağı şeklinde bir düzenleme yapmıştır.

Dosya kapsamına göre, 5237 sayılı Kanun'un 106/1-3. maddesinde düzenlenen sair tehdit suçunun soruşturma ve kovuşturmasının şikâyete bağlı olduğu, müşteki ...'nin kovuşturma aşamasında mahkemede alınan 26.05.2023 tarihli ifadesinde sanık hakkındaki şikâyetinden vazgeçtiğini beyan ettiği ve sanığın da şikâyetten vazgeçmeyi kabul etmediğine dair bir beyanının bulunmadığı, müşteki ...'nin şikâyetten vazgeçme nedeniyle sanık hakkında açılan kamu davasının 5237 sayılı Kanun'un 73/4 ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 223/8. maddeleri gereğince düşmesine karar verilmesi gerektiği," görüşüyle itiraz yoluna başvurulmuştur.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 6. Ceza Dairesince 22.04.2024 tarih ve 2129-4896 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

III. UYUŞMAZLIK KAPSAMI VE KONUSU

İtirazın kapsamına göre inceleme sanık hakkında tehdit suçundan kurulan mahkûmiyet hükmüyle sınırlı olarak yapılmıştır.

Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; doktor olan mağdura karşı görevi sebebiyle işlenen sair tehdit suçunun şikâyete tabi olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.

IV. OLAY VE OLGULAR

İncelenen dosya kapsamından;

Sanık hakkında Alanya Cumhuriyet Başsavcılığınca 01.03.2023 tarih ve 1380-1022 sayı ile; Alanya Eğitim ve Araştırma Hastanesinde kadın doğum kısmı görevlisi olan mağdurun, doğumhaneye getirilen sanığın eşinin muayenesini yaptığı ve sanığı ödeyeceği ücret konusunda bilgilendirdiği, bu sırada sanığın mağdura hitaben ''Adam mı soyuyorsunuz? Seninle dışarıda görüşeceğiz, göstereceğim sana. Si.tir git lan!'' diyerek onu tehdit ettiği iddiasıyla TCK'nın 106/1-3. cümle ve 3359 sayılı Kanunu'nun 12/2-a ek maddesi uyarınca cezalandırılması talebiyle iddianame düzenlendiği,

Mağdurun soruşturma aşamasında şikâyetçi olmasına rağmen 26.05.2023 tarihli celsede vaki şikâyetinden vazgeçtiğini bildirdiği,

Yerel Mahkemece sanığın sair tehdit suçundan TCK'nın 106/1-3. cümle, 3359 sayılı Kanun'un 12/2-a ek maddesi, TCK'nın 62/1 ve 52/2. maddeleri uyarınca 740 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına karar verildiği,

Anlaşılmıştır.

V. GEREKÇE

A. İlgili Mevzuat ve Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Açıklamalar

TCK’nın "Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlar" başlıklı 73. maddesinin ilgili hükümleri şöyledir;

"(1) Soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı olan suç hakkında yetkili kimse altı ay içinde şikayette bulunmadığı takdirde soruşturma ve kovuşturma yapılamaz.

(2) Zamanaşımı süresini geçmemek koşuluyla bu süre, şikayet hakkı olan kişinin fiili ve failin kim olduğunu bildiği veya öğrendiği günden başlar.

...

(4) Kovuşturma yapılabilmesi şikayete bağlı suçlarda kanunda aksi yazılı olmadıkça suçtan zarar gören kişinin vazgeçmesi davayı düşürür ve hükmün kesinleşmesinden sonraki vazgeçme cezanın infazına engel olmaz.

...

(6) Kanunda aksi yazılı olmadıkça, vazgeçme onu kabul etmeyen sanığı etkilemez.

...

Ceza muhakemesi hukukumuzda kural olarak suçlar resen soruşturulur ve kovuşturulur. Bununla beraber bazı suçlar bakımından resen takipten ayrılarak soruşturma ve kovuşturma için suçtan zarar görenin şikâyeti aranmıştır. Bir muhakeme şartı olan şikâyet, suçtan zarar görenin soruşturma ve kovuşturma yapılmasını istemesidir. Bu nedenle kanunda şikâyete tabi suçlar açıkça gösterilmiştir. Bir suç hakkında ilgili kanunda şikâyetle ilgili bir düzenleme yoksa o suçun resen takibi gereken suç olduğu anlaşılır. Bir suçun temel şeklinin şikâyete tabi olması, aynı suçun nitelikli hâllerinin de şikâyete tabi olduğu anlamına gelmez.

765 sayılı TCK sisteminde, suçun temel şekline göre cezanın artırılmasını veya azaltılmasını gerektiren hususlara ağırlaştırıcı sebepler ve hafifletici sebepler denilmekte iken 5237 sayılı TCK'da suçun temel şekline göre cezanın artırılmasını veya azaltılmasını gerektiren nedenler nitelikli hâl olarak düzenlenmiştir. Bunun sonucu olarak da nitelikli hâller, yalnızca daha ağır cezayı veya cezada artırımı gerektirmemekte, kanunda daha az cezayı gerektiren hâlleri de kapsamaktadır (Kayıhan İçel-Füsun Sokullu Akıncı-İzzet Özgenç- Adem Sözüer-Fatih Selami Mahmutoğlu-Yener Ünver, Suç Teorisi, 2. Bası, İstanbul, 2002, s. 89; İzzet Özgenç, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 5. Bası, Ankara, 2010, Seçkin Yayınevi, s. 199-200; Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 5. Bası, Ankara, 2012, Seçkin Yayınevi, s. 128-129).

5237 sayılı TCK'nın bazı maddelerinde suçun nitelikli hâli için bağımsız yaptırım öngörülmüş iken (örneğin; 94/2-3, 105/1-son, 106/2, 109/2, 149/1. maddeleri), bazı maddelerinde suçun temel şekli için belirlenen cezanın belli oranlarda artırılması yöntemi tercih edilmiş (örneğin; 86/3, 102/3, 103/3-4, 105/2, 109/3, 158/3. maddeleri), bazılarında ise suçun nitelikli hâlleri için hem bağımsız bir ceza öngörülmüş (örneğin; 109/2. maddesi) hem de aynı maddenin müteakip fıkralarında yer alan nitelikli hâller için cezanın belirli bir oranda artırılması esası kabul edilmiştir (örneğin; 109/3. maddesi).

CMK'nın 223. maddesinin sekizinci fıkrası ise; "Türk Ceza Kanununda öngörülen düşme sebeplerinin varlığı ya da soruşturma veya kovuşturma şartının gerçekleşmeyeceğinin anlaşılması hallerinde, davanın düşmesine karar verilir. Ancak, soruşturmanın veya kovuşturmanın yapılması şarta bağlı tutulmuş olup da şartın henüz gerçekleşmediği anlaşılırsa; gerçekleşmesini beklemek üzere, durma kararı verilir. Bu karara itiraz edilebilir." şeklinde düzenlenmiş olup buna göre bir suçun soruşturması ve kovuşturması mağdurun şikâyetine bağlı olduğu hâlde şikâyet şartının gerçekleşmediği durumlarda davanın düşmesine karar verilmesi gerekir.

Uyuşmazlığa konu tehdit suçu, suç tarihi itibarıyla TCK’nın 106. maddesinde şöyle düzenlenmiştir;

"1) Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu suçun kadına karşı işlenmesi hâlinde cezanın alt sınırı dokuz aydan az olamaz. Malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehditte ise, mağdurun şikayeti üzerine, altı aya kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.

(2) Tehdidin;

a) Silahla,

b) Kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle, imzasız mektupla veya özel işaretlerle,

c) Birden fazla kişi tarafından birlikte,

d) Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak,

İşlenmesi halinde, fail hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(3) Tehdit amacıyla kasten öldürme, kasten yaralama veya malvarlığına zarar verme suçunun işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ceza verilir."

Tehdit suçunun temel şekli TCK'nın 106. maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinde düzenlenmiş, üçüncü cümlesinde; "tehdit eyleminin malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratılacağından veya sair bir kötülük edileceğinden bahisle gerçekleştirilmesi" hâlinde (basit/sair tehdidat) soruşturma ve kovuşturmasının şikâyete tabi olacağı belirtilmiştir.

Aynı maddenin ikinci fıkrasında ise tehdit suçunun silahla, kişinin kendisini tanınmayacak bir hâle koyması suretiyle, imzasız mektupla veya özel işaretlerle, birden fazla kişi tarafından birlikte ve var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak işlenmesi nitelikli hâller olarak kabul edilmiş ve bunlar için bağımsız yaptırım öngörülmüştür.

Suçun gerek temel şeklinin gerekse nitelikli hâllerinin takibinin şikayete bağlı olmadığı ise tartışmadan varestedir.

3359 sayılı Kanun'un ek 12. maddesi ise suç tarihi itibarıyla şu şekildedir;

"Sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personele karşı görevleri sırasında veya görevleri dolayısıyla işlenen kasten yaralama suçu, 4.12.2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 100 üncü maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında tutuklama nedeni varsayılan suçlardandır.

Kamu veya özel sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan sağlık personeli ile yardımcı sağlık personeline karşı görevleri sebebiyle işlenen 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan kasten yaralama (madde 86), tehdit (madde 106), hakaret (madde 125) ve görevi yaptırmamak için direnme (madde 265) suçlarında;

a) İlgili maddelere göre tayin edilecek cezalar yarı oranında artırılır.

b) Türk Ceza Kanununun 51 inci maddesinde düzenlenen hapis cezasının ertelenmesi hükümleri uygulanmaz.

Özel sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personel, bu görevleriyle bağlantılı olarak kendilerine karşı işlenen suçlar bakımından 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun uygulanmasında kamu görevlisi sayılır.

Sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personele karşı görevleri sebebiyle kasten işlenen suçlardan şüpheli olanlar, kolluk görevlilerince yakalanır ve gerekli işlemleri yapılarak Cumhuriyet başsavcılığına sevk edilir. Cumhuriyet savcısı adli işlemleri tekemmül ettirir. Bu suçların soruşturmasında, kolluk tarafından müşteki, mağdur veya tanık olan sağlık personelinin ifadeleri işyerlerinde alınır. Bu fıkra hükmü, özel sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personele karşı görevleri sebebiyle kasten işlenen suçlar hakkında da uygulanır.

Şiddetin vuku bulduğu sağlık kurum ve kuruluşunda, faile veya yakınına mağdurun verdiği hizmeti verebilecek başka sağlık personeli ve yardımcı sağlık personeli bulunması halinde hizmet ilgili diğer personel tarafından verilir."

Söz konusu düzenlemenin gerekçesinde; "Önergeyle, kamu veya özel tüm sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan sağlık personeli ile yardımcı sağlık personeline karşı görevleri sebebiyle işlenen kasten yaralama, tehdit, hakaret ve görevi yaptırmamak için direnme suçlarından dolayı verilecek cezaların yarı oranında artırılmasını ve söz konusu suçlardan dolayı verilecek cezalar bakımından 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 51 inci maddesinde düzenlenen hapis cezasının ertelenmesi hükümlerinin uygulanmamasını temin etmek amacıyla düzenleme yapılmaktadır. Böylece sağlık hizmetlerinde mesleki eğitim görererek yetişmiş olan ve sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan tabib, diş tabibi, ebe, hemşire, fizyoterapist, pisikolog, diyetisyen, 6197 sayılı Eczacılar ve Eczaneler Hakkında Kanun kapsamındakiler gibi sağlık personeli ile bu alanda yükseköğrenim görmemiş hemşire yardımcısı, sağlık teknisyeni gibi yardımcı sağlık personeli bu düzenleme kapsamında kalacaktır.

Belirtmek gerekir ki, birinci fıkranın (a) bendindeki artırım, Türk Ceza Kanunu'nun 61 inci maddesinin dördüncü fıkrasındaki sıralama gözetilerek yapılan artırımdan ayrı olarak yapılacak, bundan sonra indirim nedenleri ve daha sonra aynı maddenin beşinci fıkrası uygulanabilecektir.

Ayrıcı önergeyle; şiddetin vuku bulduğu sağlık kurum ve kuruluşlarında, faile veya yakınına mağdurun verdiği hizmeti verebilecek başka sağlık personeli ve yardımcı sağlık personeli bulunması hâlinde hizmetin ilgili diğer personel tarafından verilebilmesine imkan tanınmaktadır." açıklamalarına yer verilmiştir.

Yüksek Ceza Genel Kurulunun istikrar kazanmış uygulamalarında (CGK'nın 03.10.2006 tarihli ve 193-203 sayılı, 26.05.2022 tarihli ve 1193-392 sayılı, 20.03.2024 tarihli ve 2023/9.MD-497 E. - 2024/134 K sayılı ile 24.01.2024 tarihli ve 544-38 sayılı kararları) soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete tabi olan suç türleri ilgili kanun maddelerinde açık olarak belirtildiğinden bu kapsamın dışında kalan suç türlerinin soruşturulması ve kovuşturulmasının kural olarak kamu adına, resen yapılacağı ve bu bağlamda, bir suçun temel şeklinin şikâyete tabi olmasının, aynı suçun nitelikli hâllerinin de şikâyete tabi olduğu sonucunu doğurmayacağı kabul edilmektedir.

Bununla birlikte, sonradan yürürlüğe giren bir kanunla temel ceza normuna eklenen ve cezayı artıran her düzenlemenin, özellikle kanun vazıının açık iradesine iktiran etmemiş ise, doğrudan nitelikli hâl kapsamında değerlendirilip, takip şartının da suçun nitelikli hâli rejimine tabi tutulup tutulamayacağının tartışılması gerekmektedir.

Öncelikle 3359 sayılı Kanun'un ek 12. maddesinin gerekçesinde de açıklandığı üzere bu düzenleme ile, kamu veya özel tüm sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan sağlık personeli ile yardımcı sağlık personeline karşı görevleri sebebiyle işlenen kasten yaralama, tehdit, hakaret ve görevi yaptırmamak için direnme suçlarından dolayı verilecek cezaların yarı oranında artırılmasını ve söz konusu suçlardan dolayı verilecek cezalar bakımından TCK'nın 51. maddesinde düzenlenen hapis cezasının ertelenmesi hükümlerinin uygulanmamasını temin etmek amaçlanmıştır. İhtilaf konusu bakımından ne kanun metninde ne de madde gerekçesinde işbu kanunun uygulandığı hâllerde suçun takibinin şikâyete bağlı olup olmadığı hususunda bir düzenlemeye yer verilmiş değildir. Dahası, bu düzenlemenin özel bir tercihe dayalı olarak temel ceza normunun nitelikli hâlleri arasına (mesela TCK madde 106/2) yerleştirilmediği gibi, madde gerekçesinde "Belirtmek gerekir ki, birinci fıkranın (a) bendindeki artırım, Türk Ceza Kanunu'nun 61 inci maddesinin dördüncü fıkrasındaki sıralama gözetilerek yapılan artırımdan ayrı olarak yapılacak, bundan sonra indirim nedenleri ve daha sonra aynı maddenin beşinci fıkrası uygulanabilecektir." denilmek suretiyle, TCK'nın 61. maddesinin 4. fıkrasına konu nitelikli hâller kapsamında tadat olunup olunamayacağı hususunda da kuşkulara kapı aralanmıştır.

Diğer taraftan yargılama konusu tehdit suçunu düzenleyen TCK’nın 106. maddesinin birinci fıkrası; " Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehditte ise, mağdurun şikayeti üzerine, altı aya kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur." şeklindeyken, 02.05.2022 tarihli ve 7406 sayılı Kanun'un 6. maddesi ile anılan fıkranın birinci cümlesinden sonra gelmek üzere "Bu suçun kadına karşı işlenmesi hâlinde cezanın alt sınırı dokuz aydan az olamaz" cümlesi eklenmiştir.

Görüldüğü gibi kanun vazıı, tehdit suçunun kadına karşı işlenmesi hâlinde cezayı artırmış, yani ilgili bölümde yer verilen içtihadlara göre, mağdurun kadın olmasını bir nitelikli hâl olarak kabul etmiştir. Ancak bu hali, suçun nitelikli hâllerini düzenleyen normun ikinci fıkrasına değil ve fakat birinci fıkrasının birinci cümlesinden sonra gelmek üzere yerleştirerek suçun temel şekline hasretmiş, böylece basit tehdit/sair tehdidat suçunun kadına karşı işlenmesi hâlinde de takibin mağdurun şikâyetine bağlı kalmasını istemiştir. Demek ki, kural olarak bir suçun temel şekli şikâyete tabi olsa da, kanunda şikayete tabi olmak yönünde açık bir düzenlemeye yer verilmedikçe aynı suçun nitelikli hâllerinin de şikâyete tabi olmayacağında kuşku duymamak gerekmekte ise de kanun vazıının her nitelikli hâlin otomatik olarak resen soruşturulması gerektiği gibi bir kararlılıkta olmayabileceği de göz ardı edilmemelidir. Bu iradesini de açık ya da örnekte olduğu gibi zımni biçimde ortaya koyabilir. 3359 sayılı Kanun'un ek 12. maddesi ile TCK'nın 106. maddesi için öngörülen nitelikli hâli de temel ceza normunun nitelikli hâlleri arasına (TCK madde 106/2) yerleştirmek gibi özel bir tercih emaresi bulunmadığına göre bu tercihin bilinçli bir tercih olmadığı da ileri sürülemez.

Keza 3359 sayılı Kanun'un ek 12. maddesi ile de kasten yaralama, tehdit, hakaret ve görevi yaptırmamak için direnme suçlarının, kamu veya özel sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan sağlık personeli ile yardımcı sağlık personeline karşı görevleri sebebiyle işlenmesi hâlinde tayin edilecek cezaların yarı oranında artırılacağı düzenlenmiştir.

Şimdi bu suçlar bakımından, mağdurun kamu görevlisi olması ile suçun takibinin şikâyete bağlı olup olmaması arasındaki ilişkiye de değinilecektir.

a. TCK'nın 86. maddesinin 3. fıkrasının (c) bendinde kasten yaralama suçunun kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle işlenmesi nitelikli hâl kabul edilmiş ve takibi için şikâyet şartı aranmamıştır.

b. TCK'nın 125. maddesinin 3. fıkrasının (a) bendinde hakaret suçunun kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenmesi nitelikli hâl kabul edilmiş ve aynı Kanun'un 131. maddesi gereğince takibi için şikâyet şartı aranmamıştır.

c. TCK'nın 265. maddesinde düzenlenen kamu görevlisine karşı görevi yaptırmamak için direnme suçunun takibi için şikâyet şartı aranmamıştır. Bu suç yönünden düzenleme; özel sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personelin, bu görevleriyle bağlantılı olarak kendilerine karşı işlenen suçlar bakımından TCK'nın uygulanmasında kamu görevlisi sayılması itibarıyla önemlidir.

d. Tehdit suçunu düzenleyen TCK’nın 106. maddesi yönünden ise mağdurun kamu görevlisi olması, ne suçun unsuru bakımından ne temel veya nitelikli hâlleri yönünden ne de takip şartı cihetinden hiçbir özellik arzetmemektedir. Böyle olmasına rağmen suçun sağlık personeline karşı işlenmesi hâlinde takip şartı bakımından bir istisna öngörülmüş değildir.

Şu hâle göre, açıklanan sebepler ve özellikle; suçu sadece hukuk düzenini ihlal eden bir eylem değil, sosyal ve toplumsal düzeni bozan bir insan tarafından diğer bir insana karşı yapılan haksızlık olarak gören, ihlal edilen kurala ve failin cezalandırılmasına odaklanmak yerine, öncelikli olarak dikkatini zarar gören kişiye vererek ortaya çıkan zararın mümkün olduğunca giderilmesine çalışan uygulamaların geliştirilmesini önemseyen bir ceza adalet sistemi öngören çağdaş onarıcı adalet anlayışının gerekleri doğrultusunda, yargılama konusu suçun niteliğine -asgari standartlarda da olsa- uygun olarak bir telafi yoluna gidilmek suretiyle taraflar arası ve toplumsal barışın tesis edilmeye çalışılmış olması ve TCK'nın 2/3 maddesi gereğince normun kıyasa yol açacak biçimde genişletici bir yoruma tabi tutulamayacağı gerçeği karşısında;

Kamu veya özel sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan sağlık personeli ile yardımcı sağlık personeline karşı görevleri sebebiyle işlenen TCK'nın 106. maddesinin birinci fıkrasının üçüncü/son cümlesinde düzenlenen "Malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehdit" suçunun takibinin mağdurun şikâyetine bağlı olduğu kabul edilmelidir.

B. Somut Olayda Hukuki Değerlendirme

Sanığın, Alanya Eğitim ve Araştırma Hastanesinde doktor olarak görev yapmakta olan mağdura karşı görevinden dolayı sair tehdit suçunu işlediği, mağdurun soruşturma aşamasında şikâyetçi olmasına rağmen kovuşturma aşamasında şikâyetinden vazgeçtiği, buna rağmen sanık hakkında mahkûmiyet kararı verildiği anlaşılan olayda;

Kamu veya özel sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan sağlık personeli ile yardımcı sağlık personeline karşı görevleri sebebiyle işlenen TCK'nın 106. maddesinin birinci fıkrasının üçüncü/son cümlesinde düzenlenen "Malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehdit" suçunun takibinin mağdurun şikâyetine bağlı olduğu gözetilmelidir.

Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.

Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Üyesi ...; "Tehdit suçu TCK’nın 106. maddesinde;

'1)Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu suçun kadına karşı işlenmesi hâlinde cezanın alt sınırı dokuz aydan az olamaz. Malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehditte ise, mağdurun şikayeti üzerine, altı aya kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.

(2) Tehdidin;

a) Silahla,

b) Kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle, imzasız mektupla veya özel işaretlerle,

c) Birden fazla kişi tarafından birlikte,

d) Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak,

İşlenmesi halinde, fail hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(3) Tehdit amacıyla kasten öldürme, kasten yaralama veya malvarlığına zarar verme suçunun işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ceza verilir.' şeklinde düzenlenmiştir.

3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu'nun ek 12. maddesi ise suç tarihi itibarıyla;

'Sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personele karşı görevleri sırasında veya görevleri dolayısıyla işlenen kasten yaralama suçu, 4.12.2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 100 üncü maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında tutuklama nedeni varsayılan suçlardandır.

Kamu veya özel sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan sağlık personeli ile yardımcı sağlık personeline karşı görevleri sebebiyle işlenen 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan kasten yaralama (madde 86), tehdit (madde 106), hakaret (madde 125) ve görevi yaptırmamak için direnme (madde 265) suçlarında;

a) İlgili maddelere göre tayin edilecek cezalar yarı oranında artırılır.

b) Türk Ceza Kanununun 51 inci maddesinde düzenlenen hapis cezasının ertelenmesi hükümleri uygulanmaz.

Özel sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personel, bu görevleriyle bağlantılı olarak kendilerine karşı işlenen suçlar bakımından 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun uygulanmasında kamu görevlisi sayılır.

Sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personele karşı görevleri sebebiyle kasten işlenen suçlardan şüpheli olanlar, kolluk görevlilerince yakalanır ve gerekli işlemleri yapılarak Cumhuriyet başsavcılığına sevk edilir. Cumhuriyet savcısı adli işlemleri tekemmül ettirir. Bu suçların soruşturmasında, kolluk tarafından müşteki, mağdur veya tanık olan sağlık personelinin ifadeleri işyerlerinde alınır. Bu fıkra hükmü, özel sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personele karşı görevleri sebebiyle kasten işlenen suçlar hakkında da uygulanır.

Şiddetin vuku bulduğu sağlık kurum ve kuruluşunda, faile veya yakınına mağdurun verdiği hizmeti verebilecek başka sağlık personeli ve yardımcı sağlık personeli bulunması halinde hizmet ilgili diğer personel tarafından verilir.' şeklindedir.

Sair tehdit suçunun temel şekli TCK'nın 106. maddesinin birinci fıkrasının üçüncü cümlesinde, nitelikli hâli aynı maddenin ikinci fıkrasında ve 3359 sayılı Kanun'un ek 12. maddesinde düzenlenmiştir. Sair tehdit suçunun silahla, kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle, imzasız mektupla veya özel işaretlerle, birden fazla kişi tarafından birlikte ve var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak işlenmesi durumundaki nitelikli hâllerde bağımsız yaptırım öngörülmüş iken, Kamu veya özel sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan sağlık personeli ile yardımcı sağlık personeline karşı görevleri sebebiyle işlenmesi hâlinde ise temel cezanın yarı oranında artırılması gerektiği kabul edilmiştir.

Kanun'da yazılı suçların soruşturulmasının resen yapılması kural, şikâyete bağlı kılınması istisna teşkil etmektedir. 3359 sayılı Kanun'un ek 12. maddesinde bir açıklık olmadığından suçun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hâli bakımından şikâyet şartı aranmadığı anlaşılmaktadır. Ceza Genel Kurulunun 20.03.2024 tarihli ve 497-134 sayılı ile 24.01.2024 tarihli ve 544-38 sayılı kararları da bu doğrultudadır.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde de; bir suç hakkında ilgili kanunda şikâyetle ilgili bir düzenleme olmadığında o suçun resen takibi gereken suç olduğunun anlaşılması, bir suçun basit hâlinin soruşturulması ve kovuşturulmasının şikâyete tabi olmasının nitelikli hâllerini de şikâyete tabi hâle getirmemesi, nitelikli hâllerin şikâyete tabi olup olmadığı konusunda yerleşmiş içtihatlar ve doktrinde ittifakla kabul edilen görüşler karşısında; 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu'nun ek 12. maddesinde düzenlenen sağlık personeli ile yardımcı sağlık personeline karşı görevleri sebebiyle işlenen tehdit suçunun TCK’nın 106. maddesinde düzenlenen tehdit suçunun nitelikli hâlini oluşturduğu, bu nitelikli hâlin de şikâyete tabi olduğunun Kanun’da açıkça düzenlenmediği anlaşıldığından, sair tehdit suçunun sağlık personeli ile yardımcı sağlık personeline karşı görevleri sebebiyle gerçekleşmesi durumlarda, soruşturma ve kovuşturma yapılmasının mağdurun şikâyetine bağlı olmadığı," düşüncesiyle,

Çoğunluk görüşüne katılmayan altı Ceza Genel Kurulu Üyesi de; benzer gerekçelerle,

Karşı oy kullanmışlardır.

VI. KARAR

Açıklanan nedenlerle;

1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,

2- Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 27.02.2024 tarihli ve 19222-2623 sayılı red kararının KALDIRILMASINA,

3- Alanya 13. Asliye Ceza Mahkemesinin 26.05.2023 tarihli ve 101-311 sayılı tehdit suçuna ilişkin hükmünün;

Sanığın eyleminin sağlık personeline karşı görevi sebebiyle işlenen sair tehdit suçunu oluşturması, bu suçun soruşturulması ve kovuşturulmasının şikâyete bağlı olması ve mağdurun kovuşturma aşamasında şikâyetinden vazgeçmesi nedeniyle kamu davasının düşmesine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA ancak, yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu konuda CMK’nın 309. maddesinin 4. fıkrasının (d) bendinin verdiği yetkiyle; açılan kamu davasının TCK'nın 73/4 ve CMK'nın 223/8. maddeleri uyarınca DÜŞMESİNE,

4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 23.10.2024 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

Kaynak:https://www.hukukihaber.net/ceza-genel-kurulunun-2024231-e-2024325-k-sayili-karari
Invalid `prisma.category.findFirst()` invocation: Timed out fetching a new connection from the connection pool. More info: http://pris.ly/d/connection-pool (Current connection pool timeout: 10, connection limit: 5)