Ceza Genel Kurulu'nun 2022/229 E., 2025/290 K. sayılı kararı
Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 11.06.2025 tarihli, 2022/229 E., 2025/290 K. sayılı kararı
T.C.
Yargıtay
Ceza Genel Kurulu
2022/229 E., 2025/290 K.
"İçtihat Metni"
KARARI VEREN
YARGITAY DAİRESİ : 9. Ceza Dairesi
MAHKEMESİ :Ağır Ceza
SAYISI : 11-165
I. HUKUKÎ SÜREÇ
Sanığın çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 103/1-a maddesi delaletiyle 103/2-6, 43/1, 62/1 ve 53. maddeleri uyarınca 14 yıl 2 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin Eskişehir 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 18.02.2014 tarihli ve 298-44 sayılı hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 14. Ceza Dairesince 25.11.2020 tarih ve 7107-5253 sayı ile; "...Olayın intikal şekli ve zamanı, mağdurenin aşamalardaki çelişkili ifadeleri, savunma ile bunu destekler mahiyetteki tanık beyanı ve tüm dosya kapsamı nazara alındığında, sanığın üzerine atılı suçu işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,'' isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Eskişehir 2. Ağır Ceza Mahkemesi ise 18.03.2021 tarih ve 11-165 sayı ile "...Yargıtay 14. Ceza Dairesinin 2016/7107 E. Ve 2020/5253 K. Sayılı ilamı ile sanığın beraatine karar verilmesi gerektiğinden bahisle daha önce mahkememizce tesis edilen hüküm bozulmuş ise de; sanık ...'nun katılan ...'nın eşinin akrabası olduğu ve katılan ... ile aynı ortamda çalışmaları nedeniyle samimi oldukları, sanık ...'nun bu samimiyet ile sık sık katılan ...'nın evine gitmeye ve katılan ... ile birlikte alkol aldıkları, sanık ...'nun suçtan zarar gören ...'ya karşı samimi davranmaya ve el kol şakaları yapmaya başladığı, 2011 yılı Ocak ayında sanık ...'nun alkollü olarak katılan ...'nın evde olmadığı bir gün saat 01:30 sıralarında ... köyünde bulunan evine geldiği, evin kapılarının kilitli olmadığı, evde suçtan zarar görenin annesi ve kardeşlerinin uyuduğu, suçtan zarar gören ...'nın odasına girdiği, suçtan zarar gören ...'nın uyandığı, sanık ...'nun suçtan zarar gören ...'ya cinsel organını ellettiği ve cinsel organını suçtan zarar gören ...'nın ağzına soktuğu, daha sonra suçtan zarar gören ...'nın cinsel organına sürtünerek boşaldığı, daha sonraki günlerde sanık ...'nun katılan ... ile birlikte eve gelerek alkol aldığı, bu olaydan iki ay sonra sanık ...'nun yine suçtan zarar görenin yanına gelerek cinsel organını suçtan zarar gören ...'nın cinsel organına sokarak cinsel ilişkiye girdiği, katılan ...'nın Eskişehir iline taşındığı, sanığın yine aynı şekilde Eskişehir'e de gelerek suçtan zarar gören ... ile cinsel ilişkiye girerek, suç tarihinde 15 yaşından küçük suçtan zarar gören ...'ya karşı zincirleme olarak çocuğun cinsel istismarı suçunu işlediği, Adalet Bakanlığı Adli Tıp Kurumu Eskişehir Adli Tıp Şube Müdürlüğü'nün 07/09/2012 tarihli raporuna göre suçtan zarar gören ...'nın bakire olmadığı, Adalet Bakanlığı Adli Tıp Kurumu 6. Adli Tıp İhtisas Kurulu'nun 28 Ağustos 2013 tarihli raporuna göre suçtan zarar gören ...'nın Ocak-2011-2012 tarihinde mağduru bulunduğu olay nedeniyle ruh sağlığının bozulduğu,
Sanık ... suçlamayı kabul etmediğini katılan ...'ya ...'ın parasını almaması yönünde küfürlü mesaj çektiği için kendisini şikayet ettiğini ileri sürmüş ise de, tanık ... ...'in sanık ...'nun suçtan zarar gören ...'e yaptıklarını anlatırsan senin hayatını mahvederim diye tehdit ettiğini duyduğunu belirtmesi, oluşa ve dosya içeriğine göre suçtan zarar görenin aşamalardaki tutarlı ve samimi görülen anlatımları, görgü tanığı bulunmayan olayda suçtan zarar görenin namus ve iffetini ortaya koyarak sanığa iftira etmesi için bir nedenin bulunmaması, Yargıtay bozma ilamında bahsedilen savunma tanığının olayla ilgili hiçbir bilgisinin olmaması, mağdura karşı katılan ...' un patronunun yaptığı bir eylemden bahsetmesi, halbuki tanık ...' in sanığın suçtan zarar göreni bir konuyu anlatmaması yönünde tehdit ettiğine şahit olduğunu belirtmesi, suçtan zarar görenin aşamalarda beyanlarının sakatlanmasına veyahut mahkemece itibar edilmemesine yol açacak herhangi bir çelişkide bulunmaması, aksine suçtan zarar görenin aşamalardaki tüm beyanlarının birbirini doğrular ve tutarlı olması, hem suçtan zarar göreni dinleyen psikologun hem de adli tıp kurumunun suçtan zarar görenin ruh sağlığının olay nedeniyle bozulduğunu tespit etmesi, yine psikologun, suçtan zarar görenin beyanlarına itibar edilebileceğini belirtmesi, sanığın suçtan zarar gören ile samimi oldukları el kol şakası yaptıkları hatta bu nedenle birlikte olduklarına ilişkin dedikodu çıktığı, karısının kendisini bu nedenle terk ettiğine ilişkin tevili ikrarları, nazara alındığında sanığın cezadan kurtulmaya yönelik savunmasına itibar edilmesinin ve Yargıtay bozma ilamındaki sebeplere katılmanın mümkün olmadığı," şeklindeki gerekçeyle bozmaya direnerek önceki hüküm gibi sanığın mahkûmiyetine karar vermiştir.
Direnme kararına konu hükmün, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 07.09.2021 tarihli ve 56230 sayılı onama istekli tebliğnamesi ile dosya kararına direnilen Daireye gönderilmiş, inceleme yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesince 02.03.2022 tarih ve 24034-1843 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
II.UYUŞMAZLIK KONUSU
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa isnat edilen çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçunun sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
III. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
Katılan mağdurenin 16.01.1997 doğumlu ve suç tarihinde 14-15 yaşlarında olduğu, davaya konu eylemler boyunca Eskişehir ili Alpu ilçesi ... köyü ile Eskişehir il merkezinde annesi, babası ve kardeşiyle birlikte yaşadığı, sanık ...’nun katılan mağdurenin dayısının kızının eşi olduğu ve katılan mağdurenin babası ... ile samimi arkadaşlıklarının bulunduğu, 04.09.2012 tarihinde katılan mağdure ve babasının, sanığın katılan mağdureye yönelik nitelikli cinsel istismarda bulundukları iddiasıyla polise başvurdukları,
Katılan mağdurenin Eskişehir Adli Tıp Şube Müdürlüğünce düzenlenen 07.09.2012 tarihli raporunda; ''Himen halkavii ince kenarlı tabii sülmeli fevhası duhule müsait açıklıkta olup saat kadranına göre (3) üç ve (8) hizasında kaideye kadar inmeyen yarım eski yırtık görüldüğü oluş zamanının tıbben 8-10 gün sonra tefrikinin mümkün bulunmadığı, anal muayenede fiili livataya delalet edecek maddi delile rastlanmadığı" tespitlerine yer verildiği,
Adalet Bakanlığı Adli Tıp Kurumu 6. Adli Tıp İhtisas Kurulunun 28.08.2013 tarihli raporunda; katılan mağdurenin olay nedeniyle ruh sağlığını bozacak mahiyet ve derecede "Depresif Bozukluk" denilen psikiyatrik bozukluğunun tespit edildiği ve Ocak 2011-2012 tarihinde mağduru bulunduğu olay nedeniyle ruh sağlığının bozulduğunun belirtildiği,
Anlaşılmıştır.
Katılan mağdure; sanığın sürekli evlerine geldiğini ve babasıyla birlikte alkol aldıklarını, kendisine ''Kardeşim, baldızım!" diyerek temas etmeye çalıştığını, bu davranışları cinsel haz duyarak yaptığını anladığını, bir gün saat 01.30 sıralarında evlerine geldiğini, evde babasının olmadığını, annesinin ve kardeşlerinin ise uyuduklarını, sanığın alkollü olduğunu, eve girerek kaldığı odaya geldiğini, elini kendi cinsel organına dokundurmaya başladığını, cinsel organını vücuduna sürttüğünü ve ağzına aldırdığını, yardım istemesini engellemek için de ağzını kapattığını ve daha sonra evden ayrıldığını, annesinin ve kardeşlerinin bundan haberlerinin olmadığını, bu eylemde sonra da babası ile birlikte alkol alan sanığın babası uyuduktan sonra kendisine sarkıntılıkta bulunduğunu, bu eylemden iki ay sonra ise köyde bulunan evlerinde kendisiyle cinsel ilişkiye girdiğini, olayları kimseye anlatmaması için sanığın "Babana bana yaklaştığını söylerim, kardeşlerin ile de cinsel birliktelik yaşarım!" diyerek kendisini tehdit ettiğini, karşı geldiğinde kendisini darbettiğini, 2011 yılının Eylül ayında okula başlayacağı için Eskişehir’e taşındıklarını, sanığın Eskişehir'deki evlerine de gelerek benzer eylemlerde bulunduğunu, bu eylemlerin anne ve babası ile kardeşleri uyurlarken gerçekleştiğini,
Katılan ...; kızının kendisine olanları anlatmasına kadar sanığın veya kızının hareketlerinden şüphelenmediğini, zira şüphelenmesini gerektirecek davranışlarını görmediğini,
Tanık ... ... yargılamada; sanığın katılan mağdureye neler yaptığını görmediğini ancak onu "Yaptıklarını anlatırsam senin hayatını mahvederim" diye tehdit ettiğini duyduğunu,
Beyan etmişlerdir.
Sanık; katılan mağdurenin evine sık sık gittiğini, zira babası olan ... ile yakın arkadaşlıkları olduğunu, gece geç saatlere kadar ... ile bazen onun evinde bazen de dışarıda oturup alkol aldıklarını, ... ve ailesi ile hep bir arada olduklarından katılan mağdureyle sık sık görüştüklerini, bir buçuk yıl kadar önce katılan mağdureyle olan samimiyetlerinden dolayı köyde dedikodularının çıktığını, hatta katılan mağdureyle cinsel ilişkiye girdiklerinin söylenmeye başlandığını, suçlamaların tamamen asılsız olduğunu savunmuştur.
IV. GEREKÇE
1- İlgili Mevzuat ve Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Değerlendirmeler
Anayasa’nın 138/1. ve CMK’nın 217/1. maddeleri ile Anayasa’nın 38. ve İHAS'ın 6/2. maddeleri sarahatine göre ispat hukuku bakımından vicdani kanaat esasını benimseyen Ceza muhakememizin amacı, maddi gerçeği insan onuruna yaraşır biçimde ortaya çıkarmaktır. Geçmişte yaşanan ya da yaşandığı iddia olunan bu vakıayı/maddi gerçekliği, olay mahkemesi yapacağı öğrenme yargılaması ile taraflar ve delillerle doğrudan muhatap olup muhakeme hukukuna ilişkin normlar doğrultusunda, gerektiğinde mantık ilminden ve tecrübe kurallarından da faydalanarak sonradan mahkeme önünde temsil etmeye çalışacak, böylece sezgileriyle değil akıl yoluyla vicdani kanaate ulaşarak (Metin Feyzioğlu, Ceza Muhakemesinde Vicdani Kanaat, Yetkin Yayınevi, s. 139) maddi sorunu çözecektir. Bu yetki münhasıran olay mahkemesine aittir.
Vicdani kanaate ulaşılması, isnat olunan fiilin ispatlandığı anlamına gelir. Bu nedenle, vicdani kanaat hukuki sorunla değil, maddi sorunla ilgili bir kavramdır ve vicdani kanaate ulaşacak makam da maddi uyuşmazlığı çözmeye yetkili derece mahkemeleridir. Hukuki sorunun çözümünde vicdani kanaat ölçütü kullanılamaz. Çünkü; hukuki sorunun doğru çözümü, maddi olaya uygulanması gereken hukuk kurallarının doğru bulunması ve doğru yorumlanması ile ilgilidir.
Vicdani ispat sisteminde hâkimler, hür vicdanlarına göre hüküm verirler. Her türlü delil aracı, kural olarak kullanılabilir ve bunlar serbestçe değerlendirilir. Ancak bu serbestliğin sınırını yine hukuk belirler. Nitekim, Anayasa’nın 138/1. maddesine göre hâkim, vicdani kanaatini oluştururken, Anayasa’nın, kanunların ve hukukun çizdiği çerçevede kalmak zorundadır. Delil araçlarının ne zaman ve kimler tarafından ikame edilebileceği, bunların muhakemede tabi tutulacakları işlemler, delil aracı ikame taleplerinin hangi şartlarda ret olunabileceği, çelişme yönteminin nasıl hayata geçirileceği, delil aracı yasaklarının neler olduğu gibi konular hukuk tarafından düzenlenir (Feyzioğlu, s. 357).
Kural olarak delillerle doğrudan temas kurmayan ve öğrenme yargılaması yapamayan Yargıtayın, hukuka uygun olarak elde edilen delilleri takdir etme ve bu suretle ilk derece mahkemelerinin vicdani kanaatini denetleme, aslında olayın nasıl cereyan ettiğini ortaya koyma imkânı bulunmamaktadır. Ancak hükmün gerekçesini esas alarak, bu delillerle varılan sonucun/kabul edilen maddi vakıanın, akıl yürütme/mantık kurallarına, genel hayat tecrübelerine ve bilimsel kaidelere uygun olup olmadığını denetleyebileceğinde de kuşku yoktur. 288. maddenin Hükûmet Tasarısı'ndaki gerekçesinde bu duruma: "Delillerin yanlış değerlendirilmesi, kuralların yorumunu ve eylemin gerçek niteliğinin saptanmasını etkilediğinde elbetteki hukuka aykırılık oluşturur." denilerek işaret edilmiştir. Uygulama da bu şekilde istikrar kazanmıştır. Doktrinde Yenisey aynı düşünceyi; "Bir hukuk normu olmayan fizik ve mantık kuralları ve tecrübe kaidesi, bir hukuk normu gibi ele alınarak bunlara aykırı olan vicdani kanaatin denetlenmesine imkan sağlamaktadır." (Feridun Yenisey, İstinafta Maddi Ve Hukuki Mesele Denetimi, Dr. Silvia Tellenbach'a Armağan, Seçkin Yayınları, s. 1282) diyerek benimsendiğini ifade etmiştir. Çünkü; sağlıklı bir hukuki denetimin ön şartı, maddi vakıanın usulüne uygun, tam ve doğru olarak belirlenmiş olmasıdır.
Ceza yargılamasında kanıt serbestliği ilkesi başlığı altında toplayabileceğimiz temel prensiplere göre; a) Her şeyin kanıt olabileceği (hukuka uygun yöntemlerle elde edilmiş), b) İlgililerin kanıt ileri sürebilecekleri, c) Hâkimin kendiliğinden kanıt araştırabileceği, (hatta zorunlu olarak araştırması gerektiği), d) Kanıt ileri sürmede zaman kısıtlaması olamayacağı, e) Kanıtlama külfetinin sanığa yüklenemeyeceği, f) Kanıt değerlendirmede hâkimi bağlayan üstün kanıtın söz konusu olmayıp hâkimin tüm kanıtları serbestçe değerlendirebileceği, (vicdani kanaat) ceza yargılamasının temel ilkeleridir. Bu ilkelerin birinden dahi vazgeçmek, ceza yargılamasının temel ilke ve yapısına aykırı davranmak anlamını taşır (YCGK, 08.04.1991 tarihli ve 81-111 sayılı).
Amacı, somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adeleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden birisi de öğreti ve uygulamada; suçsuzluk ya da masumiyet karinesi olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latincede; in dubio pro reo olarak ifade edilen şüpheden sanık yararlanır ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği veya gerçekleştirilme biçimi konusunda bir şüphe belirmesi halinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılabilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikte ispat edilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olay ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti; herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık ispata dayanmalı, bu ispat hiçbir şüphe ya da başka türlü oluşa imkân vermemelidir. Toplanan delillerin bir kısmı gözetilip diğer kısmı göz ardı edilerek ulaşılan kanaat üzerinden yüksek de olsa bir ihtimale dayanarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir (YCGK, 11.6.2013 tarihli ve 36-294 sayılı).
Şu hâlde, sanığa isnat edilen fiilin sanık tarafından icra edildiğinin kabulü için, gerekçeli ve muhtemel şüphenin tamamen yenilmesi gerekir. Zira kabili te'lif olmayan şüphe ile gerçeğin yan yana mevcudiyeti ile vicdani kanaate ulaşılmasının, mantık ve hukuk kuralları bakımından mümkün olduğu söylenemez.
2- Somut Olayda Hukuki Nitelendirme
Sanığın, sık sık evlerine uğradığı on beş yaşını doldurmamış olan katılan mağdureye yönelik zincirleme şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçunu işlediği Yerel Mahkemece kabul edilen olayda;
Katılan mağdurenin, sanığın eylemlerinden babası dâhil kimsenin haberi olmadığına ilişkin soruşturma evresindeki anlatımlarının yargılama evresindeki beyanlarıyla çelişmesi, sanığın, eylemlerini, birçok kez gece vakti ailesi uyurken zor kullanarak gerçekleştirdiğine dönük ifadelerinin ise genel hayat tecrübeleriyle bağdaşmaması, sanığın mağdureyi tehdit ettiğine yönelik anlatımda bulunan tanık ...'in istismara konu olayı görmediğini belirtmesi ve tüm aşamalarda istikrarlı bir şekilde müsnet suçu işlemediğini ileri süren sanık savunmalarının aksini kanıtlayan katılan mağdurenin soyut ve inandırıcılıktan uzak beyanları dışında başkaca delil bulunmadığı dikkate alındığında; mahallinde ikame olunan ve tartışılan delillerin, gerekçeli/muhtemel şüphenin tamamen ortadan kaldırılması ve sanığın müsnet suçu işlediği yönünde vicdani kanaat oluşması için yeterli olmadığı anlaşılmakla in dubio pro reo/şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereğince beraatine karar verilmesi gerektiği kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu mahkûmiyet hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Başkanı; "Maddi vâkıânın kabulüne ilişkin vicdani kanaatini, doğrudan muhatap olduğu takdirî deliller ve dosya kapsamına uygun, ilgili, özgün ve yeterli gerekçelere dayandıran Yerel Mahkemenin müsnet çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçunun unsurlarının oluştuğu yönündeki takdir ve değerlendirmelerinde bir isabetsizlik bulunmadığından Sayın Çoğunluğun görüşüne muhalifim",
Çoğunluk görüşüne katılmayan dokuz Ceza Genel Kurulu Üyesi; Yerel Mahkemenin direnme gerekçesinin isabetli bulunduğu,
Düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
V. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- Eskişehir 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 18.03.2021 tarihli ve 11-165 sayılı direnme kararına konu mahkûmiyet hükmünün, sanığa isnat edilen eylemin sabit olmadığının gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 11.06.2025 tarihinde yapılan birinci müzakerede yeterli çoğunluk sağlanamadığından 25.06.2025 tarihinde yapılan ikinci müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.