Ceza Genel Kurulu'nun 2023/602 E., 2025/334 K. sayılı kararı
Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 17.09.2025 tarihli, 2023/602 E., 2025/334 K. sayılı kararı
T.C.
Yargıtay
Ceza Genel Kurulu
2023/602 E., 2025/334 K.
"İçtihat Metni"
KARARI VEREN
YARGITAY DAİRESİ : 1. Ceza Dairesi
MAHKEMESİ :Ağır Ceza
SAYISI : 27-40
I. HUKUKÎ SÜREÇ
Sanık ...’ın nitelikli kasten öldürme suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 82/1-a, 62/1, 53 ve 63. maddeleri uyarınca müebbet hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 25.12.2020 tarihli ve 471-411 sayılı, resen istinafa tabi olan hükmün sanık müdafii ve katılanlar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesince 29.04.2021 tarih ve 347-534 sayı ile; "…Sanığın, maktulü öldürmek amacıyla hazırlık yapmak için evin etrafında dolaştığı iddiasının sanığın savunmasının aksine kesin ve şüpheden uzak bir şekilde gerekçeli kararda yeterince tartışılmaksızın, kasten öldürme yerine tasarlayarak öldürme suçundan ceza tayini; sanık hakkında takdiri indirim uygulanmaması gerekirken, herhangi bir kişiselleştirme yapılmaksızın kanun metnindeki ifadeler yazılarak yasal olmayan gerekçe ile cezasında takdiri indirim yapılmak suretiyle eksik cezaya hükmolunması," nedenleriyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesince 27.01.2022 tarih ve 359-71 sayı ile; sanığın kasten öldürme suçundan TCK’nın 81/1, 53 ve 63. maddeleri uyarınca müebbet hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba, resen istinafa tabi olan hükmün sanık müdafii ve katılanlar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesince 12.04.2022 tarih ve 491-600 sayı ile istinaf başvurularının esastan reddine, bu kararın sanık müdafii ve katılanlar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 12.12.2022 tarih ve 7675-9875 sayı ile; "Haksız tahrik hükümlerini düzenleyen 5237 sayılı TCK'nın 29. maddesinin sanık lehine uygulanması gerektiği gözetilmeksizin, yasal ve yerinde olmayan gerekçe ile haksız tahrik hükümlerinin uygulanmaması suretiyle fazla ceza tayini," isabetsizliğinden hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesi ise 26.01.2023 tarih ve 27-40 sayı ile; "…Sanık mahkememiz huzurunda eylemini maktulün daha önce yapmış olduğu tehditler ile ağabeyinin yaralamasının verdiği öfkenin etkisiyle de gerçekleştirdiğini beyan etmiş ise de; soruşturmada alınan savunmalarında bu olaydan duyduğu hiddet veya şiddetli elemin etkisi ile bu olayı gerçekleştirdiğine dair bir beyanda bulunmaması, maktul hakkındaki sanığın kardeşine yönelik eylemine ilişkin soruşturmanın maktulün ölümü sebebiyle takipsizlik ile sonuçlanması ve bu hâliyle işbu soruşturmaya konu eylemin sübut bulmaması ve iddia edilen eylemin üzerinden zaman geçtikten sonra, yani olayın sıcaklığıyla değil soğuma sürecinden sonra sanığın harekete geçmesi ile haksız tahrikin şartlarından birisi failin içinde bulunulan elem ve derin üzüntü hâli ile hareket etmesi şartı olmasına karşın somut olayda sanığın adeta intikam hissiyle ve soğukkanlı hareket ederek eylemini gerçekleştirmesi hususları nazara alındığında, bu yöndeki savunmasının cezanın sonuçlarını hafifletmek amacına matuf olduğunun açık olduğu, öldürme olayının kaynağının sanık ile eşi ... arasında evlilikten kaynaklı meydana gelen anlaşmazlıklar olduğu, maktül ve oğlunun, sanığın kardeşini yaralama olayını gerçekleştirdiklerinin ispatlanamadığı, olay öncesinde 8 yıllık evlilik süresinde taraflar arasında çok sayıda olay gerçekleştiğinden hangi tarafın ilk haksız hareketi yaptığının tespitinin mümkün olmadığı, tahrik hükümlerinin uygulanırlığının tespiti için olay anının baz alınması gerektiği, olay anına ilişkin kamera görüntülerinde sanığın üzerinde taşıdığı silah ile maktule doğru koşarak ilk haksız eylemi gerçekleştirdiğinin görüldüğü, bu suretle ilk haksız hareketin sanıktan sadır olduğu kanaatine varıldığı, her ne kadar maktulün taşıdığı silahtan da bir el ateş edildiği tespit olunmuş ve sanık savunmasında ilk atışı maktulün yaptığını beyan etmiş ise de maktulün sanığın eylemine karşılık vermek ve kendini korumak amacıyla silahını ateşlediği değerlendirilmiş, izlenen kamera görüntülerinden sanığın olay öncesinde hızla maktule yönelmesi de gözetildiğinde kastının açık olduğu bu yönü ile Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 22.10.2002 tarih ve 2002/4-238 Esas, 367 sayılı Kararının uygulanırlığının kalmadığı, TCK’nın 29. maddesinin uygulanma şartlarının oluşmadığı anlaşıldığından, anılan bu nedenlerle sanık lehine haksız tahrik hükümlerinin uygulanamayacağı kanaatine varılmıştır." şeklindeki gerekçeyle bozmaya direnerek önceki hüküm gibi sanığın mahkûmiyetine karar vermiştir.
Direnme kararına konu hükmün sanık müdafii ve katılanlar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 16.05.2023 tarihli ve 34713 sayılı bozma istekli tebliğnamesi ile dosya, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 307. maddesi uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 23.11.2023 tarih ve 4349-7134 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan nedenlerle karara bağlanmıştır.
II. UYUŞMAZLIK KAPSAMI VE KONUSU
Direnme kararının kapsamına göre inceleme sanık hakkında kasten öldürme suçundan kurulan mahkûmiyet hükmüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Suçun sübutuna ve niteliğine ilişkin bir uyuşmazlık ve bu kabulde dosya içeriği itibarıyla herhangi bir isabetsizlik bulunmayan somut olayda Yargıtay 1. Ceza Dairesi ile İlk Derece Mahkemesi arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında haksız tahrik hükmünün uygulanma koşullarının bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.
III. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
Nüfus kayıt tablosundan; sanığın, maktulün kızı ... ile 2013 yılında evlendiği ve üç çocuğunun bulunduğu,
Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) sistemi üzerinden yapılan sorgulamada; sanığın ağabeyi ...’ın 01.05.2019 tarihinde bıçakla yaralanması ile ilgili olarak Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca 2019/27050 sayı ile soruşturma yürütüldüğü, bu soruşturma dosyasında Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesince düzenlenen 13.05.2019 tarihli raporda; ...’ın sol kol, sol uyluk, karın ön yanında sütüre edilmiş kesiler bulunduğu, sağ elde üçüncü parmakta da bir kesi olduğu, yaralanmanın basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelik taşıdığının belirtildiği, maktul ...’ın anılan soruşturma kapsamında Diyarbakır 3. Sulh Ceza Hâkimliğinin 02.05.2019 tarihli ve 2019/195 sorgu sayılı kararı ile tutuklandığı ve 1 ay 19 gün tutuklu kaldıktan sonra Diyarbakır 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin 21.06.2019 tarihli ve 2019/1915 sayılı değişik iş kararı ile tahliye edildiği,
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca 10.07.2019 tarihinde 2019/25210 sayı ile; maktul hakkında ölüm sebebiyle soruşturma yapılamayacağından kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği,
Diyarbakır 3. Aile Mahkemesinin 27.05.2019 tarihli ve 2019/290 değişik iş karar sayılı dosyasından; sanığın 24.05.2019 tarihli dilekçe ile mahkemeye başvurduğu, eşi ... ile aralarındaki geçimsizlikten dolayı eşinin ailesi ile aralarında husumet oluştuğunu, kardeşi ...’ın, ...’nin babası maktul ... ... ve kardeşleri ... ve ... tarafından bıçaklandığını, kendisine yönelik tehditlerin hâlen sürdüğünü belirterek 6284 sayılı kanun gereğince koruma tedbiri talep ettiği, Mahkemece talebin kabul edilerek koruma kararı verildiği,
Kollukta susma hakkını kullanan sanığın 02.07.2019 tarihinde Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığında ifade verdiği, sanık müdafiinin, "…maktul ... kızı ile müvekkilimizin boşanmasını istemediği için sürekli aileyi rahatsız etmiş, tehditlerde bulunmuş, keza müvekkilimizin abisini bıçak ile yaralamıştır, müvekkilimiz ve kardeşleri söz konusu soyut tehditlerin somut tehditlere dönüşmesi üzere ... hakkında şikâyetçi olup can güvenliği talebinde bulunmuşlardır," şeklinde beyanda bulunduğu,
Sanığın Diyarbakır 4. Sulh Ceza Hâkimliğindeki sorgusunda; "Evlendiğimiz zamandan beri eşim ile babasından dolayı kavga ederiz. 1 Mayıs 2019'da ... çocukları ile birlikte benim evime geliyorlar, bana zarar vermek için, tesadüf eseri benim ailem de beni ziyaret için geliyor, o sırada bir tartışma oluyor ve ağabeyim ile kayınpederim arasında bir kavga oluyor. Ağabeyim bıçakla yaralanıyor, tüm bu olaylar olduğu sırada ben evde değildim. (…) Olay günü rastladığım kayınpederim ... bana silahını doğrultup ateş etmemiş olsaydı ben kesinlikle ateş etmezdim.",
Ağır Ceza Mahkemesindeki 25.02.2020 tarihli ilk celsede ise; "Ben yaklaşık 8 yıldır evliyim. Kayınpederim ile ailemize müdahale etmesi nedeniyle anlaşamadığımız için pek görüşmüyorduk. 2019 yılı 1 Mayıs tarihinde benim evimde maktul ile abim kavga ettiler. Orada maktul abimi bıçakladı. Bu olaydan sonra maktul bana yönelik aracılar vasıtasıyla tehditler gönderiyordu. ‘Boşanırsa onu öldüreceğim.’ diyordu, (…) Bana daha önce yapmış olduğu hakaret ve tehditler ile abime gerçekleştirdiği eylemin öfkesiyle ateş ettim"
Şeklinde savunmalarda bulunduğu,
Anlaşılmaktadır.
IV. GEREKÇE
A. İlgili Mevzuat ve Doktrinde Uyuşmazlığa İlişkin Görüşler
TCK'nın 29. maddesinde haksız tahrik; "Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine on sekiz yıldan yirmi dört yıla ve müebbet hapis cezası yerine on iki yıldan on sekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hâllerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir." şeklinde, ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak kabul edilmiştir.
Ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak düzenlenen haksız tahrik, kişinin haksız bir fiilin kendisinde meydana getirdiği hiddet ya da şiddetli elemin etkisi altında suç işlemesi durumunda kusur yeteneğindeki azalmayı ifade etmektedir. Bu hâlde fail, suç işleme yönünde önceden bir karar vermeden, dışarıdan gelen etkinin ruhsal yapısı üzerinde meydana getirdiği karışıklığın neticesi olarak bir suç işlemeye yönelmektedir. Bu yönüyle haksız tahrik, kusurun irade unsuru üzerinde etkili olan nedenlerden biridir. Başka bir anlatımla, haksız tahrik hâlinde failin iradesi üzerinde zayıflama meydana gelmekte, böylece haksız fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altındaki kişinin suç işlemekten kendisini alıkoyma yeteneği önemli ölçüde azalmaktadır.
Ceza Genel Kurulunun istikrar kazanmış kararları ile öğretide de kabul gören görüşler doğrultusunda haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi için;
a) Tahriki oluşturan haksız bir fiil bulunmalı,
b) Fail öfke veya şiddetli elemin etkisi altında kalmalı,
c) Failin işlediği suç bu ruhsal durumunun tepkisi olmalı,
d) Haksız tahrik teşkil eden eylem mağdurdan sâdır olmalıdır.
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren TCK'da, 765 sayılı Kanun'da yer alan ağır – hafif tahrik ayırımına son verilerek; tahriki oluşturan eylem, somut olayın özelliklerine göre hâkim tarafından değerlendirilip, sanığın iradesine etkisi göz önünde bulundurulmak suretiyle, maddede gösterilen iki sınır arasında belirlenen oranda cezasından indirim yapılacağı hüküm altına alınmıştır.
Haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi açısından, failin suçu ilk haksız fiilin doğurduğu öfke veya şiddetli elemin etkisiyle işleyip işlemediği önemlidir. Mağdur ya da ölenden gelen haksız hareketin psikolojik etkisinin devam ettiğinin kabulünde zorunluluk bulunan hâllerde, haksız tahrik hükmünün uygulanması gerekmektedir.
Evrensel bir ceza hukuku ilkesi olan kuşkudan sanık yararlanır prensibi uyarınca bir olayda ilk haksız hareketin sanıktan mı, yoksa maktul ya da mağdurdan mı kaynaklandığının her türlü şüpheden uzak ve inandırıcı delillerle kanıtlanamaması hâlinde, oluşan kuşku sanık lehine yorumlanarak sanığın TCK'nın 29. maddesindeki haksız tahrik hükmünden yararlandırılması gerektiği hususunda herhangi bir tereddüt bulunmamakta ise de bu kabulün dosya kapsamından anlaşılan olayın gerçekleşme biçimine, somut olayın özelliklerine ve hayatın olağan akışına uygun düşmesi zorunluluğu karşısında her olayın kendine özgü koşulları değerlendirilerek bir sonuca varılması gerektiği gözden uzak tutulmamalıdır.
B. Uyuşmazlığa Dair Hukuki Nitelendirme
Sanığın, maktulün kızı ile 2013 yılında evlendiği, bir süre sonra eşi ile arasında geçimsizlik başladığı, çıkan anlaşmazlıklara maktul ve ailesinin de müdahil oldukları, olay tarihinden iki ay önce sanık ve eşi arasında yaşanan tartışmadan sonra maktul ve oğlu ...’ın sanığın evde bulunmadığı esnada sanığın ikametine geldikleri, sanığın annesi ve ağabeyi ile tartışmaya başladıkları, tartışmanın kavgaya dönüşmesi ile sanığın kardeşi ...'ın bıçakla yaralandığı, olay nedeniyle yürütülen soruşturma kapsamında maktulün tutuklanarak 49 gün cezaevinde kaldığı ve olay tarihinden 10 gün önce tahliye edildiği, sanığın 24.05.2019 tarihinde mahkemeye başvurarak; maktul ve oğullarının, ağabeyini bıçakladıklarını ve kendisini tehdit ettiklerini belirterek koruma kararı talep ettiği, mahkemece bu talebin kabul edildiği, sanığın yargılamanın tüm aşamalarında gerek bizzat gerekse de müdafii aracılığıyla olayı maktulün, ağabeyini bıçaklamasının meydana getirdiği hiddet nedeniyle gerçekleştirdiğini savunduğu anlaşılan dosyada;
Sanığın eylemini maktulden kaynaklanan ve kardeşine yönelen silahla kasten yaralama şeklindeki haksız eyleminin meydana getirdiği hiddet ve şiddetli elemin etkisi altında gerçekleştirdiği ve hakkında TCK’nın 29. maddesinde düzenlenen haksız tahrik hükmünün uygulanması gerektiğine karar verilmesi gerekirken, yasal olmayan, haksız tahrike ilişkin Yargıtay uygulamaları ile belirlenen şartlarla çelişen ve şüpheden sanık yararlanır ilkesini de açıkça ihlal eden bir gerekçe ile direnme kararı verilmesinde isabet olmadığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla İlk Derece Mahkemesi direnme kararına konu hükmün, sanığın kasten öldürme suçundan cezasından asgari oranda haksız tahrik nedeniyle indirim yapılması gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan iki Ceza Genel Kurulu Üyesi; İlk Derece Mahkemesinin direnme gerekçesinin isabetli olduğu düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
V. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 26.01.2023 tarihli ve 27-40 sayılı direnme kararına konu mahkûmiyet hükmünün gerekçesinin İSABETLİ OLMADIĞINA, hükmün sanığın kasten öldürme suçundan cezasından haksız tahrik nedeniyle asgari oranda indirim yapılması gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 17.09.2025 tarihli müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.