Ceza Genel Kurulu'nun 2022/20 E., 2024/351 K. sayılı kararı

Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 23.10.2024 tarihli, 2022/20 E., 2024/351 K. sayılı kararı
T.C.
Yargıtay
Ceza Genel Kurulu
2022/20 E., 2024/351 K.
"İçtihat Metni"
İTİRAZ
İtirazname No : 2016/174713
KARARI VEREN
YARGITAY DAİRESİ : 8. Ceza Dairesi
MAHKEMESİ :Ağır Ceza
SAYISI : 191-35
I. HUKUKİ SÜREÇ
Sanıklar ..., ..., ... ve ... hakkında işkence suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonunda sanıkların eylemlerinin kasten yaralama suçunu oluşturduğu kabul edilerek 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 86/1, 86/3-d, 82/2-b, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 7 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına ve hak yoksunluklarına ilişkin İstanbul 20. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 15.02.2016 tarihli ve 191-35 sayılı hükümlerin, sanıklar müdafileri ve katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 05.07.2021 tarih ve 1994-17312 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.
II. İTİRAZ SEBEPLERİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 19.08.2021 tarih ve 174713 sayı ile; "…Gerekçeli kararda delillerin yeterince tartışılmadığı, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirlenmediği, delillerle sonuç arasındaki bağ üzerinde durulmadığı ve niçin bu sonuca ulaşıldığının anlatılmadığı, bu kapsamda; hangi tanıkların beyanlarına neden üstünlük tanındığının, sanıkların savunmalarına neden itibar edilmediğinin, 'suçtan kurtulmaya yönelik' olduğu sonucuna nasıl varıldığının yeterince açıklanmadığı anlaşıldığından, hükümlerin Anayasa'nın 141 ve 5271 sayılı CMK'nın 34, 230 ve 232. maddelerinde ve yukarıda belirtilen Anayasa Mahkemesi ile Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararlarında öngörülen şekilde kanuni ve yeterli gerekçeyi içermediği," görüşüyle itiraz yoluna başvurmuştur.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 8. Ceza Dairesince 01.12.2021 tarih ve 12982- 21978 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
III. UYUŞMAZLIK KAPSAMI VE KONUSU
İtirazın kapsamına göre inceleme; sanıklar ..., ..., ... ve ... hakkında kasten yaralama suçundan kurulan mahkûmiyet hükümleri ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıklar hakkında kurulan mahkûmiyet hükümlerinin Anayasa'nın 141 ve 5271 sayılı CMK'nın 34, 230 ve 232. maddelerinde öngörülen şekilde yasal ve yeterli gerekçe içerip içermediğinin belirlenmesine ilişkindir.
IV. OLAY VE OLGULAR
İncelenen dosya kapsamından;
11.08.2007 tarihinde saat 01.45’te düzenlenen salıverme tutanağından; 10.08.2007 tarihinde saat 23.20 sıralarında Beyoğlu Önleyici Hizmetler Büro Amirliğine bağlı ekibin Peşkirci Sokak üzerinde uygulama yaptığı sırada durumlarından şüphelenilerek, 1977 Yardere/Mardin doğumlu katılan ... ile 1978 Lice/Diyarbakır doğumlu tanık ...’tan kimliklerinin istendiği, kimliklerini ibraz etmelerinin ardından yapılan kaba üst aramaları sonucunda ...’ın üzerinden kesici kısmı 10 cm, toplam uzunluğu 23 cm olan kahverengi saplı bir bıçak, katılan ... üzerinde de kesici kısmı 7 cm, toplam uzunluğu 16 cm olan metal saplı bir bıçak çıktığı, şahısların polis aracına alınmaya çalışıldığı esnada görevli memurlara mukavemette bulunmaları üzerine, şahıslara yeteri ölçüde zor kullanılarak ve kelepçe takılmak suretiyle araca alındıkları, Taksim İlkyardım Hastanesinden alınan darp, cebir raporu ile birlikte yasal işlemlerin yapılabilmesi için Taksim Polis Merkezine teslim edildikleri, bilgilendirilen nöbetçi Cumhuriyet savcısının talimatı üzerine katılan ... ile arkadaşı tanık ...’ın ifadelerinin alınmasının ardından salıverildikleri,
Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesince 10.08.2007 tarihinde saat 23.45’te katılan hakkında düzenlenen rapordan; katılanın vücudunda darp cebir izine rastlanılmadığı,
Beyoğlu Cumhuriyet Başsavcılığının 2007/17955 sayılı soruşturma dosyasından; katılan ... ile tanık ... hakkında 6136 sayılı Kanun’a muhalefet suçundan yürütülen soruşturma sonucunda, şahısların üzerlerinde bulunan bıçakların yasak nitelikte olmadıklarının anlaşılması karşısında ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği,
Beyoğlu 6. Asliye Ceza Mahkemesinin 2007/515 esas sayılı dosyasından; katılan ... ile tanık ... hakkında görevi yaptırmamak için direnme suçunu işledikleri iddiası ile açılan kamu davasında, suçun yasal unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle 18.12.2008 tarihinde beraatlerine karar verildiği, dosyada katılanın nezarete girmeden önce alınmış raporu bulunmasına karşın, nezaretten çıkış sonrasına ilişkin adli raporun bulunmadığı,
Adli Tıp Kurumu Beyoğlu Şube Başkanlığınca katılan hakkında düzenlenen 29.11.2007 tarihli rapordan; İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesine 11.08.2007 tarihinde darp şikâyeti ile giden, oksipital bölgede hassasiyet, sol göğüs yarısında orta koltuk altında 3 cm uzunluğunda ekimoz, karında yaygın hassasiyet bulunduğu, dalak yaralanması nedeniyle dalağın alındığı bildirilen katılandaki yaralanmanın hayatını tehlikeye soktuğu, organlardan birinin işlevinin sürekli kaybı niteliğinde olduğu,
Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulunca düzenlenen 18.07.2012 tarihli rapordan; 10.08.2007 tarihinde saat 23.00 sıralarında yakalanarak polisler tarafından arkadaşıyla birlikte götürüldüğü polis merkezinde tekme, tokat ve copla vurularak darbedildiğini, daha sonra salıverildiğini, ağrısı olması nedeniyle sabah saatlerinde kendi imkânlarıyla gittiği hastanede yatırılarak dalak yaralanması tanısıyla ameliyat olduğunu ve dalağının alındığını iddia eden kişi hakkında düzenlenmiş adli ve tıbbi belgelerin incelenmesinde, ilgili tutanaklarda kişinin direnmesi üzerine zor kullanılarak polis aracına bindirildiğinin ve polis merkezinde Cumhuriyet savcısı ile yapılan görüşme talimatı doğrultusunda serbest bırakıldığının yazalı olduğu, gözaltına alınma esnasında polis merkezine giriş öncesinde Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesinin 10.08.2007 tarihli saat 23.45'te yapılmış muayene raporunda vücudunda darp cebir izine rastlanmadığının belirtildiği, 11.08.2007 tarihli İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinin tıbbi belgelerinden, yaklaşık 9 saat kadar önce darbedildiği ifadesi ile başvuran kişide haricen göğüs solda 3 cm uzunluğunda ekimoz ve yaygın batın hassasiyeti olduğu, tetkiklerinde dalak yaralanması saptanarak splenektomi (dalağın ameliyatla alınması) operasyonu yapıldığının anlaşıldığı, her ne kadar ameliyatla çıkartılmış olan dalağın patolojik inceleme raporu mevcut olmadığından Kurul tarafından incelenememiş ise de ameliyat bülteninde tanımlanan bulgulara göre kişide dalak çevresinde hematom ve küt travmaya bağlı bir dalak yaralanması mevcut olduğu, tanımlanan klinik bulgulara göre, kişide dalak yırtılmasına neden olan travmanın meydana geliş zamanının tıbben kesin alarak belirlenememekle birlikte, kişinin darba uğradığını iddia ettiği zaman dilimi ile uyumlu olduğu, ancak buna yakın bir zamanda meydana gelen küt bir travma ile de oluşabilecek nitelikte olduğu, mahkemece kişinin başka bir travmaya maruz kalmadığının kabulü hâlinde, dalak yırtılmasına ve dalağın ameliyatla alınmasına neden olan yaralanmanın basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olmadığı, kişinin yaşamını tehlikeye sokan bir durum olduğu, organlardan birinin işlevinin yitirilmesi niteliğinde olduğu,
Taksim Polis Amirliğince düzenlenen 10.08.2007 tarihli görev listesinden; sanıklardan Komiser Yardımcısı ...’ın grup amiri, polis memurları ...’ın amirlik nöbetçisi, ...’nın nezaret nöbetçisi, ...’ın ise adli ekip memuru olarak olay günü nöbetçi oldukları,
İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesince tanık ... hakkında düzenlenen özürlü raporundan; şahsa, tedaviyle çalışma olanağı vermeyen psikotik bozukluk ve antisosyal kişilik bozukluğu teşhisi konulduğu, özür durumuna göre tüm vücut fonksiyonu kaybı oranının % 86 olduğu, şahsın herhangi bir işte çalışamayacağı,
Yerel Mahkeme tarafından olaya ilişkin olarak; "Olay tarihinde katılan ... ile arkadaşı ...'ın taksim civarında yolda yürümekte iken önleyici sivil polislerin durumlarından şüphelendiği, üzerlerini aradığı, neticesinde her ikisinin de üzerinden bıçak çıkması sebebiyle Taksim Polis Karakoluna götürüldüğü, ifade alınması için sıra bekleyen ...'ın işlemlerden bunalıp, kendisinde bulunan rahatsızlığından dolayı sigara içmek istediği, kapalı alanda sigara içmenin yasak olması nedeniyle ilk sigarayı içmesine izin verilmesine karşın ikincisini içmesine izin verilmediği, bu arada katılan ve arkadaşı ...'in ifadesi alındığı, ardından nezarethaneye götürüldükleri sırada üzerlerindeki eşyaların alınmak istendiği, bunun üzerine ...'ın sigarayı vermek istemediği, katılan ve arkadaşı ...ile birtakım sanıklar arasında arbede yaşandığı, yine birtakım sanıkların katılan ve arkadaşı ...'i darbettiği, neticesinde de katılanın hayati tehlike geçirip basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde hafif nitelikte olmayacak şekilde, dalağının alınması nedeniyle organlarından birisinin işlevinin sürekli kaybı niteliğinde yaralandığı, kamu davasına konu olayın bu şekilde gerçekleştiği kabul olunmuştur. Her ne kadar olay gününde nezarethanede başka adli vakıalar sebebiyle gözaltında bulunan ya da ifade vermek amacıyla polis karakoluna giden tanıklardan bazıları dosyaya konu eylemlerin yaşandığını görmedikleri yönünde beyanda bulunmuş iseler de görmediklerini beyan eden tanıkların katılan ve arkadaşının darbedildiği zaman dilimi ile aynı zaman diliminde karakolda bulunmamaları veya aynı kısım nezarethanede bulunmamaları sebebiyle olayı hatırlayamadıkları kanaatine varılmıştır.
Yukarıda kabul olunan oluşa göre sanıkların durumu değerlendirildiğinde; sanıklardan ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., haklarında işkence yapmak suçundan dolayı cezalandırılmaları için mahkememize kamu davası açılmış ise de, sanık beyanları ve katılan beyanları da nazara alındığında sanıklardan ... ve ...'in ekip şoförü olduğu, o gece boyunca dışarıda görevli olduğu, polis karakolunda o gece bulunmadığı keza ...'ın da devriye görevinde olduğu bu devriye ekibinin amiri ise ... olduğu, sanık ...'ın daha asaletini almadığı, 8.00 ile 17.00 arasında polis karakolunda görevli olduğu, 17.00'den sonra ise karakol dışında çevre güvenliğinden sorumlu olduğu, ... ve ...'in mukayıt olduğu her ne kadar karakol binası içinde görev yapıyor olsalar da katılanın mahkememiz celsesindeki beyanları nazara alındığında sanık ...'in katılana kibar davrandığı, sanık ...'ın ise adli vakıalarla ilgilenmediği, bu nedenle de karakol binasının ikinci katında görev yaptığı anlaşılmış ve tüm bu nedenlerle sanıkların üzerlerine atılı suçu işledikleri sabit görülmeyerek CMK'nun 223/2-e maddesi uyarınca ayrı ayrı beraatlerine karar verilmiştir.
Sanıklar ..., ..., ..., ...'ın durumunun değerlendirilmesine gelince; ...'nın nezarethane görevlisi olduğu dolayısıyla nezarethanede gerçekleşen bir olaydan haberdar olmaması hayatın olağan akışına aykırı görülerek sanığın olaydan haberdar olmamasına ilişkin savunmasına itibar edilmemiş ve nezarethanede gerçekleşen olaya müdahil olduğu kanaatine varılmıştır. Sanık ... da katılana yönelik gerçekleştirilen eylemlerden haberdar olmadığını beyan etmiş ise de sanığın savunmasının suçtan kurtulmaya yönelik olduğu, tanık ...'in de beyanları nazara alındığında suça konu eylemlerin komiser olan sanığın gözü önünde gerçekleştiği anlaşıldığından suça konu olaya müdahil olduğu kanaatine varılmıştır. Yine sanıklardan ... ve ...'ın da suça konu olaya karışmadıkları yönündeki beyanlarına itibar edilmemiştir. Keza katılan ve tanık ...'in beyanları nazara alındığında sanık ...'ın katılana ve arkadaşı ...'in gözüne biber gazı sıktığı anlaşılmakla dosyaya konu eyleme de katıldıkları kanaatine varılmıştır. Her ne kadar sanıklar hakkında işkence suçundan cezalandırılmaları talebiyle kamu davası açılmış ise de sanıklar ..., ..., ..., ...'ın katılana yönelik eylemlerinin ani olarak gerçekleştiği, süreklilik arz etmediği, sistematik bir şekilde ve belirli bir süreç içinde gerçekleşmediği dolayısıyla işkence suçunu oluşturmadığı, katılanın hayatını tehlikeye sokacak basit tıbbi bir müdahale ile giderilemeyecek nitelikte ve organlardan birinin işlevini yitirmesine neden olacak şekilde yaralama suçunu oluşturduğu kanaatine varılmakla sanıkların değişen suç vasfına göre mağdurun hayatını tehlikeye sokacak basit tıbbi bir müdahale ile giderilemeyecek nitelikte ve organlardan birinin işlevini yitirmesine neden olacak şekilde yaralama suçunu işledikleri sabit görülmüş ve eylemlerine uyan 5237 sayılı TCK'nın 86/1 maddesi gereğince cezalandırılmalarına karar verilmiştir. Basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek nitelikte bir yaralama meydana geldiğinden sanıklara ceza tayin edilirken alt sınırdan uzaklaşılmıştır. Sanıkların polis memuru dolayısıyla kamu görevlisi olmaları nedeniyle 5237 Sayılı TCK'nın 86/3-d maddesi gereğince sanıkların cezalarından takdiren 1/2 oranında arttırım yapılmıştır. Yaralanmanın katılanın organlardan birinin (dalağının) işlevini yitirmesine neden olması sebebiyle 5237 sayılı TCK'nın 87/2-b maddesi gereğince sanığa verilen ceza iki kat arttırılmıştır." şeklinde gerekçe gösterildiği,
Anlaşılmaktadır.
Katılan ... Cumhuriyet Başsavcılığında; olay tarihinde saat 23.00 sıralarında yanında arkadaşı tanık ... olduğu hâlde Tarlabaşı Mahallesi, Çukur Sokak’ta yürüdükleri esnada sivil polislerce durdurulduklarını, kimliklerinin istendiğini, kimliklerini verdiklerini, polislerin "Duvara dönüp ellerinizi duvara yaslayın üzerinizi arayacağız." dediklerini, bu duruma itiraz ettiklerini, suçlu olmadıklarını söylediklerini, polislerin başındaki şahsın "Bunları gözaltına alın." dediğini, gözaltına alınıp ekip arabası ile Taksim Polis Merkezi nezarethanesine getirildiklerini, arkadaşı ...’in rahatsız olduğunu, sigara içmek istediğini, polislerin izin vermediğini ve kızarak copla kendilerine vurduklarını, daha sonra kendilerini karakoldan çıkardıklarını, doktor raporu almak istediklerini söyleyince, polis arabasına bindirildiklerini ve Dolapdere’de Bilgi Üniversitesinin önünde araçtan indirildiklerini, kendi imkânları ile Çapa Tıp Fakültesine gittiğini, haksız yere kendisini gözaltına alan, hakaret ederek darbeden görevlilerden şikâyetçi olduğunu,
Mahkemede ilk celsede; olay akşamı arkadaşı tanık ...’ın, hasta olan annesini ziyarete Tarlabaşı’ndaki evlerine geldiğini, ziyaret sonrası ...’le birlikte kendi evine giderken, sivil polislerin kendilerinden kimliklerini ibraz etmelerini istediklerini, kendilerinin de bu sivil şahıslardan polis kimlik kartlarını göstermelerini istediklerini, ardından da kimliklerini görevlilere verdiklerini, polislerin kimlikleri alır almaz kendilerini duvara yaslayıp kollarını kaldırmalarını söylediklerini, "Ne oluyor burası dağ başı mı?" diye itiraz edince susması için dürttüklerini, "Sus burada komiser var." dediklerini, üst aramasında üzerlerinde bıçak bulunduğunu, kendilerini ekip otosuna bindirmek istediklerini, ...’ın sinir hastası olduğunu, bu nedenle ekip otosuna binmek istemediğini, araca zorla bindirildiklerini, ...’i yatıştırmaya çalıştığını, polislerin görevlerini yaptıklarını, zorluk çıkarmaması gerektiğini söylediğini, ekip otosu ile Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesine götürüldüklerini, adli raporlarının alındığını, daha sonra Taksim Polis Merkezine teslim edildiklerini, teslim eden polisleri daha sonra görmediğini, bu polislerin genel olarak kendilerine nazik davrandıklarını, Taksim Polis Merkezinde bekleme yerine alındıklarını, yaklaşık 45 dakika kadar beklediklerini, ...’in rahatsızlığından dolayı sigara içmek istediğini, yatıştırmaya çalışmasına karşın ...’i ikna edemediğini, ifadelerini alan, mahkemede de huzurda bulunan inceleme sanık ... ...'e durumu izah ettiğini, arkadaşının hasta olduğunu söylediğini, ...’in de gayet nazik davranarak ...'in sigara içmesine izin verdiğini ancak amir olduğunu zannettiği kişinin bulundukları yere geldiğinde ...'in sigara içtiğini görüp "Kapalı alanda sigara içilmez." diye ...’i uyardığını, ...’in ses çıkarmadan sigarayı söndürdüğünü, ardından ifadelerinin alındığını, ifadeden sonra nezarethaneye alınacakları için üzerlerinde ne varsa çıkarıp teslim etmeleri gerektiğinin söylendiğini, üzerlerindeki eşyaları teslim ettiklerini ancak ...’in sigara paketini vermek istemediğin, ...'in rahatsız olduğunu, sigara içmesi gerektiğini, hiç olmazsa bir adet sigaranın kendisine verilmesinin iyi olacağını polise söylediğini, ancak olumsuz cevap aldığını, bunu duyan ...’in bağırıp çağırmaya başladığını, ...'in bağırıp çağırması üzerine bir grup polisin yanlarına geldiğini, yanlarına gelen grup içinde huzurda bulunan sanıklardan ... ile ...'ın olmadığını, diğer sanıkların ise grupta yer aldığını, gelen grubun bağırıp çağıran ...’e coplarla vurmaya başladıklarını, araya girerek ...’in hasta ve raporlu olduğunu söylediğini, bunun üzerine kızıp kendisine de vurduklarını, hem copla hem de tekme tokat vurduklarını, kendisini korumaya çalıştıysa da, sol koltuk altının açıkta kaldığını, bu bölüme cop ve tekme isabet ettiğini, kendilerini nezarethaneye sokmaya çalıştıklarını, dövüldükleri yerde kamera bulunduğunu ancak kamera açısının dövüldükleri alanı kapsamıyor olabileceğini, kendisini kameranın önüne atarak "Şimdi burada dövün." dediğini, huzurda bulunan sanık ... ...'ın yüzlerine biber gazı sıktığını, ardından içeriye alındıklarını, ...ile birlikte nezarette bağırıp çağırdıklarını, yarasının ağrımaya başladığını, yaklaşık 20 dakika sonra kendilerini nezarethaneden çıkarmak istediklerini, ancak tekrar dövülme korkusu ile nezarethaneden çıkmak istemediklerini, sanık ...'nın bir şey olmayacağını söyleyerek, kendilerini ikna ettiğini, nezaretten çıkıp amirin yanına gittiklerini, huzurda bulunan sanık ...'ın o gece amir olduğunu, kendilerine bir tutanak imzalatılmak istendiğini, tutanağa itiraz edip imzalamak istemediklerini, polislerin ısrar ettiklerini, tutanağı imzalarlarsa serbest bırakılacaklarının söylendiğini ancak doktora götürülmeden tutanağı imzalamayacaklarını ifade ettiklerini, polislerin kendilerini rapor almaya götürmediklerini, yarım saat sonra olaya uygun tutanak düzenlenince bu yeni tutanağı imzaladıklarını, rapor aldırılması konusunda ısrar edince sanık polis amiri ...’ın "Bunların jetonu düştü dışarı alın." dediğini, zorla karakolun dışına çıkarıldıklarını, dışarıda ...'in yakınlarının olduğunu, ...'i götürmek istediklerini, ...’in "Rapor almadan buradan ayrılmam." demesi üzerine, ...’le karakolun önündeki yola oturup rapor alınması için bağırıp çağırmaya başladıklarını, bu sırada dışarıdan bir ekibin gelerek ...'i tekmeyle dövdüklerini, karakolun önündeyken bıçaklarını da geri almak istediklerini, polislerin bu talebi reddettiklerini, ağrısının daha da arttığını, bu sırada dışarıdan başka bir ekip otosunun geldiğini, "Sizi hastaneye götüreceğiz." demeleri üzerine ...ile bu araca bindiklerini, ancak polis aracının hastaneye gitmediğini, araçtaki polislerin kendilerini Bilgi Üniversitesi civarında bir yerde araçtan indirip gittiklerini, polislerin kendisini döverken en çok hayalarına vurduklarını, ağrısının bundan kaynaklandığını sandığını, ağrısı artınca arkadaşı ...'ı aradığını, ...’ın kendisini Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesine götürdüğünü, çok ağrısı olmasına karşın işlemlerin ilerlemediğini, hastanedekilerin kendisine bakmak istemiyor gibi davrandıklarını, tepki göstermesi üzerine can güvenliği olmadığını söyleyen doktorun kendinse bakmadığını, gelen polis ekibinin kendilerini hastaneden çıkardıklarını, ağrıları nedeniyle bu defa Aksaray’da bulunan Vatan Hastanesine gittiklerini, cankurtaranla Çapa Tıp Fakültesine sevk edildiğini, burada dalağının patladığını öğrendiğini, bu arada saatin gündüz 12.00’yi bulduğunu, hemen ameliyata alındığını, bir süre yoğun bakımda kaldığını, olay nedeniyle şikâyette bulunmasından sonra görevli olan polislerin fotoğraflarının Tarlabaşı’nda bulunan Beyoğlu İlçe Emniyet Müdürlüğünde kendisine gösterildiğini, gösterilen fotoğraflar içinde yüzünü net hatırladığı kişilerin fotoğraflarının olmadığını, benzettiği bazı kişilerin olduğunu, ancak emin olamadığını, kimsenin günahını alamayacağını, daha sonra Taksim Merkez Karakolunun önünden geçerken olaya karışıp kendisini döven polisleri görerek tanıdığını, bu kişileri gösterdiğini ama kimsenin ilgilenmediğini, sanıkların şahsen kendisine gösterilmediğini, sadece fotoğraf üzerinden teşhis yapmasının istendiğini, nezarethaneye alınmadan önce dövülmeleri sırasında yanlarına, o anda karakolda görevli olan tüm polislerin geldiğini, bu grup içinde olmadığın belirttiği iki kişiyi ifadesinde belirttiğini, karakolda amir olarak bulunan sanık ... için kendilerini dövdü diyemeyeceğini ancak emri onun verdiğini sandığını çünkü amir olarak onun görevli olduğunu, kendilerine saldıran grubun içinde bulunan sanık ...'ın kendilerine biber gazı sıktığını, dövülme esnas?????????????????????????°??????âliyle göremediğini, hepsi mi vurdu yoksa bazıları mı vurdu bilemediğini, polis memurları ... ve ....’nün kendilerini karakola götüren ekipte görevli olduklarını, bu kişilerden herhangi bir kötü muamele görmediklerini, fotoğraflardan benzettiğini söylediği polis memurlarından emin olmadığını,
Tanık ... Cumhuriyet Başsavcılığında; katılanın ifadesinin doğru olduğunu,
Mahkemede ikinci celsede; kimlik kontrolü yapan görevli polislerin kendilerini zorla arabaya bindirdiklerini, ancak herhangi bir kötü muamelede bulunmadıklarını, önce Taksim Hastanesine ardından karakola götürüldüklerini, karakolda ifadeleri alındıktan sonra kendisini ve katılanı beşer polisin ayrı ayrı falakaya yatırdıklarını, komiserin gözü önünde dövüldüklerini, suçsuz olduklarını düşündükleri için düzenlenen tutanağı imzalamamaları nedeniyle dövüldüklerini, nezarete atılmalarına da itiraz ettiklerini, psikolojik rahatsızlığı nedeniyle sigara içmek istediğini, polislerin kendisine sigara vermediklerini, komiserin tutanakları tekrar imzalatmak istediğini ancak imza atmadıklarını, bunun üzerine kendisine sigara ve çay ikram ettiklerini, katılan ... ...in bu esnada dalağını tuttuğunu ve "Beni doktora götürün." dediğini, polislerin ise "Bir şeyiniz yok" diyerek kendilerini doktora götürmediklerini, ve zorla karakoldan dışarı çıkardıklarını, yaklaşık yarım saat bağırıp çağırdığını, kendini kaybettiğini, bir ekibin geldiğini, amirin "Bunları alın götürün." demesi üzerine polislerin arabayla kendilerini bir yere götürüp bıraktıklarını, katılanın telefonla arkadaşını çağırdığını, gelen şahsın da kendilerini hastaneye götürdüğünü, huzurda bulunan sanıklara baktığını, kimsenin günahını almak istemediğini, her birinin çoluğu çocuğu olduğunu, anlattığı eylemleri yapanların bu kişiler olup olmadığını bilmediğini, teşhis edemeyeceğini ancak komiseri bildiğini, komiserin mahkemede olmadığını, bu kişinin zayıf, uzun boylu, beyaz tenli, boyu 175 cm boyunda olduğunu, anlattığı şekilde dövülürlerken kendilerine biber gazı sıkıldığını, gözlerinin görmez olduğunu, eşkalini verdiği komiser yardımcısının "Sigara karakolda yasaktır, hasta falan anlamam, sigara içilmez, ne yaparsan yap." diye söylediğini, kendisinin hastalığa ilişkin belgelerini gösterdiğini, bu şahsın "Beni ilgilendirmez." dediğini, bağırıp çağırınca kendisine yumrukla vurduğunu, "Ben rahatsızım, sigaramı içerim, kimse bana engel olamaz." demesi üzerine polisleri çağırdığını, 4-5 polisin coplarla kendisini dövdüklerini, polislere engel olmaya çalışan katılanın da dövüldüğünü,
Olaydan 5 yıl sonra ilk kez mahkemede dinlenen tanıklardan ...; olay günü nezarette bulunduğunu, bağrışma sesleri işittiğini ancak darp olayı görmediğini, ifadesini düzeltmek istediğini, olayı hatırlamaya başladığını, olay gecesi 20 dakika boyunca küfürleşme duyduğunu, katılan ve arkadaşının nezarete alınacakları sırada sigara yüzünden polisle tartışmaya başladıklarını, içeri girmemek için direnince tüm polislerin gelerek feci şekilde polisle tartışan şahsı dövdüklerini, arkadaşı olan katılanın polislere engel olmaya çalışınca polislerin onu da dövdüğünü, tartışmanın şahıslar nezarete atılınca da sürdüğünü, polisin gelerek nezarettekilere biber gazı sıktığını, polisle tartışan şahsa nezarete girmeden önce de biber gazı sıkıldığını,
Tanık ...; polis merkezine olay günü ifade vermeye gittiğini, davaya konu olaya tanık olmadığını,
Tanık ...; olay tarihinde saat 22-23 sıralarında nezarette olduğunu, davaya konu olaya şahit olmadığını, bağırış işitmediğini, kavga görmediğini,
Tanıklar ... ve ...; ifade vermek için gittikleri polis merkezinde kavgaya tanık olmadıklarını,
Tanık ...; olay günü nezarette bulunduğunu, nezaretin 5 kişilik olmasına karşın 14 kişinin nezarette olduğunu, katılan ve yanındaki arkadaşının polislerle tartıştığını, çevik kuvvet ekibinin gelerek biber gazı sıktığını,
İnceleme dışı sanık polis memurları ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... Cumhuriyet Başsavcılığında ve mahkemede; Polis merkezinde görevli olduklarını, suçlamayı kabul etmediklerini,
Haklarında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilen polis memurları ... Cumhuriyet Başsavcılığında; suçlamayı kabul etmediklerini,
İfade etmişlerdir.
Sanık ... Cumhuriyet Başsavcılığında; olay tarihinde Taksim Polis Merkezinde Grup Şefi olarak görev yaptığını, katılan ve arkadaşının saat 22.00 sıralarında 6136 sayılı Kanun’a muhalefetten göz altına alınarak Polis Merkezine getirildiklerini, sorun çıkaracaklarını anlayınca kendilerini dinlenme salonuna aldığını, karakol mukayyidinin Cumhuriyet savcısı ile görüştüğünü, ifadelerinin alınmasından sonra serbest bırakılmaları yönünde talimat aldıklarını, katılan ve arkadaşının bıçaklarını almadan karakoldan gitmeyeceklerini söyleyerek bağırıp çağırdıklarını, şahısları sakinleştirip karakoldan saldıklarını, katılanı darbetmediğini, katılana hakaret etmediğini, agresif davranması nedeniyle katılana zor kullanma sınırlarını aşmaksızın güç kullanarak sakinleştirdiğini, görevini yaptığını,
Mahkemede; olay tarihinde Taksim Polis Merkezinde amirlik nöbetçisi olduğunu, katılanı ve tanık ...’i önleyici hizmetlerde görevli polislerin merkeze getirdiklerini, 6136 sayılı Kanun’a göre işlem yapılacağından şahısları bekleme odasına aldıklarını, grup amiri sanık ...’ın nöbetçi savcı ile görüştüğünü, savcının ifadelerinin alınmasından sonra şahısların serbest bırakılması yönünde talimat verdiğini, katılan ve tanık ...’in mukayyit odasına ifadelerinin alınması için götürülmesine eşlik ettiğini, odaya bıraktıktan sonra görev yaptığı karakolun giriş bölgesine döndüğünü, savcılıkta verdiği ifadesinin doğru olduğunu, şahısların baba yadigârı diyerek bıçaklarını geri almak istediklerini, bıçaklar zapt edildiği için geri verilemeyeceğini söylediklerini, ancak şahısların yüksek sesle ısrar ettiklerini, atılı suçlamayı kabul etmediğini,
Sanık ... Cumhuriyet Başsavcılığında; olay tarihinde Taksim Polis Merkezinde Komiser Yardımcısı olarak görev yaptığını, olay gecesi de nöbetçi grup amiri olduğunu, katılan ve arkadaşının 6136 sayılı Kanun’a muhalefetten gözaltına alınarak karakola getirildiklerini, kendilerine kötü muamelede bulunulmadığını, haklarında yasal işlem yapıldığı için bu kişilerin kendilerine iftira attığını,
Mahkemede; olay tarihinde Taksim Polis Merkezinde komiser yardımcısı olarak görevli olduğunu, mukayyitlerle adli büroda oturduğunu ve ifade aldığını, bir ara dışarıya çıktığını, bekleme salonunda oturanlardan birinin sigara içtiğini gördüğünü, kapalı alanda sigara içilmeyeceğini söyleyerek şahsı uyardığını, şahsın itiraz etmeden sigarasını söndürdüğünü, adli büroya döndüğünü, katılan ... ... ve tanık ...ile ilgili evrakın adli büroya teslim edildiğini, nöbetçi savcıyı aradığını, ifadelerinin alınmasından sonra şahısların serbest bırakılmasına ilişkin talimat aldığını, mukayyit ... ile birlikte katılan ve tanık ...’in ifadelerini aldıklarını, ne söylemişlerse tutanağa geçirdiklerini, tutanağı imzalattıklarını, herhangi tartışma cereyan etmediğini, şahısların salıverme tutanağını imzaladıktan sonra adli bürodan dışarıya çıktıklarını, karakoldan çıkışlarını görmediğini, büroda görev yaptığı süre boyunca dışarıdan başkaca herhangi bir tartışma sesi, bağırış, gürültü duymadığını,
Sanık ... mahkemede; olay tarihinde karakol girişinde müracaat ve çevre korumada görevli olduğunu, telsiz konuşmalarını takip ettiğini, müracaatta bulunması nedeniyle gelen vatandaşları ilgili birimlere yönlendirdiğini, polis merkezlerinin kalabalık olduğunu, beş katlı binanın birinci ve ikinci katlarının Taksim Polis Merkezine ait olduğunu, diğer katlarda ise Asayiş Şube Müdürlüğü, Olay Yeri İnceleme ve Kimlik Tespit Büro Amirliği ve Çevik Kuvvet dinlenme odası olduğunu, bu nedenle binaya pek çok kişinin gelip gittiğini, görevi süresince yerinden hiç ayrılmadığını, olay tarihinde akşam saat 19.00'da göreve başlayıp ertesi gün 08.00'de görevinin sona erdiğini, olay gecesi Taksim Polis Merkezinde herhangi bir bağırtı, gürültü, iddia edilen olayla da karşılaşmadığını, katılanı ilk defa mahkemede gördüğünü, atılı suçlamayı kabul etmediğini,
Sanık ... mahkemede; olay tarihinde nezarethane görevlisi olduğunu, gelen tüm telefonları ilgili yerlere yönlendirdiğini, gözaltında bulunanların su, yiyecek, tuvalet ihtiyaçları ile ilgilendiğini, ayrıca GBT araması olanları doğrudan nezaret bölümüne aldığını, aranan kişileri nezaret defterine kaydettiğini, bunun dışında Cumhuriyet savcısı tarafından gözaltına alınması talimatı verilen kişileri, mukayyitlerden teslim alıp üst aramalarını yaptıktan sonra nezaret defterine kaydedip nezarethaneye aldığını, olay gecesi de aynı görevleri yaptığını, bulunduğu nezaret bölümünün çok sıkıcı bir yer olduğunu, nezarette ortalama 30 - 40 kişinin bulunduğunu, kötü koktuğunu, gerek yeme, içme ihtiyacı için gerekse tuvalet ve hava alma ihtiyacı için dışarı çıktığını, olay gecesi de nezaret bölümünden dışarıya çıktığında bekleme salonunda birkaç kişinin oturmakta olduğunu, katılan veya tanık ...’in de sigara içtiğini gördüğünü, hangisinin sigara içtiğini hatırlamadığını, komiser yardımcısı ...’ın yerin kapalı alan olduğunu ve sigara içilmeyeceğini bu kişiye söylemesi üzerine sigara içmekte olan kişinin sessizce sigarasını söndürdüğünü, herhangi bir tartışma olmadığını, daha sonra görev yerine döndüğünü, bunun dışında katılan ve arkadaşı ile karşılaşmadığını, iddia edilen olaylarla ilgisinin bulunmadığını, görev yaptığı gece herhangi bir bağırtı, gürültü duymadığını, bu olay ile ilgili idari soruşturma da yapıldığını, suçsuz olduğunu,
Savunmuşlardır.
V. GEREKÇE
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın "Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması" başlıklı 141. maddesinin üçüncü fıkrası; "Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır." şeklinde düzenlenmiştir.
CMK'nın "Kararların gerekçeli olması" başlıklı 34. maddesinin birinci fıkrasında;
"Hâkim ve mahkemelerin her türlü kararı, karşı oy dahil, gerekçeli olarak yazılır. Gerekçenin yazımında 230. madde göz önünde bulundurulur. Kararların örneklerinde karşı oylar da gösterilir.”,
"Hükmün gerekçesinde gösterilmesi gereken hususlar" başlıklı 230. maddesinde de;
"(1) Mahkûmiyet hükmünün gerekçesinde aşağıdaki hususlar gösterilir:
a) İddia ve savunmada ileri sürülen görüşler.
b) Delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirtilmesi; bu kapsamda dosya içerisinde bulunan ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin ayrıca ve açıkça gösterilmesi.
c) Ulaşılan kanaat, sanığın suç oluşturduğu sabit görülen fiili ve bunun nitelendirilmesi; bu hususta ileri sürülen istemleri de dikkate alarak, Türk Ceza Kanunu'nun 61 ve 62. maddelerinde belirlenen sıra ve esaslara göre cezanın belirlenmesi; yine aynı Kanun'un 53 ve devamı maddelerine göre, cezaya mahkûmiyet yerine veya cezanın yanı sıra uygulanacak güvenlik tedbirinin belirlenmesi.
d) Cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adlî para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilmesine veya ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususlara ilişkin istemlerin kabul veya reddine ait dayanaklar.
(2) Beraat hükmünün gerekçesinde, 223. maddenin ikinci fıkrasında belirtilen hâllerden hangisine dayanıldığının gösterilmesi gerekir.
(3) Ceza verilmesine yer olmadığına dair kararın gerekçesinde, 223. maddenin üçüncü ve dördüncü fıkralarında belirtilen hâllerden hangisine dayanıldığının gösterilmesi gerekir.
(4) Yukarıdaki fıkralarda belirtilen hükümlerin dışında başka bir karar veya hükmün verilmesi hâlinde bunun nedenleri gerekçede gösterilir.",
Hükümlerine yer verilmiştir.
Yüksek Ceza Genel Kurulunun 2003/7-223, 2003/239 ve 2004/4-23, 2004/38 sayılı kararlarında da açıklandığı üzere;
Karar; sorun, gerekçe ve sonuç bölümlerinden oluşur. Sorun bölümünde, somut olay ile suçun işlenmesindeki özellikler ve suçun ne şekilde işlendiği açıklanmalı, gerekçe kısmında mevcut deliller irdelenmeli, delillerle sonuç arasındaki bağ, diğer bir söylemle neden bu sonuca varıldığı anlatılmalı ve hukuki nitelendirme yer almalıdır. Sonuç, hüküm kısmında ise CMUK'un 268. maddesi uyarınca, verilen kararın ne olduğu, uygulanan yasa maddeleri, hükmolunan ceza miktarı, yasa yollarına başvurmanın mümkün olup olmadığı duraksamaya yer vermeyecek biçimde açıkça gösterilmelidir.
Gerekçe/esbabı mucibe; tarafların esasa müessir iddia, savunma ve taleplerinin dinlendiğini, hangisinin hangi nedenle makbul addedilip üstün tutulduğunu, hangi beyan ya da delilin niçin kabul edilmediğini (İHAM Kuznetsov/Rusya, B. No: 184/02, 11/4/2007, §§ 84, 85,Boldea/Romanya, B. No: 19997/02, 15/2/2007, § 30; Hiro Balani/İspanya, B. No: 18064/91, 9/12/1994, § 27.), bu cümleden olarak; maddi vakıanın kabulüne hangi delillere dayanılarak ulaşıldığını açıklamalıdır. Karar mahkûmiyete ilişkin ise; eylemin hangi suçu oluşturduğuna dair hukuki değerlendirmeler ile cezanın belirlenmesi ve kişiselleştirilmesine ilişkin kriterlerin, somut olaya özgü hangi olgusal temellere göre belirlendiğini gösterilmelidir.
Yargılama faaliyeti sonucunda ortaya çıkan vicdani kanaatin oluşum sürecinin inikâsı olan gerekçe; akla, bilime, hukuka ve dosya kapsamına uygun, tarafların ve kamuoyunun ikna ve güveni ile kanun yolu mahkemelerinin denetimine elverişli yeterlilikte (Hadjianastassiou/Yunanistan, B. No: 12945/87, 16/12/1992, § 33.) olduğunu açıkça ortaya koymalı, gerek kendi içinde gerekse hüküm fıkrası ile çelişki oluşturacak ifade ve unsurlar barındırmamalıdır.
Nihayet bir cihette hükmün meşruiyetini tahkim eden hukuki ve edebi bir metin olması itibarıyla insan onuruna, mahkemenin mehabetine, hukuk biliminin gerekleri ile temel kavramların da özgün anlamları ile kullanıldığı Türkçenin belagat ve selasetine yaraşır bir üslupla kaleme alınmalıdır.
Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamakta, tarafların muhakeme sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip incelenmediğini bilmeleri ve ayrıca demokratik bir toplumda, kendi adlarına verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de gerekli olmaktadır (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34.).
Hükmün gerekçeyi ihtiva etmemesi, CMK'nın 289/1-9 ve 1412 sayılı CMUK'nın 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 308/7. maddeleri uyarınca hukuka kesin aykırılık hâllerinden birini oluşturacaktır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde:
İşkence suçunu işledikleri iddiasıyla yargılanan sanıkların esasa müessir savunma ve taleplerinin dinlendiğine, hangisinin hangi nedenle makbul addedilip üstün tutulduğuna, savunma ve bazı tanık anlatımlarının hangi nedenle kabul edilmediğine, bu cümleden olarak; maddi vakıanın kabulüne hangi delillere dayanılarak ulaşıldığına, eylemin hangi sebeple kasten yaralama suçunu oluşturduğuna dair hukuki değerlendirmeler ile cezanın belirlenmesi ve kişiselleştirilmesine ilişkin kriterlerin somut olaya özgün olgusal temellere göre belirlendiğine, böylece vicdani kanaatin oluşum sürecinin, hukuka ve dosya kapsamına uygun olarak kararda ayrı ayrı gösterilmiş olmasına nazaran; Yerel Mahkemenin sanıklar hakkındaki mahkûmiyet hükümlerine ilişkin gerekçesinin Anayasa’nın 141 ve CMK'nın 34, 230 ve 232. maddelerinde öngörülen şekilde yasal ve yeterli olduğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan yedi Ceza Genel Kurulu Üyesi; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabul edilmesi gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
VI. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 23.10.2024 tarihinde yapılan birinci müzakerede karar için yeterli çoğunluk sağlanamadığından, 20.11.2024 tarihinde yapılan ikinci müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.