ADALET HABERLERİ

ADALET HABERLERİ

Ceza Genel Kurulu'nun 2022/495 E., 2025/348 K. sayılı kararı

Ceza Genel Kurulu'nun 2022/495 E., 2025/348 K. sayılı kararı
1 Okunma

Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 17.09.2025 tarihli, 2022/495 E., 2025/348 K. sayılı kararı

T.C.

Yargıtay

Ceza Genel Kurulu

2022/495 E., 2025/348 K.

"İçtihat Metni"

İtirazname No : 2020/57026

KARARI VEREN

YARGITAY DAİRESİ : 9. Ceza Dairesi

MAHKEMESİ :Ceza Dairesi

SAYISI : 2171-312

I. HUKUKÎ SÜREÇ

Sanıkların nitelikli cinsel saldırı suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 102/2, 102/3-d ve e, 62, 53. maddeleri uyarınca 16 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına ve hak yoksunluğuna ilişkin Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 03.10.2019 tarihli ve 346-525 sayılı hükümlerin, Cumhuriyet savcısı, sanıklar müdafileri ve katılan mağdur vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine dosyayı inceleyen İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 25. Ceza Dairesince 19.02.2020 tarih ve 2171-312 sayı ile istinaf başvurularının esastan reddine, bu kararın da sanıklar müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 29.12.2021 tarih, 14144-10419 sayı ve oy çokluğu ile onanmasına karar verilmiştir.

Daire Üyesi ...; "... Nitelikli cinsel saldırı suçunun sanıklar tarafından mağdura karşı işlendiğine dair mağdur anlatımı dışında hiçbir delil yoktur. Mağdur beyanı kanuna ve usule uygun alınmamıştır. Mağdur ile sanıklar arasında koğuş içi meseleden kaynaklı husumet bulunmaktadır. Ortak işleri yapmamak için koğuş arkadaşlarına yalan söyleyen mağduru sanıklar döverek basit tıbbi müdahale ile giderilecek şekilde hafif yaralamışlardır. Dava dosyasındaki iddia, savunma, tanık anlatımları, doktor raporları ve mevcut delillere göre sanıklar hakkında yalnızca işledikleri basit yaralama suçundan hüküm kurulması gerekirken eksik inceleme nedeniyle oluştuğu da ispatlanamayan nitelikli cinsel saldırı suçundan verilen TCK'nın 102/2-3-d-e ve 62. Maddeleri uygulanarak 16 yıl 3 ay hapis cezasına mahkumiyet kararlarının onanmasına dair görüşe katılmıyorum" düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.

II. İTİRAZ SEBEPLERİ

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 10.03.2022 tarih ve 57026 sayı ile; "...03.10.2019 tarihini taşıyan ancak 19.07.2019 tarihinde taranarak dosyaya aktarılan Cumhuriyet savcısının davanın esası hakkındaki mütalaasının 24.08.2019 tarihinde sanık müdafileri ile katılan mağdur vekiline ayrı ayrı tebliğ edildiği, ancak sanıklara tebliğe dair bir belgenin dosya içinde bulunmadığı, 03.10.2019 tarihli hüküm celsesinde sanık ...'ın hazır bulunduğu, sanık ... müdafisinin tevsii tahkikat talebinde bulunması üzerine Cumhuriyet savcısı ve katılan ile vekilinden bu talep hakkında sorularak talebin reddine karar verildikten sonra tekrar Cumhuriyet savcısına söz verilmeden hazır bulunan sanık ... sanık müdafilerinden davanın esası hakkındaki son savunmaların sorulduğu, sanıktan da son sözü sorularak hüküm kurulduğu, Cumhuriyet savcısının celse arasında sunduğu mütalaanın okunmadığı incelenen dosya ile sabittir.

Her ne kadar Cumhuriyet savcısının celse arasında yazılı olarak sunduğu mütalaa şeklen mütalaada olması gereken hususları kapsasa da, duruşama haricinde yapılan verilen mütalaanın usulünce açıklanmış bir görüş olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı, zira CMK'nın 216. Maddesinde yazılı usule uygun Cumhuriyet savcısı tarafından açıklanmış bir görüş olmadığı, duruşmada açıklanan bir görüşün olmamasının, duruşma öncesi yazılı görüşün tebliği ile telafi edilmesi mümkün olan bir durum olmadığı, davanın esası hakkındaki görüşün yazılı olarak sunulması mümkün olsa da bu görüşün duruşmada mutlaka okunması gerektiği, aksinin ise sanık ... sanık müdafilerinin savunma haklarının kıtlanması niteliğinde olduğu düşüncesine varılmıştır." görüşüyle itiraz yoluna başvurmuştur.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesince 04.07.2022 tarih ve 4477-7386 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

III. UYUŞMAZLIK KAPSAMI, KONUSU VE ÖN SORUN

İtirazın kapsamına göre inceleme sanıklar hakkında nitelikli cinsel saldırı suçundan kurulan mahkûmiyet hükümleriyle sınırlı olarak yapılmıştır.

Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; Cumhuriyet savcısının celse arasında yazılı olarak hazırlayıp sunduğu esas hakkındaki mütalaanın, kendilerine tebliğ edilmeyen ve duruşmada hazır bulunan sanıklara okunup savunma fırsatı tanınmadan hüküm kurulmasının mümkün olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliği'nin 27. maddesi kapsamında, durumları belirtilen sanıklara yazılı mütalaa tebliğ edilen müdafilerinin mütalaaya karşı diyecekleri tespit edilmeden son sözleri sorularak yargılamanın bitirildiği dosyada, savunma hakkının kısıtlanıp kısıtlanmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.

IV. ÖN SORUNA İLİŞKİN BİLGİLER

İncelenen dosya kapsamından;

Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılamada, 03.10.2019 tarihli oturumda duruşmada hazır bulunan sanık ... müdafii, katılan mağdur, katılan mağdur vekili ve Cumhuriyet savcısına diyeceklerinin sorulduğu, Cumhuriyet savcısının, celse arasında yazılı olarak sunduğu esas hakkındaki mütalaaya atfen; "Dosyanın esasına etki etmeyeceği kanaati ile tevsi tahkikat taleplerinin reddine karar verilmesi ve önceki mütalaamızı tekrar ederiz." şeklindeki beyanından sonra ara karar ile tevsi tahkikat taleplerinin reddedildiği, duruşmaya devam olunduğu ve duruşmanın bitirileceği uyarısıyla hazır bulunan sanık ... sanıklar müdafilerine son sözlerinin sorulması ile Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki görüşüne yönelik olarak oturumda hazır bulunan sanık ... sanıklar müdafilerine esasa ilişkin savunma yapma imkânı tanınmadan son sözlerinin sorulması suretiyle duruşmaya son verilip hükümlerin kurulduğu anlaşılmaktadır.

V. GEREKÇE

Ön sorun ile ilgili CMK'da yer alan yasal düzenlemeler şöyledir:

"Kararların verilmesi usulü

Madde 33 – (1) Duruşmada verilecek kararlar, Cumhuriyet savcısı, duruşmada hazır bulunan müdafi, vekil ve diğer ilgililer dinlendikten; duruşma dışındaki kararlar, Cumhuriyet savcısının yazılı veya sözlü görüşü alındıktan sonra verilir."

"Delillerin tartışılması

Madde 216 –1) Ortaya konulan delillerle ilgili tartışmada söz, sırasıyla katılana veya vekiline, Cumhuriyet savcısına, sanığa ve müdafiine veya kanunî temsilcisine verilir.

2) Cumhuriyet savcısı, katılan veya vekili, sanığın, müdafiinin veya kanunî temsilcisinin açıklamalarına; sanık ... müdafii ya da kanunî temsilcisi de Cumhuriyet savcısının ve katılanın veya vekilinin açıklamalarına cevap verebilir.

3) Hükümden önce son söz, hazır bulunan sanığa verilir. Bu aşamada zorunlu müdafiin hazır bulunmaması hükmün açıklanmasına engel teşkil etmez."

"Davaya yeniden bakacak mahkemenin işlemleri

Madde 307 – (1) Yargıtaydan verilen bozma kararı üzerine davaya yeniden bakacak bölge adliye veya ilk derece mahkemesi, ilgililere bozmaya karşı diyeceklerini sorar.

...

(4) Yargıtaydan verilen bozma kararına bölge adliye veya ilk derece mahkemesinin direnme hakkı vardır. .."

Amacı, maddi gerçeği insan onuruna yaraşır biçimde ortaya çıkarmak olan ceza yargılamasının özünü; yargılamanın asıl sujeleri tarafından, silahların eşitliği, yüzyüzelik ve doğrudan doğruyalık ilkeleri doğrultusunda icra edilecek olan ve çelişmeli yargılamaya imkan sağlayan kolektif bir kurum olarak aleni duruşma/celse oluşturur.

Duruşmaya ara verilmeksizin devam edilerek hüküm verilir (CMK madde 190). CMK'nın 191. madesinde öngörülen usule göre başlayan duruşmada sanık açıklamada bulunmaya hazır olduğunu bildirdiğinde, usulüne göre sorgusu yapılır. Sanığın sorguya çekilmesinden sonra delillerin ortaya konulmasına başlanır (CMK madde 206/1). Cumhuriyet savcısı, müdafi veya vekil sıfatıyla duruşmaya katılan avukat; sanığa, katılana, tanıklara, bilirkişilere ve duruşmaya çağrılmış diğer kişilere, duruşma disiplinine uygun olarak doğrudan soru yöneltebilirler. Sanık ... katılan da mahkeme başkanı veya hâkim aracılığı ile soru yöneltebilir (CMK madde 201/1). Ortaya konulan delillerle ilgili tartışmada söz, sırasıyla katılana veya vekiline, Cumhuriyet savcısına, sanığa ve müdafiine veya kanunî temsilcisine verilir. Cumhuriyet savcısı, katılan veya vekili, sanığın, müdafiinin veya kanunî temsilcisinin açıklamalarına; sanık ... müdafii ya da kanunî temsilcisi de Cumhuriyet savcısının ve katılanın veya vekilinin açıklamalarına cevap verebilir (CMK madde 201/1).

İddianame çerçevesinde, iddia makamı ve katılan/müşteki-mağdur tarafın ileri sürdüğü iddialar ile savunmanın serdedilmesi ve ikame olunan delillerin huzurda tartışılmasından sonra iş bu kolektif yargısal faaliyetin, ihtilafı çözme/sonuç çıkarma/hüküm kurma aşamasına geçilecektir. Gelinen aşamada sanığın hukuki durumu henüz bir yargı kararı ile belirlilik kazanmadığından iddia makamının, yapılan yargılama, mevcut ve ikame olunan delil(lerin) durumu ve gelişen/değişen süreç itibariyle son görüşünün ne olduğunun bilinmesi, etkin bir savunma hakkının kullanılması bağlamında büyük önem arz eder. Bu nedenledir ki kanun vazıı, CMK'nın 33. maddesinde; "Duruşmada verilecek kararlar, Cumhuriyet savcısı, duruşmada hazır bulunan müdafi, vekil ve diğer ilgililer dinlendikten...sonra verilir." diyerek, Cumhuriyet savcısı yönünden emredici bir düzenlemeye yer vermiştir. Cumhuriyet savcısının bu görüşünün/esas hakkındaki mütalaasının, doğrudan ya da iddianameye veya zikredilen özellikleri taşıyan önceki mütalaaya atfen de olsa; sanığa isnat edilen maddi vakıayı, bu vakıanın hukuki nitelendirmesini ve mahkûmiyete dair ise nitelendirmeyle ilgili kanun maddelerini açık ve anlaşılır biçimde gösteriyor olması lazım gelir.

Bu konuda doktrin görüşleri de şöyledir; "İddia makamı, muhakeme boyunca, mütalaa mahiyetindeki hükümleri ile hâkime ışık tutacak, muhakemede tez ileri sürüp sentez elde edilmesine çalışacaktır... Savcılık son kararın nasıl olması gerektiği hakkındaki görüşünü esas hakkındaki mütalaası ile açıklayacak ve artık şüphesi kalmayıp mahkûmiyet kararı verilmesini düşünüyorsa o zaman, sanığın cezalandırılmasını isteyecektir... Tartışma sadece maddi meseleye taalluk etmez; muhakeme hukuki meseleyi de çözeceğinden, bu mesele hakkındaki görüşler de iddiada yer alacaktır." (Prof. Dr. Nurullah Kunter, Ceza Muhakemesi Hukuku, Beta Yayınları, 9. bası, İstanbul, s.193, 936-937); "Ceza muhakemesi hükmünün kollektif olması gerekmesi sebebiyle, savcının son soruşturma safhasının sonuç çıkarma devresinde düşüncelerini bildirmesi yani esas hakkındaki mütalâasının serdetmesi, vazgeçilmez bir zarurettir. Diğer ilgililerin bir şey söylemeksizin işi mahkemenin kararına terk etmeleri mümkün görülebilmekle beraber, savcı bakımından böyle bir şey söz konusu olamaz; savcı her halde en son iddialarını söylemelidir. Bu itibarla, savcılık talep veya iddia durumunda olduğu konularda keyfiyeti hâkime (veya hâkimin takdirine) bıraktığını beyan ile yetinemez... Savcının esas hakkındaki mütalâasının alınması mecburî olmakla beraber, yargıcın bu ödevini yerine getirmekten kaçınan savcıyı zorlamak yetkisi bulunmadığından, bu gibi hallerde son kararın esas hakkındaki mütalâa alınmadan verilebilmesi de kabul edilmektedir. Ancak böyle bir durum ceza muhakemesi hükmünün kollektif olmasına engel teşkil edeceğinden, yargıç veya mahkeme başkanı hiç olmazsa makamın başı olan savcıya müracaat edebilmeli ve esas hakkındaki mütalâasını vermeyi red eden yardımcı yerine bir başkasının duruşmaya çıkarılmasını talep edebilmelidir... Esas hakkındaki mütalaanın sadece sübuta yani maddi meseleye değil, hukuki meseleye de taalluk etmesi gerekir. Muhakemenin aynı zamanda hukuki meseleyi de halletmek zorunda olması, savcının bu konudaki düşüncelerini de bildirmesini gerektirmektedir." (Dr. Selahattin Keyman, Ceza Muhakemesinde Savcılık, Sevinç Matbaası, Ankara, 1970, s. 258-262).

İddia makamının esas hakkındaki mütalaasının sözlü ya da yazılı olarak sunulmasının sonuca etkili olmadığı söylenmelidir. Önemli olan yargılama ve delillerin tartışılmasından sonra nihai olarak sanığın hangi isnat altında tutulduğunu öğrenmesi ve buna bağlı olarak savunma hakkını kullana bilmesidir. Bu imkânın, celse arasında yazılı olarak sunulan mütalaanın, sanık ... müdafiine tebliğ ya da hazır bulundukları celsede okunması suretiyle sağlanabileceği açıktır.

Diğer taraftan müstakar uygulamalara göre; Yargıtayın bozma ilamı ile derece mahkemelerince verilen hüküm ve kararlar ortadan kalkarlar. Bozmadan sonraki serbestlik ilkesi kapsamında mahkemeler kural olarak bozmadan sonra gerek bir önceki kararlarından, gerekse bozma ilamından tamamen farklı bir sonuca ulaşıp apayrı bir hüküm/karar tesis edebilirler. Bu ilkenin istisnalarından birini direnme/ısrar kararı oluşturur (CMK madde 307/4).

Yargıtaydan verilen bozma kararı üzerine davaya yeniden bakacak bölge adliye veya ilk derece mahkemesi, ilgililere bozmaya karşı diyeceklerini sorar (CMK madde 307/1). Cumhuriyet savcısının bozmaya karşı diyeceklerini bildirmesi ile esas hakkındaki mütalaasını sunması, prensip olarak farklı fonksiyonları ve sonuçları olan savcılık işlemleridir. Bu nedenledir ki Yargıtaydan verilen bozma kararı üzerine davaya yeniden bakacak derece mahkemesi, bozma kararına uysa da önceki kararında ısrar etse de Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki mütalaasının, savunma hakkının etkin kullanılabilmesine imkân sağlayacak açıklık ve yeterlilikte olması usuli bir mecburiyettir.

Keza hüküm, Cumhuriyet savcısı, duruşmada hazır bulunan müdafi ve diğer ilgililer dinlendikten sonra verilebilir (CMK madde 33). Hükümden önce son söz, hazır bulunan sanığa verilir (CMK madde 216/3). Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki mütalaasından sonra hazır bulunan sanık ... müdafii dinlenmeli, her halûkârda hükümden önce son söz, hazır bulunan sanığa verilmelidir.

Bu açıklamalar ışığında ön sorun değerlendirildiğinde:

Bozmadan sonra yapılan yargılamanın 03.10.2019 tarihli celsesinde bozma ilamı okunarak duruşmada hazır bulunan sanık ... müdafii, katılan mağdur, katılan mağdur vekili ve Cumhuriyet savcısına diyeceklerinin sorulduğu, Cumhuriyet savcısının, celse arasında yazılı olarak sunduğu esas hakkındaki mütalaaya atfen; "Dosyanın esasına etki etmeyeceği kanaati ile tevsi tahkikat taleplerinin reddine karar verilmesi ve önceki mütalaamızı tekrar ederiz." şeklindeki beyanından sonra hazır bulunan sanık ... sanıklar müdafilerine mütalaaya yönelik olarak savunma imkânı tanınmadan yargılamaya son verilip hüküm tesis ve tefhim edildiği anlaşılmaktadır.

Cumhuriyet savcısının celse arasında yazılı olarak sunduğu mütalaanın, sanıklar ve müdafilerine tebliği suretiyle sağlanabilmesi olanağı bulunduğu hâlde bu yola başvurulmadığı gibi İlk Derece Mahkemesince son celse Cumhuriyet savcısının yazılı olarak sunduğu mütalaaya atıf yapmaktan ibaret beyanından sonra hazır bulunan sanıklar ve müdafilerine, yargılama ve delillerin tartışılmasından sonra nihai olarak sanıkların hangi isnat altında tutulduklarını öğrenmeleri ve buna bağlı olarak savunma haklarını kullanabilmeleri imkânı da tanınmadan yargılamaya son verilip hükümlerin tesis ve tefhim edilmesi hukuka aykırı olduğundan İlk Derece Mahkemesi hükmüne yönelik istinaf başvurularının kabulü yerine istinaf başvurularının esastan reddine karar veren İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 25. Ceza Dairesi hükmünün diğer yönleri incelenmeksizin bozulması gerekmektedir.

Bu itibarla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçe ile kabulüne karar verilmelidir.

VI. KARAR

Açıklanan nedenlerle;

1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının DEĞİŞİK GEREKÇEYLE KABULÜNE,

2- Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 29.12.2021 tarihli ve 14144-10419 sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,

3- İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 25. Ceza Dairesinin 19.02.2020 tarihli ve 2171-312 sayılı istinaf başvurularının esastan reddine dair kararının, Cumhuriyet savcısının celse arasında yazılı olarak sunduğu mütalaanın, sanıklar ve müdafilerine tebliği suretiyle sağlanabilmesi olanağı bulunduğu hâlde bu yola başvurulmadığı gibi İlk Derece Mahkemesince son celse Cumhuriyet savcısının yazılı olarak sunduğu mütalaaya atıf yapmaktan ibaret beyanından sonra hazır bulunan sanıklar ve müdafilerine, yargılama ve delillerin tartışılmasından sonra nihai olarak sanıkların hangi isnat altında tutulduklarını öğrenmeleri ve buna bağlı olarak savunma haklarını kullanabilmeleri imkânı da tanınmadan yargılamaya son verilip hükümlerin tesis ve tefhim edilmesi suretiyle sanıklar ..., ... ve ... haklarında CMK'nın 216. maddesine aykırılıkla hüküm kurulması nedeniyle istinaf başvurularının esastan kabulü gerekirken reddine karar verilmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,

4- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle kabul edilip Özel Dairenin onama kararı kaldırılarak Bölge Adliye Mahkemesi hükmünün bozulmasına karar verilmesi nedeniyle sanıklar ..., ... ve ...'ın bu suç yönünden cezalarının İNFAZININ DURDURULMASINA ve TAHLİYELERİNE, başka bir suçtan hükümlü veya tutuklu olmadıkları takdirde derhâl salıverilmeleri için MÜZEKKERE YAZILMASINA

5- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 17.09.2025 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.

Kaynak:https://www.hukukihaber.net/ceza-genel-kurulunun-2022495-e-2025348-k-sayili-karari