ADALET HABERLERİ

ADALET HABERLERİ

Ceza Genel Kurulu'nun 2022/610 E., 2025/249 K. sayılı kararı

Ceza Genel Kurulu'nun 2022/610 E., 2025/249 K. sayılı kararı
2 Okunma

Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun, 11.06.2025 tarihli ve 2022/610 E., 2025/249 K. sayılı kararı

T.C.

Yargıtay

Ceza Genel Kurulu

2022/610 E., 2025/249 K.

"İçtihat Metni"

KARARI VEREN
YARGITAY DAİRESİ : 1. Ceza Dairesi
MAHKEMESİ :Ağır Ceza
SAYISI : 422-51

I. HUKUKÎ SÜREÇ
Teşebbüs aşamasında kalan nitelikli kasten öldürme suçundan sanıkların 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 223/2-e maddesi uyarınca beraatlerine ilişkin Antalya 5. Ağır Ceza Mahkemesince 04.04.2018 tarih ve 171-122 sayı ile kurulan hükümlere yönelik katılan vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Antalya Bölge Adliye Mahkemesince 22.05.2018 tarih ve 1416-1365 sayı ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, bu kararın da katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 02.07.2019 tarih ve 1969-3530 sayı ile; "...Katılan sanıklar ... ve ...'un, birlikte yaşadığı katılan sanık ... ile aralarında çıkan tartışma sırasında, ... ile ...'un motorsikletin deposundan daha önce aldıkları deterjan bidonunda bulunan benzini katılan sanık ...'ın üzerine dökerek vücudunun yüz, dil, saç, el bileklerinde 2. derece yanık oluşmasına neden oldukları olayda, kullanılan vasıtanın elverişliliği, hedef alınan vücut bölgesi, yaranın niteliği de dikkate alındığında, eylemin adam öldürmeye teşebbüs niteliğinde olduğu, ancak olaydan hemen sonra, katılan sanıklar ... ve ...'un mağdurun üzerine su ve battaniye atarak söndürmeye çalıştıkları ve 112 acil servisi arayarak katılan sanık ...'ın tedavi olmasını sağlayarak ölümü önlemeleri karşısında, haklarında; TCK’nin 36. maddesi gereğince yaralama suçundan cezalandırılması gerektiği halde beraat kararı verilmesi..." isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.

Bozmaya direnen İlk Derece Mahkemesince 11.02.2020 tarih ve 422-51 sayı ile; "...katılan sanıklar ... ve ...'un ise ...'ın benzin döküp yakma iddiasını kabul etmedikleri, eylemi ...'ın kendisinin gerçekleştirdiğini, deterjan şişesinde bulunan benzini üzerine döküp çakmağı ile kendisini ateşe verdiğini söylemeleri, katılan sanıklar ... ve ...'in, ...'ın yandığını görmeleri üzerine ...'ı söndürmeye çalışmaları ve katılan sanık ...'in 112'yi arayarak "sanığın kendi üzerine benzin dökerek yaktığını söyleyerek" ambulans çağırması, katılan sanıklar ... ve ...'in sol ve sağ elinden pamukla ve nemlendirilmiş pamukla alınan svap numuneleri üzerinde herhangi bir petrol türevi kalıntısına rastlanılmadığının Antalya Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğünün ANT-KİM- 14-4329 uzmanlık sayılı ekspertiz raporu ile anlaşılması, katılan sanıklar ... ve ...'in olaydan bir gün önce karakola giderek katılan sanık ...'dan şikayetçi olmaları ve koruma talebinde bulunmaları ve katılan sanık ...'ın dosyaya yansıyan olumsuz kişiliği bir bütün olarak değerlendirildiğinde; katılan sanık ...'ın başkaca delillerle desteklenmeyen soyut iddiasından başka katılan sanıkların cezalandırılmalarına yeterli her türlü şüpheden uzak, kesin, somut ve inandırıcı delil tespit edilemediği..." şeklindeki gerekçeyle sanıkların önceki hüküm gibi CMK'nın 223/2-e maddesi uyarınca beraatlerine karar verilmiştir.

Direnme kararına konu bu hükmün de katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 19.05.2022 tarihli ve 34799 sayılı bozma istemli tebliğnamesi ile dosya, CMK'nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 29.11.2022 tarih ve 6294-9414 sayı ile direnme kararının yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

II. UYUŞMAZLIĞIN KAPSAMI VE KONUSU
İnceleme dışı katılan sanık ... hakkında sanıklar ... ve ...’a yönelik tehdit suçundan kurulan beraat hükümleri ile sanık ...’e yönelik hakaret suçundan kurulan beraat hükmü istinaf edilmeksizin, sanık ...’a yönelik hakaret suçundan, sanıklar ... ve ...’a yönelik kasten yaralama suçundan kurulan mahkumiyet hükümleri ise istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmek suretiyle kesinleşmiş olup direnmenin kapsamına göre inceleme; sanıklar hakkında katılana yönelik teşebbüs aşamasında kalan kasten öldürme suçundan kurulan beraat hükümleriyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile İlk Derece Mahkemesi arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık;

1- Sanıklara isnat edilen katılana yönelik teşebbüs aşamasında kalan kasten öldürme suçuna konu eylemlerin sabit olup olmadığının,

2-Sabit olduğuna karar verilmesi hâlinde TCK'nın 36. maddesinde düzenlenen gönüllü vazgeçme hükümleri uyarınca nitelikli kasten yaralama suçundan cezalandırılmaları söz konusu olan sanıklar hakkında görülen davada TCK'nın 66. maddesi uyarınca dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediğinin belirlenmesine ilişkindir.

III. DOSYADAKİ BİLGİ VE BELGELER

İncelenen dosya kapsamından;
30.12.2014 tarihli olay yeri inceleme raporunda; olayın gerçekleştiği tek katlı ve üç odalı evin içinde girişe göre sol taraftaki odanın penceresinin kırık, bu odanın kapısının kilitli, giriş holünün, yatak odası ve mutfağın dağınık vaziyette, girişten sağda bulunan oturma odasındaki ikili koltuğun kol dayama kısmı ile üçlü kanepenin üzerindeki battaniyenin ve zemindeki halının kısmen yanık olduğunun, üçlü koltukla ikili koltuk arasında zeminde bir adet çakmak ve bir adet üzerinde ... yazılı pet şişe bulunduğunun, alınan bilgiye göre belden yukarısı yanmış kişinin 112 ekibi vasıtasıyla hastaneye kaldırıldığının, olay yerinde sanıkların ellerinden svap örnekleri alındığının belirtildiği,

30.12.2014 tarihli adli olgu muayene formunda; sanık ...'un sağ el sırt kısmında minimal yüzeysel sıyrıklar ve eski kabuklu yara izlerinin, sanık ...'in ise sağ el sırtında ağrılı hematom ve yüzeysel sıyrık olduğunun tespit edildiği,

30.12.2014 tarihli Akdeniz Üniversitesi Acil servis muayene tutanağı ve ekinde; saat 14.00'te acil servise giren katılanın sol kol ön yanda üç adet 10 cm'lik cilt - cilt altı kesisi, her iki el bileği hizasında distalde ikinci derece yanık, sol humerus distalde hassasiyet, sağ femur 1/3 distalde medial yüzde hassasiyet olduğunun, yaralanmasının basit tıbbi müdahale ile giderilemeyeceğinin, yaşamını tehlikeye sokan bir durum bulunduğunun, katılanın acil servisteki hastane polisine "Beni karım ve oğlum yaktı!" şeklinde beyanda bulunduğunun belirtildiği,

05.01.2015 tarihli ekspertiz raporuna göre; cam kavanoz içinden pamuğa emdirilmiş sıvı maddenin yangın başlatıcı ve hızlandırıcı etkiye sahip benzin olduğu, sanıkların sağ ve sol elinden pamuk üzerine alınan svap numunelerinde herhangi bir petrol türevi maddeye rastlanmadığı,

06.01.2015 tarihli uzmanlık raporuna göre; sanık ...'ten alınan parmak izi ile olay yerinde ele geçen pet şişe üzerinden alınan parmak izinin, sanık ...'in sağ yüzük ve sol baş parmak izi ile aynı olduğu, olay yerinde ele geçen çakmak ile deterjan şişesinden ise parmak izi geliştirilemediği,

Akdeniz Üniversitesi Adli Tıp Ana Bilim Dalınca düzenlenen 02.02.2015 tarihli adli rapora göre; incelenen hastane evrakının tetkikinde, katılanın yaralanmasının yaşamını tehlikeye sokmadığının, basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek nitelikte olduğunun bildirildiği,

Akdeniz Üniversitesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı tarafından düzenlenen 09.10.2015 tarihli ek rapora göre; sol kulaktan başlayıp boynun soluna uzanan belirgin renk ve seviye farkı olmayan 15x7 cm'lik, sol kol arkasında 5x5 ve 3x2 cm'lik, sağ el sırtında el bileği içine uzanan 14x8 cm'lik ve sol el sırtında 18x12 cm'lik yanık nebdeleri bulunan katılanın yaralanmasının yüzde sabit ize yol açmadığı, duyu veya organlarından birinin işlevini sürekli zayıflaması ya da yitirilmesine neden olmadığı,
31.10.2016 tarihli Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulu raporunda; katılanın vücudunda %10 oranında ikinci derece yanık tarif edilen yaralanmasının, yaşamını tehlikeye sokan bir duruma yol açmadığı, kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif olmadığı ifadelerine yer verildiği,

UYAP üzerinden yapılan araştırmada; Niğde Ağır Ceza Mahkemesi 14.09.2011 tarihli ve 207-218 sayılı uyarlama yargılamasına dair gerekçeli karara göre; katılanın 17.02.2001 tarihinde işlediği kabul edilen sanık ...’in anneannesi, dedesi ve annesine yönelik kasten öldürme, babasına yönelik neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçlarından üç kez 15 yıl hapis ve bir kez 7 ay 15 gün; konut dokunulmazlığını ihlal suçundan ise iki kez 3 ay 22 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına, yürürlükteki lehe kanun hükümlerine göre cezanın infazının neticeten 36 yıl hapis cezası olarak çektirilmesine dair hükmün, Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 18.06.2012 tarih ve 2390-4984 sayılı kararıyla onanarak kesinleştiği, katılan ile sanık ...’in 23.12.1992’de evlendikleri, müşterek çocukları sanık ...’un 14.03.1996’da doğduğu, tarafların Altunhisar Asliye Hukuk Mahkemesinin 26.04.2001 tarih ve 22-08 sayılı kararıyla boşandıkları, hükümlü olan katılanın cezaevinden 12.02.2014 tarihinde koşullu salıverildiği,
Anlaşılmaktadır.

Katılanın hastanede alınan ilk beyanında; eşi olan sanık ... ile 2001 yılında evlendiklerini, eşinin annesini, babasını, anneannesini ve büyük babasını tüfekle vurduğunu, 14 yıl cezaevinde yatıp bir yıl önce çıktığını, iki ay öncesinde eşi ve çocuğu olan sanıkları Antalya'ya getirdiğini, olaydan bir gün önce evden ayrılıp kardeşinin evinde kaldığını, sabah uyandığında eşi ...'i aradığını ve konuşmak istediğini söylediğini, sonra oğlunun işe gittiğini duyduğunu, konuşmak amacıyla eve gittiğinde kapıyı sanık ...'in açtığını, o anda birinin sopa ile arkasından kafasına vurduğunu, vuranın oğlu olduğunu yere yığılınca gördüğünü, üzerine benzin döktüğünü, çakmağı kimin ateşlediğini bilmediğini, yanmaya başladığını ve sonrasında hiçbir şey hatırlamadığını, bir ara polisleri gördüğünü, sonra ambulansla hastaneye geldiğini, eşi ve oğlunu asla tehdit etmediğini, kimseye sesli mesaj bırakmadığını ve hayvanat bahçesine çağırmadığını, zaten eşi ve oğlunun birlikte yaşamaya değil intikam almaya geldiklerini yakın çevresinin arayıp söylediklerini, hatta kendisi hakkında "... gününü görecek!" dediklerini duyduğunu,

Mahkemede; önceki beyanından farklı olarak, sabahları uyanmakta zorlandığını, bu nedenle eşini uyardığını ve tartıştıklarını, olaydan bir gün önce eşi kendisine hakaret edince karşılık verdiğini, oğlu veya eşini darbetmediğini, evin camının tartışma sırasında kırıldığını, bu sırada oğlunun evde olmadığını, ancak sonradan arayıp kendisini tehdit ettiğini, polisi arayıp oğlunun madde kullandığını ve kendisini tehdit ettiğini bildirdiğini, bu tartışmadan sonra eşinin Aksaray'a dönmek istediğini, eşine her şeyi ayarladıktan sonra gitmelerini ve kirayı da kendisinin vereceğini söylediğini, sanıkların kendisini eve çağırdıklarını, eve girer girmez oğlu ...'un sopayla arkasından vurduğunu, "Öfken geçecekse vur oğlum!" dediğini, sonra oğlu sanık ...'un bir bidon içindeki benzini kafasından aşağı döktüğünü, eşi ...'in de çakmakla tutuşturduğunu, bilincinin kaybolduğunu ve yirmi gün yoğun bakımda kaldığını, kendisini kimin kurtardığını ve nasıl söndürüldüğünü hatırlamadığını, önceki beyanını sanıkların ceza almalarını istemediği için farklı şekilde verdiğini, eşi ve oğlunun savunmalarını kesinlikle kabul etmediğini,
İfade etmiştir.

Sanık ...; babası olan katılanın cezaevinden çıkınca "Sana ev alacağım, araba alacağım!" şeklindeki vaatlerine inanarak ve annesiyle birlikte babasının yanına geldiklerini, olay tarihinden yaklaşık bir hafta önce babasının art arda sigara içmesi nedeniyle annesinin kızdığını ve aralarında tartışma yaşandığını, bu tartışma sırasında annesi ...'in elinin şiştiğini sonradan öğrendiğini, ancak babasının annesine vurup vurmadığını bilmediğini, 29.12.2014 tarihinde saat 15.00 sıralarında işten eve geldiğini ve babasını arayıp nerede olduğunu sorduğunu, babasının kendisine "P.ç, şerefsiz, seni yaşatmayacağım, sen benim oğlum değilsin, seninle ilgili DNA istiyorum!" dediğini, aynı gün annesini de arayıp tehdit edince katılanın kendilerine zarar vereceğinden korkup polise başvurarak uzaklaştırma kararı istediklerini, 30.12.2014 tarihinde eve döndüklerinde babasının telefonla kendisini ve annesini aradığını, telefonu açan annesine "K...e, o...pu!" diyerek hakaret ettiğini, babasına, hakkında uzaklaştırma kararı aldıklarını söylediklerini, saat 11.30 sıralarında babasının bu kez kendisini arayıp; "Oğlum gel, hayvanat bahçesinin altında seninle görüşelim!" dediğini, ancak annesinin gitmesine izin vermediğini, olay günü sabah kahvaltı yaparken evin camının vurulduğunu, babasında anahtar olduğu için eve kapıyı açarak girdiğini, bir koltuğa oturan babasının annesine tokat atmaya çalıştığını, araya girdiğini ve babasına sakinleşmesi için bir tokat attığını, birkaç kez sırtına yumrukla vurduğunu, babasının kafasını kaldırarak şişme montunun içine sakladığı bir pet şişedeki benzini "Yeter artık sizi de kendimi de yakacağım!" diyerek üstüne döktüğünü, hemen yakasına yapışsa da babasının cebindeki çakmağı çıkartıp kendisini ateşe verdiğini bir battaniye ile babasını sarmalayıp örttüğünü, olaydan hemen sonra annesinin 112'yi arayıp eşinin kendisini yaktığını söyleyerek yardım istediğini, on beş dakika sonra polis ekibinin geldiğini ve babasının hastaneye kaldırıldığını, kesinlikle babasının üzerine benzin döküp yakmadıklarını,
Sanık ...; iki ay kadar önce "Size ev araba alacağım" şeklinde konuşan eski eşi katılana inanarak Antalya'ya gelip eşiyle oğluyla birlikte oturmaya başladığını, 29.12.2014 tarihinde sigara içtiğinden sözlü tartışmaya başladıklarını, sabah saatlerinde cinsel ilişkiye girmek istediğinde kabul etmeyince; "Aksaray'da kırıkların var!" dediğini, salonun camına elini vurup kırmak istediğini, sonra kendisine yumruk attığını, elinin şiştiğini ancak doktor raporu almadığını, salonun camını kırdığını, evdeki kişisel eşyalarını saat 12.30-13.00 gibi toplayıp evden çıkıp gittiğini, sonra oğlunu arayıp eve çağırdığını, eşinin önce eve gelen oğlunu aradığını o açmayınca kendisini aradığını, hoparlörü açtığında; "Üç kurşun annene üç kurşun dedene soktum, tüfeğin borusunu da onların g..ne soktum, senin de g...ne s...cağım, sen o...sun, o...uydun!" dediğini, ayrıca oğluna da "P..nk, ş...siz seni yaşatmayacağım, anneannenin yanına götüreceğim, bir gece seni de anneni de onların yanına götüreceğim, senin baban belirsiz, benim oğlum değilsin, senle ilgili DNA tespiti istiyorum!" dediğini, bu tehdit ve hakaretlerle ilgili olarak akşam saat 22.00 sıralarında hemen polise gittiklerini, 30.12.2014 günü saat 09.30 sıralarında katılanın kendisini telefondan arayarak dışarda buluşmayı teklif ettiğini, gelmeyeceğini söylediğini, sonra oğlunu da çağırınca onun da gitmemesini istediğini, sonra saat 11.30'da evin anahtarıyla dış kapıyı açıp, çocuk odasına girdiğini, oğlunun o sırada tuvalette olduğunu, koltuğa oturup "Senin kadar o...u görmedim!" şeklinde hakaret ettiğini "Madem öyle beni niye getirdin?" diye sorduğunda "Seni annenin yanına götürmek için getirdim." dediğini, tokat atmak istediğini, sonra oğluyla yumruklaşmaya başladıklarını, hemen 155 polis hattını arayıp "Yetişin!" diyerek yardım istediğini, eşinin "Sizi de bu evden çıkartmayacağım, siz de öleceksiniz ben de!" dediği sırada bir anda alev alarak yandığını gördüğünü, battaniye ve su ile yangını söndürdüğünü, yaklaşık on beş gün önce katılanın bozulan motorunun içindeki benzini kendisinin verdiği 1,5 litrelik pet şişeye aktardığını, bu şişeyi nereye koyduğunu görmediğini, kendisine döküp yaktığı benzini nereden getirdiğini bilemediğini, oğlunun da su getirip üzerine döktüğünü, 112'yi arayıp eşinin kendisini yakmaya çalıştığını ifade ettiğini, 10-15 dakika sonra polis ve ambulansın eve geldiğini,
Savunmuşlardır.

IV. GEREKÇE

A. İlgili Mevzuat ve Öğretide Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Görüşler

Anayasa’nın 38 ve 138/1 ile CMK’nın 217/1 ve İHAS’nin 6/2. maddeleri sarahatine göre ispat hukuku bakımından vicdani kanaat esasını benimseyen Ceza muhakememizin amacı, geçmişte yaşanan ya da yaşandığı iddia olunan vakıayı/maddi gerçekliği, insan onuruna yaraşır biçimde ortaya çıkarmaktır. Olay mahkemesi yapacağı öğrenme yargılamasında taraflar ve delillerle doğrudan muhatap olup muhakeme hukukuna ilişkin normlar doğrultusunda, gerektiğinde mantık ilminden ve tecrübe kurallarından da faydalanarak sorunu mahkeme önünde temsil etmeye çalışacak, böylece sezgileriyle değil akıl yoluyla vicdani kanaate ulaşarak (Metin Feyzioğlu, Ceza Muhakemesinde Vicdani Kanaat, Yetkin Yayınevi, s. 139) maddi sorunu çözecektir. Bu yetki münhasıran olay mahkemesine aittir.

Vicdani kanaate ulaşılması, isnat olunan fiilin ispatlandığı anlamına gelir. Bu nedenle, vicdani kanaat hukuki sorunla değil, maddi sorunla ilgili bir kavramdır ve vicdani kanaate ulaşacak makam da maddi uyuşmazlığı çözmeye yetkili derece mahkemeleridir. Hukuki sorunun çözümünde vicdani kanaat ölçütü kullanılamaz. Çünkü; hukuki sorunun doğru çözümü, maddi olaya uygulanması gereken hukuk kurallarının doğru bulunması ve doğru yorumlanması ile ilgilidir.

Vicdani ispat sisteminde hâkimler, hür vicdanlarına göre hüküm verirler. Kural olarak her türlü delil aracı kullanılabilir ve bunlar serbestçe değerlendirilir. Ancak bu serbestliğin sınırını yine hukuk nizamı belirler. Nitekim, Anayasa’nın 138/1. maddesine göre hâkim, vicdani kanaatini oluştururken, Anayasa’nın, kanunların ve hukukun çizdiği çerçevede kalmak zorundadır. Delil araçlarının ne zaman ve kimler tarafından ikame edilebileceği, bunların muhakemede tabi tutulacakları işlemler, delil aracı ikame taleplerinin hangi şartlarda ret olunabileceği, çelişme yönteminin hayata nasıl geçirileceği, delil aracı yasaklarının neler olduğu gibi konular hukuk tarafından düzenlenir (Feyzioğlu, s. 357).

Kural olarak delillerle doğrudan temas kurmayan ve öğrenme yargılaması yapamayan Yargıtayın, hukuka uygun olarak elde edilen delilleri takdir etme ve bu suretle ilk derece mahkemelerinin vicdani kanaatini denetleme, aslında olayın nasıl cereyan ettiğini ortaya koyma imkanı bulunmamaktadır. Ancak hükmün gerekçesini esas alarak, bu delillerle varılan sonucun/kabul edilen maddi vakıanın, akıl yürütme/mantık kurallarına, genel hayat tecrübelerine ve bilimsel kaidelere uygun olup olmadığını denetleyebileceğinde de kuşku yoktur. CMK'nın 288. maddesinin Hükûmet Tasarısı'ndaki gerekçesinde bu duruma: "Delillerin yanlış değerlendirilmesi, kuralların yorumunu ve eylemin gerçek niteliğinin saptanmasını etkilediğinde elbetteki hukuka aykırılık oluşturur." denilerek işaret edilmiştir. Uygulama da bu şekilde istikrar kazanmıştır. Doktrinde Yenisey; "Bir hukuk normu olmayan fizik ve mantık kuralları ve tecrübe kaidesi, bir hukuk normu gibi ele alınarak bunlara aykırı olan vicdani kanaatin denetlenmesine imkan sağlamaktadır." (Feridun Yenisey, İstinafta Maddi ve Hukuki Mesele Denetimi, Dr. Dr. Silvia Tellenbach'a Armağan, Seçkin Yayınları, s. 1282) diyerek aynı düşünceyi benimsendiğini ifade etmiştir. Çünkü; sağlıklı bir hukuki denetimin ön şartı, maddi vakıanın usulüne uygun, tam ve doğru olarak belirlenmiş olmasıdır.

Buna göre ceza yargılamasında kanıt serbestliği ilkesi başlığı altında; a) Her şeyin kanıt olabileceği (hukuka uygun yöntemlerle elde edilmiş), b) İlgililerin kanıt ileri sürebilecekleri, c) Hâkimin kendiliğinden kanıt araştırabileceği, (hatta zorunlu olarak araştırması gerektiği), d) Kanıt ileri sürmede zaman kısıtlaması olamayacağı, e) Kanıtlama külfetinin sanığa yüklenemeyeceği, f) Kanıt değerlendirmede hâkimi bağlayan üstün kanıtın söz konusu olmayıp hâkimin tüm kanıtları serbestçe değerlendirebileceği, (vicdani kanaat) şeklinde ulaşılabilecek olan temel prensipler aynı zamanda ceza yargılamasının da temel ilkelerini oluşturur. Bu ilkelerin birinden dahi vazgeçmek, ceza yargılamasının temel ilke ve yapısına aykırı davranmak anlamını taşır (YCGK, 08.04.1991 tarihli ve 81-111 sayılı).

Amacı, somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden birisi de öğreti ve uygulamada, suçsuzluk ya da masumiyet karinesi olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latincede; in dubio pro reo olarak ifade edilen şüpheden sanık yararlanır ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği veya gerçekleştirilme biçimi konusunda bir şüphe belirmesi hâlinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılabilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikte ispat edilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olay ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti; herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık ispata dayanmalı, bu ispat hiçbir şüphe ya da başka türlü oluşa imkân vermemelidir. Toplanan delillerin bir kısmı gözetilip diğer kısmı göz ardı edilerek ulaşılan kanaat üzerinden yüksek de olsa bir ihtimale göre sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir (YCGK, 11.6.2013 tarihli ve 36-294 sayılı).

Şu hâlde, isnat edilen fiilin sanık tarafından icra edildiğinin kabulü için, gerekçeli ve muhtemel şüphenin tamamen yenilmesi gerekir. Zira, kabili te'lif olmayan şüphe ve gerçeğin yan yana mevcudiyeti üzerinden salt bir kanaate ulaşılmasının, mantık ve hukuk kurallarına uygun olduğu söylenemeyeceği gibi maddi gerçekliğin bütünüyle ortaya çıkarıldığı da ileri sürülemeyecektir.

B. Uyuşmazlığa Dair Hukuki Nitelendirme
Eski eşi olan sanık ...'in annesi, anneannesi ve dedesini öldürdüğü kesinleşmiş mahkûmiyet hükmü ile sabit olan ve koşullu salıverme kararıyla cezaevinden çıktıktan sonra bir şekilde sanıkları aynı evde birlikte yaşamaya ikna eden katılanın, olay tarihinden bir gün önce sanık ... ile arasında çıkan tartışma sırasında evin camını kırdığı, sanık ...'i tehdit ettiği ve darbettiği, bu nedenle katılan hakkında uzaklaştırma kararı alındığının dosyadaki tutanaklardan sabit olduğu, sanıkların suça konu yanma olayı henüz gerçekleşmeden katılana telefonla bu kararı haber verdikleri, buna rağmen katılanın olay tarihinde müşterek konuta konuşmak için gittiğini ikrar ettiği anlaşılmaktadır.

Katılan her ne kadar kovuşturma aşamasında sanıkların, kapının hemen girişinde sırtından vurarak kendisini yere düşürdüklerini, sanık ...'un pet şişedeki benzini üzerine döktüğünü ve eşi sanık ...'in çakmakla ateşe verdiğini beyan etmiş ise de; hastanede alınan ilk beyanında benzini kimin ateşlediğini bilmediğini söyleyerek çelişkiye düştüğü, olay yeri inceleme raporunda evin içerisinin dağınık vaziyette olduğu ve girişten sonra sağdaki odada bulunan kanepe ile üzerindeki battaniyede yanık izi olduğunun belirtilmesinin çıkan arbede ve yanma hadisesinin antrede değil oturma odasında gerçekleştirdiğini gösterdiği, yine katılanın adli muayene raporunda yer verildiği üzere sırtında bir sopa izine veya ekimoza dair bir bulgu görülmediği, dosyadaki ekspertiz raporundan anlaşıldığı üzere; sanıkların ellerinden alınan svaplarda benzin türevi herhangi bir maddenin tespit edilmediği, olay yerinde ele geçirilen benzin dolu pet şişe üzerinde yalnızca sanık ...'in parmak izine rastlanmasının ise; katılanın oğlu ...'un şişeden benzin döktüğüne dair anlatımıyla ters düşmekle birlikte sanık ...'in ateşi söndürme sırasında veya sonrasında bir kenara koymak amacıyla şişeye dokunması sonucu da oluşabileceğine dair sanık savunmasını destekleyen bir şüphe oluşturmaktan öteye geçmediği, adli muayene raporlarında sanıkların vücutlarının aynı ev içinde çıkan yangından hiçbir şekilde etkilenmediklerinin belirtildiği ve katılanın sanıklar tarafından battaniye ile söndürülmesinin hemen akabinde sanık ...'in 112 acil servisi aramasının öldürme veya yaralama kastı ile hareket ettiğini şüphede bıraktığı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; mahallinde ikame olunan ve tartışılan delillerin, gerekçeli/muhtemel şüphenin tamamen ortadan kaldırılması ve sanığın müsnet teşebbüs aşamasında kalan kasten öldürme suçunu işlediği yönünde vicdani kanaat oluşması için yeterli olmadığı anlaşılmakla in dubio pro reo/şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereğince ispat edilemeyen suçtan beraat kararı verilmesi gerektiği kabul edilmelidir.

Bu itibarla, İlk Derece Mahkemesince kurulan direnmeye konu beraat hükümlerinin onanmasına karar verilmelidir.
Ulaşılan sonuç karşısında ikinci uyuşmazlık konusu değerlendirilmemiştir.

V. KARAR

Açıklanan nedenlerle;

1- Antalya 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 11.02.2020 tarihli ve 422-51 sayılı direnme kararına konu beraat hükümlerinin gerekçesinin İSABETLİ OLDUĞUNA ve ONANMASINA,

2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 11.06.2025 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.

Kaynak:https://www.hukukihaber.net/ceza-genel-kurulunun-2022610-e-2025249-k-sayili-karari